—İrt, Main pg? imdi gazetede okudum bay, © maliye şubesine 700 Urasını* erecekmiş, Ne olur 700 DA ayır, Hızlı Hayvan Bar muallim bir talebesi - Mi Yavrum, en hızlı giden hay hangisidir? m Kaplumbağa efendim. — Nasıl sey öyle? tile, en gün babam çok hızlı DE bir hayvanı tarif ederken Yere sürünüyordu!,, o dedi. Yakiş ki kaplumbağanın karnı her Yere sürünür, Ödünç anne | Yoğlunda bir aşağı, bir yu” | takız “laşan Leman yolda peşine ig. bir taşralıya: N Wtiyorsunuz? Diye sordu. ta, inle danışmak guçuk ha- | Tı ol ağı alinin “kemerinde altınlar da, * halinden belliydi. Istanbul lâ Yemeğe gelmişti. Le kardıyı keimiyerek: " e — deği; Yet amma ben sokak kızı diz eyefendi... ze guçuk hanım, bizde €Y değilik ya.. iş an kemali hayretle: tini, a nizden belli. Fakat si - beni ta görüşemem, gidiniz, İyiyi, <Arşıki mahallebicide bek- “aya » Annemle beraber geliriz e sevinerek ve bir namus- Z “e. ettiğine kail (e olarak koy vu #Siciye — girerken Leman bi, m sokaklara daldı, ahşap len bir mea çaldı. Kapıya ge- bi, ,, Süheylâ, dedi, Yaat Anneni bana dar ödünç versene... Zekâ “mek yiyorlardı. Birde Avru- ları o gelmiş, yeni tanıdık ir Veee vardı. Küçük Mein” uyruğunu sallıyarak mi - ie Ayakları arasmdan ayrıl - “ğin, a em misafirin dir ar uzatarak dayıyordu. u hayvandan sıkılmıya > misafir; Var, — ağ bir o köpeğiniz Yor. “*Ç yanımdan ayrılmı - Haşlıya Anımefendi cevap verdi: ek zekidir. Kendi ta - ği m önünüzde olduğunu EĞLENCELİ YAZILAR Sahne Bebek tramvayında cere- ; evlâdım olsa tutar da ağzını yırta- | sesini, yoksa suratına yan ediyor. Eşhas: Başı yemenili, kırk ya - şında kadar bir hatun Naile Ha - nım ile 6 yaşındaki oğlu, Ferit is - minde bir tütün amelesi, bir de bi- letçi... rım, Naile — A... A... Herifin yediği naneye bak. Ayol ben daha şimdi gözünün önünde altı otuz para ver dim, Çocuğumun burada ağlamıya hakkı yok mu imiş! Onu söyliyenin Ye ineceğim ( has, | Naile — Ne dedin? Yumurcak mı? Senin çocukların yumurcak - tır. Çocuğum diyorsun ama baka - lım sahiden senin malın mı? O da İ belli değil.. Kendine gel, sesini kes Naile (oğlunu elinden çekerek) | alnını karışlarım. Ali... Ağla yav » | otur oturduğun yerde... Yoksa had — Haydi çık, Ali... çabuk ol. Şimdi | rum, istediğin gibi bağıra çağıra | dini bildiririm ha. tramvayı kaldırıyorlar. Sokakta kalırsın, haydi yavrum.. Babasınm evlâdı... (Tramvaydaki müşteriler gülmeğe başlarlar) ne gülüyorsu - nuz, yalan mı söyledim? Ali... Gel | şurada duralım, beylerden bize! yer kalmamış. Ali — (ağlıyarak) ben istemem, ben tünele binecektim, burada ne yapacakmışım.. Biletçi — Bilet hanım.. Naile — Ver bakalım bir bilet... Fabrikanın önüne kadar... Hani oğlanın babası hangi fabrikada ça lışıyorsa oraya kadar.. . Biletçi — Altı otuz para.. Naile — Altı otuz para mı? Ne- rede bulayım o kadar parayı?. Sen beni frenk karısı mı sandın, yoksa fındıkçının biri mi?. Ferit — Yok yok, merak etme... Halinden ne olduğun bellidir. Naile — Al bakalım.. (Daima ağlıyan oğluna dönerek). Sus me - leğim, sus yavrum... Şimdi baba - cığım bizi kapıda bekliyordur. Ali — Tünele gidelim... Tü... Tü... nele,.. Ferit — Ey... Yeter artık! $im - di suratına tokadı yiyeceksin ha... Naile (birdenbire kızarak) — Ne? Ne dedin? Tokat mı? Kimin suratına? Hayvan herif? Sen öm- ründe böyle evlât sahibi oldun mu ki tokat atasın.. A ahmak! .. Ferit — Bir tane değil, beş tane hem de... Ama böylesi değil. Hep- si insan gibi yetişmiştir. Böyle bir İ tramvay halkına analarından em - i dikleri sütü burunlarından getiren Doğrusu bu.. Yeni aşçı kadın İstanbulun â - detlerine pek alışamadığı için ha - nımefendiye sormaya lüzum gör - dü: — Acaba efendim, beyleri, ha - nımları yemeğe çağırırken “yeme- ğe buyurun,, mu diyeyim, “yemek hazır,, mı diyeyim? — Eğer dün akşamki gibi yoksa ise ağlada şu ahmağın terbiyesini ver. Ali — Ahmak mı? Yu... Bua- dam ahmak mı anne?... (Yılışarak Feridin yüzüne ba “ kar.) Ferit — Ulan yumurcak... Kes Uyku ve ilâç İki eski dost köprünün üstünde birbirine rast gelince pek hararet- le sarıldılar. Biri meyustu. Arkada şına dedi ki: — Birader, sana rast geldiğim ne iyi oldu. Eve kadar gelmek isti- yordum. Bir haftadır uyku uyuya- mıyorum. Eğer yarın akşama ka - dar 300 lira bulamazsam felâket.. — Vah, vah... Keşke bir iki gün evvel bana bir uğrasaydın.. — Neden? O vakit verebilir mi idin? —Evet, mükemel bir uyku ilâ - cım vardı, David ölürken İhtiyar Davit can © çekişiyordu. Oğulları, kızları, sevgili karısı Ra- şel, halazade, teyzezadeleri hepsi sonum le ağlaşıyorlardı. Bir ara Davit başını kaldırdı: — Haham, dedi, hahamı yeti - rin!.., Son sözlerimi söyliyeceğim.. Hemen haham, Davidin baş u - cuna getirildi. Öbür tarafta Ma - dam Raşel duruyordu. Davit: — Altın yözlüğümü Müize ve - rin.. N Diyince Raşel karıştı: — Onun yözlüğü var, — Sus... Sen sus. Kitabımı İsa - ka verin.. — İsak ne yapacak kitabı? O - nun kitabi var, ama Samoel'in ki- tabı yok. — Sen sus diyorum. Yeni ayak - kabılarımı Mordohaya verin. — Mordohaya senin ayakların olur mu? Davit kızmıştı: “yemek yandı!,, de. Şoförün — Ne kadar sabırlıyım b — Nasıl olur .. — Evet, yalnız geceleri yedim .. 28 gün ağzıma bir lokma koymadım. — Eğer sen benden iyi biliyor - ayyy ay yg yy ayy ge yy ge yg yg itiyadı ilseniz.. tam Demek # baş ucunda idi. Hepsi yüksek ses - | Bilgi, — Şadanın doğurduğu çocuk kız mı? — Hayır... Evet, ama sen nereden biliyordun? Ferit — Karı, şimdi ikinizi de sokağa fırlatacağım.. Artık... (Derken Naile birdenbire Feri - din suratına bir tokat savurur. Fe- rit te arkasından bir şamar indi - rir). Naile (Birdenbire kıyametleri kopararak) — A... hayasız, rezil, köpek herif.. Benim gibi zavallı bir kadma tokat atıyorsun ha... Vay utanmaz serseri kılıklı herif şimdi karakola geleceksin. Senin yakanı bırakmıyacağım, Rezil kö- pek.. Ferit — Tanıdım canım, isimle- rini, aileni birer birer sayıyorsun. Anlaşıldı. Elbet aklımda kalır. Naile — Affetmişsin sen onu.... Benim adım Ayşe Nailedir. Beni herkes bilir.. Ferit — Ayşe Naile mi? Vay sen misin? Hay Naile hay... Şimdi tanıdım. Yahu ne kadar değişmiş- sin. Naile... Hey gidi hey... Sen be- ni tanımadın mı? Ferit, yahu Ka - sımpaşadan aklıma gelmiyor mu? Naile — A.. A.. A.. Ferit? Hay Allah cezanı versin. Az kaldı. Ev- lenecektik. Hani kız kardeşin a - İ ramızı açtı idi. Sensin ha... Ali, öp | amcan elini.. Ali — Öpmem, ben tünele gide | ceğim. | Ferit — Amma inatçı oğlun var, Naile!,, Naile — Sorma Feritçiğim sor - ma.. .Tıpkı babası.. Onun gibi hay lâz, inatçı, edepsiz, şirret.. Ah, ne- rede bende tali!.. Taliim (olsaydı seninle evlenirdim. Alinin babası | sen olsaydın, bu yumurcak ta böy- le olmazdı elbet.. . Arpa siparişi At ve araba sahibi bir zat, arpa cıya telefon ediyordu: — Baksana... Ahmet Efendi... Bana 300 okka arpa gönderiver.. Hemen gönder, — Peki efendim, kimin için? — Alayı bırak, kendim için ola- cak değil Hayvanlar için!.. kalum.. li bir hanım / oğlan hat.. VAKIT 14 2.nci teşrin 1933 —— Ebe hanım — Sizin çocuğunuz olduğu nasıl belli, daha şimdiden başında bir tek saç yok! Bir kurtuluş Adil Bey gene eski oâlemlerine dalmıştı, Bir müddet kaybolduğu bu Beyoğlu âlemlerinde ilk adım- da eski göz aşinalarından iki ka - dına rast geldi. Kadmlar onu tek - rar bulmaktan memnun sordular: — Âdil Bey, Fıtnatla hâlâ nişan lı musınız? — Hayır, çok şükür kurtuldum. — Öyle mi, tebrik ederiz. Nasıl kurtulabildiniz? — Evlenerek.. Pabucun teki İzzet Efendi, sinirli, kalp hasta- lığma müptlelâ yaşlı başlı bir zat idi. Bir iki kere evlenmiş, boşan - mış, şimdi bekâr kalmıştı. İşi az çok yolunda olduğu için Beyoğlun da bir pansiyonda oturuyordu. Fakat pansiyon, aylarca ona pek sakin, rahat göründüğü halde son günlerde müthiş bir azap veri yor, gecesini, uykularını harap e - diyordu, Buna sebep üst kattaki ki racı idi, Üst kata, tam İzzet Efendinin o- dası üstüne münasebetsiz bir çap- kın gelmişti. Bu genç ve serseri he rifin kabahati gece odasına girer i girmez ayakkabılarını çıkarmak İ ve birini odanın bir tarafına, öte - kini öteki tarafına fırlatmaktı, İz- zet Efendi hergece bu tak, tak pa- puç seslerini işitir, sinirlenir, | bir türlü uyuyamazdı, Bir, beş, on gece, bir ay, iki ay uykusuz kalınca bir gün dayana - madı, sabah erkenden bu genç çap kını yakaladı: — Baksana, oğlum! Dedi, Ri « ca ederim, gece yarısı odana girin- ce ayakkabılarını savurma. Uy- kum kaçıyor, uyuyamıyorum. Bu yüzden geldiğiniz gündenberj uy - kusuzum. Genç hemen itizar ederek tekli» fi kabul etti. Fakat ertesi akşam o- dasına girince İzzet Ef, nin ihtarı- ni unutarak ayakakbının bir teki » ni odanın köşesine fırlattı. Tam i « kincisini savuracağı sırada taahhü dü aklma geldi. İkinci teki yavaş- ça yere bırakarak yattı. Aradan yarım saat geçince İz - zet Efendi gencin kapısmı çaldı , Genç yatağından çıkmıyarak : — Kim o? Dedi. — Benim, aşağıki kiracı İzzet..; Kuzum oğlum, papucunun öteki te kini de savuracaksan, savur, nafile beklemiyeyim.,