geleciden korkardı. Hattâ, Hergeleci, Koca Yusu- fun altına düştü mü, Yusuf üze- rine gitmez ayağile dürterek j bağırırdı: — Ayağa kalk.... Yusuf, üzerine gitmeyince Hergeleci de bilmecburiye aya- ğa kalkardı. Çünkü Hergeleci- nin üzerine gitmek; onu alta al- dım diye aldanıp tutmak - belâ idi. Mühakkak insanı iki dir- hemlik yerinden bozar ve yenik dür irdü. Koca Yusuf, hasmımın bu in- celiklerini bildiği — iyin” hasmımı alta aldiğı halde üzerine gitmek ten çekinirdi. Hergelecinin saydığım- pehli- vanlarla güreşi birer' harikadır. Onu-yenmek- değil, ondan-kur - tulmak için meydan yerinden daht geceden kaçanlar bile var- di. Mehmet, küçük İbrahimi us- ta usta bastırdıkça ve hâsmı- nin öyle yumuşak tüutuşları da kedisini hıza getirdikçe muhak- Fakat, Mehmedin bu ümitle- “ Ti verarzuları âncakon beş yir- mi dakika kadar devam etti. Artik, - küçük İbrakim için hasmı anlaşılmıştı . Güreş. gi- rip çazçabuk hasmının işini- bi tipmeli> idi. İbrahim - hamlelere — başladı. fik hamlesi çok — sıkı oldu. Ve ayni zamanda”da çok ustaca ve çalımlı idi. Hasmını biraktı. Çirpınarak döndü, üste-doğru bir nara sal- ladi: — Hüayda M&ehmet- be! Bü nara MWehmetten> Zziyade — Usta; güreşe başlıyorum.. bir-delikanlı narası idi. Deli Ha- Tiz güldü. Hafızın yanındaki pehlivan da Hafızın güldüğünü görünce: — Hafız hoşuna gitti değil vi?, t * — Ondan değil, bu paroladır. — Ne parolası?.. — Göreşe öyle başlar o... — Daha-seninkti gürese baş- 'amadı mı?., — Yo... — Neden?.. — Oha nasihatim vardır.. Hasmın hamlelerini kabul edip ” hasmı anladiktan sonra güteşe girer.. gL ÜFRR e gadi | — Ya, desene onun için baş- tanberi hamle etmiyor.. Bön de medön durüyor diye düşünüyor- düum... — Şimdi göreceksin güreşini.. Dedi. Hakikaten Hergeleci, güreşe başlamıştı. Narayı attıktan son- ra hasmının üzerine yürüdü. Daha yanaşmadan topuklara kadar bir daldı. Hergeleci hasmının topukları- ni eline geçirmiş olduğunu şaşırmıştı. Birdenbire dönerek yüzüstü kendisini yere| attı. Hergeleci, hasmı yere düşer | düşmez üstüne çullandı. Ve has- mı doğrulur doğrulmaz, kema- neye geçti ve hemen sarmaya geçti. muvaffak olamadı, TEMAŞA Bostancı iskele PARKI Yazlık Tiyatro KISMI 12 Haziran Perşembe günü Akşamı KAN Piyes 3 Perde İ tırarak hasmı Ççok müessif bir kaza olmuş ve i. Mehmet, ne| Sarmaya giren Mehmet, bir önüp baskı ile kalmak ve hasmı üzerine dönmek istedi de Hergeleci İbrahi Yazan: Sami Karayel Hergeleciden: korkmayan bir pelilivan yoktu. Bir kaç defa yazdığım gibi Koca Yusuf, Her- Üste de Mehmet, kolunu kap-I tarafından üzü- tüldü. Hergeleci hasmunı uzatin- ca çevirmeğe savaştı, Mehmet bin müşkülâtla has- mının altından ters dönüp bir| kasnak llemesile doğruldu. Bu| sırada iki hasımı paça, paçaya| geldi ve ikisi de ayağa kalktı ve biribirlerinin paçalarını sökerek doğruldülar. Hergeleci, ayağa kalkar kalk- maaz' çırpınarak bir nara savur: dü: — Hayda Mehmet be! Mehmet de çırpınarak bir na ra salladı: — Hayda İbram be!.. Güreş — kızışmıştı. Hergeleci daha canlı ve diri gözüküyordu. | Mehmet de cansız değildi. | İbrahim ayağa kalkar kalk-| maz dürmadan - hasmına girdi. | Mehmedi çaprazlamıştı. | İorahim hasmını sürdü. Kös-| tekliyerek altma aldı. Hergeleci, hasmını altına alır | almaz sarmaladı. Mehmet de-hı- | za gelmişti. Sarmayı yeyince ters döndü. Bit kasnak' baskısi- le hasmının üzerine çıktı. Şimdi, iki pehlivanaltalta üs- tı. Ve küçük İbrakim, her ne- dense altta kaldı, Mehmet, hasımna-oyunda ga- | 1&be- çalmıştı. Mehmet, sarmada | üstte kalinca Hemen meşhur küntesini İbrahime taktı. İörahim künte ile asılmamak için uzandı. Künte-Mehmet elin- de idi. Fokat, İbrahim uzanınca künte oturak küntesine mütka- liprolmuştu. Mehmet hakikaten- künteci i- Dokuz. yaşımdaki bir çocuk bir yaşındaki kardeşini öldürdü Hyüp'civarındaki — bir köyde iki kardeşten biri diğerini yara» Jıyarak öldürmüştür. Öğrendiğimize göre bu. köyde| oturan Mehmedin 9 yaşındaki oğlu- Örmer babasının tabanca sile-oytamağa :başlamış ve bir- denbire ateş almıştır. Ateş alan kurşun Ömerin kar şısında- oynamakta olun-bir: yar şındaki kardeşi İsmailin kar - nindan girip bel kemiğinden çıkmak- suretile derhal öldür- müştür. Vak'adan Haberdar e- dilen adliye dökteru Büver Kü- ran cesedin müayenesini müte- akıp defnine-ruhsat vermiştir. Müddeiumumilik tahkikata de -| vam etmektedir. Bir yalancı şahit tevkif edildi Mesken masuniyetini ihlâlden dolayı ikinci asliye ceza mahke- mesinde görülmekte olan bir dava duruşmasında şahid 0- larak dinlenen Rıza; ilk tahki kat evrakındaki ifadelerine ta- Fırıncıların un sa- .culâardan ellerinde bulunan un - Jardan birer nümune aldırarak M di. İbrahimi asmaâya ve aşırma- ya başladı. İbrahim gidiyordu. | Hattâ Deli Hafiz, heyecanını | tutamadı. Ayağa-kalktı. Çırağı| yeniliyordu. Mehmet, künteyi şırırken birdenbire bir manevra oldu. | İbrahim hasmına sayvant a gırmıştı. İbrahimin aşırdığt! say- yant şabeserdi Hasım altta kalmış, İbrahim hasmının ğöğsünde üstte kalmıştı. Mehmet sırtüstü gelmişti. b | Künteci Mehmet, hasmını a-| şırayım derken ummadığı bir sayvant oyunu mukabili ile ye-| nik düşmüştü. | Deli Hafız; çırağının sayvant ağırıp tam yerinde hasmını yen- mesine dayanamamış sevinci den bağırmuştı. X — Alerin İbrahim be İbrahim, —sevinç — içinde i Küçük ortanın en tehlikeli Has manı yenmişti. Hem de çok kü- vendiği küntesine mukabele e- | doreki.. | Tbrahim, gölip temennasını | bastı. Hasmile kucaklaşıp'mey- | dandan uzaklaştı. Tbrahim, doğru ustasının ya- yana/geldi; elini-öptü. Ustası da- ha Külü heyecan içinde idi. Ona hitaben: — A bekizan yüreğimi oynat- tin be?... — Neden'usta?, .— A be otürak: küntesile-az — Usta be! Bana öğrettiğin sayvanti tatbik edemiyeceğim mi zannettin be?.. (Arkası var) | göbeğinde, tıp satmadıkları tahkik olunuyor Bölediye ve emniyet - teşkilâ- tı, Ofis tarafırilan- kendilerine verilen unları satarak şehrimiz deun buhranı çıkmasına vesile veren fırıncılar hakkindâki tah- kikata devam etmektedir, Belediye; emniyet teşkilâtı va sıtasile şehrimizdeki bütün un- bunları belediye kimyahanesine tahlil ettirilmek üzere göüder- miştir. Bu nüraünelerin içinde Ofisin: belediyeye- verdiği tek tiprun nümünesi çıkarsa bü u- nun unculara Ofis tarafından satildiği anlaşılâcaktır. Müstahsilden pamuk mübayaasına başlandı Ziraat Bankası, müstahsilden pamük mübayaasına başlamış- fır. İlk partide 300 balye presli pamuk satın alınmıştır. | Başka; tesbit- edilen pamuk'| alım fiyatlarımı satıcıya derha! | ödemektedir. Otelciler zam istiyorlar | Otelciler belediyeye ' müracaat | edörek otel fiyatlarına — yüzde | yirmi zam istemişlerdir. Beledi - ye talebi tetkik edecektir. | Mamen müugayir surette şeha -| dolayı hakkında tevkif kararı dette bulunduğu görülerek ya-| verilmiştir. Suçlu Rıza derhal lan've-hilâfı hakikat şehadetten| tevkif edilmiştir. — ıcak, mehtaplı bir gece... En serin köşelerde dahi havanın bunaltıcı sıcak- hissediliyor. Kimi de- nizin kucağına atılıyor, ki- mi aradığını çamların habbetli — gölgesinde buluyor. Sahilden yükselerek, sinsi bir rüzgâr gibi her deliğe sokulan| kahkaha ,şarkı ve konuşma ses- | leri tığ yapraklı çam dallarının yarattığı tabii müziğe karışıyoı meydana her ikisinden çok fark- h bir san'at eseri çıkıyor. Öyle bir san'at ki en ma- hir musikişinasın yaratamıya - cağı, en usta bir ressamın renk veremiyeceği kadar canlı! Ben de kendimi bu san'at slünün ortasına atıyorum. A- Zaçların üstü kapalı bir-yol şek- Tine soktuğu geniş çakıllı yol- da uzun müddet yürüyorum. saf ve temiz kokulu havasını teneffüs ediyor; ciğer- lerime- sindiriyorum. Muhayye- lemde yeni yazacağım bir eserin | lığı g— HİKÂYE £ | BİR YAZ GECESİ n ğ —— — esas hatlarını tecessüm ettiri-| la ağlıyor. Bir erkek de onu din-| iki gölge yorken, ormanın derinliklerin | den gelen bir hıçkırık sesi - ile| başımı o tarafa çeviriyorum. — | Bakıyor ve dinliyorum. Gene o ses, bir hıgkarık sesi, Yav yavasş yaklaşıyor, kendimi ka-| lin bir ağacın arkasına saklaya- rak bekliyorum, Bökleyiş bir muamma olduğu kadar zevklidir de, Zaten zev- ki de esrarengizliğinden müte- vellit değil midir? Sırtımı dayadığım ağacın ar- kasında parçalanan mevzuumun harıklarımı töplayörken — gene Kepsini buşka bir yana savuru- yorum. Beklediğim ses tamamen yaklaşmıştır. Bir kadin derin - lüçküriklar- | müteaddit defalar | ik ea tarihçesi fanması ihtimalini derpiş etmek lâzım göleceğini takdir ediy ve cephe yarıldığı takdirde de u noktal: dikkat edilmesi lâzımgeldiğini bildiriyordu: 1 — Memleketin kalbi olan (Paris)i mümkün — mertebe u- zün müddet müdafaa ve muha- fazaya çalışmak 2 — Herne yapmak mümkün- yapıp elde büyük cüzütamlar bulundurmak, General (W gand) n tali- matına göre âmir ve er herkesin, mütevali talihsizliklere ve mı lübiy » rağmen orduların u- mumi idaresi işinin sonuna ka- dar temin edileceğine kanaat getirmiş olmaşı ve bu imanla vazifesini yapması lâzimdı. Mumaileyh ezancümle y du ki: “İcrasını emrettiğim bü- tün hareket ve manevraların in- tizam ve insicamla yapılması lâzımdır. Zabitler daima ve her zaman kitalarının başında bu- lunabak efrada imtisal nümu- | nesi teşkil etmelidirler. Cüzü -| tamların dağılmamaları — için | icap'eden bütün tedbirler alın- maıştir.,, 1 Weygand ricat emrini veriyor Başkumandan hedefi fyice ta- yin edip icap eyliyen talimatı da verdikten Ve alınması lâzim ge- | len tedbirleri aldiktan Ssonra her ordu grupünün hangi nok- talara ricat edeceğini de tefer- | rüatiyle tesbit etmişti. General (Weygand) n plânı- na/ göre ikinci ordular e- Mirraldıktân'sonva (Sarrebourg- Dijon) mihveri üzerine çeke- cekti. Döbdüncü grupa gelince | bu küvvetler - (Okülon - Sur - Marne - Diğon) — miliverine, ü- | çüncü-ordular grupu'da (Paris - Orldans) mihverine- ricat e- deceklerdi. Bi plânıt hedefi Pransız - or- dularını yenidem (Caen - Töurs - Clümeey - Dijon - Dölej umumi | Hattı üzerinde yeniden - topla- | maktı. Filhakika bu hat kade- me şeklinde bir sürü müdafaa tertibatiyle bezenmişti. Müdafaa harbi için çok-elverişli idi. (Arkası var) Yurtta Savatlı oğlu Hilmi Hilâl, karısı 17 yaşın- da/Fatma Hilâlle aralarında çı- kan münakaşayı mütcakıp ka- rısım dövmeye başlamış; tokat- || la iktifa edemiyerek tekme ile karnına vurmuş ve- bu yüzden. zavallı kadın peritonttan ölmü tür. Kaâtil Hilmi tütularak adli- yeye verilmiştir. Bir evlât, anasını üvey kardeşile yakaladı, kar- deşini öldürdü | Tİzmirden bildiriliyor — Öde- mişte Dolaylâr köyünde Müsta- faoğlü Şükirin'eski bir husumet | yüzünden yolda rastladığı Ra- şit oğlü M&hmedi çifte tüföğile Bir hezimetin RO© İstanbul elektrik tramvayve tünel yaralıyarak — öldürdüğünü yaz: mıştık. Hâdisenin sebebi ve şekli hakkında yaptiğımız tahkikatta | şu neticeye vardik | Mehmet, Raşidin annesi, fa-! kat kendisinin üvey annesi Şe- | rife ile ötedenberi münasebette | bulunmakta imiş. Raşit bunu| görmüş ve Besli- adile | kardeşi Mehimede yerek onu öldürmek mal leyor. İki gölge yolun kenarına gelince duruyorlar artık kadinın hıçkırıkları da dinmiştir. Sakin bir sesle şöyle söylüyor: “— Allâhasmarladık Ahmet, diyor, seni de manasız hareket- lerimle üzdüm, değil mi?!.. Fa kat ne yapayım! Düşün bir kere. Artık. ebediyen birbiri- mizden ayrılıyoruz. Beni iki ço- cuğümla yaltız bırakarak kaçı- yorsun. “Nihayet — çocuklarını babasızlığın maddi ve manevi girdabına yuvartıyorsun. Seni| Bekleyen bir başkası olduğunu | unutarak konuşuyorum. Haydi tekrar Allaha ismarladık Âh- mett.,, Sesi yavaş' yavaş: alçar hiyor: Sönra kuranlıktam gelen 'Dondurmam Ev:erde—.yapıian paırtğj — Yecim dondur Kaymaak! malar - Buz dondurması mı iyidir, makine dondurması m Mayıs aşa içinde ol rağmen tepemizde sanki 9 güneşi parliyor. Yer gök ca- yit cayır yanıyor. Bü (cayır ca yır) tâbirinden ben bi hoşlanmıyorum hut siz hoşlanıyorsunuz da benim ho-| şuma gitmiyor. Fukat bahsetti- ğim günü tarif için bu kelim: den daha-kuvvetli bir tâbir bul- mağa imkân yok, Sözün kısası yanıyoruz. işte... | Ve dondurmacılar durmadan: | — Dondutma kaymaaaak! Diye dondurma satıyorlar. Çocukluğumda, mahallemizin gedikli bir dondurmacısı vardı. Arnavutmuş. Kışın sahlep, ya- zın dondurma; satardı. O zaman bile, benden en aşağı 15 yaş bü- tüktü. Şimdi neredeyse kocadı. Arnavut dondurmacının - en fazla kızdığı şey, mahalle kopil- lerine kırk paralık dondürma satmal: değildi. O, daha ziyade, yorgun argın, terli ve sıcak vü- cutlü —yavrularına dondürma sattığı için anneleri tarafından azarlanmağa kızıyordu. Hiç unutmam, bir gün, hara- retli bit saklambaç partisinden gönra ben de paraya kiymis; bi- | zim emekli dondurmacı Baytam | tada bir gün, cuma günü dön - miyeceğim için müt dondurma | “dütma yapılırdı. Artık döndur- | Ben şimdi bu kadar büyümüş- döndürmayı | Manın-olüp - bitmesi bizim için miydim, ve bir dondurmacı ö- ağadan kırk paralık almıştım. - Adam, verdi. * / Mahallerçocukları ile'beraber ağzımızı yüzümüzü — şapırdata | sapırdata, sümüğümüz aka. aka | ve-terlerimizi kurulamadan ken- dimize dondurma ziyafeti ceker- ken karvıdan güzel anneciğim, | sökün etmez mi? Hoşuma n bir| tâbir daha kullanacağım. Bi- zim Bayram ağa'da “şafak attı,, Zira, ailemizin mahallenin-hatır- Katından olduğunu — biliyordu. Annem, kaşlarını çatarak yanı- mıza geldi, hiçbir şey söyleme- di, seni bdban istiyor diyerek: beni aldı eve getirdi. Tabli ev- deş beni nasil bir ziyafetin: bek- lediğini tahmin buyurursunuz. satın alınacaktir. tevdi etmeleri meşrüttür. işletmeleri umun: Yazan : BEHİYE Geçen gün - yani bahset sıcak günde - baktım ki sı dondürmacıi da kol gezmeğe başladılar. — | — Döndürmüm kaymasak! | Nidası, sıcaktan çatlamış bir çift dudağa benziyen iki sıralı | kırık dökük sokaklardan gökle- re yükseliyor. Hem de nasıl bi- | liyor musunuz. Hançereden çı- karken. takındığı heybeti zerre kadar kaybetmeden! | Ayak. satıcılarının seslerinde- | ki gür toma hayranım. Mübarek ler, hiç mi sıtma. görmediler? Fakat dondurmacıda sıtmagör- | memiş sesin nasıl ve neden mev cudiyetini muhafaza ettiğini de anliyamiyorum. Öyle ya, don - durma kendilerinin, kaşık kaşık yiyebilirler. ve yediklerine de eminim. Peki, bu Kadar soğuk şey onların Hançerelerini dâha doöğrusu “sesletini, — bozmuyor mu? j | | mahalle araların|, ı? - Tut ta ye nedir? edilecek herbirimizin tabağına birer yuvarlak dondurma konur, biz de üfliye ülliye yerdik. Ço- cuklük bu, zannederdik ki dön- durmaya üfleyince aşırı dörece- ığu zail olacak, Hal- mağa yara ten soğuk. Diyebilirim ki o zamanlar, her evda böyle keyif için dondürma | yapılır ve bizimkine benzet sah- neler cereyan ederdi. Halbuki şimdi buna lüzüm kalmadı, buz dolapları icat edil- di, dondürma da makineleşti. gÖL ... — Amca yüz paralık dondür- ma versene! Kan ter içinde, yanakları pen- çe penge al olmüş, yalınayak başı kabak bir çocuğun koşa ko- şa- dondurmacıya gelerek rica ve emir dolu bir seşle dondurma isteyişi, bana yukardaki hatıra- ları hatırlamak vesilesini verdi. Çocuk gittikten sonra dön- durmacıya - yaklaştım. Ben de tıpkı onun gibi yüz paralik dön- j | durma alarak sokaklarda yala- Ben'küğükken bizim evde haf- | na yalana yiyemediğim ve ;Iye. Zonguldak'da Ereğli Kömürleri İşletmesinden: İşletme ihtiyacı için 750 ton arpa ile 900 ton saman kapalı zarfiliy Hksiltme 20 Hazifân 1941 Cuma günü sant 11 de Zonguüldükda; |İşletme:binasındâki malzeme servisiride” yapılacaktır. saâte kadür gelen teklifler nazarı itibara- alinır. Şürtrameler ve muküvele projelört Arikarada Btibank Ümüm MÜ-) dürlüğü ticaret servisinden, İstanbülda Yeni Valde- Hanında bürosundan Ve Zöngüldükta Malzeme servisiniden alihubilir Tâliplerin teklillerile birlikte teklif edecekleri bedel üzerinderi © 7.5 nisbetinde teminat akçesi veya müteber banka temihat mektubü. ne büyük bir mesele teşkil e- diyordu. | Büyük ağabeğim, yani en bü-| Yük ağübeğim, döndürma ületi- nin başma kürtlür, kolları ve paçaları sıvar. ha babam kutu- tuyu sağa sola yarım dâireler halinde çevirir dürurdu. Biz de ona Allah kuvvet versin' de bir an evvel güzel döndürmamıza kavuşalım diye: “düahan,, olur- | düak. Aha- sıra da bizim de çor- bada tuzumuz. bulünsün diye | kendisine- tuz ârdik. Ben, a zamanlar tuzla sütü karıştıra karıştıra nasıl dondura- yapıl- | dığını 'bir türlü anliyamazdım. | Dondurma: tamam, değil mi? | Şimdi sıra ile ev halkına ikram LINACAK | B b Yülniz — mezküm Etibanki müdürlüğünden: 1 — 2000'mette Branda bezi mektüpla teklif istemek — suretile — satin alinacaktır. 2 — Muvakkat teminat 330 “üçyüz otuz,, liradir W 3 — Teökliflerin Tevazımdaki nümünesine üygün veya muadili olürak €n geç 20/6/19M Cuma günü akşamına küdür Metro hanımın 4 üncü ka- tindaki Lev müdürlüğüne makbuz mukabilihde Verilmiş olması lâzım- dir takibe başlamıştır. Son gece| çifte tüfeğini ateş etmiş ve Meh Mehmetle Şerifeyi evde yatak| medi sağ kaldasından ağır su- içinde görmüş, ve bu vaziyete | rette yaralamıştır. Mehmet al- dolma Yazan : S. Uytun ——& tahammül edemiyerek larak birbirler Şimdi Madenin kum ve çakıl- h sahillerinde dolaşıyorum. Ge- ce ayni dekor ve sessizliği ile, beliriyor. Saat on bil maktadır. Kıyıya - bağladığım kotranın ipini çözüyor, mevsimin bu si- hirli gecesinden istifade etmek için açılıyorum. — Gök yüzünde göz kırpan binlerce. yıldızın ha- yalini denizin tüzlu - sularında seyrederek sahilden uzaklaşıyo- rum, Yakında: gördüğüm — bir| sandâlın önüne geçmek için tekmemi acele ettiriyorum. Ne: zevkli. gençlik meşgaleleri!. —| Yaklaşmak için istical göster: yaklaş- y -| dığı yaranın tesiriyle ölmüştür diğim sandaldan bir e s yükseliyor: * ki beni Mmerak ettin öyle mi Neclâ.,, di- yor. Ve bunu bir kahkaha takip ediyor Kahkâhanin devamlı akisleri arasında ince ve ahenkli bir ka- din sesini duymağa çalışıyo. rum. Fakat ancak tek cümleyi anlayabiliyorum: “— Hem de ne kadar - Ahmet!.,, Bunu iyice hatırladığım bir gene o er- kek sesi takip ediyor. | “— Bir Hiç yüzünden bu ka: dar zaman Kaybettim, Neclâ, diyor, sadece bir mânasızlık yü zünden. | Sönra kotranın istikametini değiştiriyor, oradan hızlü uzak-| laşıyorum. Ormanın karanlık bir Köşesinden yükselen — hrçkırığa| cevap veren vahşi sesi tekirar| duymamak, işitmemek için ka-| çıyorum. 'dim 4 nündeki hareketim, mevzu arı- yan gazeteci hareketinden ileri- ye gitmemeli: miydi? Çaresiz, zaman bu... Dondürmacı bana, bu Deya- natta (!) bulundu: — İşte böyle geliyorlar. Kırk paralık, elli paralık dondürma istiyorlar. En hovardası, yüz pa ralık dondürma alıp gidiyor. Versen bir belâ, Vvermesen bir belâ. Çöcükları — kirarmıyoruz. Halbuki eskiden ne iş yapardık. Şimdi makine çıktı, canımıza o- Rudü. Pakat, Allah seni inan - dirsin, makine döndürması, el döndurmasına çatamaz. Hütta, birçok yaşlı yaşlı adamlar var ki, gelip sokak ortasında. bizden dondurma alıyor ve yiyorlar. Zita, buz döndürmasmm zevki Başkadır. Öteki ise döndürma değil, buz, kar. Ya fâzla soğu- yup dönüyor, yahtit gevşek ka- liyor. — Fakat büyük pastahaneler | de, otellârde döndürmalür hep | “makine,, ile yapılıyor. Otlar daym fena? Dondurmacı, meslök alilâkina bağlı bir'adama benziyordu. Faz la ileriye gitmedi, cevap verime- di. Büuz dölaplârmda — döondurmz yapıp' satan — bir muhallebiciye sordum. Onlar da; az döndürma istiyen müşterilerden şikâyetçi- ler. — Temiz giyinmiş bit bayam geliyor, diyorlâr; yarım dön- duürma istiyor. Yarım porsiyon döndürma, yami beş kuruşluk. Halbuki masrafimız çok. Elek- trik parası, dükkân kirası, çırak yevmiyesi veriyoruz. Vermezsek Mmüşteriyi darıltacağız. Bizi bu hale sekâk dondürmacıları dü- şürdü. Son zamanlarda yeni bir don- durma modası çiktı: Tüt ta ye! Bü, dondürmanın öz Türkçe ismidir. Bir çabuğun etrafına tutturlu- muş dondurmayı, çubuğun ucun- dân tutup yiyorsunuz. Her hal- de bunun da bir zevki olacak. t ben; henüz tatmadim. Tadanlür bilir... seeeiüküeelüleeülü üeü I Askerlik işleri l Eminönü As. Ş. den: de As: Teğmen Ab- Hu Feyzullah Yunuk 312 (21175) Sinıf 8 Tmuramele memuru Hil< mi oğlu Azmi Hikmet (326-7) Kayıtları tetkik edilmek üze- re hüviyet cüzdam — ile birlikte şubeye müracaatı. Beyoğlu Yerli Ası şubesin den: ( 332 ilâ 312 dahil bütün 8a < katlar yeniden müayene ettiri « lerek sakatlıklarının hangi kıs- ma ait olduğunun tesbitinedü - zum hasıl olmuştür. 4 Bütün sakatların rapornu ila nüfüs cüzdanlari ile ve ikişerm) adet fotoğrafları ile hemen şu4 beye müracaatları. (9010),