7 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

7 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nisan 1932 ma mer Hüseyin Rahmi beyle bir por “Eğer evlenmiş olsaydım 45 romanımdan üçünü bile yazamazdım “Sinema artistlerinden den Greta Garbo ile Klara Bovu niçin beğenirim?..,, (Baş tarafı birinci sahifede ) — Yatıyordu. Bugün kalktı, Grip, zatüree, malarya.. Güç bal ile kurtuldu... — Neden mi evlenmedim?. An- latayım... Bu yaşıma gelinceye kadar tamam 45 roman yazdım.. Eğer evlenmiş olsaydım bu ro- wanlardan üç tanesini bile yaza- maz dım... Bir muharririn bilhassa roman ve hikâye yazan bir ada- mın evlenmesini katiyen mübah görmem... Düşünün ki romancı yapa yalnız çalışacak.. O çalışır ken çıt bile olmıyacak.. Bilhassa benim gibi yalnızlığa alışmış bir romancı olduğunuzu farzedin.. Tam elinize kalemi almışsınız... Zevceniz hanım efendi karşınıza dikilmiş.. Onunla mı meşgul ola- caksınız ?. Yoksa yazınızla mı? Balzac: — Bir kadınla bir gece bera- ber kalmak romancıya bir çilt kayıbettirir.. Diyor.. Böyle söyle- yen Balzac kırk dokuzunda ev- lenmiş ellisinde de ölmüştür. Ben bu hususta biç bir cilt kayibetmek tarafdarı degilim. Göçüp gitme- den daha bir kaç cilt vermek niyetinde olduğum için evlenmeği de hatırıma getirmeyorum. Bekârlardan verği alacaklarmış.. Umurumda bile degil. Ben be- kârlıktan yerden göğe kadar hoş- nudum, Altmış bu kadar senelik bekârlık hayatımdan bir dakika bile memnun olmadığımı batır- lamam. Beni Oevlemek için teşvik edenler şunları ileri sürer- lerdi: Evlensene.. İbtiyarlığında sana kim bakacak.. Sonra böyle Aynaroz Fahipleri gibi yaşanır mı?.., İşte ber zaman ileri sürülen bu iki meseledir.. İbtiyarlıkta kim bakacak?.. Aynaroz papasları gibi yaşanır mı?,. Uzun tecrübelerim sayesinde öğrendim ki bunların ikisi de varit değildir. Eğer para- nız varsa ibtiyarlıkta herkes size bakar. Ve akrabanızdan bir ha- nım,. Hizmetçi kadın.. Ve gayet iyi bakılırsınız... Aynaroz rahipleri gibi yaşamak meselesine ( gelince... (Bendeniz esasen o malüm hisle âlüde deği- lim... Fazla okuyup fazla yazdığım için vücudumun hemen hemen yalnız meşimi ulvisi, başım çalışır... Esasen altmış yaşından sonra kadın erkek herkes o meseleyi unutmalıdır. O yaştan sonra kü- çük bir mesele insanı 3 - 4 gün hasta eder. Altmışını geçenler Balzac sözünü ve akıbetini daima hatırda tutmalıdırlar.. — Aşk izdivaçları hakkında ne dersiniz ?.. — Aşk izdivaçları pek çabuk şüiriyetini kaybeder.. Evlenmeden evvel kadın erkeği, erkek kadını gözünde büyütmüştür. Kadınının başının: içinde ideal bir erkek, erkeğin başının içinde ideal bir kadın vardır. Bir kere hayat baş- layınca bu idealler çarpışır ve yavaş yavaş sukutu hayal başlar.. Aşk izdivacı çok tehlikelidir. Böyle izdivaçlarda iki tarafın gayet zeki olması, biribirlerinden kendilerini bıkdırtmamak için pek çok çalışmaları lâzımdır. Bahis eğlence