İ “da vardı. Tam iki sene hazır- “ manli: imparatorluğunun köşe- ş_;aı—ıu Tbrahim,, ustasının naline zülmüştü. Ne söyliyeceğini şırmıştı. Bu sebeple hiçbir ce-| vap vermeyip susmuştu. Nihayet. güreşler bittiğinden usta, ve çırak köylerine döhmüs, lerdi. Deli Hafizin tekrar Yürük Aliye mağlüp; oluşu etrafta. ol - —| duükça- dedikoduyu — mucip ol- muştir. Deli Hafız - hazırlanıyordu. Kügük İbrahim de durmuyor- du. Deli Hafiz iki sene- kadar, meydana çıkmamağa. karar ver- mişti. İyice, hazırlandıktan; son ra, Yürük- Ali ile- Kırkpınarda, güreşini ayırdedecekti. İbrahim, kasaba ve köy dü- ğünlerine yalnız başına gidiyo! hasımlarını-yenerek ufak tefek hediyelerle- dönüyordu. Aradan iki sene kadar geçmişti. İbra- him, Rumelinin bir: kasmanıı do- laşarak kügükı ontaya büyük or- taya güreçek tecrübelerini art- tırmıştı. Yirmi yaşına: gelen - İbnahim büyük: orta güreşçisi olmuştu. | Şimşek: gibi körpe bir- delikanlı Deli Hafız, çok inatçı bir a- damdı. Otuz, otuz bir yaşların- landı. Büyük- güreşlere- iştirâk ederek — kendini — ezdirmedi. Denk idmanlarla ve- kendini er- miyerek tavlandı. Hakikaton Hafiz çakı gibi: olmuştu. Ense- sini bir taraftan bir tarafa dön- Müremiyondu. İbrahim: de- yıl- dırımlaşmıştı. Büyük — ortada kimler varsa hemen nepsile boy ölçüşmüştü. — Kimisile berabere kalmış, kimisini de yenmişti. Fakat bu pehlivanlık- âlemi 'i- di. Asıl Kıritpınarda: kazanmak; lâzımdı. Çünkü, Kırkpınara Os- lerinden bilinmedik. nıce pehli- vanlar geliyondu ki, en akla; gelmedik muvaffakiyetlere - sa- hip- oluyordu. güreşleri gelip çatmıştı. — Deli: Hafız hazırdı. Çırağının da lııy Xüçük — İbrahim; — mutlaka, “Karkpınar güreşlerine girmek Bu sebeple Deli Hafızın Kırkpı- nara iştirâk edip etmiyeceğini merak ediyordu. Ustasının Yü- rük Ali için durmadan bazır - landığının. farkında idi. Küçük İbrahim, birgün us- | tasına sordu: — Usta, bu sene Kırkpınara, gidecek miyiz?.. Deli Hafız gülerek: — Neden sordun İbrahim?. Dedi Torahima - gözlerini - ustasına | dikerek: | — Usta, bu sene Kırkpınara gidelim.. — Hazır mısın sen?.. — Hazırım usta! Yazan: Sami Karayel -| — Bakalım ben hazır mı- yım?. İ — Usta, pekâlâ hazırsın.. Bundan fazla ne olacak?. — Demek beni iyi görüyor- sun?. | — Çok iyi. Bundan başka üste koymazsın usta, be” — Yürük Ali ile bay ölçüşe-| bilecek miyim dersin?. * — Niye cevap vermiyorsun — İnşallah usta!.. k — Baka be!.. Ulan şüphen var galiba!. | — Değil usta! | — Neden inşallah usta, diye| cevap verdin ya?.. ı — B! Usta Allah bilir.. — Doğru.. Bu sene Kırkpı- nara Allah sağlık verirse gide- ceğiz oğlum!. Diyince, İbrabim sevindi, Us- tasının boynuna sarılarak: — Usta, bu sene Kırkpınar da san: vereceğiz inşallah!. — Sen, büyük ortaya, çıka- caksın artık? di — Elbette usla!. — Amma orası Kırkpınar - doluyakasından: öyle pehlivan-| lar gelir ki, büyük ortaya değil küçük ortaya güreş tutmağa | mecbur olursun?. ne olursa olsun is — Utğta, terse ejderha ile karşıl: Büyük ortaya: soyunacağım — Demek kendine güveni - yım, — B Allah usta!., — Sonra, kavağt yersin apıma.. Eloğlu: dinlemez — Dedim ya, ne olursa olsum muhakkak büyük ortaya soyu- nacağım.. | Dedi A Horahim, ille Kırkpınarda: gü-| reş tutmak istiyordu. Burada şöhret almak, boy ölçüşmek bir gerefti. İmpanatorluğun — baş-| pehlivanları — burada seçiliyor-| du. Kendisi de büyük ortayı kurtarı e. şenefli bir: mevki mış olacaktı. Usla çreki yola düzüldüler Karkpiasız geliyorlardı. O v: kitler Kırkpınarda panayır ku-| Hayvan alim satımı rulürdü. olurdu. Çiftlik ağaları kırlıpınara dö- larlar, çadırlar kurarlardı., Mai- yetler'nde: bulunan. pehlivanları da Karkyanaraı getirerek- güreş- tinirtendi. " Karkpınarda yalnız pehlivan güreşi olmazdı. At varışları, yaya: koşular da. olurdu. Bun - lazın: hirincilerine hediyeler ve- rilirdi. Kırkpınara. yüzbinlerce kişi gelirdi. Her taraftan sayılı peh livanlar, kişpetlerini omuzları - na- vurarak Kirkpınanda; boy ölçüşmeğe koşaralrdı. O vaktin Kırkpınar-güreşleri- ne işbirâk eden büyük orta peh- liyanları şimdiki başpehlivan a- yarında idiler. Kasaba ve:köy düğünlerinde ve buzan küçük: şehirlerda Kırk pıinara büyük-orta- güreş için gelenler- başa. güreşen. pehlivan landı. Küçük. İlmebim işin, farkında aa Vi n a m:ıma Sinkat - ve VIIM mah -| küm: olarak; İstanbuli hanishane sinde bulunan — sabikalılardan Halil oğlu: Mehmet evvelki ak-. şam bir- şüphe üzerine kendisini. aramak;, iştiyen sergardiyan: Os) mana taarruz ve-tahkirde: bur lunduğundan dün adliyeye, ve rilmiş; ve- birinci: asliye - cezadâ; muhakemesine başlanmıştır. Ancak suçlunun ahyal ve ha- rekâtı şüpheli görülmekle tıbbi:| adli tarafından mwuayenesine lü. zum hasıl olmuş, ve yapılan mu| ayenesi neticesinde adliye dok- | toru Enver-Karan suçlunun müz| mek iştiyordu. Yan tarafta, bir- birine kavuşan iki âşık, arz ile: sema, ayrılığın verdiği iştiyak- la yekdiğerine sarılıyor, sevişi- yorlardı. Akşamın gölgeli man- zarası kargısında heyecan düy - mamak kabil değildi. Allabın nakşettiği şu tablo, kutsi ve ilâr hi bir sevginin yegâne timsali .dı——iıhıııı!mnw'ım di Hergeleci İbrahim ! 17m Türahim yitmi yaşın- , büyük doğru id da diri bir gençti. Fak: ortayı Kırkpınarda acaba kur- tarabilecek miydi'? İbrahim, zaman gözleri kama ştı. İşitme- diği, görmediği birtakım- peh-| livanlarla; karşılaşmıştı. İri, izbandut gibi Anadolu| pehlivanları ortalığı bulunuyordu. İbrahimin aradı- ğt büyük orta pehlivanları idi. Birgün — kahvede — otururken İbrahim, merakla ustasına sor- dü — Usta, bunların. içinde bü- yül ontaya tutacaklar var mı? | — Var yal * — Hangileri — Ben göstermeden ” sen, tahminle göster bakayım.. Deyince, İbrahim, çalımına ve büyüklüğüne göve bir-iki ki- şi gösterdi. Halbuki bunlar bü- yük ortaya değil küçük orta pehlivanları idi. " Deli Hafızc y — Aldandın!.. Bunlar kügük orta — pehliyanlarıdır. -O senin gösterdiklerin İstanbuldan gel- medir,. Dedikten. sanra,, gözinün. kuy |; Tuğiyle' uzakta, oturan iri yapılı, yirmi dört; yürmi beş: yaşların- da bir peblivanı göstererek: * — İğte bak!.. O, büyük orta pehlivanıdır. — Amma yaptır ha, ustal. — Tövbe olgun büyük onta pehlivanı. — y — İsmi ne?:. — Ömerlili, Tokmak.Osman! — Bu. Ömenli; nerveye- düşü - yotu. — Şile- tarafında — bir köy. Yani İstanbul civarındün.. — Bu, büyük ortaya mı gü- reşecek?.. — Ya, ne zaanettin.. Başal- tinamı?.. — Hep büyük ortaya güre- şecekler böyle: mi?. — Bundan dühasiri kıyımı da vardır... (Arkası, var)' * Kalay-saklayan bir adam yakalandı * * Tahtakalede nalbur Mahmu- dum elinde bulunan 1400 küsür kila kalayı - saklayarak — satışa iği hakkanda — ihbarda, akrabalarından — yemişçi Galip| vasıtasile ve iki parti halinde İzmirden. getirtmiş olduğu bu Kalayların 1000 kilosu Ethem namında birinin metrük ardi- yesine 400 kilosunu da Mihailm ardiyesine depo ettiği tahakkuk: etmiştir. Bu hususda evrakı tah | kikiye tekemmül ettirilerek id- | dia makamına oradan da ait ol- “— İyi bir aileye mensuptu. fAnnesi ile dayısından haşka kimsesi yoktu. Babası öldükten sonra- malt' vaziyetleri de bo- zulmuştu. Bu genç kadın yok- sulluk ve sefalet içinde büyüdü. Güzeldi. Namuslu idi, Fakak cahildi. Ancak okuyup/) yazar bilecek kadar tahsil yapmıştı. Karkpınara ş.—ııı.g.W kaplamış | YENL 5 $ San'atveEdebiyat | A BAA M Zevlâna Colâled- yânevi torunları | birçok şair'eri dini Ruminin addetmiş. | 1 | Mevlâna. (nay ile kudüm) c telmih ederek der ki: e Nây hüşl z gnoa mi cyed imagdar — | * dost? (Kamış: kuru, nek kuyu, devi de kuru. Öyle olduğu hal- de b dost sesi nereden: geli- yon?) |— Rümu: ükevvenatta ru hun tabii ve maddi: tahavvüller | lealâtası olmadığı gösterili- irler de bu| 'yolda, rümuza. tesadüf. — olunur.| Mevlâna müstemna,, Fakat bir| çokları bunu farkına varararak ral yoksa; öyle gelişi güzel Mi söylemişlerdir drasını / bil- | mem. ? Türk edebiyatı mistilv edebiyattır. Öyle olma - saydı yaşamazdı. Hattâ: bilhas- | sa halkt şairlarimiz bütün es lerinde mistisizmi: terennüm et- mişlerdir: Halk edebiyatının en baştan ayağı büyük — mümessillerinden olan Karaca, Oğlan: bile: Karaca oğlan der ki: ismim | » öğerler| y oldu. bildiğimiz şekerler| 1 sever diye isnad edenler Bamisı Halalan özge | 4 sevdiğim. mü van?, Brtak ö & Çağır Kürgoa oğlan çağır « Taş düşdilğü yerde ağır Güzel sevmek günah değili | Dört Tatapta yerin gördüm. | diyor: | Yünüs / Eürenin ise- hemen hemen biltün: şiirleri mutasayvı- fanedio: # Hak Calabım, Hak Calabim, v. Senden artık yek. valabim. — | Günahlârım, yarlagagil Ey-rahmeti gok calabım. | Kullar senin, sem Bulların, J 4 Günahları, çok. bunlaşın Uçmaiğa: koy sen, bunları Binsrünler buzak calabım. — | ” Fikretle - munsiz. — olan; Rizaj Tevfik, Pikretin. geçtiği isyan devresini atlamış: ve-son şiirles rinde tamamen tasavvufun tesi-, ri altında bulunmuştur. Ve Ri- za Tevfiğin-en pu—ıa ıiı-lm del qupbe yoktur: ki WWMMWıı ç? Gelip giden. oaalar hep, * nefahalanı| Ü Hayrette, boğulma:bu: küinatın Ç Hepsi bir katradır umman Â.b sendedir. Hey; Rıza takat yolk hakla inküna Senmahrem imüşsin-didanmı | yüra -ü esnara | H Şimdi agâh oldum sarr 'Alemüi yanatan vicdan sendedir Tadı yok- gecesinde, gündüzünde Ben neyliyeyim bu yer vüzünde hepsi sevindiler. Para mevki ve güzellik gözlerini kamaştırmış- | t | Geonç kız: gitti. Onun buradan | ayrılmasıyla; beraber hayat tarz | larına bir osrar perdesi çekil - mişti. Yalmız nikâhlarının he - nüz. yapılmadığı — söyleniyordu. Bu çayia her agısda dolaşırken, Emeklti General Âli İhsan Sâbis'e 1D Eski Bir ka Kumanı anını Gevi P> hi dil uzatarak sukünü |Mill£ vahdete muhtacız. Generalden namuskâr insanlara ihlâl etmemesini rica ederim Eme jurnalcılık mıdır ? - Pis bir are lâhna turşusu ? - İktidarsız bir Aman paşam. İstanbula; gitme ! - Dinleye dirşinaslığı - Milli Şefin takdi yunda esir olan alayın bu ne 9 İ General Ali İhsan Sâbis neden tekaüt edilmiş.? - Dağruyu: söylemeki kokuya lâvanta kokusu denilemez a - Dicle bo-| inden Ali İhsan Sâböis mesuldur - Bu ne perhizi kimseye altın saat hediye edilir mi ? kim ? - Merhum Ebedi Şef'in ka- wleri ve itimatları - Ahval ve vaziyet fazla sö: ze ve şahsiyatla uğraşmağa müsait değildir ——— — — O, kendi nefsine zulmetmiştir; başkası değil Muhterem Bay müdür. ll Hazişan — 941 tarihli-nüshala - ordu. kumandanlarındanı emekli General Ali İhsan — Söbistin| sabık. Bolu, Meb'usu Bay, Cevat Ahba-| sa verdiği; cevabı okudum. Bir buçuk aydır tebdilihavaya geldiğim Daday- da bulunduğum oduğum rında - eski ve hasta cihetle matbuatı muntazaman takip, edemediğimden Bay Cevat Abba - sın neşriyatını. okuyamadım, Miri, - Yaumalleyhi şahsan — tanırsam da Kendisile,bir dostlüğum yoktur. Ge- neraf Ali İhsan- Sübis — cevabındai| şaheımdün da bahsederek - eski' bir mes'eleden . dolayı — büna hilüfi ha- | kikat isnadatta: bulunuyor. Suküma, vahdete muhtaç oduğumuz bir-za - manda şahal ishadlara garetelerle ce vap vermeğe- mecbur kaldığıma mü- | teessirim, Motbuat- kanumunun bah- gettiği hukuka- binnen- müşarileyhin: şahsıma: vaki: olan: tecavüzatı Tisami- yesine karşı yazdığım — bu- cevabını Mmuhterem güzetenizin aymı sübunun- dü ağnen neşrini: rica ederim; General Ali İhsan Söbis- tekatide sevkeçlilmesine - eçkanı harbiye - re- işl olurak beraber çalıştığımız zamanı Garp cephesi kurnandünliğına ver- meğt mecbur kaldığım bir- raporu sebeb: addederek bana hüçum edi - yör; Ve-beni jurnaltı- olarak- ilüme - diyor. O zamanki ahvtfl& vakıt yolan - , Taram çoğu sağdir; onlarca- da ma - lumdür ki generelin teksüde- sevki- ne sebep, dürüst hareket - etmeme- si, düşmen vatanının. göbeğinde iken orduda mafevk makama karşı ttimi di sarsanak-tavar ve-harekette bulu: maşı, Mülevkderile uğraşması. bep: olmuştur. Binaenaleyli - kendi idbarına, kendisi sebep olmuştur. Ben de;bundan dolayı istifa ettim. O beni istifaya mecbur etmedi, İsti « famın. bakiki, sebebini anlamak için| bana; ondu. leyazım, reişi, ile bare - kef şubesi müdürünü gönderdi. İ: tidfamı..cephe. kumandanlığına — Bönc | dermeki tebir etti. Gönderdiği: zat -| lara kumandanımın hal ve vaz'iye- te muvalık olmayan harekâlini bil- | dindim, Bu gidişle beni: de. beraber | mes'uliyete — sürükliyeceğine, kanaat | <—— kapalı, az çok mutlaka bulu - ruz, Şeyh. Galibin lisanda. inkı» lâp yapan “Hüsnü Aşk,, 1 baş-| tanbaşa budur: Haydi bu edebi-| yat pirinin mistik. temayülünü, mepsup, olduğu büyük Me nanin tesirine atfedelim; ya ye- nilere. ne: demeli ? Bunun, bu rümuzun tahjiline kadar gitmiyonuz. Çünkü o zan man mesele edebiyat çerçeve. fısında nikâh yapmak mecbu- riyetini hissetmiş, Zaten genç kadın da: kibirli ve küstah he> Fifin — işkencelerine - tahammül edemiyormuş. Bir an evvel u - zaklaşmayı düşünürken nikâh vak'ası ve Boşanma da -| vası girmiş. Mahkeme elindeki | bir çok şahit ve ispartlarla der- | araya it- altında be - büyüğü orduda, getirdiğimden. bu raber- çalışamıyacağımı — söyledim, | Ve istiğ'arm mefevk makama gön - dermesini söylemelerini rica ettim, Bunün- Üzerine. istifama bir sebep göstenmiş; olmak için 'çki içtiğim - den. dalayı tekdinetmiş olduklarına | darılerak. istifa, ettiğimi — derkenar edipr istifanamemi Cephe kumandan- lğana; göndermisler. Generalin. beni kdir- ettiği ndır. davimı Ben. ayyaş, değilim, Verilen | eye de , der Adflarını- rica | dnkatle, canla: başla- çalışan bir in | sanım. Bu bapta. bana, ediyar- lar, Hayatı askeriyemde. hiç: bir ku- madamımdan. tekdir meşaimden.dolayı daima takdire maz. har-oldum. Mektepten fevkalide bin hlâk notu alarak cisi olârak çıktım. Garp cephesi kumandanlığının istifamı kabul etmesi ve beni, çağır- masırüzerine ordudan ayrıldım. Cep- he karargâhinda istifamın hakiki se- bebi. soruldu. Ortadaki pis bir-ko - kuya, lavanta- kokusü demek- yalan olacağından cepbede: de/ malum: olan sababi söyledöm- Müdenri tahriren da tesbit ettim. Generdfbühu jurnalcı - hik addediyor: O'günlü vaziyeti bi lenler. takdir. oderler İkİ- vatan va milletii halâsı - vatanım- nigebbonı milletin yezün cistivatgâhr olan dünün selâmet muyalfakiyeti - madım. Fartı | sınıfımın. ikin- ne bağlr bulunmakta idi. General A- | li thsan Sâbis ise en nazik bir zaman | da, bu: selâmeti: tehdit. cdiyordu. Bu hali-gören ve- takdir. eden bir er- kânı harbiye reisine — istifli etmek, hakikati; anlalmak- düşerdi. Ben de bü: vatani, vicdani, vazifeyi Mit / cidalimizde bunun ömsali çok. yaptım. | tun. Bu gibi, hareketler zemme de - | Gil takdire mazbar olmuştur. Bina- | analeylı;ben. hiç — bin- tesin altında olmıyarak sırf valani” bir vazife| yaplığıma kanilm. Jurnalcı sözünü, Benarele. rek ve iade edenim. Bir-de iunnalolar bunu, bir menfaak — elde | etmek için Yaparlar. Ben ne menda- | ta gahsiye elde- etmişim, bunu gene- | gösterebilirmi? Dünya, maaş cüzdanundan başia; Aikili ağacım yok. değilim, Ben | başka, bir | Bir. kulubeye malik açdanımın — sadasından sey dinlemeyen hiç bir t hareket etmiyen, ihtir berra bir insanım. He makamda - bir Jurnalım redilmesini o tan mü - hangi- bir makamdan- rica Sübi: civarında ekli General Dicle boyunda Şirkat olan. kuv -saretinden kaymakam — merhum İsmail ephelerinde arıyor Son vapurun tiz düdüğü sür ve san'at diyarında dakika- sincabi arca inledi. Akşamın karanlığı sahillerine çeşitli gölgeler dü - #ürüyordu, Güneş gündüzün gül- rültüsünü de beraberinde sürük- leyor; boşluğun namütenabiliği ne götürüyordu. in altında | -| | şahede altına alımmasına fennil| duğu mahkemeye sevkedilecek. sinden: dışarıya, çıkar. -Benima, © Peri yegâne mesul — addediyor! lüzum , görüldüğüne dair rapor - tir. K (A diyerek hayata gözlerini kapı-| burada söylemek istediğim ede- YEF O eli Hüf x'u.rBr::ışlir. S eat ğran Kaamilar Ç ar Abwlullı,ıklll.ııuııı ölürken / biyatımızın bu. tesir altında; Yetimizin de zavıf olduğunu - şöylü rapor muktazasınca, suçlur| BÜ göyle söylemişti doğmuş. ve büyümüş, olmaşıdır.|. Y9 Düsmanın hattanı nun altı haftadan aşağı olma -| Hırsız. hademe B GA SUĞLOMa gerek Muhterem refikima Halit Fah-| Y stiğinden Mu « mak: şartile adli' tıb düessese- — Teknik okulu hademesi olup | AM tabiat| Ti Ozansoy'la; bu: noktada; mu-| a » since müşahede altına. alımma, -| talebeye aid. elbise, ve paltolari | ' A yatı ilâhiyvyedir ilhamı tabik. kaldığımaz. gün kendisile| dan € - sına ve bu. muhakemenin ahkü-; çalıp satmaktan suçlu Şaban | tabiat.| aalasabilmişiz. demektir Zaten| Üzeri: lma mı umumiyeye tâhi bulundur- | dün 8 inci asliye cezada 7 ay | akık için tarik birdir | İsmail H ve ida maşı: karar altına alınmıştır. | hapse mahküm edilmiştir Şark edebiyatında bunu açık| ULUNAY' | rede, kusuru bahatin Kitabıyla, baş başa konuşan geee HİKÂYE z SKK P neticeyi bildirmiş, Tabi bo - arkadaşım, bundan vaz geçe- şanmışlar rek-bana döndü. Başını kulağı» S U K U E Ha e SARAĞ ea hizasına getirerek fısılda- Mit ve yalızak damlakizü. Silia ı gA Yazan : S n —— di buna kimsesizlik te ilâve edil- — Önümüzdeki masada otu- & : L'hey.a Üytün e mişti; Dayısı ölmüştü. Bağ ?| ran çiftleri tanıyor musun Ay-| Tanıyorum, dedim, o genç| Böylece yeni doğan her günü ! 9, döndü. Aradan bir senç iLlad Boeleki ğar | kadının acıklı bir hikâyesi var- | “birbirinin mütemmimi olarak | geçmis ve birde çocuğu olmuş. / » ecokler H TEDiRE L Güneş karşı adaların arka -| dar, Yanında oturan. erkek de | Beçiyondu, İne ibarla çalışamazdı. Cahildi, Dü- sında kaybolurken tahiatı kı- | Kocası değildir. Bir gün sadece ismini bildil Berde arasında; kalan kısım, / şünemezdi böylece sulüıt zal bir girdâbın derinliğine fır- Arkadaşım bir şey anlama -| Teri bir amcazadesi- çıkageldi. | lazı ögrenmekte gecikmedim. | etti. Çocuğunu babasına gön latıyordu, Bu vahşi- kızıllığın | mıştı. Sarfettiğim şu iki cüm- | Bu zamansız ziyaret onları ga- | Orta yaşlı adamın son el Kondimi ine ll bittiği noktada engin Gdenizin | leyi tenvir etmek lüzumunu| şırtmıştı. Bu, orta yaşlı ve ya- | içinde cereyan eden hayatı ia, yafın Sundiyede, — Göüngüli şeffaf suları birleşiyor; yayru-| hissettim. Gazinonun tenha bir | kssıklı bir adamdı. Çok, zengin- | hitin nazarı dikkatini celp c Beyoğlunda geziyor, dolaşıyor suny yalayan bir ana kedi gibi | köşesine çekilerek anlatmağa | di. Hiç evlenmemişti. Kızlarını | miş, Ve etraftan bir takım taz- | Nasibini hayatın sefil, düşük gurubun lâhuti rengine set çek-| başladım alıp götürecoğini — söyleyince | yikler başlamış. Bu vaziyet kar İ : bu| Büyükadanın kumlu | , Musuldan doksan kilo, 'e cenupta, nibayet bir kolordu mevcudundaki bu 'eti İsmaill Hakkı -Beyin sarhoşluğu da malum iken âdf muharebe vasıtalarile Mu- uldan idareye kalkışmak. Fevkalâde de bir zamanda teşebbüsü ile hareket kabiliyeti olmıyan bir mai yet muvafik olmuyan emirler — verme kendi: hotalarıdır. Esir olan alay - landa mevcutları zayıf olmakla be - raben ekseriyetle sancakları ajtın ve, gümüş. imtiyaz — madalyalarile taltif edilmiş, İrak muharebatında temayüz etmiş, alaylardır. En büyük bir, kumandan; da, bazan hatalar ya - pabilir. Yalrız — noksanını — bilmek kusurunu itiraf en büyük fazilet - tir. Kababati. sade ölülere. yüklemek | çirkin; bit hareketlir. Bu. meseleyi gazele sütunlarında münakasa, da abestir. Harprcerideleri, askeri vesa- ik var, Alâkadar makamlar. askeri tarih yazdırarak, millete — hakil neşredebilir. O.zamanki alay kuman danlarının, bir. kasmı, sağdır. Bazısı bu. gün. emekli tümgeneraldir. On- ların da, ifadeleri alınabilir. Ben,bir kaçını dinledim, notlar aldım bu e- sarette kabahatin büyüğünü ordu - '1nun sevk- ve idare. hatası teşkit etti- Bi kenaatine vardım. Muhtenem ge - neralim beni: aczimden dolayı istifa- ya mecbur ettiğini söylüyor. Bu-da yalandır. Berveçhiati. vesaikle tek - zip ederim, Ilkı'dafa, Iraka: geldiğinde 13.ün — Kolordu. Kumandanlığına- ta - yin edilmişlerdi. Ben de erkânı harp yüzbaşısı -olarak ekânı har - hiyesinde bulundum. O zaman İrak: Grubu. kumandanlığı: beni, 52 inci fırkaya. tayin; etti. Kumandanım. be- ni, vermek; istemedi. İsgar — üzegine gönderdi ve âtideki, tezkereyi de ya- zarak iademi rica etti. Grak- Grubu: - Kumandanlığını Emri; sşmilerine- teskilan, erkânı harp yüzbaşısı Haliş Ef. yarın; alassa- bah. fırkasına iltihak, oimek üzere, hâreket — edecektir. Mumaileyh 13 üncü kolardunun ahxal ve muame - latı. sabıkasına: vâkal ve benim ar — Zu ettiğim metanet ve gayrete malik bi erkânı harp olduğundan 52 inci fırkaya münasip bir erkânı — harp zabiti bulunduğu takdirde mu- maileyhin kolarduya iadesine rica ederim. ahsı kumandanma hal — ve vez'i 20/12/1381 13 üncü Kolordu Kumandanı Ali İhsan Ben 18 inci kolordu erkânı har - biye reisi iken Almanyaya gönde « rilmiştim. Ali İhsan Sâbis gıyabım- da beni Enver P: ordu erkânı harbiye, r ik kendisi Muamelâtı zatiye müdü- En son bizinci ondu er- istemiştir. rü. şahittir. kânı harbiye reisliğine de beni yi - ne kendisi istemiştir al musuldan na- Mühterem - ge a1 çıkarıldağını i kten onra benim vekil ile birlikte tahli- yeyi nasıl b idare ettiğimi Nusaybine karargâha avdet edince bana yaveri Hasan beyle- göndere - rek üst da (Harbi Umumi- deki hiden Tgüzidenize du kumandı lmiş bir al- Ali İhsan) yazısı h ettiğini hatırlarl: ANle verdiği ikinci inden, General etine lunan ültümatomu ve bunun üzerine vazifeden çekildij gideceği sırada söylediğim sözleri do hatırlarlar; İstanbul'a gitmemesini Biderse esir edilebileceğini, Hazput ve — Malatya — mıntakasında oturmasını, kendisine her türlü hür- met ve teshilâtin göz ledim. İştanbulda büyük. bir-makan alacağını tahayyül eden genarelim teklifimi kabul otm İstanbula, Bitti, İngilizlerden husuşi trem kadar trene, kuvveti konmasını ta lerileceğini söy- temeği, ve muhafız İngili; lep etmeği de unutmadı. Haydarpaşa- arınca da tevkif olunarak Maltaya ildi. Demek ki ben vazi'yeti daha iyi takdir etmişim. Ona samiml! sadıkane - teklifte — bulunmuşum O gittikten sonra ben 13 üncü ko lorduya külbolunan ordu karargâhı, (Sonu #ayfa G sütün 1 de)iy Haydarpaşaya gönü