22 Teşrinissni 1931 eee baş zümlerimiz İran üzümleri Türk malı diye satılıyor! Yaş üzüm göndermek için yapılan tecrübeler Avrupanın muhtelif piyasalarında ve bilhassa Anverste bazı firma- ların İran üzümlerini Türk Sultani üzümleri diye sattıkları Avrupanın muhtelif yerlerindeki şehbender- liklerimiz tarafından haber veril mektedir. Bunun için üzüm tüccarlarımız lâzım gelen tedbirleri alacaklardır. Bundan başka alâkadar konsolos- larımız da lâzim gelen yerlere müracaatta bulunacaklardır. Avrupaya gönderilecek O yaş üzümlerimizin muhafazası hakkın- da Ziraat bankası tarafından ya- pılan tecrübeler neticelenmiştir. Tecrübe için ayrılan yaş üzüm- lerden bir kısmı mantar tozu diğeri tahta tozu içerisinde olmak üzere iki sandık içine konmuştur. Aradan yirmi gün kadar müd- det geçtiği cihetle bu sandıklar açılmıştır, Menfer tozu içerisin- deki yaş üzümlerin tamamen çürüdüğü ve tahta tozu içerisin- deki üzümlerin de kısmen çürü- düğü görülmüştür. Tahta ile Avrupaya yaş üzüm sevkinin kabil olacağı anlaşılmış ve yalnız daha bazı fenni itina- larla ikinci bir tecrübe yapılması kararlaştırılmıştır. Parasız koca Pul parası yok fakat evlenmek istiyor Matbuatımız içinde köyde çıkan yegâne gazete “Tosya, da çıkan Dilek refikimizdir. Bu küçük köy gazetesinde şu tuhaf fıkrayı okuduk: Geçen gün kaymakam beyi zi- yaret ederken ihtiyar bir köylü geldi. Altmış; altmış beş senelik bir ömrün yükü altında beli bü- külmeğe meyletmiş olan bu sal- hurde: — Karım eski muhtarın zama- nında öldü, muhtar gelip künye- sini yıktırmadı. Evime, ekinime bakanım yok. Evleneceğim, arzu- hal yapmağa param yetmeyor, dedi. Arzuhal yapmağa parası yet- meyen bu ihtiyar oevlenmek için paraya lüzum olmadığını, kendisine bir avuç çorba pişire- bilecek bir kadın bulunacağını söyledi. DE MERİ Manisada kalp 25 lik yapan yazmıştık. Mehmet çürmünü kikatını derinleştirmektedir. itiraf ve polis memurları görülmektedir. Kalp 25 kuruşluklar GÜNÜN HABERLERİ Tefecilik Bir katır 2000 liraya nasıl satılır? Hükümet köylüye tefecilik ya- | panlara karşı şiddetli bir mücadele | açacaktır. Hakimiyeti milliye refi- kımız köy tefeciliği hakkında şu malumatı veriyor. Köyün bugün en büyük derdi mürabahacılıktır. Köy müstahsilini asıl ezen nakit mürabahacılığıdır. Bir kaç misal verelim; Giresonun bir köyünde (Küney köyü) 100 liralık bir katıra faiz de (ayda yüzde 33) dahil olmak üzere 400 liralık bir senet verili- yor. İkinci sene senet tediye edile- mediğinden 500 liranın da faizi zammedilerek 1300 liralık ikinci bir senet kesiliyor. Senet üçüncü sene 1500 liraya çıkıyor. Dördüncü sene 100 liralık katır, zavallı köy- lüye 2000 liraya mal oluyor. Gene Gireson vilâyetinin Bulan- cık köyünde köylünün biri aldığı bir liralık bir bele bir sene sonra 20 lira vermek mecburiyetinde kalmıştır. Tirede mürabahacılar, adamına göre ayda yüzde beşten yüzde 12 ye kadar bazen haftada beş faiz alırlar. Tirenin meşhur tefe- cilerinden biri “bizim bir kuruşu- muz günde bir paraya işler ,, demiştir. Bu hesaba göre nizami faiz senede yüzde 9 olduğu halde mürabaha faizi yüzde 900 demektir. Aydında faiz ayda yüzde beş ilâ ondur. Murahabacıların borç olarak verdikleri beş yüz lira- nın müruru zamanla ve tecdidi senet suretile 5000 liraya çıktığı görülmüştür. Armutluda faiz senevi yüzde 120 ilâ 600 dür. Takriben 250,400 lira kiymetinde 2,300 dönüm tarla, bağ, bahçe mürabahacılara 160 bin liraya ipotek edilmiştir. Et meselesi Izmirde de bu mesele etrafında münakaşalar var Izmir 20 — Istanbulda et mese- lesi münakaşaları devam ede- dursun, İzmirde de aynı meselenin dedi koduları başlamıştır. İzmirli- ler bilhassa etin şehrin muhtelif semtlerinde gayet farklı fiatlerle satılmasına kızıyorlar. Hakikaten et İzmirin muhtelif yerlerinde başka başka fiatlerle satılmaktadır. Meselâ geçen gün Başdurak kasapları koyunu 60 sıgır eti 40, Mezarlık başında koyun ve kıvırcık 40 sığır eti 30, Karantına, Göztepe, Reşa- diye mıntakalarında koyun 85 sıgır 50 Eşrefpaşa, Tilkilik, Bas- mane, Kemer koyun . 70 sığır 45 kurusa satılmıştır. 0d ei veni Mehmet isminde birinin yakalandığını etmiştir. Zabıta bu hususta tah- Resmimizde kalpazan ile kalp 25 likler Mühim bir rapor Ihracat maddeleri ne hâldedir ? Almanyada piyasa sağlamdır Berlin Türk ticaret odası ihra- cat maddelerimiz hakkında alakâ- dar dairelere bir rapor gönder- miştir. Bu raporun ehemmiyetli kısımlarını naklediyoruz. Badem — Fiyatleri (istikrar bulmuştur. Teklifat azdır. İstihsal memleketlerinde dahi fiyatlar sağlamdır. Fındık içi — Piyasada hazir mal yoktur. Deniz tarikile vaki olan müvaredat vapurlar gelir gelmez satılmaktadır. e Gelecek haftalar zarfında vasıl olacak vapurlardaki emtianın dahi, itha- latçılar daha henüz ihtiyaçları nisbetinde mübayaatta bulunma- mış olduklarından dolayı, derhal satılmaları müemmendir. Bundan başka daha bir çok taraflardan talep vaki olmuştur. Istihsal memleketlerinde fiatler müstakirdir. Fiatlerin inmesi şim- dilik memul değildir. Kaysı çekirdeği — Hazır mal üzerinden pek cüzi teklifat yapıl- maktadır. Mütezayit fiatler üze- rinden muamele olmuştur. Fındık — Muamelât hissedilir surette canlanmıştır.'Hazır ve yolda emtia üzerinden teklifat azdır. Kuru üzüm — Hararetli muz- meleler (o olmaktadır. İzmir ve Kandiye üzümlerinin fiyatları son hafta zarfında yükselmiştir. Ge- mide Amerikan üzümlerine de talep fazladır. Ucuz İran ve Bidona nevileri dahi haylı satıl- maktadır. Korent üzümü fiyatları sağlam ve stoklar cüzidir. Karışık vaka!.. O onu yaraldı, o ona ateş etti Ödemiş 21 — Ödemiş'in Çayli köyünde Ömer zevcesi 30 yaşında (Hanım ) isminde bir kadın kar- deşi Halil oğlu Osman ile kavga etmiş neticede Osman tabancasını ateş ederek (Hanım) ı boğazından yaralamıştır. Tabanca sesini duyan ( Ha- nım) ın kocası Ömer oraya yetiş- miş zevcesinin yaralandığını gö- rünce tabancasını çekerek Osma- nı karnından yararalamıştır. O sırada Ömerin hemşiresi Hanife ve kardeşi Hüseyin de silâh sesine gelmiş bu hali gör- müşlerdir. o Osman tabancasını çekerek Hanife ve Hüseyine ateş etmiş ise de isabet ettirememiştir. Jandarmalar yetişerek vak'a fail- lerini yakalamıştır. Pire belediyesi 900 bin liralık mühim bir açık Atina, 20 (Hususi) — Pire şebri belediyesinde, dahiliye vekâletinin emrile yapılan teftişat neticesinde, belediye vezmesinde, 34 milyon drahmi, yani bizim paramızla 900,000 liralık bir açık zuhur etmiştir. Bu açık usulsuz yapılan sarfiyattan ileri gelmiştir. Pire belediye reisile veznedar | ve muhasebeci tevkif edilmek üzeredir. Yunan emniyeti umumiye müdiriyeti, maznunların firar ede- memeleri için müteyakkız bulu- nulmasını, muhtelif polis merkez- lerine bildirmiştir. Bu açığın 18 milyon drahmisi, belediye reisinin hissedar bulunduğu bankanın iflâ- sından ileri gelmektedir. Belediye reisi, belediye paralarını kendi bankasına yatırıyordu. ) | AKŞAM'ın tefrikası: No 42 Sahife 5 22 Teşrinisani 1931 KIVIRCIK PAŞA Büyük Milli Roman — Nasıl tanımam, çocukluğun- dan beri bilirim! dedi. Çeşmicellât, gözleri yaşlı yaşlı | anlatıyordu: — Nasıl doğru söylediniz! Vefasız, hem de vefasızın en büyüğü. Hep bu başıma gelenler onun yüzünden değil mi ? Onda biraz vefa olsaydı, biraz aklını başına alsaydi, bana acısaydı ben bu hale mi gelirdim, böyle mi olurdum ? Birden bu kadar tafsilâtı ver- diğine nadim olmuş gibi sustu. — Elbette babasını da tanır- sınız, ahbabınız mıydı? diye sordu. — Hoppala?... Ayol babası can ciğer arkadaşım. Mübarek ne şeker adamdır ! — Ay, merhum olduğunu duy- madınız mı? Şehri pot kırdığı için afalla- mıştı; fakat karşısındaki o kadar kendinden geçmişti ki bütün bu sözlerden, tavırlardan bir şey sezecek halde değildi. Bundan bilistifade Şehri vaziyeti kurtardı : — ( Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş!). Ne çare, hep o yolun yolcusuyuz. Bakınız, mer- humu O hatırladım da gözlerim yaşardı. Biz ahbap, arkadaş değil, ana baba bir kardeş gibi idik. İçtiğimiz su ayrı gitmezdi. Çeşmicellât, ibtirazı, tereddüdü unutmuş, büsbütün samimileşmiş, yüzü gülüyor, karşısındaki eski kurdun da neş'esine payan olma- yordu. Teklifsiz, burun buruna görüşüyorlardı: — Ben âciz bir kızım, kimse- nin değil, hep kabahat onun. — Muktazayı nevcivani, a iki gözüm! — Huyunu siz benden daha iyi bileceksiniz; yalar vefasız değil, insafsız, kalpsiz, vicdansız, çılgın !.. — Hangi mahlük eyyamı şeba- betinde çılğın değildir yavrum! — Beşinci ay bitti, altıncısı girdi. Bari bir mektup gönder ey Allahın kulu. — Sizi sevdiğine, düşündüğüne zerre kadar şüphe etmeyiniz. Fakat dedik ya! Cahillik, tecrü- besizlik, toyluk!.. Şehri, dört gözle, ismini (o kaçırmasını Ismi her neyse derhal diline persenk (edinerek (o manevraya başka bir samimiyet ve istikamet verecekti. Çeşmicellât sabrını çok tüket- medi. — Siz Cemali görmeyeli ne kadar oldu? dedi. Şehri, geniş bir nefes alır almaz kolları sıvayıp çene yarışına girdi: — Cemalciğimi görmiyeli, duru- nuz bakayım!.. Üç yüz on beşte Adanaya gidiyorken... Aklen hesapla meşgul gibi görünerek parmaklarını sayıyordu: — Üçyüz on yedi eylül, üçyüz onsekiz eylülü bir sene... Bir buçuk sene ya oldu, ya olmadı; yok yok tam bir sene iki ay. — Sizi tabii bilir. — Gene hoppala!.. Bilmez mi ağzından bekliyordu. İ hiç? Hep amca bey diyip durur, hatırımı sayar, hatta biraz çeki- nir de... — Istanbulda hiç bir yerde tesadüf etmediniz mi? aradasırada enişteme gelir, kalır. Şehri'ye o kadar sokuluyordu ki adeta göğsüne yaslanıyor, ayıp olmasa sevincinden şapır şapır yanaklarını öpeceği tutuyordu. Müellifi: Sermet Muhtar Şehri efendiye piyango çıkmış demekti. Genç kadın, farkında olmıyarak kolunu omuzuna dayadıkça, saçları yüzüne sürüldükçe, dizleri dizleri- ne, ayakları ayaklarına dokun- dukça Şehri sersemleşiyor, dedi- Zini, diyeceğini şaşırıyordu. Cemale dair hayli lâf edildi. Şekri efendide hayli, cemalçiğiml aslan delikanlım! Yaramaz çap- kın! kılıklı sözler sarfetti, Belli etmiyerek (oObütün masebakada vakıf oldu. O zaman ismi Saniye olan Çeş- micellâtlâ Cemal çocukluk arka- daşı imişler. Aileleri, Düzce civa- rımdaki çerkes köylerinden birinde komşu imiş. Cemalin babası Iz- mit te Reji kolculuğu yapar, Sa- niyeninki de ekip biçmekle, hayvan alım satımı ile geçinirmiş. Cemalle Saniye beraber büyü- müşler, yetişmişler; sevişmek faslı başlamış. Cemal haşarıca imiş, ele avuca sığmazmış. Yakında düğün olacak, oluyor, oldu der- ken Cemal fırlamış, Istanbula kaçmış. Bir iki sene Saniye'nin semtine hiç uğramamış. Gene dönüp köye gelmiş; bir müddet gene oyalamış. Bu sefer, hiç yok- tan bir kavga çıkarmış, kızı bir âlâ da pataklamış; başının çare- sine bak! diye gene İstanbula kaçmış. Gidiş o gidiş.. Cemalin de, Saniye'nin de baba- ları ölmüşmüş. Konukomşu Sa- niyenin anasına öğüt vermeğe başlamışlar. Böyle ay parçası gibi kıza sefalet, fıkaralık çektirmek günah değil mi? Istanbula götür; ağırlığınca altın eder; paşa, bey odalığı olur; ipekler, elmaslar içinde gezer; belki hanımefendi diye bir konağa bile kurulur, demişler. Bu yolda tecrübesi olan yaşlı bir komşu, ön ayak olarak, Istan- bula gelmişler. icap eden yerlere baş vurulurken, şikârı kör İbra- him görmüş, parmağını takmış. Bin türlü ümitler vererek hepsini kandırmış. Yol parasile beş on lirayı da ceplerine koyarak kadım- ları köylerine göndermiş. Saniye'ye Tirifelek ismini koy- duktan sonra evinde derse, tali- mata başlamış. Saniye köyde bir az okuma öğrenmiş mi. Saraydan çıkma teyzesi de bir az ut göster- miş mi. Kızı açık göz gördüğü için kör Ibrahim, boca tutmağı, ut ustası getirmeği de ihmal et- memiş. Saniye, beş altı ay geç- meden tanınmıyacak kadar değiş- miş, adeta İstanbullu olmuş, çık- mış. Şehri efendi bu tarihçeyi pek alâkadarane dinliyor gibi bulunu- yor, arasına, Süphanellah! Vah vahl Deme Allah aşkına! Gibi sözler söyliyor. Cemalden bahse- dilirken hay çapkın! Vay kâfir oğlan! Diyor, ayni zamanda nasıl bir açmaz kullanacağın düşünü- yordu. Sakalını kariştıra karıştıra, te- fekkürata dalmış gibi gözlerini kapadı; bir müddet sustu; sonra birden ayağa kalkarak, kat'i ve yüksek sesle: — Hiç üzülme meleğim; yarın sana Cemalden haber getirmez- sem şu sakalı tıraş ederim; boş dönersem bana da Şehri demesin- ler! Dedi. Sevincinden Çeşmicellâdın içi içine sığmayor, şehrinin boynunz sarılacağı geliyordu. (Devamı var)