VAKIT ın Tefrikası: 23 Ölüme Susayan Gönül RES Se m EDE d Mehmet işte bunda aldanıyor - u. Bir mem: i > türde ur, Mehmedi alıp gö Biraz sonra hademe bir tel #raf getirdi. İstanbuldan müsta - <el kaydiyle geliyordu. Mahir Bey açtı ve hemen hade- Meye emretti: — Çabuk komiser beyi çağır. Telgraf polis (o müdiriyetinden #eliyordu: “Tuzla cinayetinin failleri ola - rak, mükerrer sabrkalılardan “A- 31, ve “Tilki, lâkapir iki serseri Zan altındadırlar. O civarda bu - 'Unmalarr muhtemeldir. Araştırı- hiz. İki serserinin tarifleri de vardı. Mahir bey sevindi.. Bu telgraf- ta Mehmedin masum olduğunu teyit ediyordu. Biraz sonra komi- ser bey geldi. Mahir bey telgrafı Uzattı; - — Okuyunuz. Cinayet malüm değil mi?., — Evet » efendim... Birini de tevkif ettiniz. — Haber aldınız demek! — Evet efendim. — Fakat bu telgraftan anlaşı - İsyor, ki bir kişinin tevkifi kâfi değil.. Bu iki serserinin taharrisi- ne başlarsın. — Her halde geceye kalmaz yakalarız. — Mehmedin tevkif edildiği de duyulmasın. İşler çatallaşıyor © “Ayı, ile “Tilki, vaziyetin'bir Sikmaza doğru değiştiğini bilmi- Yorlardı. “Ayı,, sandala uzanmış, yelke- DİN ipini eline almış, için için gü- lüyordu, Bir aralık, yanmda yatık du » TAN arkadaşına baktı. — Ne oluyorsun be?. Tilki,, sert ve kısa cevap ver- di, — Düşünüyorum. Biraz sustu ve ilâve etti: a Ulan biz enaiyiz be! Ayr, şöyle bir silkindi, bir şey diyecek oldu. “Tilki,, vakit bırak- madı; — Meyhanede oturduk, ziflen- dik.. Bizi herkes gördü. İs meyda- DA çıkarsa herkes tanıyacak. — Vay! Es Vay ya.. Şimdi aklın başına #eliyor.. Hem Feyyaz bizi ne diye an attı?.. Ne diye Pendiğe #önderiyor?. — Gene bize ihtiyacı olursa?. — Ya tuzak kuruyorsa?. — Vay! , 7 Vay ya.. Ben Feyyazdan şüp > iyorum.. Ya bizi ele verdiy- « Ya Karaya'ayak basar bas - Maz enselenirsek?.. — Vayl ea vk, gene düşünceye daldı. Rk çenesini kaşıyordu. “Tilki, pd kaşrdı: ii belki de içime doğan- e zam korkudandır.. Ama de ihtiyatlı davranalrm. — Ne yapalım? Te Pendiğe uğramıyalım.. Kar- mag lere çekelim. Issız bir yere ni g5 bırakalım. Paranın hepsi- Me, e almiyalım.. Mek Yr., bu teklifi pek kabul et- İstemedi. Fakat “Tilki,, 1srar 4 Canım ne olursa olsun, gü- KAR, Yazan : Selâmi İzzet nün birinde Kâyığı sakladığımız yerde buluruz. Ayınm buna biraz akk kesti. Fakat karşı sahile gitmeğe hacet yoktu. Biraz ötede, kimsenin öm- ründe ayak basmadığı ağaçlıklı, yosunlu, sazlı bir kıyı buldular. Sandalı çektiler; Ceplerine ellişer lira attılar, kol kola verip Pendi - ğe yaya yürüdüler. Tam bu esnada, Celilin cesedi- ni Mehmedin oğlu uçurumdan çı- karmış, müddelumuminin önüne koymuştu. “Tilki,, ile “Ayr,, Pendikte ka- rınlarımı doyurdular. İstanbula indiler, Hazır birer kat elbise ile birer şapka aldılar. “Ayı,, bir de baston aldı. Sonra tekrar Pendiğe döndüler. Gecr, iskele yolundaki meyha- velerden birinde oturdular,.. Mü- vezziler bağırdı: “Tuzla cinayetini yazıyor.» “Ayı,, nm eli “titredi, elinden kadehi bıraktı. “Tilki;, sapsarı oldu, etrafına bir göz altı.. Sanki her köşede bir polis memuru oturuyormuş da yakasma sarılacaklarmış gibi gel- di. Maamafih kendini evvelâ gene o'topladı.. Ne diye korkuyordu?. Korkacak ne vardı?. Meyhanede oturanları ne o tanıyordu, ne de onları tanıyan vardı.. Biraz ötede, yaşlı bir zendost, kızı yerinde bir kıza meze ikram ediyordu. Kız, dekolte kırmızı bir fistan giymis, yüzünü gözünü adamakı|- lı boyamış, bakanlara göz ediyor- düçomeisi bis Heağ TU “Tilki,, nin içi bu manzara ile rahat etti. Oda kıza göz attı ve kendine gelsin diye, masanın al- tmdan “Ayı,, ya bir tekme vurdu. — Vay! “Tilki, nin gülümsediğini gö- rünce kızdı: — Ulan gülecek ne var?. — Arkanda bir yosma var, ba- na göz ediyor. “Ayı,, arkasına döndü, Kızı görünce yılıştı.. Hoşuna gitmişti. — Güzel yosma be.. Yanaşalım mı?. — Daha vakit var.. Bir kere havadisi anlasak. — Bir gazete alayım.. — Dur, bana bırak. Garsona seslendi. Rakı istedi ve buarada sordu: — Bir cinayet mi olmüş! — Duymadmız mı?. — Yok.. Nereden duyayım?. — Tuzlada bir genci öldürmüş- ler. — Ya!... Vah vah.. Katil bulun- muş mu?. ” — Galiba bulmuşlar. Genç kadınm yanındaki ihtiyar zendost, gözündeki mavi gözlük- leri çıkarmadan üstünden $i — Çok merak ediyorsanız size gazete vereyim, dedi,. “Tilki,,: — Eyvallah, istemez.. Diye kekeledi. Fakat ihtiyar a- dam ısrar etti: — Alm alın. Ama gene geri veriniz, bana lâzım. “Ayı,, gazeteyi aldı, genç kadı- na öyle bir bakış baktı, ki kadın kızardı. “Ayı,, gazeteye göz gezdirirken “Tilki,, merakla bekliyordu.. “Devamı var) Yeni Neşriyat: Statistik umum müdür- lüğünün tetkikleri İyi iliyen dairelerimizin biri de Statistik müm müdürlüğüdür. Tür « Kiyenin her şeyderi övvel Bugünkü var. Tâ ki, bunu geçmişle, gelecek- le karşılaştırmaya imkân bulunsun ve alınacak bir tedbirin isabeti tayin olunabilsin. Bu daire işte bu ihtiyacı gidermek için ciddi, usulünde çalışır bir tesir. verir. Umum müdürlüğün bu arada bazı tetkik (o eserleri de meşrediyor... . Aşağıdakiler bu cüm - ledendir. Okuyucularımıza takdir ile bildiririz: Nüfus işlerinde nereye gidiliyor? Çevi- ron: Selim Sabit — Mir nüfusu; çevi- — Tokatlı aşık e my merkezlerimizden iridir Banda tün vilâyet merkezlerine üstünlük id- din edebilir. Duygu gazetesinin ve ir ie Çankırı Mebusu, Talât in bu yoldaki himmetini e ya a 1 İğ Çankırının bir fikir ve şür çevresi olduğu davasında Talât Bey gerçek- ten iyi bir anane isbat etmekle kalm. yor, önün sürüp gittiğini de göster « miş olayor. Yukarıya adını yazdığımız kitap Çankırı tarih ve halkiyatma dair orada bağtırlan © eserlerin (o onuncusudur. Bundan. evvelkiler, Ahmet Talât, Ah- met Kemal, Hasan, Ali Dehri, Ahmet ” i Çankırı balkıyatından hikâyeleri, Çankırı taraflarında söy - lenen ata sözlerini toplamış, Çankırı” da görülüp işitilenler de Tahsin Nahit Bey tarafından yazılmıştı. Tokatlı &- şık Nurinin bütün eserleriyle meşhur (Emrah) m yetiştirmesi bu şair hak - kında uzun ve özlü bir tetkikin de Ahmet Talât Bey Çankırı kötüphane- sine değerli bir kitap olarak kâtmış bulumuyor. Çankırı o münevverlerini mıza tavsiye ediyoruz. Yeni adam Yeni Adam'ın 34 üncü sayısı bu- gün çıktı. Tavsiye ederiz, —— Bu seyyah kim? Le Grenoble, 19'(A.A.) — Vercors / silsilesi 5 tepelerinden 2430 metre irtifalı Grand Vey - mont dağı üstünde bir seyyah çantası bulunmuştur. Çantanın üzerinde aşağıdaki cümle yazılı bir kart vardır: “Sisten yolumu kaybettim, İm- za Joune,, Bu hususta araştırmalara de» vam olunmaktadır. Bir tâyyare düştü Angres, 19 (A.A.) — Bir tayyare Lorient mevkiinde düş - müş ve rasıdı ölmüştür, —. Beynelmilel buğday piyasası hararetlendi Ankara, 19 (ALA.) ss Son. vaç ziyet üzerine beynelmilel buğday pazarlarında hararetli muamele - ler başlamış bulunması dolayısile Ziraat Bankasma muhtelif mem - leketlerden buğday satışı hakkın- da külliyetli. miktar . üzerinden. müracaatlar vaki olmaktadır. Ya- kında geniş mikyasta satışlar yapılması beklenmektedr. sıralarında bulvarlarda gi (m Mi Birinci kısım iki facianın ikincisi ı Harp izi üzerinde İkinci kânunun güzel sabahla- rı, bu mevsimde güneş artık rlik- laşmıya başladığından, hayatın en kuvvetli kaynaklarmdan birini teşkil eder. Bugünlerde kışın s0 - duğu arasında ilkyazın soluğu hissolunmıya başlar. Havada do - laşan tazelik sizi de gençleştirir. O gün öğleden evvel saat on bir dolaşan Arsen Lüpenin de bu hisleri duy- duğuna şüphe yoktur. Çevik adımlarla yürüyor, par- maklarının uçlarına basarak, gü - ya jimnastik hareketleri yapıyor- müuşgibi kalkınıyordu. Sağ aya - ğını her atışında bir nefes alıyor- du. Başını Hafifçe arkaya iğmiş, göğsünü öne doğru çıkarmış, yü - rüyordu. Sırtımda kül © renginde yazlık bir elbise, koltuğu altmda yumşak bir şapka vardı. Pardesü giymemişti. Gelene geçene ve bilhassa ka- dınlara gülümsiyen yüzünün çiz- gileri ellisine yaklaştığın ve bel - ki de aştığını gösteriyordu. Fakat | tarik ve hallryatmı; “Çenkr"İ arkadan veyahut uzaktan bakılm- ca bu uzun boylu, modaya fevks: lâde uygun bir tarzda giyinmiş zatın ancak yirmi beş yaşında bir delikanlı olduğu zannedilirdi. Ca- mekânlara akseden hayalini sey- reden Arsen Lüpen kendi kendi- | ne memnutiyetle: — Bana haset edecek ne kadar gençler vardır, diyordu. Her halde Arsen Lüpenin her- kesi imrendirecek kadar kuvvetli bri gösterişi, kat'i tavırları, bede- ni kuvyet o muvazenesi, zevkine düşkün bir midesi, kusursuz şuu- ru vardı. Mareviyatı da sağlam - dı. Böyle bir insan tabii dimdik yürüyebilir. Şuna da işaret edelim ki, cüzda- nda iyice dolu idi. Pantalonunun revolver cebinde muhtelif banka- lara ait dört çek defteri vrdı. Bun- dan maada Frasanm muhtelif yerlerinde, dağ kovukları ve ne - hir yatakları gibi emin mahaller- de gizlenmiş altmları ve çuvallar dolusu kıymetli mücevherleri ve taşları vardı. Raul dö Limesi. Ra- ul d'Avena, Raul d'Eneris, Raul d'Averi namları altında düne - nın dört Köşesinde haiz bulundu - ğu Hrefiler de başka. 4 Bank dö Provensım önüne 'gel- mişti. Bu bankaya, Ravıl d'Aver- ni namina doldurülmus bir çek yatıracaktı Rankava girdi. isini bitirdi. sotira barkanm yer al katma inip defteri İmzaladı. Son- ra burada kiralamış oldu#w kasa» tün bulunduğu yere giderek Kasar dan bazı kâğıtlar erkarın aldı. Bu'sırada az ilerde ihtiyarca kolunda Tiatem : isareti “tasrsan vilâyetlerden birinin tekeiit edil - miş noteri tesirini yapan bir zat gözüne ilişti. Bu zat orada bir ka- sadan para paketleri» çıkarıyor. gönd dhl adasi iki A Ah i'i Arsen Lüpen'in Sergüzeştleri uzu ği vaziyetini tesbit etmeğe ) iktiysemz İN arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mı? | Yazan: Maurice Leblanc ' iş — | bağlarmı koparıyor, bankaorlaği | büyük bir dikkatle sayıyordu... Gözlerinin miyop olduğu an « laşılan ihtiyar adam etrafını en- | dişeli bakışlarla tetkik ediyordu. Fakat iyi görmiyen gözleri, biraz ilerde ve kuytuda duran Arsen Lüpenin bütün hareketlerini birer birer takip ettiğini göremezdi. Ar- sen Lüpen ihtiyarla beraber paras | ları saydı. İhtiyar sekiz dokuz yüz bin franga varan paraları bir el çantasma yerleştirdi. ; Arsen Lüpen Kendi Kendine: v — Acaba Bu muhterem zatm çevirdiği dubara ne olsa gerek?. dedi. Tahsildar midır?. Yoksa parasını, hükümete vergi “ ği mek için gizliyen biri mi?. Bu gi. bilerden ne kadar nefret ederim; kaçakçılık yaparak hükümeti iz ** rar etmek ne ayıp $ey!.. ; İhtiyar zat paraları yerleştir« dikten sonra çantayı dikkatle ka» padı, bankadan çıktı. Arsen Lü pe pen, en temiz bir vicdan sahil olan bir adam bile nakit halinde bir milyonluk bir serveti çantasın da taşıyan birini takipten kendi - ni almaz, diye düşündü ve ihtiya- rım arkasına düştü. Bu kadar p gi ra, av köpeklerini çeken bir koku gibidir. Arsen Lüpen de hakiki bir av köpeğine benzetilebilir... ki, yanlış bir izi takip etmesi im d kânsızdır. il Arsen Lüpen, takip edildiği: tiyara hissettirmemek için yürü * vüşünü değiştirmiş bulunuyord İ Tanizm edilmiş bulunan bir pro jesi olmadığı halde içinde büyük bir sevinç yardı. © İhtiyar, bir pastacıdan bir ku » tu pasta aldıktan sonra Sen Lar istasyonuna doğru yoluna devam etti. Arsen Lüpen ihtiyarın takip ettiği istikameti görünce: y —- Vay canına, dedi. herif sim di trene biner ve beni de seyahate, şeytanın inine kadar gitmeğe ies bar ederse. na Ihtiyar trene bindi. Arsen Lü- pen de hiddetli hiddetli homurda: pörak onu takip ett. Az sonra Sen Jermen'e doğru yola koyul - muşlardı, İhtiyar zat para dolu çenlayı, bir. annenin evlâdını bağ” vna bastırmasına benzer bir setle, kucağında tutuyordu: İhtiyar Satu kasabasının az İ* lersinde, o Vesine istasyonunda trenden indi. Arsen küpen de onu takip etti. a Burası Arten Lüpenin çok ho- ema giderdi. Paristen on sekiz. kilometre uzakta, Sen nehrinin a vaklarmdan birinin çevirdiği a » damisı bir yerde bulunan Vesini büyük bir göle bakar, Bu gölün ek rafında bahçeler ve sık er vardır. Bu sabah ; dallardaki şeb nemler günesin ııkları çalt parlıyorlardı. Yerler katı idi. İns san yürüdükce kendi avak sesleri- ni duyuyordü. Zihinde bir başkas sına ait serveli dösünmekten korumaltan bailır bir düsünce ole dan böyle yürümek ne 2 dir... Mi (Devamı var). a İbr d 18 e ön ali " Onun öyle hassa bir burmu vardır e 0 |: ia © ni Zİ İN O zmn! pe ei # Bag