— — a Şark vilâyetlerinde bir darülfünun açılması tet- kik ediliyor. AKŞAM 40 bulgar mebusu ya- kında Istanbulu ziyaret edecektir. — Sene 14 — No: 4943 — Fiafı her yerde: 5 kuruş CUMA — 15 Temmuz 1932 Telefonlar: Tahrir 21686 — Idare 21434 — Klişe 20113 Lozan itilâfı nasıl imza edildi ? Bu tarihi celsede bulunan muhabirimiz müşahede ve ihtisaslarını bildiriyor “Herkes memnun, yalnız boş yere Almanyadan para alan küçü (Hususi muhabirimizin mektubu | Lozan 9 temmuz — Yeni müs- takil Türkiye devletini Avrupaya kabul ettiren sulhun imza edildiği şehirde, Osmanlı imparatorluğu- nun Trabulusgarbi Italyaya bahş- ettiği Uşi muahedesinin imza olunduğu Borivaj otelinde, bu sabah saat onda bir itilâfnameye daha imzalar atıldı: Almanya ile sabık alacaklıları arasında, harp tamirat ve tazminatına hâtime çeken muahede... Bu suretle, Lozan şehri bir defa daha tarihe geçti... Darısı, komşu Cenevrenin başına! Yağmura rağmen, meraklı halk, erkenden Uşi rıhtımını, otelin park kapılarına Okadar doldurmuştu. Otel sıkı bir inzibat altında. Içeri girmek çok müşkül., Ancak, vesika gösteren resmi zevat ve gazeteciler girebiliyor. Lozanın . bütün kiliselerinden gelen müthiş çan uğultusu, bir bayram gününü ilân ediyor.. Filhakika, Avrupayı, iktisadi buh- randan kurtaracak çarelerden biri, ve en mühimmi addedilen tamirat konferansı son resmi celsesini aktediyor, itilâfname bu sabah imza edilecek.. Otelin holu, murahhaslar, ve k devletlerin suratı asıktı... b La Lozanda Türkiye sulhunun Imza edildiği ve ahiren tamirat konferansanın toplandığı Chateau oteli bilhassa, rakkam (dökmekten, cemi ve tarh ameliyesi yapmaktan gözleri kararmış yüzlerce müte- hassıs, onlardan fazla gazeteci, Lozan şehri ve (belediye erkânı ile dolmuş.. Büyük bir o palasın salonunda yapılan bu imza merasiminde One ihtişam, ne heyecan var... Bir gürültüdür diyor. Kalabalık arasından, karşıda, politika sahnesinin bugünkü büyük yıldızlarını seyretmek kabil: rokoko Işte İngiltere Obaşvekili OM. Maçdonald... Hasta döşeğinden kalkmış, zayıf ve dermansız; gözlerinde (siyah (o gözlük, iri iskeletiyle, herkesin tepesinden konuşuyor. Fransız başvekili M. Herriot... Galip mi, :yoksa mağlüp mu geldiği belli olmayan, ağır siklet şampiyonu bir pehlivan gibi, iri cüssesile dolaşıyor. Haftalardan beri, müstesna mukavemet kudretine malik insanların bile güç taham- mül edeceği kafa ve beden (Devamı 2 nci sahifede) Büyük ikramiye kazanan Halil efendi ne yapacak? Cenaze otomobili şoförlüğünü ye bırakacak, tavuk yetiştirecek Izmir, 12 (Hususi) — Izmirde cenaze otomobili şoförü Halil efendi ; şoförler arasında tanın- mış bir gençtir. Ayni zamanda şehir halkının büyük bir kısmı da onu tanır, Daha evvel hususi otomobil- lerde çalışırken bilâhara cenaze arabasına geçmişti. Genaze ara- basına geçmişti. Galiba bu vazife uğur getirmiş olacak ki; 200 bin liralık tayyare piyangosu ikra- miyesi ona düştü... Dün bir zat; şaka olarak şöyle diyordu: — Ölülerin duasını almış galiba. Halil efendi, onda bir bilet sahibidir. Yani 20 bin lira alacaktır. 20 bin lira deyip geçmiyelim; Böyle zamanlarda her halde azametli bir rakkam olsa gerek.. Meteliğe Okurşun değil gülle bile atıldığı bu buhran günlerinde böyle, bir kalemde; hoooop diye- rek insanın eline 20 bin adedi sahih varakai naktiye düşerse herhald e gözlerin bakışı değişir. Maamafih Halil efendi; hiç de mü- teheyyiç değil.. Soğuk kanlılığını tamamen muhafaza ediyor. Dün, berberde traş olurken kendisini gördüm. Galiba bir cenazenin nakline gidecekmiş. Kendisile ayak üstünde birkaç Şotör Halil efendi kelime görüştüm.. Tebrikime te- şekkür ettikten sonra dedi ki: — Tavukçuluk yapacağım, sığır hayvanatı ile uğraşacağım. Şoför- lüğü az zaman sonra terke karar verdim... Ne yalan söyliyeyim: Tavukçu- luktan, sığır hayvanatından bahse- dince, çehresine dikkatle baktım: Şüphelenmiştim doğrusu... Yani bu sözler münasebetsiz bir buluş gibi geliyordu.. ( Devamı ikinci sahifede ) Şarkta yeni bir darülfünun yapılacak Memleketimizde şimdiye ka- dar yalnız Istanbulda darül- Jünun vardı. Bir kaç seneden beri Ankarada açılan fakül- teler ve âli mekteplerle hü- kümet merkezinde 'de bir darülfünunun temeli atıldı. Fakat - bunların ihtiyaca kâfi gelmediği anlaşılmıştır. Hükümet Omemleketin her noktasında âli tahsil görmüş hâkimler ve memurlar kul- lanmak emelindedir. Bilhassa, asırlardan beri çok ihmal edilmiş olan Şark vilâyetle- W rinde yapılmakta olan teşki- lât ve ıslahat arasında buna çok lüzum hissedilmektedir. Hükümet bu ciheti nazarı ( dikkate alarak Şarkta bir | darülfünun o teşkiline karar vermiştir. Darülfünunun şim- dilik bir kaç fakültesi tesis X edilecektir. Darülfünun mer- 9) kezinin neresi olacağı malüm değildir. Maamafih Diyar- bekir veya Elâzizde İ) kuvvetle muhtemeldir. tesisi (| Ana - Kız rakabeti Bu yeni tefrikamızı 8 inci bugünden itibaren sahifede takip ediniz. Türkiye - Iran Şah Rıza Pehlevi Hz. yakında gelecekler ) Rıza han parlak su- 5 rette karşılanacak Türkiye ile Iran arasında esa- sen mevcut olan dostane müna- sebat son itilâflardan sonra bir kat “daha kuvvetlenmiştir. Bu dostluğun bir tezahürü olmak üzere İran şahı Rıza Han Pehlevi hazretlerinin yakında memleketi- mizi teşrif edecekleri memnü- niyetle haber alınmıştır. Rıza Pehlevi hazretlerinin ne zaman gelecekleri kat'i surette malüm olmamakla beraber ziya- retin bir kaç ay içinde vuku bulacağı tahmin ediliyor. Şah hazretleri büyük merasimle ve tezahüratla istikbal edileceklerdir. Kabahat PE künde? İstanbul ile Cenevre neden konuşamıyor? İsviçre telefon idaresi bizi kabahatli buluyor, bizim idare ise.. Tahtakaledeki teleton şirketi merkez birası Cenevreden haber veriliyor: Bu- günlerde, İsviçre ile Mısır, Isviçre ile Cenubi Amerika arasında telefon muhabereleri açılıyormuş... Cenevrede, Amerika murabhası M. Gibssn, her gün hükümeti ile telefonla konuşuyor. Cenevreden, Parise, Berline, Romaya, Belgrada, (o Sofyaya... dünyanın her tarafına telefon etme ü Yalnız Cenevreden Türkiyeye telefon etmek imkânsız, yahut çok müşkül... Bir aralık tecrübeler yapıldı. Olmadı. Isviçre telefon idaresi, artık, Istanbulu isteyenlere mükâ- leme vermiyor. Yalnız oradaki heyeti omurahhasamıza mahsus olarak muayyen bir saatten sonra mükâlemeyi açıyorlar. Sokakta canlar yakan...