Molla, sakin duruyordu. Ça- hı gderhal cevap verdi: — Olmaz, güreş kıran kıra> İzedır. Ben bırakmam güreşi - iedi. Cazgır — Kumandan paşanın, ağıla- , beylerin kararı budur.. Deyince, Çakır: — Ben bırakmam, hasmımı. Eğer Molla, bırakıyarsa - pes et- gin.. Demesin mi?... Bekin ve durgun duran molla, Birdenbire çahlandı. Şu cevabı verdi. — Sen pes et be!.. Ben, neden | pes ediyormusun? Dedi.. Ve çırpınarak hasım - mun üzerine yürüdü. Elense bağ- Ortalk karışmıştı. Her kafa- (dan bir ses çıkıyordu. Güreşin Gevamına taraftar olanlar, da- wulkculara, —zurnacılara — göyle bağırıyorlardı: — Çal bel. Davul ıımılx:çalmngahış— ladı. Cazgır, başa çıkamamıştı. Her ne de olsa iki pehlivanın iz- Çalar, bitkin olduğu halde ka- Badayılık ediyordu. Herkes,, bak Çalar, küçük hasmına karşı be- raberlik teklifini kabul , etmiş İdemesin düye debreniyordu. Molla da Çakır, debremince Tülmecburiye diretiyordu. Yoksa, iki hasım da da takat Talmamiştı. Her ikisi de yor- gun ve bitkin, vaziyette idi. Bil- hassa, bir gün evvelki güreşler her iki hasını da fena halde hır- pelamıştı. Pehlivanlar, razı olmayıp tu- Başunca, ağalar ve beyler — »es Çkarmadılar. Fakat, pehlivan- İara gu yolda bir tebliğat yaptı- ae — Yarım saate kadar birbiri- miz mağlüp edemezseniz — bera- bere ayıracağız! İki pehlivan da bu kararı ka- bul etmişti. Lâkin, bu yarım sa- &t içinde iki pehlivan da birbir- lerine tek bir hamle bile yapa- madılar. Tamamiyle hızları dur- muştu. ; Yarım saatta geçti. Cazgır, #rtaya gelerek pehlivanları be- zabere ayırdı. Molla, meyustu . Başı düşük olarak meydan ye-| rinden ayrıldı. Çakır, hem siniçli ve hem de Biraz mağrur gibi idi. Hiç ol- mazsa herkesi mağlüp eden Mol- ıyıkaruıkoymwı mağlüp ok| uş, berabere kalmıştı. Holl.ı. mülderris efendinin ya-| Bna gelip elini öptü. Hayır dn- asım aldı. Fakat, mollalar ne ge olsa meyustular. Molla, galip gıkmalıydı. Cazgırın, aklı fikri mollanın kurtkapanından naml kalktığı idi. Mollaya bir fırsat düşürüp onu soracaktı. Herkes yerli yerine çekilip| kana geldiği vakit, Cazgır, Möl- laya sormuştu : — Molla, kurtkapanmdan na- mi kalktın? TIYATROLAR Şehir Tiyatrosu Temsilleri ada Dram kısmında BU AKAŞAM saat 20.30 da MEŞALELER Kazan: Henry Bataille İşte, © vakit Zi n haswımm değildi. . ı — Öyle usta!. — Ber halde yemi'bir gey yap- tm' — Uuta, orasını sana söyler- em bana bir şey kalnaz? — Bak hele, demek benden do sakkyorsun? — Elbette usta, fakat darıl- man. — Ya. Neden Gdarılacağım eğlmam! Hakkın var. Fakat, ben kimseye söylemem.. — Ukata, affet beni, söyleye- mem.. Hattf, çırağım dahi ol- a ona bfle öğretmem. — Heden? — Ehi bir gün gelir bana meydan okur.. Benim öğrettiğim oyunla beni yener. — Nasıl ustalık ba, öyle ise? — Ustulk demek, herşeyi öğ- retmek. değildir. Dedi. Cazgır gülerek: — Molla, çok yameamem.. dedi. İşte, Mollanm Ünküp güre: bu surefle bitmişti. Molla, Ça- takal Çakırı yenemiyerek be- rabere kalmuştı. Her halde Kavzla güreşinde bir daha karşılaşacaklardı. Medreseye avdet eden — Mol- Talar ve bilhassa müderris efen- di Çolak mollaya sarımuştu: | Beyoğla Halkevi beden terbi- yezi mildürü ve caki boks fede- Tasyomu'reisi kıymetli spar öğret menlerimizden Ali Muhsin Ak - yürek anketimize şöyle cevap ve- riyor: 1— Amatör sporen yalmız ken- di heves ve arzularile herhangi bir epora bilâkaydüşart — maddi ve manevi hiç bir şey talebinde bulunmıyarak çalışan ve mer -| but olan şahsiyettir. Amatör spo | run gayesi iki vasfi mümeyyiz| üzerinde mütalca edilebilir. Bi risi milli, diğeri beynelmilel. Mil- | Ti sporlar üzerinde, devletin teş- kilâtlandırdığı ve poensiplerine | vazettiği sporlar da armı ve he- ves göstererek hiç bir maddi ve | manevi bir menfaati beklemeden | çalışan zümre ve ferdlerdir. İkin | ci beynelmilel hevea ve arzu ede- | rek bu vadide faaliyet ibraz eden ve fakat hiç bir maddi ve manevi | | menfaat beklemiyen zümreler -| dür. Amatör sporun yukarıdaki | tarife göre iki maksad ve gayesi olduğuna nazaran birinci gaye doğrudan doğruya mülli ve mem- | leket müdafaası ferdf ve cem'i V aıhhat ve güzellik gayesi taşı- | Tanktadır. Ayni zamanda millt | bünyenin valdetine, tesanüdün | yardımaıkârıdır İkinci beynelmilel spor çalış malarma gelince: Buda beynel- | milel olempiyat meydanlarında ve beynelmile! mümnasebetlerde bir milletin kudret ve varlığını göcterir mahiyettedir. Binaena- | leyh millf gaye ve kuvvetli pren- | gipler olursa beynelmilel gayeyi | haza vermiş ve beynelmilel saha- da spora daha ziyade tebarüz et- | tirmiş oluruz. Yani bir amatör sporcu mili prenriylere istina-| den talim ve terbiye ile inkişaf ve neşvünema bulurma beynel- | mil sahaya daha kolaylıkla gir- | mis ve muvaffak olmuş demek- | | | | Amatörlük mü Profesyonellik mi? Sporcu ve idarecilerimizin cevaplarını neşrediyoruz Tarlayan : Oğuz Güney — Çakırın liği mi vardı? — Berabere kalmasan iyi o- Tacaktı. — Kavala güreşinde inşaallah iyi olur? Molla, hiç cevap vermemi müderris efendinin sözlerini din- lemişti. Müderris — efendi, söylüyordu? Adam — yenmesini kolay mı zannediyordu?. Mollanın hiç cevap vermeyip görünce müderris ısrarla: sustuğunu efendi ru değil mi? Neden cevap vermi- yorsun? Mümin cevap vermişti: — Ho evvelki güreş beni kesmiz — Pekâlü nefesli güreşiyor- dan? . — Öyle amma, içimin hızı ke- — Öyle avintl; işte cimadı | — Çakır, Künteciden d.’um pehlivan mı? — Değil amma, ondan daha ters bir güreşçi.. daha zeki.. — Çakırı mağlüp etmiş ol- saydın Kavalada başa güreş tu- tarrdık.. dedi. (Arkası var) 2 tir. İşte bir amatör sporcunun Bayesi bu tarif ettiğimiz çerçe- venin içerisindedir. Prafesyonel birsporeu demek doğrudan doğruya mensup oldu- ğu her hangi bir spor şubesinde maddi ve manevi, hayatı menfa- atler bekleyen adam demektir. Yani bir bakırcı, bir marangoz gibi san'atından menfaat, ma: de, hayat bekleyen san'atkâr gi- dir. Bizde böyle bir profesyonel teşkilât kurmak doğru değildir. Çünkü ne memleketin maddi, ne | de içtimaf vaziyeti buna mü değildir. 2 — Resmen bizde profesyo- nel yoksa da gizli olarak am: törlüğün ihlâl edildiğini görü- yoruz. 3 — Amatör sporcunum tari- ait | fini yukarda yapmıştık. Bina-| enaleyh böyle bir tazmzinat alması ve yahut hi hangi bir hususta yardım talep etmesi gayri muvafık olduğu gibi amatörlük şahsiyet vasfını- da ortadan kaldırır. 5 — Bir amatör klübün i sinde bir profesyonel şahsiyetin bulunması vahdetsizli; o tizacsızlık vücuda ahlâkf bakımdan da fenadır. Çünkü amatörün temiz zihni- yeti vaktinden evvel profesyo- nelliğe sevketmiş olur. Bina- getirir. Bu enaleyh bir millet sporu öldür-| mek isterso amatör teşelkküll rin içine profesyonelleri kar tırması kâfidir. Bunun dah başka türlü mahzurları da var- dır. Amatör sporu kuvvetli olmı- .yan memleketin gençlerini pro- fesyonel menfaatler peşine ko: turacağından spor ve beden ter biyesi disiplininden ve sıhhi ba kur uzaklaştıracağı cihetle imteciden fazla-| ne| anlaşılan bir gün | sporcunun | gaye- | | sizliği vücuda getirdiği gibi | klübün spor faaliyetinde de im-| sıaAı-ırm SABAHA - Havacılığımız (Baş tarafı 1 inci sayfada) (Baş tarafı 1 inci sayfada) la plânör tedarik edilmiş; ma- | kinist ve pilot mektepleri açık- mıştır. Şu rakamlar kurumun mem- lekete yaptığı hizmetleri göster- | meğe kâfidir. Bu hizmetler de- | vam ediyor ve güphe yok — gün | gittikçe inkiafediyor. — Kurum, | milletin hiç bir mecburiyete tâbi olmaksızın, memleket müdafaa- sı için gönlünden — kopardığıı | vererek temin ettiği varidatla yaşamakta olduğundan hizmet- lerinin hususi bir müna ve kıy- meti vardır. Fakat böyle olması kurumun ölçüsüz bir faaliyet sa- hasında yürümesini istilzam et- mez ve şimdiye kadar - olduğu | gibi bundan sonra da Türk Ha- va Kurumundan yeni ihtiyaçları görmek, ona göre tedbirler ak | masmı beklemekte haklıyız. Çünkü tayyarecilik her sene değil, her ay, hattâ her hafta Zişiyor ve durmadan tekâmül ediyor. Hele harpten sonra Av- rupa ufuklarını dolduran 40 - 50 bin tayyarenin tecrübeleri, tay- yareciliğe yüzlerce yeni modeller attı. Bu modellerin pek azı gizli kalsa bile, çoğu düşen tayyare- ler yüzünden karşılıklı düşman- ların eline geçerek ortaya çık - maktadır. Diğer taraftan yeni modelle- rin bazı esrarı, onların âmilleri tarafından da gizlenmemekte- dir. Meselâ geçen ay İngilizler yeni tayyare tiplerini ilân ettiler ve bunların gündüz hücumların- dan çekinmeden evsafını ha - ber verdiler. Bunların başmda Hawkertor- vado av tayyareleri — geliyor. Hurrican tipinin âmili tarafın- 'dan ortaya afılan bu yeni tay- yareler 2000 beygir kuvvetinde motörle mücehhezdir. Halbuki Hurricanlar 1100 — Heygir kuv- vetinde idi. Saatta 683 kilemt - re gürate sahiptir. Diğer bir tip te meşhur Spitfir İngiliz muharebe tayyarelerinin model- | leridir ve daha sür'atlidir. D Amerikahlarin *“uçan kâle - ler,, i harbin başındanberi dillere destan olmuştu. En büyük ev- safı, motörlerinin kuvveti ve uzun mesafelere tahammülü o- lan “uçan kaleler,, den bir ka- | gına elyevm İngiltere sahip ol- duğu halde İngilizler bundan daha mükemmel börübar- | dıman tayyazeleri imaline mu- vaffak olmuşlardır. Önümüzdeki ilkbaharda bun- | tarın eserlerini görc 1 aşılıyor. Berdinde müda ların çoğaltılması | tiplerin or';ıyu atıl: olm ileri — geln | İngilizler, önümüzde bahar için | Almanların yapması melhuz her yeniliği ve her muhtemel dar- beyi ortaya atarak mukabil ted- birlerini hazırlıyorlar; fakat ne| yapacaklarını söylemiyorlar. | — Halbukionların havadan — ve- karadan darbe vurmak üzere ha- | zırlıklarının ne halde olduğunu | kimse bilmiyor ve Almanyada | böyle münakaşalarin neşri ko- lay olmadığından serpintilerine | bile muttali olamıyoruz, Hülâsa, tayyarecilik husu - sunda dünya bir saniyesini bog | geçirmiyor ve her an bir yenili- bir tekâmül hamlesile-kar- tte Türk Hava Kurumuna da büyük va- zifeler ve mes'uliyetler terettüp etmektedir. Behçet SAFA —a | vaktinden evvel gençlik bünye- sini de tahribe sevkeder. | | 6 — Bizde profesya lecek klüp yoktur. Profesy onel- lik çok muazzam bir iştir, İn- giltere ve Amerikadaki profes- yonellik dahi randıman verme| mektedir. Bizde bir kaç klübü | ölabi- DALDAN DALA: Sinemakeş er Aşka tapan kadın-Sigarada kısmetini arayan kız - Macera düşkünü delikan- lilar - His perdesine bürünmüş hir şehvet ve sefahet filmi.. Erkek- lerin gözleri nemli, kadınların baştan başa elleri mepdilli. Ara- &a bir hıckırıklar, derinden deri- ne iç çekişler.. Ahlar, oflar.. Film evvelden mi çevrilm yyoksa gimdi seyirciler - tarafjn- M çevriliyor. Pek belli değil.. Fazla hassasiyetten Gdört elif mıktarı teheyyüç kametine yük- selen genç bir kız: — Amma da taş yürekli in- san.. Karşısında diz çöküp, yüz güren zavallı kadını nasıl da kovdu. Kaba, terbiyesiz herif.. Zaten erkeklerin hepsi böyle de- ğil mi, kadınları " böyle ihanet yoluna sevkeden hep erkekler .. — Ne de fındıkçı kadın mış.. Biraz evvel kocasına ne diller döküp — yalvarıyordu. Demek bepsi sahte imiş.. Şimdi başka- giyle hiç utanmadan — fink atı- yor. Zaten kadınların — hepsi böyle.. İyi yapmışım da evlen- * z — Valahi kardeşim; kararım kat'i; hele dün gece o “aşk her geydir,, filmini gördükten sonra büsbütün onu sevmeğe başla-| dım. Aşkın sesine koşan o ka- dım gibi ben de yarın sabah her geyi terkedeceğim.. Sevgilimin kollarına kaçacağım ve bir rüya Zibi mesut yaşayacağım. — Kız deli olma.. Alt tarafı © sinema, hiç haki hayata uyar mı? Hem siz daha yeni ev- içine nasıl çıkarsın? — Basbayağı, neden utana- cakmışım, hiç o kadın yaptığın- dan nedamet getirdi mi, hayatı- nın sonuna kadar mes'ut y dı. Bu işin halli iki satırlık caya yazılan bir veda tezkeresi. İstersen sana da okuyayım: dir boşu boşuna sende aradım, dürdum.. di bu özlediğim | saadeti bulabilmek için gidiyo- | rum. Beni affet ve kat'iyen a- çok uzaklara, görünmez ufuklardan daha u- zaklara gidiyorum. ,, Nasıl filmdeki o aşka tapan kadının kaçarken kocasına — bi: raktığı mektubun ayni de; — Hakikaten imu açık etsin.. Mersi., Gel seni son uf defa © filmdeki kadın gibi öpeyim lersi. * kadına mı? Hem geçen- Kızım hiç sigara annec — Tabil içtim Bunun neresinde ayıp — var..| Hem bir kadın sigaray: lüks ol- | bir ihti; olarak sun diye | kullanmaz ki... — Bilmem amma, bana geliyor. Her ne kadar bizin manımızda da bazı kadınlar gara içerlerdi amma herkesin içinde böyle fosur fosur tültüre- mezlerdi. Kazara sij yyıp a- | içen bir eklerin ağı şma — vurmuş,, şu eski kafayı| E — Anne bırak da biraz insan olmağa çalış, Asımızın | ğer benimle beraber kadını,, filmini görra din Bana ktan hak e gelsey- verirdin Ah, o ne filmdi bar | kızı vardı ki o kadar güzel siga- gara içiyordu ki.. Bu yüzden zengin bir fabrikatör kıza âşık oldu ve evlendiler.. Kim demiş| sigaranın zararı vardır. — Hazır| paketi açmışken sana da vere yim.. v le bu macera | filmlerini g-| profesyonel yapsak, bu klüple- in temasları ne halkı tatmin, ne de kendi İhtiyaçlarını temip v edebilir 1 de öyl Ben n de ini.Anmen, baban sonra sana | ne der? Bundan sonra- herkesin | m saadeli bir sene-| yeremeeri Yazan İ Reşat İLERİ ı — Fakat neden © filmleri görmekten de bir türlü vaz geçe- Mmiyoruz.. — Kimbilir; beliti bizde büyük bir maceracı ruhu yaşıyor da ondan.. Hakikaten doğru.. de bir sergüzeşte atilamaz mi- — Niçin atılamıyalım; bizimm filmlerdeki cesur — maceracılar- dan ne farkımız var? Hem o- turduğumuz yerde böyle bir macera hayatı yaşamağa — çok müsait. Kadıköyden bir sandala atlar, şöyle bir açılırız, Hayırsız Adaya çıkar bir kaç gün izimi- zi kaybederiz. Tabii dıköy çalkalanır, dillerde dola- gırız. Bir kaç gün sonra tabif bizi bulurlar. Gazeteciler mizde, fotoğrafçılar önümüzde.. | Başımızdan geçenleri onlara an- latırız: “Biz üç arkadaş, kafamıza düğünüz bu sandalı ile Okya- nuslara açılacaktık. Fakat talih yâür olmadı. Üç gün, üç ge- ce Marmaranın müthiş dalgala- riyle, şimdiye kadar görülmemiş fırtınalariyle pençeleştik. — Aç ve susuz kaldık.. Nihayet bitkin bir halde Hayırsızadaya çıka- bildik.,, Nasıl maceramız müthiş ola- cak değil mi? — Hakikaten müthiş. Hemen başlıyalım.. — Kaç gün Somra.. üdüet Ti leri hitam bulan şehrimiz caret ve meclisi valimiz Akif İyidoğam seti altında teşekl odasının oda içinde nen 300 müntehip rey lerini alâka ve canla isti mal etmek suretile segim sona| Oda meclisi için seçilen on| dört müntehibisani valimizin ri-| yasetinde yaptığı bir toplantıda azanın ittifakı ile oda maeclisi rına Rahmi Çelenkli, Meli-| azal, med Başara, — Mehmed Sarıca Thsan Karayaprak, Taci Sıvaslı, | Baki Güvenal, Halim Çerçil larında ittil Çelenkliyi ve ikim da reisliğine de Baki Güvenal, birinci veis vekilliğine Halime Rahmi Çergil, ikinci veis vekilliğine Mehmed Sarıca, hesabat mü - tettişliğine Halim Çerçil, mua- melâ rüfettişliğine Taci Sı - azalığına da baş- vaslı, | kâtip V Güldoğ seçilmiş ve bu suretle intihap neticelenmis-| tir. | Men ketin imar vı ğine büyük eserler katıştıran ve| bu hususta yardım ve yurdse -| ayüz etmiş bulu-| memleketin bu rliği ile ten iccar ve Biz! bütün Ka-| Kkoymuştuk, Rizeli Şabanın gör- | Yurdda Sabah Sivas Ticaret nayi Odası Reisl | ve İsti ye muhab-| maktadir, Kenar mahallelerde sinema.. bi aç kalıcak değiliz ya.. Yiye cek almak için para İlizm. Bu akşam evleri kafese koyalımı Bir kaç lira koparalım. * — Şu çarşamba da bir türül gelmek bilmiyor.. — Ne yapacaksın çarşamla- ya? — Hâhi Ayşe hanım, haberiz yokmuü; çarşamba günül sineme değişecek. — Başka yere mi kalkıyor? — Yok canm.. İçinde oymr nan şeyler değişecek.. — O halde sana ne? — Nasil bana ne? Bir keme anamın aksütü gibi dadandım., O gün görmesem hasta oluye- rum, vallahi.. — Seninkisi çok sofu idi. Na | sil oluyor da seni oralara yollar yor? — Bir şeyden haberi yok ze- vallının.. Her çarşamba anneme diye evden çıkıyorum, anneml de alıyor; beraber gidiyorum. Annemi hiç sorma, o benden da meraklı, geceleri rüyalarıma ll le giriyormuş.. — Demek sinema o kadar gük zel.. — Sen nediyorsun —Ayşe Bam nımcığım. Güzel de TAf mı? Bir kavga, bir dövüş oluyor, ne sem sor, ne de ben anlatayım; tas bancalar atılıyor, adamjar ölüü- yor; hele kadınların erkekleria, sarmaş dolaş olmaları. — * Ona can mi dayanır. Söz aramızda insanın içi gıcıklanıyor. Ah biz de henüz taze sayılırız. Dökum çocukla mağaraya kapanmadık ya.. İstersen bu çarşamıba Beter ber gidelim. — Bilmem nasıl öolur? — Bir yalan da sen uydurur n | sun, sancım tuttü, doktora - gi | âcceğim; dersin.. Gölecek çam aç| sambaya kadar elbette başka bir yalan tydururuz. Reşat İLERİ ve Sa- owt sliği daha is betini kazandığını bir pat etmiştir. Oda reisliğine tekrar - seçimi muhitte derin sevgi ve memnar niyet ile karşılanmıştır. Ken -« disini tebrik eder ve muvaffa -< kıyetler dileriz. Dumanoğlu İzmit Vilâyetinde yol inşaatı İzmit, (Hususi) — Vilâyette şosa yollarının yapılmasına bük yük bir ehemmiyet verilmekte - dir, 1940 malf senesi içinde ya - pılacak gosaların -miktarı alt mış kilometreyi tecavüz edecek- tir. Kandıra, Adopazarı, Gölcük, Derince ve İstanbul şosularınım gehre vasıl olan noktaları asfatl olarak yaptırılacaktar. Bu su - retle muhtelif nakil — vasıtaları ile şehre gelmekte olan çamar ve tozlar kısmen önlenecektir. Vilâyette 1940 da 107,50 meb remecmu tulünde 18 ahşap köp rü ve 45,20 metre mecmu açık- lığında 20 beton köprü inşa e - dilmiştir. nit - Gölcük şosası Üzerim de olan 50 metre uzunluktaki Hisar köprüsü ile İstanbul ve Ankara yolu üzerindekti Akçay nbul köprüleri de vaj