— Baka. Baka be!.. ğiza be!. — A be kızan!.. bel, — A be İhram be!.. Aşır künteyi be!. Deliormanın Sumnu k: | | sının Ezelçe köyünün kahvesi || çardağı altına oturmuş olan gocuk babaları kahve meyda- nında birbirlerile alt alta üs- Tehey, at Topuk elle Haydi hıza gelmiş s: — A be İbram tacağızı be — Baka, baka be!. Tehey, at | çüntecazı be!, İbmrahimle, Şun babası da ağluna bağırıyordı — A be Ahemt be!.. boğuşan- çocu- 'ağa — kalkmış Topuk üle bel.. — Te hey, karma belini be!. Köyün kahvesi bivbirine gir- mişti. On iki yaşında bulunan | zi yiyoralardı. Çocukların babaları da hıza selmişler, âdeta kendileri güre- | iyormuş gibi durmadan oğul- 'arını teşvik ve tahrik ediyor-| ar... Ve yine durmadan oyun- atı tarif odiyoralrdı. * İşte, Dekormanın — çocukları “öyle boğuşarak büyüyerlar ve jehlivan oluyorlardı. Köy kahvesi önünde harman yerinde Küçük yaştan boğuşa Coğuşa tmin pehliran olacağı amin olamuyacağı dulta. küçük- ayırd olur, ve Belli olur- du. Çocukların habalam, hemen şsepsi pehlivan olduğundan gü- eş oyunlarını — babalarının ta- ifile öğreninlerdi. Deliormanın - bolra ve nam- Olar pehlivan vermesi: orada ik sporunun kökleş- cedattan — gelme ve| daha küçük yaştan arka - daşlarile boğusa boğuşa baş gehlivan olmuştu. Hevgelecinin habası, anası- yan kandeşi dedeleri pehlivandı. Taten Deliormanda anadan ve sabadan peklivan olurdu. küçük iken za- Deraber ııryaııiı Çok oyunbaz, çok curnaz ve tetik bir çocuktu. İbrahim, bazan kendisinden '&ı:galacımıı. ileride bü »e pehlivan olacağı belli ol - zuştu. O, bütün köyün çocuk- larını ve kendisinden birkaç raş büyük olanları yeniyordu. Hattâ, bazan, İbrahimi baba- “* Cuma namazına, — nahiyeye | götürürdü. Cuma namazından | sonra nahiye merkezinde ça - zuklar arasında boğuşmalar da, hasmını aramalarında kana- vası geldiği zaman işlemesin - de, hasmının iki dirhemlik ye- rini bulmakta mahirdi, Küçük İbrahim, Torlak güre- şinde desteyi kurtarmıştı. Üç| hasmile boğuşmuş ve neticede finala kaldığı hasmını bir lal-| çıkla yenivermişti. | İbrahimin babasının ağzı ku- laklarına — varmıştı. İbrahim, | desteye konan bir çevreyi ka- O zamanlar, Hafız usta di; van vardı. Usta ve hakik mahir bir pehlivandı. | 'Torlaklı Deli Hafız ustanın Yürük —Aliler, Karagüörlerle | Kel Memişlerle; Hınçolarla gü - reşleri vardı. | Torlaklı Deli Hafız, İbrahimin | desteye yaptığı güreşi dikkat-| le takip etmişti. Deli Hafız, İbrahimin büyük bir pehlivan olacağını sezmiş- ti. Tutuşları, hasmı aramala- mı Deli Hafızan nazarı dikkatini celbetmişti. Deli Hafız. İbrahimin babası- na münacsatla: — Ağa, bu çocuğu ver ben yetiştireyim... İbrahimin babası, memnun olmuştu. Deil Hafız gibi bir pehlivan, oğlunu takdir etmiş bulunuyordu. Derhal kabul ve teşekkür etti. Babası, yalnız şunları ölmle | mişti: — Usta, bu çocuk hazlı ve us-| ta tutüşh bir günesçi.. fakat,| okkası az değil mi?.. | Bu sözler üzerine Torlak Ha-| fız; babaya şu cevabı vermişti: | — Ağa, sen okkaya bakma. Onun çahmına ve - tutuşlarına | bak!. O, iyi bir pehlivan olaca- ğa benziyor.. Tutuşları kör de- İnşallah!.. Ben de iyi bir pehlivan: olmasını arzu ede- vim. — Olacak o, hena büyük bir pehlivan olacak o.. — İnşallah!.. — Onun yapısı Yünük Aliye benziyor.. Hızı da onun gibi.. Çocuk olduğu halde görmüyor musun tutuşlarını.. Einse bağla- yışlarını.. nasıl, püf yerinden bir kılçık atıp yendi basmı.. Dedikten sonra: Amiral “Darlan,,ın devirdiği çam — Ormarmı (Baş tarafı 3 üncü sayfada) biz Türkler bu Ş ve kalkınmaya “Milli | fücedele,, yahut “İstiklâl haz-| bı.. deriz. İşte Framsızlar, K.ıl.kym* İngilizlerin teşvikile falan de- ğil, Türk milli izzeti nefsinin| — Ya istiklâl ya ölüm!.. düs- turuna tevfikan kükriyen yarı gıplak, yarı silâhlı fakat tepe- sinden tırnağına kadar imanı bütün bir milletin karşı durul - maz savleti ile sürülüp atılmış- lardı. Türk milleti, sırf milli inanı- şının ve kahraman yaradılışının | yapılıyondu. Hergeleci bu bo-| Suşmalarda da galip çıkardı. Ve | yahut onu öyle kolay koaly ye- | necek hiç bir çocuk çıkamaz - ü 'Yalnız İbrahim okkasız oldu- Zundan babası ve anası onun daha okkalı olması için müte- madiyen yedirirlerdi. ilhamile müstevli Fransız kuv- vetlerini yakalarından — tutup 'Türk topraklarından döve döve | koğmuş, muzaffer silâhının ve ecdat mirası cengâverliğinin t w bit hakkı olan parlak bir zafe- ve kavuşmuştu. Türkü müstevlileri kov İngiliz diplomasi; ğ Fakat, Hergeleci hicbir va-| kit okka k dı. Daima ade- leli ve yağsız bir çocuk kaldı. Bu sebeple babası onun yüksek bir baş pehlivan olacağına ka-| ni değildi. Lâkin, oğlunun çok zeki ve akranlarını birer birer yendiğini görerek ümidini de| kesmemiş! Hergelecinin babası, oğlunun | “ olsa olsa bir büyük orta güreş- cisi olabileceğine kanaati vat n Hergeleci, on beş on altı ya-| şına geldiği zaman babası ona bir pist yaptırmıştı Hergeleci pirpit yapıldığı zaman gece Uykuları kaçıyordu. Yağlanıp meydana çıkarak güresecekti. Bergeleci, ilk gi lakta bir köy düğününde yaptı. Desteye güreş tutmuştu. 'Yeni pirpitini ayağına — giy- miş, büyük bir baş pehlivan gi- bi cakalı cakalı kazan dibinde wılı-ıı Hergeleciyi görenler çocuğun pehlivanlığa aşkla W sezebilirlardi. İlbrahim, daha körpe vücut- lü idi. Pakat, sırım gibi, adele- il idi. Sonra, öğrendiği oyunla- mı fevkalâde bir meharetle tat- bik ediyordu. Güreş eşini Tor-| köleliğe asl: efendi ruhu k mağlüp olunca, Güşünce yaltaklanmamış, dilenmemiş, yumruğunu sıkmı silâhına, sarılmış ve kükriye - na saldırmıştır Her yiğitin bir türlü y işi oluyor ve galiba am ın Türkün yoğurt y yiş tarzından haberi olmı, ki, kıyası nefis yoluyla, bi gülünç ve ye yanlışlıkla düşüyor; dost gücendirip düş-| | man sevindiriyor. Ben Amiral “Darlan,, a değil, sevdiğim evlâtları tarafından sevildiğinden hâlâ ümidini kes- l mediğim Fransaya acıyorum. —| Zavallı Fransa, ne günlere kaldın! Cemaleddin Saraçoğlu | a-. Şubeye davet Fatih Askerlik şubesinden: Vd. S. 5. Hes Me. Ahmet oğ. H. Kâmil, (320 - 59) Lâleli Me- | sihpaşa mahallesi Aksaray cad- desi No. (28) de. Çok acele şu- beye müracaatı. | — Sen onu bana ver, tiştireyim.. enin kemiği benim; ne yaparsan yap?.. Evlât benim değil senindir.. | — Çırağım diye onunla ifti-| har ederim ban:. | ben ye- — Kaç okkelik bir pehlivan olur dersin usta?. Olsa, alsa yetmiş bal sen okkalık olur.. Fazla olmaz.. | Fakat, dinamit pehlivan. olur.. sun ne hızlı gür Dedi. İhrahimin babası bunun üze- rine oğlunu çağırdı. a Ti söyledi: — Oğlum, aferin san seni beğenmiş, bundan ona çıraklık edeceksin?. bakalım göreyim, T ve benim yi Dedikten sonra: fıçısı gibi bir| Görmüyor mu- | — Haydi öp u: hayır düasmi al. | İbrahim sevinç idi. 'Torlaklı Deli Hafız 'i bir baş pehlivana çırak olmuştu. Deli Hafız kendisini beğenmişti. Torlaklı Deli Hafız da o ka- dür okkalı bir adam değildi.| Ancak doksan beş, yüz okkalhk bir adamdı. | Pakat fevkalüde usta olan Deli Hafız ayni zamanda da çok zeki idi. fikri icat sahibi. idi. Küçük İbrahim, Deli Hinfiza| çırak olduktan Ssonra, hemen| ekseriya onun köyünde kalırdı. Ustasının çift işlerine, ev işle- | rine bakardı. Deti Hafız soyumur.. Tbrahim ile idman yapardı. Bu bir id- mandan ziyade gayet hafif ola-| rak İbrahime oyunlar göster - mekti. Nasıl girilir, nasıl çıkı- hr gösterirdi. | İbrahim, ustasının kisbetini | taşır, onun hayır duasını alır- dı. Bir gün Pilibeye güreşe gel- mişlerdi. Oraya Yürük Ali de gelmişti. Bilibe güveşine bem Deli Ha-| fiz ve hem de İbrahim tam, hı-ı idman üzerinde ge Deli Hafızın da iyi sıraları idi.| İbrahim desteye çıktı. Fakat deste güreşi çok kalabalıktı. | Ayni zamanda da iyi pehlivan-| lar gelmişti. | (Arkası var) | İstanbul atletizm birincilikle- | ri final müsabakaları dün Kol-| lej sahasında yapıldı. Müsabe- | kalar kalabalık bir seyirci küt-| lesi tarafından takip edildi. Neticeler: ! 100 Wetre: 1 — Cezmi 11,4,| 2 — Muzaffer T1,4, 3 — Sami 11,6. | 800 metre: 1 — Rıiza M.n.ksuî 2;03.6, 2 — Kemal 2,04, 3 — Galip 2,05.2. 200 metre 1 — Muzaffer | 2882 Cezmi 28,5, 3 — Pe- Disk atma: 1 — Yavru 37,76 Melik 38,10, 3 — Kürkçü | oğlu 32,39. | k atlama: 1 — Jerfi Jeba 1.70, 3 — Gü- 2 â 3000 Metre 2 — İbrahim 9,44, 3 1—'8: haddin 9,46. 0 Metre: 1 — Ancus 53,7 — Ahmet 53,8, 3 — Nuri 58,9 1500 metre: 1 Rıza Mak sut 4,7 Veli Demir Gülle atm: J 2 — Şerif 11,67, 3 — Kara Ma- | linfe 10,80. Üç adım: a 2 — Turan 12,80, 3 — Akpınar | 12,30. | Cirit atma: ı1 — Kem.x!ı 54,02, 2 — Varan 50,86, 3 — Şerif 47,23. Sırık: 1 — Halit 3,10, 2 — Batarfilt 3,00. Çekiç: 1 — İzzet 31,09, 2 — Krotzer. | mi Süveyş rafında, (Baş tarafı 1 inci sayfada) Kap yolunun, bir ucu da gene üveyse müntehidir. Akdeniz kimiyeti, Mısır ve Pilistin böl- | rinin tamamiyeti ile de ilgi-| İsk ba- rındıran ve besleyen bir üs ve kaynak u müstahkem sis- i de Süveyşin ağlıdır. İskende- riye v ya, birbirinin lâzımı ve mütemmimidir. Donanmanın) faaliyeti, doğu topraklarının da | mahfuziyeti, Akdenizin selâme- | ti ile müemmendir, Avrupa cenap & ühten istihdaf edilen rihtir: Süveyşin elde edil- | | | | ş, müda dan da çölün biaman g ne boreludür. Gra; bu engelleri karşısında ön- ce yerinde & delemeye mecbur k: işini tanzimle uğraştı, bekledi! İtabyan ordusu, ilerleyebilmek | için her şeyden önce suya muh- taçtı. İtalyan mütehaesısları, su tesisleri vücuda getinmek muvaffakıyetini — gösterebile - ceklerdi, fakat Wâlson, bu plân- ları alt üst etti, Grazyani- ondu- | sunu attı ve esir etti. T Süveyşe — doğudan gelin yol öllerden geçer. Bu uzun ve üzücü yoldan biz de geçtik, bu denemeleri biz de yaptık. Deve| sırtında taşman su, erzak ve| mühimmat, müdafaa sebebleri- ni istikmal eden müttefik»ondu- yü yenecekti ve eski çağlıra has metodları takip eden hare- ket ordusu, Süveygi- ateşleriyle | kapayan deniz ve kara kuwvet- lerini ezecekti; gittik ve dön- dük! Sefer, yapılmıştı. | | Pilistinde faaliyete gegen İn- | giliz ondusumun. arkasından yol, | demiryolu: ve su tesisleri —uz zardı. - Allenbi orduşunun — bir mıntakada — taamnuza — geçeceği | günü, bu hazınlıklanın ikmalin- | den sezmek mümkün oluyondu. Günlük naporlarımda bu. mesai- nin eriştiği merhaleyi zikretme- yi unutmaz ve kat'i hazeket gü- nünü de kestirebilindim. Bugün de, Süvevsi- kapayan göllere, hele şu mevsimde, gok i anlamaktayız. Çöl, yürüyüşünü — hayvan adımına Uyduran ve muharebe için taş- | diğmı daha muhavebeye- gi- rişmezden, erine ve hayvanı- na yediren bir orduda yenil - mez zorluklar çıkarlr. Wilson, Elageilanın ötesinde- ki 480 kilometre deninliğindeki | Gölü arkada bırakmamış ve hasmının da bu güçlüklere kat- lanamıyacağını sanmıştı, Haki- katte bu çöl, işlenmemiş değil- di. Asfalt yol da hareketi ko- laylaştırabilirdi. Hedef, Süveystir. Hava yolla- | rı, havalara hâkim olanlarca iş- lektir. Süveyşi, çöl, bataklık, Marsa Matruh tahkimatı man - zumeleri ve gittikçe takviye €-| dilen Wavel ordusu müdafaa e decektir. Ancak, Girid deneme- | leri geniş bir “satıh müdafaa,, ya kıymet verilmesini öğret - miştir. | Rommel, 1500 - kilometrelik bir yolu, müharebelerde vererek, kat'etmişti. Müttefik orduların taze kuvvetler aldığına ü bilir. Acaba, havaların şine kadar bu ordu inti: bulunacaktır? Girid ü ordunun takviyesine yara Hava nakil va biz hava tümili olmuştur. re inebileceği ve K ve tard tertipleri alınm mim edilmiştir. Masır topr ni taarruz hareketli ruzlar atifi € bu- cenup doğula yül merkezi y Nil ordusu gerilerine, hattâ Süvey boylarına — kuvvetler indirmesi muhtmeldir Bu tehditler, kabiliyetini haiz, ordu ve hava hâkimiyetini h K mı: bir h kuvvetiyle karşılanabilir. Nil ordusunun derini ru kademelendirmiş olan mu - azzam kuvvetlere sahip bulun - duğunu tahmin etmek mümkün | dür. Hattâ Süveyşin doğusu da tehditlere maruz kalacaktır. Churehili, Wavel ordusu mev | yüksek hareket bir kuvvetli a tığını ifşa etmişti. N baymin. Hilükinn . yelinadi B da malümdur. ÜÜĞ aaaaamazanmzaramn Röportaj !âvakkah UVâESüHH Felsefesi Boyacılar, Ayakkabı boyama fıyatlavmın""h değişmediğini söylüyorlar - boyacılara abone olanlar * varmı ş Bir zamanlar Beyoğlunda mo- da olmuştu: Kesesine güvenen bir k: vatandaşın — İstiklâl caddesinde açtıkları lostr: lonlarında. ayakkabı. boyatmak | ar edilecek bir şeydi. G sine güvenen her v tandaş 5 kuruş verdi mi, bu sa- lonlarda. ayakkabılarını boyat- mak şerefine (!) nail olabilirdi. | Bu salonların yeşil, mavi, mor gibi yeknasak renkleri var- | dı. Amıma nasıl biliyor musunuz baştan tırnağa kadar. Fırça -| lar mavi, sandalyeler mavi, bo- ya şişeleri, cilâ kutuları mavi, | tablolar mavi ve nihayet boya- W cılarm elbiseleri mavi.. Bunlara (elbise) demek de doğru değil- di. Zira bu salonlardaki boyacı- ların elbiseleri de hep bir model, bir biçimdi. Üniforma gibi bir şey. Sonraları bu salonların ço - ğu kapandı, boyacıların — bir kısmı da, “üniformalarını,, — ç- kardılar. Seyyar boyacılığa bag- ladılar. Devlet düşkünü olmak baş- ka şeydir! Bunlardan bazılarım ötede beride ayakkabı boyatır - ken gördüğüm vakit tavırların- daki sefanet kapıcılarına mah- sus kof heybetten derhal — bir -: Devlet düş Yazan EEHİYE salon boyac anları Maamafih şimdi de İstanbul- | da lostra salonları vardır. Fa- at devede kulak kabilindendir. Lostra salonlarının şimdi daha ade — İstanbul tarafında ol. ğunu elbette farketmişsiniz - (D olduklarını | Geçen gün böyle bir salona | girdim. Şöyle bir manzara ile karşılaştım; İki boyacı, başbaşa vermiş, benden evvel ayakkabı- larımı boyatan bir bayanın — is- karpinlerini çekiştirmekle meş- güller. Bir tanesi diyordu ki: | — Otuz *senedir - boyacıyım, | bu kadar zarif ayakkabı gör - medim. | — Tabii otuz senede ayakka- bı modaları kaç defa değişti ? — Değişse de değişmese de görmedim diyorum sana,. Kim- bilir kaç lira? Su içinde 20 li- ra eder. Bu kadınlar, bu kadar parağı nasıl da kıyıp veriyor -| lar anlamadım gitti. Katşıki sırada bir genç, ya-| nındaki koltukta oturan güzelce bir laza gülümsiyerek bir şey- ler söylüyor. Boyacı, hiç oralh değil. Adota vecd içinde san'a- tını icra ediyor. Ayakkabılara | baktım: Hakikaten zarif.. - Bo-| | ayakkabılarla. salona (!) .. & künü : boyacılar endinden” geçti) ki boyacıların Koş istidlâl e , nuşmasından Bir koltuğa oturdum: — Acele, dedim. h — Olmaz ki efendim, diye ce2) vap verdi. Bunun üzerinde bu kadar iş var. 4 — Onun üzerinde değil, be- nim üzerimde bukadar Var, Acele!, ı — İskarpinleri lütfen ıyng13 nızdan çıkarır misiniz? — Jp — Neden? W — Çoraplarınız boyanmasın! Bu sefğğ onun dediği oldu. İs« | karpinlerimi ayağımdan çıkar - dim, Aldı. Şöyle bir alıcı gözü ile baktı. Beni bekleyen âkıbeti anladım, böyle eski ve hantal gel- mek gafletimin cezasını çeke -« cektim. Kimbilir neler — söyleye- ceklerdi. Belki de zevksizliğime verecekler.. Lostra salonunda çalışan bos yacıların bu kusurlarını hoş gör meli: Meslek aşkı!. Nasıl ki bir muharrir güzel bir kâğıda yazı yazarken zevk duyarsa bir be- yacı da güzel bir çift ayakkabı- ya cilâ sürerken ayni zevki duy, malı değil midir? 4 (Sonu sayfa 5 sütun 1 de) i-S$S -P O-Rİ Galatasaray Fenerhahçeyi2-1 Yendi İki ezeli rakibin karşılaş- maları uçeün— oldu Milli küme Beşiktaş Şeref stadında Beşik- taşla İstanbulspor ve — Galata- sarayla da Fenerbahçe takım -| ları arasında devam edildi, Maç- ların entresanlığı havanın çok sıcak ve bunaltıcı olmasına rağ- men stadı binlerce seyirci ile | doldurmuştu. 4 Tik karşılaşmayı — Beşiktaşla İstanbulspor takımları yaptı - lar. maçlarına. dün| Takımlar: Beşiktaş: Mebmet Ali; Peyzi, Rifat, Halil, Hüseyin; Yavuz Hakkı, Tbrahim, Şeref, Hakem: Feridun Kılıç Oyuna Beşiktaş dı. Topu İstanbulspor — forvetleri siyah be leye Soldan — ortalanan safeden K te tahvil etti. Ali mükemmel bir k tehlikeyi önledi. He- men bir sonra da yine rin topu Beşiktaş müda sından sökerek ilerleyişi zor a durdurüldü. Siyah bey kalede beliren ve birbirini ta eden — tehlikeler ip eşiktaşlıları Bu anda Misir bölgesinin Britanyadaki müdafaa sistemi- ne göre kuvvetlerini tertiplen - | dirdiğinde şüphe edilemez, Mü- | toarrızma da, Tobruk ve Sollum | muıntakalarındaki ordusunu, ha- | va saldırışlarına dayanarak, ha>| rekete geçireceğini kabu letmek, baskından kurtulmanın en min çaresidir!. t canlandırdi ve top dendin pas- | dazla İstanbulspor kalesini boy- lamakta gecikmedi. İbrahim çok güzel bir gol po- zisyonunda.. Fakat Safer mü -| kemmel bir müdahale ile tehli- | keyi savuğturdu. Tekvar topu | kapan siyah beyazlılar kasa pas | larla sarı siyah kaleye yakalş-| tılar. Hakkı ile İbrahim arasında mekik dokuyan top, İbvahimin sıkı şütile İstanbulspor ağlam- na takıldı. Hemen biraz sonra da Hakkının uzakta savurduğu şüt Beşiktaşı iki sıfır vaziyete getiriverdi. Birbirini takip eden sayılar rı siyahları canlandırdı. Fa- rakip kaleye mütecaddit de- | yaptıkları akınlardan bir Tarık pek ya kin mesafeden topu havalan - dırmakla muhakkak fırsatını heba etti. Bir Be; netice alamadılar. bir gol ktaş e doğ refin ü- nin verdi- adı. Fa- ah | hemen bir azlılar gecikmi . Sabri- nin ortaladı zel bir ka- fa konduran İbrahim üçüncü Beşiktaş sayısını da yaptı. — | hklı nin Kadire ç penaltı kaza: Tarıkin ne göllerine k ve.bu gekilde 1-3 Beşillağ lebi: ne bitti. he | İkinci devne: : flsici Aevreye İtanhulayor başladı. | İstanbulspor - Ki şütile yagâ Beşiktaş da istanbulspora galip İlk sarı siyah akıaı Beşiktaş müdafaasında kolaylıkla kesil- di. Siyah beyazlıların —mukabil! hücumları da semeresiz - kaldı. Oyun gittikçe — hızlanıyordu. Fanuğun sağdan ortaladığı top Kadirin kafasile kale direk - lerini sıyırarak avudu - buldu. Süleymanın sıkı şütü de Meh- met Alinin elinde kaldı. Beşiktaşlılar İstanbisporun bu tehditlerine sağdan inkişaf ettirdikleri hücumlarile muka- bele ettiler. Sarı siyahlılar bü- tün gayretlerine Tağmen bir türlü semere alamazken Sabri - nin ortaladığı topa güzel bir vo- le konduran Şeref dördüncü şiktaş golünü de atmakta ge medi cik Oyunun bundan sonraki kısmı siyah beyaz takımın taz- yikı altında geçti. Devrenin sonlarına doğ rahim — ortalardan kı pu beşinci defa — İstanbulspor kak oktu. ve maç bu şekil- de 5 - 1 Beşiktaşın üstünlüğü ile bitti. Galatasaray - Fenerbahçe | İkinci karşılaşmayı iki ezeli rakip Galatasarayla Fenerbah. çe takımları yaptılar. ! Takımlar n Galatasaray: Osman; Ad « nan, Faruk, Musa, Enver, Sa- lim; Salâhaddin, Mustafa, C» mil, Bülend, Mehmet Ali. | Fenerbahçe: — Cihad; Muam- Murad; — Ömer, Zeynel, Lebib, Fikret, Yaşar, Ali Rıza, ine Niyazi, Naci, v Hakem: Şazi Tezcap. Yiük''y Oyun çok seri başladı. Bir (Sonu sayfa $& sütun 7 de)