Sahife 10 Seyahat hatıraları Vichyde yoğurtçuyu hatırlatan bir köşe Kumaş numunesini kadının cebine yer- leştirdi, bu defa da kadın galip çıkmıştı Vichyde nehir kenarındaki Aviron kahvesi Vichyde Allier nehri kenarında Aviron isminde bir kahve vardır. Bu kahve rıhtımdan aşağıda, suyun seviyesinden az yüksekte- dir. Kış gelip rehrin suyu kaba- rınca . burasını su basar. Fakat yazın sular çekiidiğinden hemen süslü bir baraka kurulur, mevsimlik kahve hazır olur. Aviron kahvesi Kurbağlıderenin Yoğurtçuya yakın taraflarını ha- tırlatır. Bunun için İstanbulu gör- meği çok istediğim günler hava iyi ise, akşama doğru buraya gider, nehir kenarında rahat hasır koltuklara kurularak gurubu sey- rederdim. Nehirde Obir çok © kimseler sandallarla dolaşır, bazı meraklı- lar oltalarının yanında saatlerçe balık beklerler. Batmakta olan göneş nehirde bin türlü akisler yapar; uzaktaki ormanlar, köy evleri büsbütün başka bir man- zara alırdı. Aviron kahvesi yalınız benim gibi Istanbulu hatırlamak isteyen- lerin, yahut su kenarında, ağaç- ların altında bir kaç saat geçir- meği arzu edenlerin değil, bir çok sevğililerin de telâki mahal- lidir. bunlar biraz geride, ağaçlar arasında çift çift otururlar ve etraftakilere hiç ehemmiyet ver- meyerek birbirlerine olan sevgi- lerini alenen izhar ederler... Bir tarafta genç bir kızın başını bir delikanlının omuzuna dayayarak daldığı, ötede bir çiftin dudak- larını birleştirdikleri, * beride bir- birine sokulmuş iki gencin alçak sesle konuştukları görülür.. Ve halk bunlarla hiç meşğul olmaz.. Esasen Vişide bu gibi manza- ralara sıksık tesadüf edilir. Bil- hassa eski parkın ağaçlıklı yol- larında, günün her vaktinde, öpüşüp koklaşanlar görülür... Bir akşam yine Aviron kahve- sinde oturarak grubu seyrediyor ve bir türlü alışamadığım acı fransız okahvesini içiyordum... Arkadaki masaya bir çift gelüp oturdu. Erkeğin 30-35, kadın da 25-30 yaşlarında vardı. Parmak- larındaki yüzüklere bakarak bun- ların karı koca olduklarını tahmin ettim. Filhakika aldanmamışım... Karı koca bir müddet uslu uslu oturup konuşdular, Fakat etrafın- daki aşk havası yavaş yavaş bun- larada tesir etti. Iskemlelerini birbirine yaklaştırdılar. Bir müd- det sonra buradada bir aşk sah- nesi: başladı. Genç kadın işin tamam kıva- mına geldiğini hissettiği bir sıra- da çantasını açdı, içinden bir kumaş numunesi çıkardı. kocasına göstererek: — Bu gün bu kumaşı gördüm, pek beğendim. Fiyatıda bahalı değil.. Şekerim, yarın bana bun- dan bir elbiselik alırmısın? Dedi, Bu talep erkeğin canını sıkdı: — Canım bunu yarın düşünü- rüz... diyerek bu akşamki zevkin bozulmamasını anlatmak istedi. Fakat kadın israr etti, Muvafakat cevabı alamayınca kolunu çekti, iskemlesini bir parça uzaklaştırdı.. Bir müdeet öyle durdular... Kadın başını öteki tarafa çevirerek ne- hirde dolaşan sandalları seyret- meğe başladı. Erkek ne yapaca- ğını bir türlü tayin edemiyordu. Akıl ve mantık ile hissiyatın mücadele ettiği anlaşılıyordu. Nihayet hissiyat galebe çaldı... Elini yavaşça yukarı kaldırdı, kadını ensesinden zıdıkladı. Kadın bu gıdıklamanın teklifin kabulü manasına geldiğini anladı, tekrar başını çevirdi, elindeki kumaş nümunesini kocasının cebine yer- leştirdi. Bir dakika içinde dudak- larbirleşti...Bu defa da mücadelede kadın galip çıkmıştı. Vichy—E.T. ——— mütemadiyen ko- Akşam yen çok kuvvetli bir tank yaptılar Teslihatı tah- dit etmek, istik- balde harbin önünü almak için misyonlar topla- / nıyor, harıl harıl > müzakereler ce- ; reyan ediyor. Üç ay sonra Cenev- rede toplanacak olan büyük bir konferans bu hu- susta yeni müs © zakerelerde bu- lunacak, tesliha- © tın tahdidi için |, müessir çareler arıyacak. , Fakat bir taraftan bu suretle çalışırken diğer taraftan da her gün yeni bir harp aleti içat edi- liyor. Son zamanlarda attığı bombalarle bir şehri yıkabilecek Yeni bir harp silâhı İngilizler hem karada, hem suda y Yeni tank şiddetli cereyana rağmen bir nehri geçiyor kadar büyük ve kuvvetli tayya- insanı bir ande zehirliyebilecek gazler, yeni reler, yüz binlerce bir takım yakıcı şualar keşfedildi. Fakat keşifler yalnız bunlardan o 10 Teşrinisani 1931 uru- ülle ibaret değildir. İngiltrede o hem karada hem suda gezebilecek yeni ve pek kuvvetli bir tank icat | edilmiştir. Tankın tecrü- beleri ahiren Te- mis nehrinde ve civarında yapıl- mıştır. Bu tank en arızalı ve dağ- lık arazide ser- bestçe gezebildi- gi gibi her hangi nehri Oköprüsüz ” geçebilmektedir. © Hattâ nehirde cereyana karşı kuvvetli bir motor bot gibi yürümektedir. Tankın mitralyözleri suda iken de kullanılabiliyor. Bu tank istik- bal barplerinin şeklini büsbütün değiştirecekmiş. Nişan neden bozulmuş? Kapıcıların gevezeliklerinden apartı- man sahipleri mesul tutulacak Gizli tahkikat yapan ajanslar nasıl havadis toplıyorlarmış! Pariste gayet garip bir dava görülmüştür: Şanzelizede şapka- cılık eden matmazel Şarlot Flor- yo, geçenlerde Röne Moren is“ minde bir gençle tanışmıştır. Iki genç bir müddet görüştükten sonra evlenmeğe karar vermişler, Röne annesine Şarlot ile evlen- mek istediğini bildirmiştir. Madam Moren oğluna muvafa- kat cevabı vermezden evel, Şarlot hakkında tahkikat yaptırmıştır. Tahkikattan gelen haberler genç kızın aleyhinde çıkmıştır. Madam Morende ogluna eğer Şarlot ile evlenirse, kendisini evlâtlıktan reddedeceğini söyle- miştir. Röne yalvarmış ağlamış, fakat annesini bir türlü razı ede- miyecegini anlayınca genç kıza evlenemiyeceklerini O bildirmeğe mecbur olmuştur. Şarlot, Röneye bir şey söyle- memiş, fakat kendisile evlenme- mesinin sebebini anlamak istemiş ve tahkikat yapan bir ajansa gitmiş kendisinin Madam Moren olduğunu söyliyerek, omatmazel Şarlot Floryo hakkında tahkikat yapılmasını istemiştir, Bir iki gün sonra gelip cevap alacağınıda söylemiştir. Bir kaç gün sonra Şarlot ajansa gitmiş kendisin& “Madam, matmazel Şarlot hak- kında uzun uzadıya tahkikat yaptık. Maatteessüf, bu genç kız gayet hoppa, genç erkeklerle eğlenmesini seven, geceleri saba- LAMİRR RMA e — emmi Pl Zan meni AY Vrir; hm Matmazel Sarlot Floryo ha karşı eve gelen, havai meşrep bir kızdır. Kendisi iyi kazanan bir şapkacı olmakla (oberaber; kazandığından çok fazla para sarfetmektedir, bu paranın da dostları tarafından verildiği tah- min ediliyor.,, Şarlot işittiği sözlere kalmıştır. Bu haberleri öğrendiklerini anlamak için israr etmiş, ajans müdürü de: “Matma- zel Şarlotun oturduğu apartımanın kakpıcısı söyledi Tabii genç kızın yaşadığı hayatı en iyi o bilmek- şaşırmış kimden tedir. Söylediklerinin doğru ola- cağı muhakkaktır, demiştir. Şarlot bir avukata gidip danış- tıktan sonra kapıcı kadın aley- hine zem davası ikame etmiştir. Şarlot, kapıcı kadından, eve geç geldiğini, erkeklerle gezdiğini dostları olduğunu uydurarak söy- lediği için 100,000 frank nışanın bozulmasına sebep olduğu için 50,000 frank, ve bu sebeplerden gördüğü manevi zarar içinde 50,000 frank tazminat istemiştir. Mahkeme reisi oŞarlotu haklı bulmuş, kapıcı kadının söyledik- lerinin doğru olmadığı anlaşıldığı için, genç kızın istediği 200,000 frank tazminatı ödemesine hük- metmiştir. Yalnız bir kapıcı kadında bu kadar para bulunamıyacağını nazarı itibare alarak, parayı mes- ul olan apartıman sahibinin öde- mesine karar vermiştir. Bu karara Paris » apartiman sahipleri itiraz etmişlerdir. Kapıcı- ların gevezeliğinden, kendilerinin mesul O tutulamıyacaklarını ileri sürmüşler isede mahkemeye din- etmemişlerdir, Belediye köpekleri itlâf için zehir yaptırıyor Belediye köpeklerin itlâfi için ensülin denilen bir zehir kullan- maktadır. Bu ilacın Avrupadan getirtilmesi obüyük O masraflara ibtiyaç gösterdiğinden belediye bu zehiri buradaki eczahanelere yaptırtıyor. Son günlerde köpek- lerin o çoğaldığı görüldüğünden itlâfa yeniden başlanacaktır.