| Dedikodu DARÜLACEZE'de 9 — VAKIT kısa tetkikler : 3 Hİ TEMMUZ 4934 gama €vç ve zevce arasıv- | “Sokaktaki kör, sakat, bitkin dilen- cilerin hepsi turp gibidir! ,, daki hak Akıllı bir kimse münazaayı ortadan | Müessese kaldırmak için haklı da olsa | | susmalı mı, susmamalı mı? İnsanlarda bir bak kazanmak m, edir: Bu inat, insanı meca- Manasi yle öldürür, bitirir. Bir © mevzuu O bahsolduğu za - N « arafeynden birisi: > Benim hakkım var! Acaba hakikaten sikine var) İl burasını düşünmez, Hakkı | | unu iddia ederek ortaya çı "ne kadar çok insanlar vardır | Nradan zaman geçtikten sonra | Z olduklarını kendileri de an| pak nadim olurlar. Fakat duy- “Arı nedamet, haklı oldukla » | İddia ettiklerinden dolayı yap-! iğ hakarzlığı artık tamir ede- , der. Haklı veya haksiz olmak kav -! Şi iyiş en ziyade karı ko- Masmda çıkar. Erkek: "Ben haklıyım der!,, Kadın da: Hayır ben haklıyım!,, ce- Ai verir, Bu suretle çıkan mü- o kadar ilerler ki ekseriya İ koca davalarını yabancı in - | ira anlatmıya ve onlardan bir! almıya mecbur - kalırlar, inmezler ki yabancılar tara - dan karı ile kocadan “birisine rilecek hak yabancılar huzu - ikisinden birisini küçük dü- Fikir ihelaâfları ve vekdiğerine « noktai nazarlar her izdivaçta ilür. Mesele bü ihtilâfların 2u nda değil, onlarm nasıl ve tekilde halledildiğindedir. Öy-! lar vardır ki evin erkeği ol. hakkına istinat ederek yan - üşünemiyeceklerine kanidir - » İnsanların hatadan salim ol - di arını unuturlar. Öyle ka -! r da vardır ki her şeye itiraz , haksız olduklarını bildik-' *i halde itiraz ederler. Çünkü! Ni fikirlidirler. Kendi noktai , arlarının doğru olduğunu id - “tmezlerse canları sıkılır. San Mi olduğunu itiraf etmek #İr bir şeymiş gibi haksiz iddi- e a sonuna kadar sebat e - Bilâkis haksızlığı itiraf et- bir münakaşayı en mes'ut bir “ halletmeye yarar, çünkü İ İy koca arasında uzun müd - i,, devam eden gerginlik zail o- Şi olan barışıklık ve sami bir anda geri döner. | Barada bir noktayı düşünmek ” liyor: Akıllı olan bir kim- yı ortadan kaldırmak k iç Müküneti iade etmek için hak-| ay olsa, haksızlığını itiraf et - vap yoksa etmemeli mi?. Ba» seler diyeceklerdir ki: iğ Evet münazaayı ortadan vi istiyen akıllı bir insan, ol, haksızlığını itiraf i r. Çünkü aradan bir saat! S hangi tarafın haklı ol - Masıl olsa meydana sıkacak- Ya bundan bir zarar hâz! Yi ya haksızım demek fe- Yi ele doğurursa?, Meselâ NE ocuk birdenbire hastalana- Me şağrılır, fakat doktor. ie çocuğa ilk teda « Pmak lâzımgelir. Bu ilk te- © “atl hakkında karı, koca a-. " ler Cemiyetinin içinde değildirler. Ital- Gibi Biri ihtilâf çıkarsa; bir ta- rafta çocuk ıstırap içinde inler- ken diğer tarafta karı ve kocadan birisi sırf münazaayı ortadan kal ! dırmak için yanlış bildiği tedavi usulünü mü kabul eder gibi görü- necek?. Böyle bir vaziyet (karşısında kim haklıdır?.,, meselsi insanla - olan herhangi bir vesileden ileri gelmiyor. Hangi tarafın haklı ve daha akıllı olduğunu tayin etmek| de mevzuu bahis değildir. Burada düşünülecek cihet, yanlış bir noks| Iai nazarın pek vahim neticeler! tevlit edebileceğidir. Burada gün- delik münazaalar hariçte kalı - yor. O gündelik münazaalar bü » tün insanların aşağı yukarı hep kavgacı yaratılmış olmalarından ileri gelir. O halde bir fikir diğer bir fikir İs çarpışırsa ve bu fikirlerden yal! nız birisinin haklı ve doğru olmas! sı İâzımgelirse ne suretle hareket edilmelidir ki münakaşa ve mü - nazaa ortadan kalksın?. Böyle bir vaziyet karşısında her iki ta raf da münakaşanın esasını tah - Hil etmelidir, doğru fikir kazanır- sa kurtarılacak ve yanlış fikir ga lip gelirse kaybedilecek şeyin ne- den ibaret olduğunu gözönüne ge- tirmelidir. Ö zaman mütâzaanın hakiki mevzuunu müdrik olan ta-| raf kendi noktai nazarından vaz! geçer. Şu şartla ki haklı olduğu- nu iddia eden taraf haksız çıka - cak olursa, bundan doğacak bü - tün zararların mes'uliyetini üze » rine alır, Fakat madem ki her iki taraf da esas itibariyle iyi bir şey iste- dikleri hususunda müttefiktirler ve müdafaa ettiği fikri ancak vic danen de teyit ve tasdika hazır o lan taraf haklıdır, o halde tara- feyn arasında bir hal çaresi bul «| mak en iyi bir hareket tarzı değil! midir?. Dedikoducu Milli müdafaa Bütçemiz ve Başkalarınıntelâşı (Baş tarafı 3 üncü sayıfada) Milletler Cemiyetinin bir çok fay- dalı şeyler yapacağı temin ediliyordu. | Bundan başka silhsızlanma konferan- sından da senelerce bir çok şeyler bek- | lendi. Fakat neticede Milli (Emniyet) | leri tesis edecek hiç bir hareket mey- dana çıkamadı. Milletler Cemiyeti bugün, kuruldu- ğu günden daha kuvvetli değildir. Si- lâhsızlanma konferansı ile kati suret- te omuvaffakiyetsizliğe © uğramıştır. Almanya, Japonya, Rusya bir zaman- lar kendisinden ümit beklenen Millet- yanın Milletler Cemiyeti ile münasebe- ti de onu benimsemiş olmaktan wzak- | te, Mülâsa Milletler Cemiyeti faal bir | sulh âmili değildir. Şu halde milli emniyetlerin tesisi için çare ne olacaktır? Eskiden beri bildiğimiz, hiç şaşmı- yan yegâne düstura dönmek tabii bir buluştur. Bülün dünyanın tuttuğu yola biz | de çok ihtiyatlı ve çok tedbirli olarak | buridir. : terzihane idi. İ ra imalâthanesiydi. | mayı bazan bir devlete, bazan bir baş- de güni kadar tam 40 bin aceze ve çocuğa bakılmıştır. Müessesenin en başlıca varidatı sinema-' lardan ve oyun yerlerinden alınan hissedir Müessesenin erkekler ve çocuklar kısmında Darülâceze müdürü Cemil Bey| ile müessesenin erkekler tarafına geçtik. Burası da geniş bir bab- çe içinde, muhtelif pavyonlardan mürekkepti. İhtiyar, alil erkekler kadmlar gibi sıralara oturmuşlar, birbirlerile konuşuyorlardı. Pavyonlardan birinin kapısı! içinde berber dükkânma benziyen! bir yer gözüme ilişti. Cemil Beye: -—- Nedir burası?. Diye sordum. -— Efendim, burada müessese - nip berberi bulunur. Bütün er kekler burada tıraş olurlar. Yalnız burada tıraş, ücretsiz olmasına mukabil mecburidir ve temizlik için her kes haftada bir iki defa traş olur. Geride banyo ve hamam kısmı vardir. iki veya üç defa yıkanmak mec - Bu mecburiyet bütün a- cezeye şamildir. Bahçenin sağ tarafında bir pav- yona girdik, Burası büyük bir Duvarda : bir çok yeni erkek elbiseleri asılmıştı. Di-! kiş makineleri başımda orta yaşlı kimseler elbise dikiyordu, Karşila- rındaki sandalyelere ise üçer dör- der çocuk sıralanmış, ustalardan | terzilik öğreniyorlardı. Buradan çıktık. Karşıdaki bir daireye girdik. Burası da kundu- Bazı erkek - ler ve çocuklar çalışryordu. Yer - lerde çok güzel yapılmış ayakka-! ! bıları duruyordu.. Elbise ve kun-! dura kısımları, müessesedeki bü - tün acezenin bu gibi ihtiyaçlarını | daima tatmin ettiği gibi bazan da harice iş yapıyorlarmış. Bundan başka iç çamaşırı kısmı da ayni şe- kilde çalışmaktadır. Bahçeye çıktık. Acezelerden bazıları tanzim ettikleri bahçeyi sulıyordu, Erkeklerden boş duran- senünesanasasasasmaner seszaensaanaasannan nan | girdik. B) Türklerin silâhlanmasını Balkan ve Akdeniz komşularımıza kars şı ne değişen bir politikanın ifadesi, ne de bir gizli maksadın tahakkukuna | doğru atılmış bir udıradır. Bu silâhlen- | ka kuvvete karşı depo edilmiş sanen- lar aldandıkları gibi, bunu milli müca- | delenin başından beri günden güne ar- tan, itina ile yürüyen Türk - Sovyet dostluğuna, anlaşmalarına karşı bir , enğel gibi göstermek İstirerler de ha- | talarınm — manasızlığ'nı anlamıyacak kadar ferasetten mahrumdsrler, Bütün hersketlerimizin — hedefini Türkiye Cümhuriyetinin ann erensibi. ni katileştirmektir: « Yurtta sulh, Cihanda sulh... Sadri Etem 3 Burada da haftada| İ ruz... lardan ancak çok yaşlı ve halsiz! olanlardı. Diğerleri alil ve sakat; vücurleti ile iş yapmağa çalışıyor) lardı. Buradan çıktıktan sonra mües * sesenin “Delikli koğuş,, tabir et - tikleri hastane kısmına girdik. Bu- rası acezelerin en acınacak kısmı idi. Hepsi sırt üstü yatıyordu. Bunlar ayakları, belleri tutmıyan. yürüyemiyen kimselerdi. Hepsi - nin yattıkları yerlerin altı delikli! idi. Tabii ihtiyaçlarını ancak bu suretle temin edebiliyorlarmış. Hastane kısmı da erkek, kadın. çocuk olmak üzere üç kısma ayrıl.) miıştı. 220 mevcudu olan hastane-| de 136 sı yatalak olanlardı. Doğrusu 136 yatalak hastaya bakmanın ne kadar güç olduğunu bu manzarayı gördükten sonra an- ladım. Bu kısma büyük bir dik- katle bakan müessesenin sertabibi Fuat Beyle sıhhi heyeti takdir et. mek, bütün pavyonları pek temiz tutan hemşire hanımlara da teşek- kür etmek bir borçtur. Gezme işi bittikten sonra Cemil Beyle bir müddet salonlardan bir! rinde konuştuk. Bu arada çok ça-! lışkan sertabip Fust Beyle de ta- nıştık. Darülâcezede aceze yekünu 834 dür. Bunlardan 372 si erkek, 286 sı kadın, 104 dü cocuk, 72 kızdır. Hastanede 220 hasta var- dır. Bunların 102 si erkek, 118 zi kadın ve kızdır. Hastanedeki ya- talaklar 136 dır. Darülâcezede büyüyen 80 çocuk son bir sene zarfında muhtelif ya- ti mekteplerine, fabrikalara veril- miştir. Az daha unutuyordum; Cemil Beye sordum: — Cemil Bey, burada neden di- lençi yok. Yoksa var da ben mi görmedim ?. Cemil Bey güldü ve cevap ver- di: — Dışardski kazançlı işi bıra - kacak dilenci nerede?. Yakalıyo- ruz, kamyona doldurtup buraya bi riz, çıkıyor. Hakikaten aceze olanla- rı ise hemen alırız. Bununla be- raber aceze olup ta dışardaki ka- zancını feda edemiyenlerle de uğ- raştığımız olur. Temizletir, giy - dirir, yatak gösterir, yemek veri- Bir fırsatmı bulur, yüksek duvardan atlayıp kaçmağa sava şırlar.. | Müessesede bulunanlar hakiki acezedir, Dışarda bulunan» lar ise sahte acezeler, tüccarlar - dır. Bir az da müessesenin tarihin- den bahsedeyim... Darülâceze 312 senesinde Dahi- liye Nezaretine bağlı olarak açıl mıştır. Meşrutiyetin ilânında Şe- hir emanetine bağlanmış, bir müd- det sonra idaresi gene Dâhiliye Nezaretine verilmiştir. Son inkı - lâbı mütcakip ise Sıhhiye Vekâle- tine bağlanmış, 340 da da beledi- yeye verilmiştir. Şimdiye kadar müessesede 40 bin aceze ve çocuğa bekılmış, bü- yütülmüştür, Sinemacılardan Da- rülâceze hissesi ilk zamanlarda aylık olarak almırken sonraları bilet üzerinden alınmıya başlan - i mıştır. 930 senesinde sinema ve oyun yerlerinden 138313 lira, 931 i de 105166 lira, 932 de 112766 lira, | 933 de 103957 lira darülâceze his- sesi alınmıstır. Sinema ve oyun yerlerinden a- lınan Darülâceze hissesi müessese- nin en başlı varidatıdır. Bundan başka Sirketi Hayriyeden de sens- de yedi bin, Akay idaresinden 10500 lira #lınmaktadır. Bundan başka senede 50000 lira kadar da belediye yardım etmektedir. Müesseseye bundan baska ha — riçten bazan teberrular ve muave- netler de olmaktadır. Darülâcezenin 19000 lirayı bu» lan bütçesinde 20712 lirası memu- rin maaşı, 48306 lirası ücretlerdir. 126000 lirası ise aceze ve çocuk - ların masrafıdır, Dördüncü yazımda Darülâceze » deki garip tipleri yazacağım. Yekta Ragıp getiriyor, bir de musyens ediyo - Matbaamıza gelen eserler; Neticede hepsi sağlam, Ha- ni o sokakta kör, sakat, malül, bit-! kin, saralı gördüğünüz dilencile - rin hepsi sağlam, turp gibidir. Burası acezchanedir. Dolayısile muayenede sağlam olanları bura- da barındıramıyor, gene polise, : oradan da adliyeye veriyoruz. Bir! kaç gün hanis yattıktan sonra da gene elini kolunu sarıp meydana ——..rurnrarrNE NN 4900808 UAUNEAM AAA Yeni Adam “Yeni Adam” m 28 inci sayısı çık- ş v. Halk Üniversitesi dersleri devam et- mekte olup bunlardan başka İsmail Hakkı Beyin “Kadro'ya” cevabı s#iya- sette olanlar, Nasyonal - Sosyalizm nes dir? başlık makaleler sanat ve İline tetkikleri vardır. Kültürünü kuvvet. lendirmek istiyenler | Yeni Adam'ı o- kumalıdırlar, ii “ln b ii