SINDIR hd Yal. “Küçük F ıkralar DR 25 Kuruş Sofrada bir genç, bıldırcın kı - zartmasını yerken: — Maşallah amca, dedi. Artık her gelişimde bıldırcın yiyorum. Bu ne avcılık böyle!... yy yy yg yy Mi Kuvvetli ör ümü - ümit Aylık yoklaması yapılıyordu: — İsminiz? — Ayşe Nazende, — Kaç yaşındasınız? — Yetmiş beş. — Evli misiniz? — Hayır, daha evli değilim. Nezaket dersi Taammüden katilden idama mah kümdu. Sabah daha ortalık aydın- lanmadan kapısına dikilen adliye erkânından o gün son günü oldu- ğunu anlayınca hemen kalktı. Saç larını taradı, tuvaletini yaptı ve si- yaset meydanına götürüldü. Cellât kolundan tutup ta sehpanın altın - daki iskemleyi göstererek: — Çık bakalım! Diyince kızdı; kaşlarını çatarak cellâda döndü: Yengesi cevap verdi: — Çarşıda çiftini 25 kuruşa bul- duğu için amcan artık avdaneli boş dönmüyor, Bir konferans Konferans salonundan çıkan a - hali içinde iki yaşlıca zat konuşu - yordu: — Doktorun sıhhat hakkındaki konferansı fevkalâde parlak oldu. Hele uyku bahsinin ne kadar mü sir olduğunu şahsımda tecrübe el - tim. — Ne çabuk? ğ — Biraz nezaket öğren. Lütfen| — Evet, hemen uyumuş, kalmı - £ — Kocan kendisini çıkar mısınız? Derler. şım. i kıskanıyor ? : ya yy aa, kemi — Hayır, artık haklı yere ki Ağırlık bahsi Bir netice Zehranın cevabı Büyük bir müsamere veriliyor - | Yeni taşınmışlardı. Ali Naşat B. Yazı plâjlarda geçiren bir ha - du. Kalabalık o dereceye gelmişti | kendisini, zaaflarını, meziyetlerini | nımefendi anlatıyor: Bir gün hiz - ki bir masanın etrafında sekiz, on | anlatırken dedi ki; melçisi Zehrayı alıp denize götür- kişi, kadın erkek oturuyordu. müş. Hem de Floryaya... Ona bir Dansedenler içinde birbirinin a- kabine ayırmış: yağına basmıyanlar nadirdi. — Haydi, gir de soyun, Kenarda altı kadın ve bir tek er gel! Demiş. İ kek bir masa etrafında toplanmış- Biraz sonra kumlar üstünde sa- lardı, Erkek orta yaşlı, fakat biraz hile inen hanrmefendi bir de arka fazla sulu idi. sını çevirince ne görsün: Zehra çı- Kadınları birer birer kaldırıyor, rıl çıplak, yalnız omuzuna bir hav başkalarile meşgul olmalarına mey lu koymuş; geliyor, hemen karşısı- dan bırakmıyor, bundan dolayı na na çıkmış: : sılsa masasına topladığı altı ka - — Kız bu ne hal? Diye sormuş. z : an ile Zehra demiş ki: e Kadriye Hanımın ağzın- Ji birden hiddetinii celbediyor — Şimdi denize girecek ( değil daki dişler takma mr? — : i iyim? Sade omuzlarım meydan - Bir defasında yanı başındaki ha miyim ” iy Sevan bili Sa Öteki nımefendiyi dansa davet edince da kalacak diye yalnız omuzlarımı MD Rerdi; i ikâ örttüm. —E güzel kadın nazikâne: ü vet ya... Hem de daha — Size ağırlık vermiyeyim efen- * beş günlüktür, dim!... ei Onun i için desenize... O- Diye dansı reddetmek istedi. Fa- UNU Istrarak yeni dişleri - nit kat sulu zat: eerübe ediyor. — Bana hayatımda hiç bir ka - Fena bir gece dın ağırlık vermemiştir. Pek şık ve adeta züppe bir yg yy yg haksız yere mi Şemsiyeli bâhçe koltuğu ayna asameterreamesnsbeeneseatesınm0a0un Meşhedinin avı Meşhedi bir mecliste büyük aylarından birini anlatıyor - du: — Silâhı omuzuma vuran - da temmam iki gün iki gece yol yürümüşem. İki gün deru- nunde 6798 domuz geberimi- şem.., Mecliste bulunanlar e ra » Diş tecrübesi eiye Hanmi büyük bü ş iste çatmadığı, - bahse - ten aleyhinde bulunmadı çi Kimseyi bırakmamıştı. Ki - SİNİ çirkin, kimisini ahlâk - İsini dedikoducu bu ağ bütün vaktini dediko - ii VE VE onun bunun zemmi Yapmakla geçiriyordu. «Mecliste bulunan hanır Ni birisi yanındakine eğile — Bir halim vardır, ahmakça bir iş gördüm mü, hemen kendi da kendime gülmeğe başlar, katılırım. “a0 — 0 halde sizin ömrünüz gül - mekle geçiyor demek, Sıkı bir tenbih Ahmet, B, ve ailesi Avrupa- daki seyahatlerinden geliyor- lardı. Kendisi, karısı, birde 6 yaşında “çocukları o Faik... Tam rıhtıma çıkacakları sıra - da eşyalarınm gümrükte mua- yenesine başlandı. Bavullar bi rer birer gözden geçiriliyordu. Bu araştırmayı yakından sey- reden ve bunu birnevi sak - lambaç sanan Faik gümrük memurlarından birine güle - rek; — Ne arıyorsunuz orada? Diye sordu. Gümrük memu — Neden gülüpsünüz? Diye sordu. Birisi dayana - madı; — A meşhedi, dedi. Daki - kada bir domuz vursan gene iki gün 6798 domuz “öldür - mek için kâfi gelmez. Çünkü, iki günde geceli gündüzlü 2880 dakika var. Meşhedi mübalâğanm faz - la $ olduğunu çakarak: — Beli... Bilerem. men yalnı zdeğildim. — Ha, o başka... hanım Ahlak dersi Babası oğluna nasihatler ediyor du. Bir ara dedi ki: — Bir adam namuslu olduğu ve doğruluk yaptığı zaman bahtiyar olur. Ancak o zaman derin bir memnuniyet hisseder. Emma Cevabını verince masanm öte ta İahımefendi himâyei hayva » rafındaki genç bir çapkın kız he - At cemiyetine âza kaydolun- Muştu, Artık hayvanlarm hi - Mâyesinden başka bir sey dü- Sümü yordu. e gün arkadaşlarından bi men atıldı: — Galiba beyefendi, yalnız za - if kadmlarla tanışmış... Nasılsın oğlum ? ru cevap vermedi. Fakat Fa - ik: — Eğer babamın sakladığı sigaraları arıyorsanız bula - mMazsınız. Dedi. Gümrük memuru ba - — Peki, öyledirde dün tramvaya para vermeden neden sevinçten gülüp duruyordun baba?., sen inince — Beli... Nezdimde arha - daşım vardı. O silâhr doldu - ruptu, men endaht edüptüm. Midede ağırlık Doktor başını hastanm mi - Benzediği gün Feriha Beyoğlunun meşhur bir kuvaföründe yüzünü, gözünü,saçla rını, tırnaklarını boyatıp, cilâlatıp, parlattıktan sonra aynaya baktı; hemen sokağa fırladı. Civardaki — Evet, bir sığır başı ağır- bir fotoğrafçıya girerek: lığı... — Benim güzel bir resmimi çe - kiniz, Bugün kendime en çok ben- Askerlerile sohpet etmekten hoş lanan bir Alman cenerali bir gün efrattan birine: — “Nasılsın bakayım, oğlum?,, Diye hatırmı soruyor. Nefer bunu işitince sevinçten gözleri parlıyor ve diyor ki: — Ya, siz benim babamsmız öy le mi? Annem sizi yirmi iki sene - den beri arıyor! sit epiiği> desine koymuş, dinliyordu. — Neden? — Eğer annemin sakladığı ipekli kumaşları arıyorsanız onları da bulamazsınız. Gümrük memuru tam Fai - kin ağzından bu kaçak eşya - nın nereye saklı olduğunu öğ- reneceği sırada Faik babası - nın bir işareti üzerine koştu, gitti. Fakat biraz sonra gene gelmişti; gümrük memuru sordu: i — Dün gece, dedi. Tahta - e toplamaktan o sabaha ar a dık, Vah, vah... Desenize tah turun? nesli dün fena bir ge Beçirdi. azmı çok güç birşey iz, midenizde bira- issetmiyor musunuz? Huy ve Çocuk Küçük Şadanın yaramazlığın « dan, arsızlığından babası bıkmış « Kadın ve yaş n İp Bey nasılsa bir hanıme - Ye, hem de üç hanımın yanın sormuştu. Bu gafletinin | yan Galip Beye Send day ve farkında olmu efendi; > Otuz it. Elâman diyor, yaka silkiyordu. Bir gün bitişik evdeki ihtiyar Şada maşlarla cigaralar nerede? : nın bir cam kırdığını o söyleyince Bakalım sen biliyor musun? Faik kahkahalarla gülüyor, bu saklama oyununa bayıh - yordu. — Ben elbet biliyorum ya, ama şimdi babam tenbih etti. Ele altı! Diye cevap verdi. tahini uz altı mı? Hayret! Hiç Ne n etmek kabil değil, rmefendi memnun ve mağ - babası dayanamadı, karısına: — Bu bacaksızdan artık bütün i mahalle bizar oluyor. Dedi. Hanım omuzu silkti: — Aynaya me bakıyorum? Bir — Ne yapayım, dedi, O bu fena a naziksiniz Galip Bey! ikaten hiç tahmin e 'n sizi en aşağı ellisin - örün, niyetin mi var? — Evet, doktor sinirlerimi kuv- vetlendirmek için idman yapmamı söylemişti. Acaba kendim traş olayım mı diye düşünüyorum, Yorganm içine sakladıklarını size söylemiyeceğim. — Feyefendi, çok rica ( ederim, Piyesim şimdi başladığı için ayak- larımızın ucuna basarak içeri giriniz. — Neden? Ahali miyamı başladı? hemen uyu huylarını benden almadı ya... — Doğru... Sen huyunu kendine sakladın...