21 Haziran 1934 AKŞAM AKDENİZDE, TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN - Tetrika Mo. Kara Ali, Ahmedi söyletmenin yolunu bulmuştu: “Bu cinayeti kürekçilerden bi tutup Murat reise teslim ederi Kara Ali gemicileri birer birer baştan tırnağına kadar süzerek yürüdü ve Ahmedin yanında durdu, Ahmet elindeki fırça ile mer diven kenarlarını temizliyordu. Kara Ali, Ahmedin omuzuna Yavaşça elini uzattı: ille kia Bak Ahmet başını kaldırmadan ce- vap verdi: — Ne var, ağam? — Bırak şu fırçayi elinden... — işim var şimdi. Çene çala- cak vaktim yok... Kara Ali yarı ciddi, şaka ola fak, Ahmedin eline vurdu. Ve &lindeki fırçayı yere düşürdü. , — Benim de çene çalacak vak- dim yok. Fakat, mesele mühim. Senin hu işlere aklın erer! Malüm ya, Azapkapılılar bıçkın olurlar. Şeytanın yattığı yeri bile bilirler. Ve yavaşça belindeki kanlı han- geri çıl Dümenci Hüseyini içimizden yaralamı bakalım... Kimin olduğunu anlı. yabilecek misin? Ödelek Ahmet, göz Kara Aliye baktı ve bıçı ucile eline alarak evirip çevirdikten sonra? Fakat, halde bir yiğit biçağına — Tanımadım... her benze- © —Ucuçok si girer. Halbuki yi bıçağını vurmak için değil, kor- kutmak için çeker. « Kara Ail gülerek bıçağı tekrar Beline taktı: — Neler de biliyorsun be Öde- lek..! Bu bıçak senin olsa, düşma- mna kıyasıya mi vurursun? Yoksa... © Ahmedin rengi birdenbire sa- ardı. — Bırak böyle şakalari, Ali da- Yı! Haydi, işine git.. Beni de işim- den alıkoyma! Kara Ali soğuk kanlılığını mu- İhafaza ederek merdivenin kenarı- pa dayandı: — Murat reis çok hiddetlidir.. Bu bıçağın sahibini bugün öğlene kadar meydana çıkaramazsak, hepmizi Limniye çıkarıp atacak.. ve Limniden yeni gemiciler teda- rik edecek. Bu meseleyi el birliği- halletmek lâzımmış. O halde kilerle de konuş. Benim tepemde neden dikilip duruyorsun? nin fikrini ö Öğle oluyor.. Daha bir ipucu mey- | dana çıkaramadım. Murat reis bi zi gemiden safra boşaltır gibi, Limniye dükerse, halimiz harap- Bu yabancı memlekette bize bir lokma ekmek veren bulunmaz. © Kara Alinin şüphesi gittikçe ar- tayordu. Ödelek Ahmet yere düşen fır- gayı tekrar eğilip aldı e yükletir ve yakasından » diyordu çıkarsam balıkçılık yapar geçi rim. Siz başınızın çaresine bakın! Haydi, bırak benim yakamı! Kara Ali, Ahmedi avlamak temişti, Ulan aptallığı bırak, dedi, İümenci Hüseyin benim en eski bir düşmanımdır. Keşki onu sen vurup gebertmiş olsaydın! Şimdi sana elimden geleni esirgemez- dim. Hüseyini başkası öldürmez- se, ben öldüreceğim. Bu yaplınsa, kulağıma söyle de, ka- bahati başka birinin üstüne y Tiyelim. Bilirsin ki, ben seni bu gemide herkesten fazla severim! Ahmet bu sözlere cevap ver- Elindeki fırçayı yerlere sürte rek çalışmağa balşadi. Kara Ali merdiven başından ayrılmıyorduz — Zaten gemide uzaktan bir adamı bıçakla vuracak kadar ni- sancı kimse yok, Bu marifeti sen- den başka kimse gösteremez! Ha- niya bir gün, Azapkapıda bir ço- bıçakla . Hatırlıyor mu- cuğun başındaki elmayı e bölmü sun? Bak, ben eski şeyl madım. Senin neler yaptığını ve neler yapabileceğini ben herkes- iyi bilirm. Haydi, itiraf et! i sen yaraladınsa, şu bıça- Bı birine yamayalım.. Nasıl olsa, kürekçiler arasında ipten, kazık. tan kurtulmuş, ölüme mahküm bi- rini buluruz. Ahmet yavaş yavaş Kara Ali- nin sözlerine inanmağa başlamıştı: — Hüseyin sahiden senin düş- manın mıdır? — Hem de yirmi senelik dü manım. Bana yaptığı fenalığı, yi mute sene daha yaşasam unutamam. — Murat reis, gemide benim gibi eski bir dümenci varken, o teresi ne diye (Marmara Kartalı) na baş dümenci olarak aldı? Ben (Olranto) seferinde Ahmet paşa- Bin dümencisi değil miydim? Be- nim gibi bir eski emektarı yelken. de kullanmak günah değil mi — Sen orta yelkenlere bakmı- yor musun? — Orta yelkenlere bakıyorum amma... Ne de olsa Hüseyinin başka, Gemide reisten sonra © yılır. Halbuki Hüseyin ciğeri beş para etmez bir adamdır. — Ben de bu fikirdeyim, Ah- metçiğim! Doğru söylüyorsun. Hakkın var! Gemide senin gibi işgüzar bir dümenci varken, dü- menci yamaklığı bile yapamıya- cak olan bir adama gemi nini teslim etmek hem ayıp, hem de günahtır. Ahmet biraz daha itimat ede- rek sordi — Ali dayı.. Sen hakikaten içi dışı bir görünen mert bir adam- sın! Orta yelkenlerden kıçtaki dü- menciyi bıçakla yaralıyan bir ni- 'düme şancının değeri, Hüseyin gi serinin değerile bir tutulur mu? — Hakkın var dedim ya. Keş- ki kalbine nişan alsaydın! Ahmet işini bıraktı. Kara Ali- nin kulağına fısıldadı: — Bu cinayeti kürekçilerden ine yükliyelim, olmaz mı? — Ben de bunu di Radyo » 21 Haziran 934 Perşembe “Türk mmusiki neşriyatı. (Kemal Niyazi bey, Hayriye hanım, Ürü bey, Müzey- yen hanım), 21-21,30 Selim Sir bey tarafından konferans, 21,30-22,30 Ne zihi beyin iştirakile siüdyo, cazbanı ve tango örkeşiraar, Varşova (1414 m) — 18,15 popü 1 er Polonya musikisi, müsahabe, 20,15 piyano konseri, haberler, 21,2 hafif ünüsiki, haberler, 22,12 senfenik kon- ser, 23,15 dans musikisi Bükreş (564,5 m.) — 13 her günkü neşriyat, 18,30 mektepliye mutki, 19. karışık konser, 21 plâk ile (Menon) operası, Budapeşte (550,5 m.) — 19.30 ke- man konseri, 21,15 atüdyodan bir yatro temsili, 23,35 çan musikisi, 24,15 dana müsikiti Viyana (506,8 m.) — 2025 ne neşriyat, 22,55. haberler, 23.40 dans münikini, 1 dans müsiki 22 Haziran 934 Cuma İstanbul : 18,30-19,20 plâk nes 19,20-19,30 inne haberleri, 19,34 Türk musiki nesriyatı. (Meat Cemil be Ruşen bey, Cevdet bey, Vecihe hi nim, Nazan Feridun hanım, Nedime hanım, © Öcrik | efendi), 21,20.2.30 sims ve borsa haberleri, 21,30-22/30 radyo orkestrası tarafından çiğan muz sikisi ve hafif musiki Varşova (1414 ra.) — 17 koro kon- seri, 17.25 Solist konseri, 18.30 plâk, 19,15 taganni, 20,15 hafif musiki, hac beiler, Z1.IZ senfonik konser, haber. ler, 22,12 senfonik konser, 23.15 dans, Bükreş (364,5 m.) — 13 her günkü neşriyat, 19 Famika takımı teganni, 22 İt konseri, 22,30 taganni (Olga Solemonean) Budapeşle (550.5 m.) — 1945 pi yane konseri, 21,20 Ruten halk havalar, 2235 plâk, 23.40 opera orkestrası Prağ (470.2 m.) — 21 Sly gala orkestrası Viyana (506,8 m) — 2010 radyo orkesiramı, 21,55 çocuk şarkılar, 23 haberler, na miki bando muzika, 1 Viyan Gelik). ARSEN LÜPEN'in 3 cü cildi hazırlandı Akşam Kitaphanesi bu cil leri (Arsen Lüpen) in daimi forma karilerine bedava verir. Tebdil şartları 66 ci Formanın temiz saklanmış kapağile birlikte 47 ci formadan 66 cı formaya kadar takımla, Gil cillenmiş olarak bedava verilir. Bu mübadele içi 25 Haziran 1934 Pazartesi gününden 16 Temmuz 1934 Pazartesi aktamma kadar devam eder, Bu müddet zarlında Cumadan maada her gün sas 9 yalnız son gün daki matban idaresine edilmelidir. Bu müldeet içinde müracaat et- 'miyenler mübadele haklarımı kay- bederler Taşra karilerimizes Taare için müddet 30 Temmuz önehine kadar temdit edilmiştir. 3icü cilde sit Formalarını mun. azam bir şekilde ve adresler muvazzah olarak gönderenlerin elleri postaya verilir. Cildin tanh. hüllü posta ücreti 25 kuruntur. Pon. ta pulunu da cile beraber yolla malıdırlar Eksik formalar Matbaada beş kuruş mukabilinde tamam: lanabilir. — Meczup nasıl. .? — Meczup mu? Tam bu işin er- babı, Ondan her şey beklenir. — Dümenci Hüseyini adamı buldum, diye bağırır ve ge- micilerin hepsini güverteye topla- diktön sonra, (meczup) u göste Mesele çarçabuk kapanır, gider. Kara Ali gülerek başını salladı: (Mecrup) zaten hasta lıklı, ölüme mahküm bir adamdır. Kimseye fenalık yaptığını gören ve işiten yoksa da... Gü de Allah herkesi şaşırtabilir, de- riz ve aptalı bir katil gibi yaka- layıp Murat reise teslim ederiz. ün birin- (Arkası w Şe he senli Gelala uğraşmış, hayatında başka hiç bir şeye ehemmiyet vermemişti. Da. ha gençti, Hiç bir kadın macera geçirmemişti, Onu bir kerecik ol- sun bir masa başında ispirtolu bir içki içerken gören olmamıştı. Şevki beyin bir amcası vardı Naci bey. Ihtiyar, fakat çok ho- | varda bir adamdı. Ömrünün ya- | rısını Avrupada, ipekli etekler | arkasından koşarak geçirmi, Naci bey yeğeninin bu haline ba- yağı acıyordu: — Şevki evlâdım, diyordu, da- | ha gençsin... Biraz açıl, dünyayı anla yahu... Gel seninle bu t Parise kadar uzanalım!.. Fakat Şevki bir zamandan- beriz — Amca bey ben evleneceğim! diye tulturmuştu, Dediğini yaptı. Evlendi. Lâkin mesut değildi. Amcasına dert yanıyordu: — Evde neşe yok amca... Ne- se yok. yiyoruz. O susuyor, ben susuyo- rum. O biraz kitap okuyor, ben gazeteleri karıştırıyorum. Sonra cumbali... Nihayet amcası - Akşam gidince yemek ona bir gün mühim bir nasihat verdi: — Oğlum kabahat sende... Cil- vesiz erkeksin... Hanımına celve yap canım... Biraz neşeli ol.. — Meselâ na: — Ne bileyim ben... lü türlüdür. Yerin göre değişir Meselâ biraz şakalaş, itiş, kakış Sürprizler yap, Onun aklına & miyecek şeyler hazırla... Deği mi ya?, Eve geldiği zaman aklında fik- rinde hep amcasının sözleri var- dı, Kulağında amcasının sesi çın. prizler yap. Onun aklına gelmi- yecek şeyler hazırla! Karısr Saadet hanım kelebek gözlüklü, hassas - kendi tabirile - #aire bir kadındı, titizdi. Her şey- den iğrenirdi. Şevki sürpriz yapmak için fır- sat kolluyordu, Birdenbire gözleri parladı. Sıcak olduğu için hiz | metçi buzlu şerbet hazırlamıştı. Hemen büyük salona koştu, Epey- ce salonda kaldı. Dışarıya çıktın ğı zaman yorulmu; lâkin yüzünde istedij bir adamın memnu yordu. Yavaşca şerbet tepsisine yaklaştı. Şerbetler içildikten sonra! Şevki gülmekten katılıyordu. Ka- — Ne oldu . diye sordu, O kah- kahalar arasında boğuluyor, ara-| da bir parmağile karısını göste rerekt — içti. içti. diyordu, — Canım delirdin mi?, Neyi iç- İl ! — Nasıl müshil şekeri?.. | — Senin bardağına atıp erit miştim!., Aksi gibi o gece de misafirleri baskın verdi. Zavallı Saadet ha- nım misafirlerin yanından zaman | zaman kayboldukça Şevki kıs kıs gülüyordu. Misafirler gi det hanım artık halsiz düşmüştü. — Olur münasebetsizlik değil canım. Bu ne rezalet, Hiç şerbe- tin içine müshil şekeri atılır mı imiş? — Sürpriz karıcığım... priz... Cilvel Sür- Bahçede havuzun kenarında do- I ves | laşıyorlardı. Mehtap vardı | Kurbağalar ötüyordu. Birdene bire Şevkinin aklına gene amcan, sının sözleri geldi — Cilve yap... itiş, kakış... Şair ruhlu Saadet hanım havi zun kenarında aya karşı bir çiğ, okumak istedi, «Durgün su, albeni kucaj Diye şiirinin ilk mısraı henüz, yeni bitirmişti. Şevkinin gene cil- ve yapmak merakı aklına geldi. Saadet hanımı arkasından itti, Şair ruhlu, kelebek gözlüklü ha- nım bir kere sendeledikten son boylu boyuna havuzun içine yu- varlandı, Kurbağalar etrafa sıç- radılar, kadıncağız güçhal ile oldu. havuzdan çıkarmak kabil Kocası: — Allah müstahkımı versin... Böyle cilve olmaz olsun! ge Şevki bey: — Darılma karıcığım... Cilve: Sen cilveden anlamaz mısın? di- yordu. dedik ... Saadet hanım günlerce yatti. Mühim bir hastalıktı. Doktorlar saçlarının kesilmesini | kendisine söylediler. Saadet hanım o gözel saçlarını dibinden kestirdi. iyi olduktan sonra öteye beriye hep proka ile gidiyorlardı. Joze- fin Baker İstanbula gelmişti, Ka rar verdiler, Zenci yıldızı gör- meğe gittiler. Locada oturuyorlardı. Birden- bire Şevki beyin - ayıp değil ya - cilve yapacağı tuttu. Yavaşça ka- rısının başından perokasını çi- | kardi. Sonra da oyuna daldı. Elek- trikler yanınca bütün gözler on- ların locasına çevirilmişti. Şevki bey meseleyi tamamile unuttuğu jin herkesin kendi localarına bak- malarmin sebebini kavrıyamıyor- du. Karisız — Neden buraya bakıyorlar acaba?. diye sorunca gözü Saa- det han:mın kafasına ilişti. Kah- kahayı koyuverdi. — Kafan, kafan!... diyor, gül mekten söz. söylüyemiyordu. — Kafan. Perukan... Cilve olsun... diye... Çıkardım. Saadet hanım locadan kendi; İ dışarıya attı, Eve geldikleri za | man da kocasının üstüne atıldı: — Cilve mi? Cilve ha!, Cilve hat... Al sana cilve... Al sana Cilve... Al sana cilve Ertesi günü Şevki bey başı gözü sarılı amcasına rasgeldi. Amca sorduz — Ne o Şevki? — Hiç amca... Karıma cilve yaptım. Zavallı yeğen bundan sonra: - Allaki Amca — Bir daha mı cilve göstermesin... diyordu. bey bizim hanım cilveden anla” Bir yıldız miyor vesselâm. ea BANKA KOMERÇİYALE İTALYANA Sermayesi Liret 700,099,000 İhtiyat akçesi Zirek 144 214 488 085) Merkezi İdare: MİLANO İlalyanın başlıca şehirlerinde ŞUBELER ngilere, İsviçre, Avusturya, Maca Yilan, Çekoslovakya, Yugüslavya, Zahistan, Romanya, Bulgaristan, ME er, Amerika Cetcahiri Mbttehidesi, Bronlya, Şili, Uropuny, Arjantin, Peru, Yantatör ve Kolubiyada Atiyasyonlar ISTANBUL ŞUBE MERKEZİ Gala Voyval cadi Karakoy Af) Şehir dahilindeki acenteler: Tetânbullar. Alalemeiyan. İeanmüa Telef, 2501. Beyoğlunda; İski caddesi elf, 1048, Kambiyo dairesi Burada Telek, 1718, İZMİRDE SURR,