hayatına intikal etti: — Vallahi eskiden pek eğlen- celi demlerimiz olduydu... Meselâ Kâğıthane alemleri... Buraya iki yoldan gidilir. Kayıkla.. Ara bayla.. Kayıga (Babçekapıdan, Limon iskelesinden, Hasır iskele- sinden binilirdi. Hasır iskelesin- den 18 kuruşa bir kuzu alınır fırma verilirdi.. Kuzuyu piştikten sonra bir kayıkçı Kâğıthaneye getirirdi. Araba yolu da güzeldi.. Balık- hane müdürü Ali Rıza bey sağ olmalı da bu alemleri anlatmalı... O zamanlar Kâğıthanenin meşhur bir yosması vardı: Gülüstan!. Ara- banin içine rakı kadehleri, raki şişesi alınır.. Gölğesi bol yerinde durulur .. Siz aheste aheste rakı- nızı içerken Külüstan da karşı- nızda oynardı. Öyle bir şarkı söyleyişi öyle bir vücudunu hare- ket ettirişi vadır ki sormayın. Bir gün Amcamın oğlu ile ara- baya bindik.. Oda genç ben de.. Kâğıthaneye yollandık.. Arabada yiyecek ve bir iki kadeh kadar rakı.. Bulunmalıydınızda o alemi görmeliydiniz Feridun bey.. Bir kıpti grubu arabaya yaklaştı: “Aynalı gübekler atarız.. Şarkılar söyleriz!,, diye başladılar.. Bu grupun içinde iri yarı, süt gibi beyaz gayet nazik bir kadın vardı.. Çingeneden ziyade güzel bir Çerkese benziyordu.. Sonradan öğrendik ki bu meşhur Gülistan mış.. Bu Hicazdan bir taksime başladı,. Ben çok büyük operalar dinledim.. Çok iyi keman, piyano işittim. Fakat beni bu kadar hiç bir musiki teshir etmemişti.. One sestil Ne idi otesir.. Çok ta ser- mest değildik.. Hepimiz harap olduk.. Hulusi bey: — Efendim Gülistan artistti.. Tam manasile bir artist.. Kâğıtba- nede kahveciler “bizim kahvenin önünde oynasın!,, diye kendisine büyük ücretler verirlerdi. Şimdi binlerce dolara tutulan sinema yıldızları gibi.. O oynarken insan parayı düşünmez iki üç altın değil, çıkarır beş altin bile atardı.. Kendisine Hulüsi bey isminde biri fena halde âşıktı. Hulüsi bey onu vuracak diye pek korkarlardı.. Giyinişi de bir hoştu.. Bol bir yeldirme.. Altında şalvarımsı bir entari.. Hey Gülis- tan hey!. Rahmi bey: — Ertesi hafta tekrar Gülistanı Jandarma izahat verdi; gittik, Rİ “Çinde askeri vazi aradık yok. Oradaki | İ beğenirim.. Bilhassa Greta.. O ne | İ kurtaran da “Gülistan burayı kületti efendi. | Geçenlerde buraya koyun celebleri gelmiş.. Gülistan onların kuşak- larındaki 400 liraya kendi istek- leri ile bir saat alıvermiş.. Hükü- met de oynamasını yasak etti... Işte Gülistan böyle bir Gülistan idi. Koyun celeblerini ayıplamayın siz de olsanız bu parayı diniz. Şimdi gayet kocakarı olmuş verir- | geçenlerde Kâğıthanede: — Aynalı göpek!. Diye ortaya çıkmış ta kimse aldırış bile et- memiş... Yarıda çıkarız.. Sinema artistlerinden Akşarı Sahife 7 iyet iki ay evvelkinden farklı değildir Çinliler için tek bir muvaffakıyet yolu vardır : Mütemadiyen hasmı ypralnâğa Ça Askeri muhar- ririmizden : Uzak şarkta vaziyet bir müd- det karıştıktan ve ihtilât tebli- keleri gösterdik- ten sonra niha- yet