YAZAN : Bernard Newman nHuaeyın Ceahid YALÇIN İngiliz genci İngiltereye mü- teveccihen Almanyadan ayrıldı- ğı zaman, Alman dostu ona re- fakat etti. İngilterenin kültür bakımından — nüfuz ve tesirini takdir ettikleri - anlaşılan — Al- man makamlarının geniş gö- rüsleri sayesinde,, döviz tedarik edebilmiş ve İngiliz gencinin memleketinde bir müddet — kal- mak imkânını bulmuştu! Bittabi -bu-Almân * gencinin İngiliz tayyare” makineterinin plânları ile avdet edeceği bek- lenmiyordu. Fakat o İngiliz ev- lerindeki rastgele konuşmaları büyük bir itinâ ile tedkik etti . Aileleri avasında casus ne ol- duğu bilinmediği — ve serbest için, İngi- liz delikanlısının sözlerinin boş bir övünmeden ibaret olmadığı-| nı, zannolunmıyacak kadar bü- yük nisbette bir tayyare inşaat programının tatbikine başlan- dığını muhakkak olarak öğrene-| bildi. Bundan sonra başka ajan-| lar gönderildi. Eldeki malümatı itmam edecek başka haberler daha toplandı. Berlindeki erkânı harbiye şimdi kendisini cid bir ehemmiyet karşısında bulu- yordu. | Gelen raporlar doğrü ise İn-| giltere mevcud. adamlarından | fazla tayyare inşaatı yapıyordu. Bir kaç ay içinde pilottan -zi- yade tayyareye malik olacaktı! serbest konuşulduğ İkinci bir haber başka ehem- miyetsiz bir membadan geldi. Maamafih, bazı kere basit ve| değersiz bir cümlenin büyük bir | ehemmiyeti olur. Hem şübhe| yok ki demokratik memleket- İerde bir çok kişi çok serbe: (Totaliter devletler-| yelerin uzak olduğuna | ilince serbest ser- best konuşurlar, ya!) Bu insani bir kusurdur. İnsanlar ,kendi-| lerinin bir çok şeylere vâkıf annını vermeyi se- r. Bundan dolayı dostları- ver nin hürmet ve itibarını kazan. mak, onlar nezdinde otorite sa- | hibi olmak için Ix serbest söz umundan faz- | lerler. Bu İn-| ede umumi bir kusurdur. | Fransada ise daha ileriye var- mıştır. 1914 tarihine takaddüm eden on sene zarfında Fransayı | idare eden devlet adamları te-| selli konusmalarına hiç dikkat | etmezdi. Alman casusluğu Pa-| riste pek kolaylıkla malümat toplayabilmek imkânını bulu - yordu. Balkan -memleketlerinin bi- rinden askeri bir heyetin Lon- drayı ziyaret etmesi mukarrer- di. Almanlar bittabi bunun mak- sadını anlamak istiyorlardı. Maksadın resmen ilân edilen se- beblerden pek farklı olduğu tah- nin ediliyordu. Maamafih, bu tahkike memur edilen ajan-| lar (ki çoğu Londrada ikamet | eden gazetecilerdi) — müzakere- lerin gayet ehemmiyetsiz mev- zulara teallük ettiklerini bil- dirmişlerdi. — Halbuki Pariste meşhur bir otelde çalışan “İs- viçreli,, bir. garsondan alman | raporagok daha alâkaya şayan | bulunuyordu. Paristeki bu o-| tel servet ve kültür sahibi kim-| selerin devam ettikleri sakin | ve ciddi otelerden biri i Bütün iyi garsonlar gibi li- san hususunda büyü li k bir kabi- | ti olan bu garson bir Bal n memleketinden iki üç kişi- nin otelde mukayyed olduklar na ve iki, üç İngiliz ziyaret | hizmetçi kızın malümat elde e- | yor. | Malzemeyi mahvetmişti. | rikada istihsalâta mâni olmak | bittabi | idi. İş başındakiler bu hizmet- | du. Konforu yolunda, orta halli | mükemmel bir hayat sürüyordu. Bir aşçısı ve iki hiğinetçisi va dı. Birdenbire, hizmetçi kı lardan birine daha yüksek üc- retli bir iş teklif edildi .Ressa- mın karısına Avusturyalı hiz- metçiler bulan bir müstahdem! idarehanesinden — bahsolundu : “Bunlar çok iyi hizmetçiler. İyi çalışıyorlar.. Haftada on iki bu- çuk şilin alıyorlar. İzinli kaldık- ları gecelerde az.,, Ressam bi- raz tereddüd etmiş olabilir. Fa- kat ev başka idi, fabrika başka.| O fabrika havasını aile ocağının | başına nakleden kimselerden de- | ğildi. Hem, hizmetçi Alman de-| ğil, Avusturyalı idi. Bu noktada mevsuk - ve ha- kiki hikâye biraz durarak tah- min ve ihtimale yerini terket - mek icab ediyor. Avusturyalı dib etmediği meçhuldür. Bir kaç hafta sonra tayyare fabrika: nin bir kısmını tahrib etmis. o- lan esrarengiz yangın ile bir a- âkası olup olmadığı da bilinmi- Çok şükür ki yangın yalnız| yerine başkaları konması kabil Fakat yangın o kadar garib bir suret- te çıkmıştı ki bir sabotaj ya- pilmiş olmasından şübhe edil- di. Geniş tahkikat neticesinde, İngiliz makamları” bunun fab üzere kasden tertib edilmiş - ol- duğuna kanaat getirdiler. Al- manlar kendilerini Balkanları inhisarları altına almış addet- mekte olmaları ve İngilizlerin işe karışmalarını - kıskanmaları kabildi. Tahkikat esnasında, zabıta Avusturyalı hizmetçi hâkkında da tedkikler yaptı. Tahkikat, kızı ressamın evine yerleştirmiş olan müstahdemin idarehanesine dayandı. Bu çok faal bir idare idi, başında ser- vetli adamlar bulunuyordu. Yerleştirdikleri hizmetçilerin hepsi Alman yahud Avusturyalı çilerin çalışkanlıklarından — ve terbiyelerinden pek memnun idiler. Her kız bir casustu. Ajanlar — düzünelerce aileye hizmetçi ve çocuk bakıcı yer- leştirmişti. Bittabi bunların çoğu, bir ajan sıfatiyle, ziyan olmuş sayılırdı. Çünkü İngiliz evlerinde, v: sati olarak, keşfedilecek askeri esrar yoktur. Fakat yirmi kız- daun biri İngiliz sanayiinde mi him bir mevkii olan bir adamın evine düşebilirdi. Bunun verdi- ği raporlar diğer on dokuz hiz-| Mmetçiye verilen tahsisatı telâfi ederdi. Scotland Yard (İngiliz zabı-| tası) nın hususf şubesi seri ve müessir surette hareket etti. İşi mahkemeye sevkedecek - kadar | elde deliller yoktu. Her halde | .böyle bir muhakeme diplomatik bir hareket olamazdı. Müstah-| demin idarehanesinin elindeki | müsaadename gürültüsüzce ge- | ri alındı. İşi idare eden kadın Almanyaya — ne kadar çabuk| dönerse o kadar iyi yapmış o- lacağı ima edildi. Bir kaç gün sonra, bu idare- hane tarafından yerleştirilmiş olan Alman ve Avusturyalı kız- ların hepsi birden Almanyaya cağrıldı. Hitler ana vatanda ça- hşacak kollara muhtaçtı. Bu hikâyeyi tamamlamak ve le uzun mülâkatlar yaptıkları aa dikkat bildir ki bu a- damlar kendi işlerini garsonun yanında açıkça müzakere etme- diler. Fakat tayyare makinele- eçtiğini garson Görünüşe nazaran, tay rinin bahsi di ydu. in kendileri Balkanlar- da imal edilecekti. “İsviçreli,, Garson tamamen karanlık icin- de cçalışıyordu. Londraya bir Balkan heyetinin - gittiğinden haberi yoktu. Fakat malümat defterine meseleyi kaydetti. Bu iyi bir usuldü, Almanlar aşikâr suürette anladılar ki heyetin si- yasi kısmı - ket ziyareti yapmak ndraya gittiği sırada Pa görülmektedir. abitleri İngiltereye git sıl iş İngiliz mek üzere otelden ayrıldıkları zaman takib olundular, İçlerin- den biri, haya nezaretine rapo- ru verdikten sonra, Midland fabrikasına gitti, Bu fabrikada- ki teknik reşsamlardan biri İn- gilterenin tamamen hazırlıks olmadığını iddia etmiş olan İ giliz gencinin babası idi. Ressam iyi bir ücret alıyor-, ikeri otoriteleri- | her parçasını tenvir etmek çok | iyi olurdu. Fakat maatteessüf | şimdilik buna imkân göremi- yorum. Hikâyeyi anlatmaktan hizmet edecek. malümatın ne kadar| muhtelif usullerle parça parça | toplanarak sonra bunlardan bir | heyeti mecmua - çıkarıldığını | göstermekten ibaretti VI Casusluk - işlerinde | seferleri - pilotlarının faaliyetin- den yukarıda Bunlardan biri 1939 senesi ya- ında hayatını tehlikeye atmış- | maksadım - casusluğa Almanyadan Croydon'a tic ret yolu üzerinde muntazam | rette çalıgan bu pilotun doğru yol ılmak gibi bir âdeti oldi dikkat edildi. Ne za- “-HER SABAH Zam istiyen istiyene —— Kasabların et fiyatlarına zam talebleri is'af edildiya, şimdi de peynircilerin fiyatların yüksel- tilmesi için müracaatta “bulun- duklarını gazeteler haber v diler. Mıntaka Ticaret Müdür- lüğü peynir tüccarlarının itiraz-| ını dinlemiş, perakende pey- nir satıcıları topdancıların ken- dilerine istedikleri kadar pey-| nir - vermediklerini - söylemiş - ler, topdancılar tayin edilen| fiyatın azlığı yüzünden zi -| yan ettiklerini ileri sürmüşler İşe belediye iktısad Müdürlüğü de karışmış, birkaç kilo sütten | bir teneke peynir çıktığı hesap-| lanmış ve bir çok tetkiklerden, | incelemelerden sonra peynirin tenekesine 150 kuruş bir zam, yapılacağı anlaşılmiış. Demek oluyor ki kasablardan sonra peynirciler de teneke ba- sına (150) kuruş bir zam aldı- lar. Teneke başına bu (150) ku-| Tuş zammın mahalle araları alış| verişlerinde kaça çıkacağını şim | diden kestirmek müşküldür. Hiç şüphe yok ki esnaf ziya- nına çalışmaz, çalışamaz ve bir | tacire — İlle ziyanına mal satacak- sın! da denilemez. Lâkin bizim anladığımıza göre bu gidişle zam taleblerinin arkası da alına- miyacaktır. Halbuki havayici zaruriye fiyatları böyle yükse- lirken gerek esnafın, gerekse bu zam taleblerini kabul eden ma- kamların göz önünde bulundur- | mak mecburiyetinde bulunduk-| ları bir mesele vardır ki o da maaş ve küçük irad sahipleri- nin gelirlerinde hiç bir yükseliş| olmadığıdır. Belediye - iktısad| müdürlüğü mıntaka ticaret he-| yeti şu veya bu esnafın zam ta-| leblerini yerinde buluyorlar ve| bunu yaparken de hiç şüphe, yok ki vaziyetin ve vicdanın e- Mirlerini yerine getiriyorlar. Ö- 'te tarafda ise belediye meclisi, babadan kalma bir dükkân ya- hud oda oda kiralanan bir ko- nak yavrusunun mütevazi ge- lirlerile günlük nafakasını temin eden bir aile bütçesinin musak- kafat vergisine yüzde on zam yapmak suretile alt üst olabile- ceğini hesaba katmıyor. Kasab, peynirci ne kadar haks h iseler irad sahipleri- nin de o derece haklı olmaları icab eder. A. C. SARAÇOĞLU YENİ SABAR Merale_Bahisler -Modernkors ;n_harbi nedir? Gündüz külâhlı, neye derler? — <ece Yazan: A. Cemaleddin Saraçoğlu Ara sıra gazetelerde yeni bir korsan kruvazörünün filân ve- ya falan sahilde görüldüğü gözünüze ilişir. İstim asrında yelken devrinin korkunç kor- sanlık maceralarını hatırlatan bu harb tarzı hakkında karün az çok bir fikir veya kanaati vardır. Ancak mutahassıslar müstesna olmak üzere pek az kimse modern korsan harbi hak kında tam ve şumullü malü- mat sahibidir. Çoğumuz zama- ne korsanlığının nasıl yapıldı- gını lâyıkiyle bilemeyiz. - Bilgi- miz ekseriya ajans haberlerinin dar çerçevesinin içinde kalır. Evvelâ şu noktayı işaret e- delim ki istim devrinde modern kruvazörlerle ilk korsan harbi yapmış olmak şerefi biz Türk- lere aiddir. Bu usul harbi ilk defa olmak üzere muvaffakıyet- le tatbik eden donanmamızda hâlâ mektep gemisi olarak kul- lanılan “Hamidiye,, kruvazörü olmuştur. Bu tarihi harb gemi- miz 1913 Balkan harbinde Rauf Kaptanın kumandası altında o zamanki düşmanlarımızın tica- reti bahriyesine ve harb liman- larına karşı çok cesurane ve pek şerefli akınlar yaptı; atıl- gan bir denizcinin ani ve cüret- kârane hücumlarla düşmana ne ağır darbeler indirebileceğini bütün dünya denizcilik âlemine hlir kargı isbat ederek yepyeni bir harb tarzı icad etmiş oldu. 1914 Cihan harbinde 1914 yılı ağustosunda İmpa- ratorluk Almanyası İngiltere - den gonra dünyada ikinci gelen bir ticaret filosuna malik bulu- nuyordu. Yetmiş yıl içinde vücu- de getirilmiş olan bu zengin ve kudretli deniz ticaret filosu bir harb vukuunda Alman harb fi- losu emrine (3,194,000) tonilâ- toluk gemi tahsis edebilecek bir kabiliyette idi. 1914 Cihan harbi patlar pat- lamaz büyük Alman posta va- purları bitaraf limanlara iltica ettiler. Bunlardan bir kısmı harbin sonuna kadar mu- attal kaldılar. Bu müddet zar- fında küçük ve mutavassıt İn- giliz vapurları seferlerine devam ederek ana vatanın muhtaç olduğu gıda maddeleriyle me- vaddı iptidaiye naklinde kulla- nıldılar. Büyük ve sür'atli İn- giliz posta vapurları, transat- lantiftleri ise donanma hizmeti- ne alınarak toplarla techiz olun- dülar ve muavin kruvazör ha- line getirildiler. Almanlar İngiliz donanması - min Alman filosuna hâkim bu- Junduğunu ve kendilerine de- nizleri haram ettiğini görünce tıpkı İngilizler gibi - toplarla techiz ederek muavin kruvazör haline ifrağ eyledikleri büyük istim devrinde ilk korsan harbini ya- pan modern kruvazör “Hamidiye,,dir transatlântikler — Gizli “Kruvazör el kitabı,, isimli mahrem talimatname neler- den bahseder? — Bütün dünyayı kaplıyan muazzam bir şebeke a Örümcek ağına benziyen bir istihbarat sistemi — Korsan harbini idare eden kabiliyetli kafalar levazım merkezi ve sür'atli - transatlantikleriyle şimali Skoçya — mıntakasından İngiliz ablokasını yararak —İn- gilir deniz ticaretine karşı kor- san harbi yapmıya teşebbüs et- tiler. Ayni zamanda ana vatan- dan uzak demiz istasyonlarına memur Alman harb - gemileri de rastladıkları İngiliz ticaret ve kendilerinden zayıf harb ge- milerini imha ederek korsan har bi yapacaklardı. Şu kadar var ki yelken dev- rinde korsan harbine çıkan bir gemide içilecek tatlı su, yenecek tuzlu et ve galeta mevcud bu- lundukça o gemi bütün ihtiyaç- larını temin etmiş sayılır ve karsan harbine devam edebi di. Fakat buhar devrinde öz lerinden uzaklaşmış modern bir korsan kruvazörü yiyecek içe- cekten daha mühim bir ihtiyaç- la karşılaşıyordu: Kömür, ya- hud mazot. Bundan maada a- rasıra kazan borularının temiz- lenmesi, makinenin durdurula- rak esaslı bir surette elden ge- çirilmesi de icab ediyordu ve bu- nun içinde geminin ocaklarını söndürüp hiç olmazsa bir iki gün hareketsiz kalması lâzımdı. Halbuki harbin evvelden tahmi- ni Mmümkün olmıyan ani vakı- aları ve hiç beklenilmedik bir dakikada birdenbire baş göste- riveren tehlikeleri karşısında bunlar nasıl yapılabilirdi? Ava v Dü Şimdilik bu kadar! Gene evlenmek meselesi Japon hükümetinin mühtm bir kanun lâyihası kabul ettiğinli gazetelerde — göreceksiniz. Ba kanun 1960 senesinde, yant bundan 20 sene sonra nın nüfusunu 100 milyona iblâği etmek gayesile kabul edilmiştir. Şimdiki halde 60 milyon nf fuslu bir millet olan J: bu seviyeye isal etmek için 25 yaşını bitirmiş her Japon erkes Bi ve 21 yaşını bitirmiş her Ja« pon kızı evlenmekle ve her aile de beş nüfus yetiştirmekle müv kellef kılınmaktadır. Biz de süratle nüfusumuzu ço« ğaltmak mecburiyetinde bulu- nan bir millet olduğumuz için, Japonyanın bu hattı hareketini dikkatle tetkik etmek ve icab eden kararları almak mevkiinde- yiz. Eski Türk an'anelerini tetkik edecek olursak çok çocuk yap- manın Türk yasaları arasında mühim bir mevki işgal etmekte | olduğunu görürüz. Eski bir Türk ailesi mutlak suretle üç erkek evlâda malik olmak mecburiye- idi. Çocuklarından en bü- aile reisile birlikte harbe gider, böylelikle aile kucağından ayrılırdı. İkinci evlâdın vazifesi yurdu iktısaden zenginleştir- Mekti. O da aileden ayrılır, müs takilen bir yuva kurar, yurdun işlenmemiş uzak - topraklarını | işler, yurda yeni işlenmiş - top- | raklar dırırdi. Kıcıman a- | Gnı alan üçüncü çocuk da yal- | nız kalan aileyi idare etmek vaz zifesile mükellefti. Böylece bir ailenin üç erkek çocuğu olmak için normal olarak üc de kız ço- cuğu olmak lâzım gelirdi. De- mek oluyor ki bir Türk ailesi altı çocuk yetitirmekle mükel- lefti. İşte dünyaları zapteden ©o tükenmez Türk soyu bu saye- de süratle coğalmış ve milyon- lara vâsıl olmuştu. Bizim de bugün ayni yolu ta- kib etmemiz, genclerimizin er- ken evlenmeleri ve ailelerin cok çocuk yapması iktıza eder. Bu suretle kurulan yuvaların hima- yesi, evlenen erkeklerin hayat seviyelerini yükseltmek, kendi- lerine iktısaden yardım etmek de devlete düşen bir vazifedir. (Sayfa 5 sütun 6 da) MURAD SERTOĞLU tayyare | bahsetmiştim. | man Croydon'dan ayrılırsa - Şi- male doğru yolunu cevirir, An- cak Taymis nehri göründüğü zaman asıl yola avdet ederdi. İki arada muttasil öyle bir ha- valinin üzerinden geçiyordu ki| orada muhtemel bir düşmanın | bulunması, en hafif bir tabir ile| tecvizi imkânsız bir hareketti (Arkası var) | Ben daha evvel de muhtemel bir fedakârlık o- larak bu bir geminin inşasın- dan vazgeçmeyi geçirmiştim. Bu esası o sırf kendi buluşiy- le bir kâğıda yazdı. Bunun ü- zerine ben de yapılacak gemi- lerden bir tanesini feda ettim.,, Biz de bunun üzerine mefruz iki gemiyi feda ettik ve altı se- ne zarfında 4, 5, 4, 5, 4, 5, ola- cak olan programımızı 4, 4, 4, 4, 5, 4, olarak tadil ettik. F" kat Malezya Birleşik Devletleri tarafından bize hediye edilen büyük Malaya dritnavtı ilk se- ne bu rakamı 4 den 5 e iblâğ etti. Almanya inşaatı durdurmiyor Bir kaç gün sonra kararları- mizi parlâmentoya - bildirirken umumi ve nihai olarak deniz inşaatının durdurulması hak - kında bir teklif yaptım. Bu teklifin İngiltere ve Almanya- ya aid kısımları tatbik edilme- den yalnız ingilizce konuşan milletler tarafından kabul o- lundu. O gün demiştim ki: — 1913 senesinde, korkarım, Almanya üç saffı harb gemisi yapacak ve binaenaleyh bizim için de üç saffı harb gemisi yapmak zarureti hâsıl olacak- isr. Fakat o sene her iki dev- letin de inşaatı tatil ettiğini, su itefehhümler kitabma beyaz bir sayfa açtığını, Almanyanın 0 sene zarfında gemi yaptırma- nı farzedelim. Almanya bu yüzden takriben 6, 7 milyon İn- giliz lirası tasarruf edecektir. Fakat bütün kazanç bundan i- baret değildir. Adi ahvalde Al- manya kendi tezgâhlarına ge- mi koymadığı zaman biz de hiç bir gemi inşasına başlamıyaca- ğiz, Almanya mevzuubahs - üç zırhlıyı yaptırmıyacak - olursa İngilterede inşa edeceği beş sü- per - diritnavtı kendiliğinden yaptırmamış olacaktır. Bu iti- âfın Almanya için en büyük desi şudur. İngiliz ve Alman donan- arasında bir muharebe ktığı takdirde Almanyanın zihnima DÜNYA HARBİ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI kazanması ümidi ve ihtimali bu itilâfla daha çoktur. Bir sene- de bilvasıta elde edilen semere- ler ise yalnız iki kardeş millet için değil, bütün dünya için pa- yansızdır. Ve işte düşündüğü- Müz teklif bu mahiyettedir. Al- manlar ellerinden geldiği kadar deniz kuvvetlerini artırmakla hiç bir şey kazanmayacaklar, halbuki tanzim ettiğim esasa göre, ellerindeki kuvveti tah - did ederlerse hiç bir şey de kay betmiyeceklerdir.,, Nisanyı başında deniz tesli - hatının tahdidi hakkında Al- manya ile anlaşmak imkâmnı ol- madığı anlaşıldı. Almanya İm- partoru bana Sir Cassel vasıta- siyle pazikâne bir mesaj gön- deriyor, bu husustaki teessüf- lerini bildiriyordu. Buna: Müt- tefikler arasında böyle itilâfla- ra mahal olmadığını,, da ilâ- ve etmişti. Böylece Alman filosu büyü- yordu. O genişleyince bunc yade emniyet altına almak gisiyle İngiliz donanmasının na vatan sularında tahgid edil- e mecburiyet hâsıl oldu. Vakıâ buna benzer bir tahşid tâ, 1904 senesinde de Lord cher tarafından yapılmıştı. zaman mikdarı pek o çok olan gemiler, ancak İngiliz bay- ni göstermek — için bütün dünyaya gönderilmiş; orstard bulunan kuvetli ve mükemmel zırhlılar ana vatana getirilmiş- ti. Çok uzak Okyanuslar bu suretle terkedilmişti. Fakat bu defaki tahşidin tarzı başl Harb gemilerimizi Akdeni çekmeğe mecbur idik. A bu surele ana vatan sular tam bir surette mücel, —— Yazan: V. Cörçil cü filoyu teşkil etmek için ta - lim ve terbiye görmüş efrada malik olabilirdik. Anlaşan filolar Bununla beraber Akdenizde büyük bir kuvvet bulundurul- masına kabine karar verdi ve nihayet dört kruvazörle bir zırhli kruvazör filosu Maltada kaldı. Gittikçe kuvvetlenen A- vusturya filosuna muadil bir kuvvet — bulundurmak üzere 1916 senesine kadar Akdeniz- de diritnavtlardan mürekkep bir filo teşkili de ayrıca ka- rarlaşmıştı. Bütün bu kararların tam istiklâlimizi teminden ba ka bir şey değildi. Fakat bir kaç senc için olsa bile Akdeniz- deki harb gemilerimizi geri çağırmamız mühim bir hâd idi. Akde larındaki F sız filosu bize tâbiydi. Fa bu kâfi değildi. Biz gittikçe tan Alman ikine karşı bü- tün barb gemilerimizi Şimal denizine nakletmiştik. Fransa da bütün gemilerini Akdenizde topladı. Böylece İngiliz ve Fransız bahriyelileri arasında karşılık l itimad hissi çok çabuk bü yüdü, Alman Amiralı Tirpitz'in tut- tuğu yolun nu nereye Amiral, sonra 1 1914 Muharebesinden bile nları yazmıştı Filomuzun azimkâr hareke- Lran a &In nyaya kğ'î ti neticesinde bizim icbarımız- la İngiliz kuvvetlerinin Şimal denizinde toplandığını, bunun neticesinde de İngilterenin Ak- denizde ve Yakın Şarktaki hâ- kimiyetini bilfil terkettiğini hatırlamak lâzımdır.,, Hlbuki Almanyanın bu hare- keti ile temin ettiği yegâne koz Büyük Britanya ve Fransanın gittikçe daha samimi bir su - rette birbirine yaklaşması ol - muştu. Fransız ve İngiliz filo- larının bu suretle toplanmala- rından itibaren iki devlet ara- atleri çok bariz bir surette gö- ründü. Vaklâ muahede muci- bince eğer Fran: rafmdan bir tec e uğ cak olursa İngiltere derhal Fakat dimı ge- ıce ben dım etmeğe mecburdu. bu deniz vaziyeti y nişletiyordu. Bana £ gemilerimizi Akdenizden ve Ok; rdan i çekmekle hareket, hürriyetimizi ve ter - cih serbestliğimizi kaybetme - mek istiyordum ve bu hürriye- ( o lışıyordum. ti temine ç koyamaz 1912 senesi ağustosunda İn- z ve Fransız Amiralleri ara- c niz meselelerinin mü- dilmesine kabine karar Ben £ a muh 1n6 olmadan kenı endimizi mü- dafaa edebil fikrinde idim t F l erek Ha- irina şu mütaleayı Jim Edvar Grey'e, Başvekile za etmek istediğ b r nazar şudur: — Fra politikasına müessir - olmak biz. tercih edilmeliyiz. E; m Fransızlar bizimle yaptıklar şey istemiyoru: manlar tarafından bir hücuma sızlar da bi: etmiyeci gerek kara ye karış ma nim fikrim budur. Sizi sip noktasından mutabıkız. Bu fikrin tatbikindi düşününüz: SRLAİGURAPRPGRRT B ASA — D b A RI ŞU Bİ AD C EIDRĞYREİĞPİV ID G LLIDPEĞA anlaşma yüzünden atlantik sa- hillerindeki gemilerini ger e- kerek kuvvetlerini Akdenize gönderdiklerini iddia ederlerse bu husustaki — hürriyetimizi mahsüs bir derecede kaybede - ceğiz. Bu doğru olmiyacaktır. Eğer biz olmasaydık, Fransız- ların vaziyeti şimdiki kadar sağlam olmıyacaktı. Fransız - lar yalnız başlarına Almanlara karşı koyabilecek derecede kuv vetli değillerdir. Onun için bem karada, hem denizde harb et- meleri kolay olmaz. Bu sebeb- le kuvvetlerini Akdenize çek- ikleri kendi menfaatleri iktiza- sından idi. Orada emniyette o- labilirler ve orada kuvvetleri diğer devletlerin deniz üuvvet- ündür. Afrika ile lerinden üsti olan muvasalalarını da emmni- yet altına almış olacklardı Bizim Akdenizdeki vaziyeti - mizi Fransızlara teslim etme - miz de doğru değildir. Ya Fran se mevcud olmasaydı ne yapa- caktık? Kuvvetlerimizi türlü tanzim edecek idik. Fik- başka rimce öyle vaziyetler husule gelebilir ki karadaki, denizdeki bütün kuvvetlerimizle Fransa- nn imdadına koşmamız icab e- decektir. Fakat buna mukabil biz bir Eğer biz Al- k olursak ve Fran alnız birakacak sözlerine sadık olmadıklarından dolayı tekdir iz. Gerek deniz ve nlaşmalarında Si- sı geldiği zaman muharebe- adığımız. için bi de böyle tekdirlere maruz kal- saklığımız icab eder. Be- le pren- uz ki olurlarsa onla şu veya bu temiyorum, vesika ve T na ile formül sekline n olduğu bence ildir. Fransanın >kmak için bize leceği şu sözlerin - 0- e ne korkunç bir silâh iyetinde bulunduğunu - bir (Arkası var) arzın ihtiyarını bizi bir harbe