8 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

8 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b © bahsettim. O öldü. Zavallınım ölü gözle- Bir hatıra Çeviren : İki Yıldız Irklar arasından, fışkıran ; suların rinden iki damla yaşın yuvarlan» | o harikulâde lezzetini hatırladık.. dığını gördüm. Buna hâlâ inana- mıyorum. Yüzünü yıkıyor, yer yer beyaz- laşmış saçlarını tarıyordu. Ona: — Zavallı, dedim, henüz kırk yaşında olmadığın halde saçların bembeyaz olmuş. — Hayatta çok istırap çektim. Çok felâket geçrdim de ondan.. diye cevap verdi. O kadar çalış - trm, o kadar didindim ki. o Tali- him de bana yar olmadı. Yatağının üzerine çöktü. Yü « zünde kederden © buruşukluklar hasıl olmuştu. Bin bir istırap yüz“ de kaybolmaz hatlar çizmişti. Bununla beraber gözleri mütema- diyen gülüyordu. Yüzündeki sol- gun çizgiler arasında gözleri ma- sum ve çok saf bir ümitle ışıldı- yordu: — Beni kurtaracaksın değil mi, doktor? dedi. Belki bundan sonra mesut bir adar olacağım. “Evet,, dedim, fakat içimden: “Heyhat, buna imkân yok,, diye düşündüm. Birden beni yanına çağırdı. | - şıldıyan gözlerinin etrafını sim - siyah bir halka © çerçivelemişti. Alnından şrpır şıpır ter damlıyor- du: — Koşun, koşun, diye bağırı - . yordu, bana müthiş bir şeyler o » Tüyor.. Ölüyorum. Zavallının meflöç vücudu et - rafında toplandık. Yalnız çehre » siyle içinde bulunduğu istrabı an - latmıya çalışıyordu. Yatak çar - şafının üzerinde elleri biraz kı - mıldanıyordu. Göğsünden yedi - ği kurşun ondaki son hayat kuv - vetlerini de alıp götürmüştü. Etrafma toplanmıştık. Fakat bir şey yapamıyorduk. Bir damla havayı, geniş bir hava kütlesinin yalnz bir damlacığını teneffüs e - dekilmek için son derece kuvvet sarfetmesinden onun kalbinden müstarip olduğunu anlıyordum. Bu Ânt buhranı yavaş yavaş a- zaldı. Elinin, elimi tutmak üzere ufak bir hareket yaptığını hisset- Benim yanımda o kalmız... orkuyorum.... dedi. Onun yanımda kaldım. Alnın. * daki ter kurudu. Müthiş hastalık Kendini sakladı. Hava, © zavallı > göğsünün içine yeniden girmeğe N başladı. Bir çift göz hâlâ ışıldı -— Beni ne zaman kurtaracak - sınız, dedi. Böyle yaşsmaktansa —, ölmek daha iyi değil mi? Ona teselli vermek için (elini sıktım, Ve bir deri, bir kemik kal- mış olan elinin avuçlarımın içnide bulunmaktan mesut olduğunu his- settim. Parmaklarımı kolunun i- çine doğru uzattım. Kanımın par- maklarımın üzerinden geçtiği ade- tâ duyuluyordu. Bu, iki insanı bir- birive çok kuvvetli bağlarla bağ- lamağa kâfiydi.. » Şimdi tamamiyle sakindi. Ona kendisinin güzel memleketinden Sulh zamanında,, se- yahat ederken onun köyünden de geçmiştim. Beraberce altında 6- © turduğumuz akasyaların serin İM seal ve Sare Birden: — Ah, dedi, sizi her zaman gö- | rüyorum, — Beni mi? dedim. Çok basit bir adamdı. Söyle - mek istediğini anlatmağa çalıştı. . Yalnız: — Gözlerimin içinde... Sizi da» ima gözlerimin içinde görüyorum. diyebildi.. Acaba neyi görüyordu? Neyi hangi şey böyle birdembire gözle” | .». rinin içine aksetmişti? — Zannediyorum ki... Ah.. İşte gene geldi. Doğru idi. Buhran yeniden baş- yordu. Bu çok mühtiş bir şeydi. Her ne yaparsak yapalım o hük- münü icra ediyordu. Ve bu defa hiç bir şey de yapamıyorduk. — Galiba, artık ölüyorum, de- di.. —Gülen gözleri hâlâ yalvarıyor: du: — Beni kuratracaksınız ha... değil mi? Ölümün daha şimdiden onun çehresini alt üst ettiğini görüyor- um. — e ayrılmayın.. dedi. Evet! Yanmdan ayrılmıyaca - ğım. Ve elini avucumdan bırak - mıyacağım. bundan başka ne yapabilirim ki!.. Burun delikleri soluyordu. Bir insanm kırk yaşında bu hale gel- mesi, köyünü akasya ağaçlarının serin kokusunu koklamaktan is - ter istemez vazgeçmesi çok acı bir gevdi. İşte dudakları takallâs o ediyor ve sonra yavaş yavaş yeniden dü- şüyordu. Bir insanın kırk yaşm- da böy'e istirap çekmesi oOve son susuzluğunu köyünün dağların - dan şkrak o harikulâde | sularla gidermemesi ne kadar acıydı.. Ter.. Ölüm teri uçuk alnmdan | yeniden akmağa başladı. Ah. | Kark senelik bir didinmeden son» ra ölmek.. Vazife önünde daima eğilmiş olan bu alnın terini silmeğe vakit kulamamak.. Fedakârlık sonsuzdur. İnsan onu ne zaman yapacağını evvei - den kestiremiyor. Onu istiyen ses yükselir yükselmez yapmak li - zım.. İnsanın kendisini hatırla : ması ve yalnız: “Ruradayım,, di « yerek ayağa kalkmusı kâfi.. Ah.. Baştan başa boğuşmaklı ve bin bir elemle ge-i' ilen bu ha - yatı terketmek ne kadar zor! Işıldıyan gözler gittikçe sönü - yor. Fakat son dakikaya kadar hâlâ gülümsiyorlar, Artık konuş- mıyor, artık nefes almıyor, kalbi çabaladı, çabaladı, nihayet ayak- ler: 'utulan bir beygir gibi hare » ketsiz kaldı. O öldü. Göz bebekleri yavaş yavaş cam bir uçurum haline gel. di.. Her şey bitti. Artık Birden ölünün gözlerinden iri yaş damlaları boşanıp yanakları üzerine yuvarlandı. Yüzündeki | çizgilerin ebediyen ağlamak üze | re büzüldüğünü gördüm... | Bu cansız vücudun elini daki» kalardanberi hâlâ avuçlarımda İ musikisi, 24.10: HMorvat siçan tslarmı, Cumartesi PAZAR > 8 Eyist | 9 Eyi 27 RrAtir | 98 R. Ahir Gün doğuşa sö SAS Gün bansr 189 iast Sabah namazı 4 4. Öğle samazı 1212 12 İsiodi seman “4 1547 Akşam nama 1430 1881 Yatsı Daması 3007 4004 İmsak 3.80 3.51 Yılın çeçen günleri ve 24 Yılın talan günleri 1. 0: am e İMA | Rapyo | İSTANBUL: 1830: plâk naşriyatı, 19: Fransizca ders 19.30; Türk musiki neşriyatı. (Fahire bn. nım, Safiye hanım, Refik Fikret beyler) Zi, Erel Şefik bey tarafından konferans, 71.89: Stüdyo caz ve tango orkestrası. 325 Khr. VARŞOVA, 1345 m. 2020: Taçannili konser. 20.80: Çocuklara pehrinde,, isimli neşriyat. 20.45: Plâk. 2050: Munahabe, 31: Spor. 71.45: Hafif musiki. 21, Hafif musiki, 21.55: Haberler, 23: Musahabe, 24. 85; Temsil, 1 Lendradan naklen hafif mesi ki. 7: Dans pilkları, 428 Khz. BÜKKEŞ, 884 m. 18-15 Gündüz neşriyatı. 18: Poptiler Ro » men ssusikisi, 19: Munahaba, 19.20: Szelinm Matza erkestrası. 20: o Ünieersita, o 2020: Flâk, 2040: Konferans, 31: Radyo orkestra» s1. (Beynelmilei şark musikisi, 28: Haber - ler. 33.30: Bir lokantadan naklen konser. 545 Khz, BUDAPEŞTE, 560 m. 1945: Bertha salon orkestrası. 71: Neşe- M neşriyat. 22.80: Trio konser. 23.80: Dans 592 Khz. VİYANA, 507 m, 20,15: Haberler, 20,85: Piyano, rrusiikisi, “ uyuşturucu maddöler kaçakçılığı - bile | Ikinci mmtaka polis müdürü yal- sum Doktor * Operatör 31.10: Rokoln akşamı. 2245: Holzer sadyo arkestrasr, 28,80: Haberler, 28.30: Konserin devamı, 24.80: Dans ransiklei, Uyuşturucu maddeler Çin hükümeti şiddetli tedbirler alıyor Avrupa gazetelerinin verdik - leri haberlere göre, Çin hükümeti na karşr gayet Şiddetli tedbirler almağa başlamıştır. Bu tedbirle- rin alınmasını icap ettiren sebep- ler arasında, son zamanlarda ko- kain ve sair keyif verici maddeler kullanılmasının çok genişlemiş ol- ması ve bu maddeler kaçakçılığı» nın Pekin polis müdiriyeti men - suplarından bazı yüksek rütbeli kimselerin yapmakta oldukları - nın meydana çıkmış olmasıdır. | Nitekim son günlerde Pekin | ikinci polis mıntakası müdürü | Yin Huan Yan nammda birinin | büyük bir kaçakçılık şebekesini idare ettiği anlaşılmış ve hakkın- da gizlice tahkikat yapılmıştır. nız kaçakçılık ile kalmayıp haiz olduğu selâhiyete dayanarak ta - cirlerden uyuşturucu maddeler musadere ediyor ve bunları hükü- mete teslim edecek yerde gizli sa» tryormuş. Bu hususta yapılan ihbaratın doğruluğunu tesbit eden Pekin hü- kümeti bir tuzak kurarak polis mıntaka müdürünü görülen suç halinde- yakalamış ve Mareşal Çank - Kay - Çek in verdiği emir üzerine müdür kurşuna dizilmek suretiyle idâm edilmiştir. Oğlunun idem haberini alan ihtiyar validesi ansızm ölmüş ve müdürün karısı da delirmiştir. Ahmet Asım Doğum ve kadın hastalıkları mütehassısı Doktor - Operatör Iffet Naim H. Cerrahi hastalıkları mütehassısı Muayene saatları: 10-19 Ortaköy Şifa yurdu. 15-18 Beyoğlu İstiklal çad. 19 Telefon o 49231 ve 41960 MM — Yalan söylüyorsun... Eğer dediğin gibi olsaydı sana beş bin frank verirler miydi? — Bana beş bin frank verme - diler.. — Ya ne verdiler?. a Binerlik beş papel verdi- er, Tomas fevkalâde sinirli bir hal- deydi. Ortada beş bin frank var- dı! Maamafih öğrenmek mümkün olamıyordu. Hakikat cıva gibi parmakları arasmdan sıyrılıyor- du. Halbuki diğer taraftan sar- hoşluğu da artıyordu. Bu yüzden, şimdi de, keşdisi ağlamağa ve hiç farkında olmadan, şikâyet tarzım- da ifşaatta bulunmağa başlamıştı. Diyordu ki: — Dinle kardeşim... Onlar beni hayvan yerine koydular.. Evet ih- tiyar Bartelmi ve Simon... Beni her zaman tertiplerinden hariç bıraktılar. Bana yalnız dediler ki: “Bir kamyon kirala ve Şatu köp- rüsünün başında bizi bekle. Biz işimizi bitirince sana iltihak ede- riz.,, Sonra da öldürüldüler.... Ma- amafih bütün bunlardan bana ne?.. Artık bunlardan bahsetmiye lim. Konuşacak başka şeyler var. Gölgede bulunan Centilmen bir koluna dayanarak yavaş yavaş kalkıyor ve sarhoşluktan eser gös- termiyen gözleriyle Tomasın ke- derli yüzünden mânalar çıkarma” ğa uğraşıyordu. En nihsyet dedi i: — Konuşacak başka şeyler var- mış... Onlar dane imiş?.. Hangi başka şeylerden bahsediyorsun 'omas?.. — Bu adamların hazırladıkları müthiş bir sui kastten bahsediyo- rum. Bu sui kaste dair çok şeyler biliyorum... Fakat bilinmesi lâzım olanların hepsini bilmiyorum. Bu suikasti kime karşı hazırladıkları» nı biliyorum.. Fakat bunun bugün taşıdığı ismi ve nerede oturduğu” nu söylemediler. Eğer bu tafsilâtı da bilseydim yüz binlerce frank kazanmak işten bile değildir. Ah.. Bir bilseydim:.. Centilmen mırıldanma kabilin- den: — Evet, dedi, bilinseydi... Ben sana yardım edeceğim. Tomas hâ- lâ ağlıyormuş gibi: — Sen bana yardım edeceksin değil mi? — 'Tabil yardım edeceğim... Ve edebilirim. Bu işi aydınlatabile- cek acentalar var.. — Bunlar arasında tanıdıkların var mı? — Tanıdıklarım var mı? Buda lâf m... Beş bin frangr bunun sa- yesinde kazandım. — Sen bana parayı verenin bir herif olduğunu söylemiştin? — Evet, acentalardan birine mensup bir tip. Bu herif bana de- mişti ki: “Centilmen, kodese atılan Feli- siyenin kim olduğunu öğrenmek isteyen bir zat var. İşe başla!, iste» nen malümatı getirebilirsen sana daha bu kadar para verilecek,,, Tomas bunları dinledikten son ra yerinden sıçradı. Filisiyen adr- önül dul) ani, aş ei Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mı? Yazan: Maurice Leblanc nm anılması onun sarhoş kafasın» da şiddetli bir sarsıntı yapmıştı. 7 e dedi, ne diyorsun baka» yım? Sana bu parayı Felisiyen- le meşgul olasın diye mi verdiler? — Evet, şu hapishanede bulu » nan Felisiyenin kim olduğunu a » raştırmam için verdiler. Bu işle alâkadar olan zatı da yakında gö“ receğim, i — Sana beş bin frank verdiren zatı mı? — Evet... — Onunla randevün mü var? — Hayır, onunla değil... Beni onun bulunduğu yere götürecek olan şoförü ile... — Nerede buluşacaksınız? — Konkord meydanında S$tras- burg abidesi önünde.. — Ne vakit? nü saat on birde. Tanıyabilmek” | liğim için şoför elinde “Journal, i gazetesini tutacak.. Sana yardım i edebileceğimi görüyorsun ya? Tomas bazı noktaları anlamak | ister gibi kafasmı yumruklariyle | sıkmağa başlamıştı. Anlamak is“ tediği bazı karanlık noktalar var” | dı. Felisiyen, beş bin frank ve" l ren ve daha beş bin vermeği v8“ i deden zat!,. Bütün bunlar kıymet" li birer ip ucu değil mi?... Bunun | için, daha büyük bir merak ve 2" lâka ile soruşturmalarını devam etti: — Bu zat nerede oturuyor? y Centilmen müphem (bir ifade ile cevap verdi: 4 — Anlaşılan Vesinede oturu * yor... Evet, anlaşılanı falânı yok- Vesinede oturuyor. : — Tabii sana admı da söyle * j mişlerdir? / — Evet.. Gazeteler de bu isim” den bahsettiler. Taverni, d'Aver” ni vezninde bir şeydi. Centilmenin sesi gittikçe hafif” , liyor ve kısılıyordu. Sustu ve bun” | dan başka bir söz söylemedi. , Tomas, işittiği sözlerin beynin” de yaptığı fırtmayı dindirmek *€ fikirleri arasında bir rabıta mey” dana getirmek için büyük bir g87” ret sarfına mecbur kalmıştı. Bü tün bu sözler bir sürü (o müpher şeylerdi. Etrafını saran karanlıklara rağmen iki üç aydı" İm nokta da görür gibi o! Maamafih, kafasında birbiri 8” dınca doğan yeni yeni — fikirle" bunları da söndürmekten hali ks” mıyorlardı. Centilmen bir kenara çekilmit" başını göğsüne eğmiş olduğu pak de uyukluyordu. Gece çok s3 ve kasvetliydi. Gökte kara ve * ğir bulutlar dolaşıyordu. | bağlanmış olan nehir yenii den dökülen ışıklar suyun yüzünde titrek akisler yer Uzakta Trokadero sarayının köprü kemerlerinin simsi & : İuetleri yükseliyordu. gelme ve ne de giden vardı. derin bir ıssızlık içinde e yordu. Davasi <4) .

Bu sayıdan diğer sayfalar: