YY EY #4 — VARIT # EYLÜL 1934 “ae. VAKTI ın Tefrikası: <4 7 ymm Olüme Susayan Gönül BASİLVE PERSEPOLİS SADAYLARINDA DARA... İSKENDER /Muhtelit Mei ikomisyonuna iske- Tefilka No. 18 Yazan: İshak Ferdi Böyle bir kadını yaban domuzuna parçalatmalı! Bunu söyliyen Dârâ idi; çadırcının anlattıklarını din. leyince ona hak vermiş," yaptıklarını doğru bulmuştu! Iran Orduların hareket ettiği gün- denberi, Dârâ, Babilde ıslahat Yanmakla meşguldü. Sarayda gü- zel (Libya) siyle düşüp kalktığı kadar sohiede de dolaşıyor, mem- eleetin ilri/üç kik ediyordu. Dârâ'nin çek garip itiyatları vardı,. Sehri dolaşırken hiç tanı- madığı evlerin önünde durur ve €v sahibiyle görüşür, derdini, dü- şüncelerini sorardı. Dârâ, kadmlara kocalarından Memnun olup olmadıklarmı, er - keklerinin kendilerine işkence ya- PP yapmadıklarını yakından an- lamak isterdi. Bir erkeğin ne se- le olursa olsun karısına zulüm ve işkence yapmasma tahammül | için çok| #demezdi. Bunun men'i Ağır kanunlar koymuştu. Eğer bir kadın kocasından dayak yer ve - | Ya kocası tarafından aç ve bakım- #2 birakılırsa, rahip huzurunda | dinlenecek iki şahitle faili çok a- | Kir cezalara çarptırıldı. Karısı yüzünden ceza görenle- Tin cemiyet içinde şeref ve mev - kileri hiçe iner ve dostları kendi. sinden yüz çevirirdi. Dârâ (Bebiştun) kitabesi üs - tündeki yazıları halka ilân et mişti. Zalim ruhlu erkeklere: “— Ay ve güneşetn ibret almı Yor musunuz?, Dünyanın tekev - Yünündenberi doğuş ve batışla - Tnda ufak bir tahavvül görülmüş Dürâ'nın koyduğu bu nizamlar Yalnız erkeklere mahsus değildi. ârâ erkekleri aldatan kadmlar | ?amlar vazetmişti. Kodasını alda- tahtına sahip olmak istiyen sihirbaz Gomata, .clarını yakından tet- | ei Lİ tan ve başkalarının koynuna gire- rek aile hukuk ve rabıtalarını a- | yaklar altına alan fena ruhlu ka- ! dınları da (Ölüm kuyusu) na at- | tırırdı. Bunun için hiçbir erkek nikâhsız bir kadınla temas ede- mez ve bilhassa nikâhsız bir kadın kat'iyyen bir çocuk doğuramazdı. | Dârâ nikâhsız kadınlardan do - ğan çocukları analarma öldürt - mek ister ve bu yüzden şehir da - i hilinde daima isyan ve kargaşa | lıklar zuhur ederdi. Maamafih bu ağır nizam ve âdetler yüzünden gayrimeşru münasebetlere (o pek nadir tesadüf edilirdi. Zenginle - rin parayla satmalınmış cariye - leri bile efendilerinin muvakkat nikâhlı karıları sayılırdı. Dârâ bir güni gene şehri z | mıya çıkmıştı. Kenar mahalleler- den birinden geçerken, bir küçük evin penceresinden: — İmdat.. İmdat. Diye haykıran bir kadın sesi İ işitti. Atınm dizginlerini cekti. Ve evin kapısı önünde durdu. -— Taspa şu kapıyı çal baka- hım! Hassa kumandanı kapıyı çaldı. Bahilde çadırcılık yapan bir a- dam hiddetle kapıyı açınca, so - kakta bir kalabalık ve bu kalaba İ lik izinde hükümdarı gördü.. Sa- İ sırdr. Fakat, hiddetinden ; pözleri İ dönmüş ve rengi mosmor olmu$ - tu. 7 Diârâ sordu: — İrdat diye bağıran o kadın kimdir?, | Catlırer: »- Karım, Dive cevap verdi. — Niçin bağrıyor?. a çeden şikâyet İskeçede çıkan (Trakya) gazetesi yazıyor: “4793 numaralı kanunla tatbik o- lunan Ankara itilâfnamesinin 25 inci maddesi ve keza Başvekil M. Çalda - ris tarafmdan Ankarada imza olunan ve 6018 numara altında kanuniyet kes- beden anlaşmanın ikinci maddesi mu- cibince muhtelit mübadele komisyo » nunun bir kararı olmaksızın 1930 se- nesi Haziranından sonra Garbi Trak- yada etabli Türklerin emlâki müsade- re olunamaz, hattâ bu emlâk firarilere ve Türk tebasına ait bile olsa onu hali hazır sahibinin elinden almağa cevaz kantınu yoktur, Evet iki hükümet arasındaki anlaş- malar böyle diyor. Ayni zamanda bü- tün salâhiyettar ve alâkadar makam - lar da 1930 senesinden beri yeni işgal olmadığını ve olamıyacağını teyit edi- | İ yorlar. Hal böyle iken memleketimiz» de, yeni işgal ve müsadere alabil #ine devam ediyor. Hem bu işgal ve müsadereler resmen hükümet tarafın- dan yapılmaktadırlar. İşte misali: Gümilcinede valii u » mumilik binasında oturan (Sinergi - yon Erevnis) emvali metrüke tetkik komisyonu dairesi (o 20 Kânunusani 1934 tarihinde 14901 ve 14902 numa- ra tahtındaki evrakı İhanlı (Evla lon) belediyesi (o karakol kumandanı vasıtasiyle Gönikli (İlyopetra) kari - yesinden Hüteyin oğlu Mümine tebliğ ediyor. Bu evrakta Mümine, elindeki 50 dönüm arazinin üçte ikisi amcaları Koç oğlu Mustafa ile Koç oğlu Mü - mine ait olduğunu ve bunların müba- dele olarak Makedonyadan Türkiyeye gittikleri ve binaenaleyh bu 80 dönü- mün üçte ikisinin hükümete nit oldu- ğu, ayni zamanda da 1926 dan beri kirasmı ödemek icap ettiği bildirili » yor. Mübadiller gideli 12 sene oldu. Ne on iki seneden beri hükümet tara- fından ne de on iki sene evvel yuka- rıda mevzuubahs şahislar tarafından bu araziye bir müdahale vaki olduğu sabit değildir. Evrakta pekâlâ anlaşı- Jiyor ki, memurlar Trakya mintaka - sının mübadeleye tabi olmadığını bil- miyorlar.. Çünkü bu arazi Trakyada dır. Mer'a bahanesiyle bir köyün umum ekili arazileri belediyelere mülk yap- mak: memnu mıntakalar o ekildi diye koskoca bir köy halkına mahkemeler açmak, hayali bir Makedonyalı müba- dil Türkle akrabadır diye eşhasın em- lâkine vaziyet etmek.. Bu haller Garbi | Trakya Türklerini sındırmağa matuf sistemli bir siyasetin tezahürleridir - ler. Bu itibarla İstanbulda bulunan Yunan - Türk muhtelit mübadelei a“ hali komisyonuna şu suali sormak İs- teriz: Bir kaç ay sonra siz dağıldıktan sönra Türklerin başlarma açılan bu gibi meseleleri hangi makam hallede- cektir?” Çadırcı çekinmedi: — Döğüyorum.. Dedi. Sonra birden hükümda - rın gazabına uğramak endişesile dayağın sebebini izah etti; — Karım dün akşam çırağımın evine kaçmıştı. Onu elimle yaka- ladım., Gece yarısı karımı çırağı- mın koynundan çıkarıp getirdim. Böyle bir kadını $iz olsanız öldü- rürdünüz! Dârâ, ilkönce çadırcıya çok kızmıştı. Fakat bu kısa malümatı alınca yumuşadı: — Karının senden bezginliği var mı?.. — Hayır... — Kazancm yolunda mı?. — Komşularımızdan ivi vaşa » rız. Karıma her istediğini alırım, Simdiye kadar birbir sebeple kal bini kırdığımı Katrlaıyorum. — Kaç senedir evlis'niz?. — On iki sene oluve-. — Karın kaç yasmda?, — Yirmi beş.. — Son?... — Otuz beş yaşındayım. İ t | — Yani ne demek istiyorsun?, — Seven bir adam hükmeder, | mişti. boyun iğmez. — Yanlış düşünüyorsun. — Neden?, — Bir kere o erkek sevilip se- vilmediğini bilmelidir. — Ama. — Eğer bunu bilmeden hük- metmeğe kalkarsa, karsısındaki susmak mecburiyetinde kalır ve,. aldanmış olur. Rıdvan beyin kaşları çatıldı, bir müddet bıyıklariyle oynadı, dudaklarını kemirdi: — Senin sözün şu neticeye va- riyor: Böyle aldatılan erkeklerin intikam almıya hakkı vardır. — Hayır. — Evet evet. Sana misal göste: reyim.. Yok misal kalsın, her hal- de şunu bil, ki ben Nesrini cok s€- verim. Ondan ayrılamam. Fakat işlediği günahın tamir edilmez bir şev olduğunu bilseydim, onu koyardım. Biraz daha boğuk bir sesle ilâ- ve etti: — Eğer karımın şimdi veya mazide, ne olursa olsun, bana i - hanetini haber alirsam, onu elim- le öldürürüm.. Elimle gebertirim onu. Birdenbire sustu. Güldü: — Bunlar da nereden hatırıma geldi ya.. Senin felsefen senin ol- sun doktor.. Cemil, sen yavaş ya- vaş bunamıya başlıyorsun.. Koluna girdi. Sürükledi: — Gel seninle birer viski lim de biraz zihnin açılam. Yürüdüler, Rıdvan bey, sale - nun penceresinden bahçeyi gös - terdi: — Bunak, dedi, şu ağaçların altına bak. Ağacın altmda, Nesrinle Fey - yaz baş basa duruyorlardı.. Doktor düşündü: “Ben sahiden bunamışım.,. Fakat hes dakika sonra için - de ilâve etti: “Ne olursa olsun.. Nesrin ha - rikulsde hir kız, melek gibi bir kız. Bu Feyyaz da ahlâksızın bi- ri. Bu fikrir-4-- #Ssemem..,, ... — içe- Fevyazla hss başa kalmayı Nesrin istemisti: — Çırağın senden yakışıklı mı? — Hayar.. Bir bacağı topal.. Ve bir gözü sakattır. Uyuz köpeğe benziyen bir bali vardır. Dârâ: — Hakkım var! dedi, böyle bir kadını (Ölüm kuyusu) na atmak bile değmez. Onu yaban domuz - larının ağzında parçalatmalı. Bu sırada içerden bir ses işitil- di: — Kocam yalan söylüyor. Beni onun elinden kurtarmız! Size ha- kikati anlatacağım.. Dârâ tereddüde düşmüştü: — Taspa, şu kadını buraya g€- tir! Diye bağırdı. Hassa kumandanı eve girdi. Ve üstü başı yırtılmış, perişan kıya- fetli, uzun boylu ve saçları dağı - nık bir kadınla döndü. Çadırcının karisını Dârâ'nın a- tının dibine kadar sürükliyerek getirmişlerdi. (Devamı var) | Yazan : Selâmi İzzet — Biraz bahçeye çıkalım, de « Feyyaz tabii bu teklifi derhal İ kabul etmiş ve iki candan sevda» İr gibi, kol kola girip baheçye çıkmışlardı. > Nesrinin karşısında duruyor ve gülmeye gayret ediyordu. Çünkü, Nesrinin baş başa görüşmek iste- mesi, aslında pek hoşuna gitme- mişti, Maamafih Nesrin söze “başla « vmca, Feyyazm içi rahat etti: Nesrin: — Merak etmeyiniz, dedi. ar- tik aksilik edecek değilim, şart koşacak değilim. Sizinle evlen « meğe razı oldum, evleneceğim.. R“ sözlere rağmen, Feyyaz ür- perdi. Nesrinin süküneti. soğukkanlı « lığı zoraki değildi. Devam etti: — Sizin kanunen karınız olaca» #ım. Kanun, bir kadınla bir erke- 8i birleştirmek, birihirlerine bağ- lamakla kalmıyor. O kadmla o erkek arasmda avrı onyrı da bı « rakmıvor. Esrar hırakmıvor. Riri- birlerinden gizli bir şeyleri olsun İ istemiyor. Feyyaz duraladı: — Evet. -—Şu halde anlaşalım. Feyyaz Bev, siz katilsiniz! Feyyaz itidalini muhafazaya azmetmişli ama, kendini tutama- dı, haykırdı: — Nesrin hanım!.. — Rica ederim beyhude şeyler söylemeyiniz.. İki haydudun bir * lik olup Celili ve..“Çöluğumü öl” dördüğünüzü biliyorum, Feyyaz gülümsedi, hürmetkâ - rane iğildi: — Meziyetlerimi mübalâğa e diyorsunuz. — Alaylı bir lisanla, elinizi bizzat kana bulamıdığmızı mı i- olursa ol ehemmiyeti ma ediyorsunuz.. Ne sun, bunun bence yok. — Su halde sizi takdir ederim. — Sizinle ewlenmaza neden ra- zı olduğumu her halde biliyorsu» nuz. — Yelniz bu sefer, kapılardan dinle—»#j ayıp etmiyorum. — Müteleshil haleti ruhiyemiz As malöm. Biribirimizden nefret ediyoruz. — Havır. ben sizden nefret b miyorum. Sadece size karşı lâ- kaydım. ı — Bu lâkavdivi daima muha- faza »tmenizi istiyorum, — Yani?, — Aramızda bir duvar vardrı, bu duvar hichir zaman yıkılmıya- cak asılmıvacaktır. — Ha.. Yani benim tamamiyle karım olmıvacaksınız?. — Evet. — Telâş etmeyiniz, Sizi sevmi- İ yorum. Siz benim yanımda sadece bir şerik olacaksınız. Benim eris- wek istediğim bir gayem var, Bu gayemin husulüne, obilmiyerek yardım edeceksiniz. — Peki.. Yalnız sözünüzü unut» maynız.. Bir gün unutacak olur « sanız. — Unutmam. Her halde size ve ailenize rahat ettireceğim. Sükün içinde bir ömür süreceksiniz, Ve size iyilik etmek sırası geldiği za- man da elimden geleni esrisemi - yeceğim.. (Devamı var) e ai