29 Kasım 1931 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

29 Kasım 1931 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşam ZY leşrinisani 1931 Bir tahliye davası — Manzunı komedi — | Vaka, kanunu medeninin ilânından evvel, bir mahkemede careyan Birinci sahne Hâkim — Hafize kadın | Ciddi çehreli bir hâkim, mubaşiro emreder, az sonra, müddei olan Hafize kadın, çatık kaşları ile, içeri girer; | Hâkim Adın nedir?.. Hafize — Hafize!.. Hâkim — Babanın adı?.. Hafize — Mehmet!... Hâkim Nerede oturuyorsun?.. Hafize — Semtimiz Sultanahmet!.. Hâkim Şimdi anlat bakalım, seninde derdin nedir?.. Hafize ( Birdenbire köpürür: | Namusumla yaşadım tamam elli senedir, Her yerde gösterirler, tam kadın diye, elle, Inanmazsanız sorun: Şahit bütün mahalle! Üstüme kondurmadım bu yaşıma kadar toz, Pilicime dokunsun sonra bir çapkın horoz. (Hafize kadın meraklanır. Kuvvetli bir teftih sedası duyulur) Hâkim Hanım!.. Lafı uzatma.. Söylenme abuk sabuk, Burası mahkemedir, dinlenmez horoz, tavuk!.. Hafize Hâkim Efendi!.. Dinle: Benim bir evim vardı, Bir gün bir kadın gelip, rica etti, yalvardı!.. Mutlak tutmak istedi, ayda altı liraya Evimin, dört odalık, üst katını kiraya! Yüreğimi kadının bu yalvarışı deşti, Uzun sözün gısası, bizim eve yerleşti! Hâkim Hanım söyle, vakit yok, açıkca maksadını?.. Hafize Maksadım bu: Çıkarın evimden o kadını!.. Hâkim Evi harap mı etti?.. Hafize — Yoktur eşi doğrusu: Usanmadan taşıdı her gün kova kova su, Çalıştı, çabaladı böyle tanrının günü, Kar gibi temiz yaptı tahtaların üstünü: Eskisinden güzeldir, yenidir yukarı kat... (Hâkim sabırsızlanıp, kadının sözünü keser:| Hâkim Ben senin meramını anlamıyorum fakat, Nedir, söylemiyorsun, tahliyenin sebebi!.. Hafize Sebebi ne olacak: Bir oğlu var, cin gibi, eder | Benim de, on beşinde kızım var, tıpkı çiçek, Kâfir oğlan yavrumu gözlerile yiyecek. Kızın, namusten yana, rast gelinmez eşine; Fakat çapkın düştükçe, tazı gibi, peşine, Gençlik, cahilliktir bu: Mutlak bir kaza çıkar, Alnımın karasını sonra benim kim yıkar?.. (Hafize kadın anlatırken, müddeialeyh kiracı | ebe Dürdane hanım bütün bu sözleri dinlemiştir. Hiddetle içeri dalar:/ Ikinci sahne Hâkim - Hafize kadın - Dürdane Hâkim (Dürdane'ye hitaben: | Bakın; Hafize hanım sizi dava ediyor: “Ben kiracı istemem, evimden çıksın..,, Diyor! Dürdane Haltetmiş; hiç durmadan yapsın beni baş tacı, Nerde bulabilirmiş benim gibi kiracı ?.. Güya oğlum çapkınmış, bakıyormuş kızına, Yavrum elini sürmez öyle çam sakızına! Ihsan'ı nerde görse, şaşırıp apışıyor, Tıpkı bir sülük gibi, oğluma yapışıyor! | Bunu işiten Hafize kadın, kiracısının üzerine atılır, şemsiyesini kaldırırken mubaşirler mani olurlar, | Hafize Dostlar!. Kurtaran yok mu?. Boğuyor hafakanlar, Senin yengeç oğlunun suratına bakanlar Üç günlük yola kaçar; behey utanmaz karı!... Hâkim Artık çıkıyorsunuz çizmeden pek yukarı!.. Hafize Hâkim Efendi!,. Vardı hâttâ bugün mahkeme, Düşündüm: Kızcağazı emanet etsem kime? En nihayet aklıma iyi bir çare geldi, Doğrusuya; bu fikir hepsinden de güzeldi: Bizim bahçe içinde vardı bir eski hamam; Çarşafımı giyipte, evden çıkarken tamam Bu hamamın içine sakladım kızcağazı.. Dürdane (Bir tahta sıranın üstüne düşüp, feryada başları) Hay bu kâfir karının kapansın meşu'm ağzı.. Ölüp te görmeseydim keşke böyle günü ben: Çünkü bugün oğlumu, o şıllığın şerrinden, Mahkemeye gelirken, o hamama kapattım! kapıdan (Saçlarını yolarak:| Demek kendi elimle onun koynuna attım?! (Mahkeme salonunda bir vavevlâ kopar. İki kadın bir hayli müddet döğünürler. O zamanlar nikâh işlerine imamlar baktıgı için, hâkim şöyle bir tavsiyede bulunur :J Hâkim Hanımlar !... Dava bitti.. Siz açmadan hamamı, Nikâhı kıymak için, çağırınız imamı!.. ( Perde iner | Necdet Rüştü İngiliz manevralarında tankların geçişi lagiliz ordusunun büyük mıkyasta sonbahar manevraları yapmağa başlandığını yazmıştık. Manevralarda Lilhassa tanklar nazarı dikkati celbetmiştir. Resmimizde tankların geçişi görülüyor. —— Kesik baş yaşar mı? Vücuttan ayrılan kesik baş2buçuk dakika yaşadı Bir idam mahkümu üzerinde yapılan tecrübeler Insanlar muhtelif surette hayat- larını gayip ederler. Bazıları tabii ecellerile yavaş yavaş ölürler. Bu takdirde ölüm bütün vucuda yavaş yavaş ve muntazaman yayılır. Her uzuv birden ölür. Bazıları da tamamen sıhhatte bulunan bir adam bir kuvvet tesirile ölmeğe mecbur kalır. Meselâ idamda olduğu gibi... Idam şekilleri her yerde ayrı ayrıdır. Bir çok yerlerde de idam mahkümlarının başı muhtelif su- rette kesilir. Son zamanlarda Alman alim- lerini meşgul eden bir hadise vardır: Acaba tamamen sıhhatli bir adamın kafası kesilir kesilmez hakikaten derhal ölüyor mu yoksa daha bir müddet hayatını muha- faza ediyor mu?.. Almanyada Dr. Wenat, buna merak etmiş ve aldığı müsaade üzerine “Troer,, adındaki bir idam mahkümunun kafasını tetkik etmiş ve şu neticeye vasıl olmuştur: Kesildikten sonra iki doktor tarafından kaldırılıp tutulan bu kafada hiç bir acı veya ıztırap ifade eden bir kırışıklık yoktu. Çehre sakin, gözler açık ve ber- rak, agız kapalı. Çehre üzerinde hiç bir çizgi, bu kafanın daha demin vücudundan bir balta dar- besi ile ayrılmış oldugunu ifade | etmeyordu. Murdar iliğinin sar- ucu parmak ile tahriş edilince | derhal çehrede bir acı ve iztırap alâlmi görülmüştür. Her adele | | | | | | | | | riş gerilmiş, dudaklar kısılmış.. Tah- rişe nihayet verilince kesik ka- faya da sükünet avdet etmiştir. Parmak ucu ile kesik kafanın gözlerine dokununca derhal o gö- zün kapağı sımsıkı kapanmış, böylece göz kendini tehdit eden harici tehlikeden korunmaya ça- lışmıştır. Gözün bir güneşe doğru tutu- lunca kamaştırıcı ışık karşısında o da kapanmış, sonra gölğede tekrar açılmıştır. Kulağına bir kaç defa kendi ismi bağrılınca kapalı gözleri açılmıştır, ağız da birkaç defa açılıp kapanmıştır. Maamafih bütün bu tecrübeler ancak iki buçuk dakika devam etmiştir. Bir buçuk dakika sonra murdar iliğin ucu tahriş edil diği zaman çehrede Hiç bir ızdırap görmemişti. Fakat bir buçuk (dakika o esnasında bir aralık mındar ilikle yapılan tah- ziyadeleşmiştir. e Çehredeki ıztırap o hâle gelmiştir ki tecrü- beyi seyredeler hep bir ağızdan: Yaşıyor, yaşıyor!.. Diye bağırmışlardır. Bu esnada kesik kafa gözlerini sım sıkı yummuş. Dişlerini, yanak adale- lerini sıkışmıştı. Bir aralık kesik başın ağzına bir parmak sokulmuş, dişler bu parmağı ısırmıştır. Bu suretle kesik bir başın vucuddan ayrı iki buçuk dakika kadar feci bir hayat sürdüğü tespit edilmiştir. Odun kömür bolluğu i Odun yığınlarından bir açı Odun, kömür fiatleri, havalar | soğuduğu günden beri ayni de- | recededir. Fakat son günlerde fiatler birdenbire yükseldi. İyi cinsten kuru Rumeli meşesinin çekisini 480-500 den aşağı almak | kabil değildir. | Birinci sınıf kömür de perakende | olarak yedi kuruştan satılıyor. | | Esnaf, bunun sebebini Karadeniz- deki fırtına yüzünden kayıkların İ gelmemesine atfediyor. Halbuki belediyenin oresmi tahkikatına göre İstanbulda büyük bir mah- rukat stoku vardır. Şu halde, bu bavaların soğu- Belediye, yalnız st bu kış gününde bu odun, gö ihtiyacile de esaslı sürette m-> gul olmalıdır. ai 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: