17 Nisan 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4

17 Nisan 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayta 4 BEN DE ORADA İDİM 3 Oramiral William D.Leahy , Çeviren: “Halük TANSUĞ İşgal bölgeleri üzerinde bir münakaşa çıkıyor Truman gayet dürüst bir hareket tarzı kabul ederek Churehill'in teklifini reddediyor Polonya hakkında.. ve Stalin'in me- Sağlarına verilmesini mümasil buldu- um cevaplarla ilgili olarak düşün- elerimi bildireceğim... Bütün dünya- Ti menfaatı namına, aizinle büyük Başkanımız arasında kurulmuş olan Mi ve yakın işbirliğini - devam ettirmek hususunda bana güvenebilir. siniz.” Trumanla her günkü temasımız Truman, günlük toplantılarımız 1- gin eaki programı kabul etti. Böylece Hör sabah saat 9448 deBaşkanın oda- f#ına gidiyordum. Çok geçmeden Tru- Man'ın aakeri tarih bahsinde fevka- âde derin bir bilgiye sahip olduğu- u farkettim. Harribal ve Sezarın #eferlerinden, İkinci Dünya Savaşına kadar dünya yüzünde yer almış olan bütün müharebeli büyük bir dikkat- de etüd etmişti. Günlük konuşmaları- mizda ortaya atılan meselelerin esa- #ini derhal kavrıyor ve eksetiya ha- Tita odasına gidip ehemmiyetli bir mevzuu orada müzakere ediyorduk. Trumanla konuşmalarım, Roosevelt ile olduğundan daha resmi bir hane içinde — cereyan ediyordu. Roosevelt Talma bana işminile hitap etmişken, Truman "Aurival” demeyi hiç unüt- madı. Bir bakımdan da, daha fazla çalış- mam icap ediyordu. Roosevelt, âdeta, yaşayan bir ansiklopedi gibi idi. En küçük bir yanlış yapsam derhal far- kına varır ve bana hatırlatırdı. Tru- man'ın beynelmilel münasebetler bah- sinde öğrenmesi lâzım gelen bir çok geyler olduğunun herkes gibi kendisi de farkında İdi. Dürüm böyle iken, '€n küçük bir hata işlemekten çekini- “yer, Ve sakisine nispetle bir kaç mis- M Gdaha dikkatli çalışmaya mecbur kalıyordum. Kurmay. Başkanlarının hazırlamız oldukları raporlardan bir kısmını seç. tim, etüd etmeni için 'Truman'a ver- dim. Masasının Üzrerine bıraktığım evrakin kalınlığı bir hayli olmakla beraber, Başkan bir iki gün içinde Hepsini okudü. ve hazmetti. "Dünya ve harb meselelerini” çabuk öğrenme- nin yolunu tutmuştu. Kendisiyle ça- hşmanın ne kadar kolay olduğunu zamanla daha iyi anladım. MOLOTOFUN WASHİNGTONU ZİYARETİ “Yeni Cumhurbaşkanının karşılaştı. A llk mühim hâdise, Sovyet Dişişleri Komiseri Molotof'un ziyareti idi. Ni- 'san 19 da, Truman'a, Kırım Könfe- Yanmı sırasında alınmış olan notları verdim ve gerek bahsi geçen bu not- Jara istinat ederek, gerekse hafızamı yoklıyarak Yalta Toplantısın bütün teferruntiyle kendisine anlatmaya ça- Tıştim. Stalin ve Molotof'un bundan önce bahai geçen ve hakaretâmiz eda ta- gıyan telgraflarını görünce Truman fena halde sinirlendi. Molotof'la çok açık konuşmak niyetinde olduğunu bana ihsas etti. SOLDAN SAĞAL — Karasevda 4 — Porselen * Posta paketi 3 Z aanirldarda Güneş ahi » Bir Kayvan » Akan süyün — çıkardığı A — Bembol olmuş bir hayvan » Boya ikim » (tersi) Tokun akal , B— Öllak * Mutfak. Tevamımatından Z Taharri «t Taayik Ti senniz nart *” Tüncl hartten 'ber bir nevi 10 — Zarar yapar YUKARDAN ASAĞI: Çiki Kellme ll Ti & — Bir soru - İKİ şeyi birbirindi yıran uzallık Mmanlıca) » Esinç larından. “biri ” CTersi) Tabel » (Tersi) Bir renk yarı aydınlık —» # — Hantalara gifa veren » Oyun ey- Banan yer 10 — Bayfiye yerlerinde en çok görülen devna, DÜNKÜ BULMACANIN HALEİ DAN SAĞAL AAA MAYAt 2 — Mezeli bira 3 eli ölan & eTarı Kanada 6 e Alet nem $ — Yenen SiN 1 — Taamisi B Ruradir Ka'b m'ön 4, Kecam, İ0 X zamini kaya, YURANDAN Ağkou L Amitane sllan adam & — Çek € & li eli sanat. İSGAL BÖLGELERİ ÜZERİNDE MÜNAKAŞA Mamafih, -Molotof'un ziyaretinden önce, Truman, Churehili tarafından ortaya atilmiş olan ve Almanyanın mühtelif işgal bölgelerindeki yiyecek maddesi tevsintiyle alâkalı mevzu Ü- zerinde bir karara Varmak zorunda Kaldı. İngiliz. Başbakanı, Yalta'dan önce tespit edilmiş bulunan Müttefik İşgal Bölgeleri hudutlarında bazı ta- dit yapmayı, gıda maddesi tevzla- tint kolaylaştırmayı teklif ediyordu. Almanyanın zirante elverişli bölgeleri 'daha çok Sövyet İşgal Bölgeninde kalmıştı. Bundan dolayı, harb. biter bitmez ve kontrol mekanizması çalış- maya başlamadan önce, gerek Ameri- kan gerekse İngiliz işgal bölgelerinde yiyecek sıkıntımı. başgöstereceği mü- hakkaktı. Truman girilmiş olan taahhütlere hürmet edilmesi lazım geldiği fikrin- de ddi, Başkan bu noktal nazarında dalma arar. etmiş Ve Roosevelt tarafından alınmış olan kararları da- ima bu şekilde tefsir etmiştir. Nisan 21 tarihinde Churehili'e gön- derdiği cevabında hulasatan göyle bir Usan — kullanıyordu: — “Almanyadaki Müttefik İşgal Bölgelerinin hudutları Uzun bir çalışma neticesinde çizilmiş- tir. Yalta Konferansından önce, A- merika, İngiliz, Rus — hükümetleri, bahsi geçen plânı resmen tasdik et Mmişlerdir. Aylarca devam even bir Münakaşayı müteakip İngilizler bir küzey-batı işgal bölgesi elde etmeye fak olmuşlardır. Ruslara ayrı al bölgesinin genişliği hiç bir Münakaşayı davet etmemiştir. Hattâ Rus bölgesinin hudutları 1943 sene- sinde İngilizlerin ileri sürmüş olduk- Jarı gayrı resmi teklife de az çok y maktadır. 'Rus bölgesinin, İngiliz bölgesine nispetle ziraate çok daha elverişli ol- duğu yeni meydana çıkmış bir haki- kat değildir. Müzakerelerin başında a bu herkesin malâmu idi, Üç hükü- Met tarafından, işgal bölgeleri üze- rinde varılan anlaşmada, gıda dürü- mu şarta muallak tutulmanınştır. 'İagal bölgeleri hudutlarında veya gıda maddeleri tevziatı bahsinde hü- Kümetlerimiz tarafından yapilacak herhangi bir tadil teklifi, çok elddi neticeler doğurabilir. Ruslar bundan anlaşmalara riayet etmek istemedi. #imiz neticesini çıkarabilirler. “Amerika Dişişleri Bakanlığı, Al- manya dahilinde gıda mağdeleri tav zlatını düzeltmek maksadiyle sarfedi- lecek gayrelerin — Müttefik Kontrol Komisyonu kanaliyle yapılmasını da- ha uygun bulmaktadır. Fakat, askeri birliklerimizin kendi işgal bölgeleri hudutlarına çekilmeleri suretiyle pa zarlığa girişmek fikrini tasvip etmi. yor. “Amerikan birliklerinin - Almanya dahilinde yayılmaları meselesi askeri bir karakteri halzdir. Kanaatime gö- ve bu bahlate General Elsenhower'e bazı anlâhiyetler tanımak İcap eder. Zamanın müsaadesettiği durumlarda da İşgal bölgelerimizin hudutları ge- risine yapılacak esasli bir. çekilme hareketinden önce, Generalin Mütte- fik Kurmay Başkanlarına danışması oğru olur. (Bu mektubun. yazıldığı tarihlerde Amerikan askeri birlikleri Müstakbel Sövyet İşgal Bölgetinin 100 milden fazla içerisine girmiş va- ziyette tdiler.) 'Fikrimce ben Stalin'e bir aj gönderelim ve işgal bölgeleri lütlarına yapacağımız çekilmenin tarlhini üç hükümetin birlikte tespit etmesini teklif edelim. Böylece, İngiliz - Başbakamı, "Meu- n'ın kestirme ve dürüst mantığı hakkında güzel bir numüne elde et- miş oldu. Başkanın, — Eisenhower — hakkında söyledikleri, şayanı dikkatti. Çünkü General Bradley, Elbe nehrini 12 ni- san tarihinde geçmiş fakat Berlin'e 50 mil mesafede dürmüşdü. İşte bu duraklama bazı tenkidleri davet eç Eisenhower, Müttefik İşgal Bölge- derinin hudutları hakkında tam ma- dümat sahibi idi. Bradley'in, komutası altındaki birliklerin ikmal sıkıntım gektiklerini, bu yüzden Berlin üzerine yapılacak bir ilerlemenin büyük za- yıata mal olacağını bildirmeni üzeri- 'ne, Bisenhower, Truman'ın dediği gi- bİ yapmış, aalâhiyetini kullanarak Amerikan — ordusunu — durdürmüştü. Zaten Alman ordusunun mukavemeti sona erdikten sonra, nasıl olan Elbe hattına çekileceklerdi. MOLOTOF'un ZİYARETİ POLONYA MESELESİNİ ALEVLENDİRİYOR Molotof 22 nisan pazar günü Wa- ahington'a geldi. Pazartesi öğleden sonra, ise,Truman, yardımcılarını Be- Saraya davet ederek Sovyet Hü- kümetinin Polonya bahsinde takındı Bi tavrı münakasa mevzüü etti. a Biliz-Amerikan görüsüne göre şubat ayında Kırım. Konferansı: sirasında alınan kararlara Ruslar riayet yorlardı. Amerikanın Moskovn sefir! Harri man İcar-İare yardımından Rusların mahdut miktarda istifade ettirilme- lerini teklif etti. Ben bu fikri / “ek. ledim. 'Truman'ın etrafında ti nan Krupun düşünceleri şu şekilde hülâsn edilebilir: Artık Sovyetler. Birilğine karşı Ve Amerikanın menfuatlerini korumak maksadiyle enerjik bir ta- vır. takınmanın / zamanı / gelmiştir Rusya Avrupada — veya — Japonyada harb gayretini azaltaa, hattâ durdur. #a bünün bize hiç bir şekilde tesiri dokunamaz. Her halde, General Dea- ne'in Moskovada yaptığı etüdlerden gonra, askeri politikamızı nasıl olse değiştirecektik. — Devamı var — BMEN her evin bahçesinde, çeşitli. bir çok meyva ağaçları vardır. Bahçenizdeki bu meyva — ağaçlarını, dikiminden, her mahaul yalının sonuna kadar birbirine bağlı çalışmaları ta- Kip ederseniz, her #aman bol meyva beklemeye hakkınız. olur Fakat, bunlara dikkat etmeden bir galı sikliği ile dikeceğiniz mayva a. Kaçlarınız, çeşitli parasitlerin yuvamı olacağından beklediğiniz meyvalarını döker, kurtlanır emekleriniz boşuna gider. Evvelâ, meyvalık yapacağınız saha, havadar, bol güneş olan, etrafı açık bir yer olmalıdır. - Toprağının taşlı ve kireçli olmaması Ve dikimden ev- vel 30-40 em, derinliğinde kirizma edilmesi Jazımdır. Yeri iyi seçilmiş, toprağı hazırlanmış meyvalıkta, artık dikilecek fidanların seçimine mıra ge- dir. Dikilecek — fidanların — hastalıksız, kök ve gövdeleri muntazam, gelişmiş olması, seçilecek çeşitlerin iklim ve toprağa uygün bulunması garttır. Fidanları dikerlen çukurları 60x1,20 ölçüsünde açmalı, kökleri, a yere deri toprak seviyesinden 6-10 cm, yu- karda kalmak Üzere yanmış gübre ile karıştırılmış toprak ile hazırlanan kümbete / yerleştirilmeli - ve çukur, toprakla kapatılmalıdır. Meyva ağacı bol hava ve güneş is- ter, sık dikimlerle dallar biribirine Bireceğinden hava ve güneş alamaz- lar. Sık dikilen ağaçlar İse, hava v Güneş bulabilmek için boyunla uzay cağından çiçek gözleri yerine yap- rak gözleri meydana gelir, meyva Biraz da bahçeyle uğraşalım | Meyva ağaçları Güzel bir bahçenin görünüsü tutmazlar. Güneş ve hava alabilen allarının vcünda — verebildikleri az meyva da, hem kuşlara yemlik hem de hastalık yuvası olur. Onun için dikeceğiniz fidan çeşitlerine gö- e fidanlar arasında verilecek aralık- dar: Bima Seftali Kayısı Vişne Kiraz Erik olmalıdır. Yeni dikilen fidanların köklerinin allanmaması için, ilk yıllarda dikim. le beraber herekle bağlamayı unüt mamalıdır. Dikim işi bittikten aonra, geşitli meyva ağacı