durulur gibi oldu. Biz o vakit bir © çoklarının düşüncesi hilâ- fına olarak bu harekâtın yakın bir ibtilât tehli- kesi & gösterme- diğini iddia et- miştik. Şimdi de görülen ( zahiri sükünet ve müza- kerelere ve hattâ itilâflara rağmen askeri vaziyetin meselâ iki ay evvelki Şanghay muharebeleri zemanındakinden farklı olmadığı kanaatindeyiz. Son müzakere ve itilâf havadis- lerinden de anla- şıldığı üzre bir defa — Japonlar Mançuri mese- lesinde (o bürayı terki mevzuüba- his bile etmedik- leri, hattâ Çin milli hükümetile bu hususta imü- zakereye bile gi- rişmedikleri gibi Şanghayı tahliye niyetinde de de- ğildir. O halde askeri tabir ile bunu şu kısa cümle ile hulâsa edebiliriz: Vazi- yette değişiklik yoktur... Şanghaydan bir miktar Japon askerinin geri çekilmesi ve Japon filosunun büyük kısmının geri alınması, sulhü sevenleri bayli i. Halbuki şimdi yoruz ki japonlar sadece cephede muharebe ile yorulan askerlerini tebdil etmişler ve bunların yerine daha zindelerini (getirmişlerdir. Maksatları artık taarruz olmadı- ğına göre dar sahada ne külliyetli asker nede çok cüzütamlı filo bulundurmağa ihtiyaç yoktur. Dar sahanın müdafaası için daha Şimdi nasıl eğleniyorsunuz bey efendi?. — Vallahi ara sıra sinemaya giderim.. Fakat filmi beğenmez- sem “kalk Hulüsi bey!,, derim. “Greta Carbo,, yu, “Klara Bov,u hareket, one jest.. O ne bakış.. — Yirmi dört saatiniz nasıl geçer?. — Oldukça erken kalkarım.. Yüzümü gözümü yıkadıktan sonra hafif bir kahvaltı ederim. Kah- valtı kuvvetli olursa öğle yemeği yemem. Ondan sonra yazıma paşlarım... Yazım bittiği zaman öğle yemeği vaktı gelmiştir. Yemeğimi yerim, kahvemi içerim. Yemekten sonra balkonda şez- longun üzerinde bir saat kadar | yatarım. Bundan sonra da kalkar, | her gün muntazaman tura çıkarım. ie “Eğer çocuğum benim | i Mamafih beni bu hastalıklardan * geri sürüldükleri arzularını Çinlilere kabul ettirmek için kuvvetli rehinelere de sahip olacaklardır. Fakat Çinlilerin mühim muka- vemetleri ve bataklık bir arazinin gösterdiği tabii manialar buna ınani oldu. Japonların Şanghayı terketmemeğe azmetmiş olmala- rna göre, Çinlileri Mançuride fedakârlık yapmaya sevkedecek rehinelere de malik değillerdir. Çinlilerin vaziyetlerine gelince; vakıa Şanghaydan ancak 20 km. için bu şehir için daimi bir (tehlike teşkil ederler. Fakat ne çareki, geri kalmış ordular, vatanperverane hareketlerle gayet güzel müdafaa yapmağa ve kendilerine faik düşmanları durdurmağa muvaffak oldukları halde, kendilerine mü- tefevvuk bir düşmane taarruz kabiliyetini o gösteremezlar, o Bil- bassa Japon mevzii gibi iki yanı müstenit, makineli tüfek, top, tank, tayyare gibi müessir silâh ve vasıtalarla müdaffa edilen bir cepheyi zorlamak çok müşkül ve A * âdeta gayri mümkün bir şeydir. Çindeki japon piyade ve süvari askerlerinden birer grup zinde, her itibarla zinde askere ve bütün fenni ve modern silâh- larla tahkim edilmiş mevzie ihtiyaç vardır. Japon ordusu ise bu hususta kâfi derecede zengin- dir. Çinlilerin Şanghay oönündeki yaman müdafaaları Japonları dur- durdu ve geniş mıntakaların işga- line mani oldu. Eğer Japonlar burada da kolaylıkla muvaffak olmuş, meselâ Nankine kadar olan mıntakayı ele geçirmiş bu- lunsalardı o vakit Janonlar Çinin kapısı olan Şanghayı elde bulun- duracakları (o gibi, (o Mançurideki aaanaeee enn eanEsan Bu elzem bir iştir. Tura çıkmasam | ertesi gün basta gibi olurum. Eve dönünce okurum. Okuduklarım ekseriya romana aittir. Akşam üstü görüşeceğim kimse varsa pek nadıran iskeleye, gazinoya inerim. | Münzevi bir dağ başı hayatı.. buranın dağ başı İ hayatıdır ya.. — Farz ediniz ki 15 yaşında- | sınız ustat. Hayatınızı yeniden | yapacaksınız.. Hanği mesleği in- tihap ederdiniz? — Yine romancı olurdum.. Ben mesleğimden memnunum, hiç sıkıntı o çekmedim, Romanr mın tefrikasının 30 liraya kadar istenildiğini bilirim.. Romanlarım- dan 2000 liradan “aşağı - aldığım olmamıştır.. Meşhur kara çengi Jozefin Beyker neşrettiği bir İ ğim devir yoktur. Hatırlarda olsa gerektir ki, Japonların ademi muvaffakıyetle- rini bep cephe taarruzunda bul muştuk. Bilâhara Japonlar yandan ve Çin gerilerine doğru taarruz edince Çin cephesi çözülmüştü. Halbuki Japon mevzinin iki yanı- © nın denize dayanması ve Çinlilerin yandan taarruz için kuvvetli filoya malik olmaması dolayısile daima cephe taarruzuna maruz olacak- lar, bunda taliin “Japonlardan daha ziyade çinlilere güler yüz göstereceğini kimse tahayyül ede- mez, Çünkü bugün adetçe ne kadar çok olunursa olunsun, me- selâ işlemekte devam eden bir kaç makineli tüfeği cepheden hücumla susturmak mümkün de- ğildir. Bunlar binlerce insanı bir kaç dakika içinde biçecek kud- rete maliktir. O halde fikrimizce çinlilerin muvaffak olabilmesi için tek bir çare kalıyor: Yılmamak, bıkma- mak ve mütemadiyen düşmanla- rını yıpratmak... Ne vakit Japon- lar Çin için verecekleri emekle- rin, kârlarına tekabül edemiye- ceğine emin olurlarsa, o vakit orayı terkederler. Yani ticaret kaidesi buradada caridir. M. $ 0 AAASASANANURARASABAEE mesleğime ek olursa boğa- İ m ve HİYOE: “yerim,, deme- . Ben bu fikirde değilim.. — Taribteki devirlerden han- gilerinde (oyaşamak isterdiniz?. Meselâ Lâle devri.. — Her devrin ve bir mibneti olur.. bir eğlencesi Tercih etti- Fakat Lâle devrini hiç sevmem.. İbtiyar bir İ sadrazam, zuhuri kıyafette adam- lar... Nedim ve bir iki parlak şairden başka kimse yok... — Aşk hakkında birşey söy- i lemediniz... — Aşk, mühim mevzu.. Genç- ken bütün tabiat insanı aşka davet eder.. Kâinatta gördüğünüz isterik (o şeylerin motürü odur. Fakat vücut, fizik arzular aşkı öldürüyor.. Bugün aşk hemen hemen can çekişmek üzeredir. | Kıyıda bucakta biraz bu acayip İ nesneden belki bulabilirsiniz.. Hikmet Feridun

Bu sayıdan diğer sayfalar: