20 Temmuz 1932 Akşam'ın resimli hikâyeleri Ayıkla pirin Akşam Nakili: (va - NO) Muharrir Bedri bey, uykusu ortasında sıçradı, yatağında oturdu. Ellerini, çifte payanda gibi, geri- lemesine çarşafa dayadı ve ortalığı dinledi. Kalbi, hızlı hızlı çarpıyor. Vücudu, asabiyet içinde gergin. Pencerelere bakıyor.. Perdelerin aralıklarından bir ışık sızmakta.. Kulak kabartıyor. Sokak, (tenha, arka bir sokaktır) kesif bir süküt ile kaplı şebrin gürültüsü, ancak uzaktan uzağa, mırıltı halinde işidiliyor. Bedri beyi uyandıran ne midir?. Sükütun ortasında kopuveren ve sonra eriyen bir sayha.. Upuzun, müthiş bir feryat.. can veren bir hayvanın kopardığı bir haykırma.. Acaba, muharrir, kâbus mu geçirmişti? Hayır, bu işittiği kâ- busa hiç de benzemiyordu! Endişeye düştü. Evvelâ lambayı yaktı. Ansızın, oda bütün tafsilâtile sanki gözle- lerine | sıçıradı. Huzmeler, yazıhane, resimler, mavi vazodaki lâleler, şimdi okuyupta oraya bı- raktığı kitap, 2 yi 13 gösteren saat.. İşte tabancası.. Sadık bir bekçi gibi yatagının başında bekliyor. Yusyuvarlak gözlerini açmış, pür dikkat bekliyor.. Tabancanın nam- lusu, ebediyete dogru uzanmış bir parmak.. Namlunun deliği tam bir ruhun geçebileceği büyüklükte. Bedri, robe de chambre'sini ( — robdöşambrını, hırkasını ) derhal sırtına giydi. Tabancasını cebine koydu. Evi dolaşmağa çıktı. Banyo odasinı, yazıhaneyi, koridoru, mutfağı, abdesthaneyi gezdi. Bütün kapıları açtı. Arkalarına baktı. Perdelerin de arkalarına baktı. Kendisi, mütevehhim bir insan- dır. Sinirlendiği zaman, her ka- napenin, her karyolanın altında bir hırsız yahut bir katil teveh- büm eden insanlardan. Şimdi, apartıman merdivenine açılan kapısının önünde, gene etrafı dinliyor. Birden bire garajın kapısı ka- pandı. Gayetle kendine hâs bir gürültü. -zemin katında bir garaj vardır. Bu garajdan hem sokağa çıkılabilir, hem de apartımanın alt taşlığına girilir. Şayet böyle- likle eve girilecek olursa insanı kapıcı görmez. İşte şimdi, garajın kapısı kapandı. Bedri: “—Bu da kim?,, diye düşünüyor. Cebinde tabancasının kabzesini okşuyor. — Garaj, apartımanın emniyeti | için tehlike teşkil ediyor. Hele yarın olsunda ev sahibile şu meseleyi konuşayım. Her hangi bir insan, buradan, kolaylıkla içeri girebilir. Tedbir alınsın... Fakat, acaba şimdi içeriye kim girdi?.. , Tevehhümü artıyor: “.— Bir katilmi?.. Acaba mer- divenlerden yukarı mı çıkacak? ,, Dinliyor. Aradan otuz saniye, bir dakika geçiyor.. Çıkan falan yok.. «.— Allah allah.. Nerede kaldı? Niçin çıkmadı?.. Halbuki merdi- venden çıkanın ayak sesi işidilir.,, Sonra, birdenbire şu bükme geliyor: “ — Deminki feryattan beş dakika sonra, garaj tarikile evden biri çıktı.,, Bir mana Azıcık veremiyor. mas, | daha orada bekledikten sonra, geri dönüyor. Koridoru geçip yatak odasına giriyor. Düşünüyor: Deminki sahne on, hattâ yirmi saniye sürdü.,, Tahmin ediyor: Kendi binaları dahilinde ve komşularda, mutlaka, bu feryattan bir çok kimseler uyanmışlar ve yatakları içinde oturarak oetrafı (o dinlemişlerdir. Sonra, alınlarını pencerelerin cam- larına dayayarak ve korkudan tüyleri diken diken kabartarak sokağa bakmışlardır. Haykıranın kim olduğunu anlamak istemiş- lerdir. Evet, sahi... Haykıran kim?... Bu haykırıştan beş dakika sonra, garajdan geçerek evi terkeden kim?... Belki bir katildir, ne malüm?... Aklına ( birdenbire gazetelerde okuduğu katil vakaları, kaatil (1) isimleri geldi, Meselâ, son zamanda öyle bir katil vakası olmuştu ki efkârı umumiyeyi meşgul etmişti. Altın diş Halit isminde biri, sarı saçlı yeşil gözlü bir kadını öldürmüştü. Bedri'nin aklına, bu tedaiden, yukarı kattaki sarı saçlı yeşil gözlü kadın geldi. Evet, evet... Evet... Deminki ses, yukarı kat- tan gelmiş olabilirdi. Bu kadının sesi olabilirdi. “ — Acaba, çıkıp da yokla- sam mi?...,, Bu kadına bir kaç kerre, mer- divende rastlamıştı. Güzel, sarışın bir kadın,.. Kapıcının söylediğine nazaran hafif meşreplerdenmiş. Bir kaç âşıkı varmış... “— Bu sayhayı bahane ederek yukarı çıksam... Belki yanında kimse -yoktur... Belki bu gece yalnızdır... Belki bana kapısını açar... İşi pişirirdim... Şayet yanında bir erkek varsa, gene sayhadan bahseder, geri dönerdim.,, Böyle düşündüğü esnada, oda- sına dönmüş, yatağına uzanmıştı. Ansızın, nazarı, tavanda bir noktaya takıldı. Yeni badanalan- mış tavanda adeta kül rengi bir | nokta... “ — Allah Allah... - dedi. - Bu noktayı görmemiştim. Demek ki tavanı fena badanalamışlar.. Dur kele... Yarın hizmetçi gelsin de ne fena badanacı getirdiğini söyleyerek şuna çıkışayım... Tuhaf şey... Bir iki dakika geçti geçmedi ki, Bedri, tavandaki lekenin bü- yüdüğünü, demin bir çeyrek büyüklüğündeyken şimdi avuç (Ul Eski harflerle « kaf, te, lâm> | Katil, «kaf, elif, te, lim» Kaatil su- retinde yazılmalıdır. Aksi taktirde bu iki kelimeyi yekdiğerinden ayırtettirmek kabil o . Katil yazılsa «kef, elif» sssi veriyor. Ayırt ve adliye evrakında mucip olabilir. edilmezse, zabite bir karğaşalıği büyüklüğünde olduğunu farketti. Gözleri çeşimhanelerinden uğra- mış, sesi boğulur gibi: “— Kan... diye mırıldandı. Sonra, dehşet içinde düşündü: “— Bir feryat... Kapanan kapı.. Bu leke... Hem, bu leke, kadının tam yatağı hizasında...,, Bedri, yukarıki evin taksimatını biliyor. Zira, bu katı tuttuğu sırada eski kiracılar sayfiyedey- diler. Kapılarını kilitleyip gitmiş- lerdi de, taksimata dair bir fikir edinmek için, Bedri, yukarı katı gezmiş, eşyanın ne şekilde oldu- Şunu görmüştü. Ürkek ürkek etrafına bakınıyor: “-— Artık bu gece bana uyku yok...,, Leke, daha büyüyor. Daha ko- yulaşıp kırmızılaşıyor. “— Mutlaka yukarı çıkarak bir kere yoklamalıyım.,, Tekrar dışarısı... Merdiven... Şimdi, Bedri, bir kat yukarda... Kadının kapısı önünde... Öyle asabi ki, âdeta sairifilmenam halinde... Hayretler içinde kaldı: Kapının” üstünde anahtar (o unudulmuş... Tereddüde lüzum görmeksizin bu anahtarı çevirdi... Kapıyı açtı. Bir maceraya atılıyor... Fakat, muharrir, zaten maceraperest bir ahlâktadır. Bakalım ne olacak?... Kalbi, tatlı bir heyecanla çarpıyor. Dımağında binbir türlü ihtimal yürütüyor. “« — Kadın şimdi uyuyordur.. Anahtarını ( kapısından çekmeği unutmuş,. Beni odasında görünce şaşıracak.. Fakat ben, işi şakaya boğarak meseleyi anlatacağım.. itizar edeceğim..,, Anahtarı kapıdan çıkartarak lâalettayin bir yere fırlattı. Sesleniyor: — Kimse yok mu? Cevap gelmiyor. Koridoru geçti. Tekrar sesleniyor: — Kimse yok mu? Asabiyetten manyatizmalanmış gibidir. Kendi evindeymiş gibi, yatak odasına giriyor. Eşikte dona kalıyor : Odanın bütün lâmbaları yan- mış. Genç kadın yatakta, boynu kesik yatıyor. Bir kolu ve saçları karyoladan aşağı sarkmış. Sırtında ipek bir kombinezon. Kesik boy- İ nundan kanlar akıyor. Bedri, yatağı dolaştı. Gözlerini Kadavradan ayıramayor. İpek entarisinden ( fışkıran Oköğsünü, boyalı tırnaklarını gözden geçi- riyor. Sonra, boynundaki yaraya bakıyor. Bu yara çok derin. Darba, amudüfıkariyi bile zede- lemiş.. Gözler, yarı açık, yarı kapalı,, Yatağa bir kan gölceğizi birikmiş.. Bedri: “.— Kafa kılıçla kesilmişe ben- ziyor, tuhaf! - diye düşündü. Kadının elini tuttu. Yanağını da tuttu. Vücudu soğumağa baş- lamış. Omuz müdevver, kalçalar da müdevver. Endam mevzun. Yelek kıvrıltısı mükemmel. Şu bacak... Peki ama, silâh nerede?.. Hah, buldu... OUfak bir kılıç... (Eski silâhşorların yedek olarak kullan- dıkları küçük kılıçlardan. Kılıcı eline alarak iyice muayene ediyor. Ay... Eline ve üstüne kanlar da sürüldü. Bedri, bir muharrirdir. Ayni zamanda bir gazeteci... Burada gördüklerini gazetesine bütün taf- silâtile yazarsa ne mükemmel bir iş olacak.. “ — Mutlaka bir intikam cina- yeti olacak! diye düşünüyor. Orada bulduğu bir kâğıda, kurşun kalemle notlar alıyor.. lik serlâvha mesabesine geçe- cek olan cümleyi yazıyor. Bu kadın intikam maksadile öldürülmüştür. Zira, vakayı, dımağında şöyle canlandırdı: Sevdalılarından biri, bu kadınla bir kıskançlık kavga- sına (tutuşmuş. Kadın, ona, meselâ: — Çık evimden git! Demiş. — N: dedin? — Evet.. Onu seviyorum. Ne olacakmış? Işte, bu esnada, kıskanç âşık, orada, şark köşesinde minderin önünde duran kılıcı kavrıyor. Kadının ellerini tutuyor. Silahı, boynuna indirmek üzere havaya kaldırıyor. Kadın, işin ciddiyetini anlıyarak bir çığlık koparıyor. Bedri'nin işittiği, bu çığlık.. Acaba ona takaddüm eden kavğayı da işittim mi diye düşünüyor. Yatağın kenarına oturarak bütün bunları aklından geçiriyor. Ya- rinki makalesinin teferrüatını kuru- yor. Kâgitlarını yanı başına bıraktı. Kılıcı tekrar muayene ediyor. Kan lekeleri de ne musallat şey!... Bir taraftan siliniyor, öteki tarafa bulâşıyor. Fakat sokaktan akseden ve gecenin sükünunu ihlâl eyleyen bu sesler ne? Bedri, pencereye ko- şuyor. Pencereyi açıp sokağar bakıyor. Başlar, ona doğru kalkmış. — Işte dördüncü katta bir pencere açıldı, polis efendi! - diye bir ses. Polis sesleniyor : — Deminki ses sizden mi geldi? Bir kat yukardan baktığı için, Bedri, evinin sokağını tanınmaz başka bir sokak şeklinde görüyor. Bedri'nin aklına ansızın müthiş birşey geldiği için, geri çekilerek pençereyi kapatıyor. Teşhis olun- mak istemiyor. Pençereyi kapa- tırken son işittiği sözle: — Dördüncü katta, Polis efendi.. Dördüncü kata çıkın! Muharrir: “ —Aman sakın beni katil zan- nedip te yakalamasınlar?... Fikir, dimağına, biratmaca gibi, apansız musallat oluyordu. İşte hiçte bu- nu (düşünmemişti... o Dehşetten ilikleri donuverdi: Heryeri kana bulaşmıştı. Ellerinde kan, üstünde kan... Anabtarda, kılıçda, muhte- lif eşya üzerinde parmak izleri vardı... Buna rağmen kaçmak istedi. Kapıya sıçradı. Koridora çıktı. Fakat geri döndü. El yazısı, - hem de ne münasebetsiz bir yazıl- yatağın üzerindeydi. Onu almak için, koşarak! geri döndü. Tam kapıdan çıkmış, merdi- venden koşarak iniyordu ki, asan- se kapısı açıldı. Içinde pe- isler : — Nereye ? - diye seslendi. - dur bakalım! Bedri: — Evime gidiyorum! - dedi. — Eviniz nerede? — Üçüncü katta... Bir ses işittim... Korkarak yukarı çıktım. Bakayım, ne oluyor, anlıyayım diye... Ben Edip Bedri beyim... — Ya... Edipsiniz, öyle mi?... Bu ne?... Polis, parmağını uzatarak, ya- nındaki polise, Bedrinin üzerindeki kan lekesini gösterdi. — Üzerime kan bulaştı. — Sese bakarken mi?.. - diye- rek polis alay etti. Ikinci polis, muharririn cebini muayene etti. — Vay! Tabanca.. Bey müsel- lahmış.. Bir de kâğıtle kalem.. “ — Ellerinden kurtulamıyaca- ğım! - diye muharrir esefle düşü- nüyordu. ,, — Haydi, girin, terin. “— Katil aletinde parmak izle- rim, anahtarda parmak izlerim, üstümde kan, el yazımla müna- sebetsiz bir cümle... Cebimde tabanca... Daha üç gün evvel, kapıcıdan maktuleye dair malü- mat istedim... Artık mahvoldum... Ayıkla pirincin taşını... Yarirki gazeteler bir muharririn cinayeti diye buram buram yazacaklar... Arkadaşlar, cıgaralarnı O içerek maceramı yazacaklar...,, Aklını oynatmak derecelerine gelmişti. Bu esnada, cinayet odasında: lar... Polis, alay etti : — Maşallah... Tam çekirdekten | yetişme bir katil gibi bu işi gör- müşsünüz... Mesleğiniz muharrirlik değil, kasaplıktı galiba... Bedri, cevap veremedi. Verecek cevap bulamıyordu. Nakili : (Vâ-Nü) EMLÂK SAHİPLERİ! E imi: için süratle kiracı İ Emlâkiniz Şmak 0 Emlâkinizin kiralarını muntaza- Emlâkinizin bize içerisini men tahsil edebilmek varıdatım temin edebilmek hususatında mutehassisla- Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için FALÂK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLAK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDİNİZI Adresi: Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon: 20307