MM Er Zİ o —8 — VAKIT 18 L.nci kânun 1933 Vakıt'ın Edebi Hikâyesi e DAM 7 e yy Yaralının ölümü Georges Dahamel << Selâmi Izzet (Dünkü sayımızdan devam) Cenabı hakkın mahsus bir lüt- fu ile, Rövo, babasının kendisini görmeye gelmediğini hiç farket .J medi; fakat daha sonraları, bu sayanı dikkat devreyi işaret için, güzel sözler bulmıya başladı. Me- selâ eski bir şeyden bahsederken: “Babamın beni görmeye geleceği sıralardaydı..., ,derdi. Rövo şrmartılmıştı, Sigarası "eksik olmaz, arkadaşsız kalmaz » 'dı. Sevinçle: “Bu hastanın göz - deki benim!, diye gülerdi. Rövo müşkülpesent değildi. Koltuk değ neklerine dayanarak gelen Tarri- $sanı görünce, kahkahayı atardı: : — İşte beni ziyarete gelen bi- ri daha, Diyorum ya, ben buranın “gözdesiyim! A Tarrissina da, Rövoya yağtık- ları ameliyatı yapmışlardı. Dizde yapılan güç bir ameliyattı. Tarri- #sanm ameliyatı muvaffak olmuş- tu ,Rövonunki pek olmamıştı. "Kan meselesi...,, Rövo'nun ameliyattan hatırım da bir söz kalmıştı: “Dizi kuru - muştu,, Tarrissana bakıyor, na - kahat devresinde olanla kendini mukayese ediyor ve şu neticeye varıyordu: — İkimiz de kuruduk; yalnız benim karı bana ihanet ediyor. Hem ben çok daha fazla çalış - tm, Bu, Rövo'nun aile hususatma ve eski devirlerdeki ( faaliyetine dair yegâne imasıydı. Hem doğrusunu isterseniz bü tün bunları düşünmeye ne lüzum vardı?, İnsanm tek bacakla gai- lesi az mr?. Zaten kendisini tu « tamayıp yatağı kirletmiyor mu?. Ve Rövo sigarasmı yakıp: — Güzel kokuyor, derdi, gali- ba sen yaptın Sandrap?. Sandrap olacaktı... Çünkü çok tandır kendi kokusunu © almıyan Rövo, bazan başkalarının koku « © sundan rahatsız oluyordu. Akşamları ,her biri, gece yol- culuğuna hazırlanıyorlardı. Rövo muzomun kalçalarına bir şırınga yapılıyordu. Römuzo terli bir cen nete giriyor ve hararetin gösterdi Bi şeyleri hiç kimseye anlatamı - — yordu. Meriye koca bir maşraba “ahlamur getiriyorlardı. Elini uza- tınca alıyordu, Sandrap son sigas | rasımı içiyor, Rövo yastığıni İsti - yordu. Bu, böğrüne dayadıkları bir yığın pamuktu. Rövo ancak © bundan sonra: “Ey ihvan işte ok © du, haydi allah selâmet versin, | derdi ve ağır, korkune bir u; a dalardı. Orasına burasma Zi j lar Iurulmuş bir ormandaymıslar | © gibi, herbiri kösesinde, ayrı bir! rüya peşine takılırdı. i Zihinler boşlukta kanat çırpar ken, dört vücut kımıldamadan durdu ve onlara küçük bir kandil | ışık verirdi. Pabucunu sürüyerek | gezen bir gece bekçisi, kapıdan | | başımı uzatıp muztarip dört nefes | alış görünce, Römüzonun apaçık duran fersiz gözleriyle göz göze © gelince, bu uzanmış insan yığını. | na bakınca, kazaya uğramış bir | " gemi enkazını hatırlar ve deniz üstünde, muztarip dört vücudu - sürükliyen bir salı görür gibi o - durdu, y Muharebenin gürültüsünden, Nakleden: odanın camları makta devam ederdi. Bazan, iki balta darbesi arasmda nefesle - nen oduncu gibi, uzun gece orta» sında, harp de durur gibi olurdu. O zaman, derin sessizlikte ga- rip bir heyecanla uyanırlar, hiç bir şey duyulmadığı sıralarda, mu harebede nele- olup bittiğini dü şünürlerdi. Geç kalkan, pis, tembel bir ev kadınına benziyen kış şafağı ni - hayet sökerdi. Hasta bakıcılar or talığı silerlerdi. Yağ kokan gece kandilini üflerlerdi. Ondan sonra hastaların tualeti, pansımanm bü. tün acıları, rüyaları başlardı. Arada sırada, günün #eşguli- yeti arasında, kapı azametle açı « ır, bir jeneralle yaverler görü - nürdü. Burunlarına çarpan sert kokularıyle bir müddet eşikte du- ralarlar, sonra girip o yaralıların kimler olduğunu sorarlardı. Dok- tor, kulağına usulca bir şey söy- ler ve jeneral sadece: — Ya! öyle mi?.. çok âlâ!, der di. Onlar gidince, Rövo muhak - kak: — Bu jeneral buraya gelince, muhakkak beni ziyaret eder, onu iyi tanıyorum, derdi. Ondan sonra bütün gün konu- şulacak seramye çıkardı. Birçok da kaymakam gelirdi. Duvara asılan kâğıtlara bakarlar: “Vay vaylı. neticeler çok iyi!,, derlerdi. Bir gün içlerinden biri Merli- ye baktı. Koca göbekli, sivri be » yaz sakallı, çok nişanlı, kanlı en- seli koca bir doktordu. İyi, mer « hametli bir insana benziyordu. Sahiden de; dedi ki: — Biçare adam! Siz bir tasav- vur edin, ya bu benim başma gelseydi! Ve çok defalar kimseler, ama hiç kimseler gelmezdi. Ve gün, yemekte verilen et gibi, küçük kü. çük lokmalara bölünürdü. Bir gün bir hâdise oldu: Merli Rontgene götürüldü. Geldiği za- man memnundu: — Hiç değilse insanm canı a- cımıyor!, Başka bir gün de Rövonun bacağımı kestiler, Kabul etmiş ve mırıldanmış - tı: — Şu bacağı muhafaza için elimden geleni yaptım... Ne yapa» lım, kısmet değilmiş.. Haydi... Bir kere daha güldü. Rövonun o gün güldüğü gibi kimse gülme- di ve gülemiyecektir de! Bacağını eştiler. Fransanm en saf kanı bir kere daha (aktı. Fakat bu kan bir Osüthane gibi bembeyaz dört duvar arasında ak tığı için kimsenin haberi olmadı. Rövo gene kapısının arkasına yatırıldı. Bir çocuk gibi uyandı ve dedi ki: — Bu bacakla başıma belâ ge tirdiler! Rövo oldukça iyi bir gece ge - çirdi. Ertesi sabah madam Bogan odaya girdiği zeman her zaman. ki gibi: — Madam Bogan ,rahat uyu dem! dedi. Bunu dedi, sonra başmı yana iğdi, yavaş yavaş ağzını açtı ve zangırda - gi İl RADYO i hiz ve tekfinine başladı. İTA TAKVİM Pazartesi 18 Kâevel | 19 iki 30 Şaban 1 Ramazan Gün doğusu 720 70 Gös uy 1042 1042 Sabah mamayı 050 64 Öğle azmaz 210 210 İkindi namazı 1480 14,00 Akşam mama 1042 16,42 Yatsı narazı Hal 18,2: İmsak 33 5 312 u Yılın geçen günler Yılın kalar Bugün ISTANBUL»: , 1740 —18 gramofon, 18 — 14,30 İlerle < miş olanlara muhsus Fransezca ders. 18,80 —, 18,45 Aliye Eset Hanım tarafından konfe » ran.18/45 — 10,80 Münir Nureddin Bey ve ar- kaduşları 19,30 — 1945 Ahmet Şükrü Bey tarafından konferans, o 1945 — 21 (Bedayli musiki) heyeti, #1 — 21,50 grumeten. 1130 — 28 Kemal Niyazi Bey ve arka » daşları, ANKARA: -ş 1230 — 18,80 gramofon.13 —18,45 alatar- ka saz, 18,15 — 19,20 dans, 19,20 — 20 ala- farkın sar, 20 ajans VİYANA: Silim — 14,10 — 15 piâk. 16,56 yeni piâklar.17,80 gençlik saati, 19,55 Rişard Vagnerin (Tan - hayzer) operası BUDAPEŞTE: SW5m — 17 kadın saati. 18 plâk. 20,50 opera, Per- de öralarında haberler, Sonru dans havaları, BÜKREŞ. izm — 18 radyo orkostensr, 18,15 orkestra kon- serinin devamı. 20 piâk. 21 oda ( mmsikisi, 2145 Madam Silvi Sekosanı (o Hamita şarkı söylüyor. 22,15 piyana, 38 Jtamen hayaları , VARŞOVA: Mim 16,55 piyano, 17,55 keman. Kolet Franz tarafından. 18,80 şarkılar, kadın sesi, 31 or- köstra. 28,15 (Olaf Trigavazon) Biyürmso - nun dramı, Beste greğin, BELGRAD: dim — 20 ves, 20,89 konferans. 21,10 plâkla muh telif besteler, 21,30 tiyatro, " ROMA: M3m. — 17,39 çocuk saati, 18,50 piyano. 21,40 ha-- ff musiki, sohbet, 22,55 oda vwusikisi, snra dans, PARİS: atm — 21 plâklia sark. 22,13 haberler, pldkla caz bant havaları, 22,80 eğlence, 38.20 yıldızlar, sarkı söylüyorlar. VAKIT Gürdelik, Siyasi Gazete İstanbul Ankars Caddesi, VAKTT yurdu Telefon Numaraları: Yazı işleri telefonu: 24379 Idare telefonu £ M31e Telgraf adresi: TeaBtu — YAKM Sona kutum Na 08 Abone bedelleri: Türkiye MW Kr, mw . 0 » 8. ——— Mân ücretleri: Fiecari ilânların Min sabifelerinde santi- Ecoeu nm Ee. “0 . «00 100 Seneli” 8 aylık 3 aylık 3 aştık Büyük, tuzla, devamlı ilân vereslere «ii ayrı tenelldt vardır Mesel Ulntarın bir satırı 16 drraytur —— «üçük ilânlar: Bir defağı 50 Ül getme: S0 Uç Gefam 4ğ dört uetası T5 ve on defas 100 kuruştur. Uç aylık Uün verenlerin bir defam meccs- mendir. Dört satırı geçen İlânların fazla | satırları beş kuruştan hesap edilir. | mesele çıkarmadan öldü. Madam Bogan haykırdı: — Zavallı Rövo!.. öldü. Alnından öptü ve derhal teç- Günler uzundu. Vakıt kaybetmemeliydi. ! Madam Bogan Rövoyu giydi - | riyor ve tatl: tatlr homurdanıyor- du. Çünkü cesedi giydirmek ko « lay değildi. Römüzo, Merli, Sandrap bir sey söylemiyorlardı. Top ateşin - den sarsılan camlarda yağmur damlaları akıyordu. — BİTTİ — meme KEÇECİ HATIR e — Düşman mahbus olduğu ye» ri terkederek taarruz edecek mi? Yoksa gene kalacak mı? sex Evet... Şüphesiz O kurtulmak için son bir taarruz hareketi yap- mağa kalkışacak.. Lâkin neden sonra... Osman paşanm kafesten çıkması, son derece (o kuvvetsiz olduğu zamana tesadüf edecek. .»,*. Bu mücadele Plevnenin muka- vemeti, yiyecek, içecek ile mü- himmat bitinciye kadar devam et- ti, Türklerin Plevnede yaptıkları tabye tatbikatı ve tertibatı dünya- ! un askeri tarihinde harikulâde o- larak geçecektir. Ben bir düşman © olarak şunu söyliyeyim, Plevne kahramanları- nın hatıraları çok Oo mukaddestir. Onlar vatan vazifelerini çok gü- zel yaptılar.,, Gazi (Osman paşa bunları anlattıktan sonra: — Şimdi, dedi, zatı haşmetpe- nahilerine daha vazıh şekilde bun ları anlabilirim. Malâmdur ki bir aralık bu tür- lü tenkitleri kendimde © yaptım. ,Plevnede durmak istemedim ve Lofçaya sarktim. Fakat harbin başındanberi Şipka boğazına sap- lanmış kalmış olan Balkan ordu- larmızın kumaftdanı Süleyman paşa o manevrada kendinin ikti - dar ve nüfuzdan düşebileceği mü lâhazası etmiş. Plevneye avdet için (saraydaki (taraftarları « na kıyameti kopartmış. Felâke- timi mucip olan Plevneye avdeti- me muvaffak oldu. Bu iş, işte bu hareket o nihai zaferi elimizden aldı. Bütün har bin her cephesine tesir etti. Üç büyük ordumuz o Mehmet Ali, Ahmet Eyüp, Tuna O Süleyman paşa, Şipka, bendeniz, Plevne - de müttefik kalarak müşterek bir hedefe hizmetten kendimizi uzak tuttuk, İşte vazıyet böyle oldu. Beşe karşı bir nisbette harbe © mecbur kaldık. — Buna başlıca sebep olanla» rı sormuyorum. Sizi müşkül bir mevkide bırakmamak için. Fa - kat burada zatrâlilerinden rica & deceğim bir iki nokta daha kal- dr. Bu hatalara sevkedenlerin san ati harbe vukufu olmadığı o si « ralarda tebeyyün etmedi mi? — Etti.. Hatta en büyük ku- mandanımız çok müteessir oldu. Fakat iş işten geçmişti. Bu felâ- keti; bu fırsatları düşündükça şu ihtiyar günlerimde ne derece bir ıztırap içinde bulunduğumu tah- min edemezsiniz? — Vicdanmız, kalbiniz müs- terih olsun. Maddi (neticelerin mesulü siz değilsiniz. Maneviyatı ma gelince ordunuzun, şanlı san cağınızm tarihini büyüklüğünü muhafaza ettiniz. Yaptığımız yir ihl halka Ka di e kiye Aptülhamidin Yaveri ww izzet Fuat Paşanın | AE MAYA 0 AA MANGA SN Osman Paşa — İşte böyle oldu, beşi karşı bir nisbette harbe mecbur olduk! *şit Beyler. ZADE ALARI mi meydan muharebesi kazanik : mış olmasına bedeldir. Her pak. de namı âliniz bizim memle' beş yaşındaki çocuklardan işiba * 4 ren bütün milletin ağzındadır. — Haşmetpenah.. müsaade vi yurun... O bendenizin naçiz i** mim değil, milletimin büyük ns” mıdır. göstermeyiniği pek maruf bir Türk kadar mes” hursunuz. Tarihe yaldızlı hurufat la geçtiniz. Bütün kitap Plevnede Türklerin wv. i meydan muharebesi tahkimat 4” sulleri artık nammıza kaydolun 1 muştur, » Yalnız kitaplarda bir mesel daha var ki, onunla zatıâliniz t68 kit ediliyorsunuz? mülk e — Mahviyet Kat'i neticeyi (o almak iç Rusları niçin takip etmediniz? Buna karşı vakıâ müdafaani* süvarinin az olmasıdır. Fakat Lti N safenin azlığına yani 50 kilomet” di re olduğuna göre orada sevi ii ceyşi takibe lüzum olmayıp yevi takibin kâfi olduğunu i ediyorlar. — Evet... Haşmetpenah.. Hu” zuru imparatorilerinde tercüm İrkla müşerref olan (beni di) bu İzzet bey de bana onu söyler durur. e ' — Daima mazhar olduğum veccühlerinden cesaret (alarf” çok kiymetli derslerinden istif# de maksadiyle sık sık bu meselesini açmak cesaretinde Bi lunuyorum. ' İmparator — Evet; evet.. p yeni genç süvari zabitleri 1 dir. Daima takip, daima Fakat mümkün ma? Değ Miz Orasını düşünmezler,. Bir rivf©” te göre zatı a ee şe Sli sas manevrasina İstanbulda şüra, bir meclis, hatta şivil e ler ve şeyler müdahale ederler *ğ miş.. Bu ne dereceye kadar g€f * çektir. Bunu bana söylemek lüt” funda bulunur musunuz?, Çünküt bütün harbin ab! umumiyesi üzerine yapılan W ve tazyik ondan tezahür edi tir. zası böyle siyasi m iştigal etmem, Bu sebepten are 1 debileceğim hususat ve ma ç hiçbir kıymeti haiz olamaz. Et g *nsleyh mazeretimin kabulünü malı ihtiramla istirham € ' : N w 5 Şehir Tiyatrosu Temsileri Birinci defa olarak yarınki salı günü akşam saat 2ide 5, Il Lüküs Hayat Böyük opereti Yazan: Ekrem ve UMUMA :