29 Şubat 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

29 Şubat 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üyü k emeli ne imiş? Genç fransız artisti Roland Toutainin maceralarla dolu hayatı Berlin, 20 (Hususi) — Berlinde birçok fransı 2filimleri çevrilir. Bu münasebetle her zaman burada bir çok fransız artisti bulunur. Bunlar alma artistlerile dost olurlar, birlikte gezerler, eğlenir- ler. Fakat Berlin halkı fransız artistlerini tanımaz. Yalnız içle- bir müstesnası vardır; Roland Toatain.. Roland Tautain Fransız artist- leri arasınde “gençliği, neşesi ve kulhassa. çevikliği sile şöbret bul- muştur. Bu artist aynı zamanda bir cambaz ve hokkabazdır. Ber- linde herkes tarafından tranınma- sına sebep te bu cambazlığı ve hokkabazlığıdır. Geçende Akşam bu artistin Berlinde yaptığı cambaz'ılardan bir nebze bahsetmişti. Genç artist o zamandarberi değişmemiştir. Işi gücü önüne gelene takılmak, onu hayrete düşürecek bir şey yap- maktır. Studyolarda bir azizlik yapmadığı kimse kalmamıştır. Roland bununla iktifa etmiye- rek oturduğu otelde de bin türlü tuhaflıkler yapmakta, ortalığı al- lak bullak etmektedir. Artist merdivenlerden herkes gibi değil beş altı basamak yerden atılarak, a merdivenin trabzonlarından ayarak iner, garsonların ellerin- den tabakları, bardakları alarak bunlarla (o hokkabazlıklar yapar. Bunun için otelden çıkarılması bile dşünülmüş, akşamın yazdığı gibi çantaları dışarı atılmışiken o tırmanarak pencereden içeriye girmiş, bu hal karşısında otelci artisti tekrar içeriye almağa mec- bur olmuştur. Roland şimdi Berlinde Mary Glory ile birlikte “ Kalbimin esiri , isminde bir filim çevir- mektedir. Maceraları ağızdan ağıza dolaştığı için kendisini görmeği dü- şürdüm ve bu maksatla çalıştığı stüdyoya gittim. Artisti beklerken yarımdan genç bir çocuk geçti. Beni görünce durdu, cebinden çıkardığı sigarayı havaya attı, yere inen sıgarayı, futbol topuna vurur gibi ayayile vurarak tekrar havaya fırlattı, ve ağzını açarak sıgarayı dişleri ile yakaladı. Benim bu hali hayretle seyret- tiğimi görünce sigarayı yaktı havaya attı ve yanmiyan tarafın- dan dudakları arasına aldı. Bu marifetleri (o görünce (aradığım Roland Toutainin bu genç oldu- ğunu anladım. Yanına yaklaştım, kendisile (görüşmek istediğimi söyledim. Kahkaha ile güldü ve: ei Buyurun içerkei (o locama gidelim, bir azdan çevirecim sahne için elbise değiştirmem lâzım. Ben giyinirken | suallerinize de cevap veririm dedi. Roland Toutainin O locasında yalnız iki koltuk, ve bir gramofon var. İçeri girer girmez caketini çıkardı, elindeki yanan sigarayı burnunun sağ deliğine yerleştirdi, elleri meşgul iken ve bana lakırdı söylerken sigarasını içşmeğe devam etti, Bana söylediği ilk söz şu oldu: — Benim bu hallerime bak mayın bir az deliceyim... Eminim ki siz hayatımı öğrenmek istiyor- sunuz. Siz sual sormağa zahmet etmeyin “ben size anlatayım. Babam (Pont-Audemer) şehri- nin en zengin adamı idi. Cim- lastiğe çok meraklı olduğundan bana küçük yaşımdan beri cim- mastik yaptırtmıştır. Bu sayede çok çevik oldum. Eger isterseniz ayaklarımı sırtımdan geçirerek, çenem altına getiririm. Gayet iyi dans ederim, hokkabazlık bilirim, şarkı söylerim, vantrilokum Birden bire odada kadın ve #rkek sesleri ile bir muhavere başladı, Roland vantrilokluktaki maharetini gösterdikten sonra de- vam etli; — Babamdan bana büyük bir servet kalmıştı kısmı azamını ye- dim, bir kısmını da borsada kay- bettim. Pariste barlarda varyete numeroları yaparak hayatımı ka- zanmaga başladım. O zaman Paris civarında otu- rurdum, her gün trenle Parise gelir (ogiderdim fakat trene bilet (alarak (O binmeği O ayıp addettiğinden her gün yeni bir hile ile seyahat ederdim. Bir gün nasılsa tren Saint - Lazera gari- na girerken kontrolör beni yaka- ladı, elinden kurtulmak için vago- nun damına, çıktım oradan dam- dan dama atlıyarak lökomotifin yanına kadar geldim, tren durur durmaz aşağı atladım, yolcul.r arasına karıştım. Benim bu marifetlerimi gören sahne vazii Marcel L'Herbier çevirmekte olduğu Galerie des Mouwstre ) filimindeki akaropat rolü için beni angaje etti. İşte. filim Roland Tautain çevirmeme bu vaka sebep olmuş- tur. Ikinci olarak (L'inhumaim) fil mini çevirdim. Bu vakalar 1925 senesinde oluyordu. O zaman si- nemadan vaz geçerek tayyareci- liğe merak sardımı ve ( Deliler kulübü) diye birde kulüp tesis ettim. 1930 senesine kadar beş sene tayyare ile âkrobatlık yaparak hayatımı kazandım. Bu gün de en büyük emelim tayyare ile tur Eyfelin üstünden geçereken en tepede bulunan bayrağı almaktır. Bunu nasılsa bir gün yapacağım. 1930 senesinin ağustos ayında sahne vazii Jean Chox filim çe- virmekliğim için teklifde bulundu, kabul ettim. O vakitten beri ( Osso ) şirketi hesabına Bonsuar efendiler, hanımlar ) filmini, Gau- mont hesabına (Viyana aşkları ) nı çevirdim. Bir müddet sonra gene Mârsel Herbier ile (Sarı odanın esrarı) ve (Siyahlı kadının kokusu) filim- lerini çevirdim. Şimdi de Marie Glory ile (Kalbimin esiri) filmini çevirmekteyim. Bu aralık kapı vuruldu dışarıdan bir ses: — Mösyö Roland filmi çevir- mek için sizi bekliyorlar... Diye bağırdı. Roland Toutam' yerinden sıçra- dı, acele elini sıktı, yerde mü- kemmel bir takla attıktan sonra kapıyı açtı ve ayakları havada, elleri üzerinde yürüyerek uzak- aştı... Halit Fahri bey eski feminist- lerdendir. Kadınlar birliği içti- malarından bir çoklarında meselâ Lâtife Bekir hanım bulunmıyabi- lir. “ Baykuş ,, müellifi bütün bu içtimaların (o hepsinde (hazırdır. “Kadınlar birliği,, nin de kıymetli şaire büyük bir itimadı vardır. Her meselede Halit Fahri beyin fikirleri sorulur, kendisinin reyi alınır. Feminist şair kadınlar birliğinin, kadın cemiyetlerinin verdiği her baloda vardır, Serveti fünunun bir dar bölme ile ayrılan koridorlarında, tashih provalarının içinde, küçük bir ma- sanın iki tarafında oturuyoruz. Ellerimizde fincanlar, kahveleri- mizi yudum yudum içerken koca- ları sınıflara taksim ediyoruz. Baykuş miiellifi diyor ki: — Kocalar dört sınıftır: 1 — Zevcesi zengin kocalar... Bu gibi ailelerde zevce kocasına hâkim olmak iddiasındadır. Erke- Zin de parası yoktur. Meselâ ka- rının ayda 1500 lira iradı var... Adam bu parayı kaçırmak iste- mez.. Ve kılıbık olmağa mecbur olur.. Işte bu cins kılıbıklar dün- yanın en zeki adamları meyanında- dır. Adamcağız 1500 lirayı kaçır- mamak için, menfaati uğrunda kılıbık olmuştur. 2 — Koca karısına lüzumundan fazla âşıktır. Karısını deli gibi sevmektedir. Kadın da bunun farkına varmış ve şimarmıştır. Kocasını avucunun içerisine almış, ona her zaman hüküm etmektedir. Erkek de sevdiği için karısının bütün manilerini tabii görmeğe mecburdur. Bu cins kılıbıklık de yene bir şey mukabilinde olduğu için zekâ işidir. Bu cins kılıbık da zekidir. 3 — Üçüncü cins kılıbığa gelinc.. Karısı zengin olsun olma- sın, güzel olsun olmasın, zevcesini sevsin ve ya sevmesin, kadın sert ve ya mülâyim olsun koca muhak- kak kılıbıklık edecektir. onun do- guşunda kılıbıklık vardır. Bunlar zeki değil hastadır ve alelumum bütün kadınlara karşı kılıbıktır. Bir kadın meclisinde kadınlar- dan ürkerler.. Kadınlara karşı ne suretle hareket edeceklerini bilmezler. 4 — En şayanı arzu olan vaziyet bu dördüncü vaziyettir. Bu vaziyette olan karı ve hoca birbirlerile anlaşmışlardır. Ve iz- divaç hayatlarında münavebe ile bazen koca, bazen de kadın kılıbıktır. Bir gün o, bir gün ötekisi... Esasen tabii ve normal aileleri teşkil eden de böyle çift- lerdir. Bu tasnif kadınlar için de, yani zevceler için de caizdir. Fakat üçüncü kısım kılıbıklar istisna edilecek olursa kılıbıklık Kadin > Erkek meselesi.. “Kılıbıklık alelumum bir zekâ meselesidir,, Erkek kadına nazaran çok müsriftir, onu alır, bunu alır... alelumum bir zekâ meselesid ann üzredir. gazetemize bir senelik, 6 aylık, karilerimize veya mevcut hediyeyi alıniz! , Bey'in Güzel bir albumunu meccanen almak isterseniz AKŞAM'a abone olunuz! Cemal Nadir bey arkadaşımız Amca Bey'in gazetemizde intişar etmiş en güzel karikatürlerini bir araya topladı; bunları renkli, zarif bir kapak içinde güzel bir album halinde neşretmek Mart ve Nisan 1932 zarfında abonesini bu iki ay içinde asgari 3ay için temdit ettirecek olan abonelerimize bu güzel album'dan bir nüsha hediye edilecek ve posta ile adreslerine gönderilecektir. Bütün Türkiye'de en fazla satış yapan AKŞAM gazetesine siz de abone olunuz ve bu güzel Sahife 7 si - Ni Halit Fahri bey — Tuvalet masrafı hakkında ne dersiniz?. — Bazıları aklın almayacağı rakkamlar o söyleyorlar. Meselâ 12000 liradan bahsedenler var.. Bunlar hangi cemiyette yaşadık- larını bir an içinde unutmuş olsa gerek... (12) bin lira bu cemiyetin kaldıramayacağı masraflardır. (12) bin lira değil (1000) lira hatta (500) lira senelik tuvalet masrafı için pek çok bir paradır. Ailenin senelik tuvalet masrafı senelik kazancın on ikide birini, azemi bir buçuğu yani bir buçuk maaşı geçmemelilir. Ayda 300 lira kazanan erkek ailesine de nihayet 400 lira tuvalet masrafı yapabilir. Fakat bugün orta halli ailelerin bir çoklarının ayda 80 - 100 lira kazandıklarını nazarıitibare alırsak bu 400 lirada pek çoktur. orta halliler için karı koca 250, 300 lira ile mükemmelen giyinebilir. Mesela karının masrafı: adet ocinsi (Uvasati fiat yekün 3 iskarpin x 15 5 çorap Z 10 2 elbise 30 60 1 manto 50 50 2 şapka N 10 145 145.. geri kalan 105 lirada er- keğe ferah ferah yetişir.. Bir kat elbise 50 lira.. Şapka.. Ayakkabı filan.. Yoksa hayalâta dalarsak bini, iki bini, on bini, yirmibini bula- biliriz... Fakat hakikat ancak böyle olabilir. — Alelumum- “kadın mı': müsriftir erkek mi?, — Erkek daha müsriftir.. Erkek kendisini kontrol etmez... siğara alır, onu alır, bunu alır.. Birkaç gün evvel aldığı eşyayı hor kul- lanup eskitir.. Erkeği çeküp çe- virecek olan kadındır.. Daha doğ- rusu böyle olması lâzımdır. H.E. daha untnınn nara 3 aylık abone kaydedilecek

Bu sayıdan diğer sayfalar: