»Vakıt'ın edebi fefrikası sazsmmmmuuz no. 41 | Kamelyalı Ka dre Dumas fils Hizan umum Selâmi İzzet Bizi, gene Prüdans sıkıntıdan dr, d >— Tamamiyle kıra mı gitmek İyorsunuz?. dedi. — Evet, j ere yer ei dü elim. Arman haydi gidip Mir kayık kirala, Bir saat sonra Arnuld Tokanta dık. Belki bu oteli bilirsiniz, pa - ME günleri çok kalabalık olur. Bahceninin çok güzel bir man - Barası vardır. Prüdansm dediği gibi tem bir İz Orada mesut zamanlar geçir- an için söylemiyorum fakat YAİ tasavvur edilecek yerle « TN en güzeli, Çok seyahat ettim, “ok yerler gördüm, fakat bu bir sığınan Bujival kadar gü- dl Yer görmedim. Madam Arnuld kayıkla bir sey an tekli etti. Derhal kabul ettik, Kırlarla sevdayı daima birbi - Yine bağlarlar. Doğrudur: Sevilen ir kadına, mavi gök, çiçek ko - ları, çiçekler, hafif rüzgâr, tar- | ların muhteşem ıssızlığı kadar j bir çerçeve yoktur. Bir kadın, ne kadar çok sevilirse se - Time ona ne derece itimat edi « edilsin, mazisine bakılarak Mikbalden istenildiği kadar emin unsun, az çok gene kıskanılır. Eğer âşık oldunuzsa, ama cidden Üik oldunuzsa, sevgilinizi dünya | dan uzaklaştırmak arzusunu duy- Müşsumuz dur. t Etrafındaki şeylere ne kadar | Yt olursa olsun, kağın erkek - lerle beraber olduğu zaman, bem den ve kokusundan kaybe - » Ben bunu herkesten fezla his “diyordum. Benim aşkım lâalet - | tiyin bir aşk değildi. Ben Margö- it Gotyeye âşıktım ve Pariste a- | dim başında onun metresi olduğu *ya olacağı bir adama tesadüf e ilirdim. Halbuki (kırlarda, | “ayfiyede, bizi tanıyan, bizimle a» | & ar olmıyan insanlar arasm- | hicap duymadan Margöriti se ilirdim. Yavaş yavaş fahişe yok olu - bir du, 2 istikbalin bulutu yoktu. Güneş, W saf bir nişanlıyı nurlandırır gi i nurlandırıyordu. Me lediler söylemek, şiirler okumak yi yaradılış olan yollarda kol- | dolaşryorduk. Margörit beyaz bir elbise giy- Mişti, koluma dayanıyordu. Ak « Mam, yıldızların altında bana gün | “üzün söylediklerini tekrar edi - | Ve hayat, ta uzaklarda, | ta er aşkımızın tablosu- gelemeden devam edip gi « N yordu, Pp gi Yanaştığımız adanın çimenle- > Uzanmış, dünyadan rabıtemr- kadın vardı. O da beni seviyor e 'ayı kuruyordum. Sahilde, önü çimen, arkası or a iki katlı bir de ev görüyor - um. Sarmaşıklarla kaplanmıştı. Bu eve baka baka, evin benim Olduğunu kanaat getirdim, Hul - ma 6 O kend ii imi görür gibi oluyordum. ve mükemmel bir yemek ye | Yanımda sevdiğim genç, güzel | İsmi Margöritti, Germişin sek | e Güneşin altında bu İ dın Terceme eden | Bütün gün ormanda dolaşıyor » İ duk. Akşam çimenlere uzanıyor - duk, Acaba bizim kadar mes'ut | gift var mıdır?. diye soruyordum. | Bakışlarımı ve belki de dü - şüncelerimi takip eden Margörit: — Ne güzel ev, dedi, İ Prüdans takip etti: — Evet. Ve Margörit eliyle gösterdi: — Şurada. Prüdasn sordu: — Çok güzel, beğendin mi?. — Çak, — Düke söyle kiralasın. Kira- İıyacağma eminim. Eğer istersen ben söyiyeyim. Margörit benim ne diyeceği- mi anlamak ister gibi oyüzüme baktı. Prüdansın sözleriyle hulyam dağıldı. Hakikaten öyle bir düşüş düştüm, ki sukuttan . sertem ol -| dum. — Hiç fena fikir değil, Margörit elimi sıktı: — Bu işi yaparım, dedi. Haydi gidip bakalım ev kiralık mı?. Ev boştu, iki bin franga kira » hıktı. Margörit sordu: — Burada mes'ut olur musun? — Acaba gelecek miyim?. — Sen gelmiyecek (olduktan İ sonra ben buraya ne diye gömü - j i leyim?, — Öyleyse bırak Margörit, bu evi ben kiralıyayım. — Deli misin?. Bir kere lüzum | suz, sonra da tehlikeli bir şey o - lur. Ben.yalnız, bir.tek, erkekten Bırak da yapacağımı yapayım, | Prüdans dedi ki: — Haftada iki gün boş vakit | buldum mu'size misafir gelirim. Evden çıktık, Paris yolunu tut tuk. Hep bu yeni kararımızdan i bahsediyorduk. Margörit kolları » mın arasındaydı. Arabadan iner- ken, metresimin fikrine iştirak et- miş bulunuyordum. ÜN Erteşi sabah Margörit bana ere | ken yol verdi. Dük erken gelecek-” ti. O gider gitmez Margörit bara yazacak, randevu tayin edecekti. Öğleden sonra şu mektubu al- dım: “Dükle beraber Bujivale gidi- yoruz. Bu gece sekizde Prüdansta bulun. umman Ü 17 dar Rıza Belye maiyetini o anda | çok sevindirmiş ise de, habersizce vaki olan bu ziyaretten, hazırlık yapılmamış olmasından dolayı is- tifade edilemiyeceği düşünülerek müteessir olunmuşlu. Maamafih, (Yavuz) Batum a - çıklarına gelir gelmez hemen harp vaziyeti alarak Batum istihkâmla- Yt üzerine bir top ateşi açmıştı. Bu bombardımanın yaptığı tesir uzaktan iyice seyredilebiliyordu . Mermilerin düştüğü yerlerde yan- gmlar çıktığı, liman mıntakasında bulunan arabaların kaçıştığı, her- kesin biribirine girdiği görülüyor- du. Her halde (Yavuz) — istihkâm toplarının menzili haricinde bu» lunduğundan, Ruslar beyhude a - teş açmağa lüzum görmiyorlar - dr. Bombardıman bir saat kadar devam etikten sonra (Yavuz) çe- kilip gitmişti. Rıza Beyle maiyeti de, Yakup Cemil Beyin alayı gel * meden o esnada bir harekete göçi- lemiyeceğine kanaat getirerek bu lundukları tepeleri terk ile (Mara- didi) kasabasına ve oradan (Borç ka) karargâhına avdet etmişler - di. telefonla Riza Beyi aradığı haber verilmişti. Bunun üzerine hemen (Mur « gul) a telefon edilmiş ve oradaki kaymakamla vaki olan muhabe - rede Yakup Cemil Beyin alayı ile beraber oraya muvasalât ettiği ve fakat mumaileyhin (Borçka) da kalmayıp doktor Babattin Şakir bey kuvvetle - rine iltihak eylemek üzere (Art- vin) e gitmek istediği haber a - İsmmiştir. Batumu alma kararı Bu haber Rıza beyi büyük bir ink'sara uğratmıştı. O, gelen kuv- vetle beraber Batumu alacağını ü mit ederken, Yakup Cemil Beyin (Borçka) dan gelip geçmekten başka bir şey yapmıyacağını işi- tince Yakup Cemil beyi iknaa ça- İ:şarak gelen kuvveti kendi cep * Saat sekizde Margörit Prüdan- sa geldi. Odaya girince: ğe — Oldu, dedi. Prüdans sordu: — Ev tutuldu mu?. — Evet, hemen razı oldu. Dükü tanımıyordum, ama onu böyle aldattığım için utanıyor - dum, Margörit: — Hepsi bu kadar değil, dedi. hesinde alıkoymıya muvaffak o « lacağını zannediyordu, Onun i - çin hemen İstanbula mufassâ| bir telgraf çekerek vaziyeti bildirmiş ve Şayet Yakup Cemil müfrezesi- Borçkada kalacak olursa, üç gün zarfında Batumu alabileceğini va detmişti, Fakıt, (Borçka) da bir taraf- tan Yakup Cemil müfrezesinin gelmesine ve diğer taraftan İstan — Daha ne var?. — Amnanın nerede oturaca » ğını da düşündüm. Prüdans güldü: — Beraber mi oturacaksmız? (Devamı var) IYumurta ihracatı etrafında Yumurta ihracatı (son hafta içinde hayli ilerlemiştir. e Yalnız Almanyaya son birkaç hafta için- kadar uygundu. Margörit | de gönderilen yumurtanın mikta- | nünde durmuş ve pek mühim bir İ r1 70 bin kiloyu geçmiştir. buldan alınacak cevaba intizar o- lunurken zuhur eden ani bir hâ - dise karargâhi allak bullak etmis ti. O gün akşama doğru saat üç is le dört arasında Rıza böyle arka- daşları karargihta © vaziyetlerini müzakere ederlerken uzaktan bir atlmın dört nala hayvanını süre - rek gelmekte olduğu işit'lmişti. Bu, atlı gelip garargih ittihaz «& dilen posta ve telgraf binasının ö- haber getirdiğinden bahisle ka - (Yavuz) un gelmesi her ne ka- | AMSINIR N m geldikleri zaman (Mor - | —ğye vr. RPTEçgwm Teşkilatı Mahsusa SAY ARAK VAKIT'ın yeni Teitrikası : 52 Yavuz ateş ediyor, mermiler düştü UMI HA pınm önündeki nöbetçiden müsa ade aldıktan sonra içeriye girerek ! heyecanlı bir tavırla demişti ki: “— Efendim tehlike var. Rus lar açık olan bir gedikten ilerleme ye başladılar. Onların ilerlediği- ni köyümüzün tepelerinden gör - dük. Herkes varmı, yoğunu top - layıp kaçmıya başladı. Ben de he men alıma binip koştura koştura buraya geldim... Ruslar ilerliyorlarmı idi? Bu haberi getiren atlı bir gür- cüydü. Söyledikleri (hakikaten doğruysa (Borçka) karargâhı bü- yük bir tehlike karşısında bulu - nuyordu. Çetelerin het ihtimale karşı aldıkları eroniyet tertibatı ve uç çıkarmaları ekseriya ihmal- kâr bir surette yapıldığından boş kalan bir gedikten Rusların iler - lemeleri mümkün olmıyan bir şey değildi. Şayet Rus kuvvetleri gür- İ cünün dediği istikametten yakla - İ şıyorlarsa (Maradidi) deki kuv - vetlerin arkası — çevrilmek üzere bulunuyordu. (Borçka) nm vazi- yetiyse çukur ve kuytu bir mevki- ! de'olmasından dolayı, kasabayı ve karargâhı müdafaa edemiye - cek kadar gayri müsaitti, Bütün bu tehlikeleer bir de Ya kup Cemil Bey Rusların ilerlemek te olduğundan haberi yoktu ve o na bu haberi isa etmek için va - kit de yoktu. Gelen kuvvet, bu va ziyet karşısında, ya esir olacak ve yahut beklenmediği bir zamanda düşmanla müsademeye tutuşmıya mecbur kalacaktı. Onun için Mur gul kaymakamı Etem bey derhal telefonla aranmış, ve gelen haber kendisine bildirilerek Yakup Ce - mil beyin arkasından bir atlı çı * karması söylenmişti. Halbuki E - tem beyden alman cevapta ala - yın çoktanberi (Murgul) dan ay» İ rrlmiş olmasından dolayı atlının yetişmesi çok şüpheli olduğu bil- dirilmişti. Borçka'da telâş Bu esnada tabii (Borçka) civa İ rında ittihazı kabil olan tedafül tedbirler için lâzım gelen emirler veriliyordu. Alınan haber kasaba dahilinde şayi olduğundan ahali korkudan şaşkın bir hale gelmiş» ti. Kasabanın istirdadı esnasında bizim kuvvetlerimizi (hararetle karşılamış ve alkışlamış olan (Borçka) Isları Rusların sağlam bırakmıyacaklarına şüphe yok - tu. Onun için balk da bir taraf - tan muhacerete ( hazırlanıyordu. Bu hazırlıklarla kadınlar ve ihti“ yarlar meşgul olurlarken elleri si- lâh tutabilen gençlere silâh tevzi edilmişti. Tehlike haberini getiren gür- cü, Rusların adeta kendisini ar - kasından takip ediyorlarmış gibi bir tarzda ifadatta bulunması yü- zünden düşman kuvvetlerinin her an (Borçka) önlerinde zuhuruna intizar ediliyordu. Bununla bera - ber, i'eri karakollardan hiçbirisi düşman askerlerinin göründüğü - * EKN İ İ İ Wi EAA azan: A. MiL can içinde herkes bekleşip duru « yordu. Haberci tevkif ediliyor Bu esnada, İstanbul kâtibi mes ullerinden birisi tekrar atma bis nerek gitmek üzere olan gürcüye (| doğru yaklaşarak: “ — Nereye gidiyorsun, hemşe- ri?,, diye bağırmıştı. “. Köyüme gidiyorum, düş- man geliyor ,ben de ailemle meş- gul olayım!,, Bu cevabı verirken kâtibi mes- ul beyin yüzünde gördüğü hiddet ve şiddet alâiminden dolayı gür cünün şaşkın bir hale geldiği de anlaşılıyordu. Bunun üzerine kâ » 2 tibi mes'ul bey ile atlı gürcü ara sında kısa bir muhavere cereyan etmişti: “.- Hayır, sen gidemezsin. İn çabuk atından!,, , “— Neden beyefendi, iyilik etik diye kötü mü olduk!,, “— İn, diyorum sana, yoksa..,, Kâtibi mes'ul beyin, bu tehdi « dini belinde sarkan revolverini çe kerek takviye etmesi üzerine gür- cü atından inmeye mecbur olmuş tu. Bunun üzerine at ahıra gel - miş, gürcü de bir tedbiri ihtiyati z olmak üzere hapse atılmıştı. Kâtibi mes'ul beyin - gürcüye karşı yaptığı bu musmele ondan ij şüphelenmesinden ileri gelmişti, Onun getirdiği haber belki husu- si bir maksada müstenit olabilir » di. Şayet hakikati söylemiş ise 0- nu hapisten çıkararak serbest br rakmak kolaydı, fakat kasten yen lış bir haber işaa etmek maksa» | diyle gelmişse ona lâyık olduğu ce zayı vermek için kendisini elden kaçırmamak lâzımdı. N Kâtibi mes'ul bey aldığı bu ted. birle çok isabet etmiş olduğunu biraz sonra anlamıştı. Çünkü ara- dan bir iki saat geçtiği halde Ruslardan hiçbir ses çıkmamıştı. Etrafa gönderilen istikşaf kolla * rı da düşmana (tesadüf etmeden karargâha avdet eylemişlerdi. De mek ki gürcünün getirdiği haber doğru değildi. Onun için gürcü hapisten çıkarılarak istintak edil - / meye başlanmıştı. Ortalık sükü « a net (bulduktan endişe ve korku zail — olduktan sonra her- kesin husumeti gürcüye teveccüh etmişti. Artık istintak esnasında ona söylemedik küfür bırakmıyor lardı. Nihayet uzun zaman devam eden bu isticvap ve istintak neti - cesinde gürcü kusurunu itirafa mecbur olmuş ve demişti ki: “— Ben Rusların (geldiğini görmedim. Fakat ( arkadaşlarım görmüşler, gelip bana söylediler. Ben de sizi korumak için atma bi nince koşarak buraya gelidm.,, — (Devamı var) N “ Arkadaşının kumbarasını kırmış vi Ortaköyde kurabiyeci Musta- ü fa Efendinin arkadaşı Emin Muw E tafa efendinin kumbarasını kış” ne dair henüz bir rapor gönder » | mış, içindeki 35 lirayı almışsa da memişti, Böylece endişe ve heye - ! yakalanmıştır. in