25 Eylül 1932 Tetrika No. 45 25 Eyini 1932 AŞK DİLENCİLERİ Nakleden: ISEENDER FAHRETTİN Ispanyol güzeli, hapishanede Tim-Tom u ziyarete gelmişti. ingiliz polis hafiyesi, genç kadına: - Beni buradan kaçırabilir misin? diye sordu. — Yok canım... Kırk yaşında bir erkek, kadınların hoşuna gide- cek en mütekâmil ve makbul bir gağdır. Mevzua gelelim: Kadının ve ya genç kızın kalbine girdik- ten sonra, kendi kalbini koparıp, atmağa muvaffak olabilecek misin? — Ne demek istediğini anlıya- — Anlamıyacak ne var?! O ka- dın seni ne kadar severse sevsin, sen onun aşkına hiç ehemmiyet emri har iy fiyyen er bir esir gibi kullanacak ve icap ederse döveceksinl Ağzını, kolla rını bağlayıp bir saman arabasile köyden | köye, sahilden Gabile, otelden otele kaçıracaksınl. Ve nihayet kaçakçılar gi kadar götürmeğe çalışacaksın! — Sonra..? — Sonrası malüm... Bu mesai- nin mükâfatı olan dolarları alıp zengin olacaksın! Conson başını sallıyarak düşün. meğe başla — Bu ticaret, benim yaptığım işlerin | hiç birine benzemiyor, Tom! Keşke bende üç seneye mahküm olup ta seni beklesey- dim — Ne olacaktı? — Beraber çıkar ve bu işe beraber başlardık. — Benden ümidini kes! in 7.. Buradan çıktıktan sonra, bundan daha kârli bir iş yapab mi zannediyorsun ? — Hayır... Fakat, bundan sonra namuslu. bir insan bayatımı alnımın terile kazanmak ve meşru kârlarla . geçinmek istiyorum... Hapishaneye gelen bir ziyaretçi... Pazar günü hapishanenin ziyaret günü ici Tim » Tom o gün hapishanenin kütüphanesinde kitap okumakla rdu. Herkesin bir vardı. Kiminin anası, kızı, kiminin de karısı, metresi geliyordu. Tom, Nevyorkta biç kimsesi olmıyan bir adamdı. Pazar günü hapishanenin kütüphanesinde on- dan başka bir kimse görünmi yordu. Yemekten sonra gardiyan Tim- Tom'u kütüphanede bulduz — Allahın belâsi.. Böyle günde kitap okunur mu ? Yarım saatten beri seni arıyorum. Ziyaretein geldi.. Neredesin ? Tom dudağını bükerek güldü. — Yanlışlık olacak, gardiyan elendi ! Nevyorkta beni biç kimse tanımaz... ii yürü liyordu. Tom gardiyanın peşine takıldı. Ziyaret mahallinde tel örgü önüne geldiler. Gardiyan, genç bir kadını gös- tererek: — Işte, dedi, seninle görüşecek olan kadın burada bekliyor. Gardiyan bu sözü söyler söy- lemez uzaklaştı. Tom tel örgünün yanına sokulunca, karşısında şak- rak kahkahalarla gülen Ispanyol dilberini tanıdı. Tom bu güzel kadını vapurdan çıkarken, bir defa görmüştü. Maamafib onun kim olduğunu, Zereye gittiğini ve o gün kendi- sini niçin ziyarete geldiğini bil- miyordu, Ispanyol güzelik — Affedersiniz Mr. Tom, rahatsız ettim! Eger beş dakika görüşmemize imkân varse çok memnun. olurum. Tom hürmetle eğiler Memnuniyetle madam. Beş dakika değil, sizinle bir saat bile görüşebilirim. Dedi ve tahta se- dirin üstüne oturdu. Ispanyol dilberi söze başladı — Gazetelerde davanızı takip ediyordum. Geçen sene akrabam- dan bir genç kızı kaçıran kadın kaçakçıları şimdi İspanyada bu- lunuyorlar. Ney York'ta kadın icareti yapan bir adam mevcut olsaydı, her halde Amerika zabr- tası bunu keşfetmekte gecikme yecekti. Sizi bu hadise karşısında çok masum görüyorum. Bakışlar rınızdan anlıyorum ki, bu işte alâkanız yoktur. — Peki amma, bu işte alâkam olsa da olmasa da bundan size ne? Mademki mahküm oldum. cezamı gekeceğim, — Şu halde size isnat edilen ürmii kabul ediyorsunuz, demekti — Hayır... Kabul etmiyorum. Fakat, garip bir tesadüf beni bu garibeler diyarına düşürdü. Mah- kemede, isnat edilen cürmü sü- ktla karşılamağa mecburdum. Ispanyol dilberi biraz daha açıldı: — Sizin bu memlekette bir düşmanınız yok mu? Tom büyük bir tevekkül ve ciddiyetle başını salladı: — Hayır madaml Burada hiç bir düşmanım yoktur. — Ben size, çok insafsız bir “düşmanınız olduğunu haber ver- meğe geldim. — Düşmanım.. Hem de insafsız ha,.? İşte buna hayret etmemek kabil değil, — Niçin hayret ediyorsunuz? Kaçakçılar gemisi ikinci kaptanı herhalde sizin dostunuz değildir, değilmi? Tim - Tom tel örğüleri koparır- casına çekti Siz ? onun — hafiyesimisiniz yoksi — Hayır... Hafiyesi değil, düş- manıyım... Ve bana itimat ediniz- ki, hapishaneye — düşüren üze nasıl inanayım? Ispanyol güzeli koynundan ufak bir zarf çıkardı: — Size kısa bir mektup oku- yayım... Dinleyiniz | Genç kadın mektubu okumağa başladı: eagilim, “Bugün gazetelerde (Tom) un mahkümiyet haberini okuyunca o kadar çok sevindim ki... Bune dan sonra hayatta çizdiğim yol. lardan serbesçe ve muvaffakıyetle yürüyebilmek için hiç bir mani kalmadı..... Ispanyol güzeli telörgüye yak- aşarak fısıldadı: — Sonunu okumağa lüzum görmiyorum. Bu satır Senir için neler düş göstermiyor mu? Tim - Tom yumruklarını sıkarak ki benimle oğraşan, beni hayatta mağlüp etmek isteyen bazı kimse ler varmış. Şu halde bana yardım etmeğe geldiniz, öyle mi? (Arkası var) İceryanların te Heykeltıraş Rasputinin asıl ismi ne olduğu mahallede unutulmuştu. Onun bakiki ismi, yalmz eserle rinin altındaki imzada, birde münekkitlerin tenkit makalelerinde ve sanat âleminde tanımiyordu. Yoksa, konu komşu, bu zata hep heykeltıraş Rasputin demektey- diler. Lâğap, adamın uzun siyah ve kıvırcık saçlarından, uzun si ve kıvırcık sakalından kinaye idi. Maamafih, heykeltraşın bu unvanı kazanması için başka sebepler de mevcuttu. Saç ve sakalının altında gizlenen yüzünde erkeklik cazibesinin pek kuvvetli olmaması adali — vücudunun — heykeltraşa daha fazla güzellik vermesi... Fil- bakika, konu komşu, pencerelerde gözelliyorlardı da, heykeltraşa nice Dice güzel kadınların mısafir gel- diğini görüyorlardı Gerçi, heykeltraşlara, model kız” lar gelir gider. Amma, bu gelen kadınlar, model kızlar olmasa ge- rekti, Bunlar, daha ziyade, aile kadınlarına benziyordu. Papas Raspotin'e yüksek nasıl e ie ediyorlar idise, heykeltraş Ras- putin'e de öyle. Şimdi, bu zatın ne sebeple bu ünvana sahip olduğ Raspotin, önce, denilen devrin tesirinde kalmıştı. Esasen, kendi bünyesine de bu devir uygun geliyordu. Yani, güçlü kuvvetli olan heykeltraş, modellerini, güçlü kuvvetli kadın lar arasından seçiyordu. Fransız. ların Belle Femme dedikleri tip. Yani, bizim meslek moda sayma" dığı, fakat babalarımızın bayıl- dıkları iri yarı güzellikler... Kak çaları, göğsü, baldırları, boynu yerinde, fakat buna rağmen mütevazin kadınlar. Rasputin, bu tipteki modeller üzerinde çalışarak, “Rönesans, üstatlarına nazireler yapıyordu. Fakat, git gide, o da modern sirinde kaldı. Velevki büyük üstatların olsun, mukallidi inde kalmak istemedi. O da devrinin adamı olacaktı. Binaen aleyh, ince, nahif, kalçasız, göğüs- süz, 45 ilâ 55 kiloluk kadınlara rağbet etmeğe başladı. Onları model seçti. Yani, Fransızların Jolie Femme dedikleri tiplere merak sardı. Rasputin, metresi Fifi demi kim... Ooo onun kim olduğunu, hangi meşhur zenginin zevcesi bulunduğunu haber ver- miyeceğiz. Yalnız, yeni moda kü- çük ismile Fifi diye onu analım Ve bir de Fifiniu tipini tarif edelim: Bu genç kadın, Rasputin'in eski san'at telekkisine tekabül ediyerdu. Yani, tam manasile bir Belle Femme tipi.. İrilik içinde enasüp, ve sicamını muhafaza etmiş kadın dı. Eger tabir caizse, Fifi, dişi bir Herkül'dü.. Hani, efsanede Amazon dinen kadınlar vardu Ata biner, kılınç kullanırlar, D. parçası gibi kadınlar.. İşte, onl dan Genç kadınla Rasputin arasın- daki zıddiyet, | ilk önce, sanat münakaşasından başladı. Eskiden, ikisi de, iri yarı bir güzellik olan Venüs'ü beğeniyorlardı. Sonra, bir gün, bir sanat albomini karış. trrken, © Rasputin bir sahifede tevekkuf etti Bu, Dian denilen ince ve zarif ilâhenin resmidi Heykeltiraş, uzun uzun buna baktı ve: — Şayet ben, kurunuulâda ol saydı mi güzellik © ilâhesi diye Venüs'e değil, Dian'a tapardım! - dedi. Fifi, tahkir edilmiş gibi, yerin den fırlar güzelliğin bu dereci Hoykaliraş düşünce içinde.. Metresi neredeydi? —Zevksiz adam) - diye haykırdı. Aralarında ziddiyet o günden itibaren başladı... Fifi, günden güne ihmal ediliyor. o Hattâ, artık, Rasputin, eski iri yarı modellerini saydı. Bir gün, Fifi, aşıkına, apartmanın merdi- veninde rastladı. Randevu saatın- da evine gelmemişti. Böyle bir vakada, Fifi'nin kızması, çekilip gitmesi, hattâ bunu tahkir telâkki ederek” heykeltraşı | aramaması icab ederdi. Eskiden olsaydı, mutlaka bunu böyle yapardı. Halbuki, bu sefer, kıskançlık, iliklerine kadar işlemişti. Vakıa, eskiden de, heykeltraş, | başka kadınlarla alâkadar | olurdu. Fakat Raspotinin esaslı metresi Diğer Belle Femme kadınlar, heykeltraş, benizedikleri için evine çağınırdı. Lâakal Fifinin kanaati bu idi. İri yarı modellerin savuluşunu Fifi, kendi “ damdonör ,, lerinin savaluşu gibi telâkki ediyordu. Demek ki, kendi saltanatına miha: yet veriliyordu. Bir daha avdet etmemek üzere., Zira, Rasputin'in bir zevk havzasından, diger zevk havzasına © geçti anlayordu. Bu, tıpkı, memleketlerde, rejim- lerin değişmesi gibi bir şeydi. Cumhuriyete nasıl kral olmazsa, Raspotin'in bu Jolie Femme me- rakı esnasında da Fifi'nin salta Balı mevzuubahs olamazdı. Fifi, rândevuda atlatıldığı gün, gizlendiği köşede, işte böyle dü şünüyordu | “— Acaba benim yerimi işgal eden ve ona zevkini esasından değiştiren kadın kim? Çok geçmeden, merakı zai du. Daha doğrusu, merakı, de ve müthiş bir kıskançlığa yerini terk etti: Rasputin , kolunda, modern bedeni hututlu bir kadınla, evine giriyordu. din, tam Dian Fifi, kalbinin burkulduğunu Bu-kadın, öyle güzel bir kadındı ki, mücadelenin boş oldur ğunu anladı. “Rasputin,i elinden kaptırıp almıştı... i, çantasının. madeni bir çinde anahtar şeyi, asabiyetle — Göster söylendi. ona... diye Rasputin, eski metresi Fiföyi gayet mağrur bir kadın. olarak tanıdığı için, © gün randevuya gitmeyerek onu tahkir ettiğinden Ve sonrada aramadığından dolayı File kurtulduğna ka sonra, çıkıp gittiğine dair birde kâğıt bırakmış... Acı cümlelerle dolu bir kâğıt! Rasput “ — Artık atladı! diye düşündü. , Dian Raspotin, tipindeki yeni metresine delicesine aşık... Halâ, diyebiliriz ki, sanat haklında ki telekkisini bu kadının aşkı uğruna değiştirdi 'Hararetle, onun heykelini yapı: yor. Ve gazetelerde münekidler yazıyorlar: “Üstadın bu. ese olacaktır. Üstat, şal da bulmuştur!,, Fifi, bu tenkitleri de okuyor; çıldırıyor. Çantasını açıyor. Anah- tara bakıyor... Bu unabtarın, ona, büyük bir yardımı dokunacak? O gün, Rasputin, yeni sevgi evde fazla bekletmemek için i cal gösteriyordu. Yarebbil bir saat geç kalmıştı Sakın, genç kadın kızması Bunu bir manaya çekmesin. Inşaallah, evde oturuyor ve bek- liyordur. Inşallah. Basamakları dörder dörder çıktı. Anahtarla | kapısını açtı. içeri gi Daireleri boş... Seslendi. Cevap elmedi. Yaptığı yeni, şaheser, üyülesalemliürtasında. Üzeri de bezden bir kılıf... Raspotin, kollarını göğsünde çapraslıyarak Genç kadın kızıp git 7. i, onu şu dakikada gör le büyük ve mukavemet- mz bir arzusu var ki... Hiç olmazsa heykeline baksın... Ona o derece benzeyen heykeline bak- sın da onu görüyor gibi olsun... Şaheserini. örten bez örtüyü be Dehşet içinde haykır: Düşüp bayıldı. Ertesi gün, gazeteler, büyük ve esrarengiz bir cinayetten bahse diyorlardı: Meşhur . heykeltraş delirmiğ, şah eserini parçalamış; parçacık- İarını dairesinin küçük bir odasına yığmış., Modelini de boğarak, hey- kelin yerine oturtmuş. Bu vakanın hakikatı izah edile- medi, Zira Rasputin timarhane- dedir. (Hatice Süreyya)