VAKIT Kahveyi idare eden adam bir tezgüâhın başma geçmiş, büyük bardaklarla şoförlerden mürekkep bir grupa bira dağıtıyordu. Bu göförlerin mlak yağmurlukların- dan çıkan küflü bir koku her ta- ralı sarmıştı. Patronun arkasında duran kristal bir etajör üzerinde likör gişeleri dizili duruyordu. Bunların üzerini süsliyen türlü renkteki küçük yaprakların akisle ri duvardaki aynalar — içinde nmâmütenahiye doğru çoğalıyor ve uzanryordu. 'Tezgâhın bir tarafında duran bir toparlak akuvaryum içerisin” deki' kırmızı balıkların akisleri su içinde kırılan elektrik ziyaları gölgelerin biribirine karışması ile Gdeta bir, Çin ejderhası şeklini &e lıyordu. 'Tito dedi ki: — Şu hayat, ne acaip şeydir. Bir takım adamlar vardır ki böyle bir '"Eü başında bir kadeh por: to içerken başına düşen bir ya; mur damlası ile romatizma has- talığı kaparlar, yatağa düçşerler, ıstıraplar içinde kıvrarırlar, Hal- buki işte şurada su içerisinde bü. tün hayatlarını geçiren balıklar en küçük bir rahatsızlık hissetmiyor- lar, Bilâkis su içinden çıkınca ö- lüyorlar, Bu sırada sanki üstü kadeh ile | dolu bir tablanın devrilmesinden hasıl olan sese benzer bir gürül- tü, bir kadınım madeni bir kahka- hasç aksetti. Patron bağırdı: — Defol şuradan, be kaltak!” Gözlerinin ziyası sönmüş, yü. zünün rengi uçmuş olan bu ka- dın sanki boğazına bir adam sa- Tılmak istemiş gibi geri geri çe- kildi, öbür tarafta iki kırmızı per- de ile kapatılmış bir salonun ie çinde kayboldu. Patron bu sirada Titonun de- vamlı müşterilerinden başka biri- si olduğunu görerek: — Burada gürültü yok!” Dedi, 'Tito kendi yüzüne doğru ba- karak söylenen bu sözden huy" landı. Tezgâhtaki patrona: — Bu sözleri bana mı söylü. yorsunuz ?" Dedi. y — Size değil, şu giden rospu- ya, Artık bu grrada bira içen şoför- ler dışarıya çıkmış bulunüyorlar- | dı. Titonun arkadaşı patronun kulağına doğru eğildi ve gizli bir işten bahsedermiş gibi bir şeyler fısıldadı. Patron bu sözlere ce- vap olarak yalnız başını eğdi ve Gbür taraftaki salonu örten kıre — muzı perdeyi aralıyarak: - — Buyurunuz... Dedi, 'Tito ile arkadaşı gayet sakin, gessiz bir tavırla içeriye girdiler. | Hallerinde öon sekiz yaşını henüz ikmal etmemiş olanlara yasak o- lan tip teşrih müzalerine girer gibi bir mana vardı. Bu iki ki- şinin salonda görünüşü — etrafta | Bit nevi eminsizlik havası uyan” | dırmıştı. — Sarımsı, dürgün — bir ziya salondaki masaları örten ye. şil örtüler üzerinde dağılryordu. Salon öyle pek geniş değildi. Or- tada bir divan duruyord. — Nereye gideceklrini de bea- den gizledi.. Fakat yanındaki ar. kadaşı Lök Mestriye, bana Karlis bat içmelerine gideceklerini gizli- ce söyledi. — Kimbilir, belki de Senden — gizlemek istediği kötü bir hastalı- ği vardır.. Bu söz üzerine her taraftan kahkahalar yükseldi.. Mösyö Ni kola Ti iko ile iş adamı pen- cereden rak aşağıya bakta lar, Şarabın tesiriyle hiddeti bir kat daha artmış, sarışın, uzun boy lu, güzel bir kadım gördüler, || Hayretler içinde kalan Nikola / Taveresko gözlerini iş adamının Üüzerine çevirmişti. Fakat öteki de daha az hayretler içinde değildi.. — Bu küçük sahneyi katiyen hatıralmış değilim.. diye iş ada- — mr teminat vermeğe çalışıyordu. — Sizi temin ederim ki oğlunı. zu gayet iyi tanıdığı anlaşılan bu genç kadını daha evvel görmüş değilim.. Ne diyeyim, tesadüfle- Tin öyle büyük küvveti var ki.. Mösyö Taveresko asabi bir ha- reketle iş adamının sözünü kes- —— Artık kifi.. Görüşmemize ni hevet verdilm.. Yefenime teklif . erini Habu! etmedi Şimi bildirir . siniz.. Yeğenimin fikirlerine uy . — znak'büczet'kızemı Hile ’ı.ırı(v-ıııu 19 EYLÜL 1939 etrafında da &ckiz masa dizilmiş bulunuyordu. Bir piyano, | damlaları ile kirlenmiş bir takım gazeteler, bir ayna vardı. Tito içeriye girdikten sonra buradak? şahıslardan evvel etraf- taki eşyayı ve salonun vaziyeti- ni tetkik etti; kendisindeki tabii üs hissine göre bunun ake jması lâzımgelir ediyse de ptilâsıma ve esrarına alış- kın bir adam hal ve tavrinde gö- rünmek ve salondakilerin şüphe- sini tahrik etmemiş olmak için âre zusunu zaptetti, salondaki diva- nm üzerine arkadaşı ile birlikte yanyana oturdu; masa üzerinde duran gazetelerden birini tı. üç kadın şüpheli gözlerle bi lerinin yüzlerine baktılar ve ara- lazında bir şeyler fısıldadılar. Ti | to bu fısıltıları farketmedi. Fakat biraz evvel dışarıda patronun bu- lundüğü tezgâhim önünde bir kahkaha koparmış olan kadın, di- üerlerine dönerek ve yeni geleni işaretle pöstererek" — Pek fena bir tipe benzemi- yor! Tito kadınların halini tetkik etti, Gürdü ki hepsinin üzerinde iyi biçilmiş esvaplar vardı, Ku- maşları ince ve kıymetli idi. Fa- kat ihmalden, dikkatsizlikten bü- zülmüş, renkleri uçmuştu. Bu dikkatsi ve ihmalin & seri bellerindi kemerlerde, a- yaklarında, hasılir n vücutla- rında vardı. Kadınlardan birinin ensesinde kirler, cilâlanmış tır- naklarındaki pislikler görülüyor" du. Tırnaklardaki pembe cilâlar. la tırnakların aralarındaki siyah- lıklar garip bir tezad teşkil edi- yordu. Dört kadın yanyana, âdeta fesler içinde uyuyan kuşlar gibi, biribirine sıkışarak — oturuyorlar dı. Biribirlerine yaslanarak 1sıre mağa çalışır gibi bir halleri var- dı. Bir kısmı ayaklarını önlerin- deki masaların ufki demir çubuk- latına dayamışlardı. Bir tanesi ayağının ökçesini oturduğu di- vanın Üzerine, dizletini kaldırt. rak çenesinin altına dayamıştı. Böylece iki büklüm bir vaziyette duruyordu. Dört kadımdan hepsinin gözle- rinde boş bir sönüklük vardı. Du- daklardaki boyaların kırmızılığı yüzlerinin soluk rengine sun"? bir hayat veriyordu. Dört kadının hepsi de derin bir süküt içinde göze görünmiyes. fakat her dakika kırmızı perdele- rin arkasından meydana çıkıvere- sek zannedilen bir mahkeme he. | yetinin mahkümiyet kararını bek | ler gibi idiler; hakikaten bun- lardan biri, ve nisbeten az sinir- leri uyuşmuş olanı, gözlerini mü- temadiyen kırmızı perdenin bu: lunduğu tarafa çevirip bakıyor. du; bununla beraber o tarafta hiç bir kimse görünmüyordu. ( Daha var) Beşiktaş Suad Parkta 19 eylül salı akşamı Muammer Büyük Oktay (Naşit Özcan) la beraber İstanbu - lun dört büyük tiyatro heyeli işti- rak edeceklir. Zengin varyote ve balet grupları. TUNAKIZI eder. Sonra şunu dt ilâve edeyim ki, henüz kanun kuvvetine mü . racaat etmiş değilim.. Fakat Fran sada olduğu gibi Romanyada da hâkimler vardır. Adam kaldırma, nn kantiın muvacehesindeki me. suliyetini Demretre anlatsanız fe, na olmaz. Stefanesko elini havaya kaldır. di: — Söyledim, dedi. Söyledim.. Ona bu rehini kaçırmamasını tav. siye eden ben değilim. — Fakat kaçıran sizsiniz. — Orası doğru.. Ben de çok büyük fedakârlıklara — katlanmış bulunuyo: « Fakat ne yapayım? Yeğenleriniz merhameti tahrik e. diyor.. Benim kalbim sizinkinden daha yumuşak Nikola Taversko. Müıyo 'Taversko kanın beyni, ne çıktığ ağını hissetti. Müthiş bir bakışla iş adamımı süzdü — Sureti harekâtınız hiçbir şe. kllde benim merhametimi hareke. te getirmiyor, dedi. Stefansako yeniden pencere . RADYO Salı — 19.9.930 12.30: Program ve memleket sa- at ayarı, 12.33: TÜRK MÜZİĞİ: Okuyan: Muzaffer İlkar. Çalanlar: Ruşen Kam, Reşat Erer, Cevdet Ko- 'ahir — Puselik peşreri, Bey — Tahir puselik şar. Nim nigâha kail oldum. 3 | Rahmi Bey — Tahir puselik şar. kı — Geçti o gamlı eyyam sorma. | 4 — Zekâl oğlu Ahmet İrsoy — Ta. hir puselik şarkı — Nazlım ne ka. dar güler yüzün var. 5 — Zeki Arif — Tahirpuselik şarkı — Kız bir su gibi. 6G — Tahirpuselik saz semaisi, 13.00: Memleket aat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 13. — 14: Müzik (Karışık pprogram Pi), 19.00: Program — ve memleket Müzik (Konserto, 'Türk Müziği: (Halk türküleri) Sadi Yaver Ataman ve karışık program. 20.15: - Konuşma, 20.30: Memleket sant ayarı, ajans metecaroloji — haberleri, Karışık program | — Karışık koro. Ankara — radyasu | küme seş ve saz heyeti idare eden: Mesut Cemil. 21.30: Konuşma, 2145 Müzik: (Opera aryaları) 22.00: Mü- | zik (Radyo orkesirası) — Şef Dr. E. Prnetorius, Könser takdimi — Halil Bedil Yönelgen. 1 — Auber — Le Domino notr operasının uverlürü. 2 — Salnt — Saens — Suite Algö- rienne. 3 — D'Albert — Yola çı, kış — operasının üvertürü 4 — İp- polilov — İvanow — Kalkas suili, 23.00: Son ajana haberleri, ziraat, esham, tahyilât, kamBiyo — nukut 0: Müzik (Caz. — 24: Yarınki pro, Ankara18 -9 - 93 HEKDER İ G 1 Sterlin (İngiliz) S 100 Dolar (Amerika) 100 Fransız frankı 100 Liret (İtalya) 100 İsviçre frankı 100 Filorin (Felem —ky 100 Rayşmark (Alman) 100 Belga (Belçika) 100 Dirahmi (Yunan) 100 Leva (Bulgar) 100 Çekoslovak kuronu 100 Pezeta (İspanya) 100 Ziloti (Lehistan) 100 Pengö (Macar) 100 Ley (Rumen) 100 Dinar (Yugoslav) 100 İsveç Kuronu 100 Ruble (Sovyet) Istikrazlar Ergani Sivas - Errurum l1 Türk borcu | peşin HLT CA HYA icaret ve Zahire Borsas 18 - 9 - 939 fYAT U Bağday — yumu: 5,22 172, 5.38; buğduy sert 4,23, 4,25; buğ day kızılca 4,95, 5,10; çavdar 3,1ö; keten tohumu 8,1Ö; pamuk yağı 24,20, 18; susam yağı 40. GELEN Buğday 848, arpa 4, bulgor 90, un 4ö, yapak 46, mısır 6, B. peynir 12, mercimek 4. ı den eğilmiş aşağısını tetkik yordu. Taraçada boş bardağı nünde sıcak yaşlar akıtarak ağ . ayan Danyel Lejeyi teselli edi . yorlardı: Stefanesko: — Bu kızcağızın düşmüş oldu. Ku ümitsizlik, duyduğu ıztırap da sİzi müteessir etmez değil mi? dedi. Aşıkını tehlikeli bir takibe yolladınız, zaşrallınım kalbini par çaladınız.. Hem kimbilir belki de.. Oh, affedersiniz, her ikimiz için de muhterem olan bir isim ağ . zımdan çıkacaktı. Nikola Taveresko yeniden so, ğukkanlılığını kazanmıştı: — Yeğenim, benden aldığı, ça! dığı rebini iade eştiği zaman ben yapacağım hareketi bilirim, dedi. Benim ona hiçbir vereceğim yok. Hiçbir şey, anlaşıldı mı?.. Şim . di asıl o bana yapmış olduğu bu tinayetin hesabını ödeyecek.. fa, kat sunu bilin ki, bu tehditlerle benden on para koparamaz.. Stefanesko kuru eliyle masa . Başları traşlı ve dokuz mukad- des çizikle çizilmiş olan bu pa . pazlar tefler, dümbelekler çal - dılar, ve bütün gece sabaha ka- dar, iki ölünün ruhu için dini şarkılar okudular, ilâhiler söy- lediler. İlâhileri bitince de Vang Lung, avuçlarına gümüş parala rı doldurdu, Onlar da yeni baş - tan soluk alarak okudular, oku- dular ve şafak sökünceye kadar : susmadılar. Vang Lung, tarlalarında me- zarlar için tepede bir hurma a- | gacının altında çok güzel blrı | yer seçmişti. Çvig, mezarları ka zıp hazırlatmış, etraflarına da | topraktan bir duvar çevirtmiş. ti. Duvarın iç tarafında, Vang Lung ile oğullarile her biri için onların karıları, ve torunlarımın torunu için de yerler ayrılmıştı. Mezarların bulunduğu bu top 'ngı Var; Lung, çok para etti- ği, ve buğdaya elverişli olduğu zamanlarda bile ektirmemiş, kullanmamıştı. Zira, burası aile sinin öz topraklarında kurulu - şunu, yerleşmesini temsil edi « îordu Ölü veya diri, bütün le kendi topraklarında buluna eaklar, dinleneceklerdi. Tayin edilen günde, papazlar ilâhileri- ni bitirdikten sonra, Vang Lung beyaz çul elbiseler giydi. Am - casıma ve amcasının oğluna, kendi oğullarına, oğlunun karı- sına kendi iki kızma aynı ku - maştan elbişeler tedarik etti. Kasabadan kendilerini taşımak üzere tahtırevanlar — 1smarladı. Zira, sanki faklrmiş, avam ta - bakasındanmış gibi yaya olarak mezarlığa gitmeleri yakışmaz . dı. Böylece Vang Lung ömrün - de ilk defa olarak, insan omu- zunda, taşındı, Olan'm tabutu arkasından kendisi; babasınm tabutu ar . kasamdan da ilk amcası gitti. O-lan'ın sağında, zavallının kar gIsIna çıkmıya cesaret edemi -| yen Lotüa bile, başkalarma, ko | casmın İlk karısına karşı vazi- fesini yaptığını göstermek gay. retile, bir tahtıravanla cenaze - lerî taki petti, Lung, amcasımım karısı- gî una da tahtravan tuttu. Hepılnı— de çul elbiseler aldı, hattâ küçük aptal kızıma da bir tahtravan kiraladı, ve elbise giydirdi. Fakat, zavallı aptal IZ, ağlanması icap eden yerde pok fena şaşırdı kaldı, ve gev - rek kahkahalar attı. Ve bütün kafile, ağlayarak ve yas tutup dövünerek, arkalarında, beyaz ayakkabılar giymiş oldukları yıyuı;ftlen Çing ve ameleler bulunduğu halde mezarlığa var. dı. Vang Lung iki mezarın ya - nında durdu. Lung, O-lanın tabutunu ma - betten getirtmiş, ve yere koy - durmuştu. Zira, ilk bıhısı ıı(ııı— üşün soyretti. Kuvvetli bir acı, bir ke der duydu. Diğerleri gibi yük - sek sesle ağlıyamadı. Zira göz- lerinden yaş akmıyordu. Çünkü nın Üzerine yavaş yavaş vuruyor. duü: — Bütün bunları aynen müş . terilerime nakledeceğim.. Ce . vaptan sizi de malüimattar ede . Tim, Bu müddet içinde halen çok uzakta ve oldukça kötü bir yerde mahfuz bulunan kıymetli rehini elimizde tutmak mecburiyetinde kalacağız. Ne yapalım bu da bi. zim hatamızdan ileri gelmiyor. Müsyö Taversko görüşmeleri. nin iptidasındanberi ilk defa olarakbir şiddet hareketi pöster. di., Senelerin kuvvetten düşüre . mediği kuvvetli eilyle iş adamını bileğinden yakaladı: — Domnikaya gelecek herhan. gi bir zarardan kendisini mesul tutacafımıı Demetre vleviniz. Gedi. Ve hakkın yerini bulması için de muhakemelere müracaat edecek değilim, Stefantko sararmıst.. kurtarmağa carsarak: — Beni bırakınız.. diye sesini yükseltti. Beni bırakımız - yoksa Bileğini — Sİ — olana kargı konulmıyacağını, mukadder neyse onun olacağını biliyordu. Hem, elinden geleni yapmıştı. Bundan başka hiçbir şey yapılamazdı. Fakat toprak. lar dökülüp de, mozarlar yam - yaagı bir hale getirilince, sce çıkarmadan uzaklaştı. Tahtra « yanı saydı. Ve lıemli içine dala. rak tek başma evine döndü. Bütün o iç sıkmtısmın arasın- lanmış ve garip bir halde mey- dana çıkıyor ve kendisine ıztı - rap veriyor, varlığını acıtıyor . du, Bu garip düşünce de şuydu: Keski, O-İanın havuz kenarın- da elbiselerini yıkadığı gün o iki inciyi ondan almamış olaay- dı. Artık bir daha bu incileri Lo tüsünm kulaklarında görmiye ta. hammül edemiyecekti. İste bi ağır ağır dişüne - rekten tek başma yoluna de - vam etti ve kendi kendisine: — Şu toprağımda hayatın ilk ve belki de daha fazla ya- rısı gömülmüş bulunuyor. San. ki benim yarrm orada gömül - müş gibi geliyor bana... Artık | evimde yeni bir hayat başlıya « cak.. dedi. Ve birden bir parta ağladı. Ve bir çocuk gibi elinin tersile gözlerini kuruladı. Bütün hu müddet zarfında Vang Lung, mahsullerin ne va- ziyette olduğunu düşünemedi bile, Düğün ziyafetleri, şenklik. leri ve evinden çıkan cenazeler- le başı 6 kadar karışmıştı. Fa- kat günün birinde Çing geldi ve: — Artık neşe ve keder de ni- hayete erdiği için, sana toprak. Lan bahsedebilirim dedi. Vang Lung cevap verdi: — Söyle, öyleyse, ben bugün- lerde ölülerimi gömmekten baş- ka hiçbir şey düşünmedim. Top rr.g"ımm olup olmadığı pek na. dir olarak aklıwın getdi. Vang Lung, böyle konuşur . ken, Çing birkaç dakika hüir - metle susarak bekledi. Sonra mülâyim bir sesle: — Hemen tanrı saklasın, bu yıl, şimdiye kadar asla görme - diğimiz bir sele uğrayacağız gi- bi geliyor bana... Zira, sular kabarıyor, ve yaz olmadığı, böyle yükselmesi İçin de daha vakıt erken olduğu hal de, toprağın Üstünü aşıyorlar, dedi. . Fakat Vang Lung metanetle konustu: ökte koca ndamdan şim- diye kadar bir iyilik görmedim. İster ödağacı ada, İster adama., Mübarek, fenalık etmek husu. sunda hiç değişmez. Gidip top. ııı':ğı gurelı diyerek ayağa Çing korkak ve çekingen bir adamdı. Zamanlar ne kadar fe. na olursa olsun, Vi bi göğün aleyi ındmğuhmmı)ı cesaret edemezdi. O — sadece *“gökler böyle iatedi!... kuraklık ile seli aynı -bıqnn— zebunluk ile sineye çekti, Fa. şimdi bağırırım.. Bir rezalet çık . masını ister misiniz? ... Taraçadan geçerken, Müsyö Taversko, Danyel Lejenin yemek yemekte olduğu masaya bir göz attı. Bu genç kadınr daha ijlk defa görlüyordu. İş adamı da ya, aln söylememişti. O da bu sarı, şin kadını yeni görüyordu. Fa. kat Müsyö Tayversko — gittikten sonra garsonu göndercrek genç aktris ile bir mülâkat İstedi. Danyel Leje hiç tanımadığı bir adamın kendisine yakın zamanda Pol Taverakodan haber vereceği, iğini duyunca hayret. ler içinde kaldı.. İş adamı: — Bana yalnızca isminiz ile ad idirin kâfi.. diyordu. — Bu kolay.. Fakat siz söyle . yia bana.. Beni hiç tanımadığınız halde bütün bunları nasıl öğren. diniz? Stefanesko pencereyi işaret e. derek: — Gökten geeln bir ses bütün bunları bana öğretti. Dedi. ... Stefanesko iki wün — tahkikat yaptıktan sonra Dsnv-i Lejenin yaşayış şeraitini öğrendi. (Daha var) Yazan: Pearl Buck. Çeviren: İbrahim Hoyi P VAKIT ABONE TARİFESİ Wemleket dışında ı55 Kr. Tarifeden Balkan Birliği için ayda oluz kuruş düşülür, Posta birliğine girmiyen yerlere ayda yetmiş beşer kuruş zammedilir. abone kaydımı. bildiren mek- ve telgraf ücretini, abone veya banka ile dare kendi Öze, rine alır. Türkiyenin her posta merke. zinde VAKIT'a abone yazılır Adres değiştirme ücreti 25 kuruştur. İLÂN ÜCRETLERİ Ticaret jilânlarının santim . ga- tırı sondan itibaren ilân sayfala. rında 40; İç sayfalarda 30 ku- ruş; dördüncü sayfada 1; ikinci ve üçüncüde 2; birincide 4; başlık yanı koesmece 5 liradır. Büyük, çok devamlı, klişeli, renkli ilân verenlere ayrı ayrı indirmeler yapılır. Resmi ânla- rın santim . satırı 30 kuruştur. Ticari Mahiyette Olmuyan Büyük İlânlar Bir defa 30, defası 6ö, dört defası 75 ve on defası 100 kuruştur. Üç aylık ilân verenlerin bir delası beda- vadır. Dört satırı geçen ilânların farla satırları beş kuruşlan he- sap edilir. Vakıt hem doğrudan doğrüya kendi idare yerinde, hem An, kara caddesinde Vakıt Yurd allında — KEMALEDDİN — İRE lün Börosu eliyle ilân kabul eder, (Büronün telefanu: 20335) Alemdar Sineması Şahane Çılgınlıklar KADIN KATİLİ Raşit Rıza - Ertuğrul Sadi Tek tiyatrosu bu — gece Suadiye — Şenyolda Donanma — Gecesi Yarın gece Bakır . köy Miltiyadide BEŞTE GELEN kat Vang Lung hiç o taraflı ol madı. Toprağınm, şurasında bu- rasında dolaştı, ve Çing'in hak. l1 olduğunu, dediklerinin doğru çıktığını anladı. Hryang'ın evi. — nin ihtiyar efendisinden satın almış 'olduğu, su yolları boyun. ca uzanan hendeğin hizasında. ki topraklar, dipten yukarı. ya doğru çıkan, a'zan sulardan ıslak ve civik civikti. Öyle ki, buralarda ekili olan olgun buğ. daylar sararmış ve hastalan « miştı. Hendek ise bir göl halini al. müş, kanallar da küçük anafor İ lar, girdaplar geklinde dönerek — hızla akan nehirlere benzemiş. t Hattâ herhangi bir ahmak bile, daha henüz başlamamış olan yaz yağmurlarının bastır « masile o vıl müthiş ve muazzam bir selin kopacağını, ve erkek . lerin kadınların ve çoluk çocu. gun açlıktan kırılacağını anlar. dı. O zaman Vang Lung arazi sinde telâşle şuraya bura' koştu. Çing de bir gölge gibi sessizce onu takip etti; ve bir- likte hangi toprağa pirinç eki. lebileceğini, hangisinin daha pi- rinç filizlerinin ekilmeden su al. tında kalabileceğini hesapladı . lar, tahmin ettiler. Daha şimdiden yataklarınım kenarlarından taşmaya başiryan kanallara bakarak Vang Lung küfürler, Jânetler savurdu ve: — Eh artık gökteki bunak keyif catıcnk Zira, aşağıya ba. kacak, Ve ullı ve ıc!ılnın öli seyredecek. İsşte melünun ho.;lındıiı da bun. lardır