10 Haziran 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

10 Haziran 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergeleci İbrah Yazan: Sami Karayel Hergeleci, hasmının çalımın- dan anlamıştı. Hiç ses çıkarma- dı, Peşrev yaptılar.. Ve tutuştu- Mehmed, Hergeteciyi şöyle bir yokladı. Onda bir gey bul- madı. KKurnaz Hergeleci büsbü- tüin kendini boşaltmıştı. Hasmı na gevgek durmuştu. Zaten, Hergeleci bas pehli- wan olduğu zaman bile güreşle- Tinde daima hafif durur, hasmı- nı sıkı tutmaz, yalmız kanarası geldğii zaman şiddetle harekete geçerdi. Yani, Hergelecinin boşuna kuvvet sarfettiği görülmemişti. Temkinli, biçimli tutuşur, fakat hafif tutardı. İşte, Mehmed de Hergeleciyi hafif görmüştü. Onu istediği yerden tutup — yenebileceğine hükmetmişti. Mehmea, hasmını böyle gev- şek bulunca bir gift dalış yaptı. Fakat daha paçalara eli inme- den birdenbine boyunduruğa geçtiği dü. Hergeleci, basmını bir kaç kere sovaladıktan sonra hemen salıverdi. Fakat, Hergelecinin bu, boyunduruğu kısa olmakla beraber zorlu idi. — Mehmed, boyunduruğu yemek le beraber işin farkına varmadı. Yalnız, sıkı bir boyunduruk ye- diğini hissetmiş oldu. Mehmed, hasmına çok geçme- den bir gapraz 'topladı. Hem bu, AFakat, Hergeleci derhal mu- kabele edip yan döndü ve hasmı- ni yan kösteğine vurarak altına valdı. YKAR b Mehmed, çapraz wurayım, hasmı yere düşüreyim derken kenudisi wlta Güşmüştü —Her- geleci hasmını “lta alır almaz iç kızak paçaya Baldı. Ve, bu su- e sişamç seyrediyordu. Deli 'Hifız, çıra- | #inın oyunlarında fevkalâde te- Takki görüyor, ayni-zamanda da oturuş ve kalkışlarında üncelik | seziyordu. Şaka değil, küçük Hergeleci- | min tutuşları hakikaten büyük | tecrübe görmüş adamlara benzi- | yordu. Deli Hafızm yanında oturan eski pehlivanlardan biri Herge- lecinin güreşini takdir ederek — Hafız, bu senin çırak iyi yetişecek.. Böyince, Deli Hafız cevap | verdi. — Öyle gözüküyor.. — Tutuşları, vuruşları çok hoşuma gitti. — Bu, kızan olacak — Ah, biraz olika doldursa — Bırak doldurmasın.. #onra hızı gider usta!. — © da doğru, 'bu Arnavut- oğlunun, Yürük Alinin gçapma benziyor.. — Tam.... .. ü vin düürer dersin? t — Yetmiş beğ, seksen doldu- yur — Bu da ona kâfi.... Dedi. Hakikaten, küçük İbrahim için istikbalde yetmiş beş tam okka kâfi idi. Çünkü, vücudü sırım gibi adaleli idi. Sonra eli ayağı safi pehlivandı. Sarmaşık gibi bir cocuktu. Pehlivanı bağ- dadığı zaman hiç boş yer bırak- miyordu. Güreş ayakta çok Bürmedi. Çünkü, Mehmeci de hızlı bir de- | likanlı idi. Hergeleciye bir.ham- le daha yaptı. Hasmını kolun -| dan tutup savurdu. İbrahim vgöyle bir iki adım açılıp Bavru- dan ikucakladı ve bir ön kösteği ile derhal küçük İbrahim'i bas- tırdı, Übrahim (alta düşmüş — oldu. | dikti, sol dizini yere koydu. 'Ka- çacak vaziyette-durdu. Mehmed, İbrahimin bu vazi- yetinden İstifade etmek iğftedi. du. Sağ elile de şakladı. İorahim kazığı içeriden bu- darken şakı da -sağ elile söküp olduğu gihi kalktı ve hasmının gırtlağına dayandı. İbrahimin bu kalkışı şaheser- | i. Deli Hafızı sevindirmişti. De- | li Hafız, çırağına bu oyunu bir| kaç defa göstermişti. İstedi den daha güzel bir kelkış yap- amaştı. Deli Hafız, yanmdaki ihtiyar pehlivana dönerek — Nasıl kallaş? ' — — Çok mükemmel!.. — Bu, öoyunu ona iki “defa gösterdim. N - — Ağerin çocuğa.... — — Bakalım, kügük m'uıya g- #*karabilecek mi'bugün . — Zannederim... Mehmedi “yenecek o Öteki hasımları hiç!.. — Ben, Mehmedden korkuyo- rum.. Çünkü, İbrahimden daha ttecrikbeli, ve hızhı ... Ş dlvııiyı!âıı Hasmını bir biçi- “mine getirip —küntelemek isti- “yordu. Fakat daha İbrahim güreşe 'dan beri Mehmet güreşiyordu. Torahim, daha yeni müsaba - Fakat, bozülmadı. Sağ Ilyuğmı1 Hemen sol elile bir iç kazık vur | v hasımlarına karşı ibiraz çekin- gen güreşiyordu. Hasimlarını iyi ce'tavttilketan sonra güreşe gir- meği tercih ediyordu. İprahimin yaptığı doğru idi Bir pehlivan müsabaka kabiliye tini-ahıncaya'kadar hattâ, yaban c hasım karşısında husmin kuv vet ve kudretlerini leleri ilk olarak ona kadar Zaten küçük İbrahime de usta- sı 'Deli Hafız, iböyle tenbih mişti. Hasmı anlamadan, tart - madan igüreşe girmamek.... İb- Takim de ustasının tenbihi üze- rine hareketvediyordu. Mehmed, dâha bir kaç el ham- le üzerine hamle yaptı. Hattâ bir seferinde İbrahimi çaprazla bastırdı, künteledi. Lâkin aşıra- madı, İbrahim, tek paça İle ikolay- cacık hasmınm altından kalktı | Ve güreş ttekrar “ayakta başladı. Deli Hafız, sakindi. Mehmedin hamnle üzerine hamle yapmasına hiç de sıkılmıyordu. O, İbrahi- Tmin tacele s*etmediğine memnun- du. Çırak saldığı talimat mucis bince *hareket ediyordu ve has- mını “da mükemmel idare redi - yardu. M rgç İlşin ttiktafı; Gürskiarüin ea ha Teketi 'baş pelilivanhık güreşleri- 'ne kadar böyle kalmıştır. İbra- İtim baş jpehlivanlikta uzun se- neler güreş yapmış bir pehlivan iır.... dadalı Halil ile, Katrancı ile, Kavasoğlunun akrabası baş pehlivanlardan büyük Yaşar ile, Halim Paşanın —meşltüor - Arap Saidi ile, Koca Yusufla, Deli Muratla, Tophaneli — Yusufla, Koca Rüstemle âlh... yaptığı güreşlerde 'bile hep öyni güreş “taktiğini >mühafaza — etmiştir. Ustası 'Deli 'Hafran bu masihati onu —daima — muvaffakiyetlere “sürüklemiştir. Hergelecinin igüreş tarzı, us- taliğı 'herkesçe musaddaktır. Ba esiki'pehlivanlardan en yeni peh- Kvanlara kadar onun ustalığını takdir etmiyen tek bir kişi yok- kalara efikim mösyö (Fovel)- “de bulvarlardaki -gazino- dardan birinin taraçısmda otu- | ruyorduk. Tiyatroların dağılma zamanl! ridi. -Sokaklar muvakkat bir zaman için birdenbire kalabalıklaşmış- tı.-Ev ve kira arabaları çiyor, hevkes evlerine du. Bunların arasında bir ta- kım küçük ve serseriler dola- sıyorlardı. Bunlar kalabaliktan son bir istilade için saatlerden- | beri tiyatro kapılarında bekle- dikleri için hemen fırsattan isti- fade çaresini arıyorlardı. Sigara artıkları — tonlayan | haylazlar ,çiçek satan küçük | *kızlar, kibrit satansahte di ler ve sağırlar velhasıl bi serseri ve küçük dilenciler denbire ortaya çıkmışlardı. Küçük kızlardan biri - yapış kan bir sinek gibi - e!rafımızda dolaşıyor ve vızıldayıp duruyor- | du. Başımızdan defetmek için ondan solgun ve bayat bir ko-| ku neşreden bir demet çiçek al- | dığımız halde bir kaç para da- ha koparmak için bizi mümkün değil vahat bırakmıyordu. Dos- | tum (Fovel) in artık sabrı tü-| bir- kendiği için bastonun ucuyla onu itti ve: | — Haydi annene söyle. Şim-| di seni alıp götürmiyecek ve| yatırmıyacak olursa zabitaya | haber vererek polislere teslim e- | derim, dedi. | Küçük ikız polis sözünü işidin- | ce bir çok sefer tevkifhaneyi | boylamış bütün bu küçük serse- riler gibi oradan - sıyı: gitti. | | Refikime bunu nereden tanıdı - ğını sorduk. Küçük serserilerin hayatta maişetlerini tetkik - ve onların ıslâhmın neye mütevak- kıf olduğunu bildirmek vazifesi- le bir hayli uğraştığını söyle - dikten Sonra ilâve etti: — Bunların hepsi ıslah edile- bilir. Onlfira acımalı ve yardım etmelidir. En büyük kabahat ailelerindedir. Çünkü onları ım—4 kağa satan, yahut sokaklarda dilen alıştırarak — bundan iBtir eden onlardır. Pariste e vahşi, Serseri, her türlü fenaliğa müstaid bir halde ya- şayan bu metrük ve Befil ço- | cukların içinde öylelerini gör- L Güm ki hatırıma geldikçe “yüre-|' HİKÂYE ğim sızlar. Misal olarak Bize bir vak'a sanlatayım : * & Bundan bir ikaç sene evvel bir ağustos gecesi evime dönüyor-| dum “Sent Antuan) mahalle - sinde bir 'serseri 'çocuğun Ybakkal yumunta sepetinden — yumurta aşırdığını farkettim. Elinde bir eski resimli gazete tutüyor ve sanki gazın ziyasiyle bunu oku- yormuş gibi göründüğü halde gazetenin altından sol eliyle yu- murtaları gayet maharetle aşı- | rıyordu. Dördüncü yumurtayı cebine | attığı sırada bu küçük hırsızı | ikolundan yakaladım. Birdenbi- re fena halde şaşırdı ve İkorktu Böyle ansızın ele geçeceğini ve hilesinin görüleceğini ümit et- mediği için Şşaşırmıştı. İlk tesir geçince simasında öyle derin bir hüzün ve elem gördüm ki acı- mamak kabil değildi. -Ağlamı- yordu. Fakat anlıyorum ki kal- ben ağlıyordu. Ümitsiz bir hali vardı. — Ne yapıyordun orada? — Kendime yiyecek ahyor- düm,, — Parasız mı? Olmayınca ne yapayım? açlığa dayanamadım.. — Nerede oturuyorsun ? —Her yerde.. Eğer param olursa “Montmartr) de, bir kü- çük mahzende, | — Ne iş yapıyorsun? | — Tiyatro kapılarında müşte- rilere arabaların kapısını “açar ve "hamallık ederim. — Bu'gece nerede yatacak- sın? — Köprülerden - birinin altın- |Lda..'Nerede bir kovuk bulursam ! — Anan baban yok'mu? Çocuk, sanki insanlarda böyle gey de büli hayretle yüzüme baltı. Ben teessürümü ondan saklamağa çalışarak; — — Sen Hursalık eıhyotdnn tartıncaya | bırakmak'daha Mmuvafık olurdu. | bir| dükkânının — önündeki | r'mu “miş gibi | KENI îAnAıı Bır hezimetin tarihçesi (Baş tarafı 1 Inci-sayfada) ikinci ordu (Vouziers) üzerin- den (Orgonne) la teması temin edecekti ve etti de, Fakat çok geçmeden bir Alman zırh- h arabası (Neufchâtel) yolile (Aisne) den harekete ge: (Reims) üzerine ilerlemeğ liyordu. (Reims) ayni zamanda garp cihetinden gelen diğer düş- | man zırhlı fırkaları tarafından da taarrı Buretle eims) iki cihetten | hücuma maruz kaldığından düs- man eEline geçmekte gecikmedi. (Resims) in sukutun- dan sonra (Reims) 'in-sukutundan sonra düşman Şarkta ileri hareketine devam ederek (Suippe) vâdisin den (Betheniville) e kadar ileri- demeğe 'muvitffak oldu ise'de o- ada Pransız yedinci hafif zırhlı fırkası tarafından durduruldu. 10 Haziran akşamı 'dördüncü Fransiz 'ordusü altıncı Pransiz ordusile (Marnc) üzerinde (Da- mery) mevktiinde yetleşmiş bu- dunuyorlardı. İki ordu iltisakı *temin *ttikten sonra dördüncü ordu (Retms) in cenübundaki (Reims) Bu tepeler kireçli ovanın orta- sında tbir adacık teşkil-ederler. Duha sağda ikinci 'ordu çöl kanadını 'topelere istinad ettir- mek teşöbbüsüne girişti”ve düç- ( 'bu teşebbüsünde -muamk ta oldu. Ha Altntı vörüüya gelince 'bu Fransız kuvveti (Cuvet) “üzeri- dan (Mürne) tüzerine ric'üt mec buriyetinde kaldı. (ÇArkam var) Macaristanda yol işaretleri Berlin, 8 (asa.) — Macaris- tamda, yollarda 8ol takip etmek Tusulünün kaldırılması 13*milyon pengölük ibir masrafı icap ettir- "mekttedir. Bu vesile ile şu cihet zı hüdiselerin çıkmmıı “da se- Seni karakola götürmeğe *mec- burum.. — Peki.. Fakat kolumu b- rak. — Savuşmaz misın? — Hayır.. Orada ekmek yi- yecek değil miyim? Neye — ka-| gayım ? Bu cevap 'birderibire bana te- sir etti. Birlikte yürümeğe baş- ladık. Zavallı serseri sorduğum | hedef oluyordu. Bu| tepelerinde yerleşti. | (man tarafımdan izlaç edilmeden | ne'yerleşmeğe 'muvalfak olma- | suallere cevap veriyor, bana ha- | yatmı anlatıyordu. On Şında idi. Kendini ilk bir zamanda bir yaşlı paçav cının yanında 'bulunuyormuş Henüz aklı ermeğe - başi bu paçavracı ona topladığı pa- çavraları ayartır, ayıklatırmış. Bu adam onun pederi deği ik€n nasıl olup 'ta onun eline geçtiği- ni kendi de bilmiyormuş. Bir gün paçavracı gelmemiş. Çocuk onu bir hafta beklemi: Niha- yet kendi başıma #Sokakta kal- O zamandanberi sürünü - geziyor, ne bulursa yiyor, ederbulunursa 'orada yatıyor- iki *ya- Taş. yor, net muş. Bunu anlattığı sırada 'a- — Eğer para k bulursam — hırsızlıktan er misin? — Kim bana iş bulacak — Yarın gel beni gör. Kendisine evimi tarif ettim We bir firımdan biraz ekmek a- larak eline verdikten sonra ken- disini serbest biraktım. B günü evegekli. Beraber çıktık Attarlar ve çeçiler için toptan öteberi satan büyük mağaza- lardan birine gittik. Yirmi franklık iğne, iplik, düğme, si- gara Kâğıdı, kurgün kalem, defter, kâğıt, zarf bunun harcı âlem şeyler aldık. Bir kü- Çük camekime — yerleştirdik. Ona. çerçilik etmek için bir de teakere aldım. Hepsini iş ge vaz aa tanıdığı | yınca | gibi | | dedim.. | “Üdn. Bu vesile ile Halini de tet-| yeni kunduraları bir yadigür | bin liralik kepek, “Rumtanyayaj — Haydi. m;wnm Her tarafında gez kik etmiş olacaktım. Arkada-| gibi saklamıs!. | rafı Çınar dibi, R©p©n’taj BEYAZ (Çmnaraltı safası “Geçen gece bir bara gittim, dışarı atma Kıbrısh Mustafa pehlivan < k istediler, serseri diye asıl serseri sizsiniz diye bağırdım..,, nbulda muhakkak ki - bir ü sitesi vardır. Beyazıd, ik tahsil gençliğinin ma- ukga bu site daha da| dal budak salacak | ve tmükemmeleşedektir. Bi m en karakteristik ta- küllük, ağaçlı kahveler ve güvercinliktir. Bun- lardan başka, Üniversite bah- çesi, Beyazıd kulesi, meteoroloji | istasyonu, yurülar, lokarita 've sinemalar da var ki buralara seyyah gözile baktığınız - vakit zevk duymamanıza imkân yok- tur. Fakat ben, ne sayyahım, ne (de'yardumu Piyer Loti güzelliği İle'gören bir 'hasta. Ben, sadece, Gdalüan dala sıçrıya sıçrya oku-| yucularıma okunabilecek mevzu ariyan bir muharririm, | Aşağıda Okuyacağınız satır-| lar da, bu maksadımın yazı şek- Tine girmiş şeklinden paşka bir | şey dngıldır : “Çınar dütntteyiz Mükibilir kıç! 'yüz seneğir etrafına 'gölge Ba-| çan bu Çınarın altında bitmek| bilmiyen bir geçid resmi var. Beyazıt sitesinde işi olanlar, y.-î hut Kapalışarşıya göçmek isti-. yenlerin “pasajı,, hep burası, —| Bir çok kimseler tamrım ki | sırf gelen geçeni seyretmek için | gınar dibine ötururlar. Çınâr di- | bine'otarurlar Gediğime 'bakıp ta | “yere şöyle bir gömeliveriyorlar zannetmeyin, Burada miskübetir| Küçük bir kahvehane var. Sıcak- | dar basar basmaz kahveci, masa- larmı, sandalyelerini umüdeİ gınarın serin gölgeliğine kadar ikor. Artık burası bir “kır kah- girdiği için tanımadığı (Arkası var) | bebiyet ve: mmpw Ve hazıruha hitap etti KUNDURA Yazan : Aolaş, * * * geçinecek İkadar para | kazanmağa Çalış. Namuslu, ter- | biyeli ve-ciddi ol. İşte sermaye. | Ne kâr edersen onu yersin.. — | Çocuük-sevindi. 'Her şeyin fi- yatmı öğrenmişti. Boynuna cam- h dolabın kayışlarını geçirdi, benimle veda ederek yola içıktı. | * l Teşrinsani iptidasında *küçük gerçiden İbir mektup aldım. Bu- nu yanımda saklarım. İşte: “BPovel,, cüzdanından — bir t parçası çıkarıp uzattı. Bu ğit şöyle yazılmıştı: “Mösyö, | Sayenizde Marsilyaya geldim. İşlerim pek yolundadır. Köylü- ler mallarımı memnuniyetle 'al- dılar. Panayırların hepsinde alış veriş ettim, rem leşti. Kârım da pek iyi, kimse- ye mühtaç — olmadan - karı doyuruyordum. Artık ben na- ııııhlıı bir çocuğum. Benden kim- or. Herkes beni &min ederim ki ne, de z kârla ne kim; çok iş di yalnız bir üzüntü duralarım yök, Parise n Sermayeyi bozmak > bir kundüra a 'adi ve e gönderir misiniz? te -o zaman hiç bir şeye ihtiya- cım kalmıyacak. Bunu gönder- miyecek olsanız da beni serseri- likten kurtaran iyi ellerinizi per Ve size ömrüm oldukca dua edeceğimi söylerim. ,, “Povel,, mektübu tekrar ce bine koyduktan gonra edi ki — Marsilyadaki refiklerimden birine hemen bir mektup 'yaza - Yak himaye eylediğim — çerçiye vere-. benim Hesabıma bir çift daya- Tükh Kkundura almasını rica et- ,na karşı şükran Yazan : BEHİYE | Çınar dibinin hususiyetlerin- den biri deskahve müşterilerinin birbirlerini tanımalarıdır. Çün-| kü, senelçrdir, hep ayni adamlar | hep ayni arzu ile buraya gel- mişlerdir. Arada göz âşinalığı başlamışlardır. Sonra, burada sıcağın zerresi yoktur. Mevsi-| “Min en sıcak günlerinde bile bu- rada Yerahlamanız mümkündür, | | Çınar dibine, yalnız erkekler ge- Tir zamnetmeyiniz, buraya genç | kızlar, 'baş örtülü kağmlar bile | uğrar. Nargile, çnar dibinin key *fidir. Hskiden burada bir nar- gile ile okkalı kalrvesini içen | tiryakinin keyfine payan olmaz- dı. Geçen gün baktım ki"ökkalı kahvetin yerine okkasız ayran tutmuş. (Bena bir itiyad — Gdeğil. Keşke bütün kühvelerde ayran içmek teamül haline gelse.. / Çınar (Gibirlin '0 gürkü müş- terileriarasında bir kaç Tessam, | bir yaşlı İngilizce musllimi, nav- | gile tiryakisi bir kaç ihtiyar 'ile | okuma meraklısı bir kaç'genç vardır. “ #Hlerkesin kenâimi dinlediği bir zaman birdenbire ortaya uzun- | ca boylu 'bir adam göldi. Bir sa-| "nüye üçinde ceket, yelek ve göm- değini çıkardı, kollarını gerdi kapadı. Kahveci mırıldandı. — Geldi! Meçhul adam bunu Guğmuş, şu cevabi verdi: — #Hiç elmazsa tambırtim zım sımdan aldığım cevapta bu ço- suğun işiyle meşgul olduğu ve kundurasız bulunduğu bildiri yordu. “Çerciden 'de bir ilüinci | T>mektup aldım ki bunda kündü- | Talar'için bana teşekkür vedi-| , yordu. Ondan sonra hiç birtmek- | tupslamadır . Şüphesiz gene | köylerde çerçilik ediyor. 'her ta- Tafı 'igeziyordu. Burdan —Üüç dört hafta evvel | evimde bir işle meşgul olurken, ihizmetcçi 'ben bir derçinin istedi- Bini söyledi. Hemen yanıma ka- bul ettim. Artık tanıyamıyaca- Emm bir hale gelmişti. Büyümüş, siması değişmiş, güneşten yü- | Zünün rengi esmerleşmişti. Ba- na nasil teşekkür edeceğini bile- miyordu. İşlerimin pek yolunda gittiğini ,oldukça para kazandı- ğim, sermayeyi Gört beş misli arttırdığını söyledikten sonra gülerek: | — Size en kıymetli şeylerimi göstermek de Bir sandalye; ni > oturup ayakları- terdi. Sordum l — Ne var? — Görmü or Mmusunuz kün - şimadi evini- — Niçin? — Ömrümde ülk defa olarak bir 'yeni ikunduraya malik ol dum. Buna o kadar sevinmişim, © kadar sevinmişim ki giyı yamadım. “Kunduram ol& da ben gen zZarar yok.,, Giy bunları bir kıymetli yad olmak üzere dim.. hep elimd ordüm. üunuz ki ben ya udam olmağa Çalışıyo- z iyilik boşa git- bir miyer “Fovel,, ve etti bi düşünerek ilâ- —Bilseniz ikendimi nasıl zap- taçalıştım. Az kaldı, boymuna şarilacaktım. — Gerçi yalımayak gezmesi doğru değildi. Pakat bu- nişanesi gös tetmek istayen bu zavallı gocuk ne yapsın? Bu kadar düşünebil- miş. Yolların taşlariyle ayakla - rmı parçalayarak 'bu yeni, yep-| | gözüne kestiremedi, — Bayanlar, baylar, müsaaiâ denizle kendimi 'Bize takdim c4 deyim. Bana adiyle-saniyle Kıbı rıslı Mustafa derler. Şimti size bazı hünerler göstereceğim. Pehlivan başının hünerleri haj kikaten dikkste değerdi. Kuhve-, de oturanlarla etraftan'geğenleri merakla seyre dalmışlardı Etrâftan bir tukrm sandalyer leri üsf üste koyuyor, müüvazenci temin ettikten sonra cambazca bazı hareketler yapıyordu.'Biraz sonra, san'atinin en zor örneği ni vereceğini söyledi. Gitti, su dolu bir'bardak aldı,) | geldi. Yere yüzükoyun Yattı, e- lini gerdi ve bardağı tüzerine 04 türttu. Bu'kölu ve'eli'yerde kal- mak şartile Mustafa peklivan, | bardak mihveri vetrafinda defa- larla döndü. Herkes hayretler, içinde idi. Önümâüseki 'masada o- 'turan temizce giyinmiş'bir'adam bu hayretini açıkça — söylemek gafletinde bulundu. Pehlivün ba- Ş1, bünu (da işitmişti. Parsa fas- li bittikten 'sonra ceketinisgiydi, karşısına dikilâf: Ben, dedi, âcizane Nevyork ta #irkte bir tane iğim.'60cam- 'buz arasında'eşim yoktu. z pa- ada ikazanmadım. Fakat sonra 'talihim ters döndü, kazandiğımı yediğim gibi namerde de muh- taçroldum. Sizi temin-ederim ki bu halimden utamıyorum. Bu, san'at değildir, dilenmektir. Fa- ikat İmecburum. Ne yapayım, Başka mesleğim yok. Hırsızlık, amelelik yapamam. Bu lark pa- raları, sadaka olarak verdiğinizi de biliyorum. Bu hayata”alışma- maştım, alışmağa çalışıyorum. Gittikçe coşuyordu. Muhatabı sordu: — Sirkte-başka ne yapıyor- 'dun? Hayvanatı vahşiye mürebbi- siydim! dedi ve adamcağıza bir 'tuhaf baktı: — 'Gegen akşam ne oldu bili- yor musunuz, diye devam etti. — Bir bara gittim. Hünen göstermek için. Bar sahibi benil (atın şu serseriyi dışarıya) — diye emir verdi. Fena halde ggücüme git - mişti: — Efendi, bana böyle' kabaca muamele ettiğin fiçin asıl serse- Ti sensin, aynile iade ederim de- dim. Düşmez kalkimaz bir Allah 'ar. Cenabı Hak "milletimin ker sine bereket versin. Çınar dibinin bir ikinci husu- siyeti de güvertinleri ve nütçü fotoğrafçılardır. Beyazıddaki ümumi 'kütüpha- nenin önüne toplanan güvercin - ler, uğultuları ile çınar dibi müş terilerine âdeta bitmiyen könser ler verirler. Bürada oturan bir kız çocuğu, gelene geçene: — Kirk para ver, hayvancık ları sevindir diyerek güvercin - lere kuş yemi, darı atmalarını hatırlatır. Sevaptır diye bir çok kimselerin kuşcağızları memnun ttiğini gördüm. Rumanyanın nüfusu Bükreş, 8 (a.a.) — D. N. B/ 6 'Nisanda yapılan nüfus sa- yımma nazaran Rumünyanın! nüfusu takriben 13 milyondur.| Bükreşin nüfusu hemen hemen| bir milyonu bulmaktadır. İsta>ı k merkez ofisi iptiğai me-, saisini bitirmiştir. Yakında sa-| a ait hakiki Yakamlar neş- dilecektir. Dünkü ihracat Dünkü ihracatın yekfmu 100) bin Tifadir. Dün Almanyaya 76| İ balik satılmıstir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: