YAKIT irin Tefrikası 3 MAYIS GECESİ. kestim?! > Ben olduğum yerde durdum. onağa girdiniz. Ben merak i- > €ydim, Çıkmanı bekliyordum. iğ sekiz dakika sonra çıktın ve gibi koşmıya başladım... > Bütün bunları, beni gördün Müz, >> Bana doğru geliyordun. Fa- | kil irden, sağa kıvrıldın, karşı kay dirıma geçlin, ai için mühim bir sebep ola- Peşinden gelmiye cesaret &- ed Hele BN çk ve biraz sonra bir polis- d İdi. Yaklaştım. Bir şey mi ol - *dedim. > Daha ne olacak, hanrmefen- & Yİ öldürdüler! diye cevap ver - m. Evden yarı giyinik bir a- Polisle beraber eve girdileri N Seri döndüm.. Ne yapacağımı şti, Arkandan koşmak is- li Muhakkak, ki O büyük bir geçiriyordun. Biri seni ta- Dal olsa, mahvolurdun. Fa * i Bözden kaybolmuştun. Mey - a yoktun, O dakikadan &on * deli liye döndüm... Ne yaptığımı ha, > emiyeceğim, çünkü bilmiyo * Geç vakit klübe gittim. Mü- e orada buldu.. Ertesi gün bi, “m ve benim için yapılacak 9ey olduğuna karar verdim: k. de, © Kerime öldü diye mi üzül - U çiy Yoksa katil beni zannettiğin *i kaçtın?. hı, e katil zannettiğim için Neriman gözlerinin içi güldü. | Miş — Zavallı Safa.. Her neyse, İ ben anlatayım da dinles Se | nie kavga ettikten sonra doktor tan Müayene etti, hâmile oldu- u söyledi. Bütün gün seni bek- e Bu müjdeyi verecektim. Diyen. Nerede olduğunu da İyordum. > Beni affet Neriman. dn ece Nuri beyle de yemek ty « Meliha ile sinemaya git - konu ada, yanımızdaki locada day Dorlardı. Neriman ismini “öğ Kulak kabarttım, şunları “ Yopg” Bu gece Kerime hanım gidi . ği Nereye?. aş, >> Safayla beraber kaçıyor - >> Yok canim!... Nereden bi- Yücak, —— Duydum. Yarın herkes du- NN devam ettiler, <a locadan, fırlayıp çıktım. O ge Ya ,, anın misafirleri vardı. Ora- . Bizim eski hizmetçimiz da oturuyor. Ondan bir eski ile bir şapka istedim. dem ki eve geletektin, ilet değiştirdin?. Uşaklar olup bitenin farkı- Tmâsınlar idye. Şadan beni | rdan çıkardı... Hasan Sıt- | ii €vinin önüne geldim. mek beni gördün?. “Vin üni seni görmedim.. E - "anh, de durdum. Her taraf ka- dı ii » Ne yapabilirdim?.. Belki uklarım dedikodudan iba- ri döndüm, bir otomobile Böyle deli gibi! im... 33 numaraya doğru i - | girdi. hatırlıyorsun ya. O şimdi| İ Ben mi Kerime hanımın yö: | az dansettim, sonra eve geldim... Kerime hanımla konuşan ve bera ber eve giren ben değilim. Kocasının inanıp inanmadığı « nı tetkik etti. Safa bir şey söyle - medi, Neriman devam etti: — Yolda gördüğün kadm ben- dim, fakat eve giren ben değildim. Caddede koşan da ben değildim. Safa masanım üzerinde duran bir tablayı aldı, iskemlenin üze - rine koydu: - Bu tablayı masadan alıp is- | kemleye koyan ben değilim, disem | ne yaparsın?.. İ — Demek inanmıyorsun?. — Sözüne inanmak, inanabil - mek için hayatımı verirdim. Fakat imkânsiz.. Hem madem ki yanrba- $ımdan geçtiğin halde beni tanı - mağın, demek, ki gayritabit hal - deydin... Belki de sonra ne yaptı: | ğinin farkında değilsin. Hayır, olamaz. O gördüğün kadın, Kerime hanıma yaklaştığı zaman, sen onlardan ne kadar u- zaktaydın?. — Elli metre kadar. — Önünden geçtiğim zaman ü- zerimde ne'vardı?. — Görmedim, yalnız gördüm. Gördüğün kadının kıyafeti- ni biraz olsun tarif edemez misin? | — Hayır. Neriman kızdı? İ Canım; böyle şey olur mu?. Biraz düşün, iyi düşün, elbette gö- yüzünü züne çarpan bir şey olmuştur. Birâz düşündü: İ — Zannederim ki koyu renk bi ir manto vardı. — Ne biçim, ne renk manton?. O kadının yüzünü görmedin mi? — Görmedim. Ama niran İ sen olduğunu tanıdım.. Hem neden bunları soruyorsun?.. Eğer tevkifi işi altüst etmeseydi.. - Neyi, hangi işi altüst etti?. Sana yanlış görmüşsün, aldanmış- sm diyorum. Neden inanmıyor - sun?, Genç kızın tevkif edilmiş ol- kızın ması da senin aldandığına delil - dir, Onu cesedin yanında, elleri kanlı ve tabancalı bulmuşlar... Üs- telik Hasan Sıtkı beye de ateş et- miş.. Cinayeti işlediği meydanda değil mi?.. Gördüğün kadın o ola-| cak. Pek âlâ, madem ki ısrar edi» | yorsun böyle olsun. Kalktı, gene odada dolaşmiya | başladı. l — Neriman, aile | dan ihtiyar, yaşını başını almışlar | var. Böyle birine git de sana nasi- | hat etsin. — Saçmalama... Her halde bir avukatla, bir müddeiumumi ile gö- rüşsen daha iyi olur. Bu esnada kapı dostlarımız « açıldı, Müfit Neriman haykırdı: — İşte, Müfit burada. Her hal- de ona itimadın vardır. Müfit bu sözü işitmemezlikten geldi. (Devamı var) , Köycülük şubesi Halkevi köycülük şubesi bu ay! sonunda Tepebaşı tiyatrosunda bir | müsamere verecektir. Müsamere civar köylü kadın ve erkeklerde davet edileceklerdir. Temmuz ayı zarfmda da köyle- » tekrar Cenana gittim. Bir ' re seyahata çıkılacaktır. Dilimiz 92 inci liste NKARA I$ 'A. A5 — TDT niyetinden Karşılıklar ara kelimelerin Ce ak arapçi ve İarsça alı bistesi şudur Vi > Vad Vazife Vaziyet - Vela Vekâlet - Vukuat z — Vuku — Si — Zimet Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 62 inci liste 37 inci mektep; Hami: Tanrıya © bağlanmak — Baram: Tanrı yanığı — Hava: Vel — Havnit Açd, gük, hoppa — Mavadis: Eletiler be: Tahta Çerri, ağrı — Havalı kursak — Uavuz: Çukur — Wayat Dİ ik, taşlık, avlu — Hayvan Onal. 33 üncü mektep: Hamiyet: Yurt duygusu, bulun duygusu— Hamt: Miğme — Haram: Yasık — Haven Diri — Maval: Göğümsü, baş — Havadis: Olan biten — Havale: Üzerine bırakma, tah- taprrün — Hnvanla: Anlâyış — Havusı Sw tak, su çukuru — Huyat: Sağlık, dirlik, ya şayış — Hayvan: Yaşıyan, gezen, diri. 12 inci mektep; Hamiyeti Odlu çiğ Hamt, bilmek, öğmek — Haram: Yasal Yel — Havai: Boş, açık mavi — Olağan Değerini avsala; Kuş kursa - — Havuz: Gölcük — Hayat: Dirlik — Hayvan: Biri, 56 ıncı mektep: Heves İstek — Heybet: Büyüklük — Heyet: Hepsi — Hile; Yalan — Hüner: Bi gi — Hüviyet: Kendiş, 14 üncü mektep; Hamiyet İYİ Yürekli kimse — Hamit: Öğ- | me — Haram: Yanak eyleme — Havva Ac Havai: Boş yer İÜ Kök arasında olan — Ha vadis: Sonra lanlar — Hayale: İşmar layış, biribiri üzerine çevirme — Havsala Kursık — Hava: Ustalıktn yapılış sulu çu Kur — Hayat: Sağlık, dirlik, Hayvan: Diri nesne, yaşayış — 1 inci mektep: Hamt: Hğme, öğüş — Havadis: Dönen söz ler — Havaler Gönderme, çevirme — Hay mala: Kuruak — Havasi Su gulu — Ha - yat: Dirilik, yaşama — Hayvan: Diri, yaşı yan. Tatbikat mektebi: Havuz: Su çukuru — Hâyat: Sağlık, dir Hik, yaşayış « 5 inci mektep: Hamiyet: İç ateşi — Hart: Tanrı vergisi. ni #vma — mürüm: Yasaklı — Yavk: istek, Tpıri, Uğarı — Havadis; Savlar, doğan — Havale: Başkasına çe - virme — Havsala: Ales Kürü, çatı — Fia vuz: Su biriktirme Cukuru — Hayat: Yaşa Yaş, dirlik. 28 inci mektep: Hamiyet: Oz sözlü — Hamt: Öymek — Ha ram: Yasak — Havhi Yel — Havai Gelgeç üğünme — Havui İ atayan Duyulan 552 — Havale: Üste atma — Haysnin: Karsak, kanlayış — Havas: durağı Canlı, yaşıyan. 29 uncu mektep: Hamiyet: Korams — Hamit: Öğmek — Ha ram: Yasak — Havas Yel — Havai: Düşkün vadis: Duyus — Havale: Bırakın — Havsala: Kılıf — HAYU2 çukur — Hayatı Dirilis, avlu -- Hayvan: Yaşayan, 44 üncü mektep: Haram: Yasak — Havadis; Düyuk — Ha vale: İş bırakma, KÖRÜCrMe — Havmlar İç varlığı one — Hayat: Yaşamın 3 üncü mektep: Havar (havz): 43 üncü mektep: Hamiyet: Yu Tıynak — Hayat: Dirlik. korurluk “— Hamt: Tanrıya Salk, solunan, yer saran Yer saran, yer söranca — Hay uk — Havale: Üstüne o çevirme — Us evi — Havuz: Su durağı — Hay van: Yabane, adamsız. damsız, 49 uncu mektep: Hamiyet: Büyüklük — Haram: © Yasak, tabu — Hava: Yel — Hayal: Boş — Haya- dis: Duyulan — Havale; Yollama — Mav- sala: Anlayış, karın boşluğu — Havuzi Şu kur — Hayati Yaşayış, dirlik — Hayvan: Diriler. Hayat: Dirbö, sağlık — Yayvan: | i : | 4 ; apalı Hudutla AŞANLAR Saf sesli kızlar : “Lehistana karşı harp edelim !,, diye şarkı söylüyorlardı .. 20 — Allahu ekber dedi. Onun ira- i desi yerini bulur. Eğer nasip et mişse günün birinde kendi diyar - larımızda karşılıklı koktey içeriz. Elini sıktım. Bilmem minnettar mıydım, yoksa içimde bir husümet hissi mi vardı. Mekkeye seyahati - das benim hayatımı kurtarmış de | mekti. Fakat bu mahrem projeyi i kim haber almıştı?. Demek ki ben de Van Jonks, İtalya ve Rus dok- toru kadın gibi tarassut edilmiş - tim. Bu tarassudu Necidin bede - | vileri yapamazlardı ya! Bu hare * İ kette bir Avrupalımın zekâsı gözü- küyordu. Eğer böyle muktedir bir casus mevcutsa onun nezih tavırlı olması, koyu mavi gözleri ve par - lak samanı andıran renkte saçı ol- ması da mümkündü. Fakat bunla- rın hepsi ihtimalât,, günü ne oldu: “ Bakınız ertesi .. Mekke yolunda eski bir Ford i- çinde iki Suriyeli tacirin arasma sıkışmış yol alıyordum. Deve, mer leri bağıra, çığıra türlü sesler çı - kararak yolu dolduruyordu. Bu ka labalık arasında bir hristiyanı vaffak olacaktım. El'alemine bir fersah kala eski Fordun arkasında bir korna sesi duyuldu. Kalabalık iki tarafa'sı - kıştı. Kral İbnissuudun lüks oto - mobillerinden biri şimşek gibi ya- yık sarmış iriyarı bir zenci vardı. Zenci şüphesiz bize ters ters bak - miş olacak ki ş0förün yüzü külren kekelediler: — Polis mü Eğer Ciddede bileği kesilmiş hır sızları, kafası kabak gibi patlatıl- mış çanileri, dili kesilmiş küfür - bazları görecek olursanız karaya - ğıza karşı kimsenin duramıyacağı- nı anlarsınız. Vait, tehdit, hatta sopa ile mü- | kemmel bir dayak çekmek bile j Fordu geri dönmekten menede - mezdi. Böylece Mekkeye kadar gi demedim, Ve Ciddeye döndüğüm andan itibaren insanların kalbin - dekini hatta belki mahrem evrak- larındakini böyle kolaylıkla oku - yup anlıyan Dündas Duçgali gör « mek benim için pek büyük bir e - mel halini aldi. gi İKİ NUMARALI TRÖST Dançiğin bu günkü günde Av- rupanın en mühim noktalarından biri olduğunu herkes bilir. Vistü. rm Lehistana karşı (o yapacakları bir taarruza esas olacağı gibi kızıl orduların da hücumuna maruz kal mıya namzet bir noktadır. En küçük bir hadise burada mü him bir ehemmiyet © kespedebilir. Bunu beynelmilel casus © teşkilâtı da bilir. Esasen onların vazifesi bu gibi hadiseleri ya evvelden kar- şılamak yahut olmalarına sebe - biyet vermektir. Şunu da kaydede- lim ki Dançiğe denizden gidilecek min projesi haber alınmışsa Dün-| kep, şutuflar yüklü hecin kafile - | kim farkedecek. Muhakkak mu - | nımızdan geçti. İçinde kırmızı sa- | gi gibi oldu. İki Suriyeli titriyerek lün ağzındaki bu liman Almanla «| T 15 Haziran 1933 | olursa — pasaport göstermiye lü “İzum olmaksızın, yegâne devlettir. Bunun için kurunuvüsta manzara - sını henüz kaybetmemiş olan bu | şehir hafiye teşkilâtı için âdeta bir arzı mev'uttur. Ucun müddettenberi casus teş kilâtının faaliyetini tetkik ediyo » rum. Casusluk merakı, afyon iştis yakı gibi mestedici ve takılanı ko- yuvermiyen bir meraktır. Bundan bir müddet evvel casus (o teşkilâtı örümceklerinin ağları içinde faa « liyetini görmek imkânı oldu. Bü « tün cihanın gazete muhabirleri Hitlercilerin karargâh kurmuş ol - duğu serbest Dançig şehrine koşu- yorlardı; ben de bavulumu hazırla dım. 1932 haziranının 25 inci günü idi. Üç alman harp gemisi serbest limanın dış kısmına girdiler. Al « man filosunu karşılamak için kü- çük bir ordu toplanıyordu. Topla | nanlar otuz bin kadar ve bunların arasında koyu renk gömlekli pi « | yadeler, Stalhelm süvarileri, üç bin “ kadar topçu, humbaracı, muhnik gaz bombası atıcı vardı. Bütün şe- hir deli gibi olmuştu. Faal bir ti « caret merkezi olan beldenin her tarafından: — Kahrolsun Lehistan sesleri | yükseliyordu. ğ Şunu işaret edelim: Leh hudu- | du yedi kilometre yani iyi yürüyüş» J le bir saatlik Oomesafededir. Bu kısa izah vaziyetin ne kadar tehlike kespettiğini ve Al Di İ manlarm yapmış oldukları komşı ziyaretinin ne gibi acı neticeler ve | rebileceğini gösterir. Bu manzarayi görenlerin ağzm- da bir barut kokusu tadı ve gönül- İ lerinde bir endişe kurdu kaldı. Bir saatlik bir yürüyüş harbe sü » rükliyebilirdi. Ölüm yedi kilomet- “ re mesafedeydi. Biz bu düşünce | ile manzarayı seyrederken Dançig alayları nalçalı çizmelerile nehrin sokaklarını çınlatıyorlardı. Hatırımda en ziyade nakşolu . nan şey Alman bahriyelileri şere- fine yapılan fener alayı oldu. Meş- aleler taşıyan, ve yüzleri miğfer - lerin siperi şemsi altında simsiyah < görünen süvarilerin arkasında ta - burlar geçiyor genç kızların saf bir sesle söyledikleri şu şarkı gö - ğü çınlatıyordu: Lehistana karşı yürümek iste « riz. 5 Lehistana karşı harbetmek is « teriz. a Yanımda bir alman gazete mu- habiri vardı. Bu adam birinci s1 - nıf muhabirlerdendi. 1926 da Az- | ra muharebesinde ODürzüler bir Fransiz alaymı mahvettikleri sira- da orada bulunmuş ve gazetesine yazdığı bir makalede bu hare- keti ilâ etmişti. Onun kalemin- den çıkan yazıyı dünyada hiçbir. gazeteci Fransa aleyhinde yazma- mıştır. O, bugün gayet memnundu. Fener alayını seyrederken sevinç - ten ağzı bir karış açılmıştı. >. dişleri gözüküyordu. (Devamı var)