Dayvul ve zurnacılar, bu mağ- Kübiyetten sonra, derhal hava-| larını değiştirdiler. — Hazin ve tüyler ürpertici bir meydan ha- | yası çalmağa başladılar. gazalıyı teselli edecek, anu m: B | dan yerinden uğurlayacak bir hava idi. Molla, basmını mağlüb © etmez, sağ eliyle kispetinin oy-| kuğuna vurarak gilibiyet temen nası çaktı. Ve, Lüngazalının — yerden kalkmasını bekledi. Lüngaza - h mahcub, ağlar vaziyette yer-| 'den doğruldu. Molla, Lâüngaza- | hanin yanma sokularak elini öp- | *tü.. O da, mollanın alnından öp- tü.. İki pehlivan birbirlerini ku- cakladıktan — sonra, meydan yerinden ayrıldılar. Yer, yerinden oynamıştı. Lâf değil, büyük ortanın en nam- 'dar pehliyanını küçücük, nam- gız, şöhretsiz bir molla, bkem de çolak olduğu halde mağlüb edip ortadan çıkarmıştı. Müderris efendi, büyük ve kü- gük mollalar, sevinçlerinden de- li divana olmuşlardı. Güreş tam dört saat on dakika sürmüştü. Kambur Halid ve Osman da- ha hülâ boğuşuyorlardı. Caz- gir meydan yerine E liyle davulculara ve Zurnacila- Ta işaret ederek susturdu. Kam- bur Halidle, Osmanı ayırarak halka şunları söyledi: — Ağalar, paşalar, beyler... Vakit geçiyor.. Kambur Halid- le Osmanın güresi denkleşmiş gibi gözüküyor.. Yenişemiye - cekleri anlaşılıyor. Kendileri- me on beş dakikalık bir zaman weriyoruz.. Bu, zaman zarfında birbirlerini yenemezlerse bera- bere bırakacağız — güreşi.. Cazgır, sonra şunları da ba- Şardı: — Başaltına güreşecekler meydana.,, Hülâsa, başaltı pehlivanları kazan dibine gelip yağlanırken ve eş tutarken on beş dakika da bitmişti. Kambur Halidle Os- man berabere ayrılmıştı. Şimdi büyük ortadan, ortada neli helvacı Hasan, öteki de Çolak Molla.. Edirneli Helvacı — Hasan, Lângazalı ayarında ve hattâ bazı noktalarda daha çetin bir pehlivandı. Sonra, Helvacı Ha- #san, Mollanın güreşini saatler- ce seyretmişti. Hasmının nasıl girip çıktığını görmüştü. Molla, Helvacmın — güreşini görmemişti.. Molla ile, Helvacırın güre- gi daha çok çetin olacağa ben- Zziyordu, Fakat, herkes Mollayı iyice tanıdığı için artık ona kar- şı ümidvardılar. Başaltı ve baş güreşleri bitti. Finalleri vaktin geç olması ha- sebiyle sabaha bırakmağa ka- rar verdiler. Molla taraftarları o kadar bü- yümüştü ki, onu tanımıyanlar Lângazalının güreşinden son- ra hemen herkesin gözüne gir- Bi (Güreş için toplanan on bin- lerce halk Mollayı göklere çı- Karıyordu. Küçücük — mollanın fevkalâde bir kudret ve, var- lik olduğuna hükmediyorlardı. sessiz, ve mağrur değildi. Lân- gazalıyı mağlüb ettiği halde hiç bir vakit gurur duymamıştı. İstiklâl caddesinde komedi BUGÜN GÜNDÜZ saat 14 de ÇOCUK OYUNU BU AKAŞAM saat 20.30 da KIRALIK ODALAR kendine hiyı çok geç mağlü Bi bile herkest Bdirneliler, Çatakalılar — ve bütün şarki Trakyalılar hep bir taraf olmuşlardı. Bunlar — Hel vağıyı lardı. | Helvacı, aslen Deliormanlı idi. Ana, baba - itibariyle pehlivan sülâlesine mensubdu. da mak lâzım gelirdi. Helvacı - iyi| gövdeli, adaleli, çevik ve çalâk bir adamdı. Ayni zamanda da çok c ve cür'etkâr bir güreşçi idi Fakat, Helvacı saatlerce mol- lanan güreşini seyrettiği için o- na numarasını vermişti. Bu sebeble, Helvacının verdi- ği hüküm o kadar iyi değildi . O, mollayı tehlikeli bir mevcu- diyet olarak kabul etmişti. Edirne ağaları birbirlerine soruyorlardı: — Bizim Helvacı, Lângazalı- ya benzemerz.. — Mollayı beceriverir. — Eh! Mollanın nasıl güreş yaptığı belli?.. Helvacı güreş taktiğini ken- di kendine vazetmişti. Kırıcı ve ezici bir güreş yapacaktı. Küçük mollanın, küçük göv- desini Helvacı, boyunduruklar- la, kurtkapanlariyle — kemane sıvazlamalariyle eze, eze bitire- €ek ve sonra mağlüb edecekti. Edirne ağalarından - biriyle SPOR 3— Mektebler arası müsabakaları İstonbul Erkek Moktepleri Futbol Lig heyeti başkanlığın- a: n: 22/1/1941 çarşamba günü Şe- ref stadında yapılacak maclar. Saha komiseri: Barbaros San'at okulu - Pertevniyal L. Saat 14. Hakem: Ş. Tezcan İstiklâl Lisesi - Muallim mek- tebi. Saat 15.15 Hakem Ş. Tez- can. 22/1/1941 çarşamba günü E- minönü Halkevi alonunda yapı- lacak voleybol maçları: Saha komiseri: Ş. Özdemir Kandilli Lisesi - İnönü Lise- si. Saat 14. Hakem: S. Açıköney Isık Lisesi - Şişli Terakki L. Saat 14.30 Hakem S. Açıköney Melih af mı ediliyor? Fenerbahçe - Vefa maçında çıkan hâdise neticesinde bilü- mum sporlardan 9 ay müddetle mahrum edilen Fenerbahçeli| Melihin boykot cezasını genel direktörlük yeniden tetkik et- mek lüzumunu görmüştür. Ha ber aldığımıza göre Melihin mütebaki ceza müddetinin affe-| dilmesi düşünülmektedir. Cezalanan tudbolcu Hasmını yere düşürdükten sonra tekme vurduğundan — do-| layı hakem tarafından oyundan çıkarılan Altıntuğlu Hayriye bölge ceza heyeti tarafından bir sene boykot verilmiştir. Ceza heyetinin bu kararı Al- tıntuğ kulübüne ve Hayriye teb- Fin güreşçilerinin teklifi Dünya güreş âlemipde en ileri safı işgal eden Finlandiya gü- reşçileri halen Alman güres millt ekibile karşılaşmak üzere Berlinde bulunmaktadırlar. Fin güreş ekibi Berlindeki te- maslarını müteakıb Türkiyeye gelmek arzusunda bulunduğunu alâkadar makama bildirmiş- ir | yıpugı tetkikat neticesinde Fin- lerin bu teklifine 2000 liranın üzumu olduğu anlaşılmıştır. A janlığın tabisatı ise 1500 lira- dir. Vaziyet güreş federasyonuna bildirilmiştir. Güresçilerimiz için çok faideli olacağı muhakkak o-| lan bu temasların yapılabilmesi için güreş federasyonunun bu; karşılaşmanın temini için icab eden maddi fedakârlığı yapa - cağı muhakkaktır. Bu vesile ile memleketimizde | en ileri giden bir spor şubesi - nin kıymetli elemanlarım alkış- lamak fırsatını kazanacağımıza memnunuz. İ m'wv Helvacı arasında gu — konuşma — Helvacı, nasılsii — İyiyim ağam — Mollayı nasil buldün?. Helvacı - susmuştu.. — Cevab vermemişti.. Ağa, sualini tek - rarladı: — Mollayı nasıl buldun? Helyacı da: — Femna değil.. . — Pehlivan mı — Eh, pehlivan!,. acı, Yöksa molla seni n de Lângazalı gibi bo- calayacak mısın yoksa?. — Pehlivanlıktır * bu.. am!. — Helvacım, molla seni kor- kutmuş görüyorum!, — Ağam; kimse kimseden korkmaz.. Mollanın pehlivan - lığını söylemem, korkmama de- lâlet etmez.. — Eh, olabilir ya?. — Dedi, Görülüyordu ki, Helvacı mol- lanın pehlivanlığını tasdik — et- miş bulunuyordu. Büyük ve küçük mollalarla, diğer bütün halk (Edirneliler- den gayri) Molla tarafı olmuş- tu.. Mollanın, Helvacıyı çarçabuk mağlüb edeceğine kani bulunan lar mukabil taraf aralarında bahsi müşterek yapıyorlardı. Nihayet güreşler — başladı. Sıra büyük orta finale gelmiş- ti. Molla sayunmuş kispetini giymiş, sırtında gömleği bek- Tiyordu. Cazgır ortaya- çıktı. Davul ve zurnacıları susturdu. Ve bağırdı: — Büyük orta müsabakası... Çolak Molla, Helvacı Kazan di- hine!.. Helvacı da soyunmuş hazır bekliyorlardı.. Cazgırın — bağır- ması Üzerine iki pehlivan ol- li dukları yerlerden kalktılar, ka- zan dibine yürdüler. Molla, olduğu yerden kalktı. Baş müderris efendinin huzu- Müderris efendi, Mollanın bu hareketine fevkalâde memnun olmuştu. Alnından öptü. El - Floryadan iyi isti- fade etmek için | Vapur seferleri tesis olunacak Vali ve Belediye Reisi Dok- tor Lütfi Kırdar, geçen yaz ip- tidasında Florya plâjlarının geç kiraya verilmesi yüzünden hal- kın plâjlardan istifadesinin ge- gikmesi üzerine bu sene ayni vaziyetin tahaddüs etmemesi için alâkadarların tedbirler al- masını — emretmişti. Dün sabah, belediye heyeti fenniye müdürü, imar müdürü, emlâk müdürü ve bahçeler mü- dürü Floryaya giderek alıma - cak tedbirleri yerinde tedkik etmişlerdir. Öğrendiğimize göre Florya plâjları bu sene mümkün ol- duğu kadar erken icara verile - vek müstecirin plâj mevsimine kadar hazırlanması — temin olu- nacaktır. Diğer taraftan Florya plâj- ları her sene yapıldığı gibi bir senenin muayyen bir mevsimi değil, daha uzun müddetle icara verilecek ve bu suretle müste- cirin plâjlarda bazı inşaat ve tesisat yapması istenecektir. Dünkü tedkikat esnasında Floryanın münakalât meselesi de tedkik olunmuştur. Tren se- ferlerinin gayri kâfi olması zerine Floryada şimdilik ahşab bir iskele yapılarak vapur se- ferleri tesis olunması düşünül- mektedir bek-| Palto hırsızı tevkif edildi ö ...MR SABAHTAN TSABAHA iki cereyan ara- | sında Rumanya Yepyeni bir dünya — kruluyor. Mihver Devletleri bir tahakkü- me karşı kılıç çekmişlerdir. Al- manya için artık Danzig, Kori- dor, hayat sahası, İtalya için de | Malta ve Akdeniz gibi gayeler | yok.. Mihver Devletlerinin mu-| arebesi bütün Avrupayı kur- tarmak içindir. Bu sözler ve bu nümayişler Rumenlerin umumi efkârını ne derece temsil ediyordu? Bunu anlamak kolay değil iken dün gelen —haberler — Rumenlerin mühim bir kıyam ile Mihver aleyhine kanlı tezahürlere kalk- tıklarmı bildiriyor. Diğer sü- tunumuzda bu — nümayişlerin tafsilâtı okunacaktır. Bu satır- r yazılmcıya kadar bu kanlı âdiseler ne teyid, ne tekzib o- lunmuğtur. Fakat ateş olmıyan yerde duman olmıyacağı gibi, bütün Rumenlerin de bugünkü Rümen hükümetinin tuttuğu yolu istemedikleri muhakkaktır. Binaenaleyh bu hâdiseler tekzib edilse bile tahakkuk etmiyeceği iddia olunamaz. Esasen Demir Muhafızlar - içinde bile Alman askerlerinin Rumen toprakları- na girmesinden sonra - fikirleri- ni değiştirenler çıkmış; bu akı- na karşı durmak istiyenler - ol- muştu. İsyana Öön ayak olan- lardan bazılarınım Demir Mu- hafızlardan bulunması hu nok- tadan çok mânidardır. Ne garibdir ki bagüne kadar Rumanyayı idare edenler Mih- verin Avrupayı kurtaracağın- dan ve kendilerinin Mihverle beraber olduklarından bahse - derken bu yola aylardanberi girmiş olan Rumanyada açlık ve sefalet Avrupanın hiç bir tarafında görülmemiş bir de- receye varmıştır. Avrupa bu yolda kurtulacaksa biz kurtul- mak istemiyoruz. Behçet SAFA Eski Tokat nüfus me- muru tevkif edi!di Maiyetindeki nüfus kâtibin - den Trişvet aldığı suçiyle aran- makta olan Tokat nüfus memu- ru Mustafa İstanbulda Edirne kapıda gizlenmiş olduğu bir evde yakalanmış ve dün — Sul- tanahmed asliye ikinci ceza mahkemesine verilmiştir. Yapı- lan duruşma sonunda Mustafa- min cürüm yeri olan Tokada gönderilmek — üzere tevkifine karar verilmiştir. Sirkecideki dükkân ve otel- lerde müstahdemlerin dalgınlı- ğından istifade ederek palto çalmakla suçlu İsmail dün ya- kalanmış ve Sultanahmed ikin- ci sulh cezaya verilmiştir. Ya- pilan muhakemesinde İsmail: — Ben içkiye düşkünüm, ra- kı parası tedarik etmek için çalıyorum. Ne yapayım elimde değil.. Fakat bir daha yapmam. Demiştir. — Mahkeme riyaseti İsmailin tevkifine karar ver- miştir. Hazin irtihâl Alemdar Mustafa paşa toru- nu büyük Mithat Paşa amcaza- desi general Asım Altuğ, Bolu mebusu merhum Cemil, Fatih| Emniyet âmiri Halid Calgı, Kambiyo acentelerinden Nedim Akçer'in kayin pederleri, Türk | İş Limited işletme şefi Mithat | Akçit, Ticaret lâboratuvarı kim | yagerlerinden Halim Akçit, Ma-| liye Vekâleti hesap mütehassısı Nihad Akçidin pederleri Gala-| tasaray ve Darüşşafaka liseleri muallimliğinde 45 sene değerli| birçok talebe yetiştiren Yusuf Cemal Akçit rahmeti rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bugün Kurtuluşta Tepeüstünde Ulaş apartmanın- dan kaldırılarak namazı Teşvi- kiye caminde bileda Feriköyün deki aile makberesine defnedi- lecektir. Mevlâ merhuma rah- met ve ailesi efradına sabırlar versin. BELFDİYE| Gunluı( mızd._n F kazası der demez, arkasından hemen sapan taşı gibi “ne münasebet,, i kondu- racağınızı tabil biliyorum. Mimasebeti şudur. efendim: Bir kere bildim bileli tramvay lardan hep şikâyet eder — duru- ruz da; gene onlardan vaz geç- mez; yaz demez, kar demez duraklarda saatlerce, yavuldu- sunu bekliyen (Kerem) ler gi- bi, bu nâzenin dolmuşlara inti- Zar eder dururuz. Yani onlar kervan, biz onla- ra hayran olduktan sonra Ba- manlık bile seyran olur. Kaldı ki camı çerçevesi,tavanı, döşe- mesi ve perdesi, hattâ bazan kanapeleri bile tastamam olan tramvaylar.. . O halde?.. Evet, o halde... Cefayı, safa, ile takas etmekten başka çıkar| yol yok.. Hem zaten safa ile) cafa bizim çöp çatanlığımıza lüzum görmeden çoktan gelin güvey olmuşlardır. * Eskilerin bir sözü vardı: “Saç safadan, tırnak cefa- dan,, büyür, derlendi.. Safada| | daim olan kadınların saçları bu özün doğruluğuna bir âmme gahidi idi. Şimdi her ne kadar kadınların saçları — kısalmış, tırnakları uzamışsa da, bu ha- lin esbabı mucibesi her halde cefa değildir. Hanımlarımız bil- ükis gsafa sürmek bahasma, manikür ve makasın cefasına katlanmaktadırir. Bizde göyle bir sfa sürebilmek için tramvayların cefasına kat- lanrversek ne gıkar sanki?. Hem eloğlu yalan — söyleme- nin safasını tatabilmek için, dayak yemenin cefasına diş ki- rasız katlandıktan sonra... * İstediğimiz kadar hürmete lâyık bir adam olalım.. İstedi- ğiniz kadar dehşet salan bir â- mir olun.. İstemediğiniz kadar - tabif daha fazlasını istersiniz ya - para ve mülk sahibi olunuz. Ka- bil değil şu zavallı tramvay bi- letçisinden gördüğünüz saygı ve hürmeti göremezsiniz. HAŞ Tramvay afası| — Beyefendi, size dik mi? Biz hemen içerler, hayatıra zan belki hiç bir safhasında ve hiç bir kimseye söyleyemiyece- ğimiz bir kat'iyet ve âmiriyet le; — Kes, Sultanahmede; deriz. Hattâ, bazan daha pirelenir, arkammzı değil, dilimizi kaşırız: bilet ver- — Kaç defa alacağız — be, Kör müsü yoksa... * — Madam sana nereden bin- din diyorum.. — Zo kaç kerem demişim ki, Sürp Agopta bindim ise.. — Allah Allah, bindim ise de 'ne oluyor? — Yani ağnıyacağın tramva- ya bindim ise Sürp Agopta... Ezilmekten evvelâ sa.ndovıç sonra, pastırma, nihayet — sıkıl- mış zeytin küspesine istihale geçiren birisi; ihtiyar dudunun tuti -i kelâmı olmayı cana min- net, başa devlet bilmiş olacak ki başladı hemen tercemeye ... Meğer kadıncağız: “Sürp A- gopta bindim,, demek istiyor - muş.. Kabahat madamada mı? yoksa ağnamıyan biletçi de mi? Hiç birinde.. Ya kimde? Helvacmın kızında olacak de- ğil ya! İstiklâl caddesini her gün çan sesine boğan tramvay- larda « « k y Önündeki değil, onun bir ö- nündeki de değil, yani deki sıraya kolu, çok kadar uzun olmadığı için yetiş- miyordu.. Fakat dili... — Hu, Huriye hanım.. Hori- ye kız.. Kulakcağızına kurşun- lar mı tıkadın yoksa.. Sana ses- leniyorum ayol.. Şu tramvaycının - bilgiçliğine bhele bir bak kardeş.. Karnımda dokuz ay taşıdığım Zeynebimin yaşını benden iyi biliyormuş ... Nah şu... .. Yüksük kadar çocuk altı ya- Bından fazlamış da bilet ala- cakmışım.. Hele delinin yediği naneye bak... Oğlum senin ak- lindan zorun var ise kendini pabucu büyüğe okuttur.. * — Yozini seveyim - biletçi e- Çekoslovakyadan ge- len çivilerin tevziatı Çekoslovakyadan gümrükle - rimize gelen 61.000 kilo çivinin tevziatı hakkında vekâletten hiç bir işar yapılmamıştır. Ha- ber aldığımıza. göre bu çivilerin. mühim bir kısım resmi müesse- selerin ihtiyacına sarfedilecek- tir. Bu günlerde Bulgaristandan yeni bir parti çivi idhal edilecek- tir. | BELEDİYEDE Şişhane caldesi genişletiliyor ' Şişhanede bulunan Jale bahçe- sinin 12 metre geriye alınarak caddenin tevsii ile burada bir bulvar tesisi kararlaştırılmız- mıştır. Buraya ayni zamanda ; halk için oturma tabureleri de konulacaktır. Topkapının imar plânı İmar müdürlüğü tarafından | hazırlanan Topkapı imar plâ - nına nazaran, Topkapmun Edir- ne asfaltına bağlandığı kısımda büyük bir meydan vücude geti- rilecektir. Tarihi bir kıymeti olduğu tesbit olunan kapı aynen muhafaza olunacak fakat E- dirne asfaltı için şehre giren geniş bir methal.sürların Yedi- kule kısmında ve Topkapıdan 50 metre uzakta yeni bir kapı açılacaktır. Diğer taraftan Edirne asfaltı üzerinde bulunan metrük bir me | zarlık.pat haline getirilecektir. İmar plânı Şehircilik mütehassısı Prost Suadiye imar plânile bir müd -| dettenberi meşgul- olmaktadır./ Plân yakında tamamlanacak ve şehir meclisine şubat devresi timamda verilecektir. Bir günde 800 bin Hralık mal sattık İhracat faaliyeti dün gayet hararetli geçmiş ve bir günde 891 bin Hralık mal satılmıştır. Bu mallar meyanında — İsveçe deri, tiftik, Macaristan ve Yu- goslavyaya fmdık, Amerikaya mavi haşhaş, Bulgaristan, Yu- nanistan, — Rumanyaya balık sevkedilmiştir. İngilizlere 100 bin kilo tütün satıldı Dün İngilizlere yeniden 100 bin kilo tütün satılmıştır. Bu tütünler — memleketimizde iyi bir surette işlenmiştir. Öğren - diğimize göre bundan evvel gi i — tütünlerimiz İngiltere piyasalarında — büyük bir rağbet görmüştür. 'Gümrüklerdeki kah- velerin bir kısmı daha çıkarıldı Gümrüklerde bulunan — 1500 çuval kahvenin bir kısmı daha çıkarılmıştır. Vekâletten gelen bir emirle İstanbula ayrılan 400 çuvaldan başka Ankaraya 100 ve diğer vilüâyetlerimize 300 çu- val kahve gönderilecektir. Mü- tebaki kısım harice sipariş e- dilen Kahveler gelinceye ka- dar gümrüklerde vekâletin em- rine hazır bulundurulacaktır. Birlikler umumi kâ- tibi Ankaraya gidiyor Birlikler umumi kâtibi Salih| Yankooğlu bu akşam Ankaraya | gidecelttir. Umumi kâtib birli ler teşkilâtında yapılacak dej giklikler etrafında vekâletle te- mas ederek bazı direktifler ala-| caktır. 22 İkincikânın 1941 Yazan : REŞAD İLERİ fendi.. Şişhaneye geldik, benize on parayı — Neresi Şişhane yatm! Dar ha Tepebaşına gelmedik.. * pazoları görelim — Lütfen baylar.. — Gör bakalım.. — Görmelinse git gü0BE vereyim de gözün kamaşmas sın.. Biletçi tınmaz, işiyle meşgulm dür: ı — Lütfen bozük para veree lim baylar... * Başı, iyice sarılı birisi hiddetlenmiş, ağzı lodog hava larda Haydarpaşa dalga kıra- nına çarpan dalgalar gibi kö- pük içinde... Bununla beraber başı kavga yüzündep değil, kış hasebiyle soğuktan vikaye maksadiyle sarılmıs.. — Fakaf yatman ile bir çingar çıkar < mak, o da olmazsa bir haraza koparmak niyetinde... — Sen benim kim olduğumu biliyooor musun? Sen benim kim olduğumu? — Sana diyorum (biraz daha giddetli) sana diyorrum, seni işinden attırayım mı şimdi? Becenn kimim, söyle bana, ben kirhim... 3 Vatmanın - sesi yavaşlasın... Bu kavganın (koridor!) se bebi şu imiş: Vatman; kim ol duğunu hâlâ daha cambazhane çığırtkanları gibi — haykıran kimse kim olan bu sinir hülâ- sasının iyice binmesine dikkat ve itina, eylemeden — tramvaya hareket ettirmiş.. Ermeni dudusunun - tüti - & kelâmı olur da zavallı vatma» nm “amanı,, olmaz mi - hiç ... Hem bir tane değil, iki delikan- h birden... Birisi arkadaşına : — Vatman tamımadı amma ben benzetiyorum... —Neye... (Bu sıfatı huzurunuz da tekrarlamağa ede'y ederim) Ciğer sökmekten dem vuran bu somun pehlivanı şimdi kendi- si kuzu ciğerine dönmüştü. Ne- ye benzediğini duymamazlığa, anlamamazlığa geldi.. Fakat hâlâ daha içinden de olsa oku- yordu: çıkmıyor ki, — Ben kimim yahu.. Yapar mı yaparım vallahi.. ben.. Uzaktan birisi — Oku hafız oku!.. diyordu. * — Madmazel mademki Ga latasarayda — inecektiniz. neye haber vermediniz. — Ah vire kuzum tramvayzi efendi, size söyledim ben, ineze- yim Balikpazar.. Ooof kale, bir türlü sikamadim burda... Ne fena gidezeğim simdi Parmak- | kapi.. Sonra yürüyezeğim tâ | Balikpazar... Bir başkası her halde - balık çı olacak ki - oltasını yemlediz — Ziyanı yok madmazel, ha« va alırsın fena mı? Biraz güzel, fakat daha faz« la fıkırdak ve kıvırdak Rum dilberi bu beklenilmiyen — mü- dahaleye de kızmadı, onu da gü- ler yüzle karsıladı ve cevab vere di: s — Hava alazayim iyi... — Ya sonra; evde verezekler bana bir dayak, niçin kaldı sen geç di- ye... — Cereyan kesildi dersin.., Hem yalan da değil ya!. Rum kızı büsbütün çapkın- laştı, büsbütün sıcaklaştı, edalş ve mânalı bir göz kırptı: — Ah vire yavrum.. söylerim ben bindi tramv Mama biliyor beni komsu Dese pinalarda.... l Reşad İLERİ