7 — VAYIT 1 TEMMUZ 1934 saman Gazinin büyük misafirlerine sevgi ve itimatları Bundan dört yıl önce Büyük Reisimiz ne gn yy ag yg yy yy gg yy yy yy gg yy yy yy Yalova sırtlarından, şimşek çakışları gibi, iki milleti geçmişin kör dövüşleri önünde ( — (Baştarafı 1 inen sayıfsda) kesilmiye kıyılamıyarak salonun aliağa camlı bir köşke konul- muş (oçamin yüksek hima .| yesi altma bir yak mektebinin şakrak sofralarını hatırlatan bir, hayır, bir gibi görünür birçok âlem.... Ve Yalova bügün asıl baha bi- çilmez kıymetini Gazinin o huzu- rundan alıyor» Kaplıcaların bu cephesi üstünde karşı (o yakanın vuhu titriyor. Türke bir vatan ya- vatan büyük Türk iledaha dar bir gök parçasının altında buluş - muş olmak gönülleri çırpmdıran bir vüslet oluyor; ondan o kuvvet alıyorsunuz. Hayalin erişemiye - ceği bir irtifa, şu vadiye çömelip burasının ateşini üfliyen (dağlar ortasında hakiki irtifa olarak bul- mak: İşte Yalovada hislerin ken- disini yükselir gördüğü nokta... Yaver Celâl Bey, sevimli çeh- resiyle göründü: Gazi Hazretleri burada bulu- nuşumdan haberdar edilmişlerdi. Tebliğ ettiler ki benim için gece İ burada kalsm buyurmuşlar. Be raber yemek yiyelim ve konuşalım ami diye... Mücerret bir hayranını taltif et- meği mürat etmişlerdi. Emri cana niinnet bildim. Dokuz buçuğa doğ- tu Sadullah Beyin elli bu kadar günde kurdurduğu yeni (o köşkün Gaziye yakışır surette açıklık, ge nişlik ve yenilik ifade eden köş - kün salonuna girdim ve lütfen u- zatılan eli sevinerek öptüm. Sofrada Sofya ( sefirliğinden Varşovaya tayin edildiğini bildi - ğim Hüsrev Beyle Cevat Abbas B. ve Sadullah Bey bulunuyordu. Gazi Hazretleri Oilkin benim gazetecilik sıfalımı alâkalandıran iltifatlarda bulundular. Bu itibarla umumi hallerden malümat sordu - lar. İlk hatırıma gelenleri arzet- meye başladığım sırada Gazi Hz. Hüsrev Beye teveccüh buyurdular. Hüsrev Beyin konuşma arasında Varşova yerine büyük elçi olarak Tahrana gideceğini öğrenmiş, Montröda geçirmek istediği me zuniyeti ancak bir gün kullanarak aldığı emir ile hemen dönüp gel- diğini anlamıştım. Kendisine hitap ederek; — Cümhuriyet hükümetinin size verdiği bu yeni vazifeden mem - nun Musunuz ?, Buyurdular, Hüsrev Bey tam bir teslimi -| yetle cevap verdi : | — Sizin tensibinize iktiran eden her vazife çok mühimdir; bunun için yeni vazifeme de o büyük bir) hevesle ve Türkiye cümbhüriyetini memnun edecek tarzda vazife gö“ receğimi memul ederek gidiyorum. Buraya zatı devletlerine veda et - mek arzusu ve beni irşat © edecek sözlerinizi işitmek ihtiyacı ile gel- dim, Türkiyenin doğusuna gelen sı - nırlar üstünde ordumuzu bazı ha - reketlere ve ameliyelere sevkeden İ ruyordu. Tam bu sırada göz açmıya çağıran görüş ve irade kudreti... hâdiseler içinde yaşıyorduk, Sınır- dan içeriye vatandan bir parça ko- parmak, vatandaşları (irtica ile zehirlemek istiyen bir fesat, s0 - kulmıya cabalıyordu. Komşu İranın kendi O hudutları içinde hazırlanan bu silâhlı fesat karşısındaki vaziyeti söylenip du- da Tah - randa bir elçi değişikliği oluyor-| du. Gazi yeni o elçiye kısa cevaplar verdi. Bu kısa cevaplarda yalnız Türkiyenin en yüksek selâhiyetle söylenmiş siyasetini apaçık - oku- makla kalmıyorduk. İki komşu hü- kümet idaresinde yaşıyanların el- lerinden ve dillerinden düşmiye - cek bir dostluk formülü kazanmış oluyorduk. Gazi Hazretlerinin genç elçisi» | ne söyledikleri şunlardı: — Bugünkü Türkiye cümhuri - yeti ricali, mazinin mânasız kör dövüşlerini bilir, onu hiç bir sebep ve suretle, asla tekrar etmek iste- mez. Bugünkü Türk cümhuriyeti mü- dürleri, bilâkis hemırk olduğuna, bilhassa, yeni tarihi (o vesikalarla kani olduğu, İranlıların O munta- zam, mazbut, kuvvetli bir . devlet olmasını temenni eder. Bugün İran devletinin başında bulunan Rıza Han OHazretlerinin bu hakikati bilenlerin de başında bulunduğuna kaniim. oMüşterek! hudutlar üzerine otezahür eden hâdiseler beni Rıza Han hakkm - da, asla, şüpheye düşürecek mahi yette değildir; zira, hatırlarım ki, Pehlevi Hazretleri bu gibi mesele- lerin müşterek faaliyetimizle ber- taraf edilmesinde kuvvetlerimizi teşrik edebileceğimizi de kabul e- den samimi fikirlerle bize hakiki dostluk eserleri mahiyetinde söz- ler söylemiştir. Buna nazaran Tahran memuri- yetiniz Türk ve İran dostluğunun zaten mevcut olan yüksek ve kavi temelleri üzerinde âli bir karabet binası kuracaktır. Zatıâliniz de benim ilk inki- lâp ve müşkülât arkadaşım olmak itibariyle bu nazik vazifcnizi mu- yy yg gg yg yy gg yy vaffakıyetle ifa edeceksiniz. Buna emniyetim vardır, Zatıâliniz İra - nın muhterem ve benim muhip olduğunu yakinen bildiğim Şahı Rıza Pehlevi Hazretlerine ya- zılacak olan itimatnamenizde sizi bu sıfatlarınızla zikredeceğim. Gazi Hazretlerinin İran hak - kındaki sözlerini dinlerken elçi B. de, sofrada hazır bulunan başkala- rı da, hepimiz, dikkat kesilmiştik. İstanbuldan motörle ve geç geldi- ği için sofraya en geç gelen Kütah- ya mebusu Nuri Bey Gazinin ilk cümlesinin en güzel, en muciz nok- tasını duyunca herkesten önce al - kışlamaktan; — Enfes! Demekten kendini alamadı, zamanların, hele İranla Anadolu arasında geçen büyük küçük çar - pışmaları düşünüldüğü (o vakit, bu manzara için “kör dövüşü,, bun- dan daha yerinde bir tabir olamaz dı. “Müşterek hudut,, tabirinin be- lâğati bundan geri (o kalmıyordu. Gazinin kullandığı bir kelimeyi yerinden (alıp bir başkasını koymak, işte,mümkün © olmuyor. du. Bizim İran hududumuz değil, İranla Türkiyenin müşterek hudur! du mevzuu bahsediliyordu ve bu birçok cümleden Gazinin vefa $i-! yaseti, söze verdiği kıymet, um manlara bakan keskin ışıklı bir fener gibi bocalıyan zihinleri se- lâmete çağırıyordu. Hüsrev Bey dedi ki: — Maksadınızı ve İran o Şahı Hazretlerine olan samimi münase- betinizi anladım. Vazifemi zatı devletlerinizi ve Şah Hz. ni ve iki kan kardeş milleti memnun e- decek tarzda ifaya çalışacağıma emniyet buyurabilirsiniz. İ . » e Aaradan ancak dört yıl geçti, bugün iki inkılâpçı millet büyüğü- nün elele ( tutuştuklarını görüp alkışlamak gibi taliin müstesna bir lâtfüne ermiş bulunuyoruz. Seyahat intibalarmı Tahrandan beri takip ile tesbit eden bir zat şöyle naklediyor: şahsıma İ sına izin vermişlerdi. i Rifat Bey de Âlâ Hazreti Hüma - “Kör dövüşü!,, hakikat, geçmiş! i dığı noktalara karşı yeniyordu. Şahenşah Hazretleri Tahrandan çin İ- ayrılırken hududa gelmek ran Azerbaycanı yolunu ihtiyar etmişler, bu sebeple (kendisini fazla yormak istemedikleri iltifa - tı ile refakatlerinde gelecek olan büyük elçimizin Makuda buluşma | Hüsrev Bey Tahrandan sınırı -| mıza kadar İran hükümetinin mi -| safiri olacaktı, kendisine İran pro- tokolunun sevimli siması, teşrifat müdür muavinleri o Furuher Han hükümet namına arkadaşlık ede - cekti, Hüsrev Bey büyük bir (alâka içinde Makuya gelirken büyük el- çiliğimizin müsteşarı Selâhaddin yunu ayrıca hududa kadar çıkar - mıya memur bulunuyor, (o Tebriz, Rızaiye gibi İran içinde ve yol uğ- rağında olan konsoloslarımız da vilâyetlerin ileri gelenleri ile bir - likte Şahenşah Hazretlerini kendi budutlarında karşılıyor, Ookendi hudutlarında teşyi ediyordu. 9 Haziran.. Şahenşah Hazretle- ri Makuda Türkiyenin büyük elçis sini teşriflerini bekler buldular ve onu orada akşam yemeğine davet etmek suretiyle şahane iltifatlarını bezlettiler. Yemekte hariciye veziri Kâzım Han, Ordu Müfettişi Ferik Cihanbani ve İran sefiri kebiri Sadık Han Hazretleri (o bulunu- yordu. Yemek, İran topraklariyle Türk topraklarının biribirine sarıl Şahenşah Hazretlerinin huzur -| seyyanen! lariyle sofraya (o verdikleri şerefi, ii yemek sonunda “kendi camını bü- lent tutma,, ya sevkeden ve Tah « ran elçisini taltif eden sözleri art- tırdı, Hüsrev Bey ayağa kalktı: — Büyük şefim Gazi Hazretle -' rinden aldığım talimatı derin bir itaat, sarsılmaz bir inan ve teşlimi- yetle yerine getirmekten başka bir şey yapmadım, dedi. Muvaffakı- yet zatı şahanelerinin sayesinde olmuştur. Elçi Bey sözlerinde samimi olduğu kadar, Alâ Hazreti Hüma - yun da öyle samimiydiler, Ele ge - len mahsul, hulüs ve | 1588 5 RESİ RERİASIEAA IE İ rak verecektir. Bu istifadeli ve ay- EEEEBE e :eetieererree222en samimiyeteliz üMLSİ 02 aaa nRLR0ğ0rE0DAM 20102 KEZ02E AAABAZEZA YALE -buyurmuşlardı ? o Ag gg yg 4 dayanan karşılıklı mesainin eseri idi. Şahenşah Hazretleri, (osonra, kıymetlibüyük elçi Sadık Hana teveccüh gösterdiler ve dostluk si yasetinin, inkişafında vaki olan hizmetlerinden dolayı (sefiri ke- birlerini hususi iltifatları ile takdir ettiler, Dört yıl önce Yalova sırtlarından şimşek çakışları gibi iki milleti geçmişin kör dövüşleri önünde göz açmıya çağıran görüşve irade kudretini, Şahenşah Hazretlerinin Maku sofrasındaki bu kısa nutuk- ları ilebu şahane takdir ta- mamlamiş oluyordu. Bugün iki devletin iki büyük re - isi kelimelerle değil, gönül bağla- riyle birleşmiş bulunuyorlar; yal» nız yanyana, göz göze değil « dirler, yürek yüreğe konuşuyorlar diyebiliriz. Önlerinde ve artların - da iki millet: Gelecek birlik çalış- ma ile yapılacak büyük © işlerden artık geçmişin kör dövüşlerini an- mıya bile vakit bulamıyorlar. Ada şenlikleri başlıyor Adaları Güzelleştirme Cemiyeti tarafından yapılan hazırlıklar bit « miş gibidir. Bu yaz mevsiminde Büyükada» da yapılacak şenlikler 12 temmuz perşembe akşamı Yatklübünün ta- rasa ve bahçelerinde verilecek olan “Adalar revüsü,, ile başlamış ola- caktır . Bu yeni revü (Ekrem ve Cemal Reşit Beyler tarafından sureti mah susada hazırlanmış, on dört tablo- dan ibaret gayet eğlenceli bir mev zu olduğu gibi kudretli san'atkâr Ertuğrul Muhsin Beyin nezareti idaresi altında Şehir tiyatrosunun tanmmış artistleri tarafından tem - sil edilmesi itibariyle de halkın çok hoşuna gideceği şüphesiz olduğu söyleniyor. Revünün temsili bittikten sonra geç vakte kadar dansedilecektir . Davetlilerin sıcakta rahatsız olma- maları için elbise serbest bırakıl « mıştırn. Sabaha karşı saat üçte şehirden gelenlerin avdeti için bir . vapur hareket edecektir. Davetiye almak için şimdiden Büyükadada Yat klübüne ve Tepe- başında Şehir tiyatrosu (Darülbe- dayi) idaresine müracaat edilebi * lir. . —— Hediyemiz: Şimali Afrikada Türkler.. — ! Vakit, yakında (okuyucularına & gok kiymetli bir eseri büyük for - 5 malar halinde ve parasız ilâve ola- 5 ni zamanda meraklı eserin adı “Şi- 8 mali Amerikada Türkler” dir, : Formalarım neşrine başlanma ta- Şi rihi, henüz tesbit edilmemiş oldu - & ğu halde dünkü sayımızda bir ter- Şi tip hatası olarak 2 Temmuz şeklin- de ilân edilmiştir; neşir tarihini ya- kında okuyucularımıza bildirece - Zir.