HİKÂYE Hakkı bey et ve kiraz.. Nakleden: Mediha Münür! İngilterenin yaptığı alel- Ankara mektupları: İL. vünya Haberleri Amerika ve dünya iktisat konferansı Ankarada hayat hem pahalı, hem de ucuz.. ! hesap tediye Pazar alış verişi ile çarşı arasında fark LONDRA, 15 (A. A.) — Avar. | — EEE i istifade etmiş!.. Ayıp $ey!.. Ayse, | kamarasında nutkundan sonra M.|' İğ © bir okka diye aldığıma emin misin? | Nevil Çemberlayn, M. Ruzveltin — Bune namussuzluktur!.. O! herif biçare Ayşenin safiyetinden | Hakkı Bey, tam yirmi beş se - nedir tuhafiyecilik ediyordu. Kü - çük bir dükkânı vardı. İçinde ne isterseniz bulunurdu. Dört köşesi, iğneden ipliğe kadar tıklım tiklım- dı. Bin bir çeşit düğmesi vardı. Bir sabah, Hakkı efendinin ba- şına devlet kuşu kondu. Tayyare piyankosundan yüz elli bin lira kazandı. On beş bin lirayı cebine indirdi. Karısı Hatice hanım, bu ervet karşısında afalladı, puslayı şaşır - dı. Hakkı bey de, aşağı yukarı çi- leden çıkmıştı. Fakat az sonra ken dilerini topladılar. Dülekânı şöyle biraz büyültüp tertiplediler. Evlerini döşeyip dayadılar. Bir de hizmetçi tuttular. Hakkı bey: — Hak yerini bulur, diyordu, yirmi beş sene namusumla çalış - tım, ticaret etim, cenabı hak mü - kâfatını verdi, diyordu. Hatice hanım başını sallıyor - du: — Ama unutma, tayyare bileti- ni benim zorumla alırdın.. Ve böyle, mes'ut bir bayat sü- rüyorlardı. Evin hesabına kitabına (artık Hakkı bey bakıyordu. Her sabah, hizmetçinin çarşıdan aldığı şeyle- ri tartıyordu. Bir gün, Hakkı bey terazisinin önünde, kiraz tartıyordu. Birden - bire hizmetçiye seslendi: — Kız Ayşe, kirazcı seni aldat- mış.. Yoksa sen mi yanlışlık yap- tın?... Kiraz için bir okka deme miş miydin?. — Evet efendim, bir 25 kuruşa aldım. — Herif sana üç yüz dirhem | vermiş. Hakkı bey fena kızdı, karısmı çağırıp herifin hırsızlığını ona da anlattı. Haykırıyordu: — Eminim efendim, yirmi beş! beyanatı okudu. Bu beyanat, re- kuruş verdim. | isicümhurun, ingiliz teklifinin ya - — Kız doğru söylüyor. Doğru | pıldığını haleti fikriyeyi takdir et- söylediği sesinden belli. Herif hırsızmış!... Hem dene çalıyor; tiğini gösteriyor. M. Çemberlayn: — Reisicüm - 2 i kiraz çalıyor. O kirazlar, ki yerden | hurun, dedi, bu beyanatımın hükü- | hüdayi nabit yetişiyor, güneşte kı- | meti memnun ettiği kadar avaml| zarıyor, ağacının özsuyu ile besle-! niyor... Yani bedavadan - oluyor.. kârata, bu bedava olan yemişler - den yüzde üç yüz kâr çıkarmıya | başlıyor... Hayrmı görmez,. Kazan dığı paralarla istediği kadar tay - yare bileti alsın, ona on parası çıkmaz!.. Hak yerini bulur!.. Bu adam da cezasını bulacaktır!.. İçini böyle döküp boşalttıktan sonra, Hakkı Bey bahçeye çıktı, biraz dolaştı. Yemekte, karı koca üç yüz dir- | hem kirazın hepsini yediler. Yal. İ niz çürüklerini — ceza olsun di - İ ye — Ayşeye bıraktılar. İ Birkaç gün sonra, bir sabah, ! Hakkı Bey Ayşenin getirdiği eti | tartıyordu. Bir de baktı ki, et bir İ buçuk okka... Halbuki Ayşe bir i okka demişti ve bir okkanın para- İ sını vermişti, Hakkı bey mutfakta yalnızdı. i Ayşe ortalığı süpürüyordu, karısı bahçede çiçekleri suluyordu. Hakkı bey hiç sesini çıkarmadı. TTeraziyi ortadan kaldırdı, eti dola. ba koydu. . Geçen seferki gibi nutuk irat okkadır. | etmedi. Bu eti iki övün yiyecek “İmadığını söylemiye şahsen biç te- | lerdi, Ayşeye de iyi bir parça bı - rakacaklardı. Kasaba da bir şey demiyecek - lerdi. Manavın hıncını kasaptan çıkaracaktı.... İşte hak yerini bul - muştu. kamarasının da memnun edeceğin den eminim. i M. Ruzvelt, İngilterenin yapli- ğı alelhesap tediyenin harp borç - ları meselesi heyeti umumiye ha - linde münakaşa edileceği zaman Amerikayı bir taahhüt altına al - mıyacağını söyledikten sonra, kat'i müzakerelerin sonraya bırakılma» sının doğru ve akıllı bir hateket olacağını ilâve etmiştir. Şimdiki halde iktisat Okonferansı müsait bir hava içinde açılmıştır. Daha ilk günlerde çok nazik ve müşkül bir mesele olan uzun harp borçla” rı münakaşaları ile konferansı meşgul etmekten çekinmek hayati bir Tüzumdur. M. Ruzvelt demiştir ki: — Bir teşriki mesai fikrile ve reisicümhur sıfatımla, 15 haziran taksiti için İngiltere hükümetinin tekliflerini kaydettim. Şuna da işa ret etmek isterim ki, İngiliz tedi- yesinin yaninda bizzat borcun a - çıkça tanınması vardır. Bu teklif - | lerin ve tediyenin mahiyetine na - zaran bu vaziyetten doğan netice- nin mahiyetine nazaran bu vazi - yetten doğan neticenin bir (ret) ol reddüt etmiyorum. Amerika reisicümhürunun no - tasmı okuduktan sonra, M. Çem- berlayn nikbin olduğunu söylemiş, Amerika hükümetinin gümüş mâ - İ denle tediyeyi kabul ettiğini ilâve m.naasamarassunuareseanarANEE KAN EYEREANE ENE rAAANArERENERRNE eraEseENeasaReeEeAREANAA | GÜMMİŞLİr. Buhran Sinirleri bozuyormu? Düzeltiyor mu? Bir boşanma kararı | il Amerika Cümhur Reisi- İ © nin oğlu boşanıyor Son posta ile Londra gazeteleri- Pariste iktisadi buhranm sinir nin verdiği malümata göre Ameri- ler ve umumi sihhat üzerindeki te- | ka cümhur reisinin oğlu Mister Ak siri hakkmda yeni bir tetkik yapıl | but Ruzvelt ile karısı birbirlerin - dı. i den boşanmak istemişlerdir. Ame- Ruhiyat âlimlerinin en meşhur - | rikanın beyaz sarayında vukubu- larından bir kaçı yeni hayat müş- küllerinin bugünkü insanların asa: bi cihazmı sarsmakta (olduğunu söylemekte ve bunu cinayetlerin çokluğu ile ispat etmektedir. Bu cinai hâdiselerin ( ekserisi, nevrasteniden ileri geliyor. Bununla beraber mütehassıslar i çinde bu fikrin tam zıddını da ile- ri sürenler vardır. e Bunlara göre insan nasıl eski hayatın şeraitine intibak etmişse ayni şekilde yeni hayatın şeraitine de intibak etmek tedir. Onun için bunlara göre asri ha- yet, bütün sinirleri © uyandırarak onları âtaletten © kurtarmaktadır. Hayatt müşkülleri, hayat telâşları, hayat heyecanları sinirleri (sağ - lamlaştırmaktadır. Doktorların O biri şu beyanatta bulunmuştur: “Adamm biri melânkoliden mustaripti. Om kurtarmak için uğraşıyor, bütün tavsiyelerimiz bo- şa gidiyordu. Nihayet bir gün bu adam, mali lan ilk talâk hadisesi budur. İki genç daha geçen sene evlen mişlerdi. o Talâkı kolaylaştırmak (için ikisi de Renoya gitmişler, genç Rozvelt karısının aleyhinde talak davası açmasına o müsaade istemiştir. Talak sebebi, zevç ol- mağa liyakatsizliğidir. Amerika cümhur reisinin karı- sı iki genci barıştırmak için haylı uğraşmış, bunun için Vaşington - dan bir tayyareye binerek Reno - ya gitmişse de muvaffka olama - mıştır. İ bir felâkete uğradı. Bütün serveti İni bir anda kaybetti. Bu felâketin onu yere #ermesini bekliyorduk. Öyle olmadı, Bu adam, hâdiseyi metanetle karşılamış, kısa bir za- man sonra hayat ile daha fazla a- | âkadar olmağa, daha muntazam i çalışmağa başlamış ve kendi anla- tışma göre on sene daha gençleş - mişti, Acaba iki tarafın hangisi daha iyi düşünüyor?, Bu malüm değil!, Amele fırkası namma M. Crip- po, Amerika cümhur reisini vazi- yeti realist bir fikirle karşılamış olmasından dolayı tebrik etti. M. Krippo, hükümete de teşek- kür etti, Suriye tahtında değişiklik mi var? Kral Faysalın Avrupa seyahati dedikodusu Halep, 14 (Hususi) — On gün- denberi bütün Suriyelileri ve Su- riye matbuatını işgal eden bir me- sele var: Kral Feysalın Avrupa seyahati ve Suriye tahtına kralın büyük kar deşi Emiralinin getirilmesi. Bu mesele etrafında o kadar çok yazılar yazıldı ve o kâdar çok mütalealar yürütüldü ki, artık işin ne renk alacağını şimdiden kestir- meğe imkân ve ihtimal kalmadı. Efkârı umumiyenin ekseriyeti E, - müralinin kral olarak Suriye tahtı- na gelmesine taraftar gibi görü - i nüyor, Vatanilerse, evvelâ bu işin aleyhinde gibi göründüler ve hatta kral Feysalı istikbal için vataniler namına Ammana hiç bir kimsenin gitmiyeceğini ilân ettilerse de son saalte fikirlerini değiştirdiler. Ve ani bir kararla firkanm en âteşli ve muktedir azalarından Sadulah Cabiri ve Afif Salih Beyleri Kral Feysalı Kudüste karşılamak üzere ANKARA, 15 (Hususi) — An- karada hayat çok pahalı, geçinmek çok zordur, diyorlar. Evet, Anka » rada hayat hem pahalı, fakat hem de ucuz, geçinmek de böyle hem zor, hem kolay!.. Ankarayı İzmir veya İstanbul - la mukayese edecek olursak far - kı yalnız ev kiralarında buluruz. Gerek giyecek ve gerekse yiyecek» ler heme nhemen İzmir ve İstan - buldan farksızdır. Ankarada hayat hem ucuz, hem de pahalı dediğim vakit hiç düşün- | meyiniz: Alışverişinizi haftanın beş gününde Ankaranın muhtelif semtlerinde kurulan pazarlardan yaparsanız, Ankarada hayat ucuz. Böyle yapmaz da yiyeceğinizi her gün için çarşıdan almıya kalkarsa- | nız Ankarada hayat pahalıdır.| Geçinmek de zordur. İşte bir iki| misal ve çarşı ile pazar alışverişi | arasmdaki farkı gösteren birkaç | fiat: Bes kuruş mukabilinde çar- şıdan eldığınız iki demet taze so - ğanı pazardan yedi, hatta sekiz on demet olarak alırsınız.. Yoğurt çarşıda 35 — 40 arasındadır. Pa - zarda ise 10 — 20 kuruşa.. Hem bu on kuruşa aldığınız yoğurt çar- şının sulu yoğurduna da hiç ben - i zemiyor. Köyden gelmiş halis yağ- İr ve torbada süzülmüş yoğurt!.. Patatçi çarşıda on kuruşa. Pa - otomobille gönderdiler. Fransızların bu neşriyata ve bu hareketlere muhalefet etmedikle - İrine bakılırsa; onlarında Emir . Ali meselesine muhalif olmadıkla- rına hükmetmek lâzımgelir. Çünkü, Şamda alenen bir maz» bata yapıldı ve bu mazbatada kral Feysal Suriye işlerini Avru - pada halletmek üzere Suriye na » mına tevkil edildi. Fransızlar bu - na da göz yumdular, Bütün bu hareketlerden çıka - rılan netice; Suriyede yakında; cümhuriyet yerine krallık usulünü | ikame edileceğidir. Para istikrarı ve Fransa İ PARIS, 15 (A. A.) — Havas ajansından: M. Daladyenin Lon - dradaki nutkundan bahseden Tan | gazetesi, bu sözlerin, para istikra - rt hakkında Fransanın başlıca prensiplerini açıkça bildirmiş ol - duğunu yazıyor. Başvekilin para muharebesine bir nihayet verilme- si için söylediği kısmı kaydediyor. Gazete, altıam sun'i bir şekil - de tekrar tevzi fikrinin reddedil - mesi noktasında israr ederek ma - kalesini bitirmektedir. Ankara pazarlarından birer köşe ve alış veriş manZi zardaysa 4 — 5 kuruşadır. Pazarı dolaşıyordum. Bir kadını oturmuş patates sai k) — Buyurun beyim, buyuru# /| yordu. Çarşıdan almıya ben 1 okkası beş kuruşa!.. gi Köylü kadının yanma dum. Patatesleri birer biref den geçirdim. Hiçbir tane yok. Pek güzel ve pek âlâ y Köylü kadının patatesi b dar ucuz satmasında aradıği” bepleri bulamayınca sordum” — Bunları nereden aldın © ça aldn?. Köylü kadın cevap verdi — Kendi malım. Ben ben yetiştirdim, ben satıyı beyim kimden alacağım!.. i — Dört beş kuruşa al v na ne kâr kalıyor?. g — Beyim, bunun kârı / satmaktır. Biraz ileri yürüdüm. Te“ re doldurulmuş taze ve tus” reyağları.. Genç bir köylü * bağrıyor: — Yüz kuruşa okkası ki inanmazsan ye de bak.. Velhasıl çarşıyla pazar rişi arasında yüzde 50 ni fark vardır. Ankara pazarları şu günlere taksim edilmiş bul! tadır. Cuma günü İsmet P hallesinde, pazar günü itfa” ; danında, salı günü # da, çarşanba günü Yeni: şenbe günü de Hamamönü nında... Pazarlardaki satıcılar! her pazarda gördüğünüz # zardan alışverişe alışan b” *& ile kadınları, erkekleri de j bu pazar yerlerinde göre” Evinin bir haftalık ihti min edip de bir hafta lişveriş yapmıyan aileler gibi, maaşını aldığı gün“ eden ın alışveri$ bir ay hazırdan yiyen da pek çoktur. Pazarda dolaştığım ziyade nazarı dikkatimi hayretimi mucip olan sr oldu... Resim alıyordu sında 241 numarayı 1987 e tai belediyeden bir poli* geldi ve: yi — Resim almak Dedi... Sebebini İZ8İ yiv rica ettim, Memur eri zından kelime ala e / lamadım. Halâ dü > 4 zarda resim almak nedi i lur acaba?.. A.C