6 Eylül 1940 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 6-9-940 Vaziyet Siyasi, Askeri Macar Ordusu Rumen hududunu Geçmiye Başladı Transilvariyayı işgal edecek Macar kıtaları ilerlemeğe baş- lı.dılu. Macaristan Kral Naibi- nin bu münasebetle orduya hı- taben neşrettiği yevmi emir çok mânahdır. Amiral Horti, Tria- non muahedesile Mlacaristana yapılan haksızlıkların bir kısmı- nin tâmir edildiğini bildirdikten sonra emrini şu canlı lelerle Jozefinin Napolyonun şapkası elmasları Bir gazetede okuduğumuza göre Napolyon — Bonapar- tın meşhur küçük şapkası ile İm- paratoriçe Jozefine ait elmasların bir hendek içinde bulunduğunu yazıyor. 21 Haziran 1940 günü, düş- man kuvvetleri ilerliyor, memle- keti istilâ ediyordu. Yüz binlerce hacir, Merkezi ve Cenubi bitirmiştir: | «€AÂAskerler ileril Şarki Kar- patların tepelerine doğru yürü- Yoruz.> . Macar Naibinin hatırlattığı muahede ile Transilvanyanın gün Macarlara verilmemiş o- lan kısmı da alınmıştı. Amiralin, haleazl. bi k ın bir mir edildiğini işaret ettiğine ba- kılırsa, diğer kısmı için de bun- 'an sonra lacağına inan- Mak Tâzımdır. Transilvanya dâvasının Ma- Caristana ait cephesini bu suret- İe. hulâsa 'ederek Romanyaya &it cephesine geçince şu hâdise- ler dikkatimizi çekiyor: Hakem kararına karşı ayak- lanan Rumen halkının heyecanı Ve mukavemeti henüz nihayet ulnramıştır. Tamışvar gibi Ma-, car nüfuzu çok dissedilen bir, merkezde ahali İtalyan konso- loshanesini harap etmiştir. Bu hareketler, Macaristani Alman- lardan ziyade - İtalyanların ka- Yyırdıklarını Romanyalıların pek iyi anlamış olduklarına delâlet eder. Vaziyet bu kadar sıcak iken, Macar askerleri mukavemete tarar vermiş yerlere doğru iler- Yor. Eğer diktatör ıalâhiyetilıe Sümen kabinesinin başına geti- rilmiş olan General Antonescu, Omanyalıları — yatıştıramazsa, Tansilvanyanın işgali tamamla- ninciya kadar kanlı hâdiseler çı- abilir, HAVA HARPLERİ VE Biran e e HİTLERİN TEHDİDİ ÜÜ daaiğir e Dünkü li BAA Kİ Fransaya kaçıyordu. Yollar oto- mobillerle, kamyonlarla ve ara- barlarla dolu idi. Etamp yolu ke- narında iki kamyon devrilmişti. Birçok da otomobil, kamyon en- kazı vardı. Bunların bir kısmı, düşman tayyarelerinin attığı bom balarla parçalanmış, yanmıştı. Fakat, nasılsa kamyonlara bir şey olmamıştı. Yalnız içerisindeki sandıklar kırılmıştı. Bunlardan biri, yol kenarında- ki hendeğin içine yuvarlanmış, Meşhur Bir Müzenin Kırık Sandıkları Nerede Bulundu kapağı açılmıştı. İçinde ne varsa çamurların üzerine dökülmüştü. Gelip geçenlerden hiçbir kimse- nin dikkat nazarını çekmemişti. Fransız askerleri ve muhacir- leri geçtikten sonra bir Alman otomobili ayni yolu takiben iler- liyordu. Bir Alman zabiti kam- yonları görünce otomobili dur- dürdu. Hendeğin içerisinde ga- rip bir şapkanın bulunduğunu hayretle gördü. Bu şapka, o vak- te kadar görmediği bir fornuada idi. Çamurların içinde birçok gü- müş saplı piştevlar, altın kabzalı kılıçlar vardı. Üzerlerinde impa- ratorun markası göze çarpıyordu. Kırık sandıkların kapağında şu ibare yazılı idi: «İnvalid müze- Sir..b Zabit, küçük şapkanın Napol- yona ait olduğunu derhal anladı ve mahalli zabıtasına müraçaatla haber verdi. . Sicil Talimatnamesi Değiştirtliyor Dün bu sütunlarda, futbolcüler için tatbik edilmekte olan sicil tali- inin sporu sakat taraflarına temas etmiş ve bunun sporu haleldar etmiyen bir şekle s0- kulması lâzımgeldiğini ilâve etmiş- tik. Memnuniyetle haber aldığımıza göre Genel Direktörlükte bu husus- ta tetkiklere ve yeni bir talimatna- me hazırlanmıya başlamıştır. Bu talimatnamede bölge 'değiştirenlerin bekleme müddetleri kaldırılacak ve her sene muayyen bir ay doğrudan doğruya klüp değiştirme ayı olarak kabul edilecektir. Genç Milli Takım Müsabakaları Bıvas ve Malatyada yapılan şark grubu atletizm birinciliklerine işti- rak eden genç millf takımının bu Nakiller Muayyen Bir Ayda Yapılacak ettiği bu müsabakalarda İstanbul atletleri bütün müsabakaları birin- cilikle bitirmişler ve diğer bölgeler da 35 pı bi- rinci olmuştur. 1 Eylülde Malatyada yapılan mü- sabakalara da İstanbul - atletlerile Adana, Mersin, Diyarbakır, Malat- ya bölgeleri iştirak etmiştir. Bu mü- sabakalarda dört binden fazla se- yirci bulunmuştur. Ve Adana bölge- si 46 puvanla birinciliği almıştır. Ankaralılar Istanbula Geliyor Ankaranın Maske sporu bu haf- ta İstanbula gelerek Beşiktaş birin- ci futbol takımı ile pazar günü Şe- ref stadında bir karşılaşma yapa- caktır. Kuvvetli bir vaziyette gelmekte o- karşı açılan mücadeleden bah- sederken Hitler - şunları söyle- Mişti: «Biz şimdi bir gecede 150, © 180, 300, 400 bin kilo bomba atacağız. Eğer İngiltere şehirle- rimize karşı hücumlarını fazla- "'!t'mcnğmı söylerse, biz de İn- giliz şehirlerinde taş üstünde taş irakmıyacağız.> z Hitlerin bu tehdidine rağmen vilâyı yaptığı lan A İstan- bul nasıl bir kadro lar alâka ile takip Srvastaki birinciliklere 3000 seyir- ci toplanmış olması spora gösteri- len alâkanın en bâriz delilidir. İs- dan hariç beş iştirak ile d Zihinleri işgal eden muamma Almanların Büyük Britanya ada- sına asker çıakrmağa muvaffak olup olamıyacaklarıdır. Bu bü- yük teşebbüs katlanması zor güç- lükler ve tehlikelerle — doludur. En küçük teferrüatına kadar in- ceden inceye hazırlanması icap eden büyük mikyasta ve çok ka- rışık ve teknik işler vardır. Hatı- ra gelmiyen, evvelden düşünüle- miyen küçük bir şeyin hesaba ka- tılmaması muvaffakiyeti tehlike- ye düşürebilir. Hiç şüpye yok ki, Almanların teşkilât, disiplin ve metodik ça- lışma kudretleri yüksektir. Son parlak zaferlerile maneviyatı kuvvetlenmiştir. Kendilerine ta- allük eden maddi ve manevi her sahadaki işlerini, — plânlaştırdık- ları çerçeve dahilinde başarabil- mek istidadını gösteriyorlar. Fa- kat bütün bunlar doğru olsa bile ellerinde ve kudretleri dahilinde bulunmıyan diğer âmiller vardır ki bunların muvaffakiyet üzerine menfi tesiri dokunabilir. Böyle âmilleri sahneden uzaklaştırmak mecburiyetinde oldukları da bir hakikattir. Bu âmiller arasında İngilizlerin coğrafi vaziyeti, müdafaa kuv- veti, azim ve inatları ve hazırlık- ları zikredilebilir ki bunların tak- dirinde ve kıymetlendirilmesinde yapılacak hatalar, muvaffakiyeti, muvaffakiyetsizliğe çevirebilir. Mevzuumuzu teşkil eden hava kuvvetlerini ele alalım: Lehistan ve Flânder muharebelerinde ve hele (Liyej) müstahkem mevki- inin sukutunda Alman hava kuv- vetlerinin yer kuvvetleri üzerine yâptıkları direkt hücumların bü- yük ve neticeli tesirlerini acaba (Duvr) sahillerinde İngiliz yer kuvvetlerile müstahkem mevki- BAHİS — İngiltereye Asker Çıkarılabilir mi ? M f 1 DELERARİR Emekli Albay Mecit SAKMAR |leri üzerinde de elde edebile- | |cekler midir? Vaziyet hiç de bir- | birinin ayni değildir. Çıkarmadan |biraz evvel ve çıkarma esnasında belki binlerce tayyarelerle yapı- lacak bu hücum safhasına henüz sıra da gelmemiştir. Şimdi yapı- lan gündüz ve gece hava akınla- rının hedefi şu olabilir: İngiliz hava kuvvetlerini doğrudan doğ- ruya hava muharebelerile ve do- layısile de hava müdafaasını bombalamak suretile zedelemek, hava üstünlüğü nisbetini lehlerine olarak arttırmak... Bir taraftan da şehirleri bombalamak, maki- neli tüfekle fırsat düştükçe hü- cum etmek, doğrudan doğruya sivil halkın maneviyatını kırmak... Bu bakımdan bütün bu akınlar, asil hücumdan evvel yapılan bir îım' hazırlık hücümları sayılabi- ir. Akınların doğrudan doğruya karaya çıkarma işi ile yakından ıalâkısı vardır. Askeri fabrikala- ra, limanlara ve gemi kafileleri- ne yapılan bombardımanlar, vâ- desi uzun abloka ve yıpratma |harbi maksatları içindir. Fransız sahillerine — yerleştirilen — uzun menzilli toplarla yapılacak yar- Saadet insanın ayağına gel- mezse onu arayıp bulmak lâzım- dır. Bayan Şüküfe de onu mağa- zalarda arıyordu. Kadınlar, Ba- yan Şüküfenin haksız olmadığı- ni takdir ederler. Zengin” veya fakir, pek genç veya biraz yaşlı | Beşiktaş takımında, Ankara De- mirspor merkez mühacimi Orhanın yer alacağı söylenmektedir. Ha HER TELDEN Tarih Tekerrürden İbaret Harbin birinci yılmdan ikinci- sine geçilirken bir takım zayiat Berlin dün bişinci kere bomb: diman edilmiştir. İki taraf da sehirlerin bombardımanına baş- ladık! göre, ellerinden ge- . he leni ça - kaktır. Her ;ııldn İngilizler az Bombardıman yapıyor diye, Al- manların kudretleri yettiğinden &z bi T ALA l farzetmek hayli safdillik olur. VAZİYETİ R—'. « Nevyork Times'in Berlin mu- habiri, dünkü İngiliz bombardı- Mân tayyarelerinin Berlindeki simdiye kadar görülen baraj a- teşinin en şiddetlisine maruz bonıhı:dımın filolarının ayni gece Almanyadaki muhtelif sa- nayi merkezlerini şiddetle bom- baladıklarını bildiriyor. Bu, İn- giliz hava kuvvetlerinin gece hücumlarındaki teşebbüs kabili- bi e'_ı"i“in gittikçe arttığını gös- terir, | İngiliz adaları üstüne giden d._"_'.“!? tayyarelerinden 54 ünün Üşürüldüğünü de son gelen ngiliz telgraflarından anlıyoruz. lar neşredildi. Bun- ları gözden geçirirken Prusya Kralı büyük Fredrik'in bir fıkra- sını hatırladım. Bazı zamanlar yakınlarile tek- lifsizce konuşmayı Ve JAâtife et- meyi âdet edinen Fredrik bir gün doktoruna sormuş: < — Lâf aramızda doktor, doğ- ru söyle, şimdiye kadar kaç ada- mın canına kıydın? Doktor derhal cevabı yapıştır- ınxı_ Sizden üç yüz bin noksan, majeste! * Başlangıç Ve Son Meselesi Bir telgraf haberine göre Ame- Z düneli sön Cü Daha da geniş bir iş birliği ya- pılacağı temin ve ilân edildiğine göre Almanyada endişe uyandıra- câak asıl nokta: «Bu anl lar bütün kadınlar; büyük del k moda larını o kadar hiddetli idi ki Bayan Şü- küfe dul kalınca âdeta büyük bir nefes almıştı. O gün de kumral ve yakışıklı bir tezgâhtara birbiri arkasından lar €en ayni şeyi düşünüyordu. Sekiz gündenberi &er gün bir saat bu ad ğ dımın İngiliz hava kuvvetlerinin tazyiki karşısında kıymeti ne ola- caktır? 45 milden fazla sürate malik hücum botlarile gemi kafi- lelerinin - mesafe kısa olduğun- dan - himaye edilebileceğini ve mayin hatlarile de bu himayenin kuvvetlendirileceğini haydi ka- bul edelim. Fakat bütün: bunlara rağmen İngiliz bomba tayyarele- rinin yapacakları mühlik tesirler çıkarma için büyük bir engel teş- kil etmektedir. Zaman ve mesafenin kısalığı hiç şüphe yok ki çıkarma teşebbüsü- nü teşvik eder mahiyettedir. (Pa- dökale) boğazı yarım saatte ge- çilebilir. İş geceleyin yapılırsa tehlikeler bir dereceye kadar a- zalır. Manş denizinin çılgın dal- galarına karşı hava rasatları il- mi de imdada yetişir, Bu sayede çıkarma zamanının sakin bir ha- vaya tesadüf ettirilmesi mümkün olur. Bu mahdut kolaylıklara muka- bil şurası var: Çıkarma için ilk anda aşgari 25 fırkalık bir kuv- vet lâzımdır. Bunün nakli için i- cap eden vasıtaların bir araya gelmesi, ağır silâhların bu vası- talara bindirilmesi ve çxkar:lı:ıîsx ve bunlar için icap eden' bütün teknik hazırlıkların vüs'ati ve zorlukları ayrı ayrı meseleler teş- kil eder. Bunların halledildiğini farzetsek bile hava üstünlüğü ol- madıkça neticenin müsbet çıkma- sı yine meşkük kalmıya mahküm- dur. O halde bu iş nereye vıracal.ı? Bütün bir medeniyetin eserlerini yıkıp harabeye çevirecek bir ha- (FELEK .— Yazan: B. FELEK — Ulah Kızının Masalı B ir varmış, bir yokmuş, ev- vel zaman içinde kalbur sa- man içinde; zamanı evailde bir Ulah kızı varmış. Güzelmiş, zenginmiş, şirinmiş, civelek ve işvebazmış. Komşularile kâh iyi geçinir; kâh kötü kişi olur; fakat nazü işveden, edâ ve cilveden bir an hâli kalmıyarak şunu, bunu kenduye bendetmiye çalışırmış. Karadenizde yalısı, Tuna bo- yunda çiftliği, dağda — korusu, ovada sürüsü olan hu Ulah gü- zeline komşu Beylerden göz ko- yanlar, uzak diyar gemicilerin: den gönül verenler olmuş. Lâkin kısmet bu ya! Ne kom- şu Beylerinden namzetlere bel bağlamış, ne uzak diyar gemi- çilerine gönül vermiş. İki mavi boncuk bulup birini birisine, bi- rini ötekisine gizlice sunduktan sonra: * — Mavi zoncuk kimde ise gönlüm ondadır.. deyu her iki sevdazedeyi de idare etmek he- vesine düşmüş, Gerçi bir müddet işler onun arzusu dairesinde — cereyan et- miş amma günün birinde civar- daki tarla sahipleri, bu Ulah güzelinin çiftliğinde hakları ol- duğunu iddia ederek ayaklan- mışlar. T ek başına bir taze hangi bi- rine karşı koysun? Düşün- müş, uzak diyardaki gemicilerin va yıpranma harbi halinde sene- lerce devam edecek midir?. İş bu hale inkılâp ederse netice yal- nız muharip devletler için değil, bütün dünya için ekonomik ve siyasi bakımdan pek acı olacak- tır. Muhariplerden de hangi taraf daha evvel takatten kesilirse par- tiyi tamamen kaybetmiş olacak- tır. İşte bundan dolayıdır ki AL manya, Büyük Britanya adasına hücum ile zaptederek neticeyi ça- buk almak mecburiyetindedir. Netice ve hüküm: İngiltere ve Almanyanın mukadderatı hava kuvvetlerinin elindedir. Muvaffa- kiyet defne dallarını genç, âteşin, yılmaz, fedakâr tayyareciler gök- 'ten koparıp ördülarin önüne age- receklerdir. o tezgâhtan- bu tezgâha koşmak- tan, incecik çamaşırları, yumuşa- cık ipeklileri ellemekten, hattâ Yünlel balâi h &5el kokusile karışık sert havasını te- neffüs etmekten müsavi bir zevk duyarlar. Bayan Şüküfe de dul kaldığın- danberi kendisini ancak mağaza- larda mesut buluyordu. Sabah gi- diyor, akşam gidiyor, zevk' için gidiyordu. Bütün — mağazaların Bonu> Olsa gerektir. * Ne Çare! * Üsküdar tramvay şirketinin ge- liri börçlarımı ödiyemediğinden borçlar Üzerinde bazı anlaşmalar ve tasfiyeler yapıldıktan Ssonra tramvay İstanbul belediyesine in- tikal edecekmiş. . Vaziyetim —Üsküdar tramvay şirketininkinin ayni olduğu halde ne yazık ki, taliim onunkine hiç uymuyor: « Benim de gelirim borçlarımı ö- iyor, fakat koca İstanbulda vika İngiliz-Amerika an- laşmasından bahsederken şu tâ-. biri kullanmış: diy «intikal edecek> bir yer bulamıyo- rum! Vatan'ın Bulmacası. SOLDAN SAĞA: 1 — Bir silâh fabrikası - Beyan B — Nefi edatı - Başın bir kısmı « Nota 6 — Sık - Kale bedeni 7 — İtalyadan Çivi Gelecek Dünkü ihracat faaliyeti mesvi- me nazaran normaldir. Mısıra 170 bin kilo kabuklu fiındık, Roman- yaya 24 bin kilo tuzlu zeytin, !î ıı_ılindıyı 15 bin kilo koyun de- risi, Yugoslavyaya yedi bin İira- hk halı gönderilmiştir. Romanya vapuruna eski satışlardan — tiftik ile Ziraat Bankası tarafından sa- tılan 85 bin kilo yapak yüklene. rek gönderilmiştir. Dün İtalyadan bir haftadanberi günde iki Vagon olarak getirilen matbaa ve sargı- hk kâğıtlarla bir miktar kimya maddesi ve Romanyadan bir mik tar sellüloz getirilmiştir. Bu haf- ta içinde İtalyadan bir miktâr çi- Vi ve ayrıca gazete kâğıdı ile ba- XA Manifatura çeşitlerinin getiri- A!ggîğı söyleniyor. Su - Bir şehrimiz - 8 — Napolyonun — menfası - Valide. Renk 10 — Genç irisi 11 — Rusya- nın Karadenizde bir İimânı - Kaf- kasya tarafında bir memleketin hal- kındaat. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 — Sokak başı 2 — Fasıla - Bir erkek ismi 3 — Eski bir silâh - Ba- şıina ve sonuna ayni harf gelirse sıçra! demek dlur 4 — Nota - So- ğuktan müteessir olma - Kuru ne- bat 5 — Bayağı - Çıplak - Mekân işareti 6 — Küçük - Bayrak 7 — Kinaye - Sopa - Lâkin 8 — Nota - Tahsil etse - Çoğun aksi 9 — Za- manın — kısımlarından Bir soru 10 — Bir millet - Tepesi uçmuş bina * tersi * €| g9 — Pişmemiş - Büyük düzlük - , " l SİLİ 10| N1 — Ulaşmak . 2 — Cebbar 8 — Zarf edatı - Yap- 1 ma - Nota 4 — Örten şey - Namus , 17 N. lı bulmacanın halli SOLDAN SAĞA: 1 — Dik; Kıt 2 — İlel; Kura 8 — Pilâv; Kamay (yamak) 4 — Meta; Adak 5 — Kalamış 6 — İki 7 — De- lâlet 8 — Kiri($);, Emek © — Ka- vak; Nekes 10 — İrat; Lira 11 — Nan; Ren. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 — Dip; Kin 2 — İlim; Kara 8 — Kelek; Divan 4 — Lata; Erat 5 — Valilik 6 — Aka 7 — Kâmilen 8 — Kadı; Emel 9 — Kumaş; Te- kir 10 — Irak; Kere l1 — Tay; San. h iyetlerini, en müsait günle- rini, en parlak saatlerini biliyor- du. Mağaza müdürlerile, tezgâh- tarlarla ahbaptı. Hiçbir. zaman bir şey almazdı ve kazara alacak olsa ne yapar yapar ertesi gün iade ederdi. Bayan Şüküfenin “en hoşuna giden şey: Geçerken bir satıcıyı çevirmek, herhangi bir şey iste- mek, bitmez tükenmez izahat al- mak, tezgâhın üstüne çıkarılan mallardan tepeler kurdurmak, hiçbir şeyi beğenmemek, yeniden başka bir şey istemek, zoraki bir nezaket ve mecburi bir tebesstim- le dakikalarca meram anlatmağa çalışan zavallı tezgâhtarı bıkma- dan dinledikten sonra bırakıp gitmekti (Giderken de daima nırdı: — Allahım şu gençler ne ter- biyeli, ne sabırlı, ne nazik insan- lar! Ah, zavallı kocam da bunlar gibi olsaydı! Bayan Şüküfenin merhum ko- cası da bir mağaza tezgâhtarı idi. Fakat her zaman o kadar sinirli, mırılda- Farkında mısınız ? Kadın erkekten daha gür- büz ve mukavemetlidir. Bu- na sebep, kadının daha az yorulması ve kendine daha iyi bakmasıdır. o Eminönü meydanının mey- li deniz tarafına doğru ola- cak yerde aksi tarafadır. Bi- riken yağmur — suları bu su- retle denize akamıyor, Ve en sonra farkında mısı- nız ki, bu şekilde bir köşe aç- tık. Ve bu ufacık” lü Şi şgul ediyordu. Fakat delikanlı hiç de sabırsızlık gös- termiyordu. Bilâkis büyük bir ne- zaketle çıkarıyor, çıkarıyor, çı- karıyordu; hiç eksik olmıyan te- bessümile mallarını methediyor, ediyor, ediyordu. Sanki kendisi- ni beğendirmek ve karşısındaki kadını teshir etmek isteyen bir âşıktı. Birdenbire Bayan Şüküfenin aklından büu 'tezgâhtarla — evlen- mek geçti. Kırka merdiven da- yamış olmasına rağmen hâlâ gü- zeldi. Bu düşünce ile çantasın- dan çıakrdığı aynada yüzünü sey- retti ve neticeden memnun kal- dı. Başını kaldırdığı zaman iyice kızardı, çünkü âhtar onun Hazım Ağızdan Başlar Her gün yenilen yemeklerin kolaylıkla ve sıkıntısızca -hazmi, İnsanların hayat ve sıhhati için pek lüzumludur. Yolunda — olm- ülâ tini, komşu — Beyinin sevdasını kızıştırmıya ateş ola- rak kullanmayı münasip göre- rek onu apaçık reddedip kom- şu Derebeyine koşmuş. Gelgele- lim, komşu derebeyinin de işle- ri pek yolunda gitmediğinden kimse ile kötü kişi olmayı göze aldırmıyarak güya Ulah güze- lini himayesi altına aldığını söy- lerken, beri taraftan hır çıkma- sın diye biçare kızcağızım çift- liğinden yer isteyenlere kapıları açmış. Bu beklenmedik muamele ile karşılaşan, kimsesiz ve kendi kendine kalmış olduğunu idrâk eden Ulah güzeli adamlarını toplayıp başına gelen felâketi anlattığı zaman sadık ve emek- tar ihtiyar bir köylü söz alarak: — Velinimetim! Gerçi kay- bettiğiniz yerler ve köylerden dolayı içimizden kan gidiyor. Lâkin ne yapalım? Eğer evvel- ce tedbirli davranarak komşu- larla bu işi güzellikle halletsey- diniz, izdivacınıza talip olanlar- dan birini de tercih edip ona bel bağlamış olsaydınız, bugün ağladığımız musibete belki de imeruz kahmmzdik. Mukadi yan bir hazım mide ve da dolgunluk, şişkinlik, ağrı... gibi sebep oli baş- ka, şahsm, iyi beslenememesi yü- zünden, vücudünün gittikçe zayıf- lamasını da intaç eder. Fazla za- yıflamanım vücudü harici mües- girlere ve mikroplara karşı muka- t ğını ise bu hareketini görmüş, hiç şüphe- siz düşüncesini de sezmişti. Bayan Şüküfe kekeledi: — Affedersiniz. Bugün bir şey almıyacağım. Sonra ilâve etti: — Anlıyorsunuz, | değil mi?. Dulum... Bugünlerde evlenebi- lirim. Döşemelik kumaşlar seç- mek için... evleneceğim adamın fikrini almak isterim... Tekrar gelir sizi ararım... İsminiz lütfen? — Cemil, efendim. '— Bugünlük Allahaısmarladık Bay Cemil. Bayan Şüküfe sözünde durdu, tekrar geldi, hem o kadar çok, © kadar sık geldi ki, beş ay sonra evlendiler. *Cemilin mağazadan aldığı on beş günlük izinin içine sığdırılan balayı mükemmel geçti. Bayan Şüküfe, kendisini bü.tün Eıdınla- rın en du h biliriz. Her gıdanm, terkibine göre, bir hazım müddeti vardır. Bu müd- det uzun veya kısa olabilir ve ya- pılan tecrübelere göre bir saatten beş buçuk saate kadar sürer. Fa- kat şurasını unutmamak lâzım- dır ki, hazım mideden değil ağız- dan başlar. Yemekleri iyi çiğne- mek en mühim bir meseledir. Razı insanlar yeın_elderlııl pek acele ye- mek itiyadındadırlar. Bu itiyat çocukluktan başlıyor. Ana ve ba- baların, öğretmen ve mürebbile- rin, sıhhat için fena olan, bu iti- yat ile vaktinde mücadeleleri lâ- zımdır. Yarım yamalak çiğnenmiş bir * lokma, mideye yuvarlanmış ağır bir taş gibidir. Ağızdaki tükürüğün hazım işin- de kıymeti pek büyüktür. Tükü- rük, bir ıslata- bu imiş, ne diyelim? Siz sağ ©- lun! demiş ve gözlerinden inci gibi yaşlar dökülen elemdide Ulah güzelini bağrına basmış. O zaman, bu zamandır bu de hiçbir kız iki namzet arasın: da tereddüd etmez, muhakkak birinden birine elini verir, kıs- metini bağlarmış. TAKVİM 6 EYLÜL 1940 CUMA Yıl: 1040 - Ay: 9 - Gün: 250 Rumi: 1356 — Ağustos: 24 “ Hicri: 1859 — Şaban : $ Vakit Vasati — Ezâni Güneş : 5,32 10,56 Öğle : 12,12 5,87 İkindi : 15,51 9,15 18,35 12,00 Yatsı : 2011 1.35 İmsâk : 8,48 9,12 rak yumuşatır, çiğnenmesini ko- Fakat izin bitip de iş başlayın- ca işin rengi değişti. Cemil o ak- şam mağazadan dönünce Bayan Şüküfenin biraz geciktiği hakkın- daki ihtarı karşısında açtı ağzını, VZ di Kabisiz lay Diğer da, havi olduğu tesirli bir maya ile, nişas- talı maddeleri halleder. VEFAT Jâyıkile par mesi, ancak kâfi bir müddet üle kabil- ğ...» - Tıpkı h gibi - kızdı, köpürdü, bağırdı, çağırdı, küfretti. îki küfür arasında Bayan Şü- küfe içini çekti: — Ben de senine nazik, ne sabırlı bulmuştum. Cemil cevap verdi: — İnsan bütün gün tezgâh ba- şında *çılgın kadınlarla — uğraşır, daima nezaketle, her zaman gü- lerek onlara meram anlatmak Müdürü Fuat Lostar'ın babası ve Üniversite rek- törü Cemil Bilsel ve avukat Haşim Rafet Hakarar'ın kaympederleri ve Kadıköy Nikâh memuru Şükrü Fer- toğlunun eniştesi Temyiz mahke- Lostar K Süreyya Sineması ya- Şiküy - lanlar her şeyden önce, dişlerini düşünmelidirler. Dişsiz ağız — taş- sız benzer. Bu fikirler belki basit ve herkesçe bilinen şey- lerdir. Fakat ehemmiyetsiz — gibi kafrelerini bir araya getires bilmek için her gün birkaç kişi kafa yoruyor. iyetinde bul kendi evinde nasıl nazik, sakin ve sa- bırlı olabilir! Akşamları gergin görünerek ihmal edilmektedir. Da- ima hatırlamak lâzımdır kl.'lıııım ğızdan başlar. İyi çiğnemek ya- rı hazmetmek demektir. âsâbı yatıştırmak lâzım değil mi? Nakleden: A. YAR Dr. Nuri ERGENE - nında Kalfaoğlu sokağında 5 No. lu hanesinde kısa bir rahatsızlığı mü- teakip Çarşamba günü vefat etmiş- tir. Cenazesi bugün saat 18 de ha- nesinden kaldırılarak cenaze nama- zi O kı sonra Üsküdarda Şehitlikte makbhe- Tei , AAA Hak Rahmet eyliye. K 4 masalın ağızdan yayıldığı o köy-- — 'N

Bu sayıdan diğer sayfalar: