“. Yo gam ” 4 ÜD 'e (Yazilarımızın çokluğu dola; le iki gün tefrikamızı koyamadık. Okuyucularımıizdan özür dileriz.) — Ü- Amiral Süleyman — Reis, (Fa- tih) in emrini alır almaz, donan. matin hârp safı gem'lerinden 18 kadirğaya, derhal hareket emri verdi. Bu gemilerle, düşman ge- ilerinin üzerine bir anda atılmak n, ağır ağır Üsküdar şahıilerlnel ve Kızkulesi açıklarına çekildi. Vakıâ gelen gemiler, harp kud- ret ve kabiliyeti husüsunda, Türk kadirgalartha fsik bulunuyorlardı. Fekat Türk denizcileri de kadir- galarının adedine, kendi — cesaret ve harpteki meharetlerime — güve, niyorlardı. Hattâ Türkler; © yüksek bor- dalı, cesim tekneler karşisında en küçük bir ürküntü bile hissetmi- yorlardı. Rum tarihçilerinin de kaydettikleri gibi; davullar, —zur- nalar çalıyorlar.. harp türküleri söylüyorlardı. Kalyonlar, Balıırköy ve Yedi. kule açıklarından süzüle — süzüle geçtikten sonra, artık Bizans ka- lesloin önüne gelmişlerdi. Bizans halkı, misli görülmemiş bir vinçle surlar üzerinde kaynaşıyor- lara â&vazları çıktığı kadar bağırı. yorlar.. terter tepiniyorlar.. çılgın bir meserret heyecanı içinde, ken- adilerini parçaltyorlardı. 'Türkler ise, en küçük bir telâş bile göstermiyorlar.. — Kiızkulesi a- çıklarında büyük bir sükünla sı- ralanarak, hücum zamaninın gel, mesini bekliyorlardı. Süleyman reis, kuvvetine son derecede emin bulunuyordu ve bi- risi Bizans iİmparatorunun bayra- ğinı, dört parçası da Ceneviz hü- kümetitin bayraklarını taşiyan bu gemilere, tam Ahırkapı istikame, tine geldikleri zaman hücum et- meyi düşünüyordu. Bu zaman gecikmedi. Rüzgârın gayet hefif esmesine rTağmen, beş kalyon. matlüp blan hizaya gel- se- Ve KUi NASIL ZÂPTETTİ, Verilen hücum emri Yazan: Ziya Sakir — Yelkenleri indirin, teslim ©: lun... Mal ve canlarımıza dokunul. miyacağina süz veriyorum, seslendi. Düşman Amiral bu teklife, şid. detli bir ok yağmüuru ile mukabele etti. tutuşturulmuş oklar atılmasımı emretti. Bu matlüp olan neticeyi vermedi. lere asılıyorlar, Git AAA Harp başlamıştı. Türk- döonanması, yonlarının üzerine beri yavaş hyordu. Bilâkis dü düşman yağmur |taş ve ok yağdırıyor, çevrilen çem- vaş daraltiyordu. Fakat düşman kalyonlarının bor |daları, kadirgalara nisbetle yüksekti. Atılan şeyler, tesirsiz ka- I Şehir ) Haberleri Z Vilâyetimiz- deki mahsulün mübayaası Eylülün sonuna kadar mahsulün köylüye borçlarıdırma işi nihayetlenecek Pazartesi günü Vilâyette — Val! muavini Ahmet Kınıkın başkanlı. ğı altında bir toplantı yapilacak ve bu toplantıya İhtiyaçları 'Tesbil Umum Müdürü Mahmut Şeyda da iştirak edecek, mahsul vaziyetile mahsul mubayaası Üzerinde görü- şülecektir. Diğer taraftan dün Vilâyette yi- ne son kararlar üzerinde Mahmut diye ktal- gibi çok yanmış ve yağlı paçavraları, çar- çabuk söndürüyorlardı. Türkler, artık yavaş yavaş kız. mağa ve hücum çemberini daralt, mâağa başladılar. yonlara rampa etmek, derhal on- bordalarmma tırmanarak bo, ğaz boğaza harbe girişmekti. Düşman amiralr buna vermekten ictinap ediyordu ve ge- milerini, rüzgârın Cereyânıma gö- re mahirane manevralarla Idara e- derek, mütemediyen iman ağzına doğru sevkeyliyordu. Artık Türkler, şikârlarımı elle, rinden kaçırmak tehlikesin; hisset. miye başlamışlardı. Gittikçe artan |bir hiddetle nâralar atarak, kürek- şiddetli akıntıya rağmen, düşman gemilerinin üze- jtine atılıyorlardı. larin larin yağ. dirdıkları öok ve taşlar, Türk ka- dirgalarının. güvertelerinde, ölüm kasırgaları yaratıyodu. Süleyman Reis, düşman kalyon- larının yelkenlerini yakmak - için, | li yağlı paçavralarla Maksatları kal- | d meydan Şey İştirakile bir — toplanlı yaptimiştir. Vekâlet Mahmut Şey. dayı mahsulü mubayaaya — me- mur etmiştir. Şehrimizin mubayaa komisyonu da Mahmut Şeyda. Va- muavini Ahmet Kınık, Ziraat müdüründen müteeşkkildir. Eylül sonuna kadar vilâyet hu. dutları dahilimndekti mahsülün son da, Lâtin gemicileri, tepelerinden.| yerilen kararlara göre — köylüye topuklarına kadar zirh içindelerdi. | horçlandırılması işi sona erecek- Hattâ yelkenlere tırmanan gemi- | tir. eiler bile örme zirh giymişlerdi. v « Bunlar, direklerin — çanaklıkların. Ekmeklere kâg't etiketler da ve ser rin üzerlerinde bek- Jiyorlar, T gemilerinden atılan yamş““imayacak Vali ve Belediye Reisi, Teftiş heyeti reisliğine bir tamim gön- dererek ekmeklere — yapıştirilan etiketlerin yerine numaralı soğuk gaların yapıl h d kat'i emir vermiş ve yapılan tec- rübelerden bunun tatbik kabiliye, ti olduğu görülmüştür. Odunun çekisi 9 liraya kadar satılabilecek Soön verilen bir kararla Mahru- kat Ofisi satışları durdurmuştu. Ofis tekrar satişlara — başlamıştır. Salı günü bir toplanlı — yapıla- cak, odunun maliyet ve depo fi- yatlarile fire farkları tutularak Ofisin satış fiyalı tesbit edilecektir. Tahmin edildiğine gö, re odün, Ofisçe 9 liraya kadar sü. gözönünde | VYVATAN anrı bitaraf mı? caba hangi tarafın anında yer alacak Y illardır, birbirile boğuşan milletlerin mukadderatla- rint ellerinde tuttuklarını sanan devlet ve hükümet relslerinden baziları ara sirâa söyledikleri nu- tuklarda — Tahrinin kendilefile, kendi milletlerile beraber oldu. ğünü ileri sürüyorlar. Diğer ba- zilart da orduları, silâhları İçin oOndan yardım ve zafer diliyorlar. Yeryüzünü kasıp kayurmakta o- lan korkufç yangının kızil ölev- leri arasında kivranan, can çeki, şen, bübalârmın, kocalarınım, ev- lâtlarının harp canavarının pen- çeleri arasında parçalandığını du. yarak yürekleri parçalanan mil, yonlarla insanlar, ve bugüne ka- dar kavganın diışinda — kalabil- mekle beraber bu müthiş bo; Bazlaşmanın sebep olduğu tür- lü yoksulluklar yüzünden ezi- ci, Ööldürücü ıstıraplar çeken milletler, — camilerde, — kiliseler- de, kırlarda, bayırlarda; ev. lerde ellerini göklere kaldirarak bu felâketlere, belâlara artık bir sön Vermesini yine o Tanrıdan Nİ- yaz ediyorlar. Vurguncuların, bu- lanık sularda avlanmağı âdet e. dinenlerin, dumanlı, fırtınalı ha- valardan hoşlanan kurtların da menhus işlerinin, kirli, kanlı ka- zançlarınm sürüp gitmesi için bu şeametli durumun devamiınt tediklerine ve buna duâ ettik, lerine inanmakta hata edilmiş ol. maz, sanırım. P eki, birbirine zit bütün bu düualâr, niyazlar, dilekler ve istekler karşısında Tanrt aca- ba ne düşünüyor? Hepsini —de kendisinin yaratmış olduğu — bu çıldırmiış, akıl ve muhâkemele: rini kaybetmiş gibl görünen in; sanlardan, milletlerden hangile- rini kusurlu, kabahatli, hangile- rini haklı buluyor? Kimlerin ba- ş$ifa zaler çelengi takacık, kim, leri zilet ve esarete lâyik ye müs tahak görecek? is- Yazan: bir araya toplanmasından meyda, na gelmiştir. -Bu moleküllerin İ- çinde de (Atom) &dt verilen da- ha küçük zerreler bulunuyor. Bu zerrelerin de (Proton) denilen bir çekirdeği ile bu çekirdek et- râafında saniyede iki bin kilomet- re hizla ve (6) nn önüne ön beş sıfır. konulunca ne sayı — çıkarsa iş o kadâr defa dönen ve (Elek- trony - demilen peykleri, kuyruk. Jarı vardır. Yani bit atom, en kü- Çük ölçüde bir güneş manzümesi demektir. Bütün bu zerreler bir, birine yapışık değildir. Araların. da geniş mesafeler, boşluklar var- dir. Öyle ki yüz kilo çeken bir a- dam, vücüdunu teşkil eden zer. reler arasında boşluk kalmıyacak suürette baskı altina konulacak 0- lursa toplu iğne başından daha küçük, âdeta gözle görülemiyecek derecede küçük bir cisim halini alıyor. Demek oluyor ki, her in- san, geceleri, gök yüzüne serilmiş beyaz bir çarşaf gibi görünen ha- kikatte — milyarlarca — yıldızdan mürekkep bulunan saman yolun, dan farksızdır. Deha doğrusu st. yısız güneşleri, yıldızlarile minya tür halinde bir kâinattır. Vücudumuzda yine sayisı belli olmıyan türlü fabrikalar vürdir. Ağzımızdan giren ham maddeler bu fabrikslarda işleniyor, çeşitli gidalar haline sokuluyor. Bu g- dalar, hiç şaşmadan işliyen, kıir, tasiyecilik nedir bilmiyen, dağıt- ma ofisleri tarafından, yollarda bozulup kölmiyan tâşit vasıtala- rile bütün uzuvlarımıza nakledill- yor. Kimya lâboratuarları dira, yetli, dürüst kimyagerlerin, dok- torların nezaretleri altiında dur- madan çalışıyor. Üstanbulda - ol- duğu gibi kokmuş, çürümüş, ka, rıştırılmış gida maddelerinin u- zuvlarımıza yutturulmasmma mey- dan ve imkân birakılmıyor. Yer CEMAL BARDAKÇI yer telli, telsiz telgraf, verici ve alıcı radyo Mmerkezleri var. Söz gelimi, bünyemizin bir tar&fıki bir zehir girince umumi sağlığ: koruma merkezi derhal haber a liyor, memurlarint koöştürüyor Bublar o Zehirden bir parça &a, larak lâboraluara — götürüyorlar Orada tahill yapılıyor, zehirin terkibi, ve mah'yeti belirtiliyor. Ona karşt panzehir tertip ve tat- bik olunuyot! Zehir * değ penzehir de değişiyor. İçimizde subayları, kurmayları, komütan* larile milyonluk ordular dâ bu- lunuyor. Zamüği zamen şiddetli ve Kâ&ilı meydan Muharebeleri olu, yör, Bilinen, bilinmiyen daha ne- ler neler! r q eğer Hazreti Ali, bundan bin üç yüz yıl önce İNsa- na hıtaben: «Derdin sendendir de görmüyorsun. İlâcın da sen- de olduğu halde bilmiyorsun. Sen kendini kücçük bir cürm — ganı- yorsun, halbuki umumi heyetile kâinat dürülüp, bükülüp — senir içine konulmuştur. Sende mev- çut olan şeyler sayıya, hestba gelmez...) dediği zaman - bugün gercekleşen bir hakikati — ifade ediyormuş! Bizim hiç heberirimiz olmadan içimizde olup biten bütün bu ik- leri kim idare, Sayısız merkezler arasındaki ahengi, iş birliğini kim sağlıyor. Hakkiie ve kati olarek bilemiyoruz. G örülüyor ki. nefsimizi bil- mek, imkânsız. denecek derecede zor bir iştir. Böyle olun- câ Tanriyi .bulmak, tanımak ve yukarki sorgulara cevap almak ta güçleşiyor. O hâlde ne yap, malı? (İbniarabi) bize bu husus ta bir İpucu Veriyor, karanlık. (Devamı Sa. 4, Sü. 2 de) . Pulk, nereye kadar gidecek? Am—a darhlı ve heava kuv- vetleri Yeşkili münasına ge- len Panzer ünd Lüftwafe Korps'de. ki kölimelerin birinci harfleri ah- narak yaptılmış olduğunu Bandığım bu Pulk keltmesi, Almanların bu sene Şark cephesinde hareket eden kütleye verdikleri isimdir. Atmanların geçen sene Şark cep- hesinde kullandıkları taktik mühim düş kuyy na imkân verdiği halde kati neti. eeyi Ştı. Bu sene A yeni bir sişteme başvurdular; Tank- lardan, her çeşit zırhlı taşıt ve si- lâhlardan, istihkâm — kıtalstından, topcu ve piyadeden mürekkep ma- nevra kabiliyeti fazla kuvvetli ve müuazzam bir kütle meydana getire. rek buna da Pulk adını verdiler. Askeri mütehasdısların söyledikle- rine ve Şark cepliesinde olup biten- lere bakılırsa Pulk bir merdane gi- bi önüne çrkani ezerek ilerlemek. tedir. Pulk'a müthiş stuka pike bom bardıman uçak birlikleri yol açmak- tadır, Pulk'u teşkil eedn kütle o ka- dar büyüktür ki icabmda bu küt- leden, yanlarını korumak, her kar. şılık hilcumuü boşa çıkarmak, geçl- len araziyi işgal etmek, hareket üs- lerile bağlılığfı devam ettirmek Ü- zere bir çok silâhlı gruplar ayrıla. bilmektedir. Günde $0 — 40 kilometre yol almak kabiliyetinde olan bu muaz- zam merdane, geçen yıl Rusyada tatbik edilememiş olan yıldırım har- bini başarmak üzere meydana geti- rilmiştir. İşletilmiye başladığı 28 haziran. dan bugüne kadar Pulk büyük bir derinliğe nüfuz etmiştir. Bugüne ka dar Rusların yaptıkları karşı hü- cumlar Pulk'u durdurmağa henüz muvaffak olamamıştır. Bununla be- raber Timoçenko ordusu hayli kâ- yıp verdiği halde Almanların um. duğu gibi imha edilememiştir. Di- ğer taraftan bütün başarılara rağ- men Pulk'un kayıplarının pek ağır olduğu da kabul edilmektedir. Bütün mesele, bir ecnebi muhar- ririn dediği gibi, Pulk Rus ordusu. nu imha edinciye kadar yürümeğe devam edebilecek midir, yoksa mü- temadi aşınma neticesinde herhan- gi bir noktaya gelince birdenbire ve en umulmadık bir zamanda zank di- ye düracak midir ? © v a Bu sorgulara cevap verebilmek di... İşte o zeman Süleyman Re's p i i © $ idn Saphesiz Tanyiyı bukmak. o .l:lk eef b“k:; kai, iran Hücüml İmilerin evsafı, müsavi — şartlarla Kapana“ f"'mıarm yerme nun ne düşündüğünü, ne yapa- SA U e Gi Emrini verdi. 18 paürça kadirga, bir borda ni. tamında olmak üzere, düşman kal, yonlarına karşt saldırmıya bâşladı Kürekçiler, bütün — kuvvetlerin! lerile tank kelimesinin son harfle- rinder İbarettir; Pulk gibi bir kı- salftma.. harp etmiye müsalt değildi. Düş. man gemisi, yüksek güvertesile, u- zun direkleri ve büyük yelkenle- |rile, arkadan gelen rüzgârdan bol Hbol istifade ediyor.. zirhlarına gü- acağını kendisinden sorup öğren- mek gerektir. Fakat önu nerede arayıp bulmalr. Nasil ele geçir- meli? Müslümarların büyük peygam- O Müstakbel trilyoner HEDEFE DOGRU Amerika Hariciye Nazırı: «Düş- mana dünyanın her köşesinde hücum yenileri açılıyor Belediye Tefliş heyetinin — yöp: tığı kontrollar neticesinde 8 ftrim kapatılmıştı. İstanbul — Belediyesi ünya zenginleri arasında mil- yöner, milyarder vardır; fa.- kat Hindistan ve Amerikada bile tril- KÖR KADI sarfediyorlar.. kadirgalart ok gibi ileri doğru fırlatıyorlardı.. donanması, pek kisa zarfimnda düşman kalyonlarına yak laştı ve Sarayburnu — açıklarında, beş geminin etrâafını sardı. Amiral kadirgasımın kıç üstünde duran Süleyman Rels, Türk usul ve ananesine Tiayet etti. Elindeki | Mmegafonla düşman gemilerine hı- tep ederek: gidişle Türk | venen efrat ise, bordaların kena« bir müddet | rında, pervasızca-harbe devam ey- Tiyordu. Artık düşman gemlleri rayburnu sahili arasında, bir kaç palamar boyu mesafe kalmiıştı. Bu kalyonlar limana dalacak, harpten beklenen netice, tamami, le kaybolacaktı. (Atkası var) ile bunların yerine yeni fırınlara aç- ma müsaadesi verecektir. Bu me- yanda şimdi üç firın yeniden açı, lacaktır. Beşiktaş kaymakamı vali muavini oldu Raşit Demirtaştan açılan İstan- bul Vali muavinliğine — Beşiktaş Sa- DAKLDAN DAİLA Posta pulu döviz — yerine geçiyor ü şgal altındaki fta pulu... [ Avrupada yaşıyan insanlar, teda- vüldeki paraya inanmıyorlar. Mihver | kazansa da kazanmasa da bu para bir | gün sıfıra inebilecek, barış günü €-| linde para kalan adam, çöp sepeti- | ne atmaktan başka çare bulmryacak, ecnebi paralarına gelince bunlar da | ya yasak, ya ele geçmez ve yahut ra | kıbetleri şüpheli... | Iİşte bunün için devamlı bir mü- badele- vasıtası aranmış ve bulun.ğ müuştur. Postâ pulu, İsgal altındaki | memieketlerde umumi bir mübadele | vasıtası olarak âdeta bir nevi döviz halini almıştır. Bu mübadele kollek. siyon merakı perdesi altında yapıldı- Bi için hiçbir yasağa maruz kalmı- yor. Pariste çıkan gazetelerde tesadüf ettiğim blr kaç ilân posta pulunun mübadele vasıtası diye ne kadar ile- ri gittiğini gösteriyor. Bu ilânlarda pulla mübadelesi istenen eşya arasın- da bin sekiz yüz metre murnbhuın-! da kıiymetli bir arsa, bir Sitroen otn-! mobili vardır. Adamın biri, yetiştir- diği ada tavşanlarını yalnız posta Adliyeye verilen sebze- ciler ve manavlar Sebze ve meyva satişlartnda fa- tatbikmdan sonra sıklaştırılmıştır. yapılan kontroller neticesinde | minünü kazasında 7 |manav, Kadiköyünde de 3 sebze- Avrupada yeni | eli '9 manav (u!.—., fiyatla satış yap| yesl bir tarife hazırlamaktadır. Bu Bittt Ha l Peri tıklarından Milli Korunma mah.)| tarife birkaç güne kadar tura- usulünün kontrollar kemesine verilmişlerdir. sebzeci, kaymakamı Rıza Ünol tayin edil. miş ve kendisine tebligat — yapıl- mıştir. Yeni Vali muavini — ayba, şinda Vvazifesine başlayacaktır. Denizden kömür nakliye ücretleri Yedikuleden yapılacak — kömür tevzlatında denizden Yeşilköy ve Bakırköye kömür nakliye ücretle- rinin tesbiti için İstanbul Beledi. Dün E- i5 encü- |menden çıkacaktır. beri (Nefsini bilen Rabbinı bi- lir) buyuruyor. Kuranın bir âye, tinden ilham alan şarkın en bü. yük ilâhi âşığı (Mevlâna) da bir rübaisinde: (Hak, «Ben size şah damarınızdan dahâa yakinim» de- diği hâlde sen fikir okunu uzağa düşürdün. Ey yayint ve okunu haztrlamış olan kimse, bil ki o yanmdadır. Sen okunu uzağa atı- yorsun.) diyor. B u büyük sözlerden anlaşı, lyor ki (Tünri) uzaklâr. da değil, bizde, bizim içimizde- dir. Cenabı Muhammedin dediği gibi onu bulmak, tanımak — için kendimizi, nefsimizi bilmek lâ- zımdır. Lâkin kendimizi bilmek te pek o kadar kolay bir şey de, ğildir. Çünkü bilginlerin iddia ve isbat ettiklerine göre bir İnsan vücudu, gözle görülemiyen ve da. imi hareket halinde bulunan mil- yarlarca (Molekül - Zerre) vin yoner yoktur. Size haber vereyim kı ufukta, tril- yöner olmiyâ namzet biri belirdi. Hem | bu namzet ne Hindistan veya Ame- rikada, ne de başka bir yerdedir; | memleketimizdedir. ve Türktür: — | Bir gencimiz sekiz senelik çalış. müları ve tecrübeleri sonunda ne- bati ot ve yağlardan yapılmış bir - edeceğiz» diyor. Zati bu büyük har- bin gitgide bir köşe kapmacayâ ben- ziyeceği ilk gününden belliydi. Dün. yada ikl taraftan birinin elinde ol- mıyan kaç köşe kaldı? SUR'AT GEREK Ticaret Vekilimizin tayyare ile bir tetkik seyahatine cıkacağı haber ve- rildi. Ticaret işlerimizin ne kadar lâçla, saçı baş- larda tekrar saç çıkarmağa Muvaf. fak olmuş. | Eğer bu gencin başarısı doğru i- se, trilyoner olmaması için hiç bir sebep yoktur. Zira dünya ihtiy bir tetkike muhtaç oldu- ğuna ve ticaretin de, vaktin de na. kit olduğuna bundan uygun bir de- |H bulunmaz. SUBAŞI NEDIR? ça insanların derdi artmakta, Insan- | ların derdi arttıkça başlar ayazlan- | hip olanlar Sayın dan Aka Gün- düzün bir yazısından öğrendiğim$ e bar olmasın. Osmanbey - Beyazıt arasında otobüs” seferleri 'Tramvay, Tünel ve Elektrik ida resinin sipariş ettiği otobüslerden dokuüz tanesi pek yakında şehri- mize gelecektir. İdare, bu otobüsleri Osmanbey, Beyazıt ve Beşiktaş - Taksim a- rasında işletmeği düşünmektedir. ÖOtobüslerin altı tanesi Osmar- bey . Taksim arasında sefer yu- pacak ve bu hat Beyazıt - Kara- köy ve Osmanbey olacak. Bir mın taka fiyatt 10, iki mintakanin fi- Pulu mükabilinde sattığını ilân edi- yor. Diğer bir ilân sahibi de bir ço- | cuk yatağı ile urabasını, Antil ada. | larının iİşgalinin ÜÇ yüzüncü yıldö- | nümü münasebetile çıkardan pullar. | Ja mübadeleye hazır olduğunu söylü- | yor. : SERÇE - | sine karşı minfet ve şükran hislerim de vardı. Terzihanenin menfaatleri de onun. la beraber kalmama bağlı idi. Yahut ta genç ve toy olduğum için bana öyle ge- Tiyordu. Bugün bu zaafımı mazur gör- müyorum, çünkü bugünkü felâket başı, ma bu yüzden geldi. Size işte bundan bahsetmeğe geldim. Mayısta seyahaiten” dönmüştüm. Mar- fin haziranda, ilk defa olarak ,kerdisile bir kaç gün İçin İngiltereye gelmemi tek- N£ etti. Temmuzda bu seyahatten dön- düğüm zaman gebe olduğumu farkettim. Çök korktum. Bir çocuğun hayatımda bir yük olabileceğini hiç bir zaman dü. şünmemiştim. ÂAksine olarak, çocuğum olsun istiyordum. Fekat tam hayatimın başka bir mecrâya doğru yol alacağını umduğum bir sirada başıma çöken bu gebelik hâdisesi benim için derin ve çö. zülmez bir muamma Oolmuştu. Çocuğu- mun Martin'den olduğuna şüphe yoktu. Onun için bu hâdiseden 'evvelâ ona bah- settim. Takındığı tavır © kadar korkak ve miskin idi kı âdeta iğrendim. Çocu, ğumun babası olabileceğimi İnkâr etme- di. Fakat karısının bunu haâber alma- sinden korktuğunu ve bu yüzden başı- na bir çok aksilikler gelebileceğini söy. liyerek benim kelbimi kırdı. «Her za- mank'nden diha Tfazla ihtiyatlı olmak lâzımdır. Hiç bir şeyden mahrum kal- elbette bakacağ Gerek lo- husalık zomanında, gerekse çocuk bir iki yaşına gelinceye kâdar hiç bir ihti. mamı sizlerden esirgemiyeceğim,» dedi. Sonradan da şu sözleri ilâve etti: — Aman bu meselede benim ismim geçmemelidir. Lyon şehrindeki içtimai ve siyasi vaziyetim çok mühimdir. Ti. caret odası reis vekiliyim. Günün birin- de âasıl rels olabilirim, bunun sonu da mebusluktur. Bütün bunlardan vazgeç- mem güçtür. Sonra karımin ailesine ih, tiyacım da var, onlarla bozuşmak işime gelmez. Oğullarımın da bu meseleyi ha. ber almamaları lâziımdir. sonra bana o- lan hürmet ve muhabbetleri azalır. Ba- balık.nüfuzum kırtlir, sözlerini de ilâye etti. Benim en himayeye muhtaç olduğum bir zamanda yalnız ve yalnız kendini dü, şünüyordu. Bu hal beni çok kırdı ve ü. mitsizliğe düşürdü. Gaston gelip beni hafta sotunda gör- dü. İngiltereye gittiğimi biliyor, fakat bu seyahati yalnız yapmış olduğumu sanı- ( Yazan: Andr& Maurois Çeviren: Rezzan A- E- YALMAN — 34 — yordu. İskoçyadan kumaş modelleri ala, “cağımı, kendisine söylemiştim. Niyetim, dönüşte kendisine Martin'in hâyatımda. ki rolünden bahsetmekti. Söze acemi bir. tarzda başladım ve evvelâ gebe olduğu- mu söyledim. Bunu duyar duymaz o ka- dar sevindi, öyle bir şefkat Ve itimat gösterdi ki, içimde hezırladığım sözle, rin hiç birisini söyliyemedim. Ben ona asıl hakikati anlatmak isterken, o başle ma gelen hâdiseden memnun ve mesut olduğunu tekrar ediyordu. Böyle güç bir vaziyette kalan zavallı bir kadın sus- maklan başka ne yapar? Gaston ertesi akşam gitti. Çocuğun babası olduğuna hiç şüphesi yoktu; evle, nir evlenmez çocuğu kabul ğini de nafile bir doğruluk yüzünden hem onun, hem de kendimin saadetini bozmuş ola- caktiım. «Belki de bu çocuk otundur.» diyordum. Taşıdığım çocuğun sevdiğim adamdan olduğuna bütün gebeliğim za- maninda kendimi inandırmağa uğraştım, hattâ tabiat kanunlarına bile karşı gel, miye çalıştım. Derler ki, bir kadın gebe iken etrafın. daki eşyanın ve en çok ta resimlerin te- siri altında kalabilir. Odamı Gaston'un resimlerile doldurdum. Hattâ bir çocuk- luk Tesmini bile istedim ve hep bu res, me baktım. Kalbimdeki ümitsizliğe rağ- men yine ümit etmek İstiyordum k: bu çocuk belki de Gastonundur. Döğürduğum zaman yanımda Gaston bulundu. Merak ve endişe içinde idi, bir vaadetti. Size yalyarırım: Beni itham etmeyi- niz. Sevdiğ'm bir adamı aldatmak, bir an için hatırımdan geçmemiştir. Fakat hâdiseler bazan öyle şekil alır kt bun- lardan basit bir tarzda sıyrılmak müm, kün olmaz. Başlangıçta Gastona her şe- an y ayrılmadı. Halbuki Martin alâka göstermekle beraber hiç bir an ortaya çıklp görünmedi. Kartsız çiçek- ler, imzasiz mektuplar gönderiyordu. Bir müddet sonra Martini. derin bir esrar perdesi İçine gizlenerek ve bana ve, çocuğa ait hediyelerle kucağı dolu ola- (Arkası var) göre: Subaşı; Türkiye Cümhuriyeti Yöt! 15 kuruş olacaktır. maktadır. Ben öyle saçsız başa sa. y başı; Teş- Beşiktaş , Taksim arasında iki ki bi €8- | kilâtı kanunu d Su |Ootobüs işliyecek ve bu mıntakada ki hale getirmek için avuç dolusu başı; vilâyetler idaresı uy. |10 kuruş nakil ücreti alınacaktır. para sarfından çekinmezler. Yeter ki/| maz. Subaşı; köy kanununa zıttır. İ bu mühim keşif, emsali gibi, «tak-| Bu tarife bakrlırsa kısacası; su- |( TAKVIM j ke düştü, kel göründü» dememizi i-| başı bütün kanunlara karşı gelen bir 25 TEMMUZ 1942 cap ettirecek bir dipsiz kile boş am. | zorbadır. CUMARTESİ Tatlısert AY 7 — GÜN 206 — Hızır 81 h RUMİ 1358 — TEMMUZ 12 HİCDİ 1861 — RECEP l yi söylemiye karar vermiştim. Fakat ko- VAKİT ZEVALİ EZANİ nuşmamız iptidadan öyle bir şekil aldı GÜNEŞ 5,50 9,16 ki söyliyemedim. ÖGLE 18,20 4,47 Daha sonra da kendisile ne kadar me, İKİNDİ 17,17 8,44 sut olabileceğimi hissedince aklım, fik. AKŞAM 20.32 12.00 rim, arzularımın suç ortağı oldu ve beni YATSI 22,27 1,53 susturdu. Hakiketi yliyecek olsam, İMSAK 3,43 T 10 EVK v İ Zeyiinyoğlı pa:lıcan Fpiurimc:ısı rtil e kullanmadan etli y &ri pişiriyoruz. Bugün bir patlıcan oturtması yaptım. Patlı- canları aralıklı soydum, üçere, dör. dere böldüm. Zöytin yağda hafif kı- zarttım. Delikli gevgire koydum. U- zerinden bir sıcak su geçirdim. Yağlı ymayı Biraz çevir sonra tepsiye dizdiğim patlıcanların üzerine döktüm. En üzerine bol do- mates doğradım. Kıymanın kemik. Jerinden kaynattığım suyu da içine boşalttım. Orta ateşte pişirdim. Bu yemek o kadar lezzetli oldu ki zey- tin yağile pişmiş olduğunun kimse farkına varmadı ve seve seve yendi EY KADINI