10 Ağustos 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

10 Ağustos 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şu anda Türkiyenin en zengin toprağı, Karadeniz kıyısında bir şe- rittir: Ereğli. Ereklinin 3500 dönüm- lük bir arazisi üzerinde yatan para- nın miktarı | milyar 636 milyon lira- dır. Hem de bunun | milyar 305 mil- yon lirası döviz olarak, 145 milyon dolar halinde oraya gelmiştir. Ereğli- de kurulan 2. Demir-Çelik işlemeye başladığında 2 milyar liralık bir ya- tırım tamamlanmış olacaktır. 2 milyar lira! Bu, şimdiye kadar Türkiyede düşünülmüş ve gerçekleşti- rilmiş en büyük yatırımdır ve yolu dü şüp te Ereğliye gidenler korkunç bir senkronizasyon içinde tesislerin yük- selmekte olduğunu görmektedirler. Sadece sekiz ay önce her şey yerin al- tında cereyan eder ve inanılmayacak büyüklükte kazıklar toprağa çakıla- rak 2 milyarın temeli hazırlanırken şimdi çalışmalar yerin üstüne çıkmış, hattâ bir hayli havalanmıştır bile.. Tesislerin kurulmasında ortak fir- ma olanak çalışan Koppers'in 59 bin dolarlık kırmızı renkte, şipşirin, dört yolcuyla iki pilot alan Aztek-Piper tipi uçağının Ankaradan 45 dakikalık me- safe haline soktuğu Ereğlideki yatı- rım geniş ölçüde bir amerikan yardı- mıdır. DLF bu iş için 120 milyon do- YURTTA OLUP BİTENLER rı çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Şu anda 123 milyon dolara "çengel atıl- mış" durumdadır, Türkiyedeki kurucu ortaklardan 306 milyon lira alınmış- tr- Türkiye Hükümetinin verdiği 178 milyon liralık kredi kulla- nılmaktadır. Hususi sektöre 99 milyon liralık hisse osenedi o ayrıl- mış bulunuyordu. Bunun 80 milyon li- ralığı satılmış ve 18 milyon lirası şim- diden tahsil oedilmiştir. Amerikada satılacak 18 milyon liralık hisse sene- dinden 8,5 milyon liralığı satılmış ve dolar olarak memleketimize gelmiştir. lar vermiştir. Bunun 118 milyon dola- Avrupadan alınan 22 milyon dolarlık Böyle İşlere Hasret! fki tane özel teşebbüs var: Bir mal veya hizmet yapıp onu satanlar, bir satışa, vasıta olup komisyon alan- lar. Bunların ikisi de kâr etmeyi kendileri için büyük hedeflerden biri bileceklerdir. İkisi de gittikçe (o büyü- meyi, genişlemeyi, kuvvetlenmeyi düşünecekler, arzula- yacaklardır. Bunlar mallarını, hizmetlerini, tavassut- larını çok zaman, devlete de satacaklardır. Zira devlet Türkiyede bir büyük müşteridir ve mala, hizmete, ta- vassuta ihtiyacı vardır. Şimdi, "Canını devlet bunları kendisi yapsın. Niçin başkalarına, kendi sırtından para kazandırıyor? Her şey devletin olsun ve devlet, hiç olmazsa kendisiyle alâ- kalı sahalarda bizzat kolları sıvasın Devletten gayrı müşteriye satılan mal, hizmet ve tavassutlar devletten gayrı teşebbüslere bırakılsın denilebilir. Bu, bir si- yasi inançtır. Nitekim Türkiye İşçi Partisinin eski ko- şu şampiyonu lideri bir konuşmasında, iktidara geç- tikleri zaman bakkalı ve manavı devletleştirmek niyeti gütmeyeceklerini umumi efkâra müjdelemiştir. Ama hem bu siyasi inançta olmayacaksın, hem gö- zün özel teşebbüsün kârında, kazancında olacak, işte bu tutum bir anlaşılmaz tutumdur. "Bu memleket, bu topraklar hepimizin değil mi? Haydi, koşalım hamiyet yarışına.. Bırakalım bezirgan hesaplarım! Terkedelim kârımızı, komisyonumuzu devlete.. Ey ehl-i vatan, kal- kın millet aşkına!" diye bağırışılmaya başlandı mı bu, aslında bir demagoji yarışı olur ve bağıran bir de ba- kar ki kimse ayağa kalkmamış, aksine, herkes sırtüs- tü yatmıştır. Eşyanın tabiatına aykırı olanı gerçekleş- tirmeye çalışmak, bir sistemi kabul edip onun 'icapla- rına yan çizmek bir avarakasnak olmaktan başka işe yaramaz. Bunun adı "lâf ebeliğindir- "Herif otomobil yapıyor. Sen onu Türkiyede, devletin tahsis etliği dövi- zi herife ödeyerek satıyorsun, bundan zengin o oluyor- sun" edebiyatı ilk bakışta cilâlı görünse de, satanda safsatanın ta kendsidir. Zira devletin kendisi, meselâ Almanyadaki temsilcisi marifetiyle Mercedes (o fahri- kasına on kamyon ısmarlarca Mercedes firması devlet- ten kamyonların bedelini tam olarak alır ve bunların komisyonuna Türkiyedeki temsilcisine, adamın o işte hiç bir rolü bulunmadığı halde otomatik olarak öder. Yoksa, komisyonu düşüp devlete ucuz fiyata kamyon atatmaz- Sen şimdi, "Bu ne rezalet!" diye bağır. Sistem budur ve bu sistemi benimseyen memleketlerin ne hal- de olduklarına bakılırsa her halde bizim tatlısu sosya- listlerinin dünyanın en akıllı çocukları sayılmaları güç- leşir. Adam sistemi kurarken düşünmüş taşınmış, ölç- müş biçmiş ve bir neticeye varmıştır. Şimdi bu sistemi her gün daha mütekâmil ve mevcut şartlara uygun ha- le getirmeye çalışmaktadır. Bu çalışmaların istikameti ise bizim tatlısu sosyalistlerinin gösterdikleri istikame- tin tam 180 derece tersidir:. "Bırak kazansın. Ama sen de, koy vergini, al hisseni !" Ancak meselenin, üzerinde durulacak, noktası var- dır ve bu nokta başkadır. Bu sistem içinde, devletin "kazıklanmaması" esastır. Devlet nasıl kazıklanmaz? Malın, hizmetin veya tavassutun kötüsünü satın almak durumunda bırakılmaması sağlanarak! Bunun yolu da, açıklıktan başka şey değildir. Eğer bir tek memlekette- ki bir tek büyük ihalede dalaverenin rol oynamadığı dü şünülüyorsa, hayal görülüyor demektir. Özel teşebbü- sün sınıflan her memlekette aynıdır. Ama dalavereyle devlete malın, hizmetin ve tavassutun elverişsizini sa- tın aldıran yetkili sorumlu tutuldu ve doğup doğduğu- na pişman edildi mi, herkes ayağını denk atar. tercih sebeplerini daima herkesin gözü önüne mekten ibarettir. Devlet, böyle kazıklanmaz- Kanunu- nu, nizamını, sistemini, kontrol imkân ve yollarını bu şekilde tanzim edersin, kapalı kapılar arkasında bir ta- kım tesirlerin rol oynaması usulünü kaldırırsın, bunlar aksadı mı bunları düzeltirsin, o zaman hizmetin, malın, tavassutun kötüsünden kurtulursun. Herkes rahat rahat elini ateşe sokabilir: Şu, 2. De- mir Çeliğin her işi devlet tarafından yapılsaydı, bütün ihaleleri devlete verilseydi bugün 3500 dönüm üzerinde birbuçuk milyar lira değil üç milyar lira yatardı ve toprağa kazık atılması devri devam ederdi. Özel sektör devlete kazık atmaz mı? Fırsat verir- sen mis gibi atar. Ama devleti devletten daha iyi ka- zıklayan bir müessese şimdiye kadar dünyaya ne gel- miştir, ne gelebilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: