Sahife 8 Akşam 20 Temmuz 1932 Tefrika No. 128 SEBA MELİKESİ BELES 20 Temmuz 1932 Yazan: ISKENDER FAHRETTİN Süleyman sarayı dolaşırken, şen bir kadın sesi işitti : “Nerdesiniz, Orşalim kızları? Yerden mahsul yerine neşeler taşarken ağlanir mı..? !,, Davut bu mezmuru, sarayı düşmanla ihata edildiği zaman söylemişti. O vakit halk arasından zuhur eden bir kahraman, düşmanı bir hamlede püskürtmüştü. Davut bu muzafferiyetten sonra, kitit (1) ile bir mezmur terennüm etmiş.. Süleyman bu mezmuru yüksek sesle okuyordu: “Rabba santur v& *tanburla hamdediniz! Ona def'we rakısla hamdediniz! Ona kirişli sazlar ve miskal ile hamdediniz! Ona sadalı zillerle hamdediniz! Her nefes sahibi, rabba hamdet- sin.. Zira: Biçarelerin feryadını susturmak istiyen düşman tay- fası, kendi ellerile yaptıkları çukura batıp, ayakları, gizledik- leri tuzağa tutuldu. Şerirler, kendi amellerinin cezalarını gör- diler. Tenha yollarda suçsuzları katil ve yağma edenler, rabbin gaza- bına uğradılar. Rabba hamdediniz! Rabba san- tur ve tanburla hamdediniz!,, Bir mucize.. O gün, Süleymanın sarayında göze çarpan telâş ve; heyecanın dehşetini bir kelime ile ifade et- mek mümkün değildi. Sarayın bahçesinde (Belkis) için bir alay hazırlanıyor... Amerit, kendisine gösterilen bir odada saçlarını taramakla meşgul... Yeni hassa kumandanı Amonun, arasıra, kadın gibi ince sesi işitiliyor... Seba melikesi, kapısı kilitli dairesinde mahpus.. Hançeri be- linde, düşmana savlete müheyya... Süleyman, odasının pençeresi önünde... Ellerini göğe uzatmış. Mezamir terennüm ediyor; “Yarapl, gözümün önünden bu kadar bulutlar, ne vakit kay- bolacak? Revamı ki, kılıcımı, benden zayıf olan düşman eline teslim edeyim? Yarap!l her gün, ağaçlarında kelebeklerin uçuştuğu mukaddes Sahyun dağını, kurtlara ve ça- kallara neden çiğnetiyorsun? Senin küdretinle istihza eden düşman sürülerini, fırtınalar ve yıldırımlarla karşılamak zama- nı gelmedi mi?, Harem dehlizlerinde, bir et yığını halinde birbirine giren cariyeler düşman eline düşmek endişesile ağlaşıyorlardı : “Moaplılar bize bir kadeh şarap vermezler.. Sırtımızdaki süslü el- biseleri ve göğsümüzdeki ziynet- leri alıp kendi karılarına ve kızlarına verirler. Onlar, çadırlar- da yaşıyan aç ve görmemiş insanlardır. ,, Cariyeler arasında hâlâ ümit- lerini kesmiyenler de vardı: — Düşman şehri gittikçe ihata ediyor... — Nerden anladın? — Bahçedeki hazırlıkları işit- miyor musun? Melikeyi Moaplılara teslim edecekler... — Ne rezalet yarabbi, ne reza- let Hiram ve Firaun gibi iki büyük dostu olan bir hükümdar, bir avuç Moap askerine nasıl maglüp oluyor? — Yehova uykuda galiba..! Ne bizim ıztıraplarımızı görüyor, ne de hükümdarın eninlerini. — Sus, günah işlemel göklerin biricik sakini uyku uyumaz.. — işte bir hakikat: Hepimiz suçusuz ve zayıf mahlüklarız. Fakat, inliyerek yerlerde sürünüyoruz... Bizi ne gören var.. Ne de kurtaran » .. Sarayın havlusundan akseden boru ve (2) Nagilut sesleri gittik- çe artıyor, atların kişnemeleri haremdeki cariyelerin & âsabını bozuyordu. (Belkis) i bahçeye indirmek zamanı hulül etmişti. Yeni hassa kumandanı atına bindi. Süleymandan hareket emri bekliyordu. Askerler mütemadiyen matem ve mağlübiyet havaları terennüm ediyorlardı. Süleyman bu sesleri duydukça odasından avluya inmeğe cesaret edemiyordu. Belkise görünmeğe yüzü yoktu. Fakat, Belkis onu görmek isterse ne yapacaktı? Seba melikesini kendi elile düşmana teslim etmenin mesu- liyetini idrak etmiyor değildi. Vicdanen çok muazzepti. Rabba uzanan kolları omuzlarının altına düşmüş, ümitsiz bir halde, başını yere koyarak ağlamağa başla- mıştı. Süleyman, o dakikaya kadar, hiçbir hadise karşısında bu de- rece göz yaşı döktüğünü, bu kadar ıztırap duyduğunu batır- lamıyordu. (Belkis ) i teslim etmekten başka çarei halâs yoktu. Yerden kalktı. Yavaş yavaş odasından çıktı. Sarayin her tara- fını dolaştı. Saltanatı, debdebesi, tahtı, hazinesi, herşeyi elindee gidiyormuş gibi, mahzun ve mü- teessir.. Gözleri yerde.. Havuzlu salonları, genç cariyelerle şarap içtiği odaları birer birer gezdi. (Arkası var) (1 Bir nevi musiki aleti. (2) Süleymanın sarayında hassa a5- kerlerinin çaldığı bir nevi müsiki aleti. Çocuk Dünyası LEY LRR ŞRRİ Hediye alanlar 80 haziran 1932 tarihli resimli bilme- cemizi - yüzlerce kariimiz iştirak ettiği halde - maalesef ancak 18 kişi doğru halledebilmiştir. Bu bilmecenin doğru yapıştırılmış şeklini bugün neşrediyoruz : Doğru halledenlerden şekerleme alanlar : 1 - Cağaloğlu 7 F. Zekiye H. 2- Süt- lüce deri fabrikasında Inebolulu Süley- man Ef. 3 - Samatya Balıkçı sok. 7 Petro Ef. 4 - Kumkapı Sen Jan Dark mek, talebesinden Münevver Ahmet H. 6 - Neclâ Sadi H. 6 - Şehremini tr.ca. 467 attar Hüseyin Ef, Büyük bisküvi alanlar: 7 - Kumkapı 23 Güzin H. 8 - Kur- ca. 21 Polin Şişmanyan H. 9 - Cağak oğlu 7 M. Ismail B. 10 - Bebekte Köçe- oğlu yalısı Şermin Zeki H. 11 - Bursa Setbaşı Yusuf Ziya B. 12 - Kurtuluş Suzan Âdil H. Çikolata alanlar: 13 - Kütahyada Gomidas A, Altunyan Ef. 14 - Pangaltı Emel Hüsnü H, 15- Yedikule Çukurçeşme 46 B. Şirin B. 16 - Fatih Ihsan Cevdet B. 17 - Kule- dibinde Mile. Galila, 18 - Is. daktilo Leman E. hanım. Me$” Hediyelerimiz her hafta PERŞEMBE günleri sâat 1 den 4e kadar matbaamızda tevzi olunur. Otomobille motosiklet” çarpıştı Telgraf müvezzii Mehmet efendi motosikletle Beyoğlundan geçer- ken, şoför Ahmedin otomobilile müsademe etmiş, yere düşerek sağ ayağı zedelenmiştir. BAKER HAYDEN Mağazalarının Bütün Dairelerindeki Mevsim Sonu Eşyai Mütebakiye Fırsatlarının ilk günlerinden istifade ediniz. Yeni Mefruşat ve Halı Dairelerimizli Ziyaret Ediniz. Bu Daireler Sizi Son Derece Alâkadar edecektir. —— a zn icime Tefrika No. 7 Cümlesini bitiremedi. Bu esnada, lokantanın yaklaşmıştı. — Spigola'dan sonra ne arzu buyruluyor, madam?... -Diye sordu. Leylâyı manevi o cihetlerden ziyade, şikemperverliğin maddili- ği alâkadar etmişti. Şeyh efen- diyi unutup boğaza düştü. — Şey... Hani sizin Romada etleri şöyle küçük küçük pişiri- yorlar da Italyanlara (mahsus bir yemek yapıyorlar... Ondan isterim... — Anladım madam, anladım... Her halde sizi memnun edeceğim. spaghetti( 1) koyalım mı?... Bizim lokantanın spaghetti'si meşhurdur. Lokanta sahibi ( fransızçayı fransız gibi mükemmel konuş- makla beraber, bizim üç kişinin sahibi fransız olmadıklarını anlayama- mıştı. Zira, vaka kahramanları bu lisanı, (o cidden mükemmel biliyorlardı. — Ben fransızcayı nasıl konu- şuyorum? - diye sordu. — Mükemmel mükemmel! Fran- sız gibi... — Tabii madam, tabii... Ro- mada fransızcayı iyi bilmek lâ- zım... Burada en fazla taammüm etmiş olan sizin lisanınızdır. Fran- sa, İtalyanın büyük hemşiresidir. Daha büyük, daha güzel, daha zengin bir hemşire... Hasan: — Biz fransız değiliz! Dediği vakıt, lokantacı şaşırdı: — Belçikalı mı? İsviçreli mi? — Hayır, Türk'üzl.. Dedikleri vakıt lokantacı daha fazla şaşırdı. — Ben Türk'leri zenci sanıyor- dum! dedi. Leylâ hanımefendi karnını iyice doyurduktan sonra, istikbâl hak- kında projeler kurmağa başladı. — Hasanl... Yarın ne yapacağız?. Neresini gezeceğiz?... Durun, du- run, bir fikrim var: Beni Vil/la- borghese (hayvanat ( bahçesine götürün. (1) İtalyan'ların (o kendilerine (Ohas makarnesi, müdürlüğünden: 20 Temmuz 1932 Ana - Kız Rakabeti Naklli: (Vâ - Na) — Pek âlâ... Yaya gideriz. Bizim Palace'nin! hemen üç adım ötesinden, — Alâ... Sabah gezintisi yapa- rız.. Erkenden horoz gibi kalkarız. Bu akşam, tavuk gibi erkenden yatacağım. Romanın gündüzleri ne derece harikulâdeyse, gecele- ride o kadar manasızdır. Meliha bana kalırsa sen de bu gece er- ken yat.. Yarın bizimle beraber hayvanat o bahçesinde gezmeğe gelir misin? Meliha, tereddütten sonra. — Ben sizi bilirim, anne! - de- di. - sabahleyin erken kalkacağınızı söylersiniz, gene kalkmazsınız. Sizinle birlikte gezmek istedim amma, bilmem ki, ondan evvel hazırlanacak mısınız ? — Ondan evvel mi?.. Devenin başı, erkenden dedimse o kadar erken sokaklarda ne işim var? Hem mademki hayvanat bahçesi iki adım ötemizdeymiş... — Peki ama, anneciğim gün- düzün en güzel saatleri ondan evveldir... Hayır, hayır yarın sabah beni hesaba katmaksızın gezme- nizi tanzim edin! Ben belki siz- den daha evvel kalkarım. Sekizde, Sekiz buçukta Palatin'e giderim. Şayet ona doğru oradan dönerim de buluşursak, âlâ, hayvanat bah- çesine birlikte gideriz ! Leyla hanım; — Ammada delisin, ha... - diye yüz ekşitti. Sabahleyin ya- takta tenbel tenbel uyuyacak yerde sokaklara cıkıp toz yutmak! olur delilik değil, Hem de Palatin dediğin de neymiş?... Oraya niçin gideceksin?.. .Efsanelere ait bir avuç taş görmek için mi?... Tarih öğrenmek iyi şey ... Fakat tarih öğreteceksen kitap okur... hem de o taşlar, güzel bir şeyler olsa bari... Çirkin çirkin şeyler.. Niçin sürtüyor, vaktını kaybediyorsun: Tabiatın anlaşılmıyor, Meliha.. Bazen tarih * seviyor, bazan sevmiyorsun, Meselâ bugün bizimle beraber Vafican'a (Vatikan'a) gelmedin. Tarih sevi- yorsan niçin gelmedin?.. Yarın bizi birakıp Palatin'e gidiyorsun. Yoksa bizden mi kaçıyorsun?.. (Arkası var) Konya vilâyeti muhasebei hususiye Konyanın dere köyünde ve Delikli taş mevkiinde bulunan 'Maarif değirmeni namile maruf un fabrikasının mülkiyeti satılmak üzere kapalı zarf usulile müzayedeye vazolunmuş ve yevmi ihale olan 22/6/1932 tarihinde talip zuhur etmemesi dolayısile müzayede şart- namesinde yapılan tadilât üzerine bedeli üç senede ve üç taksitte ödenmek üzere müzayede müddeti 31/7/932 tarihine kadar temdit edilmiştir. Talip olanların ve daha fazla tafsilât almak isteyenlerin encümeni vilâyete müracaalları, MARSILYA 8 inci Beynelmilel Sergisi Akdeniz sevahili ve müstemlekâtı pazarı 17 Eylül ilâ 2 'Teşrinievvel 932 BEYKOZ FABRİKASI Muhterem halkımızın yerli fabrikalar mamulâtına gösterdiği teveccüh ve rağbet dolayısile imalâtını tevsi ve fiatlarını nefasetlerile kıyas kabul etmez derecede tenzil ettiğini teşekkürlerini arz ile ilân eder, Satış mağazaları: İstanbul, Bahçekapı'da Yerli Mallar Pazarı Ankara, Yeğenbey caddesi Yerli Mallar Pazarı Samsun'da yakında açılacak Yerli Mallar Pazarı Kuruştan Erkek iskarpinleri 470 başlar 250 başlar 2715 » »> potinleri 490 > > potinleri Kadın iskarpinleri | 575 > Çocuk sandal, sandaletleri 150 o» Lüks seyahat ve el çantaları ile mekteplilere mahsus çantalarda 0/o 20 tenzil derecesinde İlk mektep tahsilini bitirmiş olan çocuklar için Kadıköy,ünde “SATN'T - JOSEPH, lisesinde İhzari sınıflar Eylül 1932 tarihinden itibaren açılacaktır. Temmuz 15 ten itibaren de pazar ve pazartesinden başka her gün saat 9 - 17 ye kadar kayıt muamelesi icra edilecektir. Kuruştan Çocuk iskarpinleri