i i İ j j Sahife 10 Z Akşam vd 29 Nisan 1932 ISTANBUL HAYATI: “Sahiden çok kızdı mı ?,, Saat daha sabahın altı buçuğu. Hava hafif bulutlu, sert soğuk bir ruzgâr insanın tüylerini diken- lendiriyor. Kadıköyünden ikinci vapurla gelecek bir arkadaşı bek- liyorum. Öteden koltukları, elleri tıklım tıklım sepetler, paketlerle dolu, kahve rengi mantolu, elli beşlik bir hanım sökün etti. Kısacık boyile bir sürü yükün altında yuvarlana yuvarlana pür- telaş yanıma sokuldu. Heyecan ve yorgunluktan sesi bile kısılmış. Kolile omuzumu dürttü. — Evladım, at beni, Allah aşkına şuracıktan atıver beni, sevaptır, sana, yürüyecek halim kalmadı. Gençliğinin başı için şuracıktan atıver beni. Bu yaştan sonra başıma gelenlere bak hele. Kadıncagız mütemadiyen “at beni, diye yalvarıp (oduruyor. Acıdım doğrusu. Zavallı galiba artık hayattan (bıkmış, sabah erkenden kendini denize atmaya gelmiş. Fakat koltuğundaki pa- ketler, sepetler de ne oluyor?.. — Valde hanım, heyecana ka- pılma, biraz kendine gel... Diyecek oldum. Kadın büsbütün feryadı bastı. — Eyvah, sular akmıya başladı, şimdi kalkacak. Bafurcu, bafurcu, oğlum kaptancı. Ayol biraz bekle, ben binmezsem çoluk çocuk aç kalacaklar, Nadidenin emziği de bende kaldı. İş anlaşıldı. Valde hanın cuma gezintisine (gidiyormuş. Fakat iskelede tayfaların yıkamakta ol- duğu loş vapurdan başka bir şey yok. — Valde hanım o vapur boş, o bir yere gitmiyecek, sen yanlış gelmişsin. dedim. Telâşı büsbü- tün arttı. — Ayol nereye gittiler ya bizimkiler ?. Biraz evvel bera- berdik. Bafur saat otuz sekizde mi, kırk sekizde mi ne kalkacak- mışta, biz koşalım bilet alalım, dediler, gözümün önünden sırra kadem bastılar. Allah selâmet versin, Şeküreyi çok severim. Kaynımın baldızının bir tanecik bergüzarıdır. Lohusa döşeğinde gidip görmedik, bari kırkı çıkmadan hatırını soralım dedik. Eh, şunun şurasında koca bir deniz aşacağız. Üsküdar bu, lâf | değil, dile kolay. Aç gidilmez ya, yolda yeriz diye bir az da nevale aldık. Haminnenin çenesi açıldı, va- puru falan unuttu, parmaklığa dayanmış yana yakıla Şeküreci- inin lohusalığını anlatıyor. Vakit bırakmıyor ki Üsküdar iskelesini tarif edeyim. Bir aralık acı acı düdük çala- rak iskelenin yakınından bir vapur geçti. Valde hanım birdenbire yerinden sıçradı. — Eyvah, işte gidiyorlar. Ba- furcu, oğlum, şu çarkı biraz bu tarafa çevir de alıver beni. Feryat, kıyamet kopuyor. Bu sırada dokuz on yaşlarında, kan ter içinde bir afacan koşa koşa ibtiyar kadına yaklaştı, eteğine yapıştı. — Haminne be, gördün mü senin yüzünden gemiyi kaçırdık. Babam öyle bir köpürdüki, bak sana neler yapacak. Hadi yürü iskeleye. Çocuğu görünce kadın- cağız geniş bir nefes aldı. Fakat yiyeceği paparanın korkusu içine çökmüş olacak ki, çocukla gider- ken: — Aman, baban sahiden çok kızdı mı, yoksa ben buradan eve döneyim mi? diye sıkı siki çocuğa soruyordu. CR. Çinde tuz vergisine karşı protestolar Asyalların en çok kızdıkları şey tuzdan vergi alınmasıdır. Hindistanda bu yüzden ihtilâl çıkmıştı. Şimdi de Çinde tuz vergisine karşı protestolar başlamıştır. Bu maksatla Yangcekiang nehrinde de kayıklar sıra sıra dizilerek nehri kapamışlar ve vapurların seferlerine mani olmuşlardır. Resmimiz bu garip manzarayı gösteriyor. Pendikte i!ik mektep mezunlarının müsameresi Pendikte ilk mekteb açıldığından bu seneye gelinceye kadar beşinci sınıftan şahadetname alıp çıkanlar 22 nisanı hususi bir toplanma günü addetmişlerdir. Mektep mezunları 22 nisana tesadüf eden çuma günü mektepte güzel bir müsamere vermişlerdir. Müsamerede İstiklâl marşı söylenmiş, Ümit mektebi ve Çoban piyesleri temsil edilmiş, monoloğlar söylenmiştir. Resimlerimiz o güne ait muhtelif intibaları gösteriyor. Yukarıda bütün mezunlar mıntaka müfettişi Izzet, müdir Musa Kâzım bey ve hocalarla bir arada ve Çoban piyesinden bir sahne, aşağıda mektep talebesinden bir grup ve renkler tablosu görülmektedir. Mektep müdiri ile muallimlerinin mesaileri çok taktir edilmektedir. KARİ MEKTUPLARI Ankaradaki birahaneler 20/4/932 tarih ve 4857 numaralı Akşamın 6 ıncı sabifesinde (Ankara mektupları) namı altındaki yazı- larda beni ve müessesemi alaka- dar eden cihete cevap vermek ve tashihini rica etmek mecbug- yetini hissettim. Filvaki Ankarada kış başlarken yalnız ( Jale) birahanesi mevcut idi. Bilahare açılan (Beyoğlu) birahanesine ( Jale) nin saz hey- | etinden (o erkekler (kandırılarak götürüldü. Baş hanende Nermin hanım, 'Şükran hanım ve arka- daşları hanımlar gene (Jale) de kalmışlar ve daha o gün temin edilen saz ile icrayi ahenğe de- vam etmişlerdir. Binaenaleyh (Beyoğlu) biranesi heybetli bir sazla işe başlamış değildir. (Beyoğlu) biranesi bir, bir buçuk ay işleyebildi ve ka- pandı. Bu kapanmayı (Şule) takip etti. (Şule) kapanırken (Be- yoğlu) dirildi ve açıldı. Fakat 20 günden fazla sürmeyen bir hayat- tan sonra tekrar kapandı. Şu hale nazaran ( Jale ) ye birinci rakip olan (Beyoğlu ) bü- tün kış ancak iki ay sürmiyen bir hayat geçirdi. Bu sırada yeni bir ortak grubun teşkkülile ikinci defa faaliyete geçen (Şule) bira- hanesi -muharririn kulakları çın- lasın - yazıyı yazdığı ve halka okuttuğu sırada yani 20/4/9327 günü kapanmış bulunuyordu. Yakın zamanda saz koyarak faaliyete geçen (Taflan) dahi nihayet (kapanan Şule) ile itti- hat etti, Ancak : ( Jale) birahanesidir ki açıldığı günden beri gördüğü rağbet dolayısile hiç bir arızaya maruz kalmamış ve faaliyetine devam etmekte bulunmuştur. Jale birahanesi sahibi Ethem Harici ticaret bankası Hicazda bulunan bir kariimiz yazıyor : Biz Hicazdaki türkler vatanimiz» daki vakalarla pek yakından alâ- kadar oluyoruz. Gazetelerde öte- denberi Türkiyede bir devlet, bankası teşkil edilmek üzere ok duğunu büyük bir memnuniyetle okuruz. Uzun seneler hariçte yaşa» manın verdiği tecrübelerle “Devs, let bankası, teşkil edilirken bir kaç sözde ben söylemek isterim, Bizim için bir de “Türk ticareti, hariciye,, bankası yapmak lâzım« dır. Bu ticareti hariciye bankası, Devlet bankasının bir şubesi has linde olabilir. Ihracat tacirlerine bu bankanın çok lüzumu vardır, Bundan başka bu banka bir çok mühim işler de görebilir. Meselâ; Müstahsillerden aldığı (malları doğrudan doğruya Avrupaya ve Amerikaya göndererek bunlara menşeler ve müşteriler arar, bulur. Bu suretle ortada ikinci bir mu- tavassıt olmadan Türk malı doğ- rudan doğruya ecnebi müşterinin eline geçmiş olur. Bunun için de bankanın Avrupa ve Amerikada bir kaç şube açması kâfidir. İlân tarifemiz 1 Teşrinievel 1931 tarihin- den itibaren gazetemizin ilân tarifesi şu suretle tesbit edilmiştir : Santimi Sahife kuruş 1 400 2 250 3 200 4 100 İç sahifelerde 60 Bon iki sahifede 30