Şafak mağazası mi, Aydoğdu pazarı mı? geden dinleyemezler. İşte Hacı Fitil bu adamlardan biridir ve mahkemede | söz kestiği için, hem suçlu, güçlü oluyordu. Hacı Fitil elini kaldırdı: İ — Yemin ederim, ki söyliyeceğim... — Sen maznunsun, Senin yemin etmene hacet yok. | —Ziyanı yok, gene yemin ede- | | doğruyu rim. l — Sen zaten böyle hırsızlıklara | alışkansın.. 1890 da Bonmarşeden öteberi çaldığın için bir ay hapse | mahküm olmuşsun. 1892 de Pazar | 'Almandan hırsızlık etmişsin. Üç | ay yatmışsın. 1400 de Mercandaki | mağazaları soyduğun için altı ay) Mörmişler.; Üç öabıkim var.. — Onlar toyluktu. İ — Hüküm vermek senin hak » kın değil.. Uzun zaman uslu otur- muşsun.. Nihayet geçen ay, bir çift iskarpin çalmışsın.. — Hayır efendim yanlış, iskar- pin değil, Şam'idendi... | — Şam'idan mı? İ — Evet, Şam'idan.. ! — Şamdan mı demek istiyor- | sun?. | — Evet efendim, şam'idan.. — Hayır, şamdan değil, iskar- pin çalmışsın.. 5Yanlış efendim, ben iskarpin çalmadım.. Yemin ederim iskarpi- | ne el sürmedim.. — İstediğin kadar yemin et. İlk ifadende, polisteki ifadende, karpin çaldığını itiraf etmişsin... — Efendim ben merkezde yaz- dıkları şeylere gözüm kapalı im- | Za atarım. Benim polis efendile - re emniyetim vardır. Eğer kâğıt - lara, Kızkulesini çaldı diye yaz- | salardı gene imzalardım.. Benim gibi biçare bir adama neden iftira “etsinler. Fakat iskarpine gelince, yemin ederim, ki çalmadım. — Bekle bakalım, © Onu dinleyelim.. Şahit gelir, yemin eder. İ nır: — Yalan başlıyor. — Sus.. is- şahit var.. yeceğine il nurılda - ... seeremeessse ee, ... —ş.mae saree rare! e EEE NEAR EEE, m i SPOR k i Geçen yılın şild şampi- hem İ peşine takıldım.. Nakleden ; İzzetoğlu — Benim gibi zavallı bir adam - dan ne istiyorlar?, — Sus diyorum. — Şam'idandı, iskarpin değil - di. — Eğer susmaz tırım, , —N dandı.. — Şahit ismin ne, ne iş yapar « üm veririm. isterseniz yapımız, şam'i. sın, kaç: yaşındasın?. — Ahmet, kırk yaşımdayım, sa- tış memuruyum... — Anlat.. — Nisanın 23 üncü günü, lunda bir torba ile mağazaya bir adam girdi. Oraya burayı karıştır- mağa başladı... ko- Halinden şüphe- | lendim. Hacı Fitil: —Lâfla olmaz bu!. — Sus!., — Arada sırada yan gözüm et- rafa bakıyor. Nihayet bir çift iş karpin kaptı, dışarı fırladı. Ben de | Yürüdü, köşeyi | saparken iskarpinleri torbasına at- tı. Yakaladım. Polisi çağırttım .. | çaldığı bir çift erkek iskarpiniydi. — Yalan.... Şam'idandı.... Ye- min ederim ki... — Sus!.. o Şahidin ifadesi çok sarih... Hâlâ mı inkâr ediyorsun Tabii inkâr ediyorum.. — Şahit senin yaptığın her seyi Kendisi de Şafak ma - ğazasında satıcı. — Ha... Siz Şafak mağazası hırsızlığndan bahsediyorsunuz? — Öyle ya... Seni Şafak Pazarı hırsızlığından dolayı cürmü meş- but halinde yakaladılar?. — Bu Aydoğdu Pazarı mesele- si değil mi? — Hayır, böyle bir mesele yok. sörmüş.. — Öyleyse doğru.. Şafak ma - iskarpin çaldım.. Sam'idanları Aydoğdu Pazarın- dan almıştım. Mademki iş Şafak işidir, sizin de hakkımız var, şahi- din de hakkı var, polis efendilerin de hakkı var.. ğazasından dan do- Ay- ayrıca takik doğdu Pazş » Vapurculuk p yonluğu maçı İstaobül mıntakası Futbol heyeti | riyasetinden: , Galatasaray > İstanbulspor 932 - 983 senesine ait Şilt final maçı 28 “ Eylül 1934 cuma günü saat on beş buçukta Taksim stadında yapılacak- tır. Hakem Rüştü Beydif. Yan ha- | lerdir. Saha komisâri Kemal - Beydir. Yeni sene futbol birinciliği İmüsabakalarına başlanıyor | Futbol heyeti ! riyasetinden: İÜ 6 Teşrinievvel 1934 tarihinde yeni Üsene Futbol birinciliklerine başlan. | caktır. Müttefik | ai salâhiyetnameyi O hamil birer “#surahhaslarını 27 Eylül 1934 Perşem- İ İstanbul mıntakası sgünü saaton sekizde mmtaka merkezine göndermeleri tebliğ ve ilân © olunur. kemleri Zarif ve Halit İbrâhim Bey- | futbol klüplerimiz | Türk Anonim Şirketi Istanbul Acentalığı Liman ban, Lelefon: 22925 İzmir sür'at yolu Sakarya vapuru Her Perşembe günü saat 16 Galata ( rıhtımından kalkar İzmir'e Bur vapur da doğru gider. bör pazat £ saat 16 da İzmir » den kalkıp d İstanbul'a gelir: Daktilo aranıyor Ankarada çalışmak üzere iyi yazı yazan bir hanım aranıyor. Üç İ gün zarfında Şahin Paşa otelinde | Haftaya ait piyasa | girmenin yolunu tutmuştur. üm oldu ve Belgrata gitmediler | gitmek üzere hazırlanmış İtalyan PM Ticaret ve Iktısat | vaziyeti Son hafta piyasada alış veriş- ler eski hararet manasile muhafaza ve devam et- miş bulunmaktadır. | Piyasanın hububat kısmında gerek arpa, gerekse buğdayları- mız istekli müşteriler bulmuş, bor- tescilâtı mühim yekünlara baliğ olmuştur. Hafta zarfında yabancı mem - leketlere 386 ton arpa yüklettik. ve işteğini tam Buğday tahmilâtı da 1000 tonu bulmuştur. Buğday mübayaatı için Alman alıcıları bile piyasa - | mızda temaslarına devam etmek- tedir. Fiatlar da sağlam ve yüksel - mek istidadını muhafaza ediyor. | Bu ihracatın hasat mevsimi sonu- na kadar devam edeceğini söyle- mek lâzımdır. Fındık piyasasında da istekli alış verişler kaydedilmektedir. İç fındık fiatları bir hafta zarfın- | da kilo başına 3 kuruş kazanmış- tır. Yapak, tiftik alış verişleri hep eski hızdadır. Almanlarla birlik- te Rus alıcıları da piyasda müba- yata devam etmektedirler, Fiat « larda her hafta yükselmektedir. Mevsim sonuna kadar fiatlarm hayvan sahiplerine kâr getirici seviyeleri bulacağı kuvvetle ümit edilmektedir. Bir taraftan da İn- gilterenin Bratfort piyasası tiftik mamulâtının satışlarını arttırmak için sergiler, konferanslar ve broşürler vasıtasiyle yapmakta ol- dukları propagandaları şiddetlen- dirmişlerdir. Avrupa mecmula - rında okunduğuna göre İngiltere ve bazı Avrdpe' eme yetlermde tiftik mensucati satışları geçen senelere nisbetle çok artmış bulun maktadir. Piyasanm bugünkü vaziyeti Türk - tiftikçiliğinin . istikbalinin emniyetli ve parlak olacağı kana" atini vermektedir. Statistik Ya -| porları bu kanaati vermektedir. Bir kaç senenin durgun ve dü- şük vaziyetini 1934 kırkım mevsi- minin ilk haftaları gidermiş bu - lunmaktadır. Bu gidişle mevsim nihayete ermeden çok evvel elde- ki stokların hepsi satılacaktır. Şimdilik İstanbul piyasasınm vaziyeti gayet müsait bir safhaya | Istanbula geldiler Geçenlerde toplanmış olan par- lâmentolar iktisat — konferansına Müsolini tara- üzerine murahhaslarının fından verilen bir emir geri kaldıkları malümdur. İtalyan © mürahhaslarının bu | suretle Belgrada gitmekten vaz” geçmelerine yarı resmi - (Vreme) gazetesinin İtalyan ordusu aley- hindeki neşriyatı sebep gösteril- mişti. Bu hâdiseyi izah eden i talyan gazeteleri Belgratta topla- nan parlâmentolar konferansı ile İstanbulda bugünlerde toplantıla- | rmi yapmakta olan parlâmentolar | konferansının başka başka mües- seseler olduğunu yazdıktan sonra söyle diyorlar: “Belgrada toplanan parlâmen- tolar konferansının merkezi Brük- seldedir. İstanbuldakinin ise Ce- nevredir. İtalyan murahhasları tatsız hâdiselere sebep olmamak için Belgrada gitmediler. Fakat İ berber Hasan Efendiye müracaat. İstanbulda toplanan parlâmento- | arasında tahmin edemediğiniz bir İ yordu ki: | yerde bir yuva kurmak emrini ve- Arsen Lüpen'in Sergüzeştleri Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mı? Yazan: Maurice Leblanc ediy — Senin yaşında insan - yalnız aşk yüzünden susar. İntihar etti- ğiniz gün yaptıklarınızı tetkik et- tim ve Roland ile Jeromu uzaktan uzağa Lakip ettiğinizi anladım. Bu | iki genç köşkten çıkarak göle doğ- ru yürüdüler, bir kanapeye yan yana oturdular ve siz de... Onlar yakışıklık mevcut olduğunu gör- dünüz. Sonra, hissettirmeden bahçıvanımı soruşturdunuz ve on- ların her gün beraberce ve tenha- | ca gezdiklerini öğrendiniz. Bun- dan bir saat sonra ise yapışarak canınıza kıyıyorsunuz. Doğru değil mi? Felisiyen yüzü takallüs etmiş olduğu halde dinliyordu. Raul devam ederek: — Dikkat ediniz! yorum. Roland intihar teşebbü- sünde bulunduğunuzu haber alı” yor. Nasıl haber aldığı da ikinci | bir meseledir. oÇilgım bir halde | koşup sizi görüyor. Bu ziyaretim den maksat sizi yaşamak lüzumu» na ikna etmek © ve şüphelerinizin | yersiz olduğunu göstermek gaye- sinden başka bir şey değildir. Kı» | zın verdiği izahat ve teminatı © kadar doğru buldunuz ki, o gün - | denberi adeta mesutsunuz. Doğ - ru mu? Felisiyen bu sualleri daha cesu- | PANE YMveriset Tria ve vey tarzı hususunda biraz düşündük * ten sonra dedi ki: — Efendim; cinayet gününden- beri Rolandı görmedim. o Geçen | gece beni ziyarete gelen deode-| ğildir. Onunla aramda cari mü- nasebetler böyle bir harekete mey dan verebilecek mahiyette değil » dirler. Size Roland'tan aldığım bir mektubu göstereceğim. Buyu - runuz, okuyunuz. Felisiyen bir mektup çıkarıp Raul'a verdi bu mektupta denili - rovelvere Devam edi- “Felisiyen Felâketlerini ve Jeromu birbiri- mize bağlamış bülunuyor. (o Bet- baht kardeşim için (döktüğümüz müşterek göz yaşları (o bizim için, kız kardeşimin hatıralarma bir * likte sadık kalmaktan başka te - selli çaresi olmadığını ispat etti. Bizi birbirimize bağlıyan kuvve - tin onun ruhu olduğu kanaatinde - yim. Bana geliyor ki, bize, onun! mesut olduğu ve olmak istediği ren onun ruhudur. Ne zaman evleneceğimizi bil - miyorum. Yalnız şünu söyliyebi - lirim ki, hayatta yalnız o kalmak cesaretini kendimde ( bulamıyo - rum. Siz Elizabeti tanıyan bir insan- | sınız. Bunun için yarm köşke ge- | lip Elizabetin ruhunun Jeromla evlenmemi tasvip ettiğini! söyle - menizi dilerim, Roland,, Raul mektubu bir kaç defa o- kuduktan sonra alaylı bir ifade ile dedi ki: — Tuhaf şey?7... Bu genç'ikızm —— ———— — —— lar konfransına diğer devletler gi- bi İtalya tarafından da bir heyet iştirak etmektedir.,, , hemşiresinin hatırasına | bir şeydir. | kânsızdır. sadakat gösterme tarzı oldukça müstesna Bunun için ORolandı görmiye gidiniz ve ona yardım e- diniz. Buradaki işiniz o kadar a- cele değildir. Bundan maada bir kaç gün dinlenmeğe de muhtaçsı- nız. Maamafih aklıma gelen bir fikri size açmaktan kendimi ala- mıyacağım. Bu da iki nişanlı ara- İ sında danışıklık olduğu fikridir. Ne dersiniz? — Tabii, nişanlı (olmaları da bunu ispat eder. — Öyle ama, acaba bu danışık- Irk Elizabetin sağlığında da yek muydu? — Ne demek istiyorsunuz? — Evlenmesinden iki ay evvel Elizabete karşr kurulan © tuzağın çok dikkate şayan olduğunu söy- lemek istiyorum. Felisiyen nefretle rek: — Bu faraziyeniz cidden im - Ben bunların her iki- sini de yakından tanımaktayım. Rolandm kız kardeşine karşı bes- lediği sevgi de pek ulvi, ve büyük- tür. Hayır, hayır, Rolandın böyle menfur bir itham altında bırakıl- ması kabil değildir. — Acele etmeyiniz! İtham e - den yok. Ben yalnız, ileri sürül » cevap vere » | memesi kabil olmıyan bir farazi - ye yürütüyorum. — Bunu icap ettiren sebep ne- dir? — Şu, bana gösterdiğiniz mek- tup!... Bu satırlar arasında öyle derin bir şuursuzluk hissolunuyor ki... — Roland dürüst ve asaletin timsalidir. — Hayır, Roland bir kadındır ve unutmağa başlıyan bir kadın - dır. — Unutmadığına eminim.. — Öyle ama, yuvasını öyle şart- lar dairesinde kuruyor ki... Felisiyen ayağa kalkarak bü - yük bir ciddiyetle: — Bundan başka bir söz söyle- memenizi istirham ederim. Ro * land bütün zanlardan biridir. Raul mektubu iade ettikten son- ra çimenlikte bir kaç adım yürü- dü. Raul mahirane suallerle bu müzlim ruhlu genci (o söyletmeğe uğraşmağı düşünürken bahçe ka- | pısı açıldı ve polis baş müfettişi Guso içeri girdi. Raul bunu gö - rünce mırıldanarak: — Vay, dedi, (o Guso dostumuz teşrif buyuruyorlar. Acaba bu baykuş ruhlu herifin getirdiği ha- ber ne olsa gerek? Polis müfettişi ilerliyerek Raul ile tokalaştı. Raul dedi ki: — Nasıl?... Sizinle aramızda mevcut işler hitam bulmadı mı? Guso sinsi bir ifade ile: — Evet, evet, dedi, her işimiz bitmiştir. Yalnız adliye bir ada- ma el koyduktan sörira onun üze- rinde bazı haklar muhafaza edör. — Nezaret hakkı mı? — Hayır efendim, kalbi bir iti- na hakkı... Bunun için bir taraf- tan tahkikatıma devam ederken diğer taraftan da hastamız hak - kında malümat almğa geldim. (Devamı var).