22 Haziran 1932 Tefrlka No. 100 So—— 22 Haziran 19392 . | SEBA MELİKESİ BELES Süleyman odadan içeriye girince, zevcesini yerde gördü.. Elini alnına götürdüğü zaman, Prensesin vücudu buz gibi soğumuştu. Sam'ı aramağa gidenler bir kaç Saat sonraavdet ettiler ve hüküm- dara, amelenin işile (© meşgul olduğunu ve bu gece Sam'ın istihkâmlara uğramadığını söyle- diler, Süleyman merakından çıldıra- caktı. Sam nereye gidebilirdi? 0) Firaun'un kızı öldükten sonra. O gün, öğleye kadar odasından çıkmayan prensesi merak eden cariyeler Süleyman'a giderek: — Melike hâlâ uyanmadı... Demişlerdi. Her sabah zevcesini ziyaret eden hükümdar o gün Sur kralına gönderilen cariyelerle meşgul ol- muştu. Cariyenin getirdiği bu haber üzerine, Prensesi hatırladı ve derhal zevcesinin dairesine geçti. Beni Israil hükümdarı, Prensesin odasına girdiği zaman, Rodit'in feryadı hâlâ kulaklarında çınlı- yordu. Süleyman, ne de olsa, Rodit gibi kendisine sadık ve vefakâr cariyesini kolay kolay unutamazdı. Perensesin, odasından içeriye girerken, kendikendine söyleni- yordu: — Rodit'in yerini tutacak bir sadık ve açık göz cariye bulamaz- sam, onu Sur sarayından kaçırt- mak ta güç bir iş değil ya..! Süleyman her sabah Prensesi yatağında bulurdu. Firaunun kızı, yatak odasında kendine mahsus bir havuz yaptırmıştı. Süleyman odadan içeriye gi- rince, Prensesin o yatagını boş buldu.. Bir kaç adım yürüdü.. Etrafına (O bakınırken, O zevcesini yerde gördü. Prensesin havuzda yıkandığına zahip oldu. — Hararetiniz mi var?.. Bu soğuk mermerin üzerine neden uzandınız ? Süleyman sokuldu: — Sizi yatağınıza yatırayım mı? Prenses cevap vermiyordu. Süleyman biraz daha sokuldu. — Bana dargın olduğunuzu tahmin ediyordum ! Hakkınız var! Bu sabah vaktinde gelemedim.. çok mühim bir işim vardı... Beni mazur görürsün, değil mi? Prenses yerde hareketsiz yatı- yordu. Yüzünde ince bir örtü vardı. Süleyman yavaşca yere eğildi.. Zevcesinin yüzündeki örtüyü çekti. — Bana niçin darıldınız? Size vadettiğim - öd ağacından - tahtı yakında yaptırırsam, beni affeder misiniz? (Emin olunuz ki, bu vadimi bir kaç güne kadar ifa edeceğim. Sur kralından alacağım altınların beş talantını buna sarf ederim... Neden hâlâ cevap ver- miyorsunuz? Süleyman, zevcesinin yüzündeki örtüyü çekerken eli Prensesin alnına dökundu... Hükümdar, elini, bir buz parçasına temas etmiş gibi, birden çekti ve örtüyü yere atarak, hayretle zevcesinin yüzüne * baktı, Prensesin gözleri kapalıydı.. Dudakları ve yanakları mosmor olmuş.. Göğsü ve elleri şişmişti. Süleyman birdenbire : — Ölmüş... Diye haykırdı aeriye çekildi. zevcesinin (yanına ve korkarak Yaza: ISKENDER FAHRETTİN Beni Israil hükümdarı zevcesinin vefatından çok müteessir olmuştu. Bu feci hadise, Süleyman'la Firaun'un (o dostluğuna (nihayet vermeğe kâfi gelecekti. Henüz Moaplıların tehdidine mukabele edememişken, şimdi bir de Firaun'la mı arası açılacaktı? süleyman'ın maneviyatını o fena halde sarsmıştı. Cesedi bir daha görmemek için elile gözlerini kapadı. Zevcesinin odasından sendeli- yerek çıktı. Süleyman, sur kralından altın- lar. gelinciye kadar, Firaun'un kızının ölümünü saklamağa lüzum görmüştü. Sur kralı, Firaun'dan çok çe- kindiği için, Firaunun Beni Israil hükümdarile dost kaldığı müu- detçe Süleymana mümaşat etmeğe mecburdu. Sur Kralı Hiram, ölüm hadise- sini işidecek olursa, vereceği paradan sarfınazar edebilirdi. Süleyman bu endişe ile, derhal, Prensesia yatak odasına iki cariye tahsis etmişti. Bu cariyeler, güya, prenses yeniden hastalanmış ta ona bak yorlardı. Prensesin odasına bu iki cari- yeden başkasının girmesi mene- dilmişti. Hükümdar odasına döndü. Zevcesinin kendikendine öldü- günü zannediyordu. Firaun'un kızı zaten çoktan beri hasta değil miydi? Süleyman, ozevcesinin (vefatı üzerine, Firaun'la arası açılmadan evvel, Moaplıları tedip etmeğe karar vermişti. Sur kralından altınlar gelinciye kadar, Firaun'un kızının ölümü gizlenecekti. Süleyman bu müddet zarfında, herşeyden evvel, Moap hâkimine cevap verecek, icap ederse onunla harbedecekti. (Arkası var) Bir adam çeşme başında karısını öldürdü Akhisar, 21 — Akhisarın Ya- yaköy nahiyesinin Bükmüş köyün- den Şerif namındaki şahıs bir se- nedenberi 2 yaşındaki çocuğile kendisinden ayrı yaşayan karısını çeşme başında tabanca ile yarala- mıştır. Zavallı kadın nakledildiği | hastanede vefat etmiştir. Katil koca yakalanmıştır. | haber almış, Birbirini takip eden felâketler | ni - 1 Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık Karileriıizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 ku ücretini ler ı ibaret olan abone n hitamından ında idaremize akdirde gazete evvel ve gönder i irsalâtınd. ıhur ovukubulur ki bunu muhterem kari'lerimizin de arzu etmiyeceklerinden eminiz, i Evleri | adeta bir istihkâm gibidir. So- Akşam Esrar çekenler Ikisi kadın 18 esrarkeş ç e yakalandı Kasabamız henüz küçüktür. a Sa Esrar kahvelerinin önüne geç- mek üzere zabıtanın son defa aldığı ehemmiyetli tertibat neticesi olarak kenar mahlelerde açılan esrarkeş odaları da birer birer meydana çıkarılmaktadır. Evvelki gece polis devriyeleri bu şekilde iki esrarkeş kahvesi daha mey- dana çıkarmıştır. Bunlardan birisi Galatadadır. Zabıta (sabıkalılardan (Musa isminde birinin Galatada bir yerde ( esrarkeşleri (topladığını ve evvelki gece burada araştırma yapmıştır. Bu araştırmada kahvede Hikmet, Musa, Ahmet, Hulüsi ve Leon isimlerinde beş kişi esrar içerler- ken cürmü meşhur halinde yaka- lanmışlardır. Bir torba içinde esrar, nargile, ve esrar kabakları bulunmuştur. Bunlar müsadere edilmiştir. Diğer esrarhane de Şişhanededir. Son günlerde Şişhanede Sırrı isminde birinin gece bir çok adamları topladığı nazarı dikkati celbetmiş, devriyeler burayı taras- sut altına almışlardır. Evvelki gece burada da ani bir oaraştırma yapmışlar, Sırrı, Şekip, Hiko, Todori, Meh- met Şaban, Naim, Ismail, Mehmet, Mustafe, Ismail ve Yunus isim- lerinde 11 erkekle Fara ve Katina isimlerinde oiki kadın kabak ve nargilelerle esrar çekerlerken cürmü meşhut halinde yakalan- mışlardır. Polis merkezleri kendi mınta- kaları dahilinde bu şekilde araş- tırmalara (ehemmiyetle devam etmektedir. Artistleri tehdit Haydutlar hepsinden para istiyorlar Amerika haydutları Lindberğin çocuğundan sonra sinema yıldız- larının çocuklarına musallât ol- muşlardır. Bunlar bir çok artist- lere mektup göndererek on bin, yirmi bin, hattâ elli bin dolar istemişler, bu para verilmezse çocuklarının kaçırılacağını bildir- mişlerdir. Bunun üzerine bütün artistleri telâş almıştır. Çocuğu olan bütün artistler zabıtadan yardım istemiş- lerdir. Diğer taraftan bunlar hu- susi muhafızlar, bekçiler de tut- muşlardır. Bir kısım artistler ise çocuklarını Avrupaya göndermiş- lerdir. Bu tedbirler üzerine haydutlar doğrudan doğruya artistleri tehdit etmeğe başlamışlardır. £ Bunlar, istedikleri para verilmezse artist- leri kaçıracaklarını haber vermiş- lerdir. Bundan yedi sene evvel 1925 de bu yolda bir teşebbüs olmuştu. O zaman haydutlar Mary Pick- | fordu kaçırmağa teşebbüs etmiş- | lerdi. Fakat son dakikada polisler yetişerek artisti kurtarmışlardı. İ O zamandan beri Duglas ve zev- cesi çok sıkı tedbirler almışlardır. daimi muhafaza altında kakta da kendilerine muhafızları refakat eder. Haydutlar o Duglasın oğluna, Harold Loyde ve Gary Coopere | de tehdit mektubu göndermişler- | dir. lik ikisi sıkı tedbirler al- mıştır. Kovboyluktan Gary her yetişmiş olan cebinde bir tabanca | taşımakla iktifa etmiştir. Her halde bu sırada Hollivutta yıldızların vaziyeti pek iyi değil dir, hepsi az çok korku içindedir. Aşağı, yukarı Istanbulun bir mahallesi kadar. Fakat, neme lâzım, ahalisine hiç bir diyecek yoktur. Kendi halinde, çalışkan ve bilhassa hayrat ve hasenat yapmasını çok seven bir sekene. Zaten ahlâklarındaki bu son husu- siyet değil midir ki kasabaya adım başında bir çeşme yalağı kazandırmış ve iki buçuk haneye | ya bir mesçit veya bir cami isabet ettirmiştir. Artık bu kadar hayrat ve hasenata mail bir kasaba hal- kından namus ve ahlâk mefhum- larına aykırı en küçük bir hatanın çıkmasına ihtimal var mıdır? Kasabamızın, küçük mesçitler- den başka, belli başlı dört büyük camii vardır. Eh sonuncusunun yapılışı benim, gençlik zamanıma tesadüf eder ve nedense bende | diğerlerinden bam başka tahassüs- ler ve tesirler hasıl eder. O kadar- ki, aradan otuz senelik bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hâlâ o sokaktan her geçişimde, şuur ve irademin fevkinde bir kuvvet beni yakalar, camiin kapısına ka- dar sürükler ve orada mermer bir levha üzerine kabartma sülüs yazı ile hâkkedilmiş, banisinin hüviye- tine ait yazıyı okutur, böylece hatıralarımı otuz sene evveline kadar zorla sürükler. Bu cami kasabamız eşrafından Sahi zade Kerim efendi tarfından yaptırılmıştı. O vakitler ben ka- sabada inşaat malzemesi üzerine iş yapıyordum. Çok çalışıyor ve iyi kazanıyordum. Kerim efendi bu cami işine başladığı sıralar bir gün mağazama gelmiş, kum ve kireç gibi bazı levazımı, bu kabil hayır işlerinde o zamanlar âdet olduğu üzere pazarlıksız olarak benden almıştı. O gün müteakip ihtiyaçlar için de müta- bık kalınmış ve camiin inşaatı bitesiye kadar lüzumu olan kum ve kirecin tarafımdan verilmesi kararlaştırılmıştı. Koca bir cami bu! Lâf değil, Az harçla meydana gelmez. E, gençlik aşkı da var serde. Sıvadık, efendim, biz paçaları, iaşaat bitinciye kadar kumunu, kirecini dakika geciktirmeden yetiştirdik. Yüzümüzün akı ile işin ustesinden geldik, geldik amma neticede de altın para tamam 450 lira alacaklı kaldık. Eh, ne zararı var, Sahi zade gibi, memleketin ileri gelen, çeşmeler, camiler yaptıran bir hayır sahibinde alacağın olsun, ne çıkar ki, öyle değil mi? Halbuki kazın ayağı hiç te öyle değilmiş. Bakın bu işin sonunda başıma gelene : Cami yapıldı, bitti ve hakika- ten kasabanın en güzel bir ma- bedi oldu. En küçük köylere kadar banisinin ismi yazıldı. Sahi Zade, topladığı hayır dualarla allahın cennetlik bir kulu olmuş, en ileri kasabanın gelen eşrafı sırasına geçmişti. Gel gelelim, henüz bizim 450 altından bir ses sada çıkmıyordu. Halbuki bu para benim hemen hemen o vakitki (o sermayem demekti. Bir çok defalar Kerim efendiye | vaki olan müracaatım hep ! sudan cevaplarla (o karşılşıyor, diğer taraftan işlerim de günden güne bozulmağa yüz tutuyordu. | Bu hale bir çare aramak benim için artık farz olmuştu. Fazla tahammüle müsait olmayan vazi- yetimin icbarı ile nihayet kalktım, mahalli kadılığa müracaat ettim. Muayyen gün ve saate muha- kemeye benimle berber üç kişi daha çıkıyordu. Meğer bunlar da Sahi zadeden alacak iddia eden taşçı, kurşuncu gibi bir iki tiçaret adamı imiş. Bunlar da aynı suretle camiin tuğlasını, kurşunununu vermişler ve benim gibi paralarını alama- mışlar. Kadı kürtle arap karışığı bir mahlüktu. Kara molla diye anılırdı. “Tevzii adalette ibraz eylediği kemali istikametine binaen “rütbe sahibi bile olmuş, bilmem ne nişanile de taltif edilmişti. İşte böyle bir kadı efendinin huzu- runda, biz dört alacaklı, davamızı birer birer anlattık. Sabi zadeden hakkımızın ihkak edilmesini is- tedik. Kara Kadı ifadelerimizi gözle- rini ve kaşlarını oynata oynata ve için için bir şeyler mırıldana mırıldana sonuna kadar dinledi ve sonunda o kara yağız çehre birdenbire (o büsbütün karardı. Sakal ve bıyık telleri diken diken oldu. Gözlerinin akına bir kan dalgasıdır hücum etti. Alnında taneleşiveren terleri bir elinin işaret parmağı ile sıvazlayıp yere akıttıktan sonra biz davacılara döndü : Bire allahtan kormaz, peygam- berden haya etmez, insafsız he- rifler, dedi, Sahi Zade gibi mem- lekete tiz elden bir camiişerif kazandırmış, evliyaullah mertebe- sini ihraz etmiş bir zatı şerife karşı bu güna küstahlığınız nedir? Camişerif binasına üç buçuk taş vermişseniz bunun ecrü mesubatı nenize yetmez ki? Defolun huzu- rumdan? Ve öyle bir bağırma bağırdı ki mahkeme salonu tepemize yıkılı- yor zannile dışarıya dar fırladık. Birkaç sene sonra Kerim efendi öldü. Onunla beraber bizim para- larda güme gitti. Şimdi aradan otuz senelik bir zaman geçmiştir. Lâkin Sahi zadenin ismi hâlâ kasabada yaşıyor ve hayır dua- larla yadediliyor. Benden yanada allah gani gani rahmet eylesin. Zaten ben hakkımı kendisine çoktan helâl ettim. Ve öldüğüm zaman on parmağımın yapışmasi mukadder bir yaka varsa bu her halde Sahi zadenin ki değil fakat Kara Kadının yakası olacaktır. Rıfat Galip Fındık istihlâkâtını arttırmak için Milli iktisat ve tasarruf cemi- yeti, dahili piyasada fındık sarfi- yatını artırmak için şekerlemeciler ve çıkolatacılar nezdinde teşeb- büsatta bulunmuştu. verilen ma- lümata göre, bazı çıkolata fabri- katorları bu talebi memnuniyetle telâkki etmişlerdir. EMLAK SAHİPLERİ! imi için süratle kiracı Emlâkiniz Şi inizin Kiralarını muntaza- Emlâkinizin men tahsil edebilmek inizin varıdatını temin Emlâkinizin Simek hususatında mutehassısla- Emlâk rin tecrübesinden istifade edebilmek için EMLAK. İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDiNiZI Adresi: Bahçekapı, Taş han No.20-21-22 © Telefon: 20307