— 6 — VAKIT 11 Lneikânun 1 m ELLERLE LER vs “Alman Casusluğu > Umümi Harpte ' 93 özgemmsaşizrmasazxe223 $y2$ 2021 sezzermdeş saşe siesesiiğei izm pe yasanan ETER Epe Heat amda 0yg Epe Kiçnerin ölümüne sebep 78 Gü casus Duguesne midir? Fakat.. Neumünster'deki Almân askeri iddialar e 1916 senesinden bugüne gelin - ciye kadar, hattâ daha son za - manlarda bütün cihan matbuatın - da Lord “Kiçner,, in vefatı hadi - sesi uzun uzadıya münakaşa edil: miş ve bu bapta bir çok ihtimal - lerden bahsolunmuştu, Bu müna - kaşalar ve ihtimallerde, bilhassa İngiliz gazetelerinde hep Alman casusları ileri sürülmüştü, Denili - yordu ki, Lord “Kiçner,, i hamil olan (Hampshire) zırhlısında mut laka Alman casusları bulunuyor - | du. Bu rivayetlere nazaran zırhlı sefere çıkmadan biraz evvel ha » vuza girdiğinden bir çok Alman casusları bu fırsattan bilistifade zırhlının içine girerek makineleri- ni bozmuşlardı. Nıhayet, 1932 senesi mayısın - da Nevyork zabıtası (Dugtüesne) isminde bir adamı tevkif etmişti. Çünkü İngiliz hükümeti (Hamps- hire) zırhlısımın batmasma bu a - | damın sebep olduğunu söylemişti, Transual muharebelerinde İngiliz ordusunda zabitlik etmiş olan (Duguesne) 1916 senesinden iti - baren hiç bir iz bırakmadan kay - bolmuştu. Amirleri ve dostları onun öldüğünü zannediyorlardı. Yalnız İngiliz zabıtası (Dugues - | ne) nin borhayat olduğunda ısrar | «ediyodu ve.bu ısrarında da haklı olduğu anlaşılmıştı. Onun için o adamı gizliden giz liye takıp etmiş ve nihayet Nev - | yorkta (Trafford Craven) namı al | tında yaşarken bulmağa muvaffak olmuştu. o Bu zat yakalandığı za- mar kendisinin sabık yüz başı (Duguesne) olduğunu itiraf etmiş ti. Bunun üzerine İngiliz zabı - , tası onun şu sebepten dolayı İn - Şiltereye teslimini istemişlerdi: “(Duguesne) umumi harp se - nelerinde Alman casusluğu hiz - metine girmişti. Bu adam Lord “Kiçner,, e refakat edecek olan bir Rus zabitinin vücudunu orta - | dan kaldırmağa muvaffak olmuş tu. Ondan sonra o Rus zabitinin üniformasmı giyerek ve kâğıtla - | rından İstifade ederek (Hamps - hire) zırhlısına girebilmişti. Zırh - Imını hareketini Alman tahtelba - | hirlerine haber verdikten yoldan, evvelce kararlaştırıldığı veçhile zırhlıdan tahtelbahirlere işaretler çekmişti. | Zırhlı battık- tan sonra (Duguesne) bir Alman tahtelbahiri tarafından kurtarıl - mıştı.,, “Kiçneri öldüren adam,, ser- levhalı bir kitap nereden İngiliz muharrirlerinden“Clement Wood bu kitabında Lord Kiçnerin ölü- müne sebep olan adamın Alman casusluğu yapan (Duguesne) ol - duğunu iddia etmektedir. Bütün bu iddialar, zanlar ve tahminler (Neumünster) deki bü - yük şifre dairesinde çalışmış olan Alman askerinin atideki ifşaatı ü- zerina tamamen hükümsüz kal - maktadır. Bu asker diyor ki: “İskajerak muharebesinden bir kaç gün evvel idi. Alman donan- sonra masmın büyücek bir hareket ha - zırlamakta olduğunu tabii biliyor- | adalarında ne yapabilirlerdi? Bu | şifre dairesinde çalışmış ı hükümsüz bırakıyor duk. Bunu bilmeğe mecburduk, çünkü elde edeceğimiz bütün ma- lâmatı bu işe hasrettirmemiz lâ - zım geliyordu. o Bu esnada İngi - lizler dahi mütatdan fazla telsiz haberleri gönderiyorlardı. İngi - lizlerin de büyük bir harekete ha - zırlanmakta olduklarını bunlar - dan istilâl (o ediyorduk. oÇünkü hiç bir zaman İngilizlerin telsiz telgraf istasyonları bu kadar bü - yük bir faaliyetle çalışmamışlardı. Elimize geçen bütün bu telsiz şif - releri halletmemiz lâzım geliyor - du. Bunu yapabiliyorduk. İngiliz - ler her gün şifrelerini değiştiri - yorlardı, fakat kısa ve dikkatli bir çalışmayı müteakıp yeni şifreleri- ni meydana çıkarmakta © güçlük çekmiyorduk. Bunu nasıl yaptığımızı tabii an latamam. Bir gün bir yığın iş içinde uğ - raşırken vuku bulan bir hadisenin, bilâhare Lord “Kiçner,, in nasıl ölümüne sebep olduğunu bugünkü gibi hatırlıyorum. Gece idi. Bir çok arkadaşlarla beraber odamızda oturuyorduk. Lâmbalarımızı yazı masalarımıza iyice yaklaştırmıştık. Şifre daire - sinde hiç ses çıkmıyordu. Biraz ev vel içeriye giren maiyet neferi bi- ze bir yığın şifreli düşman telsiz- leri getirip masamızın üzerine bi- ramıştı. o Bu telgrafnameleri a - ramızda taksim ettikten sonra on ları halletmeğe başladık. Bana isabet eden şifreleri karıştırırken bir tanesi, bilhassa nazarı dikka - timi celbetmişti. o Çünk onda pek cazip bir nokta bulmuştum. Muh telif kelimeler arasında halline mu vaffağ olduğum ilk kelime “(Ork ney) adaları, idi. Bütün şifreyi meydana çıkar - dığım zaman bir İngiliz Destroye rinin Londrada bahriye neza - retine bir rapor göndermiş oldu - ğunu anlamıştım. Destroyer (o bu raporunda diyordu ki: “Aldığım emir mücibince mu- ayyen bir hatta (Orkney) adaları nm garbında, cenubundan şimale giden istikamette yaptığım araş - tırmalar neticesinde hiç bir manie tesadüf etmedim.,, Destroyerin kaptanı bu rapo - | ra fevkalâde bir ehemmiyet ver - | miş olacak ki, onu bir saat zarfın- da üç defa tekrar etmişti. Bu suretle raporun bahriye nezareti - ne her halde gitmiş (olmasından emin kalmak istiyordu. Issız odamda bu ilk raporun hallettiğim zaman (Orkney) ada- | ları civarında mühim bir hadise vukua geleceğini anlamakta güç- lük çekmemiştim. Bir de aynı ra porün ikinci ve üçüncü defa tek - rar edildiğini ve telsiz vasıtasile çalman şifreli raporun halledil- mek üzere önüme konulduğunu görünce keşfettiğim şeyin çok mü him olduğu hakkında artık bende hiç süphe kalmamıştı. Fakat İngilizler memleketlerinin en şimal noktasında, (Orkney) rrrl © ket nde Okumak için Kâşgırdan Mardına gelen çocuklar Firdevs, Rıfat, Cevdet Mardin, (Hususi) — Uzun ve yorucu bir sefer (ihtiyar ederek İ Hindistan ve İrak tarikiyle, Çin Türkistanından buraya üç çocuk geldi. Köşgerde muallim Ahmet Ferit / Efendinin çocukları olan bu'sevim li Türk yavruları Rifat ve Cevdet isimlerini taşıyan © iki erkek ile Firdevs adl: bir kızdan ibaret kü- çük bir kafiledir. Rifat 17 — 18, Cevdet 15, Firdevs 10 yaşlarında- dır. Tahammülü zor meşakkatla - ra katlanarak Kâşgirden Mardi - ne 78 günde gelmişler; Türkiyede i tahsil etmek için Ankaraya gide - | cekler.., Milli kıyafetleriyle gelen ve göz lerinden zekâ, azim ve irade nur- ları fışkıran bu vaktır ve asil yav- ruları görenler . samimi şefkat ve | muhabbet duyguları ile mütehassis oluyorlar. Vali Talât Beyin hammiyetper- verans alâka ve himmetlerile ida- rei hususiye ve belediyenin “me sarifi gayri melhuze,, tertibinden i kendilerine elbiseler yaptırılarak Adanaya kadar tren ücretleri ve yol harçlıkları temin edildi. o Bu akşam hareketleri mukarrerdir . Türkiyede tahsile gelmeyi, vatan- | daşlarından bir çoklarını candan arzu ettiklerini ve uzun seyahat - lerini zarif ve halis bir Türk şivc- siyle anlatıyorlar. Rifat maden mühendisi; Cevdet yollar mühendisi, Firdevs Hanım da doktor olmak istiyormuş. Bu a zimkâr yavrucuklara selâmetler ve İ muvaffakıyetler dileriz. Kâmil Vehbi i Konyada Fırka kongresi Konya, 10 (A.A) —C.H.F. merkez kaza kongresi toplanmış- tır. Kongre, hesapların ve dilek | lerin tetkikine ve senelik (| fırka | faaliyeti hakkmda görüşmelerine | başlamıştır. Seçilen muhtelif | encümenler işlerine başlamışlar- | dır. ————— ne demekti? . Destruyerin kap * tanı muayyen bir hat üzerinde o adaların garbı tarafında, cenu * bundan şimale doğru, giden isti « kamette mani bulunmadığını bil - diriyordu. Bu olsa olsa İngilizle - rin o taraflarda mühim nakliyat yapmak üzere olduklarına delâlet ederdi. Belki cephane nakle - deceklerdi, (Devamı var) Samsun lim yapılması anına rıhtif aje, zaruridir Kış Samsunu ansızın bastırdı sobacil' evlere randevu ile gidiyor... Samsun, (Hususi) — Samsunda bu sene bir fevkalâdelik var. Yağ- mur, kar, fırtma biribirini kova - İiyor, kış kıyamet kopuyor. Her zaman yağmasiyle erimesi bir o - lan Karadeniz sahilinde daha kâ- nunlara girmeden yarım metreya yakın kar var. Her senekinden O bir ay evvel gelen bu kara kış halkı pek gafil avladı. o Henüz ne köylü odunu- nu satmış, ne de şehirli mahruka- tını tedarik etmişti. Daha bir haf ta evel yükü elli kuruştan başlı - yan kömürler derhal bir buçuk li- | raya fırladı. İki liraya satılan meşe arabaları bugün beş liraya bile bulmak mümkün değil.. Odun müteahhitlerinin yüzü lü- zumundan fazla gülüyor, burunla rı bir karış yukarıda.. Hattâ müş - terilerinin yüzüne bile bakacak va kitleri yek.. Çünkü depoları karınca gibi işli- yor. oEvvelee bütmanı dört kuru * $a kimse yanına uğramıyan odun- ları şimdi on üç kuruşa aman di - yene veriyorlar. o Sobacı dük - kânları aylardanberi hazırladık - larını iki günde o bitirmşler; bir kalfa bir sobayı bir liradan aşağı kurmıyor. Hem de ondan bir ran- devu alabilmek için bir hayli sı - ra beklemek lâzım geliyor. Küfe - ciler iki şey taşıyorlar.. Ya odun , kömür, ya soba... Kar, üç gündür devam ediyor .. Ne kesildiğini o görüyoruz, ne de erimeye başladığını... Mütemadi - yen yığılıyor ve yükseliyor.. Faz- la olarak don da yapıyor ki biraz uzun yatsın diye.. Fırtına, mubtelif fasılalarla a - şağı yukarı bir hafta dır sürüyor.. Deniz o kadar © azgın ki hışıltısı! kulakları sağırlaştırıyor.. Parçalanan motörlerin, kayıkla- rın hesabı yok; sahil bunların en kaziyle dolu.. Yeni mahalle tama- miyle sa altında.. Şiddetli dalga - lar otuzdan fazla evi yıkmış, peri- $an etmiş.. Gümrükten taşıyacak mal bulamıyan yük arabaları, bu yıkılan evlerin ıslak keresteleri - ni taşımakla meşguldür . Ahslinin ağzındaki şayialara , | kahvehane dedikodularına bakı - İırsa vaziyet pek müthiş: Bu mü- balâğalı rivayetlere göre yüze ya”! kın ölü varmış. Fakat resmi ma - kamlarca tesbit edilen rakamlara | göre vukuat, dalgaların kıyıya at» tığı beş cesetle hastahaneye kal - dırılan on yarı canlı ve yirmi ka- yıptan ibaretir. Maamafi her za- man denizin yüzünü dolduran yüzlerce mavna, motör ve kayık - tan eser kalmadığına göre henüz malüm olmıyan zayiat ta vardır. Meşhur dalgıçlardan Nihat ile! Cemal, azgın dalgalarla boğuşa - rak büyük ( tehlikeler çinde bir çok canlar kurtarmışlardır. Henüz. iki hafta. evvel denize indirilen Küçük (Yekta vapuru kaptanının fevkalâde mehareti ve geminin yeniliği sayesinde kendi- ! Samsun limanın ni bin müşuülâtla müdafas yel bilmiş ve büyük bir. kazaya Ki ban gitmekten kurtulmuştur: İ galar arasmda ( sık sık kay?” tekrar meydana çıkan bu vap vaziyetini, herkes müthiş bir fo“ seyreder gibi korku (oOve v içinde her dakika takip etmitö” Hâlâ bir çok vapurlar yol " nu, yükünü ne çıkarabiliyor, » labiliyor. Trabzondan o geler gelen bir posta bu açık liman” demir dahi atamadan doğru p tanbul yolunu tutumuş veya Sis ba kaçmış, bu suretle SamsuP cuları da ellerindeki biletleri daha uzun bir seyahata mesi” | kalmışlardır, ni Fakat bu fazla seyahat kenfi | lerini kaybetmiş olan yolcular& ”, zevk değil, uzayan o bir azap fl muştur. Evvelki gün İstanbuldan 8 bir vapur da denizin bir kaç sar lik sükünundan istifade bir iki motörle müşterilerini çık” dı. Fakat eşya taşıyacak vastı8 madığından tüccarın malını ramadan yoluna devam ( ettis” suretle kışlık (siparişlerini gözle bekliyen tüccarlar bu ” meden bir hayli zarar gördük” ni yâna yakıla anlatıyorlar. İ Dalgaların azgınlığı fazlal ça Samsun — Çarşamba sahil tını sular kaplamıya (o başlamıf yolun bazı kısımları bozulduğ” bi bir kaç vagon da devrilmiş! i Gazi parkındaki yazlık gazi, l yu istilâ edecek kadar hücum den sular hükümet konağını” arka cephesine kadar yaklaş tır. . Velhasıl fırtınanın yaptığı » sarat epey ehemmiyetli olmak” beraber miktarı henüz kat'i ol” rak tesbit edilmiş değildir. Samsunlular ve denizde çalı lar hemen beş altı yıldanbefi bö) İ le şiddetli bir fırtına © olmadıği” ve Karadenizin bu kadar 329” ema yükselmesini görmedikle"” söylüyorlar . Bu son hâdiseler (o dol: hir müket rıhtıma ne kadar ihtiyacı olduğ" bir kere daha anlaşılmışlır» E.E mim emmi gl Adananın Adalı köyünl : bir cinayet Adana (Hususi) — Kar Adalı köyünde bir cinayet 9 Durmuş oğlu Veli İsmail ay» ai? de oturan berber Yüzü dan bıçakla öldürülmüştür. vir. yetin sebebi henüz belli değil z Çorum vali kona8”” yangın orum (Hususi) — hk vü ii 15 radeelerini? yy konağının çatısından Marek , etmiş ise de itfaiye Yeİ” sö” vessüüne meydan Ve N dürülmüştür. Geser