Sahife 10 Bir kadın k kocasını güzel bir | Ankara kedisile değiştirdi! Şimdi tekrar kocayı ele geçirmek istiyor, fakat işişten New - York, (Hususi) — Zen- gin kadınların, verdikleri büyük dırahomalarla beğendikleri güzel erkekleri satın aldıkları öteden beri malümdur. Fakat bir kadının genç ve güzel kocasını lüks bir kedi mukabilinde satışı, şimdiye kadar işidilmiş ve görülmüş 'bir şey değildir. Bir kocanın, lüks bir Ankara kedisile mübadele edile- ceği akıl ve havsalaya sığacak şey midir ? Maamafi bu şimdiye kadar işitilmemiş ve görülmemiş vaka burada, garibeler memleketi olan Amerikada cereyan etmiştir. Bir rus prenses Vakanın kahramanı da sabık Rus prenseslerinden maruf Dan- söz Nina Karcoloftır. Bu hâ- dise Nevyork kibar mahafilini altüst etmiştir. Hiç bir salon yoktur ki, bu vakanın daha doğ- rusu bu rezaletin dedikodusunu yapmasın. Şimdi vakayi anlatalım: Prenses Mina Karacolof çarlığın sukutundan (osonra, Rusyadan kaçmış ve diğer Rus asilzadeleri gibi, Avrupanın muhtelif yerle- rinde bir çok maceralar geçir- dikten sonra, bir kolayını bularak Amerikaya geçmiştir. e Prenses, Rusyadan kaçarken beraberinde götürdüğü elmasları, mücevherleri eritmiş olduğundan burada yaşamak için kendisine bir sanat bulmağa mecbur kalmıştı. Esasen Amerika kanunları mucibince, buna mec- burdu. Zira Amerikalılar, işsiz kalan ecnebi muhacirlerini hudut haricine (çıkarmakta (O tereddüt etmezler. Dansözlük ve izdivaç Prenses Nina gençti, güzeldi, Rusyada iken 'bedii raksı da öğrenmişti. Amerikalıların gözle- rini Okamaştıracak parlak bir asalet ünvanı da vardı. Binaen- aleyh bu üç sıfatı şahsında top- kıyan Rus prensesi dansöz olmuş ve Nev Yorkun en büyük muzik hollerinden birine yüksek bir maaşla kapılanmıştır. Dansözlüğe başladıktan sonra, prensesin bir iltifatına nail olmak üzere peşine düşen milyonerlerin haddi hesabı yoktu. Prenses bu sayede büyük bir servet topladıktan ve kendisine mükellef bir konak ta temin et#kten sonra bedii rakslarda kendisine kavalyelik eden genç ve güzel dansözle evlenmekte beis görmemiştir. Kocayı kedi ile mübadele Rus prensesinin Nev Yorkta kibar mahafilinde temin ettiği dostlar arasında, maruf ingiliz muharriri o Kozmo Hamiltonun zevcesi oJüli Hamiltonda var- dır. Iki kenç kadın, ahbaplığı şimdiye kadar misli görülmemiş bir pazarlığa girişecek kadar ileri götürmüşlerdir. Rus prensi, artık bıkıp usandığı kocasını, bundan bir ay evvel ayni sebepten dolayı, kocasından boşanan Madam Ha- miltona verecek, (mukabilinde muhibbesinin lüks Ankara kedi- sini alacaktı.. Iki kadın bu garip pazarlıkta uyuştuktan sonra prenses genç kocasını çağırarak madam Hamil- tonla akdettiği itilâfı tebliğ et- miştir. Prenses, kocasının şiddetli itirazlarda bulunacağını beklerken, dansöz, itiraz makamında tek bir söz bile söylememiş bilâkis zevcesinin önünde eğilerek ve dudağına götürerek : — Size minnettarım demekle iktifa etmiştir. Prenses, kocasının bu lâkaytlığına hayrette kalmış ve onu kızdırmak maksadile : — Dostum nafile yoruluyorsun ben güzel bir Ankara kedisini , sizin gibi Tâkayt, soğuk bir kocaya tercih ederim. Bu tarzı hallin her ikimiz için de mucibibi memnuniyet olacağını ümit ediyorum. Bu hususta benimle ayni fikirde misin? — Temamile cicim! — O halde vedalaşarak, artık koca vazifesini “#veceğiniz mu- bibbemin nezdine gidebilirsin... Ha şunu da hatırlatayım. Madam Hamilton beyaz güllere bayılır. Onun evine giderken, beyaz bir gül buketi götürmeği de unutma... Koca gidiyor Prensesin kocası, dudaklarında müstehzi 'bir tebessüm belirdiği halde, tekrar zevcesinin önünde hürmetle eğilmiş “ve eşyasını ha- zırlamak için müsaade istemiştir. Prensesin kocası, kendi daire- sine çekilmiş, aradan bir kaç saniye geçtikten sonra tekrar bu garip pazarlığa girişen zevcesinin yanına dönmüştür. Genç adam, tıraş makinesinden başka yanına hiç bir şey almamış, bütün diğer eşyasını, okendisine (o bıraktığını zevcesine söylemiştir. O sırada madam Hamilton iki oda hizmetçisi, kucaklarında, uzun beyaz tüylü bir Ankara kedisini taşıdıkları bale, mükellef bir oto- mobille gelmişler, kediyi prensese teslim seylemişlerdir. Prenses beyaz Ankara kedisini görünce deliye dönmüş, kucağına almıs, kedi mıyavlarken Onu, çılgın gibi öpmeğe başlamıştır. Genç dansör, bu manzarayı derin bir lâkaytlıkla temaşa ettik- ten sonra, salonun ortasında bu- lunan büyük bir çin vazosundan aldığı bir goncayı dügme iliğine iliştirmiş, sonra prensesle veda- laşarak çıkıp gitmiştir. Kıskançlık başlıyor Prenses, kocasından ayrıldığı gece, büyük bir ziyafet tertip geçti!... Rus prensesi Nina Karacolof etmiş ve eski kocasını da ziya- fete çağırmıştır. Hâttâ kediyi eski kocasının koltuğuna yerleş- tirmiştir. Fakat ertesi günü, kediden bıkıp usanmağa ve kocasinın ken- disine karşı gösterdiği lâkaydiyi düşünmeğe başlamıştır. Dansörün esrarengiz tavru ve harekeli, ka- dını fena halde sinirlendirmişti. Genç prensesin: — Sakın bir pot kırmış olma- yayım. Ben kocamdan kurtulayım derken, sakın o benden, kurtul- muş olmasın, endişesile, kalbi bur- kulmağa başlamış ve bu endişe- sinin sevkıle derhal telefona -sarı- larak telaş ve asabiyetle muhib- besinin “evini aramıştır. Fakat prensese madam Hamilton degil, bizmetçilerinden biri cevap ver- miştir. Verdiği cevapta şundan ibaret idi. — Madam, yeni kocasile, bal ayını geçirmek için Kaliforniyaya gitmiştir. Bulunan mektuplar Bu cevap üzerine prensesin hiddet ve kıskançlıktan tepesi atmıştır. Genç kadın derhal koca- sının dairesine koşmuş, dolabları, çekmeceleri alt üst etmeğe baş- lamış, çekmecelerden birinin di- binde kocaman bir mektup paketi bulmuş, elleri titiriyerek paketi açmış, mektupları okumuş, koca- sile madam Hamiltonun ötedenberi seviştiklerini, birbirine kavuşmak için kendisine bu oyunu oynadık- larını görmüştür. Rus dansözü, hiddetinden, kıs- kançlığından tepinmeğe başlamış, derhal telefonu açarak, avukatına, başından geçen bu macerayı anlatmıştır. Maçeranın mahkemelere akset- tiğini söylemeğe hacet yoktur. Prensesin kocası aleyhine açtığı talak davası geçen hafta rüyet edilmeğe başlanmış, fakat mah- keme kararını, tahkikatın tamiki için gelecek aya bıramıştı. Prenses, Ankara kedisile koca- sının ve muhibbesinin kendisine oynadıkları bu oyundan mütevellit hiddetini ve kıskançlığını yenmeğe madam Hamilton da çalışırken, evlenmek niyetinde o bulunduğu prensesin kocasile, (Kaliforniya sahillerinde bal ayını geçiriyor. | . mutalâşlarını | dan sonra mektebe, 21 Nisan 1932 Maallimlerin in fikirleri Tembel çocuklar gi günün birinde çalışkan olabilir Çocukların fikirleri fikirleri kadar midelerini de besliyecek teşkilât lâzım Günün mühim meselelerinden biri halini alan, mekteplerde tedris ve terbiye sistemleri hakkında muallimlerimizin fikirlerini öğren- meyi düşünmüş ve geçen haftadan itibaren muallimlerin uzun tecrübe ve müşahedelere istinat eden neşre başlamıştık. Bugün de Istanbul ameli bayat mektepleri mmuallimlerinden dok- i tor Cemil Necip beyle yaptığımız mülâkatı neşrediyoruz: — Muallimlik hayatınızda şim- diye kadar talebe üzerinde ne gibi tetkikatta bulundunuz; elde ettiğiniz müsbet neticeleri söyler misiniz? — Bugüne kadar yetiştirdiğim :l talebeyi üç dereceye ayırdım: 1 - Zeki, 2 - Çalışkan, 3 - Tembel talebe. Bunlardan birincisi mek- tepte ve hayatta daima muvaffak olmuştur. Ikincisi derslerine çalış- tığı için - gabi de olsa - sınıfını geçmiştir. o Üçüncüsüne gelince, bunlar derslerine çalışmaktan ka- çarlar ve ekseriya sınıflarında kalırlar. Ben en ziyade bu nevi, yani mektepte daima üçüncü plânda kalan tembel talebe üzerinde tet- kikat yaptım. Kendisile fazla meşgul olduğum tembel çocuklar- dan bir çoğu zafiyet ve gıdasızlık yüzünden cansız ve hareketsiz kalmışlardır. Zaten fıtraten tem- belliğe mütemayil olan bu kabil çocuklar - bakımsızlık da inzimam edince - büsbütün hareketsiz ka- liyor, o derslerden, o çalışmaktan kaçmağa başlıyorlar. Mekteplerde en ziyade bu kabil çocuklar üzerinde meşgul olmak ve onları da normal yapmak, mektebe ve derslerine ısındırmak lâzımdır. Hattâ o kadar meşgul olmak (lâzımdır ki, Oo mektepte umumi tedris ve terbiye usulleri haricinde enerji sarfederek evvelâ sıhhatlerini kazandırmak ve bun- kitaba ve hocalarına ısındırmak muallim için yegâne vazife olmalıdır. Bu suretle üçüncü plândan ikinci plâna geçen çocuklar çoktur. İyi bir mürebbi elinde, tembel çocuk, günün birinde çalışkan bir çocuk olabilir. — Tedrisatta sınıf usulü mü, grup usulü mü tatbik edilmeli? — Bizim yaşayış şeraitimiz, mekteplerde grup usulünü tatbike müsait değildir. Amerikada bile revaç bulmıyan bu usulün mem- leketimizde faydalı (neticeler vere- ceğine kani değilim. Evde ailesi tarafından o insiyaki (o bareketleri tanzim edilemiyerek başı boş bıra- kılan çocuk, her şey gibi, terbi- yeyi de mektepten almağa mecbur kaldıkça, sınıf usulünün devam ve tatbiki zaruridir. Hattâ bence sınıflardaki tale- benin miktarı haddi asgariye in- dirilmelidir ki muallim, talebele- rini daha yakından tanıyabilsin; onlarla daha fazla meşgul olmak imkânını bulsun. Çocuğun, zekâsı gibi, bütün melekeleri de ancak e inkişaf edebilir. — Ilk mektep muallimlerinin yüksek tahsil görmelerine taraf- tar mısınız? — Tanıdığım bir çok ilk mek- tep muallimi var. Bunlar ilk fır- satta darülfünuna girmek ve ilk mektep muallimliklerinden wzak- laşmak isteyorlar. Yüksük tahsil arzusu oşayanı takdirdir. Fakat, bu arzu, onları ilk mektepten uzaklaştırmağa matuf oldukça, ben, şahsen hiç te Veli Orhan beyin fikrine iştirak edemem. Çünkü o vakıt ilk mekteplerin Ameli hayat mektepleri mual- timlerinden doktor Cemil Necip bey hocasız kalması telikesi baş gös- terir. Halbuki biz, ilk mektep ho- calarına çok daha fazla muhtaciz. Ilk mektep musliimlerinden biri bana: “ küçük çocuklarla uğraş- maktan wsandım. Darülfünuna girip günün birinde bir lise mual- limi olmayı bunun için istiyorum. ,, dedi. Bence bu arzunun şumul- lenmesi, ilk #Mmekteplerimiz için bir telilikedir. Bütün bu arzular, o bezginlikten doğuyorsa, yarın l o muailimin lise talebesile meşgul olmaktan (o usanmıyacağını kim temin edebilir? Çocukların sthhatlerini nasıl buluyorsunuz? — Öğle yemeklerini bazen ka- tıksız, bazan de kuru zeytinle geçiren gıdasız çocukların adedi yüzde seksen nisbetinde fazladır. teplerde çocukların, fikirleri kadar midelerini de besliyecek teşkilât lâzımdır. Bu doğrudan doğ- ruya cemiyetin vazifesidir. İçti- mai muavenet müesseseleri her şeyden evvel, mekteplerdeki gıda- sız çocukları doyurmağa teşebbüs etmelidirler. Bence, midesi boş bir çocuğun kafasını doldurmağa çalışmak çok gülünç olur. Evvelâ sıhhat, sonra ilim.. — Mekteplerde bugünkü idare ve terbiye sistemleri hakkındaki fikirleriniz..? — Ameli hayat mekteplerin- de - bilhassa terbiye işlerinde - itiraf edelim ki, muallimin büyük ve mahir bir sanatkâr olmasına lüzum (yoktur. Ameli hayat mektepleri, (o mesaisile (o bayatını kazanmak mecburiyetinde kalan çocuğu en kısa yoldan ha- yata ulaştıran bir müessisedir. ilk mekteplerde tatbik edilen terbiye metotları ameli hayat mekteplerinde daba geniş bir tatbik sahası bulmaktadır. Mekte- bimizden yetişen kız ve erkek talebeden şimdiye kadar hayatta muvaffak olmamış bir çocuk yok- tur. Yaptığımız son istatistikler de gösterir ki, ameli hayat mektep- lerinden çıkan talebeler, çok iyi bir programla hayata atılmışlardır. — Diger nüfusu çok vilâyetle- rimizde e ameli hayat mektep- lerinin açılmasını faydalı buluyor musunuz? — Amerikada cemiyete çok müfit şahsiyetler yetiştiren bu kabil wmüessiseler Avrupa memle- ketlerinde de tekessür etmeğe başlamıştır. Hayatını en kısa yol- dan kazanmak (mecburiyetinde kalan gençler için, ameli hayat mekteplerinin her vilâyette açıl- ması o kadar çok faydalı olur ki, bu, hattâ münakaşaya bile değmez müspet bir ihtiyaçtır. İskender Fahreddin elk e e Mek-