— Şehir tiyatrosun İstanbul Şehir Tiyatrosu (Da-| rülbedayi), 1 teşrinievel gecesi bu #cnenin tiyatro mevsimini açtı Norveçli büyük yazıcı Hanrik İp- sen'in Seniha Bedri Hanım tara- fından dilimize çevrilerek irfan kütüphanemize kazandırılmış o - lan Per Günt isimli piyesi oynam dı. Tiyatro mevsimini beş sene ev- vel yüzüncü doğum yılı için bü- tün dünyada merasim yapılan, e- serleri her milletin diline çevril - miş ve her memleketin tiyatrola- rında oynanmış olan İpsen gibi bir fikir ve zekâ harikasının ese- rile açmak, iyi bir başlangıçtır. Bu, bana Şehir Tiyatrosunun bu semeki repertuvarında hakiki fi - kir ve san'at eserlerine faz'a yer verileceği ümidini getiriyor; sevi- niyorum. İçim, bu sevincin bosa gitmemesi dileğile ve ürpertiyle dolu. Evvelki sene Darülbedayi, konservatuvarı ve şehir bandosu- nu idarece ve paraca İstanbul Be- lediyesine bağlıyan talimatname yapılırken bu üç teşekkülün karak teri “Şehrin hars müesseseleri, 0- larak çizilmişti. Belediye, Şehir tiyatrosunu hars müessesesi olarak tanıyınca müesseseye halkın kültürüne hiz - met vazifesini vermiş (o oluyor.! Bu takdirde bu vazifenin icap et- tirdiği masrafı da kabul etmesi ve para yardımını arttirması lâzım- dır. Bir taraftan İstanbul beledi - yesinin Şehir Tiyatrosuna verdiği ! tahsisatın önümüzdeki sene için arttırılmasını isteriz, fakat öte ta- raftan Şehir Tiyatrosunun da va- ridat getirmek için oynadığı ha- fif operetler arasında ve bunların kazancın; karşılık sayarak — te - lif, tercüme — fikir ve san'at eser- lerini fazlaca sahneye koymasını istemek, ondan sadece vazifesini yapmasmı istemek olur. Per Günt temsili, Şehir Tiyat- rosünun bu sene işe bu vazifeyi yapmakla başladığımı gösteriyor. Bu eserin sahneye konulmasıyla Türk tiyatro seyircisine dünya ti yatro edebiyatının mühim eserle - rinden biri tanıtılmış oluyor. Per Günt, İpsen'in orta yaş e- serlerinden biridir. MMubarrir, bu piyesinde öteki eserlerinin bir ço- ğunda olduğu gibi içtimai bir da- vayı gülmüyor. Tiyatro seyircile - rinin göz'erini zengin bir hayal âleminin — sihirli (o ufuklarındaki türlü renklerle kemaştırarak, di - mağlarma tahayyül ve tefekkür lezzetinin hazzını vererek onları tatlı bir rüya mektedir. Per Günt'ü için lâzım olan anahtarı rir, piyesinin ilk perdesinin ye veriyor: — Yalan söylüyorsun, Per! Piyes, ihtiyar annenin oğluna söylediği bu sözle başlar. Evet, Per yalan söylüyor; ba- zan hakikati. hayalle süsliyerek, İ şeridi gibi gözümüzün önünden içinde uyalıyor. Bence Per Günt masalından bek- lenilen gaye budur ve eser, mak- sadını muvaffakıyetle temin et -| anlamak muhar- ilk meclisinin ilk cüm'esinde seyirci - da mevsimin ilk eseri — bir rüya âlemi içinde, Per Günt bize harikulâde güzel bir yalan söylüyor. Tabiatın güzelli - | ği, sertliği ve kudreti içinde tabi- atla sarılarak vahşi ve çılgın yaşı- yan insan, sinirlerimizi şimşeklen- dirip yakan arzular, etin daima aç | zevkini doyurmak için razı oldu- ğumuz mukaddes (o hayvanlaşma, büyük isteklere kavuşmak ihtira - sı, mücadele, servet, felâket, her şeyi kaybettikten sonra gene ba - yata bağlı olmak ve nihayet çare- siz kalınca eski sadık sevginin yastığına baş koyarak, ama gene istemiyerek, hiçbir zaman istemi - yerek ölüm. Per Günt masalının bir sinema geçirdiği baştan başa yalan olan bütün bir hayattır. Per Günt bir şiirdir. İstanbul Şehir Tiyatrosu bu şiiri, lezzetini iyice tattıracak muvaffakıyetli bir çerçeve içinde sahneye koydu. Per Günt için yapılan dekor, elbi- seler, bunların yerli yerinde kul- lanılışı, sahnelerin tertibi, tablo- ların değiştirilmesi şekli, rakslar, oyuna konulan mizansen, hulâsa işin o rejisörlük tarafı tiyatromuz için mühim bir tekâmül sayılma- lardır. Başka bir cazibesi olmasa bile yalnız bunun için Per Güntü gidip görmek lâzımdır. “Esere Edward Grieg tarafın- dân yapilmiş olan besteyi bizim orkestromuz benim bulunduğum İtemsilde bazı yerlerde piyesle ' kaynaşmamış olmakla beraber za- rarsız çalıyordu. İlâhi musiki, ru- ba genişlik veriyor, yükselme, en- ginleşme ve derinleşme getiriyor. Per Günt rolü, bizim ça'ışkan, gayretli ve Ümitli o san'atkârımız Talât Beyin gücünün yeteceği bir rol değildir. Bu değerli genç, ro- lünü iyi ezberlemiş, işine iyi ça- lışmıştı, o muvaffakıyetli olmak için çok yorulduğu ve bazan da muvaffak olduğu (görülüyordu. Bu emeği takdir etmek lâzımdır. j Fakat bana öyle geliyor ki Talât Bey Per Günt rolünü ezberlemiş, ama giyinememişti. Neyyire Neyyir Hanım, ihti- yar anneyi ölçülü, hesaplı, mu- vaffakıyetli, iyi oynadı. Oğlun- dan şikâyet eden, fakat kimsenin oğlunun aleyhinde bulunmasına gönlü razı olmıyan, oğ'unun den- . sizliklerine üzülen, fakat onunla i övünen, yarı hayalperest, yarı de- li anne, Neyyire Neyyir Hanımm san'atmdan bayat aldı. Per Güntü İ dağ başındaki kulübesinde yıllar- İ ca bekliyen sadık sevgili rolünde Semiha Hanım (muvaffakıyet'i idi. Kahire trmarhanesi müdürü j rolünde Emin Beliğ. Azrail rolün- de Hüseyin Kemal Beyler beğe - nildi. Piyeste Şaziye, Halide, Cahi - de, Melâhat, Leman, Turan, Nezi- İ he, Emine, Zehra, Şayeste, Sami- miş olan mütehassıs profesör Mös | İ ye, Şevkiye, Saniye, Hikmet Ha- | nımların, Muammer, Sait, Reşat, Müfit, Necdet Mahfi, Kâni, Neca- ti, Zihni, Refik Kemal, Sami, Ha- Konservatuvarda sansar esounauan vena sapasana Yeni teşkilât Talebe kayıt ve kabülü devam ediyor Geçen sene Viyanadan getiril- | yö Marksın yaptığı tetkiklere ve verdiği direktiflere göre teşkilât! ve tedrisatı tanzim olunan, Beyoğ”| lunda Tepebaşında güzel bir bina- ya nakledilen İstanbul konserva - tuvarı, evvelki günden itibaren yeni ders senesine başlamıştır. Konservatuvarın Beyoğlu cihe- tine nakledilmesi, muhitte mahsus bir tesir yapmıştır. Beyoğlunda evlerinde veya hususi dershanele- rinde öteberi musiki dersi vermek te olan ecnebi musiki muallimle - rinden birçoğu ( konservatuvarın Beyoğlu tarafına taşınması üzeri- ne talebelerinin kendilerini bıra - karak gidip konservatuvara yazıl- dıklarını görmüşler, yerlerini de - ğiştirmek, Kadıköyüne veya diğer yerlere nakletmek ve yeni talebe aramak mecburiyetinde kalmışlar dır. Konservatuyara bu sene yeni- “D,, grupunun doğuşunu gaze- teler yazdılar. Bunun pek çok ki- şiyi alâkadar etmesi “D,, harfinin esrarengiz rumuzu mudur?. Ya - hut, balta gibi, altı san'atkârın €- linde, öteye beriye, sağa sola, öne | arkaya vurup, yakacağı, yıkacağı korkusu mudur?. Var olsun “D,, harfi! Sen şu kuvvete bak ki, ya'nız şekli dehşet | saçıyor! Grup, “D,, harfi kadar samimi, dürüst, ivicaçsızdır. Beş ressam ve bir heykeltraş, her şeyden evvel arkadaştırlar. Ama büyük “A,, ile arkadaş. Kıs- kançlıktan, iki yüzlülükten ,sami-| » miyetsizlikten ari bir arkadaşlık. Sonra çalışkandırlar. San'ati se - verler ve san'at yapmak için ya - şarlar. San'at onlar için ne ticaret, ne ikbal mevkii, ne dalavere oca- ; gıdır. Daha sonra vatanperverdir- ler. San'atlerinin memlekete ya - ramasımı isterler. Ve nihayet ce- surdurlar. Bugünün adamı olduk- ları için dünün fikirleri ile yaşa * kısmı açılması geçen sene Şehir Mecliste konservatuvar (o bütçe - sinin müzakeresi esnasmda aza - dan Refik Ahmet Bey tarafından teklif edilmiş, vali ve belediye re- isi Muhittin bey, cevap vererek teklifin münasip olduğunu ve kon- servatuvarımızın bu suretle La- mamlanacağını söylemişti. Bu sene konservatuvarda yeni teşkilât yapılarak tiyatro ve opera san'atkârları yetiştirmek üzere iki yeni ders ilâve edilmiştir. Bunlar- dan biri ahenk jimnastikleri der - sidir. Bu dersin programı üç sene- rılmıştır. dersi ihdas edilmiştir. Bu dersin nız birinci sınıfı açılacaktır. tada beş ders okunacaktır. Bu dersin hocası Ertuğrul M şu dersler okutulacaktır: bazan huyalin hakikat olduğuna endişini inandırarak, fakat dail - nadlss, Refik Ahmet di, Ferih, Saim (Beylerin sözlü, | sözsüz küşülk rolleri vardı; iyi ey- tarihi, kere (ses müsaitse). mazlar. den talebe olarak yazılmak üzere| ————— — — hanım ve erkek birçok (gençler Süc müracaat etmişlerdir. Bunlardan imtihan neticesinde muvaffak o - * lan elli bir kişi talebe olarak ka - Zeynebim bul edilmişlerdir. Bunlardan on biri şan, yirmi IMehmet Nurettin Beyin Varım yoğum ismile bir şiir mecmam ikisi piyano, on altısı keman, ikisi çıkardığını karilerimize Sy dersine dayan zi edecek, Aşağıdaki Şiri bu kitaptan aliyoruz.) Konservatuvarda talebe kayıt Zeynebin saçları kumraldı, anne, ve eba. iagrimlemnlir çe beğine e li Gil, Vr dür nf kadar devam edecektir. O narin fidanı yele verdiler; Konservatuvarda bir ( tiyatro Zevnebi aldılar, ele verdiler. | Av, gümüş kolunu Eğildi söğüdün dal Zeynebim erktnde İ Zeynebe *uykudan “Dağları aşacak zaman!, diyorlar. | Zeynebin saçları bir ipek çile, Zeynehi göremez gökte ay bile ün getirip dile : l Yellere söyle Vurgunum $ ari Ellere totslmuş meral Zeynebe... © <p, Grupu Vatanperverlik X Cesaret — “D& grupu. 4 seziyorum: yaparız demiyorlar. Ne varsa biz de var demiyorlar. İhtimal ki mes lekette onlardan çok daha vetli resim yapan ve heykel ran san'at dahileri var. Bunu b ? ben yarattım demez. Eğer tonun da biraz küstahlık varsa, bu sai at imanmın pu. ati resmiyetten, nizamnameler * !den, madde'erden, dalavereler - den, cehaletten, eblehlikten kur taracak. O san'atin kalp işi, dimağ işi, kültür işi olduğunu göstermi - ye çalışacak. , kında yazılmış bir tetkik makalesi gelecek sayıfamızda intişar Arkadaşlık X Çalışkanlık | Bıyık altından gülümseme'e! Bu adamlar, biz en iyi san” en “D,, grupu küçük düny kuvvetidir. Yoksa, “D., grupunda dahi yoktur. j San'at için san'at — “D,, O, çığır açmıyacak. Fakat Nurullah Cemal haber vermiştik. Bu güzel eser hac in sü sardı koruya, lan suya; n vardı uykuya. uyan |,, diyorlar; kumral Zeynebe Cr e ee et VARLIK Mehmet Nurettin Aynştayn söylü Londra 4 (A.A.) — Prol de tamamlanacaktır. Haftada üç | nasip olmıyan münderecat Zen” saattir. Bu sene yalnız birinci 8i- ginliği ile çıktı. | nıfı açı'mıştır. Bu dersin hocası Azade Selim Sırrı Hanımdır. Bu| gini ilâve olarsi: verdiği gibi Ne » smıfa şimdiden on beş talebe ay- cip Ali, Kemalettin Kâmi, Enis Bundan başka birde tiyatro! lil, Yaşar Nabi, programı da üç senede tamamla - | münakaşası hakkında pek mühim nacaktır. Bu sene bu dersin de yal | birer Haf- uh. | İm çok nefis bir hikâyesi ile Nahit sin Beydir. Bu smıfa girebilmek | Sirt Beyin büyük bir alâka ile ta- için sahneye müsait ses ve vücut kip sahibi olmak, Türkçe lisanına hâ - ş kim olmak, orta mektep mezunu ih olmak, kızlar için on beş yaşından | erkekler için on yedi yaşından küçük olmamak şarttır. Bu smıfta Sabri Birinci sene: Nefes, konuşmak, | mimik, dramatorji, dans, tiyatro | İkinci sene: Hareket, temsil, ba. ; o Üçüncü sene: Klâsik temsiller, Memlekette hiç bir mecmuaya Reşat Nuri Beyin tam bir piye - Behiç, Halit Fahri, Necmettin Ha- Cevdet Kudret ve Behçet Kemal Beyler aruz—hece makale vermişlerdir. Hikâye | cihetinden de bu nüsha pek zen - gindir; kıymetli şair Necip Fazı - edilen “Kanlıcanın bir yalısın- da,, isimli tefrikasmın omabadini tiva eylemektedir. Abdülhak Si- ! nasi ve Mahmut Ragıp, Mehmet Cemi! Halit Fahri ve Yaşar Nadi, Esat, Ahmet Muhip, Beh - cet Kemal. Hamit Macit, Swzican, Nivazi Sn4r! 1--*— Nezihi Beyle- rin vazıları da vardır. | tüm tarihi, Aynştayn, Alberthall'da deniyet ve ilim, o hakkında nutuk vermiştir, ; Bu konferansın siyasi mahiy: te olmıyacağı bildirilmiş olmasına rağmen, ilim ve güzel san' ilerlemesi için ferdi hürriyet mundan ve bugün hüküm kin ve zulümden bahsetmiş Türk kütüpaneleri Roma darülfünunu Türkçe allimi Dr, Ettore Rosso eski kütüphanelerinde tetkil lunmak üzere bir kaç gün İstanbula gelmişti. Dr. Rossi, bugün saat 17 de! kevinde: “İtalyada Türk tetkil nın tarihine bir nazar,, mevzuu , zerinde Türkçe bir konferans ve recektir, ei Dr. Rossi Oriente Moderno muasında Türk edebiyatı ve harsı ve muasır bir Türk mu ri Ziya Göka'p, son 25 sene za fun da Türkiyede ve Avrupada manlr tarihi mevzularına Os raber oynamak, tiyatro tarihi, kos i sahne tekniğ? zı etütler vardır.