ZI Yeni ( ç nl lerini bundan ön- ği ızda bildirdiğimiz son hükümleri de i Li len ve bu kanu - y Mya ibine kadar mazbu- Razı, alınmış olan vakıfla Teyeyi | Yetleri kaldırılamaz. ds) otuz seneden beri Ki Miley yan tevlyetle tev - pr i Ancak alâkalıların a ince intifa hakla - w dat Ve vakıftan intifa ta- g' Wi j İlay ilzam edecek mahke - etiyebilir, Pİ Va; Turu zaman 4 galler hakkında da ka- inin kabul ettiği mü- Vak, hükümleri cereyan ler ait olup neki, > olmamış bulunan 1 ,, müruru zaman bu ka- en itibaren beş se- N - ikmal edilmiş ol- an neşri tarihinden ev - Man hâdiselerin hu - m leri o hâdiselerin va- 4 hai manda mer'i esasla- gk, © Bu kanunun neşri din * sonraki e V6 sarahat olmıyan ah- Ç g*' | İ kanunların hüküm - olunur, Slunacak yerler “in neşrinden en az oh e beri ne su- olsun vakfolarak ta- YÜldikleri vergi kağıtla - h VOTEL ve oğlan k di, Bayrı menkule ta - aysan 16 - Şubat - 328 ,» Yerij n neşrinden sonra l i, >iş defterler ve mü- Mina, hesap defterleri ve | “lan il vesikalarla anla - yerler o suretle Ev- A kayıt ve teşcil olu- ! By 1 tale e tescil Evkaf ida- Üzerine tapuca o € keyşıerin kayıtlarına i- İlân Yet nflinasip vası - Mibayg, olunur. İlân tarihin. beş sene zarfmda AZ dermeyan olun - ve vim malların va - ” illeri yapılır alay lir, Tapuca ka » *t edilecek | gayri Sit davalarda Evkaf ma,, > dalgalar , yes Vİ gök bütün Tile insanlara © gönül sevgisi f anlık günlerini varları ara- ir gıcırtısı, si- bk selik gibi anl, SİP vererek e Vİ ve ye- ,, nun âdeta to. du Yeterdiğini, çi - i Nefes aldıkça hiz. x iü i i Evkaf kanunu £ Muşulan taslağın ana düşünceleri i Müdürlük tarafından 'alarında Evkaf idare - | hâdiselerde İ idaresi ve varsa mütevelli de bir- likte hasım olur. iMütevellilerin beyannamelri Şimdiye kadar Evkaf idare - İ sine hesap vermemiş bütün mü « tevelliler veya mütevelli" heyet - leri bu kanunun hükümleri yürü- meğe başladığı günden itibaren üç ay içinde, idare ettikleri va - kıfların mahiyetlerini, varidat menbalarını ve bunların sarf ve tahsis mahallerini, geçmiş son senenin'varidat ve maşraflarınm miktar ve nevilerini ve tevliyeti hangi salâhiyetli merciin intihap veya (kararma müsteniden ve hangi tarihten beri yaptıklarımı | gösterir bir beyanname tanzim ve mensup oldukları Evkaf dai - İ relerine vermeğe mecburdurlar. Yukarki madde mucibince be yanname vermiş olan mütevelli- lere bir makbuz ilmühaberi ve - rilir. Bu ilmühaberi hâmil olan kimseler bu kanun dairesinde vakıfların idaresine devam eder- | ler, Birinci maddede yazlı müddet içinde beyannsme vermemiş O - lanlar vakıflarda tasarruf ede - mezler. Geçikme haklı bir sebe- be müstenit değilse veya verdik- İ leri beyanname hakikata uygun lunmazsa tevliyetten derhal | azlolunurlar. İ © Evkaf dairesine verilecek be- yannamelerin verildikleri tarih - ten itibaren üç ay içinde tetkik ve tasdiki mecburidir. Bu müdet zarfında tasdik edilmediği tak » dirde yalnız mukannen masraf » lar tasdik erlilmin, sazlar, se Beyannameler muhteviyatı - run vesika veya teamüllere müs- tenit olması ve bu vesika veya tea- müllerin bu kanunun neşrinden ev- vel mevcut ve mer'i bulunması şarttır. Mütevelli kaymakamları Bu kanun hükümleri yürüme- ğe başladığı zaman mevcut olan fürudan gayri mütevellilerle Ev- kaf umum müdürlüğünce, müte- vellisi olmadığından veya müte- vellisi mevcut olduğu halde vak- fı bizzat idare edemediklerinden dolayı idare kendilerine tevdi & İ 7 — VAKİT 10 Teşrinisani 1934 sem j Kadınların lar. skaklârın akibetleri... Bazı devirlerde, o devrin ka - dınlarını çıldırtan bir takım er- kekler türer. Kadınlar bunlara ta- pınırcaşına severler, gönüllerini kaptırırlar, ve bunlara gösterme - dikleri iltifat kalmaz. yıl evvel ölen Valântino'ydu. Biri de bir kaç gün evvel (bir kazaya kurban giden Tellegen'di. Bu a - dam bir zamanlar, ( Sarabernar, son zamanların en meşhur kadın- larını teshir (etmişti. Bunların hepsi de ona aşıktılar. Böyle oldu- ğu halde Tellengen en feci şart - lar içinde öldü. Ona da aşkta mu- vaffak olmak çok pahalıya malol- du. Bu adamın Kazanova gibi, Don Juan gibi selefleri de ayni a- kibete uğramışlardı. Onlar da bi- kes ve kimsesiz öldüler. On sekizinci asrın Avrupasın - daki sarayların bütün kadınlarına hâkim kesilen bu maceracı, devri- nin en parlak âşıkı, en hesapsız kumarbazı ve en zeki adamı sayr- yordu. Çok geçmeden ayni a dam kısır bir varlık yaşamağa, ba- şından geçenleri şuna buna anla - tarak geçinmeğe başladı. Kazanova, yetmiş yıl yaşadıy- sa da ömrünün yarısını mazişine şayarak yıldan yıla ileriye doğru adımlar atmak zevkinden mah - rum kaldı. Çocuklarınm anasiyle birlikte ihtiyarlamak saadetini tatmadı. Oğulları ile kızlarmın yetişmesini ve inkişaf (etmesini gözetlemek bahtiyarlığına erme - di. Bilâkis çırılçıplak bir odada kulaklarında hizmetçi istibzaları çınlıyarak, sihhatsizlikten kıvra - narak, bomboş yıllar geçirdi. Bunlara benziyen biri de eski Avusturya — Macaristan veliahti Arşidük Rodolftu. Oda sevdiği bir kadınla otuz iki yaşında haya - dilmiş olan ka şim - diye kadar olduğu gibi vakıfla - rını idareye devam ederler. Azil veya her hangi bir suretle inbilâl vukuunda bu kanun hükümleri tatbik olunur. Ve nasıl oluyordu da bu on altı yaşımdaki genç kız, hem de denizde kulaç atan, karada spor yapan, ecnebi dilleri öğrenen 87 çok hayatını anlayan bir gen$ kız ayni çatı altındaki delikan - İnn kokusunu duymuyor, #68İ ni işitmiyordu. Ergin kalbinde hiç bir aykırı arzu duymadığı halde bu İ ri kafasmda kendi kendine soru- İ yor, cevap bulup veremiyordu. İ İstanbulda akşamlar: Talim - İ hanenin Nişantaşı tarafındaki parmaklıkları önünde dolaşir - ' ken kaç genç kız onlara mektup- lar atar, hattâ çikulatalar, şeker- ler ikram ederlerdi. Ve bunlar akşamları kaldırım: larda kendilerine eş arıyan 80 » kak kadınları değildi. Bilâkis mektep görmüş, iyi yetişmiş a - ile kızları idi. Ergin bu hareketlerini düşü - ürken onların maksatlarını fe - ta veda etti. Çünkü otuz iki ya“ şında iken, geçirdiği aşk macera” ları yüzünden ihtiyarlamıştı. Büyük Fransız hikâyecisi Me- pasan, on dokuzuncu asrın sonla - rmda Parisin Kazanovası idi. Mo- naya vermez: —— Kendilerine eğlence arı - Bizden bir fenalık gel - yorlar.. biliyorlar da ondan! miyeceğini Diyordu. Sonra (Edirnede amcasının kızlarmı da düşünüyordu. Onlar o kadar iyi bir tahsil görmedik - leri halde ne kadar daha uyanık- tılar. Ergin bütün bunları (Aysel) in bu umecılığını gördükten son- va daha iyi görebiliyor, hüküm - lerini daha kuvvetle veriyordu. Ertesi gün (Sevim) i gezdir - mek bahanesiyle alıp gene Yalı gazinosuna gittiği zaman bir yo- lunu bulup sordu: — Nasıl benden ders alacak mısın Sevgim. Ve birden bire hatırlamış gi- bi ilâve etti: — Ha, ablana sordun mu ba » ka Bu çeşit adamların biri bir kaç Elenora Düz, İzadora Donkan gibi Rudolf Valantino passan bir aşk mâceraşından, bir aşk macerasına konuyordu. Aşk maceralarının sayısı ile öğünmek itiyadında idi. Fakat Oonun bu muvaffakıyetlerinden edinebildi - ği zevk, pek kıttı. Pariste ona Le Taureau Triste ünvanını takmış » lardı. o Kendisi de aşk yüzünden | duyduğu yeisi, eserlerinin birinde şu cümle ile ifade eder: “Bana inanın ve bütün aşk mektuplarını: zı yakın.. Herkes böyle yapsın. ih. tiyarlığm en korkunç azabı, ge- lip geçicidir. Onun için. aşkın, bir siye; gençlik günlerine bakmak - | istikbali yoktur. Sonra ihtirasın, tr, Mopassan son günlerinde de - | Mopassan 179 uncu asrın sonlarında Parisin kazanovasıydı! Her devrin kadınlarını çıldırtan bir takım erkekler türe- miştir; kadınların en çok tapındıkları erkekler, dünyanın en zavallı insanları olmuşlardır... Bunun sebibi açıktı. Kadınla- rın, her devir Don Juanlarına kar « şı sevgileri, gelip geçicidir. Onla» rın bu çeşit erkeklere tapınmaları, bir lâhza sürer. Bu çeşit adamların eşsiz ihtira- “sı, hâkim vaziyeti, bir aralık ma - ceracı kadınlar üzerinde tesir e - der, fakat bu bir çılgınlık anma münhasırdır. (Onun geçmesiyle kadının aklı başma gelir, ve Don Juanların peşini bırakarak sürekli bir bahtiyarlığa ermek için evle » rir ve mes'ut bir yuva kurar, Onün için Kazanovaya tapınan binlerce kadından birinin bile bu adamı ihtiyarlık Oo zamanında bir lâhza olsun düşündüğünü görmi » yoruz! Sarabernar'm İzodora Donka- nın, Elenora Dozun âşıkı olan Tel- legen de binlerce kadın tarafm- dan sevildiği halde son günlerini yapyalnız geçirdi, ve ( yapyalnız öldü. Ölümünü haber alan kadınların biri ona karşı bir alâka gösterme- | di. Halbuki yıllarca evvel bunla » rın hepsi en güzel âşık, en parlak sevgili olduğunu söylüyorlardı. Fakat ihtiras dediğimiz şey, ge hakiki aşkla bir alâkası yoktur. Bir çokları, bu o Don Juanlara lirmişti. Bir şifahanenin bahçesin- karşı özenç duyarlar. Onlara kar- kıllar atar, “küçük Mopassanlar ot gibi bitecek!,, derdi. İngiliz muharriri Frank Har- ris te aşkta, ayni derecede muvaf- fak olmuş bir adamdır. Fakat o da çok parlak bir zekâ olmakla beraber, yalnız ve unutulmuş bir halde gözlerini yumdu.. Bunlara benzeyenler çoktur . Pul kolleksiyonu yapar gibi, aşk kolleksiyonu yapanlar, aşk yü - zünden şereflerini kurban edenler, ailelerini çiğneyenler, servetlerini, sıhhatlerini, vatanlarını hor gö- renler çok görülmüştür. Onun arzusundaki sebepleri bilemiyen çocuk gayet tabii ce - ! vap verdi: -— Ablam, ben karışmam, an- nene sor! dedi. Sevimin ağzından gelen bu cevap delikanlıyı kıpkırmızı yap ti. O tahmin ediyordu ki, (Ay- zel) bu yoklayışa karşı araların- da bir konuşma yolu Halbuki genç kız onu kendisine o kadar yabancı tutuyordu ki, bu cevabr vermekle Ergin tarafın. dan gelecek her harekete doğru- dan doğruya annesini hedef gös- tereceğini de anlatmış oluyordu. Bir aralık içine başka bir şüp- be girdi. — Acaba Aysel buralarda ya- hut İzmirde birini mi seviyordu. Olabilirdi. Kimseyi tanrmadığı bu küçü- cük kasabada bunu kimden 60- “ rup anlıyabilirdi. Hem eğer böy- a daki ği de dolaşarak otların üzerine ça * | şı özenç duymuyanlar bile v ralarını okumaktan zevk duyar - lar. i Bununla beraber şen bir yuva kuran, çoluk çocuk ( babası olan, tabit bir hayat süren, muntazam çalışan ve kimseyi rahatsız etmi - yerek kendisiyle beraber yaşayan- ları bahtiyar eden adam, o birer yıldırım gibi çakarak karanlıklar içinde kaybolan bu çeşit adamlar» dan daha fazla takdire değer. Hakikt sevgi, faziletli bir ka » dına sürekli bir his ilham eden sevgidir. ömer Rıza le ise evdeki vaziyeti de olduk » ça gülünç olacaktı. Kim bilir bel. ki de onun bu yakın akraba ço - cuğuna görünmesini bile istemi « yen biri vardı. Yengesinin bir gün evvel ye- mekte söylediklerini hatırladı. Yengesi bu çekinğenliği kızma İ veriyordu. Biraz ilerde parmaklıktan sar. | kan çiçeklerle oyniyan küçüğü i çağırdı: | — Sevim. | —Efendim. — Gel yanıma biraz. Ona soracaktı. Fakat böyle birden bire sorulacak şeyin de mini mini kafada bir şüphe do- ğurması ihtimalinden korktu. Sevim küçüktü. Fakat bu yaş- taki kızlarm (bile zekâsmdan korkmak lâzımdı.