YAZAN : Bernard Newman r Veğü a —— şurette şikâyet etmiş olmakla beraber, kendi tetkik ve müşa- hedelerime istinaden Çeklerin hayret verici derecde mülâyim olduklarını temin edebeilirim. Pragdaki Deutsches Hausda bana öyle havadisler verilmişti ki bunlar ancak şüriş ve ihtilâl çıkarmak-maksadına ,hizmet e- debilirlerdi. Buürası, Münihten gok evvel, bir Alman casusluk merkezi olarak kendisini- tanıt- mişti. Bü casusluk siyasi ve ve iktısadi olduğu kadar da as- keri idi. En akıllıca hareketlerinden bi- ri Südte havalisinde bir porselen fabrikasının talim mektebi ola- rak kullanması idi. Bu kollejden çıkan adamları Südet porselen sanayiinin mümessili sıfatiyle başka memleketlere gönderebil- diği gibi başka milletlere men- sup talebleri de meşru surette oraya kabul edebilirdi. Gariptir iki hariçten gelen bu talebeler daima — Almandılar. Lehistan - dan, Balkan devletlerinden, Bal- tık memleketlerinden, hattâ (- talyadan bile geliyorlardı. Şim- di açıkça kabul edildiğine göre, talebeler mektepte kiramik san- atini tahsil ettikleri esnada por- selen sanayi ile hıç münasebeti olmıyan daha bir çok şeyler de öğreniyorlardı. l takım kur- nazca vasıtalarla Çekoslovak- yanın tahrip ve imhasını hazır- İadılar. Südet Almanlarının en büyük şikâyetlerinden biri ken- dilerine Çekoslovakyada hükü- met memuriyetlerinden adetleri- le mütenasip bir hisse verilme - nesi idi. Halbuki hükümetin açık ve lelli âsilere mühim mevkileri nasıl olup ta tevdi etmesi icap e- ilecğeini hiç bir zaman izah ede- miyorlardı. Hükümet tarafın- dan istihdam edilen Almanların nisbeti umum nüfusun hispeti- ne nazaran aşağı bir derecede olduğu doğru bulunmakla bera - ber, yüksek mevkideki Alman- ların sayısı bu nisbeti tecavüz ettiğini gördüm. Bilbassa, Almanlar adliye iş- İerinde ve maarif işlöfinde yük- #ek idare makamlarının yüzde yirmi ikisinden fazla mevkiler Trin, ç ve Profesörlerin büyük bir kısmı memleketlerine sadıktılar. Ma- gâ’*".. SD di G rüstlükleri bazan sekteye uğru- îoıd.u. İçlerinden bazıları ise faal birer Alman ajanı idiler. Prag Üni- versitesinde meşhur bir profe- görün casusluk faaliyetinin mü- him bir şubesinin direktörü ol- duğu şimdi meydana çıkmıştır. Emniyete şayan kimselere tev- di edilen bir vaziyette bulunu - yordu. Askeri akademide vakit vakit konferans verirdi. Halbu- ki bir casustu. Kendisi ve ajanları Çekoslo- vakyada gayet müsaid bir vazi- yette idiler. İçlerindeki gayri memnun unsur ile ekalliyetlerin adedi, hükümet makamlarının bir taarruz gibi telâkki edilecek | hareketlerin vukua gelmemesi hususunda gösterdiği endişe, nazilerin ırklar arasında bir mü- cadeleyi temin edebilmelerine imkân hazırlayan şiddetli ihti- raslar, memlekette hüküm sü- ren ve her şeyi kolaylaştıran hürriyet hiç bir müdahale vu- kua gelmeden fotografiler alı- nabilmesi, kıymetli müşahedeler yapılabilmesi için kolaylıklar temin ediyordu. Bütün bu kolaylıklar Çekos- lovakyadaki Alman casusluk sis- temine yardım etmişlerdir. Gençlik hareketlerinden de is- tifade ediliyordu. Sokol'lar Çe- koslovakyada doğmuştu. Çek hükümeti Südet —Almanları da müşabih teşkilâtlar vücuda ge- tirirlerse pek itiraz edemezdi. Bazı kere bu Alman teşkilâtları Pragdaki merkeze iştirak etmiş bulunuyorlardı. Bilhassa, Çek hükümeti Bo- hemya dağlarındaki Wamder- vogel teşkilâtını iyi bir nazar- la görüyordu. Bu delikanlıların ve genç kızlarm güzel vadilerde dolaşmak ve sevgili memleketle- rinin tepelerine tirmanmak iste- melerinden daha tabii ne olabi- lirdi! Bütün Alman fikirlerini mem- leketi 0 kadar müessif bir mukadderata doğru sevkeden gangsterler yüzünden mutlaka fena addedemeyiz. Almanyada vücud bulmuş olan Gençlik O- telleri, İngiltere ve Amerika da dahil olmak üzere, bir cok mem- Alman Gasusluğunun Esrarı — 30 — TERCEME EDEN : Hüseyin Cahid YALÇIN leketlerde bugünkü kültüre ha-| kikf bir hediye demektir. Çe- koslovakyada bunlara büyük bir rağbet gösterildi. Bilhassa, cümhuriyetin en güzel yerleri olan Südetler havalisinde bir takım gençlik otelleri inşa olun- muştur. O surette mütekabil an- laşmalar yapıldı ki hududu ge- çen Almanlar Çek otellerinden, Çekler üe Alman. otellerinden istifade edehiliyorlardı. ” Hudut muhafızları gezintiye çıkmış gençler zünirelerine — hayırhah bir nazarla bakiyorlardı: Bun- lar kocaman torbaları arkaların- da, şarkılar söyleyerek dağlara tırmanırlardı. Hudut muhafızlarından — pek azı bu torbaların içinde neler olduğunu —araştırmayı — aklına getirdi. Kırlarda dolaşan bu gençler hiç de şüphe tevlit et- mezler. Etrafa sıhhat ve namus- kârlık havası neşrederler. — Fa- kat bu genclik otelleri hakkında çok garip hikâyeler işidiliyor . Son dakikaya gelinciye kadar bu otellerden hiç şüphe edilmi- yordu. Bir gün Çek talebeleri bazı o- tellerin daimi surette dolu oldu- ğunun farkına vardılar. Bu 0- tellerden bir kısmı casusluk fa- aliyetine bir merkez teşkil edi- yorlardı. Gençlerin taşıdıkları forbalardan bazılarının içinde müthiş sabotaj işi için faaliye- te geçmeğe hazır bombalar bu- lunuyordu. | v Büyük — kısımları — itibariyle, Çekoslovakyada Alman casus- luğu Lehistandaki casusluk - ile müvazi bir surette hareket et- miştir. İki hareket hakkında bahsettiğim bu müşabehet tesa- düfi değildir. Çünkü Çek entri- kası Lehistandaki entrika ile akraba idi. Südetler havalisinde | simdi mutad hareket tarzını gö-| rüyoruz. Ekallivetler yalnız iğti- | şaş çıkarmak için kullanılmıyor. Arazi hakkında doğru plânlar elde edilmek için de bir âlet t lâkki ediliyor, müdafaa nokta- ları, stratejik noktalar tayin o- Tunuyor. Maamafih, 1938 de Çe- koslovakyada bulunduğum sıra- da girliden gizliye entrikanın yabancı kanumuna bir istisnaya tesadüf ettim. Brno civarında küçük bir ka- sabada mahalli polis şefi bana bir hikâye anlattı. Biraz evvel bir sirk, büyük çadırlarını ve o- yun salonunu vücuda — getiren kubbeli çadırını kurmuştu. — Bu iyi bir sirk idi. Bir çok müşteri celbetti. (Orta Avrupa seyyar | sirklerin hakiki vatanıdır. Bu| sirkler çok kere gerçekten kıymetlidirler.) | de doksan dokuz bucuğunun Ro- eyyüd ederse bu hem Rumenlerin, Son oyunu müteakip, sirk a-. zimete hazırlandığı sırada bir- denbire zabıta bir baskın yan- tı ve hayvanlar da dahil olduğu halde bütün heyeti tevkif etti . Zeki mukabil casusluk ajanları faaliyetlerini göstermişlerdi. — | Bohemyada ve Moravyada silsile halinde bir takım sabo- tajlar vukua gelmişti. Tetkik ve müşahede vazifesini gören bir zabıta bu sabotajların daima| biraz evvel sirk tarafından zi- yaret edilen kasabalarda vukua geldiğinin farkına varmıştı. Kumpanyanın artistleri ve hizmetçileri, pekâlâ tahmin edi-| leceği veçhile, kozmopolit — bir heyet teşkil ediyorlardı.. -Ara- larında müteaddit — Almanlar | vardı. Pek tabil olarak bunla - rın haline bilhassa dikkat edil-. di. Aslan mürebbisi en son göz- | den geçirildi. Onun kafilesinde yapılan araştırmalarda meyda- na hiç bir şey çıkmadı. Fakat Çek mukabil casusluk memur -| ları iyi bir iz üzerinde bulun -| duklarına emin - oldukları için| hayvan kafeslerini bile araştır-| maktan geri kalmadılar. Her| hayvanın kafesinin altında te- kerlekler arasında, mutat san- dık bulunuyordu. Bunlarda ça-| dırın yahut sair eşyanın bir kıs mını taşımak âdettir. Çek aras- tırma memurları bu eşyadan bir kısmının altında ileriki sabo- tojlarda kullanılacak — infilâk maddelerinin saklı bulunduğunu keşfettiler. Bohemyada, diğer bir polis müzesinde, bana Almanyadan gelme şimendifer arabalarında konulmuş bazı inşaat maddeleri gösterdiler. Bu arabalar Südet istasyonlarında Almanlar tara- fından boşaltılıyordu. İstasyon gefi Cek idi. Bu inşaat malzeme- si kaldırılacağı sırada bir ta- nesi tutuşmuştu. (Arkası var) __Saha_h Eğer doğru çıkarsa şaşarız .. Röyter Ajansının Sofya mah- reçli bir haberinde Romanya ile Türkiye arasındaki müna - sebetlerin bozulmakta - olduğu bildiriliyor. Yine bu habere göre Alman- ların teşviki üzerine Bükreşteki bütün Türk gazetecileri ge hafta tevkif olunmuşlar ve Kös-| ence ile İstanbul arasındaki yol | seferleri de tatil edilmiş Hani meşhur fıkradaki: — Yanlışın hangi birini tas- hih edeyim? O şairi çölde değil şehirde; arslan parçalamadı, yı- lan soktu: Kabilinden evvelâ Bükreşte-Türk gazetecilerinin mevcudiyetini bilmiyoruz ki bun ların tevkif edilmiş - olmaları| doğru olsun. Hele Almanların teşviki rine Bükreşle İstanbul arasın - daki seferlerin tatiline hiç akıl ermez. Çünkü Bükreş - İstanbul seferi yapan Rumen vapurla - nin yükledikleri malların yüz- manya tarikile Almanyaya sevk edildikleri yine yüzde doksan dokuz buçuktan fazla bir ihti- malle iddia olunabilir. Şu halde abluka çenberi içinde bunalmış bir Almanya neden dolayı kü- çük te olsa kendisine ithalât menfezi vazifesi gören bir men- fezi kendi eliyle kapamış ol - sun? Bu itibarla Bükreşle İstanbul arasındaki münakalenin inkıta-| ından en fazla zarar görecek yi- ne Almanlar olacağına göre ha- berin bu kısmını da kaydi ihti - yatla telâkki etmek lâzım ge - İir, Bütün tahminler hilâfma şa- yed Röyterin bu acaib habeeri te hem de Romanyadaki zorba mi- safirlerin üstünde oturmakta oldukları bir dalı ellerile kes - mekte olduklarıdır ki buna da Türkçemizde: ( İmansıza kızıp oruc yemek ) derler. A. C. SARAÇOĞLU İngiltereye satılacak tiftikler İngiltereye 40 bin balya tiftik | satılacağını yazmıştık. Bu bal - yaların hazırlanmasına devam edilmektedir. Bu ay içinde İngi - liz koorporasyonuna 25 bin bal- ya verileceği haber almmıştır. Son parti olan 15 bin balyanın ise önümüzdeki ay içinde tama- men teslimi mukarerdir. Fakat, bu sükün arasında ve ilk gündenberi İngiliz kuvvet- vetleri tekmil dünyaya, itiraz kabul etmez bir şekilde hüküm ediyordu. Hariçte bulunan Al- man kruvazörleri, Okyanusun hududsuz genişliğinde kaybol- dular. Büyük Britanyanın har be girmesi ihtimali karşısında tekmil Alman ticaret gemileri bitaraf limanlara iltica etmiş- lerdi. Bu meyanda 8 gemiden yedisi bir top atılmadan müsa- dere edilmişti. 14 Ağustos ge- cesinden itibaren, Baltık de - nizi hariç her tarafta İngiliz ticaret gemileri, bir iki günlük bir tereddüdden sonra mun - tazaman ve yüzde altıdan yük- sek olmıyan hükümetin ver - diği teminata güvenerek deniz- lere açıldılar, Başlıca ordula - rının karada çarpışmağa baş - lamasından çok evvel Britan- ya imparatorluğunun tekmil Okyanus münakalâtı temin e - dilmişti. Ağ doğru si çe düşmüştü. Kara suları hari- cinde, Britanya kuvvetleri ta- rafından gözetilen ve ticaret gemilerimize taarruz etmele - rinden endişe edilen kırk iki Alman kruvazöründen on biri Amerika limanlarında — tevkif edilerek silâhlarından tecrid e- dilmişti. Altısı bitraf limanlara ilti- ca etmiş, orada silâhlarını bi- rakmış, yahud nezaret altına alınmış, İ4 tanesi abluka edi- miş olan Alman limanlarında kalmış, diğer altısının da İn - gilizler tarafından tutulmuş ve alıkoulmuş olduğu malüm olan Alman vapurları içinde yal * nız beş tanesi vardı ki bunla- de bu beş Alman ticaret kru - vazöründen bahsedeceğiz. Almanlara göre; bizim bü - tün ticaret gemilerimiz onların mileri tarafından takibe uğ - tı. Ticaretimizi muhafa için büyük miktarda kruvazörlere ihtiyacımız olacaktı. İngiliz ti- rın âkıbeti malüm değildi. İleri- korsan hizmetini görecek bu ge- rıyacak denizlerden kovulacak- YENİ SABAN Trablusgarp - Bingazi 30 Yıl evvel cereyan ede bir kahramanlık destanı Trablusgarbın manası biz Türk ler için çok büyüktür. Bundan 30 yıl evvel müstevli italyan kuv vetleri imparatorluğumuzun ba kısmına habersizce hücum et - mişler ve bunu Balkan harbinin takib etmesi bizi mücadeleyi mu vakkatön terketmeğe mecbur bırakmıştı. Ondan sonra girdiğimiz iki harpte mağlüp olduk. İmpara - torluğumuz elimizden çıktı. Bir çok ülkeleri kaybettik. Fakat bunların hiç birinin içimizde bı- raktığı acı Trablusgarp kadar | olmadı. Bir insan nasıl ölen ilk| gocuğunun arkasından en fazla ağlar, en fazla teessür duyarsa | Türk milleti imparatorluğun -| dan koparılan bu ilk parça için| en fazla ağladı; en fazla tees -| sür duydu. | Tarih, İtalyanları bu toprak-| ancak otuz sene - bıraktı. nin müstevli — İtalyan| kuvvetlerinden temizlenmesi at-| bit olarak her Türkün kalbinde derin hatıralar uyandırıyor; bi-| zi heycana sevk ediyor. Bu düşünce ile o zaman va -| tanin namusunu müdafaa için oraya koşan bir avuç Türk za-| bitinden, ehadet meydânın - dan arta kalan İkahramanları arayıp bulmak, onların hatıra- larını yazmak istedik. Tesadüf | bizi ilk olarak Trablusgarp har- | bine gönüllü olarak iştirak eden | Kilisli Bay Arslanla kmııaşur-W dı. Bay Arslan Türk milleti için Meçhul bir şahsiyet değildir.| Kendisi Gaziantep müdafaasına iştirak eden kahramanlardan - dır. Kıdemli yüzbaşılıkla emekli | sınıfına ithal edilmişken son günlerde tekrar hizmete çağrıl- Mış ve İstanbul örft idare ko -| mutanlığında bir vazifeye tayin| edilmiştir. | Bay Arslan büyük bi içinde yaptıklarının şey olmadığını, sadece vazife sini ifa etmiş olduğunu söyledi. Gene büyük bir mahviyet ve te- yazmı e hattâ bize o macerala-| fi anlafmaktan da çekindi. Fa -| kat biz israr ettik. Bunun Türk | tarihine mal edilmesi icabeden bir hâdise olduğunu ve gpı.ıai *olan Türk yiğitlerini de rahme- te vesile olacağını söyledik. Ni- hayet razı oldu ve bize kahra - DÜNYA HAR ANLATAN Kıdemli Yüzbaşı | ARSLA manlık ve şeref dolu o gazaları anlattı. Karilerimize -o0 anlatır - ken tuttuğumuz notları - aynen sunuyoruz: N “—0 günleri anlatmak, o gün- lerde cereyan eden büyük hâ - diseleri tam manasile izah et - mek mümkün müdür? — Bunun için aylar lâzımdır. İtalyan müs- tevlilere karşı yerli Sünusi A- rablarile — beraber yaptığımız her gazve için belki bir kitap| yazılabilir. Ümid ederim ki, ben- den sonra da bu muharebelere iştirak etmiş olan arkadaşlar ha tıralarını tesbit eder ve anla - tırlar. Arfikanın kızgın kumları arasında her türlü yoksulluğa rağmen aylarca süren delemizin tarihini Türk genç - liğine armağan ederler. Ben Trablusgarba 327 sene - sinde gittim. İtalyanlar bu es- nada Trablusgarbin tekmil sahil kısmını işgal etmiş bulunuyor- lardı. Türkler gerilerde, çölde idiler, Ve her fırsattan istifade ederek müstevli kuvvetlere kar - şı gazveler yapıyorlardı. Biz beş arkadaş bu gazalara iştirak etmeğe karar vererek hü kümete müracaat ettik. Gönüllü olarak oraya gitmek istediğimi- zi söyledik. Mektepten yeni me- zun olmuş, yeni zabit olmuştuk. Hükümet - arzumuzu is'af etti ve bize oraya gitmek müsaade- sini verdi. Fakat nasıl gidecektik? İtal- yyan donanması Akdenize hâkim olduğundan deniz yolile gide - ir| mezdik. Bizden evvel oraya git- miş olduklarını bildiğimiz mi- ralay Enver bey (paşa), binbaşı Mustafa Kemal bey (Atatürk), ve diğer birçok güzide zabitler kimisi Mısır yolile, kimi deniz- den kaçak olarak güç belâ ora- ya vasıl olabilmişlerdi. Mısırda #lirler hâkim — olduğundan, "Trabltısgarba her hangi bir şüp- Heli kimsenin gecmesine mü - saade etmiyorlardı. Fakat bas- ) PP GÜL İ Mmüca -| ka çare yoktu. Mısar yolu ile gi- decektik. Bunun için tebdil kı- yafet ettik. Sakal bıraktık ve bedevi kılığına girdik. Arabça bildiğimiz için bizden şüphe et- meleri ihtimali pek azdı. Böyle- likle Şamdan hareket ederek Beyrut yolu ile İskenderiyeye vardık. İngiliz polisleri vapurdan çı- kanları dıkkatle tetkik ediyor- lar ve aralarında bir Türk za- bitininin bulunmaması için aza- mi dikkat sarfediyorlardı. Çün - kü daha evvel Trablusgarba geçen yiğit Türk zabitleri İtalyanları o kadar hır palıyorlardı ki, İtalya hükümeti diplomatik kanalla İngiliz hü - kümetine — rıüracaat etmiş ve Türk zabitlerir.in Mısır yolu ile Trablusgarba geçmesine müza ade edilmemesini istemişti. İn - giliz polisi bu yüzden çok sıkı davranıyor, kuş uçurtmuyor - du. Büyük bir heyecan içinde idik. İngiliz polisi tarafından tev - kif edilmekten korkuyorduk. İlâ ve etmeme lüzum yok ki korku- muzun sebebi Trablusgarba ge- çememek ve uğrunda hayatımı- mızı nezrettiğimiz vatana hiz - met edememekti. Çok şükür bizden şüphelen - mediler. Ve kollarımızı sallıya sallıya İskenderiyeye çıktık. O- radan da Kahireye geçtik. İlk igimiz bize evvelce verilen adrese | müracaat etmek ve talimat al - | maktı. Bize bizi tanımaları için rola elleri kavuşturmak ve baş | parmakları amudi vaziyette tut- | maktı. Bizi derhal tanıdılar. Fa- kat pek yardım edemediler. Çün kü Mısır - Trablusgarp hududun da çok sıkı inzibati tedbirler a- lınmıştı. Üstelik bizim sevk me- muru olan Fevzi beyi de takib ediyorlardı. Bu vaziyet karşısın- bize başımızın çaresine bakmak ve çöle açılabilmek kalıyordu. Tabif çölde takib edeceğimiz yo- | lu Fevzi beyden öğrenmiştik. | — Oradan ayrıldık ve Trabl | garba geçmek fırsatlarını koll mak üzere şehire yayıldık. Şüp- heyi celbetmemek için hepimiz süfli birer iş tedarik etmiştik. Ben ayakkabı boyacısı olmuş tum. Abdülhamid adındaki bi ı. (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI caret gemileri bir kere liman- lara girince bir daha bu liman- lardan çıkamıyacaklardı. Bü- tün bu ümidlerin boşa çıktığı ni gördük. Harpten senelerce evvel ka- falarımızda yer eden şu üç teh- like vardı: 1 — Filomuzun bir sürp - riz karşısında kalması, 2 — Mayin. 3 — Ticaret münakalâtımı - zın kesilmesi. Fakat bütün bu - tehlikeler, bir geminin arkasında bıraktı - ği korkunç dalgalar gibi geldi, geçti ve kayboldu. Vakıa bir asırdan fazla bir zamandanberi Britanya bah - riyesi bu derece büyük bir tehlike ile karşılaşmamıştı. Fa- kat dediğimiz gibi harbin ba- şında karşımıza çıkan bu teh - likeleri birer birer savuştur - duk. Bazı tehlikeli ihtimaller Ağustosun dokuzundan yir- mi ikisine kadar ordularımız Manş denizini geçtiler; Fran- saya vardılar. Bu devir bizim için çok heyecanlı bir devir ol- muştur. En korkunç ve tehli - keli ihtimaller karşımıza di - kilmişti. Şu tehlikeler ve şu ih- timallerle karşı karşıya idik. Fransaya asker göndermemiz yahut gönderdiğimiz asker- leri geriye çekmemize sebeb olmak için sahillerimize Al - manların — asker çıkarması. Asker nakliyatına mani ol - mak ve bu nakliyatı kesmek ü- zere Manş denizinde bir de- niz hücumuna uğramak. Askerlerimizle dolu olan ge- —— Yazan: — | V. Çörçil î 90 İ milere karşı bir tahtelbahir hü- cumuna maruz kalmak. Büyük bir deniz harbi her an başlıyabilirdi. Hattâ belki ta - mamiyle başka bir hatta, bel- ki bu nakliye işlerine karışık olarak başlıyabilirdi.. Fülâsa son derece bulranlı bir devir içinde idik. Ben Amirallıkta ve filonun idaresinde hayati bir hatâ iş - lemek korkusu içinde son dere- ce heyecanlı idim. Bundan do - layı, birinci deniz lordunun da malümatı tahtında şu direk - tifleri kumandan Jellocaya gön- derdim: Amirellikten filo kumandanlığına 8 Ağustos 1914 “ 1 — Yarınki pazar günü a9- keri kuvvetlerimiz Manş deni- zini geçeceklerdir. Bu hafta i- içinde Allmanlar bize karşı ha- reket edebilecek bir çok vası- talara maliktirler. Onlar or - dularımızın Manşı geçecekle- rini ve henüz seferberliğimizin eksik olduğunu, talimlerin nok- san olduğunu biliyorlar. Haklı olarak, şark sahillerimize ya - pacakları bir veya bir kaç hü- cumun bu nakliyatı keseceğini, sekteye uğratacağını ve kıta- ların hareketine mani olacağını EPRİREFERİRERİ filo - nun sür'atle cenuba gelmesine sebep olacağını tahmin edebi - lirler. 2 — Belki de Calais boğazına hücum ederek bu nakliyatı kes meye teşebbüs ederler. Bunu yapmak için modern filolarını kullanmaları pek te melhuz değildir. Bu meseleye dair al- dığımız bütün haberler, onların büyük filolarını filolarımıza kar gı kullanmak için donanmamı- zın kazalar vesair sebeblerle yıpranarak faikiyetini az çok kaybettiği bir zamanı kollıya- caklarını gösteriyor. Cenup su- larımızda Fransızların ve bi- zim sahip olduğumuz kuvvetleri tahtelbahir - filotillâlarımız, u- mumi vaziyetimizi iyice takdir ettiklerini sanırız. Calais boğazının kapan - ması için altı veya sekiz saatin kâfi geldiğini, bir düşmanın bu tarafa yaklaştığını üç sa - at evvelinden bilmek, sipere girmemiz için lâzım gelen za - manı size kazandıracağını bi - lir ve bundan çekinirler. Eğer umumi bir deniz harbini göze alıyorlarsa kendilerine elzem olan belli başlı gemileri, Calais'i zorlamak için asla feda etmi - yeceklerdir. Böyle bir fedakâr- lik bile nihayet onları bir İn - giliz - Fransız gölü halinde bu- Tunan, her tarafı torpillerle döşenmiş ve bir ucu Atlantik denizine ulaşan Manş denizine çıkarır. O zaman büyük İngiliz filosu, bu Alman gemileri ile üsleri arasına girecektir. Hem de filomuzun vaziyeti ne olur- sa olsun. Eğer Almanlar böyle bir plân takib ederlerse size düşen va- zife, onların arkasından Calais- Mısır yolu ile| bir'pllfola öğretmişlördi. Bu pa-| CB müddetçe parola öğretmişlerdi. Bu pas| v0 Vi devlet taarruza teşebbüs Bayfa : 3 Şimdilik —— Bukadar | Türkiye ve Bulgaristan Türk ve Bulgar hükümetleri arasında dün imzalanan beyan- name, yalnız iki memlekette de- ğil, bütün Balkanlada bir inşirah uyandırmıştır. Maamafih bu be- yannâmenin imzası Balkanlarda ki harb tehlikesini kökünden yok etmiş değildir. Bir Alman sürprizini her an beklemekte za- rar değil, faide vardır. Zira iki memleketin de bütün hüsnü nis yetine rağmen bunlardan her hangi biri âni bir tecavüze uğra- yabilir; netice itibarile Balkan - lar gene kana boyanabilir. Bununla beraber komşu Bul - garistanın Balkanlarda bir ta - arruz hareketine asla tevessül et miyeceğini taahhüd etmiş olma - sı ve bunu harici siyasetinde bir temel saydığını ilân etmesi nik- binlik veren bir hâdisedir. 'Türkiye ve Bulgaristanın coğ- rafi vaziyetleri nazarı itibara alı nacak olursa, iki memleketin yekdiğerinin mütemmimi olduğu kolaylıkla müşahede edilebilir. Kafkas — dağlarından, Çoruh nehrinden başlayan Türkiyenin bulunduğu toprak parçası nor- mal olarak Tuna kıyılarında ve Rodop dağlarında biter. İki ta- rafı tabii iki mânia ile nihaytle nen bu toprak parçası, üzerin- de yaşayan milletler yekdiğerle- riyle sıkı dost ve müttefik ol- dukları takdirde çok mükemme surette müdafaa edilebilir. Nite kim, arkasında Türkiye bulun- Bulgaristana edemez. Türkiye gerek kara- (Sonu sayfa 5 sü 1 de) MURAD SERTOĞLU arkadaş — berber, — Abdülgani adındaki diğer bir akadaşımız seyyar leblebici kılığına girdi. Bir arkadaş dilendi. Tevfik ça- vuş adındaki beşinci arkada - şımız ise hali vakti yerinde o - lan adamların hamam bolçala- 'Tmı evden hamama ve hamam- dan eve taşımak işini yaptı. Böy lece bir müddet geçti. Fakat gü- nün birinde İngiliz polisi sanki hakikati biliyormuş gibi hepi - mizi tevkif etti. Z ( Devamı yarın) T yi bolca mayinlemek- olacak - tir. 3 — Pek muhtemel olan Al- man plânı şudur: A — Ayni zamanda hem bo- ğazı hem bizim askeri nakliya- tımızı zorlıyacak seri kuvet - ler yollamak. B — Kuvvetlerimizi dağıt - mak maksadiyle şark sahille - rimize hücumlar yapmak. Bu suretle bizim Manş sahillerin- de ve civarındaki mevzilerimi- zi bu tehlikeye karşı koymaya bizi mecbur etmek. Şark sahillerimize yapılacak bir hücum için Almanyanın on binden fazla kuvvet ihracına teşebbüs edebileceği zannolu- maz. Vakıa böyle bir harket, bizim projelerimiz için bir hay- li sarsıntılar husule getirecek- tir. Fakat, eğer İngiltereye bir ihraç hareketi karşısında ka - lırsak ordumuz müstevliye kar- gı durabilecektir. Bu vaziyet karşısında amirallık, böyle hü- cumlara meni olmakla değil, düş man filosu ile çarpışmakla mü- kellef olduğunu ısrarla beyana lüzum görür. Pek mümkündür ki, bir kaç eski düşman gemisi böyle hücumlarda — kullanıla caktır. Vaziyete hâkim olmak için düşmanın esaslı harb ge - mileri arkadan gelecektir. Bu maksadı temin için düş- man ileri hat gemileri, sizin asıl filolarına hücum için takib et- meniz muhtemel olan yola ma- yinler döşeyecekler, belki teh - telbahirleri müdahale edecekler- dir. Eğer siz şarktan veya şimali şarkiden gelecek olursanız -ya- ni onların gerilerine düşerse - niz- Alman filosunun üsleri ile rabıtasını keser, bütün teçhi - zatiyle Alman ihraç kıtalarını ates altına alabilirsiniz. Bu 'yoldan onlara yaklaşarak ayni Zamanda torpil tarlasına düş- mek - tehlikesinden de bir hay- li uzaklaşmış olursunuz. (Arkası var) el