kel Sl a Sm Mm Ba Sn RR 4 Sn e, e m ei Vakıt'ın Edebi Tefrikası: 44 Mz A MEYAN Baba-Oğul OMANDA EEE PEN | Nakleden : Selâmi izzet Müdafaa etmemiş, kendini ele! vermişti. Kaya Hasanın fabrika arkadaş»! tı boyun büküyorlar, baş sallı - Yorlardı.. İhtiyarlardan biri: — Eğer bu işi yaptıysa, oğlu -| Mun uğruna (yapmıştır, diyordu. nsanlarda bazan, cinayet derece- sine varan meziyetler vardır. Ve Hasanın kendi o muhitinde her kafadan bir ses çıkıyordu: — Ummadık taş baş yarar! — Bu işin içinde bir iş var.. Son çalıştığı fabrikanın maaş kâtibi de hükmünü verdi: — Bu herifin elinden böyle bir! kaza çıkacağını ben © zaten bili-| Yordum.. Onun halinden her za-| Man şüphelenirdim. Haftalığı al - dığı günler, gözleri sevinçten deli ibi parladı. Paraya çok düşkün- dü. Gözü fenaydı.. Bakışı kötüy - dü. Hükmün verildiği akşam, Gül İsem sararmış, dudakları titriye - rek Perçem Zihniye: — Biçare Kaya, demişti. Ona ilk tesadüf ettiğim gün: “Bu a - dam ipte can verecek,, deselerdi imkânı yok inanmazdım. Perçem omuz silkmişti: — Bu dünyada her şey olağan- dır. Gülfem derin bir düşünceye daldı: — Her şey olağandır!.. Ama buna imkân var mı?.. O hal. O adam öldürsün.. Halbuki iyi yü - tekli bir insandı. - — asim, sanin, hani sevdi. $ini anlayınca, az kalsın seni öl ei Bunu gene sen söyle - in. Gülfem ,aksi aksi Perçeme bak tı. Om” “ikti, dudak büktü: — PR *. Ben!.. Ben!. Benim kemikle: 'mi kırsa iyi ederdi. Hak etmiştim ben.. Neyse, bundan bah tetmiyelim.... Ve bir müddet sonra içini çek- ti; — Belki af edilir. — At mı edilir? — Öyle ya, Kayayı böyle öldür mezler, — Sana ne?,. Pek mi müteessir oldun?... Mendil vereyim mi? — Sus Zihni.. Sus diyorum sa:| Ma... Sen bunu anlıyamazsın.. Ha- yır, anlryamazsın.... Perçim göz kırptı: — Vay, ben o kadar aptal mı- yım? — Vurdum duymazsın! Perçim Zihni anlıyordu. Bu ah-' düşkün kadının, Kaya Ha-| ie karşı hürmetkâr bir merbuti- *i vardı. Namuskâr geçirdiği eski günlerin, eski muhabbetin, dürüst *yatın sevgisi ve hatırası hâlâ # haindeydi, ,,, Gülfem, Hasanı sevmişti. Bir şeki bile olsa, bu sevgi gönlünde de, bırakmıştı. Bu sevgi, kalbin- kapanmış bir yara izi gibi du- mini Ölüm hükmü karşısında Yara açılmıştı. Kanamağa baş amaşt, i el Kaya Hasanın idama mahküm baş duyan Hilmi Müşfik, Ka vurulmuşa döndü. di, Yanın mahkümiyeti tabiiy- i olabilirdi. Fakat Minör itirafı şayanı hay- şte bu olamazdı. İşte bu- na : 0 en maa almıyordu. İ zünü bildiği Kaya Hasanı ya hiç! « Evet, katil benim! Sözü altında Hilmi Müşfik ezil- di. z Gayri ihtiyari, kendi kendine sordu, fakat hızlı sesle sordu, di- linin ucuna gelen sözü gizliyeme- di: — Sahi mi söylüyor? İnanmıyordu. İnanmak istemi - yordu. Senelerden beri tanıdığı, iç yü - tanıyamamıştı, yahut ta Kaya Ha- san katil değildi. Onun gibi bir, adam, para çalmak için böyle al - çakça insan öldürebilir miydi? | Zayıf bir ruhu, O seciyesiz bir! tiyneti, sefalet katil (o edebilirdi. Fakat Hasan böyle insanlardan de ğildi. O, elini para için kana bu- laştıramazdı.. Evet ama, Hasan itiraf etmiş - ti! Bağıra bağıra, haykıra haykı -| ra: — Katil benim! demişti.. Halbuki Hilmi Müşfik, her şe- ye ve herkese rağmen, onu sonu - na kadar müdafaaya karar ver - mişti. Onu, herkese ve her şeye karşı himaye edecekti, Şimdi kime inanması lâzımdı? Öyle inkisarı hayaller vardır, ki insanı kamalar. Samimi bir dostluğun, candan bir arkadaşlı « ğrn mahbvoluşu yanında, aşk o ve sevda ihanetleri hiç kalır... O akşam, İhsan, Hilmi Müşfi - İ gin sapsarı olduğunu, odaya gi- rerkeni Ütrediğini farketti. i Hemen 'köştü, &llerini tuttu, öp- tü: — Neniz var? Hilmi Müşfik, çocuğun başını! * avuçlarının arasına aldı. Yaşlı göz! lerle, uzun azun bu masum yüze baktı. İhsan gene sordu: — Ne oluyorsunuz? Neniz var? Hilmi Müşfik, kalbinden yara: Vanmıştı. Çocuğun sesi onu ilikle- rine kadar örpertiyordu. Dedi ki:! — Bir şeyim yok.. İ — Bir şeyiniz yok ta neye ağlır| yorsunuz? Hilmi Müşfik ağlıyordu. Bir göz yaşı, sade bir damla göz yaşı süzüldü. Yanaklarından süzüldü, çenesinden damladı. Sonra İhsanı bağrıma bastı. Ma- deni bir sesle: — Evet, dedi, ağlıyorum... Ağ- İıyorum... Ve daha yavaş bir sesle ilâve etti: — Bir insan ölüyor diye değil, bir vicdan, temiz bir vicdan leke- lenip çöküyor diye ağlıyorum.. İhsan bakıyordu. Büyük zeki gözleri, sanki an - ladım demek istiyordum. Bir müd det sessiz durdu, sonra gene dok- torun ellerine sarıldı: — Müşfik amca, s'ze o fenalık etmedi ya... Sizi ağlatan o değil ya? — O da kimdir? — O... Babam.. Ve küçük İhsan ilâve etti: — Amma babam sizi çok, çok sever... Dünyada size fenalık et - mez, sizi ağlatmaz... Biraz sustu, durdu ve sordu: —- Babamı ne zaman göreceğiz Müşfik amca?... Yakında görecek miyiz? (Devamı ver) | maç yapmış T SPOR | Müsabakalar Hafta gene mühim hareketlerle dolu Önümüzdeki cuma günü gene dikkate ve alâkaya değer büyük spor hareketleri var. Fenerbahçe stadında Fenerbahçe takımı Yu - goslavyanın en mühim kuvvetle- rinden Beogratski (o takımiyle ilk maçını yapacak. Bir hafta sonra şilt şampiyonluğu için Galatasar rayın yahut Beşiktaşın karşısına çıkacak olan Fenerbahçe için bu “ maç iyi düşünülmüş | bir hazırlık maçı olarak telâkki edilebilir. Fil hakika genç Fenerbahçe » takımı hemen hemen üç haftadır sıkı bir değildir. Bununla beraber kendi arasında idmanları- nı yapmış, hareketlerini tanzim etmiş, hazırlığını bitirmiştir. Bu itibarla bu maç ayni zamanda Fe- nerbahçe takımının son vaziyeti hakkında iyi bir fikir vermiye de| yarıyacaktır. o Bu noktalar dola-| yısiyle bu maçın mühim bir alâka toplıyacağına hiç şüphe etmiyo * TUZ. Diğer taraftan Taksim stadın- da da, şimdiye kadar memleketi - Tüccarın mı hammalı dövmesi müna- hudutlarında Neler gördüm? Yazan: Erzincan mebusu Aziz Samih üzünde misli gö- miş bir adalet! Yer y rülme PA siptir, yoksa hammalın mı tüccarı? — Evet, öyledir. Ben zenginim! Polisler, affedilmelerini ve vali- ve Tebrizliyim. Meşrutiyetin ilâ- ye gönderilmemelerini istirham nında, meşrutiyet taraftarları be-| ettiler.. Konsolos Bey bir hüküm ni tuttular, sen istibdat taraftarı - daha verdi: “ ğ sın, diye hapsettiler. Otuz bin tü- — Haydi sizi affettim. Gidiniz menimi alarak meşrutiyetperver | ve bu hammaldan beş tümen ceza yaptılar, bıraktılar. Mehmet Ali | alarak aranızda pay ediniz : Şah meşrutiyeti ilga edince onun: Polisler memnun oldular ve dua taraftarları gelip beni meşrutiyet- ederek gittiler. çi diye hapsettiler ve otuz bin tü-| © İşte bütün imtiyaz sahibi hükü- menimi de onlar aldılar. Binaen-| metlerin muamelelerinin Balda aleyh her ikisinin de tarâftarlığı-) uygunluğu derecesi budur. Hiç bir , nı bırakarak Rus idaresine taraf -İ kanun bulunmıyan bu memlekette tar oldum, valiliğe geçtim.,, Dedi.) bir kaç sene evvel zalimane ceza- İranın, geçtiğimiz yerlerinde | lar ve işkenceler olurmuş. Şehirin hayretle görüyordum ki kanunun | kapısma kulaklarından insan çivi- hiç uğramadığı memleket burası -| lenmesi ve kabahatlilerin ayakla em mizde hemen hemen hiç görülme- miş bir genişlikte atletizm müsa- bakaları yapılacaktır. Bu müsaba- kalara,, Bulgar, Rumen, Yugoslav, Yunan ve Arnavut atletleri iştirak edecekleri için, bir Balkan olim- piyadr nümunesi (olarak da gör- İ mek mümkündür. Bu atletler ge- çen cuma günü geleceklerdi. Fa- kat Sofyada yapılan müsabakalar | tehir edildiği için bu atletlerle ya-| lan hükümetler de yerli ahaliyi pılacak karşılaşmanın bu cumaya tehirine zaruret hasıl olmuştu. Bu atletler bugünkü trenle Sofyadan şehrimize (o geleceklerdir. Sofya müsabakalarında alınan dereceler pek yüksek olmadığı için burada yapılacak müsabakaların çok he-| eoccar yecanlı olacağı muhakkaktır. Taksim stadında bundan başka| tini eksik vermiş. Hammal itiraz dır. En fena dahi olsa bir kanu-! rına eşek nalı çakılması bu işken- nun bulunmasındaki nimeti bura; celerdendir. da duydum. * — Yeni vali Tebrizden Rumiyeye Iranda, bizde evvelte olduğu! ancak üç ayda gelmiş. Bunun se- | gibi, kapitülâsyonlar var. Biz da- bebi de namının ve şanınm her ta- bi kapitülâsyonlardan ancak İran-; rafta kendi gelmeden duyulması - da istifade ediyoruz. Kanunsuz; dır. K bir memlekette ecnebilerin kendi kendilerini idaresini pek haklı gördüm. Fakat imtiyaz sahibi o- Aşiret reislerinden birisine gön- dermiş olduğu bir emri gördüm. Bu emirde diyor ki: kendi tebalarının menfaatleri uğ- | © — Bana ekimi ailede kak i runda pek haksızca muamelelers | mamış) şu kadar at, m kadar ka* tabi tutuyorlar, > şu kadar erzak gönder. Bun- Bizzat gördüğüm gülünç vaka m ei halde seni mahvü nâ. i Gidin gönen; re Kadar) Gelirken velinin yanında üç dez, Rumiye çarşısında ecnebi bir ve yükü değnek getirdiğini hikâyı mağazasına cşya denkleri “e Midcrili Ni taşıyan yerli bir hammalın ücre - Madam Minorski bu değnek me selesini duyunca sordu. — Üç deve yükü değneği ne ya Beşiktaş — Galatasaray şilt maçı| etmiş, bağırmış, çağırmış. Fakat! da tekrarlanacaktır. Bu maç ma -| tüccar bunu döğmeğe başlamış. Mi a lüm olduğu üzere iki hafta evel| Ahali toplanmış, polisler yetişmiş.) | RL eli 7 yarım saat uzatılmasına rağmen! Çok kuvvetli ve büyük vücutlü 6-| ng ki. eri ği beraberlikle (— neticelenmiş ve bu| lan tüccar, bunları da epeyce bır- sari 0 telle ba go iğde | pala, skn nihayet tilülerak | 1177. Meni J96PR Hedi lunamaz mı?, defa berabere kalarak © bir rekor! hükümete doğru götürülmeğe baş- Dedim ki: d dü Bu alibi ö- lanmış. Bu sırada tüccarın men- 27 i 7 a bedi Fenerbahçe ile son) sup olduğu konsoloshanenin ka - CE bulunmaz. ihtimaline maçı yapacaktır. vası tesadüf etmiş. Kavas polis- De di ki: : : leri ve davacıyı ve tüccarı konso-! çi i N i Galatasarayla Beşiktaş bu haf- İosbaneya getirdi. Konsolos hep-| , Ne kadar müdebbir ve ihtiyat ta da berabere kalırlar mı dersi-| “© v . (İn vali, M iz? sini yüksek balkondan dinledi, | ani ei ei Tüccarın ecnebi olduğu halde ne Mi ” Hn e B 2 İT d pas,, ları » uni OLÜM cesaretle kendisini tuttuklarımdan Mösyö Minorekiyi zi del dolayı polislere itap etti. Elbise- Devlet matbaası ser mürettibi leri yırtılmış, düğmeleri kopmuş İsmail Efendinin kain validesi! zavallı polisler, bu zatin ecnebi hanım, rnüptelâ olduğu hastalık-| olduğunu bilmediklerini beyan ve tan kurtulamıyarak dün sabah) affetmesini niyaz ettiler. Sonra lerdi. Biz de orada idik. Bunlar gittikten sonra Madam, bunların Rumiyede ne işle meşgul oldukla- rını sordu. / Mösyö Minorski, bunların her Karagümrükteki hanesinde vefat etmiş ve cenazesi Edirnekapı ka - biristanıma defnedilmiştir. Keder dide ailesine beyanı taziyet ey - leriz. * » Muhassesatı zatiye müdürlüğün- den mütekait ve mülğa kibrit şirketi muhasiplerinden Neşet Bey evvelki gün vefat etmiştir. Merhumun cena- zesi evvelki gün öğle vakti Çamlıca- da Bulgurluda Süleyman Beyin etin. den kaldırılarak ebedi medfenine gö - Dürüst, çalışkan bir zat olan Neşet Beyin oğlu Doktor Feridun Neşet ve Afif Neşet Beylerle ailelerine samimi taziyetlerimizi bildiriri; konsolos dedi ki: — Haydi bunu bilmiyorsunuz diyelim, Fakat bir tüccarı ne hakla tutuyorsunuz? Bu &dam muteber bir tüccardır. Diğeri adi! yi, beli bir hammaldır, Tüccarın mı ham- CE Sldeklermi e del malı döğmesi, yoksa hammalın| müteessir oldu. Dedi ki: mı tüccarı döğmesi münssiptir?. — Yakan ber hm cini yeli Polisler bir ağızdan: ka milletlerdendir. Bunlardan bir $$ iü hammalı döğmesi a : kaçının ortodoks olmasile orto i Dediler. Konsolos: n - — O halde haksızlığmızı itiraf Fakat bu papaslar çalışa çalışa ediyorsunuz. Bu tüccarın hamalı bunları bep hiristiyan yaparsa an- döğmesinden dolayı kendisini tut- tika bir millet kaybolur. Ne oli manız haksızdır. Sizi valiye gön- bu işi bıraksalar. dereceğim. Cezanızı görürsünüz! ! kesi hiristiyan ve ortodoks yapma > ğa çalıştıklarını, fakat müslümaı lardan kimseyi hiristiyan y: dıklarını, yalnız Asurilerden ba - ir