— Bon Pour L'orient — Bu hafta şehrimize gelecek Racing bu şekilde ihraç edilmiş bir takıma benzemiyor Harpten evvel Londrada bulun- duğum sıralarda namı dünyaya yayılmış bir kumaş fabrikasını gezmiştim. Binlerce parça birer kostümlük erkek elbiselikleri dağlar gibi yükseliyordu. Fabrikanın oldukça karanlık, göze ilişmiyen bir köşesinde de kumaşlar yığılmıştı. Diğerlerine nazaran daha dikkatsiz bakılan o kumaş tınarının üstünde büyükçe bir “etiket, vardı. Yanımdaki Ingilizce bilen arkadaşıma sordum: Bu kumaşlar niçin etiketli? Ne yazıyor bu etikette?.. Dostum cevap verdi: Fransızca tabirile “Bon Pour I'o- rient,, yani şark için iyidir; yazıyor. Vaktile Avrupa fabrikatörlerine hakim olan o yanlış ;kanaat, şark piyasalarının rakipler arasında paylaşılmış olmasından doğmuştu. O zamanlar her tarafa mal ihraç eden bazı müesseseseler, şarka gönderecekleri emteanın Avrupa ve Amerikaya gönder- dikleri kadar nefis olmamasında bir beis görmüyorlardı. Bugün ticaret müesseselerinden kalkmış olan bu zihniyet, Avrupa spor müesseselerine intikal etmek üzeredir. Tarafımızdan davet edilen bazı takımlar aynı namla geldikleri halde, Avrupada oldukları kuv- vette çıkmıyorlar. Bu da; “adam şark değil mi, nasıl olsa geçer., Gibi (oObir okanaatin (o ecnebi spor mubhitlerinde yerleşmek üzere bulunduğuna delâlet ediyor. Buna karşı koyabilmek üzere kuvvetli bir çaremiz de yok gibidir. Davet ettiğimiz bir takımın en kuwvetli şeklile gelip gelmediğinin tarafımızdan tayini güçtür. Meselâ buradan (Avrupa * seyyahtine çıkan bir takımımızın, seyahata başlarken bulunduğu vaziyeti an- cak biz biliriz. Kuvvetli veya hafif gitmek hususunda da reyi- mizde tamamen hür ve hâkim bulunuruz. Bu itibarla çağırdığımız ecnebi takımların kadrolarını kontrol hak- kımız, nihayet mukaveleye bir “tam takımla,, şartını yazmaktan ibaret kalır. Vaktile ecnebi ticaret evlerinde olduğu gibi, son zamanlarda ecnebi spor takımlarına hakim olmağa başlayan bu “Bon pour Vorient,, zihniyetine iki türlü mani olabiliriz. Oda, evvelâ kuvvetli olmak, ve ondan sonrada burada yapılan maçların neticelerini bey- nelmilel spor piyasasında kıymet- lendirmekle... Şu yukarıdanberi (anlattığımız şeylerle, bu cuma şehrimizde oynıyacak Fransızların (Racing takımına gelmek istedik. Fransanın en eski klüplerindan biri olan (Racing club) hakkında edindiğimiz malümata göre, bu takım “Bon Pour Iorient,, etiketi ile iharaç edilmiş bir takım değildir. Fransız takımı şöbretine, zen- giliğine lâyık bir şekilde seyahat ediyor. Netekim yatakli vagon kumpanyasına (o çekilen telg- rafla; birinci sınıf bir otelin ha- zırlanması ve türk hudutlarından itibaren takıma tecümanlık ede- cek birinin gönderilmesi, Istanbula bildirilmiştir. o Şümendiferde de birinci mevkile ( geliyorlarmış... Bu hâl fransız takımının maddi menfaattan ziyade, manevi şe- ref için, tam amatörce bir seya- hat yapmakta olduğuna delâlet er. Racing tam “Ful, kadrosile geldiği için cuma günü karşımıza en kuvvetli şeklile çıkan bir fransız takımiyle çarpışacağızZ. Racing'in “Ful,, kadrosunda altı tane beynelmilel oyuncu, bir tane ingiliz oyuncu, bir Mısırlı, birde bizim İzmirli Vahap vardır. Geri kalan üç oyuncu da mütead- dit kereler Fransız muhtelitlerine seçilmiş futbolculardır. Bilhassa kalecileri Tassin, muhavinlerinden Scharwath ve muhacimlerinden Delfour Fransız milli takımının bel kemiğini teşkil ederler. Gelecek (o oyuncuların hemen hepsi okumuş , yazmiş, görmüş geçirmiş efendiden (gençlerdir. öyle bazı merkezi Avrupa takım- larında olduğu gibi, hayat seviyesi düşük, yalnız topa iyi vurduğu için bir takıma alınmış futbolcular değildir. Gelen fransızlar mektep medrese görmüş, zekaları da ayakları kadar, belki daha iyi işleyen sporculardır. Bu itibarla o fütbolcularımızın temas edecekleri fransız rakipler tiplerdir. Biz fransızlarla oynaya- cağımız maçlardan ziyade, içtimai seviyesi yukselmiş bir klübun seyahattaki vaziyetini yakından göreceğimiz için menunuz. Eşref Şefik Losi Ancelos olimpiyadında 109 benziyor. Geçende almanın kırdığı rekoru bir zenci bir de beyaz Amerikalı tekrar kırdı. Uzunköprü - Edirne spor 2 - 2 berabere kaldı Uzunköprüye giden “ Edirne spor takımı,, Üzunköprünün Ergene sporu ile yaptığı bir maçta 2-2 berabere kalmıştır. Maç iki bin kişilik bir seyirci kalabalığı önünde yapılmış ve çok çetin olmuştur. amatör tabirinin çizdiği “centilmen,, Selânik muhteliti Halkevindeki içtimalar devam ediyor Selânik muhteliti ile Fenerbahçe arasında yapılacak maç hazırlık- larına devam edilmektedir. Dün Halkevinde Halkevi İçti- mai Yardım şubesi azası ve Hal- kevi Reisi Hilâliahmer Reisi ve Olimpiyat gazetesi mümessilleri yaptıkları 'içtimada maçın ihzarı için icap eden mesail müzakere edilmiş ve itlihazı mukarrarat olunmuştur. Yapılacak maç temamen halk evi içtima: yardım şubesinin hi- maye ve mürakabesi altında cereyan edecektir. Maçın fevkalâde ihzarı için tertibat alınmıştır. Halkevinde hayır cemiyetleri mümessillerinin de iştirakile tekrar bir içtima yapılacak ve hasılatın tezyidi, şekli cibayeti, sureti tevzi müzakere olunacaktır. Maçın teknik kısımlarının ih- zarını Olimpiyat gazetesi deruhte etmiştir. Federasyonlar âzaları intihap edildi Ankara, 25 — Idman cemiyet- leri altıncı umumi kongresi bugün- kü içtimaıda reis ve âzalıklara atideki :zevatı intihap etmiştir: Umumi merkez Birinci reis Erzurum mubusu Aziz bey, ikinci reis Beyazıt mebusu Halit bey, âza Hadi bey, Saffet bey, Şükrü bey, Mehmet B. Futbol federasyonu Reis Hamdi Emin bey, Sait Salâhaddin bey. Atletizm federasyonu Reis Burhaneddin bey, Adil Giray bey, Unvan bey. Denizcilik federasyonu Reis Mehmet Ali bey, Riza bey, Cavit bey. Güreş federasyonu Reis Ahmet Fetgeri bey, Sa- dullah bey; Seyfi bey. Eskrim tederasyOnu Reis Fuat bey, Rıdvan bey, Kâzım bey. Esas müfettişler Rasim bey, Vasfi bey. Balkan kupası Yunanlılar da tek seçici usulünü kabul ettiler Pazar günü Belgradda, Balkan kupası maçları başladı. Bu maç- lara (Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Yogoslavya milli takım- ları iştirak ediyordu. Türkiye milli takımının Balkan kupası maçlarına iştiraki evvelce kararlaştırıldığı halde, şon zaman- larda (o futbolümüzde (o görülen tedenni üzerine, bu maçlara işti- raktan pek haklı olarak feragat ettik. Son gelen Yunan gazetelerinde okunduğuna göre, Yunan fede- rasyonu, Belgrat maçlarına iştirak edecek Yunan milli takımını tes- bit etmiş ve geçen gün Pire muh- telitile karşılaştırmıştır. Yapılan maç neticesinde, yunan metro koşusu pek dehşetli olacağa milli takımı 4 - 2 galip gelmiştir. Yunan milli takımı, Selânik muh- telitile (Obir Omaç yaptıktıktan sonra Belgrada gidecektir. Yunanistan, balkan kupası maç- larına, Yunanistan şampiyonu tak- viyeli Aris takımile iştirak ede- çektir. Yunan milli takımının teşkiline tek seçici sıfatile memur edilen M. Panuryos Aris takımının bütün Yunan takımlarından daha kuv- vetli ve daba ziyade entremanlı olduğunu nazarı dikkate alarak diğer yunan klüplerinden alınacak bir kaç oyuncu ile takviye ettik- ten sonra, ona temsili salâhiyet vermeği-kararlaşlırmıştır. — Tefrika No 68 27 Haziran 1932 27 Hazira 1932 BEŞ YÜZ MİLYON İNSANA HÜKMEDEN KADIN Tarihi aşk, ve Nakıli : Prens Touan, bu adamında “başını, professör Janes'inki gibi kafes içinde teşhir ettirmeğe kal- kıştı. Lâkin Yong - Lon ile prens King, böyle bir sai kastin Çine getireceği belâyı daha şimdiden görerek, Touan'ın tasavvuruna mani oldu. Yong - Lou, kendi Mançu as- kerlerinin himayesinde, sefarelhane, mensubinini Tien - Tsin'e götür- mek istedi. Lâkin sefarethaneler bu teklifi kabul edip etmemekte tereddüt (gösterdiler . o Esasen Boxers'lerle müslüman gönüllüleri sefarethaneye mensup insanların kendi mahallerinin surlarının ha- ricine çıkmasına mani oluyorlardı. Asi müslümanların reisi olan Touang - Fon - Sian Yong-Lon'yu öldürsün diye bir askerine para dahi verdi. Lâkin maraşalı asker- ler arasında herkes © derece severdi ki, katil olmak üzere seçilen adam, bizzat mareşala müracaat ederek, sui kaste uğ- ratılmak istediğini ona haber verdi. Ye-Ho, ecnebilerin intikam almağa kalkışacağından pek çeki- niyordu. Endişesini arttıran Al manya imparatoru, ikinci Wil- helm'in hattı hareketi olmuş- tu. Almanya imparatoru, sefi- rinin öldürülmesi oüzerine son derece hiddete gelmiş, ortaya: “Sarı tehlike zuhur ediyorl,, diye bütün Ayrupa efkârı umumiyesini galeyana getirecek bir söz atmıştı. Çin üzerine, adeta bir Avrupa ehli salibi harekete gelmişti. Im- parator Wilhelm, bütün beşeriyeti biçe sayarak âleme meydan oku- yan Çin'in haddini bildirmeğe karar vermişti. Bir akşam, Ye-Ho, öğrendi ki, “cüce,, (o Japon'lar, arkalarında Fransız'lar ve Alman'lar olduğu hâlde, Tatar şehrine hücuma ka- rar vermişler... (İngiliz'ler o ise, diğer cihetten, Çin şehri'ne gir- mek üzere... Tereddüde mahal yoktu. Sade- ce karar, hemde alabildiğine, seri karar, en muvafık tedbirdil a LA macera romanı (va-Nü) Beyazların hiddetinden ancak bu suretle yakayı sıyırmak mümkün olurdu. Ye - Ho'nun firarı Ye-Ho, yarı uyumuş, yarı uyan- mış bir halde kalktı, Alelacele basit bir köylu kadın elbisesi giydi. Beyazlar tarafından takip olunur ve yakalanırsa tanınmamak istiyordu. Sonra, Memnu Beldenin gizli bir kapısından dışarı çıktı. Orada, bir katır arabası ken- disini bekliyordu. Arabaya yaklaştı. Yanında, bir takım harem ağaları ve saray kadınları vardı. Hepsi de şaşkın, perişan bir haldeydiler. Ansızın uyandırılan sabık imperator Kouang-Liu, uyku sersemiydi. O, herkesten daha şaşkındı. Ahvali siyasiden asla malümattar olmadığı için, niçin böyle sabah sabah uyan- dırıldığını o bilmiyordu. Uyandır- ılışının sebebini idama götürül- mek için sanmış, fena halde korukmuştu. Şimdi, göz eciyle, “Mukkaddes Anne,, nin gelmesini bekliyordu. Şark tarafında, geceni esraren- gizliği içinde, topların gümbürde- diği işitiliyordu. Mermiler, sağa sola düşüyordu. Japonlar, nerede ise Tatar şehrine gireceklerdi. Mansur Belde'nin garp tarafında Roxers'lerin bağırışıp baykırıştık- ları duyuluyordu. Bu ses oldukça yakından geliyordu. Asiler, Pei- Tang üzerine son bir hücum yapmak ve talilerini bu suretle tecrübe etmek üzere hazırlanı- yorlar. Pei - Tang isimli yer, eskiden bir kiliseydi. Sonradan kale haline ifrag olunmuştu. Burada, Flavier isminde bir papas, tevabiile bir- likte muhasara olunmuştu. Çin müteassıpları, her ne bahasına olursa olsun, bu kaleyi zaptetmek papasın hesabını görmek azmin- ları öldürmek istiyorlardı. Kilise- nin içinde kırk kadar fransız on kadar Italyan babriyelisi vardı. (Arkası var) Sabık kayser Vilhelm ne âlemde? Sabık kayser zevcesi prenses Hermin ile gezerken Sabık kayser Vilhlem, Hollandada Dorn kâşanesinde, sakin bir hayat sürmekte devam ediyor. Kayser Vilhelm, hergün muayyen saatlerde, zevcesi ve maiyeti erkânı refakatinde, şatosundan çıkarak civar yerlerde cevelânlar yapıyor. , deydi. Kiliseye iltica eden hiristiyan-