13 Eylal 1934 .AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 171 İkinci Beyazıt, müneccimden, Papanın âkıbetini öğrenmek istiyordu. O gece (Yani) ye sarayın kule dibindeki en büyük odalarından birini vermişlerdi. Sinyor (Skonto) birdenbire şa- | gürmaşta. (Jüzetta) yı Murat reisten baş- ka kim kaçırabilirdi? Halbuki Murat karısını arama- Za gelmişti. Venedik taciri: — Evimi ar: sanız alıp götür Ve bu sözleri söyledikten son- ra, gözlerini silerek, titrek bir ses- yz, dedi, bulur- ! le mırıldandı — Kendisi Venediğe gitmek is- tiyordu. Bana iltica etmişti. Hal kat bundan ibarettir. Murat evin her tarafıni aradı. Jüzettadan eser yoktu. Murat reis kapıda duyduklar nı Venedik tacirinin yüzüne vur- mamıştı, Sinyort Ben onu seviyordum.» bir itirafta bulunacak Gibi olursa, Murat buna tahammül ede- mezdi. O vakit Venedikli Murat reis hançerini kınına sok- | tu. Ve elini kana boyamaktan çe- kindi. İkisi de mütereddit.. İkisi de kın... Ne yapacaklarını, ne sö Tiyeceklerini, nereye gidecekleri ni bilmiyorlardı. Murat Venedikliye sordu: — Sen benim evimden nasıl tın? Ben kaçmadım, beyim! Sizi “bekliyecektim.. Uyuyordum. Bir- denbire başımda iki adam peyda oldu... Kollarımı çözdüler ve: «Se- ni Ahmet paşa serbest bıraktı!» dediler. Cibaliden derhal buraya koştum. Fakat, Jüzetin eşyasile beraber gitmişti. dişlerini gıcırdata- Murat rel: rak söylendi: — Kaptan paşa böyle işlere burnunu sokacak kadar budala bir adam değildir amma... Kim bilir?! Belki de... Fakat, o, gece- yi benimle beraber geçirmişti, Ba- pa bu hususta hiç bir şey söyleme- di. Acaba bu dolaplar ben sızdık- tan sonra mi oldu? Yoksa beni bunun için mi sızdırdılar?! Sihirbaz (Vani)nin Padişahla ilk teması. (Yani) nin istikbalden haber verdiğini ikinci Sultan Beyazıda anlatmışlardı. Padişah o gün si- hirbazı saraya çağırtmı (Yani) şeytan ve zeki bir adam- “dı. Çoktanberi saraya | hulül et mek arzusile, hükümet ricaline is- #ikbal hakkında mühim şeyler söylüyerek, veziriâzamın ve padi- şahın nazarı dikkatini celbetme- ğe çalışırdı. Sihirbaz, nihayet, günün birin- de arzusunun tahakkuk görmüştü. O gün sara; gesinde padişahla konuşuyordu: — Senin için, istikbalden haber veriyor diyorlar, doğru mı — Altmış senedenberi bu işler. Je uğraşırım, şevketmeap! Yıldız. ler bana şimdiye kadar yalan söy- lemediler. — Yıldızlarla mı konuşursun? — Evet., Onlar benim altmış senelik sadık ve vefakâr dostlar rımdır. Beni hiç kimsenin yanında mahcup etmediler. > — ilmi nücuma Bizansta sen- den başka vâkıf olan kimse yok muydu? — Vardı, gevketmeap! Hattâ bunlardan biri daimi surette im- paratorun sarayında otururdu. Fa- kat kendisi çok cahil bir adamdı. Kostantini iğfal ederdi. (Bizansı yeryüzünde hiç bir kuvvet zapt ve teshir edemez) deri — O vakit sen ne fikirde idin? — Kulunuz o vakit ona nisbet- le daha gençtim... Kostantin be- nim sözlerime kulak vermezdi. Maamafih ben, Türklerin İstan- bulu zaptedeceklerini, ve Bizans imparatorluğunun tarihe karışaca- ğini kendisine söylemiştim. İkinci Beyazıt sakalını okşiya zak güldü: — Kostantin bu sözlere ne ce- vap vermişti? — Fena halde hiddetlendi.. O in beni saraydan kovdu: «Gö- im görmesin seni!» dedi. Ve ben © günden sonra, Bizansın sukutu- na kadar Yedikulede küçücük bir kulübede saklanarak münzeviya- ne hayat geçirdim. — Pekâlâ., Söyle bakalım: Bu yaz Venediklilerle bir deniz har- bi yaparsak, düşman donanması- nı mağlöp edebilecek miyiz? — Aman şevketmeap, bumu keş- fetmek için yıldızlarla konuşma- ğa lüzum yok. Türklerin bu net eeyi elde edecekleri çak tabiidi «Ehlisalip» ordularını denize dö- ken Türk donanması karşısında hangi kuvvet durabilir? Bu sözler Beyazıdın hoşuna git- miştiz — Fal çıkmak bir katiyetle ve yahut vereceği mi göre hareket etmek niyetindeyim, İş tahmine kalırsa, donanmamız mükemmel dir.. Düşmanı, Allahın inayetile, her zamanki gibi, bu ip ve perişan edeceğimizden t, ben tahminle Ya ri nücumun yola demiyorum, zi sefer de — Bundan başka bir şey anla- mak niyetinde değil misiniz, şev- ketmeap? Papanın ve Papalığın akibe- tini de şimdiden öğrenmeyi çok arzu ederim. Avrupayı daima har- be sevkeden bu fesat ocağının gü- nün birinde yıkılması ihtimeli var mıdır? Yoksa bu ocak, beşeriye- tin başında ilelebet belâ ve musi- bet timsali gibi kalacak mı? Sihirbaz bu susale kolayca ce- yap verememişti. — Bunu yıldızlardan için geceyi beklemek lâzım, şev ketmeap! Diyerek önüne baktı. Padişah sihirbaz Yaniden çek hoşlanmıştı. — Pekâlâ, dedi, o halde bu ge- ce sarayda benim misafirim ola- yak kalacaksın! Bana bu iki & lin cevabımı ne vakit verebilirsi — Sabaha karşı.. Güneş doğ. madan. sormak O gece, sarayin kule dibindeki en yüksek odalarından birini s hirbaz (Yani) ye tahsis etmiş lerdi. Her akşam bikâye Leylâ hanımefendi bu. sens "Adadan çok erken döndü, Mevsi- İ min. bitmesini bile beklemedi Tam kırk yaşında idi. Fakat hiç yıpranmamışlı. Otuz iki, otuz üç yaşından fazla göstermiyordu. Çok genç dul kalmıştı. Derin manalı gözleri, uçlari kıvrık kırmızı dudakları, tamam bir Venüs heykelini andıran vü- cudile arkasında bir çok erkekleri | sürüklüyordu. Fakat Leylâ hanım dul kaldıktan sonra hayatındaki aşk ve erkek sahifeleri le kapamıştı. Yazları Adanın bir tepesindeki köşkünde geçirirdi. Sonbaharda Taksimdeki apartı manına İnerdi. Bu sene erkenden Taksime dönmesinin sebebi var- zengin bir Mısırlı kendisine mu- salat olmuştu. İlle Leylâ hanım- le pım bu yaşlı zenginden kaçmıştı. Taksimdeki apartımanında her şeyi bıraktığı gibi buldu. Fakat banyo dairesine girince hayretle duraladı. Banyo dairesi altüst ol- muşlu. Banyo içinde bulanık bir Öteye beriye havlular 1. Yeni aldığı kolonyalar şişelerin dibine inmişti. Leylâ ha- — Allah... Allah. ları kim yaptı? Halbuki apartıman bomboştu. Leylâ hanımın. bekçi bırakmak âdeti değildi. Apartımanın kapı- sını kilitlemiş, Adaya öyle gitmiş- ti. Kapıcıyı çağırıp sordu. O da bilmiyordu. Apartımana kimsecik- mek istiyordu, Leylâ ha- dedi, bun- Leyl le meşgul oldu. Hizmetçilerini Adada bırakmıştı. Hepsi, yarın bavullarla beraber geleceklerdi. Akşam olmuştu. Banyo dairesinin | yanındaki küçük camlı odada ga- zete okuyordu. Birdenbire korku ile doğruldu. Banyo dairesinden sösler geliyordu. Bir su şarıltısı oluyordu. İleriledi. Banyonun ka- pisi aralıktı. Hayretle duraladı. Banyonun içinde bir erkek vardı. Başını, göğsünü iyice sabunlamış- tu, Sanki kendi hususi banyo dai- resinde imiş gibi hem de yüksek sesle şarkı söyliye söyliye yıkan: yordu. Leylâ hanım bu manzara karşi- sında az daha hayretten küçük dilini yutacaktı. Bu ne biçim adamdı böyle?, Hırsız olsa ban- İ yo dairesinde işi ne?, Her hırsız soymak için girdiği evde çırılçıp- lak banyoya yatıp cıbır cıbir yıka- nir m17. Acaba bir deli mi?. Yi zündeki sabunları yıkayınca de- likanlının yüzünü gördü. Ancak 20 yaşında kadardı. İnce bir'yü- zü, sivri güzel çenesi, çukur çukur yanakları vardı. Vücudu bemb: yaz ve çok tenasüplü idi. Bütün manasile güzel bir çocuktu. Leylâ kanım ne yapacağını şa- girmişti. Acaba polise telefon et se bu çocuğu yakalatsa mı?, Bi denbire içi sızladı. Bu gönahtı Yoksa karşısma çıkıp bir adar akıllı paylasa mı?. Buna da ce- İkinci Beyazıt ilmi nücume pel meraklıydı, Fakat, yıldızlardan istikbalin keşfedilebileceğini tah- min etmediği için: murtlıyacak Diyordu. Padii kusuz geçirmi: h © geceyi uy- Yaniye karşı İ simdiden bir zâf duymuyor değil- di. caktı. Sihirbaz ne söylerse, İnana- (Arkası var) dı. Bu yaz Adada yaşlı, fakat çok | a e ter, Ya çocuk deli filânsa.. Sonra çırıl çıplak bir gencin ya- sına girmek... Vakıa o evlâdı sar yılırdı amma... Ne de olsa. içinden: — Bari... «dedi giyinmesini bekliyeyim... Salonda 20 dakika sinirli dolaştı, «Artık giyinmiştir!» diye banyo dairesine doğru yürüdü. Kapı gene aralıktı, Fakat içeride kimsecikler yoktu. Demin burada. n delikanlı çıkıp gitmi hanım: — Allah Allah... dedi, nereden sıktı? Ne garip adamdı? Banyo daire- sinden dışarı çıkmamış, hiç bir şeye el sürmemişti. Yalnız kolon- Yalar biraz daha eksilmişti, Leylâ hanım © gece uykusun- da hep bu garip ziyaretle uğraş tı durdu. Sabaha kadar karşısın da bembeyaz vücutlu bir genç içinde yıkandı inirli adam köpükler durdu. Ertesi gün aklında fikrinde hep bu idi, Bir türlü işile gücile, ro- manlarile meşgul olamıyordu. Va- kit geçirmek için sinemaya gitti, Akşam eve gelince tekrar banyo dairesinde şırıltılar işitmeğe baş- hadı, Hizmetçilerden yalnız. biri Adadan gelmişti. O da yatak oda sını düzeltiyordu. Hemen banyo dairesini araladı. Gene ayni deli- kanlı... Ekh... İşte bu kadarı faz- a idi, Bu sefer kapının önünde bekledi. Sanki banyo dairesinde- ki gencin içeride bulunmasından kendi mesulmüş gibi utanıyordu. Hizmetçiyi sokağa gönderdi. Banyo dairesinin kapısında son derece heyecanla bekliyordu. Kar- gıdaki aynada gencin bütün cudu. görünüyordu. Bi mabudu kadar mütenasipt. A; ya bakarken Leylâ hanımın göğsü heyecanla inip, kalkıyordu. Sene- lerdenberi damarlarındaki kan bu derece hızlı akmıyordu. Nihayet genç adam giyinince banyo dai- girdi. Delikanlı Leylâ hanımı görünce sapsarı ke- sildi: — Ne arıyorsunuz burada? izi polise teslim edeyim resinden içeri Genç adam: — Affedersiniz. hanımefendi. dedi. Gazetelerin birinde bir ha- vadiz okumuştum. Fransada bir genç bir ceza deposunda calışıyor. muş. Her tarafı eş kokar- Sevgilisi bundan çok şikâyet edermi Onun için ecza deposun- da çalışan genç, sahipleri sayfi- yede olan boş bir apartmana da- danmış orada yıkanıyor, paklanı- yor, sevgilisine öyle gidiyormu: Ne yapsın, zavallıcığın hamem parası yokmuş. Şurada bir fabrikada çalışıyorum. Ben de öyle. Her tarafım kokuyor. Param da az... Gencim... Bir de sevgilim Sizi hâlâ say- fiyede zannediyorum. Biraz spor cuyum. Buraya arka taraftan - ha- va karardıktan sonra - tırmanı- yor, pencereden içeri giriyorum. Fakat bundan sonra... Her şey bitli... Leylâ hanım pek yufka yürekli Fakir delikanlının bu samimi sözleri içine dokunuşta. var hanımefen: — Sizin sporculuğumuz ta dursun. ediyorum. Gelin, servis kapısın. dan girin. Yıkanın ve gidin, Saat altı buçuktan yediye kadar, Yedi olunca banyo dairesinden çıkıp ir taraf. Bir daha öyle duvar: | dan atlamaca yok... Ben müsaade | ilere de tembih ederim, kanızdan banyo dairesini erler... Genç adam minnettar: — Teşekkür ederim han fendil, diye önünde eğildi. Artık her akşam geliyor, niyordu. Leylâ hanım hizmet lere tembih ettiği için Nedim. tikten sonra banyo temizleni du, Nedim delikanlının ismi Evin içinde âdeta ona alışmış dı. Leylâ hanım: «Ne de olsa erkek kokusu» diyordu, Bu disinden 20 yaş küçük deli ya çocuk muzmelesi yapıyo Onü bazan paylıyordu: > Bu ütüsüz pantalonla mı giline gideceksin?... Ver Gilere de ütülesinler. Gi sökülmüş. Bu ne kıyafet can Ver onu dikeyim. Nedim bazan banyo dairesin kendisi için hazırlanmış ip gömlekler, kıravatlar buluy: | Âdeta bu evin çocuğu gibi olmu tu rinda, sabunlar içinde yıl tatlı gerinerek uyanıyor. olmasını âdeta sabırsızlıkla Tiyordu, Bazan bahaneler bular banyo dairesine giriyordu. Eğer giyinmemişse bemen içine dı rak vücudunu öri Leylâ hanım son ozamanl bir âdet çıkarmıştı. Nedim b dan çıkar çıkmaz hemen yor, temizlenmeden banyoya riyordu, Biraz evvel delikanlı yıkandığı banyo onun gi cuduna kuvvetli bir elektrik & yanı veriyordu. Şimdi ban kiymeti gözünde büsbütün | müştü. Nedim bir iki gün gelm aktan çatlıyacak gibi o Böyle zamanlarda delik: kı sıkı isticvap ediyordu, onun süslenip püslenip banyo resinden memnun çıkmasır tahammül edemiyordu. şey oldu. Nedim gelmemeğe başladı. Leylâ çıldıracaklı. Nedimi her aradı. Bütün gün sokaklardı laştı, Nedim yoktu, yoktu, Leylâ hanımın iştihası, neşesi mamıştı, Terkedilmiş bir gibi dolaşıyordu. Bazan sa: buçukta kulakları kendisini al tyordu. Banyo dairesinde b rıltı işitir gibi oluyor, hemen şuyordu, Fakat kapıyı banyo dairesini bomboş bulu du, Düzgün, omuzları düşük b yoran çıkıyordu. Bir gün otomobille Beyoğl dan geçerken heyecandan lacaktı, Karşıki kaldırımdan | dim gidiyordu. Derhal oto durduttuz — Nedim... Nedim. Delikanlı durdu. Yü idi. — Niçin gelmiyorsu: — Artık lüzumu kalmadı Sevgilim. bat Size çok teşekkür € Tim hanımefendi. Böyle | rek ileriledi. Leylâ Kı kaldı nimefendi evlendi. Ateş güneş kulübü İşittiğimize göre | Ateş kulübü yakında federe ola Balıkesir idman yurdu mü lerinden Münip bey Istanl geliştir. Mumaileyh Ateş kulübünde müdafi oynıya