parazitlerine kar- Şi her mevsim yapılacak ilâçlamaları aksatmamalıdır. Kışlık ve yazlık İlâç- damalar yanında, muntazam mahsul alabilmek için meyve ağacınızın ge- lşimine göre budama Ve aralamalar usta bir el tarafından yapılmalıdır. Meyva ağacında her çiçek, bir mey- yanın müjdecisidir. Fakat bir hepsini besleyemiyeceğinden, laşmadan meyva dökülmesini önle mek Ve aynı zamanda iri ve göste FİSİ meyva elde etmek Için eicekleri koparıp seyrekleştirmek faydalıdır. btka ve | “Yazan : Fersand LOT. İNSANIN rahat rahat cani si- Kıldığı Küçük taşra gehirlerine bayılırım. Bu şimdi. bulunduğum da bilhassa zarif. Öğleden sonra: ları gider, üç manolya ağacının Kokuları ile Sardıkları meydanın bir köşesinde yeşil bir bank Üze rihe oturur, etrafa — bakınırdım Solumda eski, vakur, süküt dolu evler. Biraz ötede Belediye Sara- yının yuvarlak küleleri. Kurşımda Aıra sıra yeşil pancurlu büyük an- Ti bir bina. Meydanın uyusuk #l- Künetini, pek nadiren kaldırımını çınlatan bir ayak sesi bozar. Bü. tün meydan, karşımdaki sarı bina dahil, sanki hayale dalmış gibiydi. Bir gün bu dekor daha da ha- yall renkler aldı, Sarı binanın | kinel katında pancurlar açılmı genç bir kadın pencereye yaslan: Miş dürüyordü. Kirmım bluzü gü- neşte / bir alev gibi / parlıyordu. Benzi soluk, sarışın, köpük gihi aaçları narin yüzünü bir hale ile geviriyordu. Hareketsiz durup V. zaklara bakıyordu. Her halde birini bekliyordu. Ben ise onu seyrediyordum. Topal bir ihtiyar sarı binaya girdi. Bir az sonra iki elinde iki çocuk tutan bir kadın çıkıverdi. Çocukların biri ağlıyordu. Kadın Çocuğunu azarlıyarak: — Utanmıyor musun! Bak kar deşine, hi ağladı mı? Senin ya- Şında bunu bir mesele yapmak da Ayıp doğrusu, diyordu. Bir saat geçmiş, güneş batmış meydan kararmıştı. Kırmızı. blu- Zun alevleri yavaş yavaş sönüyor du. Genç kadın belirsiz bir gölge haline gelmişti. Derken arkasında bir Tâmba yanmış olacak ki, siyah Bir kadın bekliyordu bir silvet oluverdi. Sarı binadan bir Jandarma çık- ta, kaldırım Üzerine uzun uzün tü- kürdükten sonra, Belediye Sara- yına doğru saptı. Kırmızı bluzlu kadın hâlâ pen- cerede bekliyordu. Ne bekliyordu Acaba? Birdenbire pencereden ay- Tıldı ve üstüne perde kapandı. Ak- gam yemeğine geç kalmıştım. Kalktım, pansiyonuma döndün. Ertesi günü gene aynı yere 0- turdüm. Genç kadın aymı yerde, aynı vaziyetteydi. Vakit vakit sa- m binaya giren çıkan oluyordu: Şişkin yanaklı bir köylü kızı, ba- ına acayip —mendil sarmış bir kamyon. şoförü, — #omurtkan bir papaz, ikide bir cep aynasını çı- kartıp sirita, sırıta yüzüne- bakan melan şapkalı bir. adâmcağız. Bünların hiç biri yukarda pencere başında santlerce duran meçhul Kadının beklediği insan olamazdı. Bir kaç gün ardı ardına aynı bank Üzerinde oturdum. pencere deki kadına baktım. Büyülenmiş gibiydim. Kimi bekliyor suali ka- famdan allinmiyor. Unutkan bir nişanlıyı mı? Gürbetten dönecek bir kocayı mı? Sadakatsiz bir sev- giliyi mi? Yoksa hayalinde can- Tandırdığı ve henliz tanımadığı bir Merakım son haddini bulmuştu. Eve girip çıkanları gözlüyor. te- peden tırnağa süzüyordum. . Şim- diden kendime rakip saydığım © meçhul adamı görebilecek miy dim? Oturduğum yerde binbir ro- mantik vaka hayâl / ediyordum. Hepsinde de şahsım güzel bir rol ynuyordu. Genç kadını kendisine lâyık olmiyan bir talibin elinden - Çevireni ALN. aliyor, zorla kapatıldığı bu. sarı binadan kaçırıyor? zalim bir. ba. banın taassubundan — kurtarıyor. düm. Hasılı Balzac, Maurlac veya Green'in canlandırdıkları çok saf- hahı taşra facialarının birinde ken- dimi baş kahraman olarak görü- yordum. Sonunda ben galebe ça- hyor ve solgun benizli, altın saçlı kızı kollarımın arasına alıp öpü- yordum. Bir akşam artık dayanamadım. Genç kadın hergünkü gibi pen- cerede uzun uzün kaldıktan sonra, perde örtülmüş, hayali — kaybol: Muştu. İçimden bir ses bu esrara artık müdahale sırası ” geldiğini bana haber verdi. Akşam yeme- #ine yetişmek için aptal aptal pansiyonuma dönmektense, bu se- fer kalktım, doğrü sarı apartma- 'na girdim. Karanlık merdiven ba: şında elektrik düğmesini ararken kalbim. çarpıyordu. Nasıl içeriye girecek, ne diyecektim? Birinci kata vardığım zaman, heyecanım son haddine gelmişti, durakladım. Şöyle bir cümle hazırlamaya ko- yuldum: “Affedersiniz, burada o- faran. ” cümlenin sonü gelmiyor- dü. 'Tam © anda ilinci kat dairesi- nin kapısı açıldı. İki kişi merdi- venden iniyordu.. İki kadın.. Du- Vara dayanarak yol verdim. Kır. zi bluzlu kadın yanımdan geçti. Yanındaki sarışın kadına heyecan. 1 İlk defa mi geliyorsunuz? Ha, bu bir şey değil. Sabırlı ola- caksınız, çaresiz. Benim gibi haf- talarca, her akşam iki Üç santi. nizi bu melün disinin bekleme amlonunda geçirin de görürsünüz, diyordu. Hasan! Ya Hüseyin! liyeceklerini götürüldü; — Arabanın tarak gözden kayboldular. Bibi Canem'in oğlu her şeyin rek bayılmıştı. düşmüstü;. ates. geldi, dakikalarda kendini zindanda Gayet güzel bir odaydı darı beyaza boyanmış, yalar vi Gin üzerinde kırmızı ipek — yörgi boy işlemeli yastıklar sıral mıştı. bir cellâda benzemiyordu. bu hekimbaşının — kibar âlem Hekimbaşı Kini, yakında, sihhi ahvall Ü. Hekimbi ı gibi bir efendi /fından da sabahtan akşama kı ması da. kenc dâl Hocanın sözlerini böyle bir surette bitir. ei üzerine her tarafta hıçkırıklar koptu. Bir çok kadınlar göğüslerini yumruklıyarak diye bağırıştılar. Birçok Jarının da cezbesi tuttu. Kimsenin tanımadığı hanımın yanında bulunanlar -yani onu didik- yüzüne karşı söylemiş olanlar - #imdi eteğine varıp öpmekle meşeüldüler ve kendisinin gökten inmiş bir melek, hattâ hem gençlikte, hem güzellikte hem de iyilikte essiz olduğunu da Hân ederek, Kamber Aliyi zap- tetmek işinde hanıma yardım ettiler Ali çırpınıp duruyordu; buna rağmen arabaya perdeleri de indirildi. Bunun üzerine süvariler atlarına bindi, seyis- der beygirleri kamçıladı ve Tahran yolunu tu- bittiğine, yakalandığına, öldürüleceğine kanaat getire- Açlıktan ve Üzüntüden zayıf sayıklamağa ve nihayet çok ağır hastalandı. Biraz ayıldığı niyorduye yatırıldığı odanın manzarasında bu fikri teyit edecek bir gey de görememekteyal, erçekten. Duvar gekmeceler ve çiçek saksıları konulan hücreleri yeşil ve pembe bo- altın yaldızlarla çevrelenmisti. Yata- nlar Kamber Alinin bağı ve omuzları altına boy Hastanın başını bekliyen ihtiyar ve çir- kin, fakat pek müşfik zenci kadın her iste düğini yapıyor, ona azami ihtimamı gösteri- 'yor, en tatlı sözlerle hitap ediyor ve herhalde Günde İki üç kere' hekimbaşı tarafından giyaret edilmekte idi. Kamber Ali Yahudi olan arasında pek rağbet gördüğünü biliyor ve yalnız önun te- davisine konu olmanın iftihar edilecek bir şe ef teşkil ettiğini de takdir eyliyordu, n iyi gitti- ayağa kalkabileceğini Kerimin akrabasından, ne şahtan ne de başka kimseden artık korkusu kalmadığına ne kada: Çabuk inanırsa o kadar çabuk afiyet bulaca fını, her zamanki şefkatli edâsiyle söylemi; adamdan südır olan bu teminat delikanlı Üzerinde derin tesir de bulunmakta, o teminatın zenci kadın tara jar tekrarlar ini büsbütün teskin eylemekte 'Ya 5 Kamber et edildi; başladı, da avına çıkmaya dâvet etti. Yatağından kalkmaya Nihayet Kamber All: — Canım teyzeciğim, yardı; 20 haberim / olmadan Cennete mi geldim ? oklum. Jatfunda bulundular. vene — Sarayın x usakların önünde dizildiklerini gördü. hürmetle selâmladılar: ttirdiği Üzere, Alinin sırtında, alacalı ip Yazan : A, de Gobineav Hasta, biraz gözünü acıp maktan zevk alacak bir duruma gelince bir gün odasına gayet nazik bir molla / girerek, onu talihinden dolayı tebrik etti. Sonre ginin pek tanınmış bir taciri tarafından ziya- bu zat da kendisine güzel bir firuze yüzük hediye etti, Nihayet, Selmu oğulları aşi- reti felsinin bilmem kaçıncı derecede dayı ve- yahut amca çocuğtu olan bir kimse gelip Kam- ber Aliyi, büsbütün iyileşir iyil zencl kadın, emrinde dört uşak bulunduğunu VE arzu ettiği her şeyi istiyebileceğini söyledi. vedeyim ben Allahaşkına? Siz kimsiniz? Yok- — Gerçekten böyle olmam senin elindedir Hem de hiç üzülmeksizin. Şimdilik yüksek tabakadan bir şahasiyet oldun. Çünkü sana nazırlık pâyesi, Pervane Hanıme: fendi Hazretlerinin servet ve emlâkini idare etmek vazifesi verilmiş. bulunuyor retleri de bir hafta önce hanımefendi. hazret. lerine “Lezzetüddevle, pAyesini tevcih etmek Kamber Ali bu sözleri duyunca sevinç içinde gaşyolageldi ki Adeta nabm at- maz oldu, nefesi kenildi, dili tutuldu. dik çıktığı gün bütün tabil meratip silsilesine gi © da, uşakları teftiş etti. harçlarla donatıl. g ve beyaz çuhadan pek bol bir cübbe vardı. Cübbenin altında da Kişmir Ara sıra, göğsünden inci işlemeli kü- çük bir atlas torba çekiyor, torbanın içinden Şüzel bir aaat çıkarıyor ve — -13- etrafına bak- — her hangi bir özenn kıyordu. çar. — nundü. zel bir at getirdiler 'ne yardım andan histe çıkarmaya düşkün Kimseleri tat: tin dalma mükâfat Kamber Ali, v yüksek meziyetler ece, orta dürüm refaha — kavuştuğu geçmemişti, fakat a Her halde Şah Haz- dantalarla yakuıtlar Hea kuyumcula kendisine hemen hi taşı Batın alırdı. öyle bir Ferraşbası ile Esadı Hepsl - kendisini — dilar. Fakat “Kam yazifesinin icap — miş olan Kamber A Kamber — alıp gayret ve aadı yan etti, Mevklinin elve ve babasını da yamı ne yazık ki babası, Bibi Canem'in ke vi aştı: Merhumu kumaşından. bir eketlerinde Çeviren : Reşaf Nuri Darago Kânına mahsus koşumlarla süslenmiş pek gü- etmek üzere min maksadiyle söylüyoruz — h cina atlara biner, parmaklarında en güzel p 1 nhdide bir taş düşürdü Eski Şiraz valisinin işleri kötü gittiğinden kin bağırdı runa. gidip, madı; zira, 'na gitmedi ev verdiler, Z me olmaksızın — snate ba- meden, mahallede Ayağına kırmızı ipekten salvar ge- Mek lazımsa, girmişti. Hulâsa, giyiniş tarzından pek mem- razı olman Çarşıya çıkmak istediği zaman, saray er- bütün harel GA eşsiz bi İki yıl Seyizlerden biri binmesi- kolundan tuttu; atın önünde dört forraş, yanında da çubuğunu ta- — VE İmanını ez, doğan — giyan çubukçusü yürüdü. Kemerlerin altından — Haztetleri geçerken ahali onu tanıyıp alkış. ve dün ile Kararını ve başladığı O zaman — Karşıladı; hele kadınların iltifatı pek fazla iği, Tüslü Doğrusunu söylemek Jâzım. gelirse — kadınlar ona hayli yersiz suallerde bulunup utandırdı. Jar ve ihtiyacı olmadığını sandığı öğütler ver: ©1 immbetli diye haykırdı. Ne- — diler. Kamber Ali, bütün bunlara rağmen, ta- Yâhate çıkı B nınmak ve sevilmekten pek memnundu. Mem- — Rimefendi, boymuml vurdular ae nun almakta da haklı İgi, çünkü bu, — kise Tanma uğr kiki liyaka- gördüğünü ispat eder. yekliharçlık mesletinde pek göstermiş olacak ki derece ndan büyük bir servete ve görüldü. Henüz bir sene artık yalmız pek kıymetli ve yerlerin ves meyi aklı camı yoksa, dir Ki, edin yet sahibi hasını kim Kambe Ve böylece aber verilir, o da ekseriya Ü; Bağdadı hazretler . tüti Ki onunla olmadığını taşır olmuştu. Şehrin baş- ah vazifelerinden çıkarıl. ber Ali Han,, Unvanı veril- Al her ikisini de hizmetine akatlerinden hoşnutluk be rişli olduğunu görerek ana — VMArak, iln una almaya koyuldu. Lâkin — BUT Misal yola çıkacağı sırada göçeü, ÇÜN dalin ri, kederin bütün hudutla- un mezarı Üstünde, yüzünü öyle bir şiddetle tırmaladı ve öyle keskin ken> sadık, onun kadar ocağına bağlı kadın görül- mediğini söylediler. Ondan sonra oğlunun ya- sıhhatte görünce sevindi. dın Pervane Hanimefendi Hazretlerinin hoşu- civarında olmasını istedi ve orada, dinine pek dikkatli ve aynı zamanda dan bir kimse olarak tanındı. edilen fenalığın duyulmamasına hiç bir vakit Yolculuk kocalığı,, edeceğini hildirdi. “Yolculük kocalığı zorunda bulunduğu için mes tıcılar, gümrük memurları 'ten Bibi Canem de bunu söylerdi. Hikâye burada biter, Onu, yukarilarda adı geçen maharetli müneccim türlü şekillerde an- 1 Ki dostları, dünyada / onun kadar Ki daima güzel ve Fakat sarayda otur- o emsalsiz ka- nber Alli 'nedendir bilinmez, bu sebeple kendisine mahsus bir Bibi Canem de evin büyük cami çok geç- olup bitenlerin hepsinden haber a- Hakkını söyle- her hangi bir kimse tarafından miş ve kadın erkek Komşularının ketlerini âleme işittirmek hususun- ir dile verme Aleti olarak kalmıştır. geçmişti ki, Bibi Canem kadar din a bağlı olan Pervane Hanimefendi. hacca gitmek Aarzusunu duyarak di. Bu münasebetle, doğru ve na> zat saydığı Kamber Ali Hanın ken- hiç güphesiz İranın teamüllerinden biridir. Uzun bir se- ap şehir şehir gidecek olan bir ha- rahatını feda edebilir, âhretini ka> unda zahmet ve külfete katlanahi- içtimat mevklinin “Adabına uymak JA katırcılar, sa- veyahut geçtiği smi makamlariyle bizdat tamas et kabul edemez. O sebepledir Ki ko- bu iş için bir koca edinir. Ve tabil- ndiği bahtiyar fâni, az daha salâhi- bir vekilharçtan farklı olmüz. Da- ietiyebilir? T Alİ hatıri sayılır adam. olmuştlu. Lezzetüddevle ile birlikte yola çık a vardıkları zaman, — hammefendi. Kamber Alinin doğruluğundan, he- ma taraından o kadar hoşnut oldu. temelli evlendi. Yaptığına pişman sanmak belki daha münasiptir; za- minin kuvvet ve kudretine şaşmaz diye anardı. Kamber AlL doğduğu veziri olacağını bildirmemiş miidi un veziri değil ama niçin olmasın? SON SINEMA Bir yerli film daha KARADENİZ POSTASI geei z Karadeniz Postası,, — güzel olmak ihtimali bülünan bir. mevzi ün, nasil harap — edilebilecefine bir bu film, başsız doğmuş bir çocuğa benziyor. Filmin — rejisörü de yak. ve iamini kaldırmış Ta çok cani akalmiş Hânlarında, ne de filmin takdimi nasında ondan bir ize tesadüf edebi- liyoruz. 'Karadenle Postası, — bügünkü ha. liyle bir filmin henüz tamamlanma: mış parçalarından bir araya. getiril miş de şimdilik, #adece — seyircilere bir fikir vermek için gösteriliyor. gi- bidir. Filmde ilmanda bir vapurun kalkı- gini görüyoruz. Güzel, Boğaziçin meşhur bir yalıyı görüyoruz. Bir nümuüne çiftlik ve damizlik h yanlay görüyoruz. Güzel, Kadıkö) kelesinde vapurun kalkmasına bir da. kika var, Zilini duyüyoruz. © da gü zel. Göbek atan iki çengi görtyoruz. Fevkalâde güzel, Fi diye bu araya bir de “vaka” koymaya kalkış- mişlar? İşte orası meçhul, Çok zengin bir delikanlı af yarışla- rında bir kız görüp beğeniyör. Olur a. Kıza “fücceten,, âşık oluyor. Neden olmasın? Kızla evlenecek. Buna kim 'ne der? Fakat gidip kızı babasından anasından istiyecek yerde, yolunu ke siyor, balta elmak istiyor. - Halbuki, kizın bir nişanlısı varmış! — Yakışıklı bir. çocuk. Zengin delikanlı Samatına giderken yapurda yakışıklı çocukla Çift yatak- l bir kamaraya düşüyorlar. — Biraz tuhaf, Çok zengin delikanlı — neden tek yataklı bir kamara tutmamış? Eh diyeceksiniz, Karadeniz postaları Çok kalabalık oluyor da — ondandır. Fakat, vapurda geçen sahnelerde hiç de kalabalığa tesadüf etmedik. Her 'ne hal iset Zengin delikanlı ile yakı- gıklı çocuk tanışıyorlar mma, mengin delikanlı onun elinde sevdiği — İttzin Termini görünce işi anlıyor ve yalte gıklı çocuğun kafasına bir maden aü Yü gişesi vurduğu gibi omuzuna ah 'yor ve denize fırlatıyor, Ama çocuk ölmüyor. Yabancı bir dil konuşanılı Tayfalarla dolu bir yelkenli onu kur tarıyor, sonra, aylarla çocuğa iş gön dürüyorlar, Bu arada zengin delikan» h İstanbula dönüp kızı — babasından istiyor. Veriyorlar, Ama tam evle. necekleri zaman, yabancı dil konuşup yakışıklı çocuk ile tek kelime kor nuşmayan tayfalarla dolu — meçhul “yelkenli o esnada İstanbula geliyon, yakışıklı çocuk köprü altı karakos luna ifade veriyor, zengin delikanlık yı yakalıyorlar, Bütün bunlar nasıl oluyor, neden, niçin? Size — söyleyeyim: Bir film yapmak İçin, Film — yapılmış mı? Başlarken arzettik, resimler - çekli- miş, senler alınmış, şarkılar söylen. miş, ve arada bir, oyunlar oynanmış, rakılar içilmiş, Takâim sinemasına evvelâ misafirler davet edilmiş, son- ra da ilânlar asılmış halka gösterili- yor. Lâkin ortada film yok. * Mümtaz Ener, filmde ölçülü oyunu ile seyircilere teselli veren birkac sahnede görünüyor. --Bundan — evvel birkaç yerli filmde dikkatimizi çeken Demir — Aşuroğlu çok — sevimli bir Jön prömiye” iyi bir rejisörün elin- de eşsiz bir yıldız olabilir. — Ferzan adındaki genç kız için de aynı şeyi göylemek isterdik. Fakat llk plânla- rını hiç görmediğimiz için kati bir şey diyemiyoruz. Bu intibar, hareket halinde ve çok uzaktan — göründüğü sahnelerden edindik. Zengin delikan- h rölünde 'Turhan Ün, asabiyetini hep sİgara içerek gösteriyor. Yahut çok, çok ginirlenirse acaba o zaman ne yapacak? Bize kalsa nargile içirirdik. * Lâtifeyi bir tarafa bırakalım. Yer Ji film ile meşgul olan müteşebbialer re, yıllardan beri anlatmak istediği- miz bir nokta var. O da şu: Bir'tilm, her şeyden önce bir senaryo ile yapır hır, yanl evvelâ bir kafa, bir düşüne ce Jazımdır. Üst tarafı sonra gelin Biz; şimdiye kadar esası datlma ihmal edip hep “Üüst tarafı,, ile çalıştık. Bu yanlış yolu birakmak için daha ne bekliyoruz?— fa, VARİT — VASATİ EZANI üneş Önle İindi S 200 1200 SİYASI İKTİSADI YENİ İSTANBUL MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Sahibi VENİ İSTANBUL NESRİYAT VİMİTED . ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A, SÜNTER u sayıda yası işlerini llan düare eden Sacli ÖGET Basıldımı yer YENİ İSTANBUL MATBAACI MİTED ŞİRKETİ MATRE Tkinci-sayfamızdaki siya- si, Üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamız- daki iktisadi başmaka'sler. de ileri sürülecek - fikirler tamamiyle yazarlarına ait- tir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: