e 25 Şubat 1932 Akşam Sahife 7 Yanlış hesabın neticesi. Askeri muharririmiz Japonların neden kazanamadıklarını anlatıyor Askeri muharririmizden: Bir işe başlarken hesabı yanlış tutmak her vakit fena neticeler verir. Fakat bilhassa askerlik ve harp işlerinde bu hesap yanlışlık- ları pek pahaliya mal olur. Japonlar Çinlilerle başladıkları harpte hayli yanlışlık yapmış” lardır ki, fikrimce harbin vihaye- tine kadar bunun cezasını çeke- ceklerdir. Harpte ilk darbe çok mühim- dir. Bu (darbenin, şiddeti harbin sonuna kâdar düşman maneviyatı üzerinde okendisini göstereceği gibi, bundaki gevşeklik te aksi surette tesirini yapar. Japonlar milli Çin hükümetini kendi emel- lerinin kabulüne icbar için bu hükümeti kalbgâhına hamle ettik- leri zaman ona göz kırpmağa zaman bulamayacak âni bir darbe ile sersemletmeli idiler. Şüphesiz ki Japon erkânı har- biyesi de bunu böyle düşündü. Fakat ihtimal Mançuri işgalindeki kolaylığı misal tutarak gayri kâfi bir kuvvetle eski Çin kalelerine bücum etti... Bir aydan fazla bir müddet, 20-30 bin as- ker, bir hayli deniz ve kara kuvveti, zırhlı otomobil, tank, yüzlerce zayiata mukabil henüz Şanghaydan öteye geçemedi. Hal- buki bu kadar azim farklar karşısında şimdiye kadar biç değilse Çinin en kesif ve mamur kısmı bulunan Şanghay - Nankin sahasının işgal edilmiş bulunması gerekti. Vakia japonların ilk darbede gösterdikleri (hesap (yanlışlığı Çinin bu kısmını işgalden kurtaramaz. Fakat Çin ordusu ve milletinin maneviyatı üzerinde yaptığı büyük tesirlerle işgali hiç değilse Japonlara bir kaç pakalıya maleder. Arada misli geçen bu bir aylık zamandan bilistifade Çinin birliğe doğru gittiğini, tehlike yerine memleket dahilinden kuvvet celbeylediğini, yeni müdafaa mevzileri hazırladı- gını her gün haber alıyor ve mu- barebe vaziyetinden anlıyoruz. Şanghayın sukut ederse vaziyet ne olacaktır? Japonlar yalnız bu şebri işgal ile Çin hü- kümetini arzularına ramedemiye- cekleri için ileri harekâta davam- ları ve asgari olarak Yang-Fssnin Hanhea ya kadar olan en mühim Çinlilerin tesis edebilecekleri müdafaa hatlarını gösterir harita kısmını işgalleri altına almaları icap eder. Fakat daba şimdiden görülüyor ki bu iş o kadar kolay olmaya- caktır. o Denizden © uzaklaşma Japonların aleyhine (o Çinlilerin lehinedir. Yang-Fsse nehri genişliği dolayısile — Japon donanmasının harekâtına müsait olmakla beraber ne de olsa filo denizdeki Serbest manevrayı kaybedecek ve sahillere yerleştirilerek obüs- ler donanma için mühim tehlike teşkil edecektir. Bu hususta biz Çanakkalede mühim tecrübeler gördük : Saniyen çok muazzam insan ve amele kuvvetine malik olan Çinin birbiri ardınca yapacakları sahra mevzilerinin, bir aydan fazla müd- dettir mukavemet eden eski istih- kâmlardan çok daha kuvvetli olacağını umumi harp hemen her çephede isbat etmiştir. Bu mevziler dahile doğru çeki- lip Japon filosunun ağır çaplı ateşinden masun kaldıkça ehem- miyet kazanacaktır. Bu müteakip mevziler Yang - Fsseva disini garbe doğru kapa- makla beraber Nankin ve Han- keodan şimal istikametine giden demiryollarını da 'setretmek için cenuba doğru cephe alacaklardır. Maamafih bu geniş harekâtın icrası için Japonların azim kuv- vetler celbi ve binaenaleyh sefer- berlik ilân etmeleri lâzımdır. Hülâsa hesaplarını yanlış yap- tıkları için ilk darbeyi kuvvetle vuramayan japon ordusu işini uzatmış, güçleştirmiş ve çinlilere müdafaa imkânını ihzar etmiştir. Çinliler ise bu fırsattan istifadeyi bilmişlerdir. Aynı suretle harekete devam etmek şartile düşmanlarını yıprandırmağa ve bir gün remle- ketlerinden (Oatmağa muvaffak olmaları çok mümkündür, M. $. Viddivostoka sevkedildiği haber verilen Rus kuvvetlerinden muktelli sınıla mensup askener | | Hırsızlar nasıl çalışırlar? Zarfçılık nedir, zarfçılar nasıl av yakalarlar? “Allah insana kısmetini böyle de gönderir, hazır paraya konduk!,, Yankesiciliğin mahirane usulle- rinden biri de zarfçılıktır. Yan- kesici bir sürü hile ile sizi öyle bir vaziyete getirir ki, kendi eli- nizle ceplerinizi açar ve para cüzdanınızın da ağzını açıp onun eline teslim edersiniz. Zarfçılar ekseriya avlarını Istan- bula yeni gelmiş yabancılar ara- sından seçerler. Bunun için daima Tophane ve Sirkeci gibi vapur iskelelerile tren istasyonlarında dolaşırlar. Daima iki kişi bir arada çalışırlar. Birisi kılığını kıyafetini vaziyete göre uydurur. Istanbula yeni gelmiş bir ace- mi tavrile yanınıza yaklaşır: — Beyefendi, affedersiniz, bu- ranın yabancısıyım, hiçbir tarafı bilmiyorum, sizin bildiğiniz iyi bir otel varsa tarif eder misiniz der. Biliyorsanız tabil tarif edersiniz. O gene yanınızdan ayrılmaz, daha bir takım sualler sorarak sizinle beraber yürümeye başlar. Yeni ahbabınızla konuşa konuşa yürürken yanınızdan hızlı hızlı yürüyerek bir adam geçer. Adamcağız o kadar telâşlı gitmektedir ki, sizin önü- nüzden geçerken cebinden kazaen bir kâğıt “düşürür ve farkına var- madan uzaklaşır. Sizin yanınızdaki yeni ahbabınız derhal eğilip, giden adamın düşür- düğü kâğıdı yerden alır. Bu, bir mektup zarfıdır ve içinde bir deste lira vardır. Ahbabınızın keyfinden ağzı kulaklarına varır.Bir deste parada en aşağı yüz lira vardır. Hemen zarfı cebine sokar ve sevinçle size: — Gördünüz mü, Allah insanın kısmetini böyle de gönderir. Hazır paraya konduk, ikimizin de kıs- metimiz açıkmış. Tabii paranın yarısı sizin hakkınızdır, tenhaca bir yere gidelim de paraları pay edelim.. der. Siz belki de bunu kabul etmezsiniz ve parasını iade etmek için giden adamın arka- sından seslenirsiniz, fakat bir türlü duyuramazsınız, o hızlı hızlı bir sokağa sapıp gider. Kim bilir, belki de sağırdır?!. Artık bu vaziyet karşısında bir deste lira sokağa atılacak değil yal. Paraları taksim etmek lâzım. Bunun için müsait bir yer bulmalı. Döne dolaşa nihayet tenha bir yere gelirsiniz. Fakat aksiliğe bakın ki, iş burada bozulur. Tam zarfı çıkaracağınız sırada zarfın sahibi çıkıp gelmez mi? Hem ne geliş?! Size ağız açtırmaz, telâşla: — Demin ben caddeden geçer- geçerken cebimden paramı dü- şürmüşüm. Yolda başka kimse yoktu, paramı (muhakkak siz aldınız. Üzerinizi arıyacağım, eğer para sizde çıkarsa, bana evvelce haber (overmediğiniz için sizi karakola, âleme kepaze edeceğim Diye tehdide başlar. Bu hare- ket, arkadaşınızı fena halde sinir- lendirir, kızar, para sahibinin yakasına yapışır. — Sen herkesi hırsız mı zan- nediyorsun, biz senin parana tenezzül etmeyiz, kim bilir kime çaldırdın da bize çatiyorsun, bizim üzerimizi arıyamazsın... Diye ba- ğınp çağırmıya başlar. Fakat diğeri daha inatçıdır. Üzerinizi aramak için ısrar eder. Nihayet arkadaşınız da buna razi olur. Para sahibi evvelâ onun üzerini şöyle bir yoklar, cebindeki para cüzdanının içine de baktıktan sonra bırakır. Sıra size gelir. Siz, üzerinizi aratmıya tabii razi ol mazsınız. — Bırak arasın beyfendi, mü- saade et arasın da sonra biz onu karakola teslim edelim, iftira davası açalım... diye sizi de razı eder. Para sahibi sizin üzerinizi de dışardan bir yokladıktan sonra para cüzdanınızı açar, içindeki paraları saydıktan sonra : — Benim param daha fazla idi. diyerek paralarınızı tekrar yerine koyup cüzdanınızı size teslim eder. Fakat adamcağız hâlâ paranın sizde olmadığına bir türlü kani olamamıştır. Size özür diledikten sonra arkadaşınıza: — Azizim - der - üzerinizi ara- dım amma, ne de olsa ben sen- den şüphe ediyorum, beraberce karakola kadar gidelim de bir defada orada ifadeni alsınlar. Der, onu alıp gider. Zarf onun üzerinde, elbette karakolda mey- dana çıkaracaklardır... Siz de başınızı derde sokmamak için tabii derhal oradan uzaklaşırsınız. Işin iç yüzünü yarın izah ede- ceğiz. Bir müsamere Evvelki akşam erkek muallim mektebinde muallim Ihsan Şerif beyin 65 inci yıl dönümü müna- sebetile bir müsamere verilmiştir, EMLÂK ACENTESİ Her nevi EMLÂK İDARESİNİ Deruhte eder BAHÇEKAPI HAN 2 21-28