Berlin mektupları Prusya eskiden nasıl kendini kurtarabilmişti ? Almanyada bunu gösteren büyük bir tarihi filim yapıldı Ceneral York, fransız karargakına Ustübaşı tozlu geldiği zaman orada Napolyonun Woskovaya girişi parlak bir surette tesit ediliyordu Berlin, 3 ( Hususi) — Son zamanlarda Berlin sinemalarında büyük bir filim göstrilmeğe baş- landı: York... York eski bir alman ceneralıdır. Bir zaman- lar Napolyonun istilâsına uğra- mış olan Prusyayı canlandıran, işgalden kurtaran bir adamdır. Filim © zamanın vakalarını me- raklı bir surette gösteriyor. Yorkun büyük bir filim adde- dilmesi ve Almanya'da büyük bir rağbet görmesi, o zamanki Almanya ile bugünkü Almanya arasında şayanı dikkat benze- yişler bulunmasından ileri geliyor. Bu gün Almanya mağlüp bir vaziyettedir. İşsizlik, iktisadi buh- ran, memleketi eziyor. Her tarafta sefalet, ümitsizlik levhaları göze çarpıyor. Memleket kara gün- lerini yaşıyor. Bundan yüz yirmi sene evel de vaziyet aşağı yukarı böyle idi. O zamanlar henüz ortada bir Almanya yoktu, mühtelif Alman hükhmetleri vardı.Napolyon, ordu- larile bu hükümetleri işgal ederek Rusyaya geçmiş, Moskovaya doğ- ru ilerilemeğe başlamıştı. Fakat buna rağmen halkın büyük bir kısmı Fransa ile dostluğa taraftardı. Ozamanı zaif iradeli kralı ve baş vekil Hardenberg Frausız dostluğuna sım sıkı sarıl- mışlardı. Fransız dostluğunu bir türlü anlıyamıyan ceneral York, bu vaziyet (karşısında istifa ede- taşrada oturan oğulları ile mın yamna çekilmişti. Bir g zabit de istifa ederek censral ile o birlikte Berlinden ayrılmıştı, Rüdiger ismindeki bu zabit York'un kızı ile çok iyi anlaşmış, aralarında bir muaşaka başlamıştır. Bu sıra da kral Fransa ile itti- fak ederek Rusya bareketine yardım için bir ordu göndermeği deruhte etmiş ve bu ordunun kumandanlığına ceneral Yorku tayin eylemiştir. York kendi fik- rine tamamen muhalif olan bu vaziyet karşısında bir dakika düşünmüş, fakat sadakat yeminini hatırlıyarak: kralın verdiği vazifeyi Vobul etmiştir. “et fransız kumandanı Yorka pek emniyet edemiyor, onu gizlice takip ettiriyordu. Bu sırada her tarafta Napolyonun Moskovaya girişi tesit ediliyordu. Fakat York Rüdiger vasıtssile Napolyonun bir mektubunu elde ediyor ve fransız ordusunun vaziyetinin pek iyi olmadığını anlıyordu. Vaziyeti krala izah için yaveri Seydlitz'i hemen yola çıkarıyor, fakat başvekilin intrikaları yüzün- den yaver kralın huzuruna çıka- mıyordu. York ise, gittikçe inkişaf eden vaziyet karşısında kendini yiyor. Rus kumandanı “Diebitzxh,, York ile görüşmek ve anlaşmak için, uğraşıyor. Nihayet bir gece artık tahammülü kalmayan York atına binerek, fasılasız yolculuktan sonra Potsdama, o zamanki kralların oturduğu şehire geliyor.. Kralın önünde diz çöküp yalvardığı halde gene ruslarla birleşip Napolyona karşı hareket etmek emrini ala- mıyor. Kral cevap bile vermiyor. Gene askerliğin ve itaat ruhunun hükmü altında ordusuna dönen ce- neral York, rus kumandanı ile kendisinin buluşması zeminini ha- zırlamış olan erkâni harp reisi “Rüdiger,, i kızının yalvarmasına rağmen, hiyaneti vataniye töhme- tile divanı harbe veriyor. Lâkin fransız kumandanının arzusu o kadar ifa edilmez dereceyi bul- muştur ki artik üçüncü Fridrich bile bu teklifleri kabul ederse Prusyann mevcudiyetinin lâftan ibaret olacağını anlayor ve ittifakı bozmıya karar veriyor. Diğer taraftan Jeneral York ordusu ile Berline giriyor. Halk arasında şiddetle alkışlanıyor. Tekmil şehir galeyanda.. Kili- selerin çanları kıyametler kopa- rıyor. Bütün bunların üzerinde, “York, tarafından halka aşılanan tılısımlı bir kelimenin kâkim oluyor: Hürriyet... Bu kelimeye birden bağlanan Prusya'da muhalefetten eser kal- mıyor. Ve napolyon en sonra hakikaten maglup ediliyor. Prusya kurtuluyor ... İşte “York, parçasını gözümüz inde can- landırıyor. Bu eser, kendinin git- tikçe karanlık bir çukura düştü- uğultusu filmi tarihin şu Prensin geceleri Bu hafta Glorya “Prensin geceleri, filmi gösterili- yor. Harry Litkenin diğer tanın- mış artistlerle birlikte çevirdiği bu filmin mevzuu şudur: Verner Roettlinek büyük bir tiçarethanenin umumi müdürüdür. Yedi seneden beri: mesut bir ev- lilik “bayatı geçiriyor. Bir gün imzasız bir mektupla umumi bir baloya davet ediliyor. Merak sev- kile bu baloya zevcesile birlikte sinemasında gidiyor. Baloda Pixi isminde bir kız Verneri cezbediyor. Bir aralık bir locada öpüşürlerken zevcesi bunu ; görüyor ve kocasını bıra- karak çıkıp gitmeğe karar veri- yor. Vernerin göndereceği oto- mobili beklerken muhteşem elbi- seli bir prens salona giriyor, genç kadınla konuşuyor, birlikte dans ediyorlar. Kadın şampanya tesirile kendisini kaybediyor, prensle birlikte gitmeğe razı oluyor. Diğer taraftan Pixi ile birlikte giden Verner sabah olunca zev- cesini hatırlıyor, evine koşuyor, kadının gelmediğini görüyor. Ni- hayet hatalarını anlıyorlar. Filmin sonu tatlıya bağlanıyor. Bu hafta Artistik sinemasında “Çingene aşkı, filmi gösteriliyor. Gina Manesin çevirdiği filmin mevzuu şudur: Don Antonia eski bir aileye mensuptur. Kızı Pastora bir boğa güreşçisine ( âşıktır. Baba bu izdivaca muvafakat etmiyor. Kız, güreşçi Pakoya bu sanatten vaz gemesini söylüyor. Pako buna kızıyor. Bir eğlenceye gidiyor, orada Pura isminde bir rakkaseyi locasına alıyor. Bu sırada kızın âşıkı olan çingene Potoş geliyor. Kız titri- yerek: “Pako, seni seviyorum, fakat çingeneler çingenelere aittir, diyor. Pako kızı teskin ediyor, birlikte giderlerken Potoş yetişi- yor. Pako, Potoşı boğacağı sırada rakkasenin çingene kanı kabarı- yor ve Pakoya ateş ederek onu yaralıyor. Pastora yetişerek boğa güreş- çisini kurtarıyor, tedavi ediyor, nihayet evleniyorlar. Sarı maske Bu hafta Opera sinemasında “Sarı maske, filmi gösteriliyor. Filmin mevzuu şudur. Kral Li San gece gündüz oSing'in meşhur elmasını ele geçirmek çaresini arıyor. Bu sırada kral, muhafız miralaylarından birinin kızı olan Mari Trayne delice âşık olur. Elmasla beraber onu da ele geçir- meğe karar verir. Bir ziyafette kızı ilâçla uyutup yatına naklettirir. Kızın sevgilisi bir tayyare ile yatın peşine düşer, bir çok maceralardan sonra niha- yet kızı kurtarır. gül hisseden bir milletin, tarihinde böyle karanlık günleri nasıl atlattığını okuyarak yeniden taze ümit ve cesaret bulmasını temin eden bir filimdir. Büyük rejisör Gustav Ucicky tarafından yapılan bu filmi en büyük Alman karekter mümessil- leri oynamışlardır. Werner Krauss, Rudolf Forster, Grete Mosheim, Gustaf Grundgeus, Friedrieh Kayssler, Theodor Loos, Hans Rehmann, Walter Yansser. Yıldızların hiç biri haya- tndan memnun değil Kimisi banka direktörü, kimisi dalgıç olmak istiyor. Bazısı da... Greta Garbonun yerini tutmak istiyen Joan Cravford Dünyada halinden, hayatından memnun olan isan pek azdır. Herkesin bir gayesi, bir arzusu vardır. * Amerika gazetelerinden birinin muharriri bunu düşünerek Hollivuttaki artistlerin bazılarile görüşmüş ve bunlara: “Halinizden memnun musunuz? Hayatta başka bir gayeniz var mı?, diye sor- muştur. Artistler arasında bu suale bir çoğu cevap vermek istememiş, bir kısmı da samimiyetle fikirlerini bildirmişlerdir. Joan Cravford demiştir ki: — Dünyada başlıca emelim Greta Garbonun yerini tutabil- mektir. Gretanın günün birinde Hollivuttan ve sinema hayatından birdenbire çekileceğini görecek- siniz. İşte ben Gretanın çekildiği gün onun rollerini yapabilecek, yerini dolduracak artist istiyorum ve onun için onun olmağı çalışıyornm.,, Rişar Barthelmess sorulan suzle: — Emelim bir bankanın, büyük, muazzam bir bankanın müdürü olmaktır. Kendimi yüzel bir masa önünde (oturur, odaktilolarıma, kâtiplerime emirler verir gördü- güm gün hayatımın en mesut günü olacaktır. Sinema hayatından ayrıldığım zaman belki bu arzumu kuvveden fiile çıkarabileceğim. ,, cevabını vermiştir. Levis Stone: “ Hayatta gayeniz nedir?,, sualine “Portakall,, ceva- bını vermiş ve fikrini şöyle izah etmiştir : — Bütün Kaliforniyanın en mü- kemmel portakal bahçelerine malik olmak isterim.. Bunun için Kali- forniya hükümeti dahilindeki en güzel portakal bahçelerini satın aldım. Bir müddet sonra hahçe- lerde istediğim yenilikler yapılıp bittiği zaman oraya çekileceğim ve portakal yetiştirip (satmakla meşgul olacağim. ,, Dorothy Mackailla gelince en büyük arzusu dalgıç olmakör. Denizin dibine inerek oradaki nebatlarım, balıkların cinslerini, hayatlarım tetkik etmek gayesi- dir. Victor Mc Laglen: — Pek gençken zabit olmak istemiştim, muvaffak olamadım. Şimdi satın aldığım ( Za Jolla | ismindeki köşkümde çiçek yetiş- tirmekteyim, fakat yalnız kırmızı gül yetiştiririm. Çiçekçiler benim güllerimi diğer güllerden daha pahalıya sitın alırlar. Zaman ile baha fazla ve daha güzel gül yetiştirdiğim vakit işi (o bahçıvanlığa dökeceğim., demiştir. Greta Garbo sinema artistliğinde çekiliptiyatro artisti olmağı isti- yor. En büyük emeli fransız ar- tisti meşhur Sarah Bernhardın şöhretini kazanmaktır. x* Berlinde Tobis - Melofilim şirketi, yeni bir atelyeye taşınmış- tır. Sindenstrasse 32 No daki bu atelye Si;nose - Brensing atelyesidir. Burada kısa, ve terbiyevi filimler çevrile- eski munbasıran cektir. Atelyenin idaresi, şir e kadar Paris'de Films Sowores Tobis şirketi kısa filimler rejisör- lüğünü yapmış olan Dr. Peter Brauere verilmiştir. , x Her sabah bir parça idman yapmak Avrupada umumiyetle adettir. Tobis - Melofilm'in yeni terbiyevi filmi “Gün böyle başlar, adında olup evde yapılan sabağ idmanını göstermektedir. en, RR ki e mayan