Tamirat meselesi Amerika son Haftalık siyasi icmal nasıl halledildi? sozu ne zaman söyliyecektir? Bütün cihanın başına bir kâ- bus gibi çökmüş olan tamirat meselesi nihayet Lozan konferan- sında halledildi. Ingiltere başve- kili M. Makdonald'ın mesaisi ile elde edilen bu neticeden herkes memnundur. Konferansın iptida- sında Fransa çok müşkül bir va- ziyete düşmüştür. Çünkü Almanya bundan sonra tamirat diye hiç bir şey veremi- yeceğini ilân etmişti. İngiltere ile Italya da tamirâtin üzerinden sünger geçilmesinde ısrar ediyor- lardı. Fransa ise buhran zaman- larına mahsus bir müddet tedi- yatın tecil edilmesini ve sonradân Almanyanın Young plânındaki taahhüdatını tesviye ve ifaya devam eylemesini istiyordu. Fransanın bu talebini büyük devletlerden hiç biri -iltizam et- mediğinden Fransa yalniz kalmış- tır. Fransanın talebinde ısrar eylmesinde kendisi için hiç bir fayda memul olmadığından niha- yet talebini asgari hadde indirmiş ve Almanyanın iktisadi ahvalini -aslah için tahsis" olunacak paraya mahsuben Almanyanın toptan bir meblâğ taahhüt eylemesini iste- miştir. Almanya bu parayi üç senelik moratoryumdan sonra ik- . tisadi ve mali vaziyeti müsait ol- duğu takdirde verecektir. Ingiltere ile Italya konferansın akim kalarak bütün dünyanın bir felâkete sürüklenmemesi için bu esası kabul etmişlerdir. Bundan sonra bararetli bir pazarlık yapıl- mıştır. Fransa yedi milyardan tuttu- rarak dört milyara inmiştir. Almanya da iki milyar altın mark- tan başlıyarak iki buçuk milyara kadar çıkmıştır. Bu esnada iki taraf ağır şartlar dermeyan etmiştir. Fransa Alman- yanın vereceği paranın harp borç- larına karşı Amerikaya verilece- oğini itilâfnameye kaydettirmek istemiştir. Almanya ise harp borç- ları ile tamirat esasında hiç bir zaman alâka olduğunu tanımak istemediğinden bu defa da böyle bir şeye yanaşmamiştır. Itilâfın esasları Diğer taraftan Almanya teslihat cihetinden diğer,büyük devletlerle müsavi olmak gibi siyasi şartlar dermeyan etmiştir. Fakat bu şart- ların yeri Lozanda olmayıp Ce- nevredeki terki teslihat konferan- sında olduğundan nihayet Almanya siyasi şartlarında Lozan konferan- sında ısrar etmekten vaz geç- miştir. Bu suretle ortada Almanyanın toptan vereceği meblâğın tayini meselesi kalmıştır. Nihayet bunun üç milyar altın mark olması hak- kında itilâf hasıl olmuştur, Almanya üç milyar marklık hazine bonosunu beynelmilel tediyat (o bankasına verecektir. Üç sene sonra bu bonoların yüzde 5 faizi ve yüzde bir sermayeyi ithar hissesi ola- caktır. Almanyanın mali vaziyetinin ve piyasanın müsaadesine göre bun- lar borsalara çıkarılacaktır. Ihraç fiati yüzde doksandan aşağı olma- yacaktır. 12 sene zarfında piya- saya çıkarılamıyan bonolar iptal edilecektir. Almanya bu üç milyar marktan başka bu temmuzun birinde ur* en hioover rm zi ile tecil olunan bir milyon yedi yüz milyon markı onsenede öde- yecektir. Young ve Daves plân- larile alınan istikrazları da Al manya ödemeğe devam edecektir. Harbi umumide Belçikada ka- lan mark evrakı naktiyesine ait tazminat ile Amerikanın işgal ordusu masarifini de Almanya öde- meğe devam edecektir. Bu paraları ödemeğe herhalde Almanyanın vaziyeti müsait bulunduğuna hiç bir taraftan itiraz vaki olmamıştır. Harp borçları Tamirat meselesi hakkında ha- sıl olan itilâf her tarafı memnun etmiş olmakla beraber kat'i ma- hiyeti haiz olmayıp harp borçları meselesinin muvafık bir şekilde halledilmesine bağlıdır. Bunu için Lozan itilâfnamesinin ait bulun- duğu parlâmentolarca tasdiki harp borçlarının halline kadar tehir edilecektir. Avrupadaki galip devletlerin Young plânile her sene alacakları tamirat bedeli 10,000,000 altın ingiliz lirası tutuyor. Buna muka- bil kendilerinin Amerikaya her sene vermekte oldukları harp borçları taksiti o 60,000,000 altın sterlin tutuyor. Amerika bu harp borçlarından vazgeçmediği, yahut ehemmiyetli surette tenkisine razi olmadığı takdirde Young plânına avdet zaruri olacaktır. Lâkin buna avdet etmekten maddi bir fayda hasıl olmayacaktır. Çünkü Almanya bu plâna göre bir şey- veremiye- cektir. Şimdiye kadar Amerika harp borçlarının ilga yahut tenzil edil- mesine razı olacağını anlatacak bir şartta bulunmamıştır. Yalnız sabık Fransız başvekili M. Lavalın OVaşingtonu ziyareti esnasında her şeyden evvel Av- rupa devletlerinin tamirat ve harp borçları hakkında kendi arasında uyuşmaları lâzim geldiği ve ondan sonra Amerikanın meseleyi düşü- nebileceği Amerika reisicumhuru tarafından anlatılmıştır. Avrupalı devletler şimdi kendi aralarında uyuşmuş bulunuyorlar. Sözün sırası Amerikadadır. Şu kadar vâr ki Amerika) bugün kat'i söz söyleyecek vaziyette değildir. Çünkü kuvvei icraiyenin reisi bulunan reisicumhurun müddeti bitmek üzeredir. Intihap teşrini- sanide yapılacağından Amerika ancak o zaman kat'i kararını verebilecektir. Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık Karilerimizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 160 kuruştan ibaret olan abone Çi ücretini müddetlerinin hilamından evvel ve vakti zamanında idaremize göndermek, Aksi takdirde gazete irsalâında oteahhur vukubular ki bunu muh kari'lerimizin de arzu, etmiye rinden eminiz. Akşam - 16 Temmuz 1932 Otomobil akını ui z 6 Temmuz 1932 Ana - Kız Rakabeti Şikago, Nev York derecesini buldu Amerikanın en büyük şehri Nev Yorktur. Fakat son zaman- larda Şikago da Nev Yorka yak- laşmıştır. Bu sebeple iki şehir arasında büyük bir rekabet var- dir. Şikago yakında, nüfus itiba- rile, Nev Yorku geçeceğini iddia ediyor. Nev York ta bugünkü mevkiini kaybetmemek için çalı- şıyor. Nev - York yakın zamanlara kadar bir çok hususta Şikagoya faikti. En yüksek binalar, en uzun çaddeler hep bu şehirde idi. Şikago çok çalışarak bu hususta Nev York (o derecsine çıktı. Yalnız bir hususta geri kalmıştı: Otomobil bolluğu... Nev Yorkta otomobiller sokaklarda sel gibi akar. Halbuki Şikago bu hususta epiçe geri idi. Son istatistiklere göre Şikago bu hususta da Nev Yorka yaklaşraış- tir. Şimdi Şikago sokaklarında da sel gibi otomobil akıyor. 30 varis Hindistanda ölen zengin ermeninin varisleri Amirhanyan efendi isminde bir ermeninin Hindistanda vefat ettiği ve tür ki ye deki akrabalarına büyük bir miras bıraktığı yazıl- mıştı. Amir- hanyan efen- dinin serveti- Varislerden nin bulunduğu Oo Bezaz Amir- banka müdür- hanyan Ef. lüğü Istanbul ermeni patrikhanesine müracaat ederek varislerin tesbit olunmasını bildirmiştir. Patrikhane idaresi bu varisleri birer birer tesbit etmiştir. Fakat bu esnada Mısırda çıkan “Bours Egyptien,, ismindeki ga- zete Amirhanyan efendinin yegâne varisinin madam Canikyan ismin- de birisi olduğunu ve bu kadının mirası' almak üzere Hindistana gittiğini yazmıştır. Halbuki (Amirhanyan efendinin Türkiyede 30 varisi vardır. Bu varisler Mısırda çıkan gazetenin neşriyatına hayret (etmişlerdir. Varisler hariciye vekâletine mü- racaat ederek haklarının himaye- sini istemişlerdir. Kreuger meselesi Stokholm, 14 (A.A.) — Zabıta, Kreuger meselesi hakkında yapı- lan tetkikat neticesine müteallik olarak mahkemeye yeni bir rapor vermiştir. Bu defa raporda mevzuu bahs- olan şirket, 1923 de Lichtenstein'- da hakiki gayesi Kreuger şirke- tinin defterlerine muhayyel mal ithal etmesini temin etmek üzere teşekkül etmiş olan Continantal Investment Company'dir. 1923 nihayetinde bu şirketin, Kreuger şirketinden 66 milyon İsviçre frangı matlubu vardı. Hal- buki Kreuger Tell şirketinin def- terlerindeki rakamlar, büsbütün başka idi. Fransada siyasi af Paris 14 (A.A.) M. Herriot, na- zırlar meclisinde harici zaziyeti izah etmiştir. Başvekil, adliye nazırının mec- lise siyasi af ve promethee tah- telbabri felâketinin kurbanlarının ailelerine yapılacak yardıma ait projelerin adliye nazırı tarafından meclise tevdi edileceğini arka- ına tebliğ eylemiştir. Nakili: — Buradan gidelim.. - Dedi.- çıkalım.. Haydi, siz de benimle birlikte | yürüyünüz.. Demin, arkadaşınızla ( konuştuklarınıza , yanınızdaki masadan kulak misa- firi oldum... Her halde, piyanistin bu potu kırmasına siz sözlerinizle sebebiyet verdiniz... (Düşünerek bir müddet sonra ilâve etti:) Fakat o sözleri söylemenizin saiki neydi?. Bildikleriniz nedir?.. Bana anlatın. Rica ederim... Tokatlıyandan çıkmış, Taksim istikametine doğru yürüyorlardı. Pertev : — Söyleyin bildiklerinizi! - diye ısrar etti. : e) “Birinci kısım Sekiz gündenberi Romadalar... Meliha, bilek saatine baktı: Beş... “ — Epice zaman lâzım !,, diye döşündü. Parktaki kanapede, elinde bir kitap, epice zamandır oturuyordu. Arada sırada, gözlerini kaldırı- yor, ileride, beyaz önlüklü dadı- larının refakatinde kumla oynıyan çocuklara bakıyordu. Tanımadığı cins ağaçların sarı çiçeklerinden ne güzel, bayğın bir koku yayılıyordu. Yarım saat kadar bu vaziyette kaldı. Nihayet içinde bir ezginlik hissetti. Karşı tarafta bir pastahane vardı. Oraya giderek bir sütlü çay içti. Dü- şünceli, mağmum, bilhassa yal- nızdı. Yarım saati te böylelikle geçerdi. Gene bilek saatine baktı: « — Eh, artık yavaş yavaş dö- neyim!,, diye düşündü. Aheste aheste yürüdü. Yürü- mesi bir saat kadar sürdü. Akşam oluyordu. Güneş, Janicule'nin arkasında goruba hazırlanıyordu. Alessan- dria caddesinin vitrinlerinde lam- balar yanmağa başlamıştı. Büyük evlerin de lambaları, camlarını içeriden ışıldatmıştı. Meliha, acele etmiyordu, Roma'- nın akşamı pek hoştur. Esasen, otelde de ne yapacaktı ki?.. Venedik sarayının önünden aheste adımlarla yürüdü. Corso'ya vardı. Sonra, dar sokaklara sapmağı tercih etti. Trevi çeşmesini döndü. Efsaneye nazaren bu çeşmenin suyunu içenin talii açılırmış... Me- liha bu efsaneyi biliyordu amma, sudan içmedi. Insanı oyalıyan zikzaklarla devam eden yolu takip €derek Barberini meydanına vardı. Buraya varıncıya kadar bir kaç kerre durmuş, şu veya bu mâan- zara karşısında oyalanmıştı. oturmak (VA - Noj tanesini durdurup binmeği düşün- dü. Ziza, artık epice yorulduğunu hissediyordu. Fakat, oturduklari otele de yaklaşmıştı. Yürümekte devam ederek: “ — Adam sen de... - diye düşündü. - Akşam yemeğinden evvel dinlenmek için nasıl olsa vakit var annemle kocam, nasıl olsa (— Vatikan'ı) Vatican'ı gezip geri dönememişlerdir. Kayın valde ile damat, o gün birlikte çıkmışlardı. Leylâ hanım- efendi, Saint-Pierre'ye ( gitmeği istemişti; damadına da, kendisine refakat etmesini söylemişti. Melihaya gelince, Roma'nın ötesinde berisinde yalnız dolaş- mağı tercih etmişti. Bal ayı seyahatini bu minval üzere yapıyorlardı. Roma'ya, Viyana üzerinden bir dirsek çevirerek trenle gelmişlerdi. Büdapeşte'de bir gün, keza Viya- na'da bir gün kalmışlardı. Şimdi, bir haftayı mütecaviz bir zaman- danberi Roma'da bulunuyorlardı. Leylâ hanımefendi öyle yorulmaz bir seyyah kesilmişti ki, hattâ, kendisile birlikte gezerse kızının hasta olacağından korkuyordu. Onu uzaklara götürmüyordu. İşte, genç kadın, böyle yapayalnız kalıyordu. Barberini meydanını geçtikten sonra, Meliha geniş Veneto cad: desini geçmeğe başladı. Işte Ley- lâ hanımefendi ile kızının ve damadının oturdukları (Palace Albergo isimli otel buradadır. Artık adamakıllı gece olmuştu. Elektrik ampülleri, ağaçların yap- raklarına sun'i ve bol bir ayışığı seriyordu. Sağ tarafta, kesif karanlığın içinde Carpucin'lerin manastırı heyulâ gibi duruyor. Genç kadın, bu manzaraları da seyrederek, aheste aheste, otelin kapısına vardı. Iki groom (1) ona doğru seğirtti. Iriyarı çatat sakal kapıcı şapka- sının kenarını tutarak oMelihayı hürmetle selâmladı. — Hanımefendi ile beyefendi henüz avdet etmediler efendim. Meliha, âdeta mihaniki surette kapıcının cümlesini tekrarladı; s. Hanımefendi beye fendil.. Sonra, cevap vermeden yürüdü. Asansöre bindi. Yukarı çıktı. ile Soyundu. Yüzünü gözünü yıkadı. Akşam yemeğine hazırlanacaktı. Saçlarını yaptı. Barberini meydanında, arabalar, (Arksı var) müşteri araya araya ağır ağırdo- | fı) Otellerdeki küçük hizmetkâr laşıyorlardı. Meliha, bunlardan bir | çocuklar. nn Son zamanlarda Urfa hapishanesinde fazla mahpus toplandığından bunlardan bir kısmının başka yerlere nakledilmeleri düşünülmekte- dir. Bundan başka hapishanede tamirat da yapılacaktır. Resmimiz