Sahife 10 m mar Kadın erke erkek m: öomeilmi “Kadın güneş gibi ısıtıcı, aydınlatıcı bir kudrettir,, Halide Nusret hanım, Samiy Samiye Burhan Cahit hanıma cevap veriyor Kadın - Erkek meselesi hak- Kuda Samiye Burhan Gahit ha- nunın gazetemize vuku bulan Leyanatını geçende neşretmiştik. Bu münasebebetle tanınmış kadın muharrirlerimizden Halide Nusret hanımdan şu mektubu aldık: Samiye Burhan Cahit Hf.ys: Hanımefendi ! Sizi tanımak şerefini kazanma- mış bir insana muhatap olmak hiç şüphesiz ki memnuniyetinizi celbetmiyecektir; belki de size hitabımı bir küstahlık telâkki edeceksiniz. Fakat, affınızi dilerim hanım- efendi, Akşam gazetesinin malüm anketine verdiğiniz cevapları oku- duktan; kadınlık hakkındaki ilti- fatlarınızla “şık ve makul, bir kadının tuvalet listesini gördükten sonra, susmak elimden gelmedi... Şub, zarif ve pek orijinal beya- Datınızı, her satırında hayretim artarak okudum: sözlerinizin bir şaka, bir alay olmadığına inana- bilmek için de o sütunları tekrar tekrar okumak mecburiyetinde kaldım ve hayretten inkisara, inkisardan eleme düştüm. Diyor- sunuz ki: “Kadınlar erkeklerin başına bir belâdır; yalnız erkeklerin değil, bütün kürrei arzın başına bir belâ1... Harptan, yangında, kole- radan, taundan daha müthiş üzeri kauçuksuz bir elektrik * telinden daha tehlikeli.,, Ve ilâve buyuruyorsunuz : “Ben kadınım, kadınlığı bilirim. Kadın için kâfi, yetişir kelimeleri yoktur. Doksan şapakası olan bir kadın muhakkak ki yüz şap- kası olsun ister, kadın işte böyle bir mahlüktur!,, Kendi cinsinize nasıl insafsızca iftira ediyorsunuz, hanım efendil Şüphesizki erkeğin ve dünya- nın başına belâ olan kadınlarda vardır. Fakat onlar hakkında sadece “kadın, kelimesini kul- lanmak doğru olmaz; onları “tü- feyli kadın “salon kadını, diye asil kadından ayırmak icab eder; Çünkü o nevi kadınlar, “asil kadı,,nın manevi bünyesi üstünde bir çibandan, bir lekeden başka birşey değillerdir! Yoksa “kadın, . beşeriyetin anası olan kadın, belâ değil, rehadır. Kadın, dünyayı iyiliğe, aydınlığa, sükün ve sea- - dete götüren bir kuvvettir, Kadın güneş gibi bir şeydir: Öylesitici, aydınlatıcı ve yaşatıcı bir kudret! Bilhassa Türk kadını! Fedakâr ve kanaatkâr Türk kadını ! O, dahadün, her cephede er- keği ile omuz omuza yürüyerek büyük Istiklâl harbinini kazandı; onun şah eseri önünde halâ bütün cihan parmak ısırıyor! Bugu de Türk kadını, tarlasında erkeği ile beraber sapan kullan- makta; mektepte, dairede, ticaret- hanede... Kafası ve kolu ile erke- gine yardim etmekte; bunları yapamiyorsa evinin dört duvarı içinde beşikten ocağa, ocaktan makineye koşarak, cemiyete bu suretle müfit olmağa çalışmaktadır. “Kadın için kâfi! Yetişir! kelimeleri yoktur.,, diyorsunuz. Ne kadar yanılıyorsunuz, hanımefendi! Bilakis bu iki kelime, Türk ka- dınlığının en çok tanıdığı ve kul landığı kelimelerdir. “Doksan şapkası olan bir kadın, şankası olmasını ister. Kadın “Halide Nusret hanim bir mahluktur!..,, işte böyle Öyle mi?.. Insan böyle “umumi hükümler verirken çok hassas ve muhteriz olmalıdır O kanaatındayım. o Ben, dört şapkası olduğu zaman be- şinciyi istemeği asla düşünmiyen ve “dört şapka kâfidir!,, diyerek beşinci şapkanın parasını dünyaya ve insanlara yeni bir şapkadan daha faydalı olan yerlere mem- nunen sarf eden pek çok hanım tanıyorum... Şimdi gelelim “şık ve makul, bir kadının tuvalet listesine... “Şık ve makul bir kadın, tuva- leti için senede enaz on iki bin lira sarfeder., cümlesini gö- rünce kendi kendime: “bir mürettip hatası olacak, demiştim, her halde bin iki yüz lirayı on iki bin lira diye basruışlar!,, Sonra, listenizin omüfredatını tekrar tekrar okuyunca “makul, kelimesi üzerinde düşünmek mec- buriyetinde kaldım: Acaba bu kelimenin malüm menadan gayrı manası var mı? Diye. Bu kelimenin manasını bilmedi- Şinize hükmetmek cesaretini el- bette göstermiyeceğim; fakat dai- ma “çılğın, kelimesi yerine “ma- kul, kelimesini kullanmanıza ne mana vereceğimi cidden şaşırdım efendim. Şık ve makul bir kadın, senede yüz çift çorap, yüz çift iskarpin giyermiş! çorapları vasati on beşer liradan bin beş yüz, iskarpinleş vasati yirmi beşer liradan iki kin beş yüz liral.. Fakat hanım efendi, makul bir kadının bir senelik çorap ve is- karpin parası olarak gösterğidiniz dört bin lira, makul bir ailenin bütün bir senelik yeme, içme, geyinme ve eğlenme parası olabilir. “Senede yirmi şapka kâfi, diyen zevciniz bey efendivi: Imkânı yok, elli, ehemde makul olmak şaztile cümlesile susduru- yorsunuz. Şu “makul, kelimesinin bir gün bu kadar asap haraş ve taham- mülşeken bir kılıkta karşıma çıkacağı hiç aklıma gelirmiydi?... Her “makul, in yerine bir “çılğın, kelimesi koyunca beya- natınız birden bire cazip bir mana kazanıyor! Meselâ: “Hem bu lis- tem makul bir kadının listesidir.,, diyeceğinize “bu listem şık, fakat çılğın bir kadının listesidir.,, dese- niz, hiç mesele kalmazdı... Hele o makul kadının boya senede bin liral — Boya için bin lira çok, Yedi Akşam Şikago belediyesi beş parasız kaldı Amerikanın Nevyorktan sonra en büyük şehri olan Şikago iflâ- sini ilân etmek üzeredir. Şikago belediyesi boğazına kadar borca batmıştır. Fakat bakaya vergiler- den borcundan çok fazla alacağı vardır. Belediye idaresi şehrin bulun- duğu Miçigan hükümetine mü- racaat ederek nakdi muavenet ve bakaya verğileri cebren topla- mak için kanuni salâhiyet istemiş- tir. Fakat Miçagan teşri meclisi riyaseticumhur intihabı yakın ol- duğundan fırkaların çevirmekte olduğu manevralardan dolayı her iki talebi isaf etmiştir. Bu vaziyet karşısında Şikago şehremini Mr. Cermak ilünı isyan ederek belediye meclisinde şu beyanatta bulunmuştur: “Şu politikacılar yok mu ce- henneme gitsinleri... Kendilerine böylece söyleyiniz. Belediyenin bakaya vergilerden 140,000,000 sterlin: alacağı vardır. Belediye memurlarına bir kaç aydanberi para veremedik. Bun- lara 3,000,000 sterlin borcumuz vardır. & Parasızlıktan (belediye konferans salonunu kapatacağım. Maarif idaresine mektepleri ka- patmağı emrettim. Su ve tanzifat dairelerini kapatacağım. Velhasıl belediyenin (o kapısını kapataca- ğım. , AK yüz elli yetişzez mi? Hem boyan- mayan kadınlar yok mu?.. Sualine: — Hayır. Ben boyanmıyan ka- dın, bilhassa dudağı boyasız kadın bilmiyorum. Cevabıni veriyorsunuz. Bu cüm- lenizin içine de bir kelimecik ilâve etseniz, kadın diyecek yerde “salon kadını ,, deseniz fikrinize itiraz ve aksini müdafaa etmek kimsenin aklından geçmezdi. Fa- kat hükmünüzü alelumum kadın- lara teşmil edince mesele değişir. Türkiyede ancak binde bir tane kadın dudağını boyar. Bu memle- ketin gençliğine nur ve irfan sa- çan muazzam bir muallimler kütlesi mevcuttur ki bu münevver genç kadınların hemen hemen hiç biri dudak boyasına para vermez. Şık olmak için mutlaka dudak boyamak lâzım ını?.. Bunu pek bilmiyorum. Ben şık kadın değilim; olmağa da hiç bir zaman haves etmedim. Fakat tam ma- nasile şık - ama hakiki manasile de makul - tanıdıklarım içinde .talak boyamıyanlar.da var. Hem | hammefendiler © tuvaletlerine, söylediğiniz yekündan çok daha aşağı para sarfetmektedirler. Nihayet, düşünmeliki “şıklık ,, para meselesinden ibaret değildir; bu işte paranın rolü kadar “Zev- ki selim,, in “bilgi,, nin ve “görğü,, nün de rolü var, Netice itibarile şuna kaniimki: Her köşesinde . aç, çıplak, hasta ve işsiz binlerce insan inleyen bu aziz vatan üstünde - otomo- bili, seyahatı, deniz kıyafetleri pırlantaları ve çay elbiseleri dahil olmadığı halde - yalnız tuvaletle- rine 12000 kürklerine 15000 lira sarfeden kadın, yoktur. Eğer var- sa, o kadın ya mecnundur, yahut da cani.. “Kılıbık koca,, Şmeselesinde de sizinle hemfikir değilim; fakat o mevzuu münakaşaya lâyık bul- mıyorum. Sizi böyle uzun uzun rahatsız ettiğim, etmeğe mecbur olduğum için, affınızı istiyerek susuyorum hanım efendi. Halide Nusrat Bir iflâs | ai 25 Şubat 1932 Bursa meklupları Bursada sıhhat işleri ve şehir hastahanesi Bursada doktor tabelalarının göze fazla çarpmasının sebebi Ahmet Vefik paşa hastahanesi Bursa, 20 (Hususi) — Bursaya ilk gelenlerin nazarı dikkatlerini iki şey celbeder: Doktor ve kah- vehane bolluğu.. Diğer vilâyetle- rin pek çoğuna nisbet edilirse Bursada çok doktor vardır. Fakat bu göze batışın asıl sebebi Bur- sayı şarktan garbe doğru ikiye bölerek uzayan Gazi paşa cadde- sinin vaziyetidir. Doktor muaye- nehaneleri kâmilen bu cadde üze- rindedir. Şehre ilk gelen bu cad- deyi dolaşirken pek tabii olarak sıra sıra doktor tabelâlarını görür. Tekmil vilâyetteki sivil, asker, memur doktorların yekünu sek- sene yakındır. Yalnız Bursa şeh- rinde on dokuzu sivil memur, sekizi serbes ve kalanı asker ola- rak kırk doktor vardır. Bursada en ziyade romatizma, damla gibi, rütubetten mütevellit diyatezik denilen © hastalıklarla verem ve sıtma boldur. Yani mevcut hastalıklar rütubet, sefalet ve cehaletten doğan marazlardır. Umumi sıhhat diğer vilâyetlere nazaran iyididir. Verem yüzde onu bulmaz. Frenginin en serpin- tili mıntakası Orhaneli kazasıdır. Dağlı göylüler burunlarını düşü- ren bu müthiş âfete mayasıl na- mını verir ve yaralarına bir koca karı merhemi sürüp hastalıklarını berkese bulaştırırlar. Buna karşı bilhassa bu kazamızda frengi ile mücadele eden teşkilât vardır. Maahaza resmi kayıtlara göre frengi nispeti yüzde üçtür. Bursa, hastane ve sıhhi teşkilât itibarile zengin sayılan vilâyetler- dendir. Şehirde muhtelif pavyon lardan mürekkep ve dahiliye, hariciye, göz, kulak, burun, vilâdiye o cildiye efrenciye, sari emraz kısımlarını bavi mükemmel bir hastahane mevcuttur. Dışardan gelenlerin, intizam ve mükemmel- liğine cidden hayret ve takdir duydukları bu bastahane bir başhekimle (o sekiz (o mütehassıs doktor tarafından idare edilir. Yüz elli yataklıdır. Bütçesi 90 bin liradır. Adı Ahmet Vefik paşa hastahanesidir. Belediyenin sıhhat teşkilâtı da çok düzgün ve kuvvetlidir. Bir başhekim, iki hekim, bir ebe dok- tor, muntazam bir kimyahane ve kimyagerden başka kırk yataklı bir Darülâceze o belediyenin emrin- dedir. Bursada bir verem dispaw- seri,Çekirgede bir askeri hastahane ve Dahiliye vekâletinin emrile kapanan umumhanelerin emrazı zühreviye teşkilâtı vardır. Kazalardaki sıhhat evleri şun- lardır: İnegölde 25 yataklı bir hastahane; Gemlik, Yenişehir ve M. Kemalpaşa kasabalarında hü- kümete ait muayene -ve tedavi evi, Mudanyada belediyenin beş yataklı dispanseri. Sıtmaya gelince, Bursa Balıkesir sıtma mücadele mıntakasının mer- kezi Bursadır. Bu teşkilâtın sekiz şubesi vardır: Bursa şehri ve köyleri, M. Kemal paşa, Karaca- bey, Balıkesir, Bandırma, Manyas. Diğer kazalarla sıtma mücadelesi hükümet doktorları (tarafından yapılır. Sıtmanın en ziyade kesif olduğu yerler: Bursa ovası, Gem- lik, Izmit, Yenişehir, M. Kemal- paşa ve Karacabey kazalarıdır. R.R. Fransa'ya gelen altın Cherbourg, 23 (A. A.) — rengeria vapuru 600 milyon frank kıymetinde altını havi 426 fıçı karaya çıkardığı sırada bunlardan altısı bir kaza eseri olarak denize düşmüştür. Bunları denizden çıkarmak için derhal dalgıç indirilmiştir. KE Yİ Koderler, düşünceler cansıkınkısı, üreme ve korku nelicesinde husüle yi? yyl Bromural «Knoli» tabletleri dünyada en ziyade müteammim âsap müsekkini ve münevvimdir. Bu müstahzar milyon- larca vakada tecrübe edilmiştir ve hergün binlerce doktor- lar tarafından tavsiye olunmaktadır. Alındıktan 20 dakika geçer geçmez, şayanihayret olan müsekkin tesirini gösterir. Uzun zaman alınsada hiç bir zararı yoktur. — Eczanelerde 10 veya 20 tabletlik cam tüplerde satılır. — Fabrikası Almâne yada Rheini üzerinde Ludwigshafen, de KNOLL AG. dır.