15 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

15 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

va saz. RA ETLER Vakıt'ın edebi tefri kası: 40 "yitir Mynaayy i Gönül Rİ aa ei Sokağa çıkar çıkmaz hemen telefon olan bir yere girdi. Rehbe- Ti istedi. Açıp, sayıfaları çevirme- Ye başladı: — Orhan Cemil... Orhan Ka- Ya... Mühendis mimar.. 494654... Telefonu çevirdi, kalbi titriye- tek bekledi. Telefon uzun müddet çaldı. | laştı Durdu durdu çaldı. Nihayet ince bir ses duyuldu. — Allo! Neresi! ' — Orhan Kaya beyin evi. İ— Orhan Kaya Bey evde mi?: — Hayır, hastanede... Dün g8- ce bir kaza geçirdi. — Siz kimsiniz? * — Hizmetçi. » — Acaba bugün Orhan Kaya Bey iyi mi? — Çok hasta... Dün gece kan verdiler... Kol damarı kopmuş. Günay, sesi titriyerek sordu: — Hayatı tehlikede mi?.. Sesi öyle titriyordu ki, hizmet- çiye sualini anlatmak için üç de -| fa tekrarladı. — Değil, değil... Siz kimsiniz? — Nuri beyin hizmetçisiyim... — Yal. Günay tekrar sordu: — Kaya Bey hangi hastanede? — Bakım evinde.. Günay telefonu kapattı, çıktı. Yazıhanenin kapısından girin- ce, Mehmedin hali nazarı dikka - tini celbetmedi. — Beyefendi yok, dedi, bu sü- | bah gelmiyecek. Günay odasına girdi, masası - Mun başına oturdu, dosyaları tan - zim etti, mektupları tasnif etti. Fakat aklı fikri hep Orhan Kaya. daydı. Öğle üstü, Cafer Ali beyin o - dasına girdi. Eşikte duraladı. Ca- fer Ali Bey masasınm başındaydı. Onu görünce gözlerini kaldırdı. — Beni neden çağırmadınız efen- dim?. Cafer Ali bey hazin hazin ba - şın salladı: — Size ihtiyacım olmadı Gü - -—. nay hanım. dü bu boğuk s€s Gnayı bütün bütün şaşırttı: — Bir hata mı ettim beyefen- di2.. Darılmış gibisiniz. “ Hayır. — Öğleden sonra işim olmıya- cak mi?. — Hayır?. Günay fena meraka düştü: — Hasta değilsiniz ya?. Bir sey olmadı ya?.. Avukat rüyasından biraz $il - kindi, Günayı kulaklarına kadar kızartan bir bakışla baktı: , — Hiçbir şey yok.. Ne olsun istiyorsun?.. , Günay bir an, geceki kazayı anlatmak, başından geçenleri söy- lemek istedi. Cesaret edemedi. Cafer Ali Bey bir sey sormamıştı he — Öyleyse ben gideyim ,yarın gelirim. — Peki. Başını önüne iğerek, ağır ağır “dadan çıktı. Günay bir tramvaya atladı. Daha fazla sabredemiyecekti. — Hastaneye gitmeliyim... di- Ye söyleniyordu. Tramvaydan indi, hastanenin , tuttu, Bütün vücudu örpe - Tiyordu. Üşüyordu. WE Selâmi Izzet umu Hastaneye yaklaştı. — Giremiyeceğim, soramıya - cağım!... diyordu. Gene titriye bitriye kapıyı çal dı. Açtılar. Burnuna hafif bir klor formla eter kokusu geldi. Ya: “Kaya Bey öldü derlerse?.,, Beyazlı bir hasta bakıcıya yak- 5 -— Orhan Kaya Beyi istiyo rum. Kız lâkaydane baktı: — Ne zaman geldi?. — Dün gece.. Bir kaza olmuş.. — Ha, evet. Fişlere baktı: — 8 numarada, dedi. Amma ziyaretçi kabul edemez. Akraba - sı mısınız?. (Devamı vari m Komünistlikten beraat Komünistlik tahrikâtı yapmak- tan suçlu olarak muhakeme edilen Macit Cevdet Ef. nin muhakeme- si, dün İstanbul ağır ceza mahke- mesinde neticelenmiş, reis Aziz, aza Nuret ve Asım B. ler tarafın- dan ittifakla verilen karar açık celsede bildirilmiştir. Müddeiumumiliğin cezalandı- rılma isteği reddedilerek, suçun sübutuna dair delil - bulunmadığı kaydiyle beraet kararı verilmiştir. İstanbul ağır ceza mahkemesin- de, dün başka bazı komünistlik tahrikâtı suçlularının muhakemesi ne de kapalı celsede devam olun- muşlur. Bir beraat kararı Galatada börekçi Adanalı.Mus- tafa oğlu Cemili döverek bir dişi- ni kırmaktan suçlu görülen balıkçı Hüseyin, dün İstanbul ikinci ceza mahkemesinde muhakeme edilmiş tir, Mevkuf Hüseyin, sekiz, dokuz sene evel iki defa hırsızlıktan mah- küm olduğunu söyledi. Bacakları sakat olan ve güçlükle yürüyen Hü seyin, börekçiyi dövenin kendisi olmadığını ileri sürdü. Şahitler de Hüseyinin dövdüğü nü görmediğini o bildiriyorlardı. Mahkeme, beraet kararı verdi. ———— Bir şirket aleyhinde memurları davayı kazandılar Sultanahmet birinci sulh hukuk mahkemesinde, “İstern,, telgraf şirketi aleyhine bir müddet evel şir | ket memurlarından yirmi beş kişi tarafından açılan dava, şirketin memurlarma beş bin liradan ziya- de bir para vermesi karariyle neti. celenmişti. Şirket, bu kararı tem- yiz etmişti. Dava şirketin “İncome tax,, de- nilen vergileri kendisi vermeği ta- ahhüt ettiği halde, buhran ve mü- vazene vergilerini memurlardan kestiği kaydiyle açılmıştı. Mahkeme, buhran ve müvazene vergilerinin tabirine ““İncome tax,, dahil olup olmadığını Maliye Ve- kâleti mürakibi Mustafa, müderris Fazıl ve Baban zade Şükrü Beyler den sormuş, bu ehli vukuf heyeti, bu vergilerin de bu tabire dahil bulunduğunu bildirmişlerdir. Neticede dava, sulh mahkeme- since şimdiye kadar buhran ve mü dan kesilen paranın şirket tarafın: dan memurlara geri verilmesi şek- karar temyizce tetkik olunuyor. na vazene vergisi olarak memurlar- Mısır kabin Ismail Sıtkı Paşa çekilecek mi? Mısır kabinesi reisi ve Maliye | Nazırı Sıtkı Paşa, tedavi edilmek üzere Avrupaya gitmişti. Başveki- | | lin Avrupada bulunduğu sıralar - ida, istifa edeceği şayiaları, Mısır İ matbuatına aksetti. Mısır gazetele ri, Başvekilin rahatsız olduğunu, çalışamıyacağımı ve bunun için krala Avrupadan istifasını gönde- receğini yazdılar. Bir iki gün sonra, bu haberler | . | tekzip edildi. | Sıtkı Paşa Kahireye avdet etti. i Başvekilin avdetinden sonra, gene istifası şayiaları meydan aldı. Sıt- kı Paşa, Mısıra avdetinden sonra iyileşmişti. İlk kararından sarfı | nazar edeceği tahmin olunuyordu. Fakat son günlerde, hastalığı nük setmiştir. Gazetelerin bir kısmı, Sıtkı Paşanın istifa etmek için has talık bahane ettiğini yazıyorlar. | Bir kısım gazeteler de, Maliye Ne- zaretinden çekilip, oBaşvekâlette kalabileceğini öne sürüyorlar. ! Filvaki, İsmail Sıtkı Paşa, av - | detinden sonra bir çay ziyafetinde uzun bir nutuk irat etmiştir. Bu nutuktan sonra, efkârı umumiye | istifadan vaz geçtiğine kail olmuş- tur. Fakat bu çaydan çıkıp evine | gittikten sonra hastalanmış ve der hal üç doktor çağrılmıştır. Kral, İsmail Sıtkı Paşayı serbest bırakmıştır. İsterse kabinenin ba - şında kalacak, isterse istifa edecek İyi haber alan mehafilde, İsmail Sıtkı Paşanın istifasını vereceği kat'iyyetle söyleniyor. İ ver.. Her şeye razı ol.. SE — Kraliçem.. — Ne oldun muhterem peder. — Dikkat edelim!.. — Dikkat edilecek bir şey yok- | tur. Ölüm insanlar içindir. Şeref- ' li ölümse ebediyyen takdis edi - Ir... — Hayir kraliçem... hayır ev-| lâdım... Sen daha ölmemelisin; Yarın istedikleri gibi ocevap! f Ketevan beklenmiyen bir he - yecanla bağırdı: — Ne diyorsunuz... Delirdiniz mi?., Papas, ölüm korkusu ile ne de- diğini kendisi de farketmiyordu. darılttım belki.. Fakat düşünmek lâzım... Milleti, sefil milleti düşün- mek lâzım. Teymuray daha ço - cuktur. O, bir memleketi idare e- demez. Şah Abbası darıltmak Gürcistanı ebedi felâkele sürükli- yebilir.. Onun elçisine aksi ecvap verme... Biz gene bildiğimizi ya- par, gelecek fırsatı bekleriz. Ketevan, papasla münakaşa ile vakit geçirmedi, doğru yalak oda: sma geçti. Erkenden yatağına gir- di. Bir şey düşünmeden derin uy- kusuna daldı. i Karaciğay han geldiği vakit, kraliçe yatağından kalkmamıştı. Temyiz azalıkları Namzet olarak göste- rilen dört zat İstanbul müddeiumumisi Ke- nap, İstanbul birinci ticaret reisi | Osman Nuri, İstanbul birinci hu-| kuk reisi Şerafettin, Adana ağır İ ceza reisi Şevki Beyler, münhal bu lunan dört temyiz azalığı için nam zet olarak seçilmişlerdir. Ancak tayinler, Adliye Vekâle tinin tasdikinden sonra, katileşe- cektir. Ankarada toplantılarına devam eden adliye intihap encümeni, şim i diki halde inzibati işlerle meşgul / olmaktadır. Münhallere tayin ve | nakiller işine henüz başlamamıştır. : ——- l Dükkân kilidini karıştı- | rrken yakalanan sabıkalı Üç beş sabıkası olduğunu söy- liyen mevkuf Nedim oğlu Ziya, kırk yaşında, kumral sakallı bir 8“ damdır. İstanbul ikinci ceza mab kemesinde hırsızlığa teşebbüsten muhakeme ediliyor. Davaya göre, sabaha karşı Tavukpazarı cadde- sinde dükkânların kilidini karıştı | rırken bekçi Tayfur ağa tarafın- | !dan görülmüş, yakalanmış: — Ne diyeceksin? Sen, Tavuk- İ pazarı caddesinde © dükkânların kapı kilidini karıştırıyormuşsun? — Beni bekçiler ötedenberi ta- l nırlar. Onun için şüphelenmiş bu bekçi de... Ben, o sabah oradan geçip iskeleye gidiyordum. Kilit falan karıştırmadım. Hiç elle kilit | açılırımı? Yanımda âlet falan yok- itu. Bir çakı vardı. Onuda sattı i ğum kavun, karpurları kesmek için yanımda taşıyordum. | Papas Görgi kapısını çaldı, — Kraliçem., kraliçem © diye haykırıyordu. Fakat Ketevandan ses gelmi » yordu. Dakikalar geçti. Karaciğay sa- bırsızlandı. Fena fena şeyler ak -| lına geliyordu. Yoksa kraliçe zehir mi içmiş - ti?. Bu ihtimal Karaciğayı hakiki bir endişeye güşürüyordu. Çünkü | Ketevan kraliçenin yüzüğünde da ima bir zehir taşıdığı söyleniyor - du, Eğer kendini öldürdüyse.. Papasın gelmesini beklemeden yukarı çıktı. Papas halâ kapının önünde iki büklüm olmuş kraliçe. | yi çağrıyordu. Karaciğay sert a - dımlarla papasa yaklaştı. Omu - zundan tutarak kendine doğru çekti: — Bunak herif, beni kaç saat! bekleteceksin.. Kraliçe nerede di-' ye bağırdı. Papas; cevap veremedi. Yal » niz odadan girmek istiyen Kara: ciğayın önüne geçti, Kapının al - tında kıvrıldı. Ellerini havaya kal- dırmış: İ — Olmaz, olmaz.. diye yalva- AŞK DELİSİ HUKUMDAR Inızdan olabilir. — Affet kraliçem, dedi. Seni İ nin elinden hançeri düşürecekti, rıyordu. Karaciğay dinlemedi. Kolla - rından yakalıyarak bir tarafa fır- lattı ve kapıyı iterek içeri girdi. | Kapının âçılmasile bir çığlık | duyulmuştu. Bu Ketevan kraliçe idi. Kraliçe yarı çıplak bir haldeydi. ' yordu. Elbiselerini (o giymemisti. Karaciğay açık kalan oda kapısı. | nı kapamak için geri döndüğü va: kit, papasın girmek istediğini gör: | dü. Onu tekrar omuzlarmdan ya- | kalıyarak dışarı fırlattı. Kendisile yz e < 4 5 — VAKIT 15 Ev'ü! 1951 5 m a — NE Yazan : Niyazi Ahmet Kraliçe hemen uzun şalına sarıldı ve bağırdı: — Ne hakla benim odama gi- riyorsunuz... Derhal dışarı çıkı: niz... d Karaciğay soğuk kanlılıkla bir kanapeye oturdu: a — Beni çok beklettiniz.. Ha. zırlanınız bekliyorum.. Dedi. ğ i — Dışarı çıkmız, diyorum sis p Karaciğay, ayağa kalktı. Ağır adımalrla kraliçeye doğru ilerle » di: ze. — Güzel kraliçe.. dedi. Artık kraliçeliğiniz ancak güzel olma - | Yoksa Gürcis: tan kraliçesi değilsiniz.. Ketevan bu tahkirlere taham- mül edemiyecek bir hale gelmişti. Başının döndüğünü hissetti, Içine bir fenalık (o geliyordu. Kendini toplamak istedi. Bir (oparça zaaf gösterse, bu densiz adamın işi te- cavüze vardıracağını hissediyor a “i du. y Yatağına doğru yaklaştı, bir parça durakladı. Sonra ani bir ha- reketle yastığın altından bir şey çıkararak Karaciğay hanm üze | rine yürüdü. Elinde bir hançer tutuyordu. ü — Çıkınız dışarı. Sl Diye bağırdı. Sesi titriyordu. Yüzü sapsarı olmuştu. Karaciğay r itidalini bozmadan yerinde dur « du. ? ai — Bir kraliçenin icabında silâh da kullandığını ilk defa görüyo rum. Gürcü ırkı dedikleri kadar | kahramanmış. “ Karaciğay bunu O söylemekle kılıcını kınından yavaş yavaş çı karmıya başladı. Bir taraftan söy. leniyordu: — Kılıcımı sakın size sapla « mak için çıkardığımı zannetmeyi- niz ,buyurun size bir meharetimi göslereceğim... ğ Karaciğay, Şah Abbas ordu - sunda en iyi kılıç kullananlardan. dı. Klıcına havada bir kavis yaptı © rarak en kuvvetli pazunun elinden kılıcı düşürürdü. Dillerde dola - şan meharetlerinden de daima iss tifade ederdi. Şimdi de kraliçe - Kılıcı henüz çıkarmıştı. O kapısında iki el silâh patladı. kişinin acı çığlığı duyuldu. Ayak sesleri ve konuşmalar devam et - ti. Karaciğay bir an şaşkınlık ge | çirdi, Kraliçe sapsarı o kesilmişti. Karaciğay kapıya geldiği zama bir sürü kalabalığın koşuştuğunu, muhafızlarının kanlar içinde yere serilmiş olduğunu gördü. Vaziyet tehlikeliydi. Hiç bir harekette bulunamıyacağını anla dı. Müdahale etmek ölümünü in - taç edebilirdi. Süratle kapıyı ka EL) pıyarak içeri girdi. Korkudan ven gi değismişti. Kralçe, ne olduğu - nun farkında değildi. Birden ka « İ Yataktan henüz kalkmış, taranı - pı açıldı. Papas Görgi birkaç kişi $ ile içeri girdi. Bunlar, Ketevani kraliçenin adamları idi. Bir tane- siz Ğ — Hain... diye Karaciğay ha » nın üzerine yürüdü: — — Muk: des bir vücuda ya * Mahkeme şahitlerin çağırılma: | beraber yukarı çıkmış olan muba-| naşmanın ne demek olduğunu şin bıraktı. İ ie şi 50, masını emretti. linde karara bağlanmıştır. Şimdi) $ı için muhakemeyi başka güne; fızlara, kimsenin odaya yanaşma” | di sana öğretiriz. © ö

Bu sayıdan diğer sayfalar: