HAZRET Yazan : Seması bol yildızli. bir gece İdi. Herkes derin uykuya dal- muştı. Sadece bahçede bir ağacın altında oturan — Hazreti Yakup uyanıktı, Yakup, hayran bakış- darını, başını dizine koyup uyu- yan sevgili — Yusufunun yüzüme| dikmiş onu seyrediyordu. Yakup için başlı başına bir ol- han olan Yüsuf, birdenbire, bü- yük bir korku İle uyandı. Firla- yıp ayağa kalktı. Yakup, fevka- Tüde tekâşlanmıştı. Bevgik Yu- süfün — hemen kolları arasına alıp bağrına bastı. - Ona niçi korktuğunu sordu. Vusuf, gör- düğü çok mühim bir rüyayı dattı. Yakup, rüyayı — tabir et-| tikten sonra «sakın bunu kar- deşlerine söylemer diye tenbih etti. Yusuf da — söylemiyeceğine dalr söz verdi. Bunun Üzerine, Vakup, Yusufu alnından öptü: — Seni takdis ederim evlâ- dım! Allah, kardeşlerini şeytan sözüne uymaktan korusun! . Yakup, son sözünü âdeta ür-| perârek söylemişti. Çünkü az ilerideki ağaçlardan — birisinin arkasına gizlenerek kendilerini dinleyen saçı uzun aklı kısa bir şeytan görmüştü. Bu şeytan, ya- bancı değildi. Kendisinin biri- cik kızı idi. Onun kulağına çırpın bir sır, kısa bir zaman- n dıınyıya yayılabilirdi. Yu-amnz , gece yarısı'ni- »Çİn uyanıp da hıhwe çıkmış- tı? Yoksa onu, cinsi lâtiften da- ha az tehlikeli olan şeytan mı 'dürtüklemisti? Yıkııp, kızını görmemezliğe T Rlüdım Yusuf, dedi. Va-, kit gece yarısını geçiyor. Evimi- ze girelim de yatalım — artık.. Sen, akşamdanberi kucağımda uyudur amma ben daha gözle- rimi yummadım. Kız, pek yavaş söylendiği halde bu sözleri de işitmiş ola- cak ki. meşum bir hayal gibi hemer gözden kayboldu. Giz- lendiği ağacın arkasından ayrı- hp eve döndü, yatağına girdi.. Sözde derin uykuda imiş gibi horlamağa başladı. 'Yakup, onun başucuna diki- di, bakti, baktı ve cıaci glik dü. * Yakup oğullarının en kıskan-| cı ve en vesveselisi Şem'undu.| Şem'un, yalnız Yusufun değil, diğer kardeşlerinin herhangi bi- risinin de kendisinden üstün ol- masını çekemezdi. Hurkesten, | her şeyden şüphelenirdi. Bu hal, onda, âdeta bir hastalıktı. Yakubun biricik kızı ve Ya- kup oğullarının biricik kız kar-| deşleri olan Dina, bu tabiatı yü- zünden Şem'unu hiç sevmezdi. Fakat ondan fena halde korkar- dı. Koroktuğu için de onu sever görünmeğe çalışırdı. Rüya hâdisesinden sekiz on| gün sonra idi. Şem'un, ehemmi- yetsiz bir kabahatini bahane e- derek Dina'yı azarladı. Sonra da: — Gel, elimi öp! Dedi. Dina, Şem'unun bu ha- reketinden pek müteessir olmuş| tu. Hakkı olmadan kalbini kı- ran bu zalim ve mütehakkim kardeşinin elini öpmek istemi- yordu. Fakat ondan daha bü - Yyük bir hakaret göreceğini dü- Şünerek, daha doğrusu, korki -i Yeni Sabah ABONE BEDELİ Türkiye — Ecnebi SENELİK 6 AYLIK 8 AYLIK T AYLIK TAKVİM 18 Haziran 1941 ÇARŞAMBA 22 Cemaziyelevvel 1360 6 Haziran 13657 Gün 169, Ay 6, Yıl: 941 Hızır 44 Güneş — Öğle — İkindi 845 431 832 — Ezani 428 — 1215 — 16.16 — Vasati Akçam — Yatsı — İmsak 1200 — 204 — 624 — Ezani 1948 — 2148 2.07 BEF DİKKAT —€ €Yeni Sal ve evrak neşredilsin edilmesin olunmaz ve dan dolayı hiç bir mesuliyet kabul edilmez. İLE GÜZELLER GÜZELİ ZÜLEYHA Muharrem Zeki KORGUNAL —— » a gönderilen yazılar iade| bunların kaybolmasın-| YENI SABAR İ YUSUF ŞEHİR HABERLERİ— | Tak itaat etti. Şem'unun uzanan elini tiksinerek öptü. Şem'un, mağrur bir tavır ta- kınarak: — Aferin, dedi. İşte bana da- ima böyle itaat etmelisin. Yırtı- cı hayvanların bile benim kar - gımda birer kedi kesileceklerini bilmelisin. Dina, ağzından kaçırıverdi. — Kendine bu kadar güven- me ağabey! El elden daima üs- tündür. Bugün senin elini öpü- yorum; fakat yarın da sen Yu- Sufun eteklerini öpeceksin. Şem'un, birdenbire ifrit kesi- lerek kızın yakasına sarıldı: — Ne dedin? Ne dedin? Yu- sufun eteklerini mi öpeceğim? Dina, fena halde kızmıştı, ya- kası kardeşinin elinde olduğu | halde zangır zangır titriyordu. | Hiddetinden mosmor - kesilmiş; aklını oynatır gibi olmuştu. — Evet ağabey, evet! diye bağırdı. Sen, o kadar uıımxın | ki Yusufun eteklerini de; yaklarını bile öpmeğe lıyıknn’ Bu dediğim olacak! Çünkü ba- bamdan işittim. Babam yalan söylemez! Anladın mı ağubey? Yalan söylemez o!.. Şem'un, kendisine sadık bir köpek gibi itaat eden kız karde- şinin bu hiddet ve tehevvürü karşısında — şaşırmış, şaşkınlı - ğandan dona kalmıştı. Hiç istemi yerek onun yakasımı birakti. Yumruğunu sıkıp havalandırdı: — Sus diyorum sana! Yoksa beynini dağıtırım! | Dina, tam mânasile çileden çıkmıştı. Artık karhmıyıır teh- | dide metelik vermiyordu. Dahâ hırçın bir sesle haykırdı: — Yaparsın! Yumruğun kuv vetlidir! — © halde kes sesini — Hayır! kesmiyeceğim! Ar- | | tık senden korkmuyoram! ÖL mek istiyorum'! — Beni öldür ki günahsız kardeşini öldürdü diye seni de gebertsiner! Şem'un, dişlerini gıcırdatıyor; yalçın dağa tırmanarak yorul- Muş, terlemiş bir at gibi burun delikerini şişire şişire nefes a- | hp veriyor; havalanan yumru- ğunu bir türlü indiremiyordu. Sanki gizli ve çok kuvvetli bir el bileğini sımsıkı yakalamıştı. Di- na ise, gözlerini yummuş, ağzı- nı açmış mütemadiyen bağırı - yor; onu küçültmek, tahkir et- mek için en ağır kelimeleri sar- fetmekten çekinmiyordu. O sırada yanlarına Yahuda geldi. İkisinin arasına girerek: — Ne oluyorsunuz, diye sor- | du. Babanız öldü de mirasını mı paylaşamıyorsunuz? Kendisine daima tnsanca mua- mele ettiği için Yaludaya hiç bir zaman hürmette kusur etmi-| yen Dina, sesini kesti; lâkin| öfkesini yenemeyip ağlamağa | başaldı: — Ben, Sem'unun kölesi deği- lim, kardeşiyim ağabey! Hak- buki o, bana, daima köle mua- melesi yapıyor. Ona isyan et-. | mek hakkım değil mi ? | — Yahuda, Sem'una sordu: — Kardeşimiz Dinaya karşı niçin bu kadar zalim davranı - yorsun, Şem'un? Şem'un, havada yumruk tu - tan kolunu indirmiş, yan tarafı- na sarkıtmıştı. Sakin olmağa çalışarak Yahudaya cevap ver- di: | — Bana itaat etmiyor! — Yanılıyorsun, Şem'un! Di- naya hiçbirimiz itaatsiz diyeme- | yiz! — Size itaat ediyor; fn.kat beni adam yerine bile koymuyor, daima itiraz, isyan ve tahkir... Yahuda, Dinaya döndü — Ağabeyine niçin itaat etmi | yorsun Dina? Dina, susmadı; dafaa etti: — Yalan söylüyor! ettiğim kadar ona da itaat ede- rim, Hiç de kabahat olmıyan bir hareketimi bahane ederek beni azarladı; sonra da elini öp- türdü. Bu, bir zulümdür. şem'un, kızın sözünü kesti — Fakat Yusuf hakkında söy lediğin gözleri tekrarlamağa (P—W | kendisini mü- saret edemiyorsun? Yahuda, meraka sordu: — Yusuf hakkında ne söyledi sana? — Bugün ben senin elini öpü- yorum amma yarın sen de Yu- sufun eteklerini öpeceksin! de- di. Bunu duyunca beynim oy - nadı. Yahuda, tekrar Dinaya dön- ı dü: (Arkası var) kapılarak Amerikanın para- larını bloke ettiği e itaat Zincirleme tel ılıtı- F rancala meselesi Yapagıl Deriler Ticaret Vekâleti ihracatı kontrol altına alıyor Ticaret Vekâleti, yapağılar ve derilerin ihracını kontrol altına Bu maksat ile şimdiye kadar Ticaret — Vekâleti - tarafından | doğrudan doğruya tacirlere gön derilen Tlisans emirleri, bir A- gustostan itibaren Mıntaka T- caret müdürlüklerine bildirile- cektir. Üzerinde elyaf “bulunan de-| rilerin lisans müsaadeleri, Min- taka Ticaret müdürlüklerin - den ihracatı kontrol dairelerine tebliğ edilecek, kontrolörler de derilerin üzerinde bulunan ya - pağı elyafının nizami uzun- Tukta olup olmadığını kontrol ettikten sonra yapağılı deriler ihracı mümkün olacaktır. Bu sıkı tedbirlerden maksad, hari- ce herhangi şekilde olursa ol- sun yapağı kaçmasına mâni ol- | maktır, Halk tipi ayakkalıı imaline başlandı Ayakkabıcılar — kooperatifi, halk tipi erkek ayakkabısı ima- lin başlamışlardır. Dün, dericilerden bir grup fiyat mürakabe bürosuna çağı- rılarak * kendilerinden — gimdi- Ki deri fiyatlarının 660 kurug olarak tesbit edilen fiyatlara tesir edip etmiyeceği sorulmuş - tur, İKTİSAT memleketler Amerika hükümeti, İsviçre ve Türkiyeden maada bütün Avrupa memleketlerinin para - sını bloke etmiştir. Bu husus-| taki karar alâkadarlara bildiril - tir. alacağı mamul veya gayri ma- mul eşyayı Mihver Gdevletleri emrine vermiyeceğine dair tah- riri teminattır. Bu takdirde İs-| viçrenin Amerikada — bulunan blokajı serbest bırakılacaktar. Tacirler paketle nümune ihraç edebilecekler mi zıları İstanbul Ticaret — ve Sanayi Odasına milracaat ede- rek kendilerine eskisi gibi pa- ketle nümune tipler ihracına müsaade verilmesini istemiş - lerdir . Ticaret Odası, keyfiyeti 'lîrW caret Vekâletine arzederek bu hususta direktif istiyecektir. Kalay muhtekir- leri yakalandı Fiyat mürakabe bürosu, Ye-| mişte Çardak caddesinde 22 nu- | marada patatesçi Mihalin dük-| kânında 280, ayni yerde kuru | yemişçi Eyüp ağaoğlunun dük- | kânında da 1145 kilo gizli ka-| lay bulmutur. Suçlular adliyeye | verilmişlerdir. . | kârı tahkikatı Zincirleme tel ihtikârı etra- fındaki tahkikata devam olun - maktadır. Ticaret Vekâleti dün, — fi- yat mürakabe komisyonundan bu hususta izahat istemiştir. Altın fiyatları düşüyor Altın fiyatları düşmeğe baş- lamıştır. Mün, bir altının fiyatı 26.10 ilra idi. ünkü ihracat Dünkü ihracatın yekânu 80 | bin liradır. Dün Slovakyaya iç. fındık, İtalyaya yumurta, İviç-| reve kendir , deri satılmıştır. — | Belediye, Francala imalâ- tını ya serbest tamamen menetmek istiyor İstanbal — belediyosi — İktısad| müdürlüğü francala meselesine kat'i bir çarei hal bulmak üze-| re tedkikler yapmaktadır. Fran-| cala fırınlarının ve imalâtının | geniş mikyasta tahdidinden son- | ra halk francala satın almak üzere belediyeye müracaat et- mektedir. Bunlardan bir çokla- rı da hasta olduklarına dair doktorlardan — raporlar getir - mektedirler. Fakat bunlardan mühim bir kısmının arzularını | is'af etmek imkânı bulunama-| maktadır. Belediye iktısad mü-| dürlüğü bu vaziyet karşısında | bütün kaza kaymakamlarına bi- rer tamim göndererek bugünkü francala derdini halledecek ted- birler etrafında fikirlerini sor- | muştur. Kavmakamlardan — bu hususta malümat gelmektedir. Kavmakamlar bugünkü siste- min mahzurlarını Üüç noktada hülâsa etmektedirler. Evvelâ francala. imal. eden fırınların önünde devamlı bir kalabalık bulunmaktadır. Sa- niyen hakikaten francala ye- mek ihtiyacında bulunan hasta- lar bu yüzden francala bulama- maktadırlar. Nihayet - bazı a- çık göz muhtekirler, fırınlardan | francala alarak bunları baki »| katen muhteç olanlara fâhiş bırakmak, ya fiyatlarla satmaktadırlar. Kaymakamların tedbir - ola-| rak ileri sürdükleri noktai na- | zar da gudur: Kabil olduğu tak- dirde francala imalüâtını bu— tün talebleri karşılayacak nis-| bette serbest bırakmak ve ya-| hut da fracala tevziatı işini ta- mamiyle kaymakamlara bırak- mak ve bu suretle hakiki muh- taçların miktarını ve ihtiyaç nisbetlerini tesbit etmek, Belediye bir zamandanberi tatbik edilen, rapor getiren has- talara francala vermek — usulü-| nün suüstimallere yol açtığı ka- | nâaatine varmıştır. Diğer taraftan belediye sıh- hat işleri müdürlüğü vasıtasiyle meşhur doktorlar nezdinde ya- | pılan tahkikata mazaran bazı| nadir hastalıklar müstesna ol | mak şartiyle hastalar muhak-! kak francala yemek mecburi - yetinde bulunmamaktadırlar. Belediye bütün bu noktai na- | zarları göz önünde tutarak fran- j cala imalâtını ya serbest bırak- | mak ve yahut ta yalnız hastaha- | mnelere tahsis ederek tamamen | menetmek şıklarından birini ter- ciha mecbur olacafı kanaatin - dedir. Bu hususta bugünlerde kat'i bir karar verilecektir. BELEDİYEDE Motörlü vesaitin fenni muayeneleri Şehrimitde motörlü makil va-| sıtalarının senelik fenni muaye-| nelerine yarın sabahtan itibaren verememektedir. başlanacaktır. Muayeneler her | Kadır berberlen imtihan olunacak İstanbul belediyesi — ondülüs- . yon makinelerin kontrolundan | Sonra şehrimizde kadın berberli- | ği yapan san'atkârların sıkı bir | imtihana tâbi tutulmalarını ka-| rarlaştırmıştır. İmtihanlar tem- muz ayı içinde yapılacaktır. Belediye fen müşavirli- ğine Nadir Pekelmen tayin olundu Bir müddettenberi münhal bulunan belediye fen- müşavir- | ti | fayin olunmuş ve vazifesine baş- HALKEVLERİ Beyoğlu halkeviniu yaz tatilleri Beyoğlu Halkevi yaz mevsi- minde kapalı salonunda temsil Bütün kış mevsimi verdiği| temsillerle halkm takdirini ka- zanan temsil şubesinin yaz mev- siminde faaliyetini tatile mec - , Tiftik İhracatı |İsviçre - Macarista- na bir miktar | tiftik satılabilecek Ticaret Vekâleti İsviçre ve Macaristana biner ton tiftik ihracına müsaade etmiş ve bu husustaki emri İstanbul Tiftik ve Yapağı İhracat Birliğine bildirmiştir. Birlik âzası, dün kendi aralarında — toplanarak tevziat paylarının ayrılması işi ile meşgul olmuştur. | İsviçreye verilecek bin ton tiftiğin satış şartı serbest dö- vizdir. Macaristana ise mal mu- kabilinde - tiftik verilecektir. İ Asgari Satış Fiyatları Diğer taraftan Ticaret Ve- kâleti, tiftiklerimizin dış piya- sada gördüğü rağbetin gittikçe arttığını nazarı dikkata alarak | bir asgari satış fiyatları listesi | hazırlamış, — Birlikler Umumi kâtipliğine bildirmiştir. Umumi kâtipik tarafından tacirlere teb- Hğ edilen bu asgari ihraç fiyat- | ları 16 — Hazirandan itibaren tatbik mevküne girmiş bulun - | maktadır. Ticaret Vekâletinin | asgari tiftik ihraç fiyatları lis- | tesini aynen neşrediyoruz: Birinci oğlak 275, ikinci oğ-| lak 255, ince 235, iyi 225, sıra | 210, Konya dağ 225, Konya o-. va 210, Kastamonu 250, yağlı | 185, Çengelli 240, boz 190, deri | 185, sarı 180. hyıdıı— kilo ba- | ginadır: A. Ajansı belediye ihtilâfı |Temyiz mahkeme- tetkik olunuyor bur kalmaması için Halkevi ri- yaseti pratik bir tedbir bulmuş ve seyyar bir sahne meydana | iştir. — Bu seyyar sahne| Beyoğlu — kazası meydanlarda haftanın muayyen | günlerinde temsiller verecektir. | ilk temsil cumartesi günü Ka-| sımpasada verilmiş ve binlerce halk tarafından alâka ile seyre- dilmiştir. liğine E:tı Bank sabık heveu tef- | ye reisi Nadir Pekelmen! lamıştır. B. Nadir yeni vazifesinde muvaffakiy ler temenmi ederiz. Pekelmene | ti Dün birinci asliye ceza mah- kemesinde bir memuru tahkir cürmümeşhuduna - bakıdı. vak'anın suçlusu bulunan R: adındaki genç bir kadın tevkif edildi. Bu ibret ve dikkat çeken da- vayı esasından okuyucuları- mıza veriyoruz Hevbeliadada oturan Roza, evvelki gün İstanbuldan aldığı bir teneke la birlikte Ada Ve vapuruna binmiş; fakat kendi- sinin biletini aldığı halde bu tenekeye ait bir bilet almayı akıl etmemiştir. Hevbeliadaya gelip de iske leve çıkarken — bilet toplayıcı memurların biri sormuş — Bu teneke kimin Roza derhal yaklaşmış Benimdir! — Hani bunun - bileti. Yok!.. —Almadım Ver bakalım onun da pa- rasını. Fakat Roza Heybeliye ka- dar geldikten sonra bir de vdet almayı fuzult bulmuş olacak ki biraz aksilik etmiş ve işe is- kele baş memuru Hamdi dahale ederek — Köprüde neye almadımz? Şimdi cezalı bilet vereceğiz Deyince Roza büsbütün şa- gırarak: mü- Eşyasına bilet almadığı için çev- rilince memuru tahkir etmiş — Mevkuf kadın 'â orada lüzum — Ne yapayım - ben, vermediler. Sordum yoktur, dediler Gibi sudan basa — kalkmıştır. Mur israr etmiş, çekip götürürken Ro dinin vüzüne hem vurm: deitmek suretiyle tecav bulunduğu gibi bir sürü cevapla işi ört fakat me- tenekesini a Ham- hem kalabalığı ile tahkire de mıştır. Bunun üzerine iş isk e birin ar azan- mıştır. Mahken lerin hepsi zim mışlardır dinlenen şahid. aleyhin- eleyi tamamiyle bi miz şekilde anlat Ancak daha bi hidlerin celbine lüzum düğünden mahkemenin liki kin uçlunun suçunu sabit ve ifayı vazife halinde resmi bir memu ru tahkir mahi setinde gördü Rozanın İ | | bir zaruret olmuştur müddeiumumi Lâ muavini ğünden suçlu Rozanın tevkifini ve muhakemesinin mevkufen vörülmesini talep etmiştir. Ri- yaset makamı bu talebi yerinde bulmuş ve duruşmayı — talike, Rozamın da tevkifine karar ver miştir. dahilindeki | j Anadolu —Ajansı ile belediye arasında 927 senesinde belediye tarafından Ajansa devrolunan si tarafından — | ilân işi yüzünden çıkan ihtilâfın | Ankara Temyiz mahkemesi ta-| rafından tetkik olunduğunu yaz mıştık. Bu ihtilâfta Anadou A-| jansı mevcut mukavele hüküm- | İerine istinat ederek 125 bin lira istemekte idi. Buna mukabil be lediye de bu borcu reddetmekte ve buna mukabil Ajanstan sekiz bin liralık bir hak iddia etmek- tedir. Bu ihtilâf evvelce bir hakem eti tarafından tetkik oluna- ral nsın alacağı tenzil oluna rak 25 binj liraya indirilmiş, buna mukabil belediyeden talep ettiği sekiz bin lira da tamamen haksız olarak - reddolunmuştur. Belediye bu vaziyet karşısında hakem kararını Temyiz mahke- | mesinde protesto etmiş ve ihti- lâfın bir defa da Temyiz mah- kemesi tarafından tet masını istemiştir he evvel her'iki tarafın iddiası da dinlemiştir. Belediyenin nok- tai nazarı bu iş için Ankaraya gitmiş olan belediye hukuk iş- leri müdürü B. Hasan Feridun tarafından müdafaa olunmuş - tur. Ajansı da B. Muvaffak tem sil etmiştir. Temyiz mahkemesi 14 senedenberi devam eden bu ihtilâf hakkındaki nihai kararı- nı birkaç güne kadar verecek- tir Benzin tahdidatı dolayısile ne ka- dar tasarruf yapılabiliyor Başvekâlet, tanbulun benzip el ve sonr arfiyatını sı belediyeden İs- tahdidatından ki senelik benzin rmuştur sdiye bu tetkikatın netic te bil tir. Bu tetkikata na- zaran hükümet tarafından ben- zin tahdidatı yapılmadan evvel İstanbulun senelik normal ben zin sarfiyatı 10 bin tonu bul makta idi. Tahdidattan hususta yaptığı sonra | bu miktar senede 8800 tona düş müştür. Bu suretle bir ayda ta- sarruf edilen benzin — miktarı | 100 ton kadardır | tin bi | dile — TAKVİMDEN | *3ia YAPRAK Hayvanları koru: ma mese Yazan esi ULUNAY Dün sabah evden çıkarken bizim sokakta bir kızılca kıya- mettir koptu. Bütün mahalleli Pencerelere üşüştüler. Orta yaş- h bir adam, kaburgası kabur- gasına gi ersiz - olarak çmiş, | yüklenen iki ağır çuvalın altın- da beli çökmüş, bacakları titre- yen ihtiyar bir beygirin yula- rından tutmuş. sahibine barbar bağırıyor: — Behey insafsız gaddar he- rif! Bu biçare bayvana bu dar yük yükletilir mi? Görmi yor musun? Yıkılacak.. İndir bu yükü! Beygirci, elindeki kamçıyı savurarak: — Sana ne oluyor? Malımın kâhyası mısın? Keyfim ne ka- dar isterse o kadar yüklerim , Çekil yolumdan.. — İndir yükü diyorum.. Yok- sa ben indireceğim. — Nasil indirebilirmişsin? Bu memlekette polis yok mu? — Elbette polis var. Görür- sün bu sana neye mal olur. Adam yuları bıraktı. Olduk - ça — güçlükle çuvalın birisini kaldırdı, vükü yere yıktı. Bey- girci kamçısını kaldırdı. Fakat kullanmağa vakit kalmadı. Biri- ken halk elinden kamçıyı çekti- ler. Biçare hayvana karşı ya- pilan zülme müdahale eden a- dam sinirden, öfkeden farkında | değildi. Fakat ben dikkat et- tim: Artık yükün ağırlığı kal- madığı için beygirin — mecalsiz bacakları titremiyorlardı. G Munis, mütevekldl, sabırlı na- zarlarından kendisini koruyana karşı taşan minnet ve şükrati mânası, sahibine karşı duyduğ 1 korku hissi- ile — karışıyordu Sanki; — Aman!? diyordu. Çok ileri ye gitme' Zira efendim sonra bü tün öfkesini benden çıkaracak. Yükün ağırlığına tahammül e- dememekliğim bir kusurdur; dermânsızlığım bir cürümdür; yorgun ve mecalsiz bacakları - min- titremesi affolunmaz — bir günahtır; senin merhametini celbetmekliğim ise mazereti ol- mıiyan bir cinayettir. Bırak!. Beni-dahâ fazla ezsin, hırpala - sın, düğümlü sirım kırbaçla be- ni dövsün, belki ölecek yerime rastgelir de kurtulurum'. * Bir kaç gün evvel Hayvanla- rı Koruma Cemiyeti bana 1940 senesi raporunu gönderdi. Ka- bındasusta — durarak “bizi ko- ruyunuz!,, diye yalvaran bir kö- pek resmi var, Bu küçücük ri- saleyi karıştırdım. — Cemiyetin mesaisi bende büyük bir alâka sai mahdut bir dairede kalmış tır. Başka memleketlerde bö: le değidir. Meselâ Paris dam Dügast'ın riyaseti altında bulunan Havvanlaı Koruma Cemiyeti daha geniş, daha şi- mullüdür; ve hemen sen her kes kendisini bu cemiyetin ta- bil âzasından addeder. Hele bir arabacı vazifesini yapan bir hayvana kamçı vur- sun! Derhal müdahale edilir ve elinden san'at tezkeresi — a- lınır. Bu zulme kazşi müdahale yi herkes kendisinde bir hak ak telâkki eder. Bizde de öyle olmalı. Parisin, en büyük cambazha- nesinde atları oynatan artist, ünü (!) şaşıran bir ata iki nçı vurdu. Ahali ıslıklarla derhal te edilen numarayı yarıda bıra tırdılar. Devam edil cilerden kimse kalmıy Gene Pa İspanyada ettiler yir- iste, ol- gibi bnv.—ı güreşleri,, yap- mak üzere yük büyük mas - yaflir Büyurstetkreküin itn panya geldi. Hükümet resmen buna mâni olamazdı!. Fakat güreşlerin — birincisinde bütün koruma cemiyetinin âzası dü- dükler, kaynana - zırıltıları, şak- rla temaşada hazır bu- lundular Tarihin uzak devirlerinde bile kuvv küdret ve asale- a işkence edili öldür ra spor » ve lüzum: üzere meydana koyuyverilince lar, düdükler, gürültüler başladı. Nümayiş o kadar şid- detil odu ki güreşleri tertip denler bu vahşeti bir defa bile gösteremediler Hayvanlar kendilerine lan zülme karşı bir şey mezler. Onların ağızları dilleri yok. Bizim ağrımız da var, dilimiz Onların hesabına - biz söy. ebiliriz!. ULUNAY mek yapı- diye - var